Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Almanya'da uyuşturucu bağımlılığı artıyor
 
 

KÖLN (AA) - Almanya'da geçen yıl 1826 kişinin uyuşturucu madde bağımlılığı nedeniyle öldüğü ve uyuşturucu kaçakçılığının arttığı bildirildi.

Federal Kriminal Polis Dairesi (BKA) yaptığı açıklamada, Duisburg'daki gümrük yetkililerinin, Ekvador'dan bir deniz konteyneriyle gelen; muzların arasına gizlenmiş 635 kilogram kokain ele geçirildiğini belirtti.

BKA, 2021'de yaklaşık 56 bin uyuşturucu kaçakçılığı suçunun kaydedildiğini, bunun bir önceki yıla göre yüzde 2,9'luk artış anlamına geldiğini ifade etti.

Açıklanan verilere göre, geçen yıl 1520'si erkek ve 306'sı kadın olmak üzere 1826 kişi, uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle öldü. Bu, yıllık yüzde 15,5'lik artışa tekabül ediyor.

Ülkede uyuşturucuya bağlı ölüm ve uyuşturucu kaçakçılığı sayılarında 2017'den bu yana sürekli artış kaydedildiği aktarıldı.​​​​​​​

SEMERKANT (AA) - Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Devlet Başkanları 9'uncu Zirvesi, Özbekistan'ın tarihi Semerkant şehrinde başladı.

 

Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev'in ev sahipliğinde "Türk Medeniyeti için Yeni Dönem: Ortak Kalkınma ve Refaha Doğru" temasıyla Semerkant'ta düzenlenen TDT Devlet Başkanları 9'uncu Zirvesi öncesinde liderler aile fotoğrafı için bir araya geldi.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ebedi Şehir" Kongre Merkezi'ne gelişinde Mirziyoyev tarafından karşılandı.

Kongre Merkezi'nde çekilen aile fotoğrafında, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özbekistan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev ve Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov ile gözlemci ülkeler Türkmenistan Ulusal Konseyi Halk Maslahatı Başkanı, eski Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbangulı Berdimuhamedov ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban yer aldı.

 

Fotoğraf çekiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sağında Tokayev, solunda ise Mirziyoyev bulundu. Liderler ülkelerinin bayrakları önünde durarak fotoğraf verdi.

 

 

Geçtiğimiz günlerde önemli bir şahsiyetin ciddi bir uyarısı maalesef tam anlaşılamadan  gürültüye gitti. Almanya Savunma Bakanlığına bağlı, acil durumlar  ve ülke içi operasyonlar birimi başkanı Korgeneral Carsten Breuer, Almanya’nın altyapısına karşı olası saldırılara karşı uyarıda bulundu. Ülkenin ciddi kısıtlama ve sorunlar ile uğraştığı bir dönemde yaşanabile cek olumsuzluğa dikkat çekti. Bild am Sonntag gazetesine yaptığı açık lamada, birim olarak özellikle hibrit tehditlere odaklandıklarını belirterek, “Bu tam barış olmayan, ancak henüz gerçek savaş da olmayan aradaki bir durumdur" diyerek toplumu uyardı. bahsedilen durumun askerleri ve tankları olan düşman bir ordunun ülkeye saldırmasıyla ilgili olmadığını ifade eden Breuer, ancak altyapıya yönelik saldırıların, siber saldırılar veya örneğin kışlalar üzerinde dronlarla keşif uçuşları yapma şeklinde olabileceğini belirtti. Tedirginlik oluşturarak devlete olan güveni sarsmaya yönelik eylemleri işaret eden Breuer, “Her trafo merkezine, her enerji santraline, her boru hattına saldırı olabilir” değerlendirmesinde bulunarak Almanya’daki özellikle güven lik birimlerinin olası senaryolara karşı uyanık olmasını istedi.

 

Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaş ile yeniden ülke ve ittifak savunmasına odaklamayı ifade eden Breuer, ülkedeki herkesin de Avrupa’da yeniden bir savaşın mümkün olabileceğini farkettiğini söyledi. Bunun her vatandaş için sonuçları olduğunu vurgulayarak, “Herkesin bireysel davranışlarını değiştirmesi gerektiğini anlaması lazım” dedi.

 

-"Evinizde el feneri ve yeteri sayıda pil bulundurun"

 

Korgeneral Breuer, vatandaşlara günlük yaşam için ihtiyaç duydukları şeyle rin yanında, el feneri ve yeteri sayıda pili evlerinde bulundurma çağrısı yaparak, “Bunlar cep telefonumda var diye düşünmeyin. Uzun süreli bir elektrik kesintisi durumunda bunu şarj edemezsiniz. Radyo için de böyledir. Acil bir durumda bilgi almak istiyorsanız, fişe takılması gereken dizüstü bilgisayar veya televizyon değil, sadece pille çalışan cihazlar size yardımcı olur” ifadelerini kullanarak toplumu uyardı.

Rusya’nın nükleer tehdidine de dikkat çeken Breuer, bunun ciddiye alınıp soğukkanlılığın korunarak uyarıların dikkate alınması gerektiğini kaydetti. Velhasıl Almanya’da sosyal barışın korunması ülkede yaşayan heerkes için önemli

 

“Belliki, bu kış çarşı gerçekten çok karışık”

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ağırlığını her geçen gün daha fazla hissediyoruz. Ambargoların etkisi bizi ne kadar üşütecek diye düşündüğümüz bir sırada Ukrayna’dan Almanya’ya ge- lenlerin 1 milyonu aştığını öğreniyoruz. Kriz bölgesinden etkilenen ambargolar etkisi işçilerin işyerini, işadamlarının ekonomisini ve herkesin gele ceğini tehdit eder hale geldi. Ucu açık bir krizde ne kadar  yol katedeceğimizi şu an kestir mek oldukça zor.

Rusya ve Ukrayna arasında devam eden savaştan kaça rak Almanya'ya ulaşan Ukraynalı mültecilerin sayısının 1 milyonu geçtiği resmi kanalla rın verdiği bilgiler. Almanya İç-işleri Bakanı Nancy Faeser T-online internet sayfasına yaptı ğı açıklamada, Ukrayna'dan 1 milyon 2 bin 763 mültecinin kayıtlara geçtiğini belirtti. Bu sayının cephelerdeki durumun kritikleşmesine göre kısa zamanda  beklenenin çok üzerinde artması da kuvvetle muhtemel.

 

Bu kadar insana bakma nın büyük bir insani çaba gerektirdiğini aktaran Faeser, "Ukraynalı birçok kadın ve çocuğun hayatını kurtardık" ifadesini kullandı. Ancak insan sabrının da bir sınırının  olduğu nu hepimiz biliyoruz şeklinde konuştu.  Zaten İçişleri Bakanı Faeser da “şimdiye kadar bu büyük görevin iyi bir şekilde üstesinden geldiklerini“ vurgularken mülteci sayısının giderek artmasına sıcak bakmadığını hissettiriyor gibiydi.

 

"Savaş ne kadar uzun sürerse, bu kadar çok mülteciyi barındırmak ve onlara bakmak o kadar zorlaşıyor" diyen bakan Faeser, burada büyük bir yük üstlenen yerel yönetimlerin yanında olduklarını kaydetti. Çünkü merkezi hükümet maddi anlamda ne kadar destek verirse versin işin sosyo-kültürel boyutundaki sorunlar çarşı-ya, pazara veya mahalleye hakim olan belediyelerin omuzları na yük oluyor. Bunun için bakan konuşsa da belediyelerin bundan ne anladığı önemlidir. Haksızlık etmeyelim, Bakan Faeser, mültecilere yönelik yardımları en iyi şekilde koordine etmek için yerel ve eyaletlerin temsilcilerinin yer alacağı bir mülteci zirvesinin yapılacağı bilgisini de paylaştı.

 

İçişleri Bakanı Faeser’in açıklamalarından  çıkardığım sonuçlardan biri de “Almanya yeni bir göçmen dalgasına hazır olmalıdır. Yakında yola çıkması beklenen -hissedilen - düşünülen yeni göçmen dalgalarının Balkanlar ve Akdeniz’den  gelmesi bekleniyor. Bu durumda Almanya her an yeni göçmen dalgaları ile karşılaşmaya hazır olmalı. İçişleri Bakanı Faeser Ukrayna’nın yanı sıra Akdeniz ve Balkanlar üzerindeki güzergahtan yeniden çok sayıda sığınmacının Avrupa'ya doğru geldiğini belirterek, "Bundan endişe duyuyorum" açıklamasında bulunması da  endişelerimizde haklı olduğumuzu ortaya çıkarmakta” diyor.

 

Almanya bir yandan bütün bu olumsuz gelişmelere hazırmış gibi davranırken, diğer yandan  Putin’i sınırsız bir şekilde suçlamaya devam ediyor. Esas garip olan ise cepheye gitmek istemeyen Rus  askerlerine hemen sığınmacı statüsü vermeye hazır olduklarını açıklıyorlar. Bütün bu gelişmeleri yan yana koyup, alt alta yazıp, toplayıp, çarpıp bölünce belliki, bu kış çok sert ve karışık geçecek.     

 

Lüks tüketimde dünyanın önde gelen ülkelerinden oluşan Avrupa, yakın gelecekte gıda güvenliği, enerji ve göç gibi ciddi meselelere bağlı sorunlar ile karşılaşacak. Eski emperyalist alışkanlıklarından vazgeçemeyen Avrupa'nın bu konularda Türkiye ile iş birliğine ihtiyacı olduğunu kurumsal anlamda farkedememesi topluluğun vizyon eksikliğidir.

 

2000'li yılların başından itibaren ABD ve Çin’den teknolojik anlamda geri kaldığını farkeden Avrupa, eski sömürge gelirlerini de kaybedince yeni arayışlara girdi. 2007 ve 2008 yıllarındaki finans krizlerinden ciddi yaralar ile çıkarken, 2010 sonrası dönemde ortaya çıkan göç krizleri de çözüm bekleyen devasa sorunlar olarak ortaya çıktı. Dar vizyonlu AB siyasetçileri de sorunları çözmeden üye sayısını artırmaya devam edince, halı altına süpürülen ihtiyaçlar zamanla halıyı da kabartmaya başladı. Avrupa kendi sorunlarını çözemediği gibi sanayi üretimi ve ihracındaki zorluklara karşı da savaşmaya başladı.

 

Ulaştığı gelişmişlik düzeyini sanayi üretimine borçlu olan Avrupa, açılan mesafeyi kapatabilmek için “Yeşil Mutabakat ve Dijital Gündem” de çok geri kaldığını farkettiğinde rakipler arayı açmıştı. Üyelik başvurularusu olan Türkiye’nin potansiyellerinin farkedilememi‚ olması topluluğun vizyonsuzluğu olarak ortaya çıkıyor. Söylemde yaldızlı stratejileri ekrana yansıtan Avrupa’nın eylemde  ne yapacağını  bilememesinin arkasındaki gerçek ise  küçük üyelerin büyük kaprislerinin önündeki engeller olarak ortaya çıkıyor. Üye sayısı çoğalan Avrupa’nın sorunların  artması doğaldır diye dü‚ünülse de, çoğu zaman toplanıp - konuşup - dağılma görüntüsü verildi.

En basitinden Türkiye ile ili‚kilerinde enerji, gıda güvenliği ve tedarik zincirlerinin devamlılığı için iz bırakacak politika izleyemeyen bir Avrupa’yı hayretle izliyoruz. Küçük ülkelerin büyük sorunlar çıkarmasını engelleyemeyen bir Avrupa Ailesi içerisinde yaşıyoruz. Tek üyenin veto ile bloke edebildiği AB müktesebatında oy çokuluğuna geçileceği dillendirilse de, söz konusu Türkiye olunca din ve kültür eksenli bakı‚lardan kendini kurtarması sanıyorum daha uzun yıllar alacak. Türkiye üzerinden elde edeceği kazanımları farkedemeyen bir AB, Okyanus ötesi politikalara teslim olmu‚ durumda. Türkiye’nin özellikle enerji alanlarındaki potansiyelini farkedemeyen bir Avrupa Birliği’nin sürekli problemler ile ya‚ayaca ğı muhakkaktır. Bölgesinde ciddi enerji tedarik potansiyeli olan Türkiye‘yi Avrupa’nın tamamı olmasa bile Almanya’nın anlamaması da anla‚ılamayan garip bir durum olarak ortaya çıkıyor.

 

Türkiye ile ili‚kilerinde yeni bir vizyon geliştiremeyen AB, sürekli kolaycılığa kaçarak Erdoğan karşıtlığı üzerinden cevap vermektedir. Empati yaparak Türkiye’nin stratejik-coğrafi sorunları karşısında orta ya koyduğu refleks ve hareketliliği hiç bir zaman farketmek istemediler. Son yılarda Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin Türkiye karşıtı asılsız-abartılı politikaların dan fazlası ile etkilenen  Avrupa Birliği, Türkiye’yi aday ülke yerine AB karşıtı rakip bir ülke olarak görmeye başlamıştır.  Dış politikada Yunanistan’a teslim olan bir Avrupa, en büyük hata sını yapıyor. Türkiye’ye yaklaşan bir AB, acil enerji tedariği konusunda ciddi bir rahatlama yaşayacaktır.

Sanayi üretimi ile dünya ticaretinde etkili olan Avrupa, Yeşil Mutabakat ve Dijital Sektör deki geri kalmıslığını kapatabilmek için  yeni ortaklar bulmak zorundadır. Türkiye ile yapacağı işbirliği ise kendisine yeni vizyon ve alanlar açacaktır. Türkiye ile yakınlaşma herşeyden önce yeni bir yakınlaşma ve dinamizmi yakalamasına imkan sağlayacaktır. Medeniyet Projesi olduğunu son yıllara kadar sıkça  tekrarlayan AB, İslam Dünyası’nın lider ülkesi Türkiye ile işbirliğini artırarak  uluslararası siyasette varlığını hissettirecektir.

 

Türkiye-AB ilişkilerinde siyasi tıkanıklıklar giderilmelidir. 15 Kasım'da düzenlenecek Bilim, Araştırma, Teknoloji ve Yenilikçilik Konulu Yüksek Düzeyli Diyalog Toplantı”sı gibi bakan seviyesindeki bulu‚malar her iki taraf için önemlidir.  Bunca zorluklara rağmen Türkiye batıya yüz çevirmemeli, ancak Türkiye’nin önemini farkedemeyen Avrupa ise, stratejik viz-yon eksikliği olduğunun artık farkına varmalıdır.

 

Uluslararası kargaşa devletlerin sadece üretim-lerini değil, ihracaat geliri ve bütçelerini de ciddi anlamda etkiledi. Bazı ülkeler gelecek 5-10 yıl için planlamalarını ciddi anlamda ertelemek zorunda kaldılar. Mevcut belirsizlik ile birlikte ne halka verdikleri vaatleri ne de güvenlik kaygısından başka düşünecek moralleri kaldı.

Önümüzdeki yıl Almanya beklediğinden çok daha ağır bir ekonomik daralma ile karşılaşacak. Bütün dünyaya üretim ihraç eden bir ülkenin global krizler döneminde beklenenden daha ağır bir ekonomik daralma ile karşılaşağı kesindir. İthalatçı ülkelerin satın alma gücü dü‚eceğin den,  hasarlı bir konuma gelen ekonomik çarkı döndürmekte şimdiden zorlanmaya başladılar. Alman menşeli  ihracaat ürünlerinin otomobil, elektronik, kimya ve benzeri ürünler olduğu pahalı tüketim olduğu düşünüldüğünde, geleceği tahmin eden düşünce kuruluşlarının raporları endişeleri açıkça ortaya koyuyorlar.

 

Ülkenin önde gelen dört ekonomik düşünce kuruluşunun ortak hazırladığı rapora göre, bu yıl için GSYH büyüme tahmini %2,7’den %1,4’e çekildi. Ukrayna krizi devam ettiği sürece tahmin öngörülerinin sıkça deği‚eceği de korkutucu bir tahmin. Düşünce kuruluşları gelecek yıl için daha da ileri giderek, ülke ekonomisinin gelecek yıla ilişkin büyüme tahminini ise %3,1’den eksi %0,4’e düşürdü. Bunun nedeni olarak ta Avrupa doğal gaz piyasalarındaki kriz ve Rus saldırılarının ne zaman duracağı konusunda tahminlerin edilememesinin Alman ekonomisi üzerinde ciddi etkileri olduğu belirtilerek, gayri safi yurt içi hasıla büyüme tahmini yarıya indirilerek gelecek yıl için ekonomide daralma öngörüldü.

 

Almanya Ekonomi Araştırma Enstitüsü’nün (Ifo) de içinde yer aldığı dört düşünce kuruluşu ülke ekonomisine ilişkin ilkbaharda paylaştığı tahminlerine 2022-2023’ü kapsayan büyüme tahminlerini 2024’ü de alarak aşağı yönlü güncelledi. Ortak hazırla nan “Enerji krizi: enflasyon, resesyon, refah kaybı" adlı rapora göre, bu yıl için GSYH büyüme tahmini %2,7’den %1,4’e çekilerek ciddi anlamda revize edildi. Alman ekonomisinin gelecek yıl için büyüme tahminini %3,1’den eksi %0,4’ye düşürdü. 2024’de ise Alman ekonomisinin %1,9 büyüyeceği tahminleri ise gelecek iki yılın Almanya için kolay olmayacağı konusundaki tahminleri ortaya çıkardı.

Almanya ekonomisinde istihdam edilen kişi sayısının gelecek yıl 45 milyon 557 binden 45 milyon 567 bine çıkacağını öngören ülkedeki saygın düşünce kuruluşları, işsizliğin 2023’te yüzde 5,3’ten 5,5'e çıkacağı tahmininde bulundu.  Tabiki verilerin negatif yönde olması enflasyo nun bu yıl %8,4'e çıkacağını, gelecek yıl ise %8,8’e yükseleceği tahminlerini ortaya koydu. Olumsuz sürpriz olmaz ise eflas yonun 2024’te %2,2’ye gerileyeceği öngörülüyor.

 

Alman ekonomisinde büyüme tahminlerinin aşağı yönlü revize edilmesinin temel nedeninin enerji krizi olduğu belirtilen raporlarda, “Bu revizyon temel olarak enerji krizinin boyutunu yansıtıyor. Örneğin, 2022 ve 2023'teki toplam ekonomik üretim ilkbaharda beklenenden 160 milyar avro daha düşük olacak. Gaz piyasalarındaki kriz, Alman ekonomisini ciddi şekilde etkiliyor. Yükselen gaz fiyatları, enerji maliyetlerini önemli ölçüde artırarak, satın alma gücünde büyük düşüşe yol açmaktadır” yorumu yapıldı.

 

Gelecek yıl için tahmini ekonimi  senaryolarına göre Alman GSYH'sinin 2023'te %7,9 ve 2024'te %4,2'ye kadar daralacağını öngördü. 2023’teki yüzde 7,9 daralma beklentisinin, 2008 finansal krizinden ve 2020’deki Kovid-19 salgınında olduğundan çok daha fazla olması dikkati çekti.

Alman ekonomisine ilişkin Münih merkezli Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo), Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü (IfW), Halle Ekonomik Araştırma Enstitüsü (IWH) ve Essen Ekonomik Araş-tırmalar Enstitüsü'nce (RWI) ortaklaşa hazırlanan rapor yılda iki kez yayınlanıyor. Söz konusu rapor, Alman hükümetinin ekonomik tahmini için temel teşkil ediyor ve bu da kamu bütçelerinin hazırlanması için temel oluşturuyor. Belliki 2023‘de Almanya ekonomisi ciddi anlamda daralacak.

Die Stadt Würzburg bezuschusst die Anschaffung mobiler Rollstuhlrampen
für Geschäftsinhaber:innen


Für Menschen, die einen Rollstuhl nutzen, stellt oftmals bereits eine
kleine Stufe ein K.O.-Kriterium dar – sie können einen Laden nicht
betreten. „Schon eine Stufe von wenigen Zentimetern ist für einen
Elektrorollstuhl nicht überwindbar. Abhilfe kann in solchen Fällen eine
mobile Rampe schaffen. Eine Stufenhöhe von bis zu 13 cm kann damit gut
überbrückt werden“ berichtet Julian Wendel, Kommunaler
Behindertenbeauftragter und Mitglied beim Verein WüSL e.V.
Der Verein WüSL hat im letzten Jahr mit seinen Legorampen intensiv auf
das Thema aufmerksam gemacht. Die Legorampen helfen mit, die
Barrierefreiheit in den Würzburger Geschäften zu verbessern. Doch
DIN-konform, also so sicher wie sie sein sollten, sind diese Legorampen
nicht.


Hier möchte die Stadt mit tatkräftiger Unterstützung von WüSL e.V. nun
Abhilfe schaffen. Aus Mitteln zur Umsetzung des Kommunalen Aktionsplans
Inklusion fördert das Inklusionsbüro der Stadt Würzburg die Anschaffung
von mobilen Kurzrampen mit 70 Prozent - zunächst bis Ende dieses Jahres.



Interessierte Inhaber:innen von Geschäften, Restaurants, Apotheken etc.
können sich bei den beiden Inklusionsbeauftragten der Stadt Würzburg
Anke Geiter und Dr. Sandra Michel melden, wenn sie eine Rampe für ihr
Geschäft anschaffen und von den städtischen Fördergeldern profitieren
möchten (Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein!).
„Eine qualitativ gute, faltbare Rampe bekommt man schon für unter 500
Euro. Wir freuen uns, dass wir mit städtischen Mitteln
Ladeninhaber:innen dabei unterstützen können, zu einem wirklich
erschwinglichen Preis mehr Barrierefreiheit herzustellen“, sagt Sandra
Michel.


Das erste Testmodell konnte vor kurzem beim Beautyspace Stövesandt in
der Kaiserstraße ausprobiert werden und soll dort nun bald in Betrieb
genommen werden.
„Wir warten gespannt, wie viele Förderanfragen bei uns eintreffen
werden, und freuen uns darauf wieder einen Schritt in Richtung einer
inklusiven Würzburger Innenstadt gehen zu können“ so Anke Geiter,
Inklusionsbeauftragte bei der Stadt Würzburg.

Bis 15. Januar 2023 mit der eigenen Projektidee bewerben

Im Landkreis Würzburg als staatlicher Öko-Modellregion konnten in diesem Jahr sieben Kleinprojekte mit bis zu 10.000 Euro gefördert werden. Möglich war dies durch ein Förderprogramm des Bayerischen Staatsministeriums für Ernährung, Landwirtschaft und Forsten, das in diesem Jahr erstmalig aufgelegt wurde. Pünktlich mit dem erfolgreichen Abschluss der Öko-Kleinprojekte der ersten Runde startet nun die neue Bewerbungsphase für 2023.

 

Öko-Kleinprojekte 2022: Ausbau von Bio-Wertschöpfungsketten und Bildungsarbeit für den Ökolandbau

Alle Öko-Kleinprojekte tragen zur Stärkung der Bio-Land- und Ernährungswirtschaft, der besseren Versorgung mit Bio-Lebensmitteln oder der Bildungsarbeit für den Ökolandbau in der Region bei. So konnten beispielsweise mit einem „Zerwirkraum“ neue Verarbeitungsmöglichkeiten für die Direktvermarktung von Bio-Rindfleisch auf der Klosterbergalm in Wüstenzell geschaffen oder mit dem Kauf einer Ölpresse der Traum vom eigenen Bio-Speiseöl auf dem Betrieb der Familie Stamm in Gramschatz verwirklicht werden.

 

Neben Projekten, die Lücken in Bio-Wertschöpfungsketten schließen, konnten auch einige Projekte mit dem Schwerpunkt Bildungsarbeit gefördert werden, so Janina Herrmann, Projektmanagerin der Öko-Modellregion. In Gaukönigshofen können somit die Kinder von Kita, Krippe und Hort nicht nur täglich frische Bio-Mahlzeiten genießen, sondern dank des pädagogischen Konzepts auch nachhaltige Kreisläufe kennlernen. Diese Bildungsarbeit wird seit kurzem mit einem eigenen Kräuterbeet inklusive Kompost sowie einem Informationsfilm über die Bio-Frischeküche unterstützt. Für die anfallenden Kosten zur Erstellung des Videos und die Anlage des Beetes konnte die Gemeinde und der Trägerverein der Kita den Fördertopf für Öko-Kleinprojekte nutzen. Am Pabst-Hof in Giebelstadt wurden Materialien für neue Lernstationen gefördert, die speziell den Theorieunterricht von zukünftigen Kinderpflegern in den Fächern Ökologie und Gesundheit ergänzen. Weiterbildung und Bildungsarbeit gab es auch in Oberaltertheim. Hier führte der Verein Vielfaltwald e.V. gleich zwei Workshops auf seiner Projektfläche durch. Bei den Workshops wurden Erfahrungen und Wissen über Anlage, Nutzung und vorhandene Bestäuber in extensiven Dauerkulturen geteilt.

 

Wie wird aus Getreidekörnern Müsli oder Brot? Wie lassen sich leckere Süßigkeiten ohne Zuckerzusatz herstellen? Eindrücke aus dem Praxisunterricht der Berufsfachschülerinnen für Kinderpflege auf dem Pabst-Hof. Mit dem Budget für Öko-Kleinprojekte konnte die Anschaffung der benötigten Materialien für den Praxisunterricht gefördert werden. Foto: Philipp-Melanchton-Schule

 

Bewerbung ab sofort bis 15. Januar 2023 möglich

Bis zum 15. Januar 2023 können sich Kommunen, Unternehmen, Vereine, natürliche und juristische Personen, im Gebiet der Öko-Modellregion (Landkreis Würzburg) mit ihren Projektideen bewerben. Die Einreichung der Bewerbung erfolgt direkt beim Projektmanagement der Öko-Modellregion am Landratsamt Würzburg. Nach Ende der Bewerbungsfrist wird im Februar 2023 durch ein sechsköpfiges Entscheidungsgremium die Auswahl der Projektideen getroffen, die eine Förderung erhalten sollen.

Nach erfolgreicher Auswahl kann die Umsetzung der Projektidee starten. Die Durchführung des Kleinprojekts muss bis 1. Oktober 2023 abgeschlossen sein. Gemeinsam mit Janina Herrmann als Projektmanagerin für die Öko-Modellregion Landkreis Würzburg freut sich Landrat Thomas Eberth wieder auf viele kreative Ideen und Anträge.

Alle Informationen zur Bewerbung sowie zum Förderprogramm „Verfügungsrahmen Ökoprojekte“ sind auf der Homepage des Landkreises Würzburg in der Rubrik Wirtschaft und Regionalmanagement zu finden: https://www.landkreis-wuerzburg.de/Wirtschaft-Regionalmanagement/Öko-Modellregion/. Fragen beantwortet die Öko-Modellregion-Managerin des Landkreises Würzburg, Janina Herrmann, Tel. 0931 8003-5108, Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein!.

 

BERLİN (AA) - İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billström, Başbakan Ulf Kristersson'un Ankara'ya yaptığı ziyaretin, ülkesinin NATO üyeliği konusunda diyalog için çok geniş bir alanın bulunduğunu gösterdiğini söyledi.

Billström, Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ile Berlin'de yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, İsveç'in NATO'ya hızlı ve sorunsuz bir şekilde girmek için özenle çalıştığını belirtti.

 

Ancak bunun için hukuki ve organizasyonla ilgili gerekliliklerin yerine getirilmesi gerektiğini aktaran Billström, görüşmelerin olumlu bir şekilde devam ettiğini kaydetti.

İsveç Dışişleri Bakanı Billström, ülkesinin NATO üyeliğine hazırlandığını vurgulayarak, NATO'ya üye 30 ülke onay verdiğinde İsveç'in de NATO'ya üye olmaya hazır olacağını dile getirdi.

"Başbakan Kristersson'un Ankara ziyareti, diyalog için çok geniş bir alanın bulunduğunu gösterdiğini düşünüyorum. Bunun (diyalogun) en üst seviyede gerçekleşmesi gerekiyor. Başbakanımız, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya geldi. İkinci seviye benimle ilgili. Görüşmeleri sürdürmek için ben de sonbaharda Ankara'ya gideceğim" diyen Billström, 3'lü mutabakatı imzalayan İsveç, Finlandiya ve Türkiye'nin ilgili kurumlarında görüşmelerin de devam etmesi gerektiğini ifade etti.

 

Billström, İsveç'in, Baltık Denizi'nde Kuzey Akım doğal gaz boru hatlarında meydana gelen patlamaya ilişkin bulguları paylaşmadığına ilişkin soruya da "Şu anda bu patlamalardan kimin sorumlu olduğunu bilmiyoruz. Hiçbir senaryoyu dışlamıyoruz ve kimin sorumlu olduğu konusunda spekülasyon yapmıyoruz. Şu anda, savcı ve istihbarat servisleri olayın bir sabotaj vakası olduğu şüphesini güçlendirdi. Almanya, Danimarka ve İsveç yakın bir işbirliği yapıyor. Nasıl birlikte çalışılacağıyla ilgili kurumların karar vermesi gerektiğini düşünüyorum." yanıtını verdi.

 

Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock ise NATO'da 30 ülkeden 28'inin İsveç ve Finlandiya'nın ittifaka üye olmasını onayladığını belirterek, ilk onaylayan ülkelerden biri olan Almanya'nın diğer ülkeleri buna onay vermesi konusunda cesaretlendirdiğini aktardı.

Baerbock, bu onayın sadece Finlandiya ve İsveç için değil, Avrupa'da herkesin güvenliği için önemli olduğunu vurguladı.

 

FRANKFURT (AA) - TBMM Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Akif Çağatay Kılıç, Türk vatandaşlarının vize başvurularını geciktiren Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelere tepki göstererek, "personel eksikliği" gibi bahanelerin kabul edilemeyeceğini söyledi.

 

Kılıç, Türkiye'nin Frankfurt Başkonsolosu Erdem Tunçer ile Frankfurt Türk Kültür Merkezi'nde Türk sivil toplum kuruluşlarının ve derneklerin temsilcileriyle bir araya geldi.

Buluşma öncesi gazetecilere açıklamalarda bulunan Kılıç, AB üyesi ülkelerin vize başvurularındaki yığılmalar nedeniyle müracaat sahiplerine çok geç vize vermesini eleştirdi.

Kılıç, "Onlar kendilerince birtakım sebepler ortaya koyuyorlar. Kovid-19 dönemi birtakım işten çıkarmalar yaşanmış, bunu biz de biliyoruz ancak 750-800 bin civarında sadece Almanya ile ilgili bir başvuru var bekleyen. Bunları eritmeye çalışıyorlar. Yetişemediklerini, birtakım eksiklerinin olduğunu kendileri de itiraf ediyor ama bunu söylemek yetmez, bunu çözmek lazım." dedi.

 

Türkiye'den iş, eğitim, sanat ve tıp alanında Almanya'ya gelip gitmek isteyenler bulunduğunu belirten Kılıç, şunları söyledi:

"Tüm bu ziyaretlerde Kovid döneminin de tetiklediği bir sıkıntıyla karşı karşıyayız. Sayıyla ilgili bir sıkıntı var ve bunu aşmak için de bir iradenin olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu iradeyi ortaya koyması gereken de Almanya açısından düşünürsek federal hükümet ve dışişleri bakanlığı. 'Bu kişileri işten çıkardık şimdi bu başvuruları yapamıyoruz, geç kalıyoruz' bir açıklamadır ama kabul edilebilir bir açıklama değil. Baktığınız zaman bunu havaalanlarında da yaşadılar. Adapte olamadıkları hızlı değişimlerden dolayı birçok uçak seferini iptal etmek durumunda kaldılar. Avrupa'nın en büyük havalimanlarından biri olan Frankfurt Havalimanı resmen felç oldu. İstanbul Havalimanı Avrupa'nın hatta bölgenin en yoğun havalimanı ama biz Kovid kısıtlamalarının kalktığı dönemde burada yaşanan sıkıntıları yaşamadık."

 

Kılıç, Alman muhataplarıyla yaptıkları görüşmelerinde sık sık Türkiye'nin maruz kaldığı terör tehdidine değindiklerini hatırlatarak, "Bazı örgütler konusunda daha sertleşmeye başladıklarını görüyoruz. Ama bir örgüt var ki hala bu kadar derin yapı içerisinde Almanya toplumunun ve sisteminin huzurunu bozabileceğini fark edebilmiş değiller. Uyarıyoruz, anlatıyoruz. FETÖ'nün devletin içerisindeki yapılara nasıl sızdığını, nasıl bir bukalemun yapısı içerisinde farklı noktalara gidebildiğini sürekli anlatıyoruz ve anlatacağız." değerlendirmesinde bulundu.