Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Süper Lig 2021-22 sezonu, sezon boyunca defalarca kez şahit olduğumuz şekliyle tarihe iz bırakan imajına yakışır, eşi benzeri görülmemiş final haftaları yaşıyor. 
 
Tüm futbol sezonu boyunca yaşanan skandallar silsilesi, bu akşam oynanan maçta başta Yaşar Kemal Uğurlu olmak üzere hakem grubunun yönetim biçimiyle taçlanmıştır. 
 
Tüm futbol kamuoyunun gözleri önünde yaşanan ve her geçen gün dozu artan skandallara dair söylenecek söz, yazacak cümle bulamıyoruz! 
 
Bu sezon, yarışın adil rekabetle değil skandallarla belirlendiği, bugün kamuoyu vicdanında bir kez daha net bir şekilde görülmüştür.
 
Hakemler eliyle puanların alınıp verildiği, 
MHK kararları ve hakem facialarıyla mütemadiyen gündemin meşgul edildiği, 
adil rekabetin yerle bir edildiği, 
güven müessesesinin tamamen yok olduğu bu sezonda; 
 
TFF başkanından başkanvekiline ve tüm yönetim kuruluna, MHK’sından hakemlerine ve emeği geçen bütün paydaşlarına kadar herkesi kutluyoruz. 
 
Türk futbolundaki bu rezilliklerin son bulması adına bugüne kadar verdiğimiz mücadeleye var gücümüzle devam edeceğimizi vurguluyor, 

bu durumdan rahatsız olan her kulübü, futbolun tüm paydaşlarını bu duruşa davet ettiğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz!

Kaynak: https://fenerbahce.org/haberler/kulup/2022/4/2021-22-sezonu-yarisla-degil-skandallarla-anilacaktir

Ermeni akademisyen Iver Torikian, Türkiye ve Ermenistan sınırlarının açılmasından komşu ülkelerin de fayda sağlayacağını ifade etti.​​​​​​​

Ankara'da bulunan Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) referansıyla yayımlanan "Japonya'dan Bir Mektup-Stratejik Suskunluk: Ermenilerin Sessizliği" eserinin yazarı Torikian, Japonya'nın Kobe kentinde yaşıyor.

Bir dönem ailesiyle İstanbul'da oturan Torikian, "Türk-Ermeni ilişkilerinde yanlış bilinenleri" sorguladığı eserinin oluşturduğu etki ile Türk-Ermeni ilişkilerinin yeni seyrine yönelik, AA muhabirine değerlendirmede bulundu.

Torikian, Ankara ile Erivan arası z​​​​ayıf ilişkilerin, Türk halkından çok daha fazla Ermenistan halkına zarar verdiğini düşündüğünü söyledi.

Karayla çevrili ülkesinin özel olarak doğal kaynağı bulunmadığını belirten Torikian, "Bana göre, Türkiye ile zayıf ilişkilerin etkisi, Ermenistan ve halkının yoksullaşması anlamına geliyor." ifadesini kullandı.

Yurt dışında yaşamasına rağmen uzmanların tartışma ve bildirgelerini takip ettiğini aktaran Torikian, Türkiye ve Ermenistan sınırlarının açılmasından komşu ülkelerin de fayda sağlayacağını dile getirdi.

Torikian, iki ülke arasında doğrudan uçuşların yeniden başlamasının önemine işaret ederek bunun özellikle Türkiye'de çalışan Ermeniler açısından avantajlı olacağını belirtti.

 

"Yurt dışı nüfusu, ülke içinde büyük etkiye sahip"

Dünyadaki 8 milyon Ermeni'nin sadece 2 milyonunun Ermenistan'da yaşadığını söyleyen Torikian, kazandıkları dövizleri ülkesine gönderen yurt dışı nüfusunun, ülke içinde büyük etkiye sahip olduğunu vurguladı.

Torikian, Ermeni diasporasının, Ankara-Erivan ilişkisine yönelik fikirlerinin Ermenistan'dakilerden farklı olduğuna dikkati çekti.

Ermenistan'daki halkın "kendi kararlarını kendisinin verebilmesinin önemine" işaret eden Torikian, "Türkiye'ye yönelik bir karar alma sürecinde, Türkiye'deki Türklerin değil de Türkiye dışındaki Türklerin etkili olması ne kadar garip olurdu?" dedi.

 

"Kötü ilişkiler, Ermenistan halkında zorluklara yol açıyor"

Diaspora Ermenilerinin, Ankara-Erivan arasında son dönemde kayda geçen yeni anlaşmalara ideolojik gerekçelerle karşı çıktıklarını bildiren Torikian, "İdeolojik terimlerle düşünebilme lüksünü de karşılayabiliyorlar. ABD ve Fransa'daki Ermeniler biliyorlar ki; geçim yolları, Ankara-Erivan arası zayıf ilişkilerden kötü etkilenmeyecek ve topluluklarını bir arada tutan Türk karşıtı eylemlere de katılabilecekler." diye konuştu.

Ülke içindeki halkın çoğunun, Türkiye-Ermenistan'ın daha iyi ilişkilere sahip olmasını istediğini belirten Torikian, "Kötü ilişkiler, Ermenistan halkında zorluklara yol açıyor ve biliyorlar ki daha iyi ilişkiler, kendilerinin yaşam standartlarını yükseltecek." değerlendirmesinde bulundu.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Köln'de DİTİB Federal Kadın Birliği Temsilcileriyle iftarda bir araya geldi
 
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Köln'de DİTİB Federal Kadın Birliği Temsilcileriyle iftarda bir araya geldi. Başkanlıktan yapılan açıklamaya göre, Erbaş, Fransa programının ardından beraberindeki heyetle Almanya'nın Köln şehrinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Federal Kadın Birliği Temsilcileri ile Köln DİTİB Merkez Camii Konferans Salonu'nda düzenlenen iftar programında buluştu.
 
 
 
 
 
 
 
 

Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Çetin, “Türkiye, bütün imkansızlıklarına rağmen, 1926’daki büyük depremde Ermenistan’a yardımda bulunuyor. Bugün de Türkiye’nin dostluğu, komşuluğu çok kıymetli. Karşı taraftan bunun anlaşılmasını istiyoruz.” dedi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca, Başkanlık binasında “Uluslararası Hukuk Ve Tarih Perspektifinden 1915 Olayları Konferansı” düzenlendi.

Burada konuşan Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin, Türk Tarih Kurumu olarak 1915 olaylarına ilişkin birçok çalışma yaptıklarını ancak işin bilimsel çalışma yerine siyasetin bir parçası haline geldiğini söyledi.

Sürekli propaganda ile bir yerlere varılmaya çalışıldığını belirten Çetin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Meseleleri hadiselere göre değil, aslında olduğu gibi ele almak lazımdır.” dediğini hatırlattı.

Bugüne kadar kurum olarak hakikatin ortaya çıkması için çalışma yaptıklarının altını çizen Çetin, 1915 olaylarına ilişkin karşı tarafın tezlerinin daha çok görünür olduğunu ancak hakikatin her zaman kazanacağını vurguladı.

Karşı tarafın 1915 olaylarına ilişkin söylemlerini “köpük” olarak nitelendiren Çetin, şunları ifade etti:

“Büyük bir bölgesel kriz yaşıyoruz. Bu savaşın bitirilmesi, daha fazla insan kaybına yol açmaması için çabalar var. Burada şunu gördük ki böyle bir kriz döneminde herkes yine Türkiye’ye bakıyor. Doğru adres biziz. Antalya’da yapılan Diplomasi Forumu’nda da bunu gördük zaten. Hakikat böyle bir şey. Biz, tarihsel olarak da bugün de hep mazlumların sığındığı bir yeriz. Siz ne kadar propaganda yaparsanız yapın, dünya barışı söz konusu olduğunda bütün coğrafyalarda biz yapıcı rolümüzü oynamaya çalışıyoruz. Türkiye, bütün imkansızlıklarına rağmen, 1926’da olan büyük depremde Ermenistan’a yardımda bulunuyor. Bugün de Türkiye’nin dostluğu, komşuluğu çok kıymetli. Karşı taraftan bunun anlaşılmasını istiyoruz.”

Çetin, 1915 olaylarının her sene gündeme getirilmesine, tartışılmasına gerek olmadığının altını çizerek, geleceğe yönelik yapılması gerekenlerin konuşulması gerektiğini söyledi.

Türk Tarih Kurumu olarak vazifelerinin gerçekleri genç nesillere aktarmak olduğunu belirten Çetin, “İçeride bütünlüğü sağlamamız gerekiyor. Dışarıda zaten diplomasimiz, Dışişleri Bakanlığımız yıllardan beri bu mücadeleyi veriyor.” dedi.

Çetin, dünyada Ermeni tezleriyle ilgili bütün arşivleri topladıklarını, bunların kurum arşivlerinde yer aldığını aktardı.

 

“Babam gördüklerini rapor olarak verdi”

Kazım Karabekir Vakfı Kurucusu Timsal Karabekir de konferansa video mesaj ile katıldı.

Birinci Dünya Savaşı içinde Osmanlı Ermenilerinin cephe ve cephe gerisinde düşmanla iş birliği yapması üzerine Osmanlı Hükümeti’nin 1915’te tehcir kararı aldığını hatırlatan Karabekir, tehcirin, Osmanlı sınırları içinde Ermenilerin toplu olarak yaşadığı yerlerden başka bölgelere gönderilmesi olduğunu söyledi.

Osmanlı arşivlerinde yer alan Tehcir Kanunu’nda, ‘Her kafileye doktor, her hamile kadına süt verilmesi, geride kalan mallarının, belge karşılığında döndükleri zaman iade edilmesinin” bulunduğunu aktaran Karabekir, şunları kaydetti:

“Bu tehcir sırasında tabi ki çeşitli nedenlerden bir kısım Ermeni vatandaş hayatlarını kaybetmiştir ancak bu bir soykırım değildir. Asıl soykırım diyebileceğimiz olaylar, 1918 yılında Rusların çekilirken işgal ettikleri topraklarda Ermenistan kurma çabası içinde bulunan Ermeni çetelerinin Türk ve Müslüman halka karşı yaptıkları katliamlardır. Babam Kazım Karabekir’in Birinci Kafkas Kolordu Komutanı olarak Erzincan ve Erzurum’u kurtardığı sırada gördükleri ve özellikle Alaca’da karşılaştığı katliam bugün bile canımızı yakmaktadır. Babam orada gördüklerini 1919’da Erzurum’a gelen General Harbord’a rapor olarak vermiştir. Bu raporda şunlar anlatılmıştır, ‘Alaca köyünde cenazeler, insanın aklını oynatacak bir haldeydi. Bütün çocuklar süngülenmiş, yaşlılar ve kadınlar samanlıklara doldurulup yakılmış, gençler baltalarla parçalanmıştı. Bütün bu acıklı görünüşler Erzurum’a atanmaya ve oradaki zavallılara yardıma beni mahkum etmişti.’ General Harbord bunu okudu zaman gözleri yerinden oynuyor, ‘Allah’a inanan, Hazreti İsa’nın evlatları olan Ermeniler bu canavarlığı nasıl yapabildi?’ diye şoka giriyor. “

Karabekir, Harbord’un 24 Nisan’da ABD senatosuna sunduğu raporda “Esas yok edilmek istenin öz yurtlarında Türklerdi, Türkler Ermenilere kötü davranmamıştır.” ifadelerini kullandığını, bunun ABD arşivlerinde olduğunu belirtti.

Konferansa, akademisyenler, araştırmacılar, gazeteciler, hukukçular ve bilim insanları da katıldı.

 

"1915 olayları hakkında milletimize ve tarihimize yönelik bir iftirayı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kanun teklifi diye sunmak gaflet, dalalet ve hatta hıyanettir"
"Türk devleti ve milleti, bu ahlaksızlığın karşısında duracak, bu hadsizliğe hukuki çerçevede gereken cevabı verecektir"
 

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "1915 olayları hakkında milletimize ve tarihimize yönelik bir iftirayı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kanun teklifi diye sunmak gaflet, dalalet ve hatta hıyanettir." ifadelerini kullandı.

Altun, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan'ın, sözde Ermeni soykırımının tanınmasını içeren kanun teklifine tepki gösterdi.

"1915 olayları hakkında milletimize ve tarihimize yönelik bir iftirayı TBMM'de kanun teklifi diye sunmak gaflet, dalalet ve hatta hıyanettir. Tarihsel gerçeklikten yoksun, uluslararası hukuk nezdinde geçersiz bu bühtanı reddediyoruz ve hükümsüz addediyoruz." değerlendirmesinde bulunan Altun, şunları kaydetti:

"Bu kabul edilemez girişim, her gayrimeşru fırsatı ülkemize besledikleri husumet için kullanmaya çalışanların birliğimize, beraberliğimize saldırısından başka bir şey değildir. Bu saldırının Gazi Meclis çatısı altında yapılması ise karşımızdaki vahametin ciddiyetini göstermektedir. Türk devleti ve milleti bu ahlaksızlığın karşısında duracak, bu hadsizliğe hukuki çerçevede gereken cevabı verecektir. İçine düştükleri aymazlıkla emperyal hesapların maşası olanlar, bir kez daha hezimete uğrayacaklardır. Bizim tarihimizde kara bir leke yoktur."

Hakikat için yaptıkları onca çağrıyı, yalan ve iftiralarının ortaya çıkmasından korktukları için cevapsız bırakanların, 1915 olaylarını türlü çarpıtmalarla istismar etmesine izin vermeyeceklerini vurgulayan Altun, şöyle devam etti:

"Sayın Cumhurbaşkanı'mızın bu konudaki samimi gayretleri Ermeni toplumu ve kanaat önderleri tarafından takdir ve memnuniyetle karşılanırken, kötü niyetli kimselerin akıl dışı ithamlarının bin yıllık birlikteliğimizi zehirleme amacı taşıdığı aşikardır. Biz, geçmişte olduğu gibi bugün de milletimizin her bir unsuruyla barış ve güven içinde yaşarken, birlik ve beraberliğimize kast eden her türlü saldırıyla bütün platformlarda mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Bu amaçla ASALA başta olmak üzere Ermeni terör örgütlerinin şehit ettiği diplomatlarımızı anmak üzere bugün Viyana'da düzenleyeceğimiz sergi ve panelin de uluslararası kamuoyunda etki oluşturacağına inanıyoruz. Bu vesileyle aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum."

Manevi atmosferin tam yaşanabilmesi ve sosyal hizmetlerin gereğinin yapılması adına  Almanyada yaşayan Kilim gazetesi ve Yozgat FM yazarı Doğan Tufan   Yozgat'ta  akrabağlarıyla iftar yemeğinde  bir araya geldi.  Tufan arkadaşımıza yaptığı acıklamada, akrabağlarım'la bir arada olmanın mutluluğunu yaşadığını ifade etti. Ve şöyle devam etti;  “Ramazan ayımız mübarek olsun. Ramazan tüm insanlığa, bolluk, bereket ve kardeşlik duygularını getiren bir ay. Bizler de bugün teyze oğlumun lokantasında  akrabalarımla birlikte iftarımızı açmanın mutluluğunu yaşadım. İnsanlarımız sofralarını, ekmeğini, sevgisini, muhabbetini paylaşırsa daha kıymetli hale gelir. Millet olarak her zaman bu yardımlaşmayı, dayanışmayı en üst seviyede yaşayan bir milletiz.” dedi.
 
Geleneklerin yaşanması gerektiğini belirten Tufan  “Hem dinimizin gereği hem de geleneklerimizin gereği olarak bunu en güzel şekilde yaşıyoruz. Ramazan ayı da buna bir vesile oluşturuyor. Ben de bugün burada bu mübarek  iftar saatinde, yemeğinde birlikte olmaktan mutluluk duydum."dedi.
 
 
 

DİTİB Kuzey Bavyera Eyalet Birliği tarafından Fürth Mevlana Camisinin yemek salonunda düzenlenen iftar programına, Türk sivil toplumun temsilcileri, Türk iş insanları, siyasetçiler, akademisyenlerle birlikte çok sayıda vatandaşımız katıldı.
Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan iftar programın açılış konuşması yapan DİTİB Kuzey Bavyera Eyalet Birliği Başkanı Uğur Cankurt, Ramazan ayının önemine değinerek ‘DİTİB Kuzey Bavyera Eyalet Birliğine 61 Camii derneği bağlıdır. Görev süremiz içerisinde yüce Rabbimizin inayetiyle din hizmetleri yanında sosyal, gençlik ve kadın çalışmaları ile İslam din dersi, manevi rehberlik, tanıtım ve kültürel faaliyetlerde Ditib Eyalet Birliği olarak daha aktif çalışma gayreti içerisindeyiz’ dedi.

 

‘DİNE, DİLE, IRKA BAKMADAN YARDIMLARA DEVAM EDİLECEK’
Her alanda maddi veya manevi yardımlaşma ve dayanışma duygusunun önemli bir kültür ve insanlık olduğunu, İslam kardeşliğinden meydana gelen dayanışma ve birlikten, büyük bir kuvvet doğduğunu belirten Cankurt, DITIB Kuzey Bavyera Eyalet Birliği olarak dine, dile, ırka bakmadan dünyanın dört bir köşesindeki mazlumların yanında olduklarını ve yardım etmeye devam edeceklerini ifade etti.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) ve Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) iş birliği içinde Almanya’da yaşayan gurbetçilerimizin bağış, zekat ve fitrelerinden oluşturlan fondan harcama yaparak 45 ülkede kumanya dağıtımı gerçekleştirmek üzere yollara çıktıklarını ve 25 farklı ülkede iyilik gönüllüleri olarak görev yaptıklarını belirten Cankurt, DİTİB Kuzey Bavyera Eyalet Birliği olarakda, Din Hizmetleri Ataşesi Fuad Gökçebay dahil olmak üzere  6 kişilik bir ekip, Afrika kıtasının Kenya ülkesinde bulunan çok sayıda şehirlerde yaşayan ihtiyaç sahiplerinle özel hazırlanan kumanyalar ve Kuran-ı kerimler  dağıtarak ihtiyaç sahiplerinin yüzlerini güldürdüklerini söyledi.

 

PANDEMİ ÖNCESİ VE PANDEMİ SONRASI...
Nürnberg Başkonsolosu Serdar Deniz, insanların pandemi sebebiyle birlik beraberlikten uzak kaldıklarını ifade ederek,bu sıcak ortam, özlenmiş bir ortamdı.Umarız bir daha böyle bir pandemi süreci yaşanmaz. Pandemi döneminde fiziki temaslar azald. Bütün dünya farklı bir dönüşümden geçti. Pandemi bize bazı şeyleri bir daha tekrarlanmayacak bir şekilde değiştirmemize yol açtı. Artık yeni bir dünyada olduğumuzu idrak etmemiz gerekir. Pandemi öncesi ve pandemi sonrası devir diye günümüz dünyasını ayırmamız gerekir. Pandemiyle birlikte dünyada dijitalleşme eğilimi  dahada hız kazandı. Teknolojini dahada egemen olacağı bir yaşam süreci başladığını görmekteyiz.Bir araya gelme durrumların dijitla ortamlarda bir araya geleceği yeni bir dünyaya dogru gidiyoruz’ dedi.

 


‘RAMAZAN AYININ GÜZELLİĞİ TEMİZ AHLAKTAN İBARETTİR’
DİTİB Din Hizmetleri Ataşesi Fuad Gökçebay ise ‘pandemi sürecinin yaşattığı uzun sıkıtılardan ardından bir araya gelmenin, bir sofrada olmanın mutluluğunu yaşamaktayız. Oruçla yıkanan ruhlarımızın sukinete erdiği, dostluğun, kardeşliğin pekiştiği, fakirin yoksulun halinden anlamanın eğitiminden geçtiği ramazan ayının güzelliği temiz ahlaktan ibaretdir. İslam güzel ahlaksa, bu güzel ahlakın yaşandığı ay ramazan ayıdır’dedi.
DİTİB Kuzey Bavyera Eyalet Birliğinin Davetine, Nürnberg Başkonsolosu Serdar Deniz, SPD Bavyera Milletvekili ve Genel Sekreter Arif Taşdelen, Din Hizmetler Ataşesi Fuad Gökçebay, Eğitim Ataşesi Dr. Mune Savaş, DITIB  Kuzey Bavyera Eyalet Birliği Başkanı Ugur Cankurt, IKG Enstitüsü Başkani Dr. Latif Çelik, Nürnberg Belediye Meclis üyesi Ümit Sormaz, Nürnberg Metropol Türk Toplum (tgmn) Başkanı Bülent Bayraktar, Fürth DİTİB Başkanı Refet Avcı, Nürnberg Uyum Meclis Başkanı İlhan Postaloğlu, IGMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanı İsmail Satır, Müsiad Nürnberg Şube Başkanı Haluk Dokur, El Ele Vakfı Genel Başkanı Cengiz Hocazade, UID Bölge Başkanı Yılmaz Deliduman, UID Nürnberg Başkanı Orhan Orhan, Saadet Nürnberg Teşkilat Başkanı Musa Tamer, TİM Dernek Başkanı Kamile Erdemir ile çok sayıda sivil toplum kuruluşların temsilcileri katıldı.

Haber ve resimler: İlhan Baba-Nürnberg

 

 

 

 

 



 

 

 

 

Almanya'nın önde gelen ekonomik düşünce kuruluşlarından Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo), ülkenin bu yıla ilişkin büyüme tahminini, Ukrayna savaşının olumsuz etkileri nedeniyle aşağı yönlü revize etti.

 

Merkezi Münih'te bulunan Ifo, ülke ekonomisine ilişkin Aralık 2021'de paylaştığı büyüme beklentilerini Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle güncelledi. Ifo, savaşın Almanya'da büyümeyi yavaşlatmasını ve enflasyonu artırmasını bekliyor.

 

Büyüme beklentisini bu yıl için yüzde 3,7'den yüzde 2,1 ila yüzde 3,1 aralığına indiren Ifo, gelecek yıl için de yüzde 2,9'dan yüzde 3,3 ila yüzde 3,9 aralığına yükseltti.

 

Rusya-Ukrayna savaşının bu yıl Almanya'da büyümeyi yavaşlatmasını ve enflasyonu hızlandırmasını bekleyen Ifo, savaşa karşın Kovid-19 sonrası ekonomideki toparlanmanın istihdam artışını hızlandıracağı, işsizliğin bu yıl için yüzde 4,9 ila yüzde 5 arasında, 2023'te ise yüzde 5 olacağı öngörüsünde bulundu.

 

Bu yıl 45 milyon 479 bin olan istihdam edilen kişi sayısının, 2023'te 45 milyon 654 bine yükselmesi bekleniyor.

 

Ifo, Alman kamu sektörünün bu yıl 81,8 milyar avro olarak tahmin edilen bütçe açığının, 2023'te 44,2 milyar avroya gerilemesini öngörüyor.

 

Ülkede şubatta yüzde 5,1 olan enflasyonun, beklentilerden hızlı artacağına işaret eden Ifo, enflasyonun bu yıl ortalama yüzde 5,1 olmasını, 2023'te de yüzde 6,1'e kadar yükselmesini bekliyor.

 

Bu yıl enerji fiyatlarının özel tüketim harcamaları üzerinde önemli etkisi olacağına dikkati çeken Ifo, "iyimser senaryoda" petrolde varil fiyatlarının kademeli olarak 101 dolardan yıl sonuna kadar 82 dolara gerilemesini öngörüyor. "Kötümser senaryoda" ise petrolün varil fiyâtının Mayıs 2022'ye kadar 140 dolar sevi-yesine çıkması, 2022 sonuna kadar da 122 dolara gerilemesi bekleniyor.

 

Ifo İş Döngüsü Araştırma ve Ekonomik Tahmin Müdürü Timo Wollmershaeuser, konuya ilişkin değerlendirmesinde, Rusya'nın Ukrayna'da başlattığı savaşın yüksek emtia fiyatları, yaptırımlar, tedarik dar boğazları ile artan ekonomik belirsizlikle ekonomiyi yavaşlattığını belirtti.

 

Subat ayında, İthalat fiyatlarındaki hızlı yükse-lişte petrol, gaz ve diğer enerji ürünlerindeki keskin artışlar etkili oldu. Almanya'da İthalat Fiyat Endeksi, şubatta enerji fiyatlarındaki yükselişin etkisiyle 2021´in aynı dönemine göre yüzde 26,3 arttı. Deutsche Welle ve  Neue Ekoonomi dergisi basta olmak üzere ülkedeki bir çokj medya organi bu artisa dikkat çekmeye devam ediyorlar.

Almanya Federal İstatistik Ofisi'nin (Destatis) açıkladığı veri- lere göre, ülkede İthalat Fiyat Endeksi, şubat ayında geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 26,3 bir önceki aya göre de yüzde 1,3 yükseldi.

İthalat Fiyat Endeksi, ocakta yıllık bazda yüzde 26,9 ile petrol krizinin yaşandığı Ekim 1974'ten bu yana en güçlü yıllık artışını kaydetmişti.

İthalat fiyatlarındaki hızlı yükselişe, petrol, gaz ve diğer enerji ürünlerinin fiyatlarındaki keskin artışlar neden oldu.

 

Destatis'in açıklamasinda, 24 Şubat’ta başlayan savaşın fiyatlar üzerinde bir etkisinin olmadığı belirtilirken enerji başta olmak üzere dış ticaretteki belirsizliklerin savaş öncesinde fiyat gelişmelerini etkilediği ifade edildi.

Şubatta enerji ithalat fiyatlarının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 129,5 daha pahalı olduğunun vurgulandığı açıklamada, "Yıllık enerji fiyat artışında en büyük etki yüzde 266,5 ile doğal gaz ve yüzde 70,3 ham petrol fiyatlarındaki artıştan oldu" ifâdesi kullanıldı.

 

Almanya'da Enerji ürünleri hariç ithalat fiyatları yıllık bazda %14,7 arttı.

Destatis, yurt içinde üretilen enerjinin, şubatta bir önceki yıla göre üçte iki oranında daha pahalıya mal olduğunu da bildirdi.

Almanya'da İhracat Fiyat Endeksi, şubatta bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 12,4 ve bir önceki aya göre de yüzde 1 yükseldi.

Endeksteki yıllık artış, Aralık 1974'ten bu yana en yüksek artış olarak kayıtlara geçti. Endeks, ocakta yüzde 11,9 ve Aralık 2021’de yüzde 10,9 artış göstermişti.

 

Analistler, artan ithalat maliyetlerinin tüketici fiyatlarını da etkile-yeceğini tahmin ediyor.

Almanya'da ocak ayında yüzde 4,9 olan yıllık enflasyon, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısıyla artan petrol ve gaz fiyatlarındaki son yükselişten önce şubatta yüzde 5,1'e ulaşmıştı. Savaş nedeniyle uzmanlar, Almanya'da enflasyon oranının kes-kin şekilde artmasını bekliyor.

 

Alman Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü (IfW), 17 Mart'ta, ham madde ve üretim maliyetlerindeki keskin artışın henüz tüketicilere tam olarak yansıtılmadığını belirterek, ek maliyetlerin tüketici fi-yatlarına yansıtılmasıyla yıl boyunca Almanya'da yüksek enflasyon oranları görüleceğine dikkati çekmişti.

IfW ekonomi uzmanlari, Almanya'da enflasyonun bu yıl ortalama yüzde 5,8'e yükselmesini bekliyor. Bunun gerçekleşmesi halinde ise, Doğu ve Batı Almanya'nın 1990'da birleşmesinden bu yana ülkede en yüksek enflasyon seviyesi görülecek.

 

Avrupa’lı Türkleri  şu ya da bu şekilde 60 yıldır kültürel kimliklerinin yaşamasına gayret ediyorlar. Ancak bu konuda birbirinden haberi olan, birlikte çalışan gelecekte dil ve kültür açısından olabilecekleri bu günden tahmîn edebiliyorlar mı derseniz, cevabım “maalesef” olacaktır. Çünkü Türkler çok dağınık ve kurumsal anlamda Türkye’ye sahip çıkmayı başaramamışlardır. Türkçe dersine devam cetvelleri, dili konuşurken düzgün konuşma özelliklerine baktığımızda Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkler maalesef dillerine, dolayısı ile kültürlerinin gelecek nesillere aktarılmasına  gayret göstermemektedirler. Dil konusunda Türk Toplumu ve Türkiye Devleti’nin yapması gerekenleri kısaca özetlemek isterim.

 

Öncelikle Türk dernekleri bir araya gelerek Türkçe konusunu ele almalılar. Eyâletler düzeyinde yapılan çalışmalar federal düzeyde birleştirilerek koordineli bir çalışma yürütülmelidir. “Alman Anayasası’na göre bu ülkede yaşayan insanların anadilini konuşma ve öğrenme hakkı vardır. Türkler bu hakkı yasal olarak Alman Devleti’nden istemelidir. Hukukî yollara başvurmalı, gerekirse anayasa mahkemesine gitmelidir. Türkçe, bu toplumun bir dilidir. İtalyanca, İspanyolca, İngilizce, Fransızca gibi Türkçe dersleri de yabancı dil statüsünde müfredâta alınmalı, zorunlu ders olarak okutulmalıdır. Öğretmenler, veliler ve bilim insanlarının katılacağı, düzenli eğitim kurultayları organize edilerek gelecek 5 yıllık proğramlar ile eksikler tespit edilip hedefler ortaya koyulmalıdır. Türklerin yaşadığı her ülkede 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 30 Ağustos Zafer Bayramı öğretmen ve velilerin toplu katılımı ile birlikte düzenlenmelidir. Herşeyden önemlisi Atatürk gelecek nesillerdeki çocuklarımıza iyi öğretilmelidir.

 

Türkçe’nin Avrupa’da Türk Toplumu’nun önemli bir bölümünün konuştuğu olabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti’nin de bazı şeyleri yapması gerekmektedir. Öncelikle Millî Eğitim Bakanlığı tarafından birçok ülkeye dağılmış olan Türk Toplumu için  Türk Toplumunu iyi tanıyan komisyonların çalışmaları ile şekillenen  “Kültür ve Eğitim Proğramı” geliştirip uygulamaya konulmalıdır. Herşeyden önce olumlu örnek teşkîl etmesi açısından Alman makamları ile görüşülerek yeni model uygulamalar geliştirilmelidir. Ailelerin de katılımı ile her türlü bilgi eksikliğini giderecek şekilde öğretmenlerimiz, konsolosluklarımız daha duyarlı  çalışmalıdır. Çünkü Türkçe hem kimliğimiz, hem de ses bayrağımızdır.