Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Kahramanmaraş'ın Dulkadiroğlu ilçesinde, şehit Uzman Onbaşı Serkan Bursalı'nın 7 yaşına giren oğlu Ayaz Bursalı'nın doğum günü, sürpriz etkinlikle kutlandı.

Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Kahramanmaraş Şubesi, 2016'da Hakkari'nin Çukurca ilçesinde terör örgütü PKK'ya yönelik operasyonda şehit düşen Uzman Onbaşı Bursalı'nın oğlu Ayaz Bursalı'yı doğum gününde yalnız bırakmadı.

Dernek Başkanı Yunus Kahraman, Dulkadiroğlu Kaymakamı Kadir Okatan, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Mutlu Kaya ile beraberindekiler, 7 yaşına giren Ayaz'ın Haydarbey Mahallesi'ndeki amcası Eyup Bursalı'nın evine konuk oldu.

Kendisi için hazırlanan doğum günü pastasındaki mumları üfleyen Ayaz, Kaymakam Okatan ve babaannesi Münire Bursalı ile pastayı kesti. Münire Bursalı, böyle bir günde torununun gözlerinin gülmesinde dolayı çok mutlu olduğunu söyledi. Piyade Uzman Onbaşı Serkan Bursalı, 5 Eylül 2016 yılında terör örgütü PKK'ya yönelik düzenlenen operasyonda Hakkari'nin Çukurca ilçesinde şehit olmuştu.
 
AA

 

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Olgun Amcaoğlu'nu kabul ederek, bir süre görüştü.
 
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleşen görüşmede, başta Eğitim Bilişim Ağı (EBA) olmak üzere, eğitim alanında yapılan çalışmalar ve iki ülke arasındaki iş birliği konuları ele alındı.
 
Görüşmede, KKTC Başbakanı Ersan Saner'in sağlık durumu da gündeme gelirken, Oktay, sağlık ve afiyet temennileriyle birlikte Başbakan Saner'i arayıp geçmiş olsun dileklerini ilettiğini belirtti.
Almanya'nın Hessen eyaletindeki Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı Wächtersbach Merkez Camii, her yıl geleneksel hale getirdikleri yardım kampanyalarına bu yıl koronovirüs salgını sebebiyle zor ve yoğun günler geçiren Gelnhausen MKK Hastanesini dahil etti.
 
Wächtersbach DİTİB Merkez Camii yönetimi ve cemaati, zor şartlarla hizmet veren Gelnhausen hastanesine bin euro maddi yardımda bulundu.
 
Wächtersbach DİTİB Merkez Camii dernek başkanı Hakan Akbulut, din görevlisi Feyzullah Taşçı bin euroluk yardım çekini Gelnhausen Hastanesi genel müdürü Dieter Bartsch’a takdim etti.
 
Sağlık sektöründe kendilerini insanlığa adamış Gelnhausen hastanesine bir nebze olsun destek olmak amacıyla bir kampanya başlattılarını söyleyen Wächtersbach DİTİB Merkez Camii dernek başkanı Hakan Akbulut, “Her yıl dernek olarak geleneksel hale getirdiğimiz kampanyalarımızın ilk sırasına bu yıl Gelnhausen hastanesini dahil ettik. Bu manada her türlü riske rağmen gece gündüz demeden hizmetlerini en iyi şekilde sürdürme gayretinde olan sağlık sektörünün hizmetleri tüm insanlık için özel bir yerdedir. Bizlerde katkımızın olması gerektiğini düşünerek topladığımız maddi yardımı derneğimiz ve toplumumuz adına teslim ettik” dedi.
 
Sağlık çalışanlarının insanlık hayatında müstesna bir yeri olduğunu dile getiren din görevlisi Feyzullah Taşçı ise; tüm dünyanın büyük bir sınavdan geçtiği bu zorlu süreçte, hastalarının sağlıklarını kendi hayatlarının önünde tutarak fedakarca çalışan sağlık çalışanlarına teşekkür etti.
 
Bağışın teslimi sırasında konuşan Gelnhausen Hastanesi genel müdürü Dieter Bartsch, Wächtersbach DİTİB derneği üyelerine hastanelerine yapılan bağış için teşekkür etti. Bartsch, “DİTİB derneğinin bölgede yaptıkları çalışanları takdir ediyor ve teşekkürlerimizi iletiyoruz” dedi.
 
Yardım çeki teslim edilirken Gelnhausen Hastanesi Kurumsal İletişim sorumlusu Constanze Zeller de hazır bulundu.
Ercüment Aydın

Mevlid Kandili Mesajı

 Miladi VI. Yüzyılın en önemli olayı, Allah’ın son ve evrensel mesajını insanlığa bildirecek olan Hz. Muhammed’in dünyaya gelişiydi. Bu kutlu doğum, bulanık akan insanlık nehrini arındıracak, yıkılan insanlık onur ve haysiyetini tekrar ayağa kaldıracak; zulmün yerini adaletin, ırkçılığın yerini eşitliğin, savaşın yerini barış ve toplumsal hoşgörünün alacağı son dönemin ilk tohumu olacaktı.

Kur’an’ın cehalet/kendini bilmezlik dönemi dediği bir çağda Abdullah oğlu Muhammed, kırk yaşına geldiğinde ikinci bir doğum daha yaşadı. Kur’an’ın doğumuyla birlikte artık o; ‘Allah’ın Elçisi Muhammed’ olmuştu. Allah’tan gelen ilahi emir, yasak ve tavsiyeler, sadece kendisi için değil; vicdanlarının üzerini örtmeyen herkesin hayatında yeni başlangıçlara vesile oldu. İnsanlığın son baharında yeşeren bu tohum önce filize, sonra fidana dönüştü. Gün geldi ağaç oldu, çiçeğe durdu. Hayatı boyunca sert rüzgârlara maruz kalan nübüvvetin son ağacı, meyve vermeye başlayınca taşlanır oldu. Oysaki bu ağacın gölgesi de herkese yeterdi meyvesi de… Çünkü o, sadece bir aileye veya bir topluma değil, tüm âlemlere rahmet olarak gönderilmişti.

Yaratıcının verdiği aklı, fikir süzgecinde damıtmayanlar, hayat ile vahiy arasında maalesef bağlantı kuramadı. Vicdanlarını toprağa gömenler, onun yansıttığı bu ışığı göremedi. Parmaklarıyla kulaklarını tıkayanlar, onun haykırışlarını duyamadı. İşte bu haykırışlardan biri de cennetin gülleri olan çocuklarla ilgiliydi. Doğan her çocuk, Allah’ın insandan ümit kesmediğinin habercisi; yarınlarımızın da mimarlarıydı. Bunu bilen Allah Rasulü, toplumdaki mevcut yanlış algıları yıkmak için çok mücadele verdi. Kendilerine yaşam hakkı tanınmayan, dışlanan, ‘istenmeyen çocuk’ ilan edilen kız çocuklarına ayrı bir önem verdi. Anne-babalara, kız çocuklarıyla ilgilenmenin, onlara iyi davranmanın cennetin anahtarı olduğunu müjdeledi.

Çocuklar, rahmet peygamberinin etrafında her zaman gülümseyerek dolaşırdı. Çünkü yanlarında onlara değer veren, tebessüm eden; onlarla konuşup şakalaşan, başlarını okşayan, güler yüzlü barış elçisi vardı. Kimi çocuk, baba sıcaklığını bulurdu onda; kimisi dede şefkatini… Çocuklar da onu çok severdi. Hasta olan çocukları ziyaret eden, kuşu ölen bir çocuğu teselli etmek için evine başsağlığına giden engin merhametli bir kişi, nasıl olur da sevilmezdi? Secdede sırtına çıkan çocukların oyunları bozulmasın diye secdelerini uzatan, cuma günü cemaate hitap ederken gördüğü torununu aşağı inerek kucağına aldıktan sonra, hutbesine kucağında çocukla kaldığı yerden devam eden örnek bir gönül insanıydı o. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömen ve bunu bir iftihar vesilesi gören toplumun arasında, “onlar bizim başımızın tacıdır” dercesine omzunda kız çocuğuyla dolaşan biri varsa, o da ‘Muhammed’ül Emin’di.

Böylesi bir toplumsal farkındalığa, insanlığın o gün olduğu kadar bugün de muhtaç olduğunu düşünüyoruz. Dünya, çocuklarla güzel; mutlu çocuklarla daha da güzeldir. Bu hassasiyete yeniden odaklanmak adına bu yıl, Mevlid-i Nebi Haftası’nın teması ‘’Hz. Peygamber ve Çocuk’’ olarak belirlenmiştir. Gerek hafta boyunca düzenlenecek olan etkinliklerle, gerekse sosyal medya aracılığıyla paylaşılan yayınlarla, o rahmet elçisinin çocuklara olan ilgi, alaka ve şefkatini bir kez daha hatırlama fırsatı bulacağız.

Biz Müslümanlara düşen en önemli vazife, onun çocuklara karşı göstermiş olduğu hoşgörü ve şefkati, hayatımızda bizzat uygulayarak ona ümmet olma iddiamızı ispat etmek olacaktır. Bu vesileyle 28 Ekim Çarşamba akşamı idrak edeceğimiz Mevlid Kandili’nin ve Mevlid-i Nebi Haftamızın dünya çocukları başta olmak üzere tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.


Kazım TÜRKMEN
DİTİB Genel Başkanı

Türk Hava Yolları, sosyal medya hesapları üzerinden “Avantajlı uçuş keyfi için 13 Ocak’ı bekleyin!” duyurusunda bulundu.
 
Türk Hava Yolları (THY), sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla “Avantajlı uçuş keyfi için 13 Ocak’ı bekleyin!” çağrısında bulundu.
Şirketin Twitter hesabından yapılan paylaşımda: “Dünyanın her yerine %40’a varan indirimle uçmaya çok az kaldı. Avantajlı uçuş keyfi için 13 Ocak’ı bekleyin!” ifadelerine yer verildi.
Çok kültürlü coğrafyalarda barış içinde yaşamanın şartı dışarıdan alınan destekler ile komşu topraklarını işgal etmek olmamalı diyen Dr. Latif Çelik, “Kafkasya halkları dış müdahaleler olmadığı dönemlerde barış içinde yaşamayı başarabilmişlerdir.” dedi.
 
Ermenistan tarafından gelen tacizler karşısında Azerbaycan’ın verdiği sert cevaplar ile şok olan ileri batı ülkeleri çatışmalara derhal son verilip barış görüşmelerinin başlamasını istediler. Bu ülkelerin önde gelenlerinin Minsk Gurubu üyesi Rusya, Fransa ve ABD olması ise oldukça düşündürücü diyen IKG- Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik, “Kafkasya’da samimi siyasetçiler ile barışı sağlamak aslında zor değil. Minsk Grubu üyesi ülkeler Ermenistan ile yakın ilişkileri ve siyasi bağları olan devletlerdir. BM Güvenlik Konseyi“nde alınan kararlara bu ülkeler imza atarak “Karabağ Azerbaycan Toprağıdır” demişler. Dikkat edin bu ülkeler Türkiye, Almanya ve İtalya değil, bizzat ateşkes görüşmelerinin ve Ermenistan’ın hamisi Rusya, Fransa, ABD üçlüsüdür. Burada traji komik bir çelişki var.“ dedi.
 
Dünya kamuoyunda bir anda gündeme oturan Kafkasya sorunu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Dr. Latif Çelik, “Savaş, sadece savunma amaçlı ve sivillere zarar vermeden yapılırsa haklılığı olabilir. Şu an Azerbaycan tarafının böyle bir duruşu var ve Bakü yönetimi uluslararası hukuka uygun ket ederek  “Var olan bir işgal devam ederken, işgal güçlerinin sivil Azerbaycan halkınının üzerine ateş açması“na cevap vermiştir. Özellikle sivilleri hedef almamaya çalıştığı farkediliyor. Ermeni güçlerin fırlattığı füzelerin çatışmalar ile ilgisi olmayan Gence’ye düşmesi izah edilebilecek bir durum değildir. Ermenistan tarafı çatışma sahalarının genişletilmesini amaçlamış olsa da bu tehlikeli hareketler uluslararası hukuka göre suçtur.” şeklinde cevap verdi.
 
GÖZLEMCİ ÜLKE OLARAK ALMANYA, RUSYA VE TÜRKİYE OLMALI
Yeni dönemde Azeri – Ermeni görüşmelerinin hangi yöne evrileceği konusunda da ilginç bir görüş ortaya atan IKG Başkanı Dr. Latif Çelik, “Türkiye ve Rusya, Azerbaycan-Ermenistan görüşmelerine garantör olmalıdır. Üçüncü ülke ise öteden beri Kafkasya’ya ilgisi yakından bilinen Almanya da masaya dahil edilmelidir. Yeni görüşmeler öncelikle Ermenistan-Azerbaycan + ART ülkeleri dediğimiz Almanya – Rusya – Türkiye gözlemciliğinde devam etmelidir.” görüşünü ortaya attı.
 
BARIŞ HERKESİN FAYDASINADIR
Çatışma alanları ile ilgili analizleri ile tanınan Dr. Latif Çelik geçtiğimiz yıllarda yaptığı Kafkasya gezisinde Ermeni, Gürcü, Oset, Azerbaycan Türkü, Çerkez, Abaza, Karaçay, Inguş ve Acara’lar ile görüşerek bir Alman Düşünce Kuruluşu için “Kafkasya’da Çok Kültürlü Yaşam” adlı bir rapor hazırlamıştı. Dr. Latif Çelik son olarak şunları söyledi: „ Kafkasya gibi çok kültürlü coğrafyalarda çatışmaların durması için ne yapılması gerek sorusuna ilginç cevaplar veren Dr. Çelik, “Öncelikle barış herkesin faydasınadır. Bu sorunun  cevabını tarihçiler ve sosyologlar da birlikte vermelidir. Burada tek yapılması gereken ilk etapta komşuya saygı ve onun varlığını kabullenmektir. Gence’ye düşen roket  bir Ermeni vatandaşın evine düşmüştür. Bu demektir ki, bölge halkları içiçe yaşıyor ve Azerbaycan tarafında farkedilir bir Ethno-Harmoni gerçeği var. Sağa sola delicesine fırlartılan roketler ile çatışmaları geniş coğrafyalara yaymaya çalışmaktansa komşular ile savaştan sonra da birlikte yaşanacağı kabul edilmelidir. Ermenistan tarafı tehlikeli tarihi hayaller görmek yerine, komşuları ile birlikte yaşamayı günün gerçeği olarak kabullenip Gürcistan, Azerbaycan veTürkiye ile iyi ilişkiler kurmaya gayret etmelidir. Ülkelerini savaş alanına çeviren siyasi liderler öncelikle kendi insanlarının vicdanında yargılanmaya başlar. Tarih, haksızların ilelebet kazançlı durumda olduğunu yazmıyor, ama ülkelerine yapılan saldırıya hukuk içerinde cevap veren onurlu insanları hep saygı ile anıyor. Ermeni Halkı dış güçlerin oyunlarına figüran olmak ile, Kafkasya coğrafyasında saygın bir komşu olma arasında seçim yapmalıdır.” 
Mali Müşavir Süleyman Çelik, “Bilgi Paylaşımı” konusundaki sorularımızı cevaplandırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından imzalanarak yürürlüğe giren yasa gereği; 2021 yılı itibariyle bilgi paylaşımının, kişiye özel değil rutin işlem olarak; ikameti Almanya’da olan herkese yapılacağını söyledi.
 
Otomatik bilgi paylaşımı nedir?
Kısa adı OECD olan ekonomik işbirliği ve Kalkınma Teşkilatı tarafından ortaya konan ve 107 ülkenin de 2014 yalında imza attığı uluslararası düzeyde bir antlaşmanın adıdır. Bu antlaşmada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de imzası mevcuttur. Bu sebeple Türkiye Dumhuriyeti Devleti de kendileri yurtdışında ikamet eden veya adresleri yurtdışı olan fakat Türkiye’deki bankalarda veya sigortalarda veya benzeri finansal kuruluşlarda hesapları veya sigorta poliçeleri veya kıymetli kağıtları bulunan şirketlerin ve şahısların bilgileri ilgili ülkeler ile paylaşılacaktır. İlgili ülkeler arasında başta Almanya ve diğer Avrupa ülkeleride yer almaktadır. Türkiye bazı ülkeler ile bilgi paylaşımı yapıyordu. Almanya, Avusturya, Fransa, Hollanda ve Belçika gibi ülkeler ile 2021 yılında paylaşıma başlayacaktır. 2021 yılındaki paylaşımda 2020 yılının bilgileri gönderilecek
 
Hangi bilgiler paylaşılacak:
 Bütün menkuller, mevduat hesapları ( Almanca Sparbuch ) vadeli veya vadesiz hesaplar fark etmiyor bu hesaplara yatan paralar, bu paraların faizleri veya kira gelirleri veya emeklilik maaşları veya ortaklıktan doğan kar payı paylaşımı. Arsa , ev, daire, tarla ve benzeri gayri menkuller paylaşılmayacak; fakat bunların gelirleri varsa ve bu gelirlerde bankaya yatırılıyorsa, o paylaşılacak.
 
Kimlerin Bilgisi paylaşılacak?
Türkiye’deki bankalarda hesapları olupta kendileri Yurtdışında, mesela Almanya’da veya Fransa’da veya başka bir ülkede ikamet ediyorlarsa ve ikamet adresleri o ülkelerdeyse hiç bir talep olmaksızın otomatik olarak bu şahısların bilgileri aktarılacak.
 
Nasıl bir vergi verilecek ?
Bu soruyu bir örnek ile cevaplarsak daha kolay olacaktır:
Almanya’da yaşayan bir çok vatandaşımız 2000 yılının başında merkez bankası hesaplarındaki mevduatlarından ötürü gelir vergisi ödediler. İşte ona benzer bir vergi olacaktır. Burada ödenecekler vergi oranları ve meblağları sabit değildi, bilakis vergi ödeyecek şahısların gelirleri ile ilgilidir ama her şeye rağmen şunu söyleyebilirim; Almanya’da yıllık brüt 35.000,- ile 40.000,- Euro geliri olan bir vergi mükellefi, Türkiye’den Almanya’ya otomatik bildirilen herhangi bir gelirden dolayı, kira, faiz, emekli maaşı ve benzeri gelir olabilir, işte bu gelirin yüzde 30’unu vergi olarak öder. Yani bir yıl içinde Türkiye’den 5.000,- Euro geliri olan vergi mükellefi bir şahıs, şayet Almanya’da çalışıyor ve yılda 35-40 bin Euro’da kazanıyor ise o zaman Türkiye’deki geliri için 1.500,- Euro vergi ödeyebilir.
CHP’li Muharem İnce, Prof. Dr. Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne getirilmesiyle başlayan protestolara ilişkin konuştu. İnce, "Öğrencilere sağduyulu bir şekilde, yasalara uyarak protesto hakkını kullanmalarını, içlerindeki provokatörlere dikkat etmelerini tavsiye ederim" dedi. CHP’li Muharrem İnce, önceki gün Yalova’nın kırsal Elmacık Mahallesi’nde bulunan evinin bahçesinde ‘Memleket Hareketi’nin Kurucular Kurulu' üyeleriyle toplantı yaptı.
 
Toplantının ardından gündeme dair soruları yanıtlayan İnce, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne Melih Bulu’nun atanması üzerine yapılan eylemlere katılan provokatörlere dikkat çekti.
Atama kararını protesto eden öğrencilere uyarılarda bulunan İnce, “Bu çocukları anlamak lazım. Üniversite özgürlük ister. Özgürlük olmadan üniversitede bilim olmaz, üretim olmaz. Bunu anlayamıyorlar. Boğaziçi Üniversitesi, dünyanın sayılı üniversitelerinden biridir. AK Parti milletvekili aday adayı olan birini neden rektör atarsın ki? Toplumu bu kadar germeye gerek yok. Türkiye’nin üretmeye, barışmaya ihtiyacı var. Türkiye’nin büyümeye ihtiyacı var. Türkiye'de bu gerginliklerle, iktidarlar veya muhalefetler oy kazanabilir ama yarın bunun bedeli ağır olur. O yüzden bu çocukları, anlamak lazım. Yüreğim, desteğim, gönlüm Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğrencilerle birlikte. Bu tür yerlerde provokatörler olur. Bunlara dikkat etmek lazım. Bu her zaman olur ve olacaktır. Onun için öğrencilere sağduyulu bir şekilde, yasalara uyarak protesto hakkını kullanmalarını tavsiye ederim. İçlerindeki provokatörlere de dikkat etmelerini öğretmen ağabeyleri olarak tavsiye ederim” dedi.
 
‘BANA DESTEK VERENLERİN SOSYAL MEDYALARI TAKİP EDİLİYOR'
CHP'de kendisine destek veren vekillerin takibe alındığını, sosyal medya hesaplarının incelendiğini ve parti içinde ötekileştirildiğini kaydeden İnce, “Muharrem İnce’ye destek verenler partiden ötekileştirildi, dışlandı. Sosyal medyaları takip ediliyor. Belediye meclis üyesi dahi yapılmadılar. Bunlar doğru değil. Geçmişte demokrasi vardı. Şimdi partide demokrasinin zerresi yok. Kim söylüyorsa yalan söylüyor; ne ön seçim var, ne başka türlü kurullar var. Hiçbir kurul işlemiyor. Hiçbir kuralı yok” diye konuştu.
Amerikan seçimlerinin sonuncunun  Türkiye’yi ne şekilde etkileyeceği gündeme gelirken Avrupalı Türk enteltellektüeller gelecekten ümitli. Siyasi ve ekonomik değerlendirmeleri ile tanınan KONAD Başkanı Sait Özcan, “Türkiye Uluslararası ilişkilerin tarih boyunca merkezi olmuş, savaşların sebebi, barışların garantisi konumunda bir ülke olagelmiştir. Türkiye kimin yanında ise, o ülke bundan kazanır, Türkiye kimin karşısında ise yine o ülkenin işi epeyce zorlaşır” dedi.
 
Ayhaber’e açıklamalarda bulunan KONAD Başkanı Özcan, “Biz hayatı kendimize zorlaştırıyoruz. Daha Amerikan Başkanı Joe Biden’in göreve başlamasına bir ay var, bizim bütün TV kanallarımız kendilerince dünyayı kurtarmaya çalişirken hayatı zindana çeviriyor. Yok ABD şunu yaparsa bunlar, bunlar ve yine bunlar meydana gelirmiş. Bırakın bunları ülkenin düşünen beyinleri masaya yatırsın ve karşılığını bulsunlar. Bu ölçüsüz yayınlar Türk halkına korku ve moral eziyeti veriyor. Bana göre beklemek ve ABD’ye havuç diplomasisi uygulamak gerek. ABD aleyhimize bir adım atarsa karşılığını görmeli ve Türkiye’nin dize getirilemeyecek bir ülke olduğunu anlamalıdır“ dedi.
 
KONAD Başkanı Sait Özcan ABD siyaseti ile ilgili geniş değerlendirmeleri ABD yönetiminin uygulamaları belirginleşince Mart ayı ortalarında açıklayacaklarını belirtti.
Gelen son dakika haberine göre; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP'li Fikri Sağlar hakkında "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" suçundan resen soruşturma başlattı.
 
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca CHP'li Fikri Sağlar hakkında "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" suçundan resen soruşturma başlatıldı. Başsavcılıktan yapılan açıklamada, Fikri Sağlar'ın 30 Aralık'ta bir televizyon kanalında "Türbanlı hakim karşısına gittiğimde adaleti savunacağı konusunda kuşkum var. Bazıları militanca ve ideolojik takılıyor, bununla mücadele edilmeli." şeklinde sözler sarf ettiği belirtildi. Sağlar'ın bu ifadeleri nedeniyle Türk Ceza Kanunu'nun 216. maddesi kapsamında "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" suçundan resen soruşturma başlatıldığı kaydedildi.