Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

BERLİN (AA) - Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Almanya'nın başkenti Berlin'de "15 Temmuz Türkiye'nin Demokrasi Zaferi" başlıklı panel düzenledi.

Panele, Berlin Hür ve Stanford üniversitelerinde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Ulrich Brückner, gazeteci ve siyasetçi Christoph Hörstel, Milli Savunma Üniversitesinden Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, Mersin Üniversitesinden Dr. Kaan Kutlu Ataç, konuşmacı olarak katıldı.

Almanya'da 14 yıl boyunca ARD televizyon kanalında gazetecilik yapan Hörstel, 15 Temmuz hain darbe girişiminde ABD'nin katılımının inkar edilemeyeceğini söyledi.

 

Darbe girişimi gecesi ARD kanalının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "kaçtığı" haberini yaptığını belirten Hörstel, "ARD'nin o gece Başkan Erdoğan'ın kaçtığı şeklinde haber yapması katlanılamaz bir durum. Bu, Almanya için bir utanç konusudur." dedi.

Darbenin yöneticisi Adil Öksüz'ün Almanya'da bulunduğunu savunan Hörstel, FETÖ'nün Almanya'yı "güvenli liman" olarak görmesinin ülke için olumsuz olduğunu kaydetti.

Türkiye'de güçlü bir başkanlığın halkta karşılık bulduğunun görüldüğünü ve bunun eşi benzerinin dünyada olmadığını dile getiren Hörstel, "Türk halkının içerisinde barındırdığı gücü görüyoruz. Teröristler kazanamayacak. Bir ulusun geleceği için bunlar çok önemlidir. Sokağa dökülerek 'Biz buradayız.' demeleri, 'Başkanımız, ülkemiz için buradayız.' demeleri, bir ülkenin geleceği ve emniyeti için çok çok önemlidir." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendi halkının menfaatini gözettiğini vurgulayan Hörstel, "Avrupa'ya şunu söylemek isterim, bundan ders çıkarmazsak geleceğimiz olmayacaktır. Erdoğan'ın kendi halkı için yaptıklarını gördüğümde, ülkenin geleceğini teminat altında görüyorum. Dünyada onu rol model alan birçok ülke olacaktır." diye konuştu.

 

Siyaset bilimci Prof. Dr. Brückner, demokrasinin sürekli savunulması gerektiğine işaret ederek, "Demokrasi, siyasi sistemlerin kapı önüne asılan levhalarından ibaret değildir." dedi.

Brückner, Almanya'nın Nazi döneminden bugünkü sisteme gelinceye kadar uzun yol katetmek zorunda kaldığını hatırlattı.

Alman akademisyen, Türkiye'nin, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin canlandırılması çağrısından da memnuniyet duyduğunu kaydetti.

 

- "252 kişiyi bir gecede öldürmeleri FETÖ'nün terör örgütü olduğunu gösteriyor"

Siyaset bilimci Doç. Dr. Alptekin de FETÖ'ye ilişkin, "252 kişiyi tek bir gecede öldürmüşlerdir. Bu onları terör örgütü olarak sınıflandırmaya yeterli. Bu sadece darbe girişimi değildir, bu son yaşanan teşebbüs Türkiye'nin alıştığı darbelere benzemiyordu. Sadece askeri yetkililer değil görevden ihraç edilen emniyet görevlisi de buna katıldı. FETÖ üyesi oldukları için görevden ihraç edilmişlerdi. Darbe sabahında bu kişiler tanklarda bulundu." diye konuştu.

Türkiye'nin yaşadığı sıkıntının, bazı ülkelerin halen FETÖ'yü terör örgütü görmemesi olduğunu ifade eden Alptekin, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Özellikle ABD ve Batı Avrupa ülkeleri... Daha kötüsü FETÖ üyelerini ülkelerinde mülteci olarak ağırlıyorlar. FETÖ'cülere kapılarını açıyorlar. FETÖ üyeleri bu ülkelere gitmek istediklerinde bedavaya biletleri var gibi bir şey. Bir rapora göre, 14 bin FETÖ üyesi Almanya'ya kaçmış mülteci statüsü almış. Burada onlara ait mülteci destek kuruluşları bile var. Kaçanları alıyorlar, uyum süreçlerinde, yasal süreçlerinde, iş bulmada yardımcı oluyorlar. Bu büyük bir sorun. FETÖ Türkiye'de kaybetti. Tüm kaynakları, hepsi gitti. Artık yeni üye çekemiyorlar. Türkiye içinde kaybetti FETÖ. İslam İşbirliği Örgütü, FETÖ'yü terör örgütü olarak tanıdı ama hala Batı'da ve Almanya'da sorun var. FETÖ buralarda ihya ediliyor. Bu ilişkileri de zehirliyorlar. Yalan yanlış kamuoyu yaratmaya çalışıyorlar."

Yurt dışından Türkiye'ye bugüne kadar 200'den fazla FETÖ üyesinin iade edildiğini hatırlatan Alptekin, bu işbirliğini Almanya ve ABD ile de görmek istediklerini kaydetti.

Uluslararası ilişkiler uzmanı Dr. Ataç da Türkiye'nin, 15 Temmuz'da yaşadığı darbe girişimine rağmen ordusunun uluslararası operasyonları yapabilecek güç ve deneyimde olduğunu gösterdiğini ifade etti.

Türkiye'nin denizaşırı operasyon yapabilecek güçte olduğunu söyleyen Ataç, "Bu, Türkiye'nin milli güvenliğini yeniden tanımlaması açısından önemli. Türkiye darbeden bir yıl sonra bölgesel güç olmanın da ötesinde yükselen bir güç odağı haline geldi." dedi.

Türkiye'nin FETÖ gibi bir yapıyı bertaraf etmeyi başardığını anlatan Ataç, Türkiye toplumunun demokrasiyi savunma ve kucaklamaya her zaman hazır olduğunu ifade etti.

 

- Fahrettin Altun video mesajı gönderdi

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, panele gönderdiği video mesajında, FETÖ'nün küresel bir terör örgütü olduğunu vurguladı.

Kendilerini Türkiye'nin dost ve müttefiki olarak tanıtan odakların o gece karşı karşıya kaldıkları sınavdan geçersiz not aldığını aktaran Altun, devletin FETÖ ile mücadeleyi sürdürdüğünü kaydetti.

Anadolu Ajansının 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi gecesi ve sonrasında çekilen fotoğraflarından oluşan "15 Temmuz Milli İrade ve Demokrasi Sergisi" de panelde yer aldı.

 

- "Örgütün yurt dışı etki alanını önlemek üzere önemli adımlar atılmıştır"

Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Başar Şen de panel öncesi yaptığı konuşmada, Almanya ve Avrupa kamuoyunda FETÖ konusunun ciddiyetle ele alınmadığını ifade etti.

Almanya'dan, 15 Temmuz darbe girişimi konusunda beklentisini dile getiren Şen, FETÖ'nün yeni nesil bir terör örgütü olduğunu vurguladı.

FETÖ yapılarının yurt dışında imha edilmesinin önemine dikkati çeken Şen, "Muhataplarımıza vurguladığımız konuların başında FETÖ'nün onlar için de güvenlik sorunu olabileceğidir. Örgütün yurt dışı etki alanını önlemek üzere önemli adımlar atılmıştır." diye konuştu.

Şen, bazı ülkelerin FETÖ'yü terör örgütü olarak listelerine almaya başladığına işaret ederek, "Almanya'da ise ne yazık ki bunun yapılmadığını görüyoruz. Almanya, FETÖ'nün önde gelen isimlerini barındıran ülke konumuna gelmiştir. FETÖ, Almanya ve Avrupa'yı güvenli liman olarak görmektedir." dedi.

FETÖ'yü uluslararası görüşmelerde sürekli gündeme getirdiklerini kaydeden Şen, "Dostlarımızın FETÖ ile mücadelede bize eşlik etmesini istiyoruz. Bugüne kadar iade taleplerimiz sonuç vermedi. Bu ikili ilişkilerimizi olumsuz etkilediği gibi örgüt Almanya için de tehlike arz etmektedir. Örgütün gizli kripto yapıları Almanya ve Avrupa için de tehdit içermektedir. Almanya ve Avrupa'dan terörle mücadelede destek bekliyoruz." ifadelerini kullandı.

İnsanlık tarihinin en uzun süren masum katliamı olan Saraybosna kuşatmasının uzamasından faydalanan Sırp çeteleri tarafından katledilen Srebrenitsa Müslümanlarından 30 kişinin daha cesedi bulunarak törenle defnedildi.

 

Bosna Savaşı sırasında 8 binden fazla Boşnak sivilin Sırp askerler tarafından katledildiği Srebrenitsa Soykırımı, üzerinden 28 yıl geçmesine rağmen yakın tarihin kanayan yarası olarak hiç unutulmuyor. 11 Temmuz 1995'te 8 bin 372 Boşnak sivilin Ratko Mladic emrindeki Sırp askerler tarafından hunharca öldürüldüğü Srebrenitza Katliamı, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da yaşanan en büyük insanlık trajedisi tarihe geçti. Aradan çeyrek asır geçmesine rağmen hala 1000 den fazla kurbanının kayıp olduğu bu büyük trajedi sadece Bosna Hersek'in değil tüm insanlığın adalet arayışının da sembolü haline geldi. Srebzenitza da gerçekleşen katliam uluslararası hukuk tarafından soykırım olarak kabul edildi.

 

TRT Televizyonu tarafından Srebrenitsa şehitliğinden bütün dünyaya canlı olarak verilen özel programda konuşan Almanya IKG Enstitüsü Başkan Dr. Latif Çelik Dr. Latif Çelik, “Hukuk önünde elbette Dr. Latif Çelik Sırplar suçludur. Slobadan Miloseviç, Radovan Karadziç ve Radko Mladiç uluslararası hukuk önünde cezalarını aldılar. Ancak bu suçlar işlenirken uluslarası toplumun sessizliği ahlaksızlığın geldiği boyutun farkedilmesi açısından çok önemlidir. Bosna-Hersek’in birliği üzerindne yapılan pazarlıklar sona erene kadar açlık ve imkansızlığa mahkum edilen Boşnaklara her türlü ambargo uygulanırken Sırp güçleri Belgrad yönetiminden tam destek aldılar. Boşnaklara 1995’de Avrupa’nın en güçlü dördüncü askeri gücüme karşı kendilerini savundular. Saraybosna kuşatma altında iken Srebrenitsa’da binlerce Müslüman toplu mezarlara gömüldü. Bu suça ortak olan BM’nin Hollandalı askerleri hür dünyanın vijdanlarında suçun bir numaralı ortağıdır. Bu konuda kendi suçlarını kendi mahkemelerinin vijdanlı hakimleri gür sesle dile getirirken ‘Sırpların Boşnakları öldüreceği biliniyordu. Askerlerimiz sessiz kalmamalıydı’ şeklinde karar açıklamışlardır. Burada hür dünya ve sözde insanlığın temsilcisi BM’de ağır bir suç işlemiştir” ‚eklinde konuştu.

 

Deneyimli TRT proğramcısı İsmail Halis ve Süleyman Gündüz ile programa katılan IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik, ”Uluslararası hukuk önünde Boşnaklara yapılan soykırım hiç bir zaman unutulmamalı ve yeni suçların işlenmemesi için bu konudaki en küçük bilgilerin sonuna kadar gidilerek en ağır şekilde cezalandırılmaları gerekmektedir. Özellikle Balkanlarda saldırgan Sırp yayılmacılığının olası yeni trajidelere yol açabilecek politikaları dizginlenmeden bu ülkenin AB’ye alınması da Avrupa’nın ahlaki erozyonu olarak anlaşılacaktır” şeklinde değerlendirmelerde bulundu.

 

TRT’nin Srebrenitsa şehitliğinden yaptığı program çeşitli dillerde uluslararası camiada geniş bir izleyici kitlesine ulaştırıldı.

 

  

  

 

 
Mutlaka daha fazlası da var...
Bazı acıları kalem yazamaz, silgi silemez..
 
Hollanda Türk İslam Kuruluşları Birliği genel başkanı İlahiyatçı, eğitimci, Abdullah Guven hoca gectiğimiz yıllarda Ecdat yurdu, evladı Fatihanlatın ülkesi Bosna Hersekovaya bir kültür gezisi düzenlemişlerdi. Abdullah Güven hoca, Bosna Hersek  gezisini okuyucularımız için bizimle paylaştı. Sırp Cetnikletinin toplu soykırımına birleşmiş milletlerinden Hollandalı askerlerin gözlerinin önünde binlerce Srebrenica’da Bosnalı siviller topluca şehit edilişlerinin 28 yıl dönümünde,şehitlerimizin ruhları şad mekanları cennet olsun.  Kardeşlerimizi rahmetle anıyoruz. 1994 yılında Mübarek beldeye Hac farizamızı eda etmek nasib oldu. Hac ibadetimizde Abdullah Güven hocamızdı onu ilmine, kültürüne ve hizmet aşkına şahit oldum. Bosna geziside bize çok şeyler öğretiyor. Ben burada okurlarımızın Abdullah Güven hocamın kültür gezisini okumaya davet ediyorum.
 
Özünde Anadolu olanın, gözünde Bosna olur..
Gözümsün Bosna.. diye başladığı yazısında, Bosna’ya Anadolu diyor ve devam ediyor.
 
 
BALKANLARDA BİR ANADOLU BOSNA...
 
Dört bir yanı ihanetle çevrilmiş büyük sınır,  sokaklarında ay yıldızlı yeşil İslam bayrağının dalgalandığı ülke Bosna.. Yıllardır hep bu hasret yüklü ülkeyi  ve onun kahraman insanlarını yakından tanımak, onların savaş ve direniş hikayelerini bizzat kendilerinden canlı canlı dinlemek isterdim. 
Şimdi niyet hayır, akibet hayır olsun deyip yollara  koyulduk.. Rotterdamda başladı bu hasret yürüyüşümüz, Saraybosnada vuslata dönüştü.. 
Travnikten,  Mostardan, Zenitsadan  geçtim,  Blegay tekkesinden bir avuç su içtim,  
Yesevinin  tutuşturduğu aşk ateşiyle mahmuzladım atımı,   
Poçitel kalesinde kuşandım pusatımı,  Konijce'de kaldı aklım, ah o yarım minare, yürekler pare pare, Hak'kın evinde zülmün geride bıraktığı virane,  bağırlara çakılmış başsız bir çivi gibi öylece durur unutturmaz vahşeti o yıkık minare..
Ayaz Dede de Hu diyerek çatladı taşlar, Gazi Hüsrevde secdeye varan  başlar, Srebrenicada dökülen kanlı yaşlar boşalır da Neretva nehrine Bosnanın acı hikayesini akıtır Tunaya, Sakaryaya, Kızılırmağa, Dicleye, Fırata selam eder de ille de birlikte çarpar kalpler,  birlikte sızlar yürekler, başını taştan taşa vurup çağlarken nehirler. 
 
Bosna; Istanbul payitaht olmasaydı,  Saraybosnada yaşamayı arzu ederdim  diyen cihan padişahı Sultan Fatihin emaneti
Bosna; Yetim bir ülke, başı okşanacak,  göz yaşları  silinecek, 
Elini atsan tutacak kadar yakın, ama tutunacak dal arayan ülke Bosna..
Savaş acılarının bin bir türlüsünü görmüş,
çilesini çekmiş, nefesi boğazında düğümlenmiş, hasreti, türküleri yarım kalmış ülke Bosna.. 
O Batının gözüne batan bir Anadolu..
Her caminin avlusunda bir şehit listesi dolu 
Yıkık camileri,  yarım minareleriyle yıkılmış hayallerin, sızlayan yüreklerin ülkesi Bosna..
Camilerinde,  Türkçe ilahiler, kahvehanelerinde Türkçe türküler söylenir,  caddeleri sanki bir İstanbul, insanları evladı Fatihandır batının ürktüğü ülke Bosna..
Yüzleri benekli,  gözleri mavi, saçları altın sarısı,  Sarı Saltuk babadan dualı gençlerin,  genç kızların ülkesidir Bosna..
Hemen hemen her evden bir şehit kokusu gelir, gelir gelmesine de, yürekleri dağlamadan kokmaz ki. Ama yine de ağlamadan, dövünmeden, umutları söndürmeden, başları dik, alınları ak, vakarla şerefle taşırlar bu şehadet kokusunu üzerlerinde, gün gelende lazım olur, kavuşuruz belki bizler de şehadete; duygusuyla yaşayan yiğitlerin ülkesidir Bosna. 
Srebrenica ayrı bir hüzün. Acının sekiz bin üç yüz yetmiş iki çeşidini görmüş bir şehir. Bir hüzün ülkesinde şehitler cennetidir Srebrenica. Orada güneş önce şehitleri selamlar sonra doğar. Şehre girişinizle birlikte alırsınız cennetin kokusunu. Srebrenica; Bosnanın şehit kanlarıyla yazılmış tarihinin bir önsözüdür.
Bu tarihi dokudan bize yansıyan bir tarihi anektot: Srebrenicada sehitleri anma günü..  
Yanımızda bir genç adı Osman,  
Ismi gibi edepli,  
Gözlerinden belli o yüreğinden yemiş hançeri.
Sekiz bin üç yüz yetmiş iki masum kavuşurken cennete , o babasının yavrum diyemeden geri de bıraktığı emaneti, 
Yeni bulunan şehitler kabirlerine defnedilecekti o gün, toplu cenaze namazında birlikte saf tuttuk. Imam efendi Boşnakça anlattı program akışını.  Anlamak için zorlandığımızı fark etmiş olacak ki  Osman hemen devreye girdi;
Güzel bir istanbul Türkçesi ile  "öğle ile ikindi namazı birlikte eda edilecek, sonra şehitlerin cenaze namazı kılınacak " dedi.
Yüzüne baktım,  daha yirmiyedi, yirmi sekiz yaşlarında, zayıf  uzun boylu, sarışın, mavi gözlü bir Boşnak delikanlısı;
-Sen ne güzel Türkçe  konuşuyorsun dedim.
-"Konuşmak mecburiyetindeyiz" dedi
-Niçin bu mecburiyet?
-Çünkü bizim Türkten başka dönecek sırtımız, Türkiyeden başka gülecek yüzümüz,  Türkçeden başka anlaşılacak dilimiz yok"  dedi
- Öğrencimisin sen?
-Evet, Türk dili edebiyati okuyorum ben dedi. Şaşırdım  bir o kadar da sevindim, onur duydum Osman ile, sarıldık,  Anadolucasına kucaklaştık. 
Umutlandım doğrusu Bosna adına,  görünce Boşnak gençlerinin vatana sevdalarını, tarihe bağlılıklarını. Onlar acıların diri tuttuğu Bosnanın sönmeyen umutları..
Bir de Bosna anneleri var ki bu  umudu ve gayreti,  tırnaklarlarıyla kazarak gelecek kuşaklara bir umut yaşam tüneli olmuşlar. Işte Bir Bosna annesi..Ziyaretimiz esnasında en çok etkilendiğim an ve yerlerden biriydi. Bir anne ki hayatını hiçe sayarak, önce vatan duygusuyla ve bir savaşçı edasıyla kendi evinin altından Saraybosna havalimanı altına kadar tünel kazdırıp, kazılan tünellerden taşınan erzak ve mühimmatlarla oluşturulan Bosna bağımsızlık mücadelesinde Bosnanın Nene hatunu, Şerife bacısı hepsi kadının vatan savunmasındakı rollerinin Anadolucası. Bu  bu toprakların üstü de altı da bizlere vatandır demenin aksiyona dönüşmüş haliydi bu haller.. 
 
Bu tarihi şehrin  Başçarşısını gezdik.  Gecmişin manevi ve mimari estetik  güzelliklerinin günümüze taşındığı mükemmel bir yer. Öyle insanın gözüne takılan çaşit çeşit tabela kirliliği yok. Hepsi geçmişin tarihi dokusu ile örtüşür bir vaziyette. Hemen biraz içeride Gazi Husrev paşa camii; görkemiyle, ziyaret ve ibadetiyle insanı etkileyen müthiş bir yapıya sahip. Bir sabah minarelerinin şerefelerinden yükselen ezan sesleriyle anadolunun her hangi bir şehrindeymişsiniz gibi huzurlu ve huşulu kendinizden bir yerdesinizdir. Osmanlı cami kültürünün bozulmadan, mecrasından saptırılmadan devam edegelen bir yerdir Bosna;
Şöyle yanı başımızda bir ülke;
Câmileri diri, kimi minareleri yarım..
Bu  ülkenin çilesini çeken,  yükünü omuzlayan, hasretini duyanlara bin selam olsun..
Yıllardır sızlatır yüreğimi, uzaktan bakan, gelip elinden tutmayan,  dudak büküp,  burun kıvıran, merhametleri muhannette  olanlar insafa gelin biraz, orası da Anadolucasına bir vatan,  bir ileri karakol, bizden bir ülke  Bosna.. 
 
Selamları selamımız, kelamları kelamımız. Kelamı Kadimdeki dualarımız da aynı..
Türküleri de, türkülerimiz gibi sevda ve hasret kokar nameleri, ezgileri..
Bosna da bir rüzgar eser,  Konyayı, Bursayı,  Istanbulu taşır yüreğinize,  
O güzel vatandan bir tekbir yayılır,  Bediri, Çanakkaleyi,  kardeş eder  Srebrenicaya..
O şehirden sımsıcak sekiz bin selâm gelir.
Seyyid Hamza, Şahı Merdan Murteza Ali, Gazi Alperenler,  Gazi Husrevler bin selam alır. 
 
Şimdi Sultan Fatih şaha kalkmıştır,  gözleri bir Bozkurt gibi yanmaktadır. Sürüp atını payıtahttan Saraybosnaya, burası gönlümü bıraktığım şehridir.  Benimdir, emanetimdir.. Evladı Fatihanı bulatlar arasından seyretmektedir.  
 
Bosna,  Aliya'nın öz yurdudur. Bir deli sevda ile bağlandığı,  uğruna yandığı,  yanmaya değer gördüğü ülkedir Bosna..Bu sevda da kendisini yalnız bırakmayan  şehitleriyle üzerlerine fatihalar okunmuş topraklara gömülen,  mütevazı kabrinde onlarla el ele tutuşup mahşere yürüyecek bir liderdir Aliya ..
Bilge Kralın şu sözleri vefa ya da vefasızlığa dair bize en büyük hayat dersinı verecektir, 
 
“Her şey bittiğinde hatırlayacağımız; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır!” 
Selam olsun vefayı bir bayrak gibi yüreklerinde taşıyanlara,  
Selam olsun şehitlere, gazilere,  vatanperver yiğitlere ve onları doğuran analara..
Selam ve rahmet olsun Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’e...
Bin selam olsun Rasulullaha ve Onun yıldız sahabelerine...
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Auf einer freien Grundstücksfläche am Heuchelhof entsteht in Zusammenarbeit von Bau-, Finanz und Sozialreferat eine neue Kindertagesstätte mit zwei Kindergarten- und zwei Kinderkrippengruppen. Die Kita ist für insgesamt 74 Kinder geplant, die nach Fertigstellung auf insgesamt 820 Quadratmetern toben, spielen und lernen können. Nun wurde hier Richtfest gefeiert.

 

Die Kita wird in Holzbauweise errichtet. „Durch die vorgefertigten Holz-Module können die Bauzeiten vor Ort verkürzt werden. Das erfordert zwar eine exaktere Planung im Vorfeld, aber auf der Baustelle sind dann nur noch wenige Anpassungen nötig“, erläutert Baureferent Benjamin Schneider die Vorgehensweise. Derzeit wird mit Hochdruck am Innenausbau gearbeitet. Parallel dazu wird im Außenbereich der Kanalanschluss her- sowie Dach und Fassade fertiggestellt, um die Kita im Herbst zur Eingewöhnung der Kinder teilweise in Betrieb nehmen zu können.

 

Der Neubau entsteht auf einem derzeit nicht genutzten Grundstück der Stadtbau Würzburg. Der Baumbestand wird dabei weitestgehend erhalten. Für den Sommer sorgen Verschattungsanlagen für Wärmeschutz, während das Niederschlagswasser nicht in den Kanal eingeleitet wird, sondern versickert und damit zur Bewässerung des Baumbestandes genutzt wird. Das Flachdach wird außerdem begrünt und mit einer Photovoltaikanlage versehen.

 

„Ich freue mich, dass wir nach Inbetriebnahme der Kita weitere 74 Plätze im Kindergarten- wie auch -krippenbereich haben“, sagt Sozialreferentin Dr. Hülya Düber. Gerade in einer modernen Arbeitswelt sei es wichtig, Familien bei der Kinderbetreuung zu unterstützen und Eltern zu ermöglichen, ihrem Beruf nachzugehen, so Düber. Hier ist ein stetiger Ausbau der Kinderbetreuungsplätze wichtig. Den Betrieb der Kita werden die Johanniter mit ihrer Kinder- und Jugendbetreuung übernehmen.

 

„Ohne das Engagement aller könnten wir den stetigen Kindergartenausbau nur schwer stemmen“, dankt Oberbürgermeister Christian Schuchardt allen Beteiligten. „Hier wächst eine kinder- und familienfreundliche Infrastruktur, mit der wir auf lange Zeit unverzichtbare Betreuungsplätze für die Stadt sichern.“

 

Gemeinsam mit Stadtkämmerer Robert Scheller, der die Finanzierung der fünf Millionen teuren Kita sicherstellt, besichtigten OB und Referenten zusammen mit Stephan Pies von den Johannitern das Gebäude.

 

Jeder Baum zählt

Juli 13, 2023

Die Stadt Würzburg beteiligt sich an „3 billion trees“. Die ambitionierte Baumpflanzaktion ist Bestandteil der Biodiversitätsstrategie, die die Europäische Kommission im Rahmen des Green Deal aufgestellt hat.

„Jede und jeder kann mitmachen“, wirbt Oberbürgermeister Christian Schuchardt gezielt für die Teilnahme. Ob im Wald, in der Stadt, an der Straße oder im eigenen Garten, jeder Baum zählt. Dabei muss jeder neu gepflanzte Baum am richtigen Standort und für den richtigen Zweck gepflanzt und dort gepflegt werden. In der Praxis bedeutet dies die richtige Mischung von Baumarten nicht nur in Wäldern, sondern auch in der Landwirtschaft und in städtischen Gebieten. „Für die Stadt Würzburg übernimmt die Auswahl der Bäume, die Pflanzung und die Pflege das städtische Gartenamt“, fügt Bürgermeister Martin Heilig hinzu. „Bäume in den Innenstädten spenden Schatten und kühlen bei Hitze, reinigen die Luft und tragen so zur Lebensqualität bei. Aufforstung trägt zur Biodiversität und Bodenfruchtbarkeit bei, speichert CO2 und erhöht den Grundwasserspiegel.“

Die Internetseite mapmytree, auf der die „3 billion trees“ eingetragen werden können, zählt bereits über elf Millionen neu gepflanzte Bäume in der EU. Jeder Grundstückseigentümer, der einen Baum für „3 billion trees“ pflanzt, kann seinen Baum hier registrieren.

 

Oberbürgermeister Christian Schuchardt (re.) und Bürgermeister Martin Heilig mit einem der Bäume, die eigens für die Aktion „3 billion trees“ gepflanzt wurden. Foto: Claudia Lother

 

Laut der ersten globalen Waldzählung von 2015 standen zum damaligen Zeitpunkt etwa 3,04 Billionen Bäume auf der Erde, 90 Milliarden Bäume in Deutschland. Der Würzburger Geostadtplan zählt, dem Baumkataster entsprechend, 41.683 Bäume auf – ohne die Waldbäume im Würzburger Stadtforst. Seit 2019, seitdem „3 billion trees“ ins Leben gerufen wurde, haben Gartenamt und Forstverwaltung jährlich bis zu 15.000 Jungbäume auf Würzburger Stadtgebiet und im Kern der Stadt 1.365 Bäume gepflanzt. Bei „3 billion trees“ werden diese noch nicht mitgezählt. In den nächsten Jahren plant die Stadt Würzburg eine Aufforstung von mindestens 1 Hektar Wald jährlich.

Bosna Hersek İstatistik Kurumu’nun verilerine göre 2014’ten bu yana yarım milyon vatandaş Bosna Hersek’i terk ederek başka ülkelerde yaşamaya başladı.

 

Balkan News’te yer alan habere göre; Verilere göre sadece bu yılın ilk altı ayında 85 bin vatandaş daha ülkeyi terk etti. Dil kurslarında en çok rağbet gören dilin Almanca olduğu ülkeden ayrılanların büyük bir kısmı çalışmak üzere Almanya ve Avusturya’ya gidiyor.

Pandemi nedeniyle birçok ülkenin sınırlarını kapama ve giriş şartlarını zorlaştırma kararları alması, Bosna Hersek’ten başka ülkere göç trendini yavaşlatmadı. Bosna Hersek İstatistik Ajansı’nın verilerine göre son altı yıl içerisinde ülkeyi terk edenlerin sayısı yarım milyonu aşarken bunların %46’lık kısmını 35 yaşından genç vatandaşlar oluşturuyor.

Genç ve eğitimli nüfusun geleceklerini başka ülkelerde araması, doğum oranlarının düşük olduğu ülkede demografik krizi daha da derinleştiriyor.

İstatistiklere göre 2019/2020 eğitim yılında Bosna Hersek’teki 1785 eğitim kurumuna 273.795 öğrenci kayıt yaptı. Bu, bir önceki yıla göre öğrenci sayısının 6.223 azaldığını ve kayıt yaptıran öğrenci sayısınında %2,2 düşüş kaydedildiğini ortaya koyuyor.

 

Das städtische Aktivbüro, das als Selbsthilfe-Kontaktstelle das ehrenamtliche Engagement der rund 250 Selbsthilfegruppen und -initiativen begleitet und unterstützt, lud die Engagierten der Selbsthilfe zu einem Abend ins Theater – als Dank und Anerkennung für ihr Engagement.

Um auch Menschen zu beteiligen, für die der Besuch im Theater nicht möglich war, organisierte das Aktivbüro das Gesamttreffen bereits zum zweiten Mal als hybride Veranstaltung. Das hybride Format ist ein Ergebnis des dreijährigen Projektes „Digitalisierung in der Selbsthilfe“, gefördert durch die Arbeitsgemeinschaft der gesetzlichen Krankenkassen und ihrer Verbände. Vor Ort trainierte die Improshow des Theaters „Der Kaktus“ die Lachmuskeln der Gäste und bereicherte den Abend mit unterhaltsamen Szenen. Die online zugeschalteten Gäste konnten ebenfalls die Chance nutzen, das Improtheater mit ihren Wortbeiträgen zu gestalten. Ein „flying buffet“ rundete den Abend mit rund 80 Gästen und Vertreterinnen und Vertretern des Würzburger Stadtrats ab.

Informationen zu den Würzburger Selbsthilfegruppen gibt es unter www.wuerzburg.de/selbsthilfe. Das Aktivbüro bietet eine telefonische oder persönliche Beratung für Bürgerinnen und Bürger, die sich einer Selbsthilfegruppe anschließen oder eine Gruppe neu aufbauen möchten: Kontaktmöglichkeit Mo, Di, Do 9 bis 12 Uhr und Di 14 bis 16 Uhr, Telefon 0931/37-37 06 oder Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein!

 

<BU> Die Leiterinnen des Aktivbüros, Kristin Funk (li.) und Sabine Klingert-Ullherr (re.) eröffneten mit Sozialreferentin Dr. Hülya Düber das Gesamttreffen der Würzburger Selbsthilfe. Foto: Daniela Meilhammer

 

ANKARA (AA) - James Webb Uzay Teleskobu, Dünya'ya yaklaşık 6 bin 500 ışık yılı uzaklıktaki "Yaratılış Sütunlarının" yeni ve daha detaylı kızılötesi görüntüsünü yakaladı.

CNN'nin haberine göre, ABD Havacılık ve Uzay Ajansının (NASA) Webb Uzay Teleskobu, geçen hafta, Kartal Bulutsusu'nda bulunan ve yıldızlar arası gaz ve tozdan oluşan sütunların detaylı kızılötesi fotoğrafını çekti.

Webb'in orta kızılötesi aygıtınca (MIRI) yakalanan görüntüde, 5 ışık yılı boyunca uzanan "Yaratılış Sütunlarının", gri, kadifemsi toz bulutları şeklinde, kaçıyormuşçasına uzaya yayılan hayalet benzeri figürleri andırdığı belirtildi.

Görüntünün arka planındaki yoğun toz bölgelerinin gri renkte göründüğü, ufuk ışıklarına benzeyen kızıl renkteki bölgenin ise daha soğuk ve daha dağınık tozun bulunduğu bölgeleri gösterdiği kaydedildi.

Sütunların içinde binlerce yıldız oluşmasına ve genellikle parlamalarına rağmen, yıldız ışıklarının tespit edilemediği ancak fotoğrafta, tozdan oluşan kabuklarını henüz atmamış genç yıldızların yakut rengindeki ışıklarının MIRI vasıtasıyla yakalandığı belirtildi.

Görüntüdeki mavi yıldızların ise gaz ve toz katmanlarını uzaya saçmış olan daha eski yıldızlar olduğu vurgulandı.

Pek çok yıldızın oluştuğu "Yaratılış Sütunlarına" ait yeni kızılötesi fotoğrafların, araştırmacıların milyonlarca yıl süren yıldız oluşum sürecini daha iyi anlamalarına olanak tanıyacağı açıklandı.

"Yaratılış Sütunlarının" Ekim 2022'de Webb tarafından 1995 ve 2014'te Hubble Uzay Teleskobu tarafından da fotoğrafları çekilmişti.

Spitzer Uzay Teleskobu da sütunların farklı ışık dalga boylarındaki görüntülerini yakalamıştı.

BERLİN (AA) - Almanya'da yatırımcı güveni, faiz oranlarının artmaya devam edeceğine yönelik beklentilerin artmasıyla temmuzda Aralık 2022'den bu yana en düşük seviyesine geriledi.

Merkezi Almanya'nın Mannheim kentinde bulunan Avrupa Ekonomik Araştırmalar Merkezi (ZEW), kurumsal yatırımcı ve analistlerin gelecek 6 aya ilişkin beklentilerini ölçen ZEW Ekonomik Güven Endeksi'nin temmuz ayı sonuçlarını açıkladı.

Buna göre, endeks, temmuzda önceki aya kıyasla 6,2 puan düştü. Haziranda 8,5 puan olan endeks, bu ay eksi 14,7 puan seviyesine indi. Piyasa beklentisi, endeksin nisanda eksi 10,5 puana gerilemesi yönündeydi. Böylece endeks, Aralık 2022'den bu yana en düşük değerine ulaştı.

Almanya'da Mevcut Durum Endeksi ise temmuzda önceki aya kıyasla 3 puan azalarak eksi 59,5 puana geriledi.

ZEW Başkanı Prof. Dr. Achim Wambach, konuya ilişkin değerlendirmesinde, finans piyasası uzmanlarının ekonomik durumun yıl sonunda daha da kötüleşmesini beklediğini aktararak, "Bunun en önemli nedenlerinden biri, Avro Bölgesi ve ABD'de kısa vadeli faiz oranlarının yükselmeye devam edeceği beklentisi." ifadesini kullandı.

Wambach, uzmanların Çin gibi Almanya'nın önemli ihracat pazarlarını "zayıf" olarak değerlendirdiklerini belirterek, "Ekonomik faaliyetlerde beklenen durgunluğun özellikle sanayi sektörlerini etkilemesi muhtemel. İhracata yönelik sektörlerin kazanç beklentileri bir kez daha önemli ölçüde düşebilir." değerlendirmesinde bulundu.

- Ekonomi resesyonda

Alman ekonomisi, alışılmışın dışındaki yüksek enflasyon ve artan faiz oranlarının tüketici harcamalarını baskılamasının etkisiyle bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,3 daralarak teknik olarak resesyona girmişti.

Ekonomi, geçen yılın son çeyreğinde yüzde 0,5 daralmıştı.

Ülke ekonomisi, Kovid-19 salgını sürecinde ortaya çıkan dar boğazlar hafiflese de faizlerin yükselmesi, ekonomiye güvenin azalması ve yüksek enflasyon nedeniyle iç talepte yaşanan durgunluktan olumsuz etkileniyor.

Alman hükümeti, ekonomide bu yıl yüzde 0,4 büyüme bekliyor.

- Avro Bölgesi

Öte yandan, finansal piyasa uzmanlarının Avro Bölgesi'nin ekonomik gelişimi hakkındaki değerlendirmeleri de temmuzda olumsuzlaştı.

Söz konusu gösterge, temmuzda bir önceki aya göre 2,2 puan azalarak eksi 12,2 puana geriledi.

 

SREBRENİTSA (AA) - Bosna Hersek'in doğusundaki Srebrenitsa'da 1995'te işlenen soykırımda katledilen 30 kurbanın cenazesi, Potoçari Anıt Mezarlığı'na defnedildi.

Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'nın ardından yaşanan en büyük insanlık trajedisi olarak kabul edilen ve Sırp güçler tarafından en az 8 bin 372 Boşnak sivilin acımasızca katledildiği soykırımda kimlik tespiti yapılan 30 kurban için Potoçari Anıt Mezarlığı'nda tören düzenlendi.

Törene, Bosna Hersek devlet yetkililerinin yanı sıra Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, ülkedeki diplomatik misyon şefleri ve kurbanların yakınları katıldı.

Bosna Hersek İslam Birliği (Diyanet İşleri) Başkanı Husein Kavazovic kurbanların cenaze namazını kıldırdı.

Şehitler için yapılan duanın ardından tek tek isimleri okunan 30 soykırım kurbanın cenazeleri, daha önce hazırlanan mezarlarına taşınarak yakınları tarafından toprağa verildi.

Soykırım kurbanlarının defnedilmesi sırasında duygusal anlar yaşandı, hem aileler hem de defin işlemine katılanlar gözyaşlarını tutamadı.

Bu yıl toprağa verilen 30 soykırım kurbanından en genci öldürüldüğünde 15 yaşında olan Elvir Salcinovic, en yaşlı kurban ise 65 yaşındayken öldürülen Nezir Muminovic.

Soykırımın 28'inci yılında toprağa verilen kurbanlar ve doğum tarihleri şöyle:
Dzemail Alic (1962), Mevlid Aljic (1957), Halil Avdic (1975), Esad Dzanic (1968), Semir Dozic (1977), Mujo Esmic (1940), Sakib Garaljevic (1971), Mehmed Gerovic (1945), Ahmedin Halilovic (1976), Senid Hodzic (1975), Sabid Ibrahimovic (1974), Hasib Ibrahimovic (1946), Saban Ibric (1935), Redo Jahic (1935), Esed Klempic (1979), Zuhdjia Lemes (1949), Idriz Mehinovic (1950), Mustafa Mekanic (1979), Vejsil Mujanovic (1943), Hasib Mujanovic (1965), Himzo Mujic (1959), Nezir Muminovic (1930), Bekir Music (1972), Ekber Ridic (1972), Elvir Salcinovic (1980), Sabahudin Selimovic (1964), Nisad Selimovic (1976), Hasan Smajlovic (1959), Rifet Tabakovic (1966), Husein Zukic (1932).

- Baba ve oğul birlikte gömüldü

Bu yıl gömülen kurbanlar arasında dört reşit olmayan kişi var. Katledildiğinde 15 yaşında olan Elvir Salcinovic'in yanı sıra öldürüldüklerinde 16 yaşında olan Mustafa Mekanic, Esed Klempic ile 17 yaşında olan Semir Dozic de toprağa verildi.

Srebrenitsa'da katledilen baba-oğul Vejsil ve Hasib Mujanovic de yan yana gömüldü.

- Soykırımda 28 yılda defnedilenlerin sayısı 6 bin 751'e yükseldi

Srebrenitsa'nın 11 Temmuz 1995'te Ratko Mladic komutasındaki Sırp birliklerince işgal edilmesinin hemen ardından BM bünyesindeki Hollandalı askerlere sığınan sivil Boşnaklar, Sırplara teslim edildi.

Kadın ve çocukların Boşnak askerlerin kontrol ettiği bölgeye gitmesine izin veren Sırplar, en az 8 bin 372 Boşnak erkeği ormanlık bölgede, fabrikalarda ve depolarda öldürdü ve katledilenler toplu mezarlara gömüldü.

Savaşın ardından kayıpları bulmak için başlatılan çalışmalarda toplu mezarlarda cesetlerine ulaşılan kurbanlar, kimlik tespitinin ardından her yıl 11 Temmuz'da Potoçari Anıt Mezarlığı'nda düzenlenen törenle toprağa veriliyor.

Bu arada, Potoçari Anıt Mezarlığı'na defnedilen soykırım kurbanı sayısı 6 bin 751'e yükseldi.