Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

ANKARA (AA) - İsrail'in, Suriye'nin başkenti Şam'daki bazı askeri noktalara hava saldırısı gerçekleştirdiği ileri sürüldü.

 

Suriye'deki haber ajansı SANA'nın askeri kaynağa dayandırdığı haberinde, yerel saatle 01.05'te Şam'ın güneybatısındaki bazı noktaların, İsrail güçlerince hava saldırısıyla hedef alındığı iddia edildi.

Haberde, "Hava savunma sistemlerimiz düşman füzelerini karşılayarak bazılarını düşürdü. Bir askerin yaralandığı saldırıda hasar meydana geldi." ifadeleri kullanıldı.

İsrail makamlarından ise saldırıya ilişkin açıklama yapılmadı.

Şam ve kırsalındaki bölgelerde Suriye ordusu ve İran destekli terörist grupların yanı sıra Lübnan Hizbullahı unsurlarının bulunduğu biliniyor.

 

İsrail, iç savaşın başladığı 2011'den bu yana Suriye'de zaman zaman İran destekli gruplara ve Suriye ordusuna ait askeri noktalara saldırılar düzenliyor.

BERLİN (AA) - Almanya'da bir sağlık çalışanının, Kovid-19 aşısının yan etkileri olduğu iddiasıyla Alman biyoteknoloji firması BioNTech aleyhine açtığı davanın ilk duruşması yarın yapılacak.

Alman mahremiyet yasası kapsamında adının gizli kalması hakkını kullanan orta yaşlı bir sağlık çalışanı adına hukuk firması Rogert & Ulbrich tarafından açılan dava, yarın Hamburg Bölge Mahkemesi'nde başlayacak.

Söz konusu sağlık çalışanı, aşı olduktan sonra ortaya çıktığını söylediği kalp ritmi bozukluğu, vücudunun üst kısmında ağrı, kol ve bacaklarda şişlik, yorgunluk, uyku bozukluğu ve beyin sisi gibi semptomların neden olduğu bedensel zarar için 150 bin avro tazminat talep etti. Davacı, ayrıca belirlenmemiş maddi zarar için de tazminat talebinde bulundu.

Söz konusu dava, iki hukuk firması tarafından takip edilen milyonlarca avro tazminat talebinden biri olmasıyla dikkati çekiyor. Davaları açan diğer hukuk firması Mainz merkezli Casar-Preller olurken, Rogert & Ulbrich, Kovid-19 aşılarının iddia edilen yan etkileri nedeniyle tazminat talep eden müşteriler için yaklaşık 250 dava açtığını, Caesar-Preller de 100 davayı temsil ettiğini duyurdu.

2 hukuk firması, daha önce Alman otomobil üreticisi Volkswagen'in dizel emisyon skandalı nedeniyle tüketicilere tazminat ödenmesini sağlamıştı.

Almanya'da uygulanan 224 milyon aşı dozunun yaklaşık dörtte üçü BioNTech tarafından üretilirken, tazminat taleplerinin büyük çoğunluğunun aşılarda mRNA teknolojisinin kullanımına öncülük eden BioNTech'e karşı açıldığı belirtildi.

Almanya'daki davalar, BioNTech'in Kovid-19 salgınından bu yana dünya çapında karşılaştığı en büyük tazminat talebini temsil ediyor.

İtalya'da da Kovid-19 aşılarının yan etkileri iddiasıyla benzer davalar açılmıştı.

- BioNTech: Davalar dayanıksız

Pfizer ile geliştirdiği aşıyı Almanya'da pazarlayan BioNTech'ten yapılan açıklamada, dikkatli bir incelemeden sonra söz konusu davaların "dayanaksız" olduğu ve reddedileceğinden emin olunduğu belirtildi.

Açıklamada, en az 64 milyonu Almanya'da olmak üzere, dünya çapında yaklaşık 1,5 milyar insana söz konusu aşının uygulandığı ve bugüne kadar ilgili ürün bilgilerinde zaten listelenenler dışında potansiyel yan etkiler tespit edilmediği kaydedildi.

Davacının BioNTech aleyhine açtığı davayı kazanması halinde yasal masrafları veya tazminatı kimin ödeyeceğinin belli olmaması dikkati çekiyor.

Avrupa Birliği (AB) yasal kalkanının, AB hükümetlerini maliyetlerin bir kısmını üstlenmeye zorlayabileceği belirtiliyor.

AB'nin ilaç düzenleyicisi Avrupa İlaç Ajansı (EMA), 6 Haziran'da yaptığı açıklamada, ABD, İngiltere ve Almanya gibi Batılı ülkelerde yaygın olarak kullanılan BioNTech'in Comirnaty aşısının kullanımının güvenli olduğunu aktararak, dünyanın birçok yerinde hakim konuma gelen Omicron varyantının alt grubu XBB'ye göre aşıların güncellenmesi tavsiyesinde bulundu.

İZMiR (AA) - 61. Ziraat Türkiye Kupası finalinde Medipol Başakşehir'i 2-0 yenen Fenerbahçe, kupasını aldı.

Fenerbahçeli futbolcular, Gürsel Aksel Stadı'ndaki müsabakanın ardından kupa coşkusunu taraftarıyla paylaştı. Müsabakadan sonra üzüntü yaşayan Medipol Başakşehirli oyuncular da tribünlere giderek taraftarlarını selamladı.

Fenerbahçeli futbolcular kupa töreninden önce armasında 5 yıldız bulunan formaları giydi.

Platformun kurulmasının ardından geçilen kupa töreninde Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi ile Eski Gençlik ve Spor Bakanı, AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Muharrem Kasapoğlu da hazır bulundu.

İlk olarak maçın hakemlerine şiltlerin verildiği törende basın mensuplarının oylarıyla karşılaşmanın yıldızı seçilen Fenerbahçeli Arda Güler de ödülünü aldı.

Fenerbahçeli futbolcuların alkışlarıyla platforma çıkarak madalyalarını alan finalist Medipol Başakşehirli oyuncular, üzgün bir şekilde kupa seremonisini takip etti.

Sarı-lacivertli oyunculara da ilk önce madalyaları takdim edildi. Takım kaptanlarının aldığı kupa daha sonra Fenerbahçeli oyuncular tarafından havaya kaldırıldı. Sarı-lacivertli oyuncular kupa sevincini taraftarlarıyla kutladı.

Bazı Medipol Başakşehirli futbolcular tören bitimine kadar sahada kaldı.

 

 

BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un Akdeniz üzerinden Almanya'ya gelen düzensiz göçmenlerle ilgili "esprisi" sosyal medyada eleştirildi.

Scholz, Nürnberg kentinde Protestan Kilisesince düzenlenen bir etkinliğe katılarak göç ve mülteci politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Almanya’nın Avrupa Birliğinin (AB) dış sınırında bulunan bir ülke olmamasına rağmen en fazla iltica başvurusu yapılan ülke olduğunu belirten Scholz, Almanya'ya gelen düzensiz göçmenlerin büyük bölümünün başka AB ülkelerinde kayıt altına alınmadığını söyledi.

Scholz, Almanya gelen yüksek sayıdaki düzensiz göçmene işaret ederek, “Önceden Avrupa Konseyinde bu espriyi yaptım. Almanya'nın Akdeniz'e büyük bir sahili olmalı. Çünkü gerçekten Akdeniz'e kıyısı olan ülkelere göre, Akdeniz üzerinden Avrupa'ya gelen sığınmacıların çoğu Almanya'ya geliyor." şeklinde konuştu.

Almanya Başbakanı Scholz’un "espri" olarak nitelendirdiği sözleri sosyal medyada tepki çekti.

Akdeniz’de gemilerle düzensiz göçmenleri kurtarma çalışmaları yapan Alman sivil toplum kuruluşu Sea Watch, Twitter’dan yaptığı paylaşımda Scholz’u eleştirerek, "Sadece 2023’te Akdeniz'de 1150’den fazla ölüm yaşandı. Şansölyenin aklına gelen kötü bir espri. Bunun üzerine gülebilen ülkeyi yönetmemeli." ifadeleri kullanıldı.

Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Milletvekili Matthias Hauer de özellikle bir Alman başbakanının başkalarının acısıyla dalga geçmemesi gerektiğini belirtti.

Sosyal Demokrat Parti (SPD) üyesi Lilly Baudszun da "Sosyal demokrat bir başkan insanlar hakkında asla böyle konuşmamalı." şeklinde paylaşımda bulundu.

Türk Devletleri Teşkilatı Genel Sekreter Yardımcısı Sadi Jafarov'un moderatörlüğünde gerçekleştirilen Özel Toplantının açılış konuşmaları; Özbekistan Cumhuriyeti Yükseköğretim, Bilim ve İnovasyon Bakanı Birinci Yardımcısı Komiljon Karimov, Özbekistan Uluslararası İpek Yolu Turizm ve Kültürel Miras Üniversitesi Rektörü Aziz Abduhakimov, Azerbaycan Devlet Ekonomi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adalat Muradov, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alpaslan Ceylan, Taşkent Devlet Şarkiyat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gulchekhra Rikhsiyeva ve Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Kazak-Türk Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Muhittin Şimşek tarafından yapıldı.
 
Toplantıya video konferans yoluyla onursal konuşmacı olarak katılan Türk bilim adamı, Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar, çalıştay katılımcılarına video konferans yoluyla hitap ederek Türk mirasının korunması ve genç nesillerin eğitilmesi konusundaki vizyonunu paylaştı. 
 
Prof. Dr. Aziz Sancar’ın konuşma metni,
 
Değerli kardeşlerim!
 
İlk önce, Türk Devletleri Teşkilatı’na bağlı Türk Üniversiteler Birliği’nin toplantısında sizlere hitap etmenin benim için büyük bir iftihar kaynağı olduğunu belirtmek isterim.
 
Uzun zaman biribirinden ayrı düşmüş Türklerin bir araya gelmeleri, güçlerini birleştirmeleri, kendilerinin ve dünyanın kalkınmasına ortak katkılar sunma imkanına ulaşmaları bizim hep gençlik hayalimiz olmuştur. O yüzden, bügün sizlerin Türk Dünyası’nın Medeniyet Başkenti Semerkant’da bir araya gelerek, milletimizin bilim ve eğitim sorunlarını, bu sorunlara ortak çözümleri ele almanız beni çok mutlu ediyor.
 
Ben Nobel Ödülü’nü aldığımda, sadece kendimi değil, sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni değil, bütün Türk Dünyası’nı temsil ettiğimi hissediyordum, bunu biliyordum ve bununla büyük bir gurur duydum. Fakat, aynı zamanda içimde bir ezginlik vardı. Biz büyük medeniyetler yaratmış büyük bir Türk milletiyiz. Ya, ben niye Nobel kazanan ilk Türk olayım?
 
Biz tarihimizle övünüyoruz. Bize tarih kitaplarında biz Türklerin büyük medeniyetler yarattığını öğretirlerdi. Gerçeği söyleyim, ilkokulda, ortaokulda buna inanıyordum. Fakat, liseye, üniversiteye gittikten sonra buna şüphe ettim ve bu içimde bir tutku olarak kaldı. Yıllar sonra, Batılı yazarlardan çıkmış eserleri okudum ve anladım ki, gerçekten 750 ile 1250 yılları arasında Türk Dünyası bilim dünyasının merkeziydi. Gerçekten, biz büyük medeniyetler yaratmışız. Ama bir sürü nedenlerle ondan sonra bilim yapmayı bıraktık ve Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri bizi geçti. Bunu çözmemiz lazım. 
 
Gerçekten de, biz Türklerin yaklaşık son 500 yılda bilime doğru dürüst katkı yapamadığımız ortadadır. Peki neden yapmadık? Bazı insanlar buna ‘zeki olmadığınız için’ yanıtını verir. Ancak bilim yapmak genetik veya zekâ meselesi değil, gelenek meselesidir. Yahudi kardeşlerimiz dünya nüfusunun yüzde 0.2’sini teşkil ediyor ve yüzde 20 bilim Nobellerini almışlardır. Onlar diğer insanlardan daha üstün zekâlı mı? Değiller. Onların kültüründe bilime, eğitime önem veriliyor. Dolayısıyla biz de bunu bir gelenek haline getirmeli ve çocuklarımıza erken yaşta aşılamalıyız. Bu konuda özellikle sosyal bilimcilerin çalışma yapmaları lazım.
 
Ben gittiğim Türk ülkelerinde teknolojiye önem verilmeye başladığını gördüm. Teknoloji önemli, fakat temel bilim olmadan teknoloji olmaz. Avrupa’dan, Amerika’dan makine alıp, ben teknoloji yapıyorum, ben patent aldım, bilmem ne aldımla ne Türkiye yükselir, ne Türk Dünyası yükselir. Benim inancım bu. Dünyada eğer bir adımızı duyurmak istersek, eğer bir kuvvet olarak tanınmak istersek, eğer yabancılar tarafından yönetilmek istemiyorsak, biz bilim yapmalıyız ve bilimde kuvvetli olmalıyız ki, dünya bizi yaptığımız bilimle tanısın. Unutmamalıyız ki, biz çalıştığımız, ürettiğimiz sürece üstün olacağız. Yoksa, üstünlük genetik değildir. Bütün insanlar birbirine eşittir.
 
Kuşkusuz ki, Türk Dünyası’nda bilimsel gerikalmışlığın bir çok kurumsal ve sosyal nedenleri vardır. Maalesef ben bunların çözümünü iyi bilmiyorum. Fakat anladığım o ki, maddi yatırım yapmaktan öte bir bilim ortamı geliştirmek lazım. Uluğ Bey, İbn-i Sina, El-Biruni yoktan ortaya çıkmadılar, o zaman Türk Dünyası’nda bir bilim ortamı vardı, yüzlerce başarılı bilim insanı vardı ve bilime çok ilgi vardı, bilime önem veriliyordu. Aynı zamanda, Uluğ Bey, Uluğ Bey gibi Orta Asya Altın Çağı’ndaki diğer bilim adamları Türk Dünyası’nda bilim adamlarıyla ortak çalışarak bilim yapıyorlardı. Bunlara bugün de önem verirsek, Türk Dünyası’nda bilim ve toplum gelişir ve ilerler. 
 
Türk Dünyası’nda bilimsel gerikalmışlığın nedenleri ve bunlara çözüm yollarının bulunması için hiç kuşkusuz ki, sosyal bilimcilerimizin ortak ve detaylı araştırmalarına ihtiyaç vardır. Fakat Türk Dünyası’nda bilimi geliştirmek için, dünyayla yarışmak için neler yapmamız gerektiğini nacizane kendi gözlemlerime dayanarak, burada özetlemek istiyorum.
 
1. Birincisi, bilim, adaletin, özgür düşüncenin ve sorgulamanın olduğu ortamlarda yeşerir. Bunu unutmamak ve çocuklarımızı bu ruhla, bu alışkanlıkla büyütmemiz lazım, onlara bu ortamı sağlamamız lazım. Bilimde özgür düşünce çok önemli. Ben Türk Cumhuriyetlerine gittiğimde beni merasimle karşılıyorsunuz, bana büyük saygı gösteriyorsunuz. İnsan olarak, tabi, bu hoşuma gidiyor. Fakat, bunlar bilimde olmaz. Benim yanımda çalışan en başarılı bilim adamları, benim yetiştirdiğim en başarılı öğrenciler benimle münakaşa eden öğrenciler olmuştur. O bakımdan, özellikle genç çocuklarımıza özgür düşünmeyi ve yaşlıların, benim gibilerin söylediklerini sorgulamayı öğretmeliyiz.
 
2. İkincisi, temel bilime öncelik vermeliyiz. Sosyal bilimcilerimiz kusura bakmasınlar, onlara büyük saygım var, fakat şunu söyeleyim, bizim temel bilimlere yatırım yapmamız lazım, temel bilim yapan çocuklarımızı desteklememiz lazım, onlara özgüven vermemiz lazım.
 
3. Üçüncüsü, kız ve erkek çocuklarımıza aynı eğitim fırsatı vemeliyiz. Bunun bütün Türk toplumlarında, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti’nde bir sorun olduğunun farkındayım. Bunu çözemezsek, toplumumuzun yarısını oluşturan kadınlarımızın potansiyelinden kalkınma yolunda yararlanamayız, bu potansiyeli gerçekleştiren toplumlarla yarışamayız.
 
4. Dördüncüsü, çocuklarımıza çok erken yaşlarda deney yapmayı öğretmemiz lazım. Bilim, deney yapmakla öğrenilir, bunu unutmamak lazım. Ben Amerika’ya geldiğimde Türkiye eğitim ve teorik bilim açısından beni çok iyi yetiştirmişti. Fakat deney yapma konusunda eksikliklerim vardı. Bunu erken yaşlarda çoçuklarımıza öğretmemiz lazım. Bu alışkanlık haline gelmeli, yaparak öğrenilmelidir. Sadece okumakla buna sahip olamazsınız.  
 
5. Beşincisi, politika ve din bilime karıştırılıyor, bunları kesinlikle ayrı tutmak lazım. Politika ve din ile bilim kurumları amaç ve yöntem açısından önemli ölçüde biribirilerinden ayrışıyor. Bunları birbirine karıştırısanız bundan ilk önce bilim zarar görür, güvenilirliğini kaybeder, ilerleyemez, gelişemez. 
 
6. Altıncısı, bilim adamlarını din ve politikanın dışında tutumak lazım. Din ve politika bilim adamlarının işine karışırsa, sonuç bilimin ortadan kalkması olur. Nitekim, buna ibretlik en iyi örnek olarak, Uluğ Bey’in Semarkant’da kurduğu Gözlemevinin akibetini gösterbiliriz. Dini ve politik aşırılık, o zaman dünya çapında bir bilim merkezi haline gelmiş bu gözlemevinin tahrip olması ve oradaki bilim adamlarının dünyanın çeşitli yerlerine kaçıp gitmesiyle sonuçlandı. Bilim adamları da din ve inanç işlerine karışmasın. Çünkü toplumun büyük bir kısmını dışlar ve alçak görür algısı verir. 
 
7. Yedincisi, bilim adamlarına liyakata dayalı imkan sağlanmalıdır. Onları tayin etmek, terfi etmek için tek kriter liyakat olmalıdır. Mesela, benim çalıştığım Amerika’da dün yaptığına bakmazlar. Ben Nobel’i aldığımdan sonra yayına gönderdiğim ilk makalem reddedildi. Amerika’da çalışacaksınız, durmadan çalışacaksınız ve birşeyler bulacaksınız. Bunun ölçüsü budur. Ne bilim adamları dinler, ne de bilimsel faaliyetlere fon sağlayan Amerikan Sağlık Bakanlığı gibi kurumlar. O bakımdan, çalışmanıza devam etmeniz lazım. Devam etmezsek, desteklemezler, Nobel filan dinlemezler. Bilimle ilgili görevlere atamalarda da yine buna bakılır, dünyadan ve Amerika’dan en iyilerin bu görevlere getirilmesine çalışılıyor.
 
8. Sekizincisi, insanlar bilim yapmaya başladıktan sonra onlara özgürlük vereceksiniz, şunu yap, bunu yap demeyeceksiniz. Bilim adamı özgürlük ister. Onların birşeye merakı olur ve onu takip eder ve o konuda ona özgürlük vermelisiniz. O, madem hayatını buna adamış, mutlaka insanlığa faydalı birşeyler yapacaktır. Bir sözle, bilim adamına kendi bilimsel hedeflerini özgürce belirleme ve bunu gerçekleştirme imkanı sağlanmalıdır.
 
9. Dokuzuncusu, bütün bunların dışında benim kanaatimce bir Türk Türk Dünyası’na bir vefa borcu, bir sevgisi olmadan iyi bir bilim adamı olmaz. Ben bilime bir derece olarak kendi sorularımı cevaplandırmak için girdim. Kendi bilmediklerimi öğrenmek için girdim. Fakat, bilim yaparken, özellikle dış bir ülkede bilim yaparken, aklımda bir şeyi daima tuttum, hiç unutmadım; ben burada yalnız kendimi değil, Türk Milleti’ni temsil ediyorum diye düşündüm. Ve o bana hem güç verdi, hemde sorumluluk kattı. Ben her yaptığımda bundan ben ne alırım, Türk Milleti ne alır diye düşündüm. Ve bu benim için bir güç kaynağı olmuştur.
 
Son olarak, bildiğime göre, Türk Üniversiteler Birliği Türk Cumhuriyetleri üniversiteleri arasında öğrencilerin ve öğretim üyelerinin değişimini sağlamak ve Türk Dünyası’nda ortak öğretim alanı oluşturmak için çalışmalar yürütmektedir. Bunları iyi gelişmeler olarak görüyorum, Türk Dünyası’nda ortak bilimsel çalışmaları da kapsayacak şekilde daha da genişletilmesini arzu ediyorum ve Türk Cumhuriyetleri yöneticilerine bu faaliyetlere daha fazla bütçe ayrımalarını öneriyorum.
Hepinize teşekkür eder, iyi çalışmalar diliyorum.
Tanrı Türkü Korusun!

BERLİN (AA) - İsviçre'nin en büyük bankası UBS, rakibi Credit Suisse'i devlet yardımıyla devralma sürecini tamamladığını duyurdu.

UBS Yönetim Kurulu Başkanı Colm Kelleher ve Üst Yöneticisi (CEO) Sergio Ermotti, İsviçre gazetelerinde, Credit Suisse'in devralınmasının tamamlandığı bilgisini içeren bir açık mektup yayımladı.

Mektupta, "Bu; UBS, bir finans merkezi olarak İsviçre ve küresel finans sektörü için yeni bir dönemin başlangıcıdır. Devralma işleminin başarıyla gerçekleştirildiğine dair hiçbir şüphemiz yok." denildi.

Mektupta, söz konusu devralmanın zorluklar oluşturacağı ancak İsviçre, müşteriler, çalışanlar ve hissedarlar için fırsatlar sunacağı kaydedildi.

Bu arada, devralma işleminin tamamlanmasıyla 1,6 trilyon dolarlık bilançoya sahip bir İsviçre bankası ortaya çıkmış oldu.

UBS ve Credit Suisse'in dünya çapında toplam çalışan sayısı 120 bini bulurken, UBS, maliyetleri azaltmak için işten çıkarmalar yapacağını duyurmuştu.

UBS, 2008'deki küresel finansal krizden bu yana en büyük banka alım anlaşmasını mayıs sonu veya haziran başında tamamlamayı hedefliyordu.

ABD'de mart ayında başlayan bankacılık krizinin ardından Avrupa'da da Credit Suisse paniği yaşanmıştı. Credit Suisse bankasının en büyük ortağı Suudi Ulusal Bankası'nın sermaye artırımı yapmayacağını duyurmasının ardından yaşanan gelişmeler, bankayı iflasın eşiğine sürüklemişti.

İsviçre'nin en büyük bankası UBS, hükümetin 200 milyar franklık likidite desteğiyle kriz yaşayan 167 yıllık Credit Suisse'i 3 milyar franga satın alacağını açıklamıştı.

Bakanlık bürokratlarıyla toplantılar düzenleyen Tunç, Türkiye Yüzyılı vizyonu hedeflerine ulaşılması için adalete erişim ve adalet hizmetleri alanında çalışmalar yapılmasını istedi.
 

ANKARA (AA) - KEMAL KARADAĞ - Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye Yüzyılı vizyonu hedeflerine ulaşılması için adalet alanında çalışmalar yapılması talimatını verdi.

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Tunç, Bakanlık görevine getirilmesinin ardından bakan yardımcıları, genel müdürler ve bakanlık bürokratlarıyla toplantılarını sürdürüyor.

Toplantılarda Bakanlık çalışmaları hakkında bilgi alan Tunç, devam eden projelerin sürdürülmesi talimatını verdi.

 

Ayrıca Bakan Tunç, Türkiye Yüzyılı vizyonu hedeflerine ulaşılması için de adalete erişim ve adalet hizmetleri alanında yeni çalışmalar yürütülmesini istedi.

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'taki depremlerden etkilenen iller için de çeşitli talimatlar veren Tunç'un, deprem bölgesine özel önem verdiğini söylediği öğrenildi.

KT Bank, yenilikçi ve günümüz ihtiyaçlarına uygun bir şekilde müşterilerine hizmet vermek için sürekli olarak ürün yelpazesini geliştiriyor ve yenilikler sunmaya devam ediyor. Bu kapsamda, KT Bank'ın yeni nesil araç finansmanı olan ‘Dijital Araç Finansmanı’ kampanyası araç sahibi olmak isteyenlere esnek ve hızlı imkanlar sunuyor. Artık hayalini kurduğunuz otomobile kolay ve hızlı bir şekilde kavuşabilirsiniz.

 

FRANKFURT (Öztürk Özel)

Dijital çağın getirdiği avantajları sonuna kadar kullanarak müşterilerine kaliteli hizmet sunan KT Bank, araç finansmanında da dijital bir devrim gerçekleştirdi. KT Bank’ın ‘Dijital Araç Finansmanı’ kampamyası ile araç sahibi olmak artık birkaç tık uzaklıkta. Evden çıkmadan, sıra beklemeden istediğiniz aracı istediğiniz saatte seçip başvurunuzu tamamlayabilirsiniz.

KT Bank’ın Dijital Araç Finansmanı sistemi, kolay ve hızlı başvuru imkanı sunuyor. Sadece birkaç adımda başvurunuzu tamamlayarak 24 saat içinde onay alabilirsiniz. Bu sayede istediğiniz aracı hızlı ve güvenilir bir şekilde dilediğiniz otomobil bayisinden kısa sürede sahip olmanız mümkün hale geliyor.

Kampanya kapsamında sunulan avantajlar da oldukça çekici. KT Bank, size özel vadelerle ödeme kolaylığı sağlıyor. 100 aya kadar vade seçenekleri ve balon ödemeli seçeneklerle bütçenize uygun bir ödeme planı oluşturabilirsiniz. Ayrıca, 50.000 Euro’ya kadar finansman imkanı sunarak istediğiniz aracı alabilmenizi sağlıyor. İkinci el araçlar için de minimum 10 yaşa kadar finansman desteği sunan KT Bank, geniş bir araç yelpazesine erişmenizi mümkün kılıyor.
İslami Bankacılık Prensiplerine Uygun ilk dijital başvuru süreci.

KT Bank AG aynı zamanda müşterilerine yasal koruma sağlamaktadır. Birikimleriniz 100.000 Euro’ya kadar yasal olarak güvence altındadır. Bu da müşterilerin birikimlerini koruma altına alarak güvende hissetmelerini sağlamaktadır. KT Bank, finansal istikrarı ve güvenliği ön planda tutarak müşterilerine huzurlu bir bankacılık deneyimi sunmaktadır.

KT Bank AG, Almanya’nın önde gelen ve tek İslami bankacılık prensipleriyle çalışan kuruluşudur. Alman Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BaFin) tarafından verilen lisansıyla güvence altına alınan KT Bank, müşterilerine güvenilir, esnek ve etik değerlere dayalı ürünler sunmaktadır. İslami bankacılık prensiplerine uygun bir yapıya sahip olan KT Bank, müşterilerine icazet belgesine sahip olmasıyla ek bir güven sağlamaktadır. Bu özellikleriyle finansal işlemlerde tercih edilebilecek bir banka olan KT Bank, İslami prensiplere uygun olarak tasarlanmış bir sistem sunmaktadır.

KT Bank’ın Dijital Araç Finansman kampanyasıyla ilgili bilgi almak ve başvuruda bulunmak için www.kt-bank.de adresini ziyaret edebilirsiniz. KT Bank’ın uzman kadrosundan daha geniş bilgi alabilirsiniz.

Dijital dönemin en avantajlı finansmanı olan KT Bank Araç Finansmanı ile hayallerinize ulaşma zamanı geldi. Müşteri memnuniyetini ilke edinen KT Bank ile güvenilir ve hızlı bir şekilde araç sahibi olmanın keyfini yaşayın!

ALMANYA’NIN EN POPÜLER BANKALARI 2023 LİSTESİNDE YER ALDI

KT Bank AG, Focus Money Dergisi’nin yayınladığı „Almanya’nın En Popüler Bankaları 2023“ listesinde yerini aldı. KT Bank AG, ürün geliştirme, online ve mobil uygulama, finansman ürünleri ve dijital çözümler kategorilerinde müşterilerine sunduğu avantajlarla dikkat çekiyor.

KT Bank AG, müşterilerine sağladığı imkanları sürekli olarak geliştirerek hizmet kalitesini arttırıyor. Ürün geliştirme alanında yenilikçi çözümler sunarak müşteri memnuniyetini ön planda tutuyor. Aynı zamanda online ve mobil uygulamalarıyla müşterilerine kolay ve hızlı erişim imkanı sağlıyor.

Finansman ürünleri konusunda da KT Bank AG, geniş bir yelpazede çeşitli seçenekler sunuyor. Müşterilerine özel avantajlarla birlikte çeşitli finansman imkanları sunarak araç sahibi olmayı kolaylaştırıyor. Dijital çözümlerle birlikte işlem süreçlerini hızlandırıyor ve müşterilerinin ihtiyaçlarına çözümler sunuyor.

KT Bank AG, Almanya’da müşterilerine sunduğu imkanları sürekli olarak geliştirerek kaliteli hizmet anlayışını sürdürüyor. Focus Money Dergisi’nin listesinde yer alması, KT Bank AG’nin müşteri memnuniyetine verdiği önemi ve başarısını bir kez daha ortaya koyuyor.

BERLİN (AA) - Almanya Medya ve Kültürden Sorumlu Devlet Bakanı Claudia Roth, dünyaca ünlü Alman rock grubu Rammstein'in solisti Till Lindemann hakkındaki cinsel taciz iddialarının hızla aydınlatılmasını istedi.
 

Roth, Alman Haber Ajansı DPA'ya yaptığı açıklamada, müzik, kültür ve diğer başka alanlarda cinsel taciz ve istismarın yerinin olmaması gerektiğini söyledi.

Bazı genç kadınların yaşadıkları hakkında açıkça konuşma cesaretini bulduklarından memnuniyet duyduğunu aktaran Roth, Rammstein ve rock grubunun solisti Till Lindemann'a yönelik suçlamaların ciddiye alınarak hızlı ve kapsamlı bir şekilde aydınlatılması gerektiğini vurguladı.

 

Almanya'da bazı siyasetçiler de konserlerde davranış kurallarının getirilmesini ve kadınlar için koruma alanlarının oluşturulmasını talep etti.

Öte yandan, DPA'nın haberine göre Rammstein grubu, Till Lindemann hakkındaki iddiaları araştırmak için bir avukatlık ofisini görevlendirdi.

İddiaları reddeden Rammstein grubundan yapılan açıklamada ise iddialardan etkilendikleri ve konuyu ciddiye aldıkları belirtilerek, "Hayranlarımıza, konserlerimizde sahne önünde ve arkasında kendilerini rahat ve güvenli hissetmesinin bizim için önemli olduğunu söylüyoruz." ifadesi kullanıldı.

 

Rammstein grubunun Litvanya'nın Vilnius kentinde verdiği konserden sonra bazı kadınlar sosyal medyadan yaptıkları paylaşımlarda özellikle Lindemann hakkında suçlamalarda bulunmuştu. Konserler sırasında genç kadınlar seçilerek onlara konser sonrası eğlenceye katılıp katılmayacakları sorulduğu aktarılmıştı. Sosyal medyadan paylaşımda bulunan Kuzey İrlandalı Shelby Lynn (24) Vilnius'taki konser sonrası eğlencede kendisine uyuşturucu verildiğini ve ardından cinsel tacize uğradığını iddia etmişti.

 
Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanlığı, ülkede çip projelerinin desteklenmesine izin verirken sahibi Çinli Nexperia'yı teşvik fonuna dahil etmedi.
 

BERLİN (AA) - Avrupa Birliği (AB), Almanya'nın 31 çip projesini desteklemesine izin verirken, Alman hükümeti, sahibi Çinli olan Nexperia'yı teşvik fonu listesine almadı.

Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Avrupa Komisyonu'nun çip gibi mikroelekronik teknolojiler için destek planını onaylamasının ardından Almanya'daki 31 mikroelektronik projesine yaklaşık 4 milyar avro fon sağlayacağı belirtildi.

Söz konusu projelerin finansmanı yüzde 70'i federal hükümet, yüzde 30'u eyalet hükümetleri tarafından sağlanacak.

 

Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck, konuya ilişkin değerlendirmesinde, "11 eyalette 31 mikroelektronik projesi, Almanya'yı her yerde bir mikroelektronik konum olarak güçlendiriyor. Bu önemli bir sanayi politikasının dönüm noktası." ifadesini kullandı.

Bakanlık, Aralık 2021'de AB’ye 32 proje sunarken, son açıklanan listede Çinli Wingtech Grubu’nun yan kuruluşu Nexperia’nın olmaması dikkati çekti.

Dünya çapında 14 bin çalışanı bulunan Nexperia, çiplerinin çoğunu Almanya’nın Hamburg eyaletinde üretiyor. Şirketin genel merkezi ise Hollanda'da bulunuyor.

 

Alman ekonomisi gazetesi Handelsblatt’ın haberine göre, Nexperia'ya listede yer verilmemesine yönelik karar bakanlıktaki en üst düzeyde alındı.

Bakan Habeck ve çevresindekiler, özellikle mikroçipler gibi önemli bir teknoloji söz konusu olduğunda, nihayetinde Çinliler tarafından desteklenen bir şirketi desteklemenin bir hata olduğunu değerlendirdi.

Nexperia'nın ise bakanlığın söz konusu kararına itiraz etme hakkı bulunuyor.

 

Bu arada, Avrupa Birliği (AB), 14 üye ülkede 56 şirketin ortak mikroelektronik ve iletişim projelerine toplam 8,1 milyar avro kamu desteği verilmesini onayladı.

AB Komisyonu, Birlik kamu destek kuralları kapsamında, araştırma, inovasyon ve mikroelektronik ile iletişim teknolojilerinin kurulumuna yardımcı olacak yeni projelere onay verildiğini açıkladı.

AB, projelerin yeni mikroelektronik ve iletişim çözümleri üreteceği, enerji verimliliği ve kaynak tasarrufu sağlayan elektronik sistemler ile üretim yöntemleri geliştireceği, bunun dijital ve yeşil dönüşüme katkı sunmasını bekliyor.

Projelerin 5G, 6G, otonom sürüş, yapay zeka ve kuantum hesaplama gibi alanlarda teknolojik ilerlemeye katkıda bulunması, projeler kapsamında ilk yeni ürünlerin 2025 yılında piyasaya sürülmesi ve bütün projelerin 2032'ye kadar tamamlanması bekleniyor.

 

Airbus, ASML, Bosch, Ericsson, Nokia, Renault, Valeo gibi büyük şirketler de projelerin katılımcıları arasında yer alıyor.

AB üyesi ülkelerin kamu desteklemelerini ne şekilde sağlayacaklarını belirleme yetkisi, AB Komisyonunun görev alanına giriyor.

Üye ülkeler, kamu desteklemelerini sadece rekabete zarar vermeyecek şekilde ve kamu yararına uygun durumlarda AB'den onay alarak kullanabiliyor.