Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Son yıllarda toplumsal güvenin kaybolması ve geleceğe yönelik güzel hayallerin kurulamamasında en önemli sorunun insanların güzel hayal kuramamasının geldiği belirtiliyor. Uzun yıllardan beri ticari hayattaki planlı yükselişi ile tanıdığımız İzmir Feinkost Genel Müdürü Mehmet Kış ile yaptığımız gönül sohbetinde Türk insanındaki kişilik ve kimlik kaybını konuştuk. Biz sorduk Mehmet Kış cevapladı.
Mehmet Bey iyi insan olmak için sizce ne yapmak gerek?
Öncelikle yardımsever olmalısınız. İhtiyacı olan birine illa sizin yardım etmenize gerek yok. Diyelim böyle birini fark ettiniz o kişiye, sizin şuradan yardım alabileceğinizi tahmin edebiliyorum demek çok önemlidir. Çünkü o insanın yardımdan çok yönlendirilmeye ihtiyacı var. Şaşırmış ve ne yapacağını bilmiyor.
Çok güzel konuştunuz. İnsanların gerçekten yardım isteyip istemediğini nereden anlarız?
Mesela bir kişi size birşeyler soruyor ve siz ona samimi olarak yardım etmek istiyorsunuz. O kişi başını sallıyor ama sizinle veya konunuzla ilgilenmiyor! Veya sizinle konuşurken saatine bakıyor, cebini karıştıyor. Kişi aniden başka birine atlayarak ve o kişiyle saatlerce konuşuyor. O zaman böyle kişilerden de uzak duralım derim,
İnsanların iç güzelliği kakkında konuşalım derim. İç güzelliğin tarifi varmı size göre?
Tabiki öncelikle dış güzelliktir göze çarpan. Havalı, kibirli, baskın, ükela, bencil veya endişeli diye size pat diye karar veren olabilir. Bu bağlamda mümkün olduğunuz kadar iç güzelliği de yansıtmak gerek karşıdakine. Kimsenin size harikasınız demesini beklemeyin ama, kötü insan demezlerse yeterlidir.
Samimi insanı nasıl anlarız Mehmet Bey?
Dünyada iyi insan veya samimi olanların sayısı çoktur. Ancak bunlar kendilerini öne çıkaramazlar. Özgüven seviyelerinde yoksundurlar ve kendilerini doğru ve anlaşılabilir bir şekilde ifade edemezler. Korkarlar, acaba yanlışmı konuşuyorum diye. Aslında onlara fırsat vermek ona yapılacak en önemli yardımdır. Bu insanlar konuşan insanlardan çok daha fazlasını bilir. Onların konuşmasına destek olmak gerek.
Sanırım günümüzde güven sorunu da oluşuyor insanlarda, bu konuda neler söylemek istersiniz?
İnsanların içinde kendine güven sorunu olanlar aslında zararsız olanlardır. Zaten güveni olan gelir konuşur, kendi öz güvenini kaybedenler ise karanlığın arka sokaklarında sizin aleyhinizde kıskandığıiçin konuşur. Onlara uzun uzun zaman ayırmayın. Bu durumu en iyi şekilde sessiz, sakin ama içinden pazarlıklı olmayanlarıseçip sohbet edebilmek en iyisidir.
Sizce hatalardan ders alınabilirmi?
Bir defa yanlış yaparak, fazla kaybetmediğinizde oradan bir ders çıkarmak çok değerlidir. Çünkü yeni bir şey öğreniyorsunuz ve riski de yüksektir. Yanlışveya eksik yapmışsanız birine karşı samimi olarak özür dilemek yeterlidir. Hatalarından ders alarak, kendini affedip yoluna devam etmek önemlidir. Bunu öğrenebildiyseniz yine “İnsani tecrübe” denen bir şey kazanmışsınız demektir.
Sosyalleşme nedir sizin tarifinize göre?
Günümüz insanı insanlığını hızla kaybederek teknolojiye esir olmaya doğrugidiyor.
Ama sizin diğer insanlarla samimi diyalog ve iletişim kurmanın adıdır sosyalleşme. Bu alanda kendinizi geliştirip dost ve arkadaşlarınızı çoğaltmanız gerekmektedir.
Hep derler ya, toplumda herkesin birşeyleri gelip, sorup öğrendiği kişi olmak nasıl olacak diye. Bir de eğlenmek üzerine neler söylemek istersiniz?
Her insan eğlenmek ve neşeli olmak ister. Elbette eğlence dediğin dünyanın binbir çeşidi var. Öncelikle siz özgüven ve iç güzelliğiniz ile hareket edip şükredebiliyorsanız, çevrenizde size zaten “Hoşsohbet Amca ” derler. Siz zaten bu durumda insanları güvendiren, dinlendiren ve onlara öğreten bir bilge kişi olmuşsunuz. Burada hem kalbi bir eğlenme, vücudun dinlenmesi ve yaradana şükür vardır. Bu da sizin hayatınızdaki en önemli gelişmedir.
Rektör Özkan, Kış Kampında gençlerle bir araya geldi
Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, Gençlik ve Spor Bakanlığı Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen Kış Kampında gençlerle bir araya geldi.
Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü tarafından on farklı ilde on farklı temayla düzenlenen Geleneksel Kış Kampları ‘İnsan ve Toplum Kampı, Antalya Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü ev sahipliğinde 11 İl’den 150 öğrencinin katılımıyla Bezm-i Alem Valide Sultan Yurdunda başladı. Kamp açılışına Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan’ın yanı sıra Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Gülbin Arıcı, Prof. Dr. Cengiz Toker, Antalya Gençlik ve Spor Müdürü Yavuz Gürhan, Genel Sekreter Ali Evren İmre, gençlik ve spor il müdürlüğü çalışanları ve 11 ilden gelen gençler katıldı.
Kış Kampı açılışında gençlere ‘hoş geldiniz’ diyerek seslenen Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, “Sizleri Antalya’da bu kamp vesilesiyle ağırladığımız için mutluyuz. Kampın teması olan insan ve toplum kavramları ülkemiz için çok önemli. Sizler yaptığınız işlerin en iyisini yaparsanız, insan olarak topluma önemli katkılarda bulunacaksınız. Akdeniz Üniversitesi olarak bizlerde öğrencilerimizin eğitimi ile geleceğe insana ve topluma yatırım yapıyoruz. Gelecek siz gençlerle şekillenecek. İyi ki varsınız. Kampın sizler için güzel geçmesini ve önemli katkılar sağlamasını diliyorum.” şeklinde konuştu.
Gençlik ve Spor İl Müdürü Yavuz Gürhan, kampın eğitim, sosyal ve kültürel etkinlikler programı çerçevesinde dolu geçeceğini ve öğrencilerin, kamptan çok mutlu ayrılacaklarını belirtti.
Almanya'daki Türk Varlığının 60 Yılı Sempozyumu programında konuşan YTB Başkanı Abdullah Eren, “Bugün gelinen noktada Türklerin, Almanya’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu görmekle kalmıyoruz, ülkemize de faydalar sağladığını görüyoruz” dedi.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) ve Türk-Alman Üniversitesi (TAÜ) ortaklığında “Almanya'daki Türk Varlığının 60 Yılı Sempozyumu” programı düzenleniyor. Sempozyumda, Türkiye ve Almanya arasında 1961 yılında imzalanan ve Almanya’daki Türk varlığının temellerini oluşturan işgücü anlaşmasından günümüze kadar gelinen süreçteki Türk toplumunun yaşadıkları sorunlara yönelik çözüm önerileri sunuluyor. İstanbul’da, 31 Ocak ve 1 Şubat 2022 tarihleri arasında yapılan sempozyumda; eğitim, kültür, bilim, sanat, ticaret, ekonomi, teknoloji, spor, siyaset ve hukuk gibi birçok alanda sunumlar yapılarak Almanya’daki Türk varlığı geniş bir perspektifle ele alınıyor.
Sempozyumun açılış toplantısında konuşan YTB Başkanı Eren, Almanya’daki Türk toplumunun 60 yılı geride bıraktığına dikkat çekerek, bugün gelinen noktada Türklerin, Almanya’nın ayrılmaz bir parçası olduğunun altını çizdi. Türk toplumunun Almanya’nın; ekonomik, siyasal, kültürel ve sosyal yaşamına büyük katkılar sunduğunu vurgulayan Eren, “Almanya-Türk toplumu 60 yılını geride bıraktı. Almanya ile 60 yıl önce imzalanan bir yolculuktan bahsediyoruz. BioNTech’in kurucuları Prof. Dr. Uğur Şahin ve Dr. Özlem Türeci, kıymetli mesteci Metin Güneş, ünlü futbolcu Mesut Özil ve daha ismini sayamadığım birçok kişi bu güçlü yapının isimleri. Bugün gelinen noktada Türklerin, Almanya’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu görmekle kalmıyoruz, ülkemize de faydalar sağladığını görüyoruz” dedi.
TÜRK İŞLETMECİLERİN CİROSU 10 MİLYAR EURO’YU GEÇTİ
Almanya’daki Türk toplumunun ülke ekonomisinde önemli yere sahip olduğunu belirten Eren şunları kaydetti: “Almanya-Türk toplumunun ekonomideki yeri önemli noktada. Almanya’da Türkler tarafından kurulan 70 bin işletmenin cirosu 10 milyar Euro’yu geçmiştir. Almanya’da faaliyet gösteren 16 bin dernekten 4 bin 700’ü Türklere ait. Aktif siyasal katılım da çok önemli. Şu an gelinen nokta, 335 belediye başkanından 5’i göçmen kökenli ve yalnızca 2’si Türkiye kökenli. Bu tabloya baktığımızda çalışmaların artırılması gerektiği görülüyor.”
AVRUPA’DA HİÇBİR ZAMAN BU KADAR FAZLA MÜSLÜMAN VE TÜRK’Ü GÖRMEMİŞTİK
Ülkede yaşayan İslam karşıtlığı saldırılarına ve Türk toplumunun yaşadığı sorunlara değinen Eren, bu konularda Alman hükümetine görevler düştüğünü dile getirdi. 2020 yılında doğrudan vatandaşları hedef alan İslamofobik saldırıların yaşandığını anlatan Eren, “Bu konuda Almanya’ya büyük görev düşmektedir. Bir diğer önemli konu da eğitim. Bugün Almanya’da Türkçe dersleri devam etmektedir. Ancak pratikte sorunlar yaşanmaktadır. Bugün de bu konuları konuşmak üzere buradayız. Avrupa’da hiçbir zaman bu kadar fazla Müslüman ve Türk’ü görmemiştik. Bu Türk varlığı kalıcı hale geldi. Avrupa’da bazı durumlarda Türklere karşı bazı menfi durumlar yaşanabiliyor. Türk göçü iradi bir göçtür. Şu an bir uyum sürecinin devam ettiğini görebiliyoruz” dedi.
ALMANYA’DA YAŞAYAN TÜRKLERİ BİR ZENGİNLİK OLARAK GÖRÜYORUZ
Geride bırakılan 60 yılda Türk toplumu açısından bir başarı hikâyesinin yazıldığını sözlerine ekleyen Eren, “Henüz kendi yaşadığı şehrin merkezini göremeden Almanya’ya, Avrupa’ya giden bir neslin başarı hikâyesidir. Biz Almanya’da yaşayan Türkleri bir zenginlik olarak görüyoruz. İlgili olduğumuz ülkelerle birçok konuda paydaş oluyoruz. Avrupalı Türklerin lobisini yapan tek kurum olabiliriz” şeklinde konuştu.
Türk- Alman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Halil Akkanat ise Türkiye ile Almanya arasında imzalanan anlaşmanın toplumsal düzeyde karşılık bulduğunu belirtti. Almanya'da oluşan Türk varlığının iradi bir hareket olduğu için her yönden incelenmesi gerektiğini dile getiren Akkanat, “Göç hareketinin ne tür olumlu, olumsuz sonuçlara yol açtığını birlikte değerlendirmek için bir aradayız. Bu sonuçlardan ders çıkarmak üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. 60 yıl önce bu anlaşma imzalandığında Tük nüfusunun, Almanya için köklü bir nüfusa sahip olacağı belki o dönemde öngörülemezdi” dedi.
TÜRKLER ALMANYA’NIN VAZGEÇİLMEZ BİR PARÇASI
Türklerin Almanya’da toplumun vazgeçilmez bir parçası olduğunu ifade eden Akkanat, “Bu göçün en önemli özelliği ülkemizi de etkilemiş olmasıdır. Göç eden Türk nüfusu Türkiye'yi de etkilemiştir. Avrupa'ya gidenler kendi ülkeleriyle bağlarının kopararak değil koruyarak göç etmiştir. Bu göç pek çok alanda yeni bir bakış açısının Türk toplumuna farklı kazanımlarla dönmesini sağlamıştır. Bu sempozyumda eğitim, kültür, bilim, spor gibi birçok alan odaklanarak Almanya'daki Türk varlığının geniş bir perspektif ile incelenmesi amaçlanmaktadır. Türk- Alman ilişkisi uzun yıllar içerisinde gelişmiş ve kurumsallaşma ihtiyacı doğmuştur. Bunların neticesinde Türk- Alman Üniversitesi kurulmuştur” diye konuştu.