Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 
HAMBURG (AA) - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ile Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, WindEnergy Hamburg Konferans ve Fuarı'nda Türk şirketlerinin yer aldığı "Invest in Türkiye" pavilyonunun açılışını gerçekleştirdi.

Almanya'nın Hamburg kentinde düzenlenen fuarda Türk şirketlerinin yer aldığı "Invest in Türkiye" pavilyonunun açılışı Bakanlar Dönmez ve Varank tarafından gerçekleştirildi.

Bakan Dönmez, buradaki konuşmasında, Türkiye'deki rüzgar enerjisi sektörünün büyümeye devam ettiğini belirterek, "Sadece Türkiye'de değil dünyanın her yanına malzeme, hizmet ve teknoloji götüren ve ihracat yapan bir rüzgar enerjisi sektörü var. Emeği geçen herkese teşekkür ederim." diye konuştu.

Bakan Varank da Türkiye'nin enerjide son 20 yılda yaptığı yatırımlarla dünyada ciddi bir oyuncu haline geldiğine dikkati çekerek, "Türkiye, dünyanın 45 ülkesine ekipman satışı ve ihracatı yapıyor. Bugün aynı zamanda hidrojenle ilgili oturumlar olacak. Hidrojen de geleceğin dünyasında enerjide en çok tartışılan konulardan bir tanesi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız da Türkiye'nin fikirlerini ve çalışmalarını ortaya koyacak. Trendlerle ilgili oturumlar olacak. Böyle büyük bir organizasyonda Türkiye'nin kabiliyetlerini tanıtmaktan dolayı memnunuz." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin rüzgar enerjisi potansiyeli ve üretim gücünün sergilendiği WindEnergy Hamburg Konferans ve Fuarı'na Türkiye'den 30'dan fazla firma katıldı. 30 Eylül'e kadar devam edecek fuarda, firmalar rüzgar teknolojisi alanındaki ürünlerini sergileyecek ve yeni iş bağlantıları kuracak.

Aynı tarihlerde düzenlenen ikinci etkinlik olan "H2 Expo Hidrojen Fuarı ve Kongresi"nde ise gelecekte rüzgar enerjisiyle entegre olacak hidrojen üretim, depolama ve taşıma teknolojileri ele alınacak. Öte yandan, yenilenebilir enerji açısından zengin olan Türkiye'nin hidrojen alanındaki imalat ve üretim potansiyeli anlatılacak.

- "Dünya, tedarik zincirinde bir değişim olacaksa Türkiye, sahip olduğu avantajlarla bu alandaki en güvenilir tedarikçilerden biri olacaktır"
- "Türkiye, bugün Avrupa'nın sadece doğal gaz arz güvenliğinde değil, aynı zamanda rüzgar ve diğer yenilenebilir enerji alanlarında da güvenilir ortağı, ekipman tedarikçisi haline geldi"
 

HAMBURG (AA) - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye'nin, rüzgar enerjisi sektöründe Avrupa'nın ve bölgenin yeni üretim ve inovasyon merkezi haline gelmeyi amaçladığını ifade etti.

Dönmez, WindEnergy Hamburg Konferansı ve Fuar'ında gerçekleşen bir oturumdaki konuşmasında, enerji meselesinin ülkeler arasındaki iş birliğini artıracak unsurların başında geldiğini söyledi.

Türkiye'nin, özellikle Kovid-19 salgınıyla birlikte kırılan global üretim ve tedarik zincirinin yeniden yapılandırılmasında jeopolitik konumu, güçlü ekonomisi ve uluslararası enerji projelerindeki tecrübesiyle öne çıktığını vurgulayan Dönmez, "Türkiye, bugün Avrupa'nın sadece doğal gaz arz güvenliğinde değil, aynı zamanda rüzgar ve diğer yenilenebilir enerji alanlarında da güvenilir ortağı, ekipman tedarikçisi haline geldi." diye konuştu.

Bakan Dönmez, Türkiye'nin Avrupa'nın 5'inci büyük rüzgar ekipmanı üreticisi olduğunu belirterek, "2021 yılında 50'ye yakın ülkeye yaklaşık 1,5 milyar avroluk rüzgar türbin ve ekipmanı ihracatı yaptık. Firmalarımızın cirolarının yüzde 70-80'lik kısmı ihracat gelirlerinden oluşuyor. Türkiye'deki rüzgar türbini ve ekipman üreticileri türbin komponentlerinin yaklaşık yüzde 70'ini üretebiliyor. Türkiye, kanat ve kule üretiminde Avrupa lideri." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin birçok alanda güçlü yönleriyle rakiplerinin önüne geçtiğini aktaran Dönmez, "Bu güçlü yanlarımızla rüzgarda Avrupa'nın ve bölgenin yeni üretim ve inovasyon merkezi olmayı amaçlıyoruz." dedi.

- "Türkiye olarak tedarik zincirlerinde artan oranda yer almaya hazırız"    

Dönmez, hidrojen üretimine ilişkin, "Bakanlık olarak yaklaşımımız hidrojeni 4 ana fayda üzerinden elde etmektir. İlki daha fazla yenilenebilir enerjiyi sisteme dahil etmek, ikincisi ısı sektörünü karbon emisyonsuz bir hale getirmek, belki de ilerleyen dönemlerde TANAP üzerinden Avrupa'ya ihraç etmek, üçüncüsü yerli kömürden hidrojen üretimi gerçekleştirmek ve sonuncusu hidrojen depolama ve tutucusu olarak bor madenini kullanımını artırmak." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin stratejik minerallerde de dünyanın en güvenilir tedarikçilerden olduğunun altını çizen Dönmez, "Sadece temiz enerji teknolojilerinde değil, aynı zamanda temiz enerji madenlerinin çoğunda da Türkiye olarak tedarik zincirlerinde artan oranda yer almaya hazırız. Dünya, tedarik zincirinde bir değişim olacaksa, Türkiye sahip olduğu avantajlarla bu alandaki en güvenilir tedarikçilerden biri olacaktır." diye konuştu.

- "Türkiye potansiyel yatırımcılar için büyük avantajlar sunuyor"

Dönmez, Türkiye'nin rüzgar enerjisinde kurulu gücünün ağustos itibarıyla 11 bin 137 megavat olduğunu belirterek, "Bugün, yenilenebilir enerji kurulu gücünde Avrupa'da 5'inci, dünyada 12'nci sıradayız. Rüzgar enerjisi kurulu gücünde ise Avrupa'da 7'inci, dünyada 12'nci sıradayız. Yenilenebilir kaynakların dünya elektrik üretimindeki payının yüzde 28 olduğu düşünüldüğünde, Türkiye, yüzde 46'lık oranla yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretiminde dünya ortalamasının hayli üzerinde." değerlendirmesinde bulundu.

Dönmez, Dünya Bankasının yaptığı çalışmaya atıfta bulunarak, "Türkiye, 12 gigavat tabana sabitlenmiş açık deniz elektrik santrali ve 57 gigavat kıyıdan uzak offshore potansiyeline sahip. Bu rakamın türbin teknolojisindeki gelişmelerle birlikte gelecekte daha da artacağını öngörüyoruz." dedi.

Gelişen teknolojilerle, Türkiye'nin karasal alanda 100 bin megavatı aşan potansiyelinin olduğu hesaplandığını aktaran Dönmez, Türkiye'nin sürekli büyüyen ekonomisi, artan nüfusu, bölgesel üretim ve tedarik merkezi olma hedefinin potansiyel yatırımcılar için büyük avantajlar sunduğunu anlattı.

- "Güney Gaz Koridoru için gereken iş birliği imkanlarına da hazırız"

Türkiye'nin net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için 85 gigavat rüzgar enerjisi santrali kurması gerektiğini dile getiren Dönmez, bunun rüzgar enerjisi kurulu gücünün 30 yılda 8 kat artacağı anlamına geldiğini bildirdi.

Bunlarla birlikte kesintili kaynakların yönetimi için bataryalı depolama kapasitesini de ciddi oranda hayata geçirmek gerektiğine değinen Dönmez, şöyle konuştu:

"Yatırımcılarımız için bu anlamda önemli teşvik ve destek imkanları sunuyoruz. Rüzgar enerjisi üretimi için YEKDEM adını verdiğimiz destekleme mekanizmasıyla 10 yıllık alım garantisi veriyoruz. Ayrıca RES kurulumlarında yatırımcılarımız için teşviklerimiz bulunuyor. Yenilenebilir enerji santrallerinin yanı sıra hibrit santraller, enerji depolama ve yeşil hidrojen üretim tesisleriyle de kaynaktan teknolojiye kadar her aşamada bölgemizin en büyük yenilenebilir enerji üretim üssü olmayı amaçlıyoruz."

- "Türkiye her zaman güvenilir bir liman olmaya devam edecek"

Türkiye'nin Avrupa Elektrik İletim Sistemi İşleticileri Birliği (ENTSO-E) ile Avrupa iletim hattına bağlı olduğunu anımsatan Dönmez, "Güney Gaz Koridoru için gereken iş birliği imkanlarına da hazırız. Kısacası Avrupa'nın enerji arz güvenliği için güvenilir ve stratejik bir partner olarak gereken her türlü yapıcı ve kazan-kazana dayalı iş birliğine her zaman açığız." ifadelerini kullandı.

Rüzgar enerjisinde teknoloji geliştirmeye, ilerlemeye, yatırımları artırmaya hazır olduklarını belirten Dönmez, sözlerini şöyle tamamladı:

"Hatta offshore rüzgar konusunda da bazı teknik konuları netleştirince hızla ilerlemeyi düşünüyoruz. Fakat enerji dönüşümünde kimse tek başına kazanamaz. Ekibiniz ve takımınız kadar güçlüsünüz. Bizler de Türkiye olarak, Avrupa Birliği ülkeleri ile iş birliği geliştirmeyi hedefliyoruz. Biz her zaman şunu savunduk: Türkiye'ye yatırım yapan hiçbir zaman kaybetmedi. Türkiye sağlam ekonomisi, sunduğu cazip fırsatları, iç pazarının büyüklüğü, jeopolitik konumu ve siyasi istikrarı ile yatırımcılar için her zaman güvenilir bir liman olmaya devam edecek."

Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck: "Fransa'dan gelen verilerin, rezervi (nükleer santralleri) devreye alarak kullanacağımızı gösterdiğini söylemeliyim"
 

BERLİN (AA) - Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck, Almanya'nın kalan üç nükleer santralinden ikisinin en az Nisan 2023’e kadar elektrik şebekesine bağlı kalacağını duyurdu.

Habeck, başkent Berlin’de düzenlediği basın toplantısında, ülkede kalan 3 nükleer santralden 2'sinin (Bavyera'daki Isar 2 ve Baden-Württemberg'deki Neckarwestheim 2) Nisan 2023’ün ortasına kadar çalıştırılacağını bildirdi.

 

Söz konusu santralleri işleten şirketlerin kışın elektrik üretmesi için gereken tüm hazırlıkları güvenlik yönetmeliklerine uygun olarak yapacaklarını belirten Habeck, Fransa'nın nükleer enerji arzı durumunun bu santrallerin ömrünü Nisan 2022 sonrasına uzatma kararında büyük bir faktör olacağını ve bu kararın bu yıl verilmesi gerektiğini söyledi.

Habeck, "Fransa'dan gelen verilerin, rezervi devreye alarak kullanacağımızı gösterdiğini söylemeliyim." dedi.

 

Alman enerji piyasasının iyi bir konumda olduğunu vurgulayan Habeck, söz konusu 2 nükleer santralin şebekeye bağlı kalmasının Fransa’dan elektrik açığını bir dereceye kadar kapatabileceğini ifade etti.

Almanya, 2021’de 30 yıldır aktif olan 3 nükleer santrali daha kapatmıştı, geri kalan 3 santrali ise 2022 sonunda kapatmayı planlıyordu.

Ancak Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Moskova’dan gelen enerji arzındaki kesinti ve enerji fiyatlarında dramatik artış, Berlin’i ülkede kalan 3 nükleer santralden 2'sinin Nisan 2023’ün ortasına kadar acil durum rezervi olarak beklemede tutmaya zorlamıştı.

Fransa'da bakım için kapatılan nükleer santraller, ülkenin nükleer elektrik üretimini 30 yılın en düşük seviyesine indirerek Avrupa'nın enerji krizini şiddetlendirmişti.

 

Öte yandan, Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip Almanya, Moskova’nın Kuzey Akım 1 doğal gaz boru hattı üzerinden gaz akışını durdurma kararının tetiklediği sarmal bir enerji kriziyle karşı karşıya bulunuyor.

Rusya-Ukrayna Savaşı'na ilişkin endişeler enerji kaynakları üzerinde baskı oluşturmaya devam ederken Alman hükûmeti de bu kış sanayi çarklarının dönmesini, ışıkların açık kalmasını ve evlerin sıcak kalmasını sağlamak için çabalıyor.

Rusya-Ukrayna savaşına kadar büyük ölçüde Rus doğal gazına bağımlı olan Almanya, alternatif enerji kaynaklarını değerlendiriyor.

 

Almanya, 2011'de Japonya'da yaşanan Fukuşima nükleer faciası sonrası nükleer enerjiyi terk etme kararı almıştı.

Söz konusu facia sonrası Alman hükûmetinin çıkardığı nükleer enerjiden çıkış yasası uyarınca son üç nükleer enerji santralinin de 2022 sonuna kadar kapatılması planlanıyordu.

 
Bu sayede Ukrayna’ya desteğin sürdürülmesi hedefleniyor...
 

BRÜKSEL (AA) - NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, müttefik ülkelere silah stoklarını en kısa sürede doldurmaları çağrısında bulundu.

NATO’dan yapılan açıklamaya göre, Stoltenberg, üye ülkelerin oluşturduğu Ulusal Silahlanma Direktörleri Konferansını, Ukrayna’daki savaşın etkileri, müttefiklerin imkan ve silah stokları konusunda olağanüstü toplantıya çağırdı.

Toplantıda konuşan Stoltenberg, "NATO stoklarını geliştirmek Ukrayna’ya desteği sürdürmemizi sağlayacak." dedi.

 

Stoltenberg, bu amaç için birlikte çalışmanın ve savunma sanayisinin önemine işaret etti.

Toplantıda müttefiklerin stoklarındaki boşluklar ve bunların nasıl doldurulacağı ele alındı.

 

Stoltenberg ayrıca Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile de görüştü.

Görüşme hakkında sosyal medyada açıklama yapan Stoltenberg, NATO’nun desteğinin sarsılmaz olduğunu belirtti.

 

BRÜKSEL (AA) - NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, "(Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin'den bu tür nükleer retoriği tekrar tekrar görürsek, bunu ciddiye almamız gerekecek. Bu nedenle, bunun Rusya için ciddi sonuçları olacağı ve nükleer savaşın asla yapılmaması gerektiği mesajını net bir şekilde iletiyoruz." dedi.

Stoltenberg, Avrupa Parlamentosunda Sosyalist ve Demokratlar Grubunun toplantısına katılarak bir konuşma yaptı.

NATO'nun Ukrayna'daki savaşa ilişkin olarak iki görevi olduğunu belirten Stoltenberg, birinin Ukrayna'yı desteklemek, diğerinin çatışmanın tırmanmasını engellemek olduğunu ifade etti.

Stoltenberg, üye ülkelerin Ulusal Silahlanma Direktörleriyle bu sabah bir toplantı yaparak, Avrupa Birliği ile de iş birliği içerisinde savunma sanayide üretimi artırma, müttefiklerin stoklarını doldurma konularını ele aldığını anımsattı.

Daha fazla üreterek Ukrayna'ya daha fazla yardım sağlanması gerektiğine işaret eden Stoltenberg, "İlk mesaj şu ki; Ukrayna'yı desteklemeye devam etmeliyiz. Diğer mesaj ise savaşın tırmanmasını engellemeliyiz." dedi.

Stoltenberg, Rusya'nın "sahte referandumlar, nükleer hile, silahlı güçlerin hareketlendirilmesi" hamleleriyle son günlerde çatışmayı tırmandırdığını vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Mesajımız, herhangi bir nükleer silah kullanımının kesinlikle kabul edilemez olduğudur. Bu, çatışmanın doğasını tamamen değiştirir. Rusya, nükleer savaşın kazanılamayacağını ve asla savaşılmaması gerektiğini bilmelidir."

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, şunları kaydetti:

"Putin'den bu tür nükleer retoriği tekrar tekrar görürsek, bunu ciddiye almamız gerekecek. Bu nedenle, bunun Rusya için ciddi sonuçları olacağı ve nükleer savaşın asla yapılmaması gerektiği mesajını net bir şekilde iletiyoruz. Sonra elbette başka bir tırmanma türü ortaya çıkacak. Bu Ukrayna'nın ötesinde bir tırmanış olacak. Şu anda Ukrayna'da devam eden savaş kötü ve Ukrayna halkı için bir trajedi elbette, ancak NATO ile Rusya arasında tam teşekküllü bir savaş daha da kötü olacak."

 

Bayerns Innenminister Herrmann und Justizminister Eisenreich auf der Wiesn-Wache: Größtes und sicherstes Volksfest - Dank an die Einsatzkräfte

 

600 Polizeikräfte, 16 Tage Einsatz für die Sicherheit von sechs Millionen Besucherinnen und Besuchern des Oktoberfests: Münchens bekannteste Polizeiinspektion, die Wiesn-Wache, ist nach zwei Jahren wieder im Einsatz. Heute (27. September) informierten sich der Vorsitzende der Innenministerkonferenz, Bayerns Innenminister Joachim Herrmann, und der Vorsitzende der Justizministerkonferenz, Bayerns Justizminister Georg Eisenreich, gemeinsam über die aktuelle Sicherheitslage auf dem Festgelände. Die Innenminister- und Justizministerkonferenz hatten zuvor gemeinsam auf Schloss Nymphenburg in München getagt. Bayerns Innenminister Herrmann: "Das Oktoberfest ist nicht nur das größte Volksfest der Welt, sondern auch das sicherste Volksfest in dieser Größenordnung. Das haben wir dem ausgefeilten Sicherheitskonzept zu verdanken, das die Polizei eng abgestimmt mit der Stadt ständig fortentwickelt. Neben der starken Präsenz von Einsatzkräften von Polizei, Rettungsdienst und Feuerwehr gehört dazu auch der Ausbau der Videoüberwachung mit hochmodernen Anlagen."

 

In der Polizeiinspektion 17 (so der offizielle Name der Wiesn-Wache) landen beispielsweise Taschendiebe oder Maßkrugschläger. Im Jahr 2019 kam es insgesamt zu 478 Festnahmen im Zusammenhang mit dem Oktoberfest. Justizminister Eisenreich: "Wir gehen konsequent gegen organisierte Diebesbanden vor. So konsequent, dass manche Berufsverbrecher München inzwischen sogar meiden. Das liegt auch an dem großartigen Einsatz unserer Polizei, Justiz und der Rettungsdienste. Sie arbeiten hart und oft rund um die Uhr, damit mehr als sechs Millionen Gäste das Oktoberfest feiern können. Die Bilanz 2022 bislang (27. September 2022, 05:00 Uhr): 1.115 Einsätze und 214 Festnahmen." 

 

Die Wiesn-Wache bekommt in diesem Jahr Besuch von 48 Staatsanwältinnen und Staatsanwälten, die in der Inspektion hospitieren. Im Polizeipräsidium in der Innenstadt ist zudem der Ruf- und Bereitschaftsdienst der Staatsanwaltschaft untergebracht. Neben dem allgemeinen Rufdienst gibt es während der Wiesn-Zeit wie sonst auch die Sonderrufdienste der Kapitalabteilung, der politischen Abteilung und den Rotlicht-Rufdienst.

 

Die Minister Eisenreich und Herrmann: "Das Oktoberfest ist Ausdruck bayerischer Lebensart. Herzlichen Dank an alle Helferinnen und Helfer, die durch ihren großen Einsatz eine unbeschwerte Wiesn möglich machen."

14 Schülerinnen und Schüler verabschiedete das Bildungszentrum für Pflegeberufe des Klinikums Main-Spessart. Die Ausbildung zur Gesundheits- und Krankenpflege endet offiziell mit diesem Jahrgang.

 

Für das Bildungszentrum für Pflegeberufe des Klinikums Main-Spessart ging vergangen Woche eine Ära zu Ende. Die letzten Gesundheits- und Krankenpflegeschüler erhielten am Dienstag ihre Examenszeugnisse. Monika VogelRoos, kommissarische Schulleiterin des Bildungszentrums, betonte, dass damit nicht nur für die insgesamt 14 Absolventinnen und Absolventen eine Reise zu Ende ging, sondern auch für das gesamte Kollegium.

 

2019 startete die diesjährige Abschlussklasse in die umfangreiche und intensive Ausbildung. Mit 2.100 Stunden Theorieunterricht und 2.500 Stunden praktischem Einsatz eigneten sich die Schüler ein breites Fachwissen an. Auf dem Lehrplan standen dabei nicht nur Kenntnisse der Gesundheits- und Krankenpflege und Grundlagen der Pflege, sondern auch Geistes- und Sozialwissenschaften, Recht, Politik und Wirtschaft.

Bereits im darauffolgenden Jahr änderte sich sowohl für Schüler als auch Lehrkräfte der Schulalltag enorm. Mit Beginn der Corona-Pandemie standen „Homeshooling, Lüften auch bei Minusgraden und regelmäßige Tests“ auf dem Stundenplan, erinnert sich Vogel-Roos und fügte hinzu „Auch deshalb können Sie alle besonders stolz auf sich sein, all diese Herausforderungen erfolgreich gemeistert zu haben. Ebenfalls die Klassenleitung Karin Fürchow ließ die Ausbildungsjahre Revue passieren. „Ihr seid mein fünfter und nun letzter Kurs der Gesundheits- und Krankenpflege“, so Fürchow in ihrer Rede an die Schüler und verwies damit auf die generalistische Pflegeausbildung. Im kommenden Jahr werden dann bereits die Examina der neuen Ausbildung zum Pflegefachmann beziehungsweise zur Pflegefachfrau abgenommen.

Auch der Personalrat des Klinikums, der mit der Jugend- und Auszubildendenvertretung (JAV) den Schülern stets beratend zur Seite steht, sprach seine Glückwünsche aus.

 

Für besondere Leistungen ausgezeichnet

Gleich vier Schülerinnen und Schüler erhielten Auszeichnungen als Prüfungsbeste. Den Preis des Fördervereins des Klinikums Main-Spessart überreichte der Stellvertreter der Landrätin Christoph Vogel. In seiner Rede bedankte er sich bei den Prüflingen für ihr Durchhaltevermögen: „Stellvertretend für alle Bürgerinnen und Bürger des Landkreises möchte ich Danke sagen. Danke, dass Sie diesen Beruf ergriffen habe“. Zeitgleich hob er wie auch Stephan Roth, die ausgezeichneten Jobaussichten in der Pflege hervor.

 

Preisträger des Fördervereins:

Furchner, Aileen

Mlangeni, Nobuble

Mill, Hanna

Zerr, Emely

 

Über das Bildungszentrum für Pflegeberufe

Am Bildungszentrum für Pflegeberufe in Marktheidenfeld können die Ausbildungen zum Pflegefachmann (w/m/d) und die Ausbildung zum Pflegefachhelfer mit Schwerpunkt Altenpflege (w/m/d) absolviert werden. Das Bildungszentrum für Pflegeberufe des Landkreises Main-Spessart ist eine DEKRA-zertifizierte Berufsfachschule, die zur selbstständigen und eigenverantwortlichen Pflege ausbilden möchte - einschließlich der Beratung, Begleitung und Betreuung kranker oder älterer Menschen. Dazu vermittelt sie die notwendigen fachlichen und sozialen Kompetenzen, fördert kritisches und reflektiertes Denken, selbstbewusstes Handeln und die Problemlösung im Team.

Unterrichtet wird in einem positiven Schulklima und mit aktuellen Lernmethoden. Auch die Digitalpädagogik unter Nutzung moderner multimedialer Ausstattung wird gefördert. Die Lehrer verstehen sich als Lernbegleiter und unterstützen während der Ausbildung ganz individuell vom ersten bis zum letzten Tag.

Für Schülerinnen und Schüler, die mit einer anderen Muttersprache aufgewachsen sind und die ihr Sprachniveau verbessern möchten, bieten das Bildungszentrum als zusätzliches Angebot ebenfalls Unterricht in Deutsch als Fremdsprache an. Hier wird vor allen Dingen auf schulisch beziehungsweise beruflich relevanten Wortschatz eingegangen.

 

 

Uzun yıllardan bu yana Türk Toplumu ile kurduğu yakın arkadaşlıklar ile tanınan İşadamı ve Würzburg Stadtmarketing Würzburg macht Spaß e.V. Başkanı Wolfgang Weier, “Zor günlerden geçtiğimiz şu günlerde, göçmenler ve yerliler olarak şehrimize, bölgemize sosyal hayatımızın nimetlerine sahip çıkmalıyız. Bu şehir hepimizin ve barış ile mutluluğu birlikte paylaşalım” dedi.

 

Würzburg şehrinin tanıtımına verdiği önem ile tanınan işadamı Weier, “Şehrimizin temizliği, güzelliği ve zenginliği çok önemlidir. Şehirlerin en güzellerinden olan Würzburg’a sahip çıkalım ki şehrimizin değeri daha çok artsın” dedi.

 

 

 

Zwei Jahre musste das Schreibprojekt „Flap der Bär“, das die
Stadtbücherei für die dritten Klassen der Würzburger Grundschulen
konzipiert hat, pausieren, jetzt ist es wieder soweit: Flap der Bär hat
sich auf den Weg gemacht, um die Kinder für das Lesen und Schreiben zu
begeistern. In der Geschichte, die den Rahmen für das Projekt bildet,
geht es darum, den kleinen Flap zu adoptieren, da sich Mama und Papa Bär
als berühmte Zirkusbären auf eine Tournee durch Afrika aufgemacht haben.
Da Flap noch zu klein für die weite Reise ist, soll er in die Schule
gehen. Was für ein Glück, dass sich in Würzburg 19 dritte Klassen
gefunden haben, die den kleinen bärigen Mitschüler für die Dauer der
Tournee bis Anfang Dezember bei sich aufnehmen. Ausgestattet mit eigenem
Rucksack und alles, was dazu gehört, wird Flap in Begleitung einer
Mitarbeiterin oder Mitarbeiter der Stadtbücherei den Schulklassen
vorgestellt und übergeben. Und da Mama Bär die Bitte geäußert hat, die
Erlebnisse mit Flap aufzuschreiben, damit sie später lesen kann, was
ihre kleinen Bären so alles erlebt haben, gilt es für die Kinder nun, zu
Stift und Papier zu greifen und sich schriftstellerisch auszupro-bieren.
Nicht nur Mama Bär, auch alle beteiligten Klassen bekommen am Ende des
Projektes ihre selbst verfassten Geschichten als gebundenes Buch
überreicht. Und nicht zuletzt wird ein exklusives Exemplar mit den
Lieblingsgeschichten von Flap in der Stadtbücherei zur Aus-leihe bereit
stehen.

Die jahrelange erfolgreiche Durchführung dieses kindgerechten
Schreibprojektes bestätigt die Verantwortlichen, dass die Identifikation
mit Flap, auch wenn er nur ein Teddybär ist, die Kinder zum Erfinden von
Geschichten und zum Schreiben animiert. Zu guter Letzt ist Anfang
nächsten Jahres ein großes Abschlussfest mit Mama Bär, den
beteiligten Kolleginnen der Stadtbücherei und der Schulamtsdirektorin
Claudia Vollmar geplant.

Bildunterschrift: Eva Baumann, in der Stadtbücherei Würzburg für die
Bärenfamilie verant-wortlich, freut sich auf die neue Runde mit
Flap.
Bild wurde erstellt von: Petra Ade

188 neue Kommissarinnen und Kommissare für die Bayerische Polizei - Bayerns Innenstaatssekretär Sandro Kirchner gratulierte Kommissarinnen und Kommissaren: Bestens gerüstet für die Herausforderungen

 

Bayerns Innenstaatssekretär Sandro Kirchner hat heute in Fürstenfeldbruck 188 neuen Polizistinnen und Polizisten gratuliert, die in diesem September erfolgreich ihr Studium am Fachbereich Polizei der Hochschule für den öffentlichen Dienst in Bayern abgeschlossen haben. "Mit viel Fleiß, Eifer und Engagement haben Sie sich durch die verschiedensten Themen und Fächer gekämpft", lobte Kirchner. "Sie sind damit für die großen Herausforderungen des Polizeiberufs bestens gerüstet." Der Innenstaatssekretär hob hervor, dass die neuen Kommissarinnen und Kommissare als Führungskräfte bei den Dienststellen der Schutzpolizei und als hochversierte Ermittler bei der Kriminalpolizei eine wichtige Verstärkung sind.

 

Kirchner dankte insbesondere auch den Dozenten und Mitarbeitern der Hochschule sowie den Vertretern der Polizeipräsidien, die wesentlich dazu beitragen, dass die Studenten eine bestmögliche theoretische sowie praktische Ausbildung bekommen. "Wir in Bayern verstehen den Polizeiberuf als Dienst von Menschen an Menschen und an der Gesellschaft", betonte Kirchner. Zentrale Kernaufgabe sei die Gewährleistung eines Höchstmaßes an Sicherheit. Bayern nehme im bundesweiten Vergleich in der polizeilichen Kriminalstatistik 2021 die Spitzenposition ein. Der Staatssekretär verkündete stolz: "In Bayern leben, heißt sicherer leben!". Und dies sei der Verdienst der engagierten und ausgezeichneten Arbeit der Bayerischen Polizei.