Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
VİYANA (AA) - Türkiye'nin Viyana Büyükelçiliğinde, Avusturya'daki Osmanlı Sefarad Yahudileri tarafından 1887'de inşa edilen ve "Türk mabedi" olarak bilinen sinagogun, 9-10 Kasım 1938'de Naziler tarafından yakılarak yıkılması nedeniyle anma programı düzenledi.
Programa, Türkiye'nin Viyana Büyükelçisi Ozan Ceyhun, Türk-Yahudi Toplumu Başkan Yardımcısı Deniz Saporta, Avusturya Yahudi Cemaati Başkan Yardımcısı Dezoni Dawaraschwili ve Viyana Yahudi Müzesi eski Müdürü Dr. Felicitas Heimann-Jelinek katıldı.
Büyükelçi Ceyhun, Nazi döneminde Almanya ve Avusturya'daki Yahudilerin yaşamak zorunda kaldığı insanlık dışı uygulamalara değinerek, bu dönemde Avrupa'da bulunan Osmanlı Yahudilerinin de aynı kaderi paylaştıklarını hatırlattı.
- Avusturya ve Osmanlı arasında kültür köprüsü
Ceyhun, Avusturya'daki Osmanlı Seferad Yahudilerinin bu ülkede Musevi varlığının bir parçası olduğunu belirterek, "Bununla beraber bu insanlar Avusturya ve Osmanlı Devleti arasında önemli bir kültür köprüsü oluşturuyordu." diye konuştu.
Osmanlı Yahudileri ve Türk mabedinin unutulmamasının önemli olduğunu kaydeden Ceyhun, burada yaşayan Türklerin de Osmanlı Yahudilerini tanımalarının önemine değinerek, söz konusu toplumun Osmanlı tarihinin bir parçası olduğuna dikkati çekti.
Viyana Yahudi Müzesi eski Müdürü Dr. Felicitas Heimann-Jelinek de Avusturya'daki Osmanlı Yahudilerinin tarihi ve Türk mabedi olarak bilinen sinagog hakkında bir sunum yaptı.
Türk-Yahudi Toplumu Başkan Yardımcısı Deniz Saporta da Edirne'deki Yahudi toplumunun Viyana'daki Türk mabedinden esinlenerek orada büyük bir sinagog inşa ettiklerini, söz konusu sinagogun Türk, Avusturya ve Seferad Yahudilerinin izlerini taşıdığını anlattı.
- Nefret söylemiyle mücadele vurgusu
Saporta, nefret söyleminin geçmişte yol açtığı yıkımlara değinerek, nefretin, kelimelerle başladığını ancak burada son bulmadığını, toplumları ayrıştırdığı gibi ciddi felaketlere neden olduğunu vurguladı.
Nefret söylemine karşı mücadelenin herkesin görevi olduğunu kaydeden Saporta, nefret söylemiyle mücadelenin müfredatlarda yer alması gerektiğini, çocuk ve gençlerin bu hususta eğitilmesinin önemli olduğunu ifade etti.
Türk mutfağından çeşitli lezzetlerin ikram edildiği programda, Avusturya Yahudi cemaatinden müzisyenler geleneksel eserleri seslendirdi.
BERLİN (AA) - Alman hükümetine ekonomik danışmanlık yapan Ekonomi Bilirkişi Kurulu (SVR), enerji krizi nedeniyle Alman ekonomisinin gelecek yıl 0,2 daralacağını öngördü.
Ekonomi profesörlerinden oluşan SVR, Almanya ekonomisine ilişkin yıllık raporunu yayınladı.
Alman hükümetinin maliye politikasını belirlemede rehberlik eden 5 kişilik kurul, raporunda, bu yıl ekonominin yüzde 1,7 büyümesini beklediğini bildirirken, gelecek yıl enerji krizi nedeniyle yüzde 0,2'lik daralma öngörüsünde bulundu
Enerji krizi ve yüksek enflasyonun haneler ve şirketler üzerinde ağır bir baskı oluşturduğuna yer verilen raporda, enerji ve gıda fiyatlarında devam eden keskin artışın satın alma gücü kaybına ve özel tüketimin azalmasına neden olduğu vurgulandı.
SVR, mümkün olduğunca yüksek enerji fiyatlarına karşı hanelere ve şirketlere yardım sağlanması gerektiğine dikkati çekiyor.
Enerji krizinin özellikle enerji yoğun sanayi kollarında üretimi olumsuz etkilediğini belirten kurul, küresel ekonomideki yavaşlamanın Alman mallarına olan talebi zayıflattığını ifade etti.
SVR, tüketici fiyatlarında yakın zamanda keskin bir düşüş beklemezken, ülkede bu yıl ortalama enflasyonun yüzde 8, 2023’te ise 7,4 olacağını tahmin ediyor.
Almanya'nın Ekonomi Bilirkişi Kurulu, Avrupa Merkez Bankası'na (ECB) enflasyonla mücadeleye devam etme çağrısında bulundu.
Raporda, “Avrupa Merkez Bankası (ECB) enflasyonla mücadelede kararlı davranmaya devam etmeli.” denildi.
Bu arada, Almanya'da eylülde yüzde 10 olan yıllık enflasyon, enerji ve gıda fiyatlarındaki son yükselişle ekimde yüzde 10,4'e çıkarak 1951'den bu yana görülen en yüksek seviyeye ulaşmıştı.
Hükümet, ekonomide bu yıl yüzde 1,4 büyüme, gelecek yıl ise yüzde 0,4 küçülme bekliyor.
BERLİN (AA) - Almanya'nın doğu eyaletlerinde yabancı ve Müslüman düşmanı söylemlere desteğin arttığı bildirildi.
Leipzig Üniversitesi tarafından yapılan "2022 Otoriterlik Araştırması"nda, özellikle ülkenin doğu eyaletlerinde yabancı ve Müslüman düşmanlığı içeren söylemelere onay verenlerin oranının arttığı ortaya konuldu.
Araştırmaya göre, Almanya genelinde "yabancı düşmanı" söylemleri kesin bir şekilde onaylayanların oranı 2020'ye göre 0,5 puan artarak yüzde 17'ye çıktı.
Ülkenin doğu eyaletlerinde 2020'de 27,8 olarak kaydedilen bu oran, 2022'de yüzde 33,1'e yükseldi.
Almanya'nın batı eyaletlerinde ise yabancı düşmanı söylemleri destekleyenlerin oranı 2020'ye göre 1,1 puan azalarak yüzde 12,6 olarak kaydedildi.
Yabancı düşmanlığı içeren düşünceye sahip olanların oranı, erkeklerde yüzde 19,7 ile kadınlardan (yüzde 14,3) daha yüksek kayda geçti.
- Müslüman düşmanlığı içeren söylemlere destek arttı
Araştırmada, yabancı düşmanlığı gibi "Müslüman düşmanlığı" söylemlere desteğin de, özellikle Almanya'nın doğusundaki eyaletlerde arttığı görüldü.
"Müslümanların Almanya'ya göç etmesi yasaklanmalı" söylemine doğu eyaletlerde yaşayan katılımcıların yüzde 46,6'sının, batı eyaletlerindekilerin de yüzde 23,6'sının destek verdiği ifade edildi. Bu oranların 2020'de, doğu eyaletlerinde 40,2, batı eyaletlerinde ise 24,2 olarak kayda geçtiği aktarıldı.
Almanya'nın doğu ve batı eyaletlerinde, "Çok sayıda Müslüman yaşamasından dolayı bazen ülkemde kendimi yabancı gibi hissediyorum" söylemini onaylayanların oranının, 2020'ye göre düşse de yüksek seviyede seyrettiği belirtildi.
Söz konusu söyleme 2022'de doğu eyaletlerde yaşayan katılımcıların yüzde 42,7'sinin, batı eyaletlerde ise yüzde 36,6'sının destek verdiği kaydedildi.
Araştırmada, Müslümanların daha az yaşadığı doğu eyaletlerde, yabancı ve Müslüman düşmanı tutumların daha yüksek olduğuna işaret edilirken buna karşın yabancı ve Müslümanlarla iletişim kurulan bölgelerde yabancı ve Müslüman karşıtı tutumların daha az olduğu belirtildi.
Almanya'da, yaklaşık 21 milyon göçmen kökenlinin ve 4,7 milyon Müslümanın yaşadığı tahmin ediliyor.
Ulusal basında yer alan haberlere göre, 72 yaşındaki Schulz, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki etkinlikte konuşma yapacağı sırada rahatsızlanıp salondan çıktı ve daha sonra yere yığıldı. Schulz'un yaşamını yitirdiği belirlendi.
Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Schulz’un hayatını kaybettiği ve etkinliğin sonlandırıldığı bilgisini paylaştı.
Steinmeier, Schulz’un eşi Monika Schulz’a gönderdiği başsağlığı mesajında, “Bugün evimizde trajik bir şekilde yaşamını yitiren eşinizin ani ölüm haberi beni derinden sarstı ve üzdü." ifadelerini kullandı.
Eski Doğu Almanya’da (DDR) Zwickau kentinde 1950'de doğan Schulz, 1990-2005 yıllarında Federal Meclis, 2009-2014 yıllarında da Avrupa Parlamentosu’nda milletvekilliği yaptı.
DDR döneminde çeşitli muhalif gruplarda çalışmalar yürüten Schulz, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Berlin Duvarı’nın yıkılışının yıl dönümü ve Nazı Almanyasında 9 Kasım 1938’de Yahudilere yönelik yapılan şiddet olaylarını anma vesilesiyle düzenlenen etkinlikte bir konuşma yapması öngörülüyordu.
Uzun yıllardan beri karşılıklı ziyaretler ile belediyeleri arasında ciddi bir dayanışma ve dostluk sağlayan Pozantı Belediye Başkanı Mustafa Çay ile Margetshöchheim Belediye Başkanı Waldemar Brohm son buluşmalarında kardeşlik hedefine doğru bir adım daha attılar.
Geçtiğimiz hafta Torosların seçkin Belediyesi Pozantı’da incelemelerde bulunan Kuzey Bavyera‘nın şirin belediyesi Margetshochheim’in baskanı Waldemar Broh, “Türk-Alman ilişkilerinin geçmişteki tarihi heyecan verici. Pozantı’nın saygıdeğer Belediye Başkanı Mustafa Çay ve çok değerli Belediye Meclisi Üyelerinin oy birliği ile beni onore ederek Margetschhöchheim belediyesi’ne kardeşlik teklifini resmen yapamaları beni gerçekten çok duygulandırdı. Pozantı‘lı meclis üyelerinin bana yönelttiği sorulardan anlıyorumki gerçekten çok samimi olarak bizimle kardeşlik ilişkisi kurmak istiyorlar. Bunu Margetshöchheim‘e dönünce meclisteki arkadaşlarıma anlatacak ve kardeşlik yolunda gerekli prosedürleri yerine getireceğiz” şeklinde konuştu.
Belemedik bölgesindeki “Türk-Alman Kültür ve Tarih Parkı”nı da gezen Alman Başkan Brohm, “Tarih bizi sadece müttefik ve dost değil, zaten kardeş yapmış. Bizim yapmamız gereken ise elele vererek buradaki seçkin ortak tarihimizi ayağa kaldırarak kardeş Pozantı‘daki Alman tarihini hep canlı tutulmasına katkı sağlamaktır” dedi.
Türkiye’de çevre, kültür ve tarihe verdiği önem ile tanınan PozantıBelediye Başkanı Mustafa Çay ise yaptığı açıklamada, “Sayın Waldemar Broh’u burada 3-4 defa mifasfir ettik. Bende Almanya’da çeşitli defalara Margetschochheim’da incelemelerde bulundum. Belediyelerimiz arasında çok büyük benzerlikler var. Margetshöhheim’da yaşayan Türk hemşerilerimiz var. Ayrıca burada Alman kültür ve tarihi var. İki bölgenin kardeşliğinden öncelikle insanlık, sonra Türkler ve Almanlar kazanır. Biz Pozantı olarak tüm Margetshöhheim’li hemşerilerimizi burada misafir etmeye hazırız. Bunu samimi olarak söylüyorum” şeklinde konuşması ayakta alkışlar ile karşılandı.
Pozantı merkeze inerek şehrin caddelerini gezen, kaymakamlığı ziyaret eden ve “Türk-Alman Kültür ve Tarih Parkı”nı da gezen başkanlar Çay ve Brohm Pozantı halkı ile de diyalog kurdular.
Almanya merkezli IKG- Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik ise “Pozantı’dan 42 yıl önce Almanya’ya hatta Margetshöhheim’e gittim. Her iki başkanda kültür ve tarih hayranı. Kardeşlikten başka çareleri yok şeklindeki gülümseten ve samimiyet ifade eden konuşması ise büyük alkış aldı.
Pozantı Meclisi’nin oybirliği ile kabul ettiği “Margetshöchheim ile Kardeş Olma” teklifi önümüzdeki günlerde Waldemar Brohm tarafından Margetshöchheim meclisine getirilecek.
Landrat Eberth ehrt langjährige Kommunalpolitiker
Elf Kommunalpolitiker aus sieben Landkreisgemeinden zeichnete Landrat Thomas Eberth im Rahmen einer Feierstunde mit der Kommunalen Dankurkunde des Bayerischen Innenministeriums aus. Diese Auszeichnung erhalten Personen, die mindestens 18 Jahre ehrenamtlich als Gemeinderat, Stadtrat oder Kreisrat tätig waren.
„Kommunalpolitik ist die schönste und schwierigste Politik zugleich. Schön, weil kommunalpolitische Gremien die Heimatgemeinde gestalten und jede Entscheidung unmittelbar spürbar ist. Schwierig, weil die Kommunalpolitik vor Schmähungen vermeintlicher Besserwisser – auch in den sozialen Medien – nicht gefeit ist. Der Atem des Bürgers ist jederzeit spürbar. Verantwortung wird aber am Ratstisch getragen, nicht am Stammtisch!“, führte Landrat Thomas Eberth in seiner Laudatio aus.
Er dankte auch den Partnerinnen der elf Geehrten, die zeitliche Entbehrungen in Kauf nehmen, Rückhalt geben und bei anstehenden Entscheidungen aus ihrer unabhängigen Sicht beraten. „In ein politisches Amt gewählt zu werden, ist immer eine Teamleistung“, so Eberth, „denn auch Partnerinnen und Partner werden im Ort auf aktuelle Themen angesprochen. Die elf Heimatgestalter, die wir heute auszeichnen dürfen, sind ‚Wiederholungstäter‘, denn sie haben mehrfach kandidiert, viele tragen auch aktuell noch Verantwortung für ihre jeweilige Gemeinde.“
Mit der Kommunalen Dankurkunde ausgezeichnet wurden ausgezeichnet: Uwe Därr aus Eisenheim(Marktgemeinderat seit 2002), Bernhard Wolter aus Eisenheim (3. Bürgermeister von 1995 bis 2002, Marktgemeinderat von 2003 bis 2020), Reiner Laudenbach aus Frickenhausen (Marktgemeinderat seit 2002, 2. Bürgermeister von 2008 bis 2014, 1. Bürgermeister von 2014 bis 2020), Martin Reinhard aus Frickenhausen (Marktgemeinderat seit 2002, 2. Bürgermeister von 2014 bis 2020), Georg Sieber aus Giebelstadt-Euerhausen (Marktgemeinderat seit 2016, Ortssprecher von 2002 bis 2014), Norbert Rumpel aus Hausen (Gemeinderat von 2002 bis 2020), Peter Weber aus Hausen (Gemeinderat von 1996 bis 2002, 2. Bürgermeister von 2008 bis 2014, 3. Bürgermeister von 2014 bis 2020), Hubert Göbel aus Randersacker(Marktgemeinderat von 1990 bis 2002 und seit 2014), Heiko Lörner aus Randersacker (Kreisrat von 2014 bis 2020, 2. Bürgermeister von 2008 bis 2014, Marktgemeinderat seit 2002), Thomas Bidner aus Sommerhausen (Marktgemeinderat seit 1996, Fraktionsvorsitzender der Wahlgemeinschaft Sommerhausen seit 2020), Marco Sauer aus Waldbrunn (Gemeinderat seit 2002).
Auch die Bürgermeisterinnen und Bürgermeister der Geehrten zollten diesen bei der Feierstunde Respekt und Anerkennung: Denn Politik in der Kommune ist ein Ehrenamt, dass wird oft vergessen, so der Tenor der Bürgermeisterinnen und Bürgermeister.
Sevgili hemşerilerime zaman zaman Aytürk Haber Portalı üzerinden ulaşabilmek hem benim için büyük bir sevinç, sanıyorum onlar için de ciddi bir iletişim kanalı olsa gerekir. Bana bu imkanı veren değerli arkadaşım Dr. Latif Çelik’e öncelikle entegrasyona yaptığıkatkılar ve kültür tarihinin peşinde geçirdiği bir ömür için teşekkür ediyorum. Ayrıca Bavyera Eyaletinde mutlu ve güvenli bir yaşam sürmeyi hakeden Türkiye kökenli tüm hemşerilerimizdin Alman Toplumu ile iyi komşuluk ilişkilerini doyasıya yaşadıklarını görmek ise hem beni hem de onları mutlu ediyor.
Hepimizi biliyoruz ki bu ülkeye 60 yılını veren büyüklerimiz yavaşyavaş aramızdan ayrılıyorlar. Ancak onlar bizlerin kalbinde tüm hatıralarının güzelliği ile yaşıyor. Bizleri onlar getirdi bu ülkeye, nasiplerinin peşinde bir burukluk ile çıktıkları gurbet yolculuğunda Bavyera’nın çeşitli şehirlerine düştü yolları. Münih tren istasyonunda Almanya’ya merhaba diyenlerden biri de benim babam idi. Yarım asırdan fazla yaşadığı Almanya’da bizleri yetiştirdi ve emekliliğinin bir köşesine çekildi. Keşke babam ile daha çok konuşabilseydik ve daha çok hatıralar anlatsa idi. Dünya telaşı ile belki babam ile geçirmemiz gereken vakitleri bilmem nerelerde koşturarak geçirdik acaba derim zaman zaman kendi kendime.
Babam son ana kadar geçmişi çok iyi hatırlar ve bize uzun uzun 60’lı yılların Türkiyesi’ni anlatırdı. Elbette ilk neslin istisnasız köyüne kasabasına bağlılığı babam için de geçerliydi. Anadolu’nun ışıksız yolsuz köyünü anlatırken ailece birarada olmanın mutluluğunu sizde babamdan dinleseydiniz inanın hiç unutmayan zekasına hayran kalırdınız. Gurbete çıkan trenlerin düdüğünün yürekleri burkan sesini bir de babamdan dinleseydiniz keşke. Arkadaşları ile olan hatıralarını, Almanca bilmemekten kaynaklanan zorlukları anlatarak bizi bir ömür boyu güldürdü babam.
Eğitime çok önem verirdi benim babam, isterdiki hepimiz okuyup bir yerlere gelelim. Veya babamın deyişi ile okuyun ve büyük adam olun derdi. Tabiki biz gülerdik bunlara çocukluğumuzda. Ama bu sözlerin manasını şimdi çok daha iyi anlayabiliyorum. Sürekli bize, iyi bir mesleğe ve eğitime sahip olun, ama ne olursanız olun topluma faydalı olun derdi benim babam. Aklıbaşında olan her insan iyi bir baba olmaya çalışır. Zaten çocuklarını adam etmeye çalışan babalar, önce kendileri iyi bir baba olmaya mecburdur.
Birgün babam ile samimi bir sohbet içerisinde ailecek konuşuyorduk. İçimden geldiği gibi “Baba bizim için ne yaptın ki” diye gayri ihtiyari bir cümle ile sordum. Bana verdiği cevap ise, “Ben sizi Almanya’ya getirdim, daha ne istiyorsunuz” dedi. Şimdi düşünüyorum da, babam bizi dünyanın en sosyal ülkelerinden birine bir şekilde getirmişti. Burada çok iyi bir eğitim almamızı sağladı. Herşeyden önce oğlu Arif’i yedirdi, içirdi ve giydirdi. Tüm okul masraflarımızı işçi maaşı ile ödedi. Simdi anlıyorum ne demek istediğimi Almanya’nın iktidar partisinin eyaletteki parti genel sekreteri olmuş isem bunu gerçekten öncelikle babamın beni Almanya’ya getirmesine borçluyum. Babaların kısıtlı imkanlarının üzerine bizler de birşey koymalıyız. Almanya’nın biz göçmen kökenlilere sağladığı imkanları mutlaka kulllanmalı, geleceğimizi bu günden garanti altına almak için kesinlikle iyi bir eğitim almalıyız.
Babam keşke yaşasa ve ondan daha çok ‚ey dinleseydim. Kendi kendime düşünüyorum rahmetli babama adeta haksızlık mı ettim; elinde olmayan imkanları mı istedim. Ama şimdi anlıyorum benim babam çok haklı ve gerçekten büyük adam imiş. Şimdi kendi kendime sessizce hayıflanıyorum, Babam gerçekten büyük adam imiş. Uzaklara bakarak “Bu adam benim babam” diyorum.
Sevgili hemşerilerime zaman zaman Birlik Gazetesi üzerinden ulaşabilmek hem benim için büyük bir sevinç, sanıyorum onlar için de ciddi bir iletişim kanalı olsa gerekir. Bana bu imkanı veren değerli arkadaşım Dr. Latif Çelik’e öncelikle entegrasyona yaptığıkatkılar ve kültür tarihinin peşinde geçirdiği bir ömür için teşekkür ediyorum. Ayrıca Bavyera Eyaletinde mutlu ve güvenli bir yaşam sürmeyi hakeden Türkiye kökenli tüm hemşerilerimizdin Alman Toplumu ile iyi komşuluk ilişkilerini doyasıya yaşadıklarını görmek ise hem beni hem de onları mutlu ediyor.
Hepimizi biliyoruz ki bu ülkeye 60 yılını veren büyüklerimiz yavaşyavaş aramızdan ayrılıyorlar. Ancak onlar bizlerin kalbinde tüm hatıralarının güzelliği ile yaşıyor. Bizleri onlar getirdi bu ülkeye, nasiplerinin peşinde bir burukluk ile çıktıkları gurbet yolculuğunda Bavyera’nın çeşitli şehirlerine düştü yolları. Münih tren istasyonunda Almanya’ya merhaba diyenlerden biri de benim babam idi. Yarım asırdan fazla yaşadığı Almanya’da bizleri yetiştirdi ve emekliliğinin bir köşesine çekildi. Keşke babam ile daha çok konuşabilseydik ve daha çok hatıralar anlatsa idi. Dünya telaşı ile belki babam ile geçirmemiz gereken vakitleri bilmem nerelerde koşturarak geçirdik acaba derim zaman zaman kendi kendime.
Babam son ana kadar geçmişi çok iyi hatırlar ve bize uzun uzun 60’lı yılların Türkiyesi’ni anlatırdı. Elbette ilk neslin istisnasız köyüne kasabasına bağlılığı babam için de geçerliydi. Anadolu’nun ışıksız yolsuz köyünü anlatırken ailece birarada olmanın mutluluğunu sizde babamdan dinleseydiniz inanın hiç unutmayan zekasına hayran kalırdınız. Gurbete çıkan trenlerin düdüğünün yürekleri burkan sesini bir de babamdan dinleseydiniz keşke. Arkadaşları ile olan hatıralarını, Almanca bilmemekten kaynaklanan zorlukları anlatarak bizi bir ömür boyu güldürdü babam.
Eğitime çok önem verirdi benim babam, isterdiki hepimiz okuyup bir yerlere gelelim. Veya babamın deyişi ile okuyun ve büyük adam olun derdi. Tabiki biz gülerdik bunlara çocukluğumuzda. Ama bu sözlerin manasını şimdi çok daha iyi anlayabiliyorum. Sürekli bize, iyi bir mesleğe ve eğitime sahip olun, ama ne olursanız olun topluma faydalı olun derdi benim babam. Aklıbaşında olan her insan iyi bir baba olmaya çalışır. Zaten çocuklarını adam etmeye çalışan babalar, önce kendileri iyi bir baba olmaya mecburdur.
Birgün babam ile samimi bir sohbet içerisinde ailecek konuşuyorduk. İçimden geldiği gibi “Baba bizim için ne yaptın ki” diye gayri ihtiyari bir cümle ile sordum. Bana verdiği cevap ise, “Ben sizi Almanya’ya getirdim, daha ne istiyorsunuz” dedi. Şimdi düşünüyorum da, babam bizi dünyanın en sosyal ülkelerinden birine bir şekilde getirmişti. Burada çok iyi bir eğitim almamızı sağladı. Herşeyden önce oğlu Arif’i yedirdi, içirdi ve giydirdi. Tüm okul masraflarımızı işçi maaşı ile ödedi. Simdi anlıyorum ne demek istediğimi Almanya’nın iktidar partisinin eyaletteki parti genel sekreteri olmuş isem bunu gerçekten öncelikle babamın beni Almanya’ya getirmesine borçluyum. Babaların kısıtlı imkanlarının üzerine bizler de birşey koymalıyız. Almanya’nın biz göçmen kökenlilere sağladığı imkanları mutlaka kulllanmalı, geleceğimizi bu günden garanti altına almak için kesinlikle iyi bir eğitim almalıyız.
Babam keşke yaşasa ve ondan daha çok ‚ey dinleseydim. Kendi kendime düşünüyorum rahmetli babama adeta haksızlık mı ettim; elinde olmayan imkanları mı istedim. Ama şimdi anlıyorum benim babam çok haklı ve gerçekten büyük adam imiş. Şimdi kendi kendime sessizce hayıflanıyorum, Babam gerçekten büyük adam imiş. Uzaklara bakarak “Bu adam benim babam” diyorum.
Kinder und Jugendliche haben in aller Regel eher milde Verläufe der Omikron-Variante des Coronavirus SARS-CoV-2. Ein gleichbleibendes Infektionsgeschehen vorausgesetzt, sind deshalb verpflichtende Maßnahmen wie Masken oder Tests bis auf Weiteres nicht vorgesehen. Die untenstehenden Hygieneempfehlungen gelten daher auch weiterhin.
Die Teilnahme am Präsenzunterricht, an sonstigen Schulveranstaltungen sowie an der Mittagsbetreuung ist ohne negativen Testnachweis möglich.
Auch im Schuljahr 2022/2023 gilt: Wer krank ist, bleibt zuhause – unabhängig davon, ob ein COVID-19-Verdacht besteht. So können Ansteckungen in der Schule wirksam verhindert werden. Danke für Ihr Verständnis und Ihre Mitwirkung!
Gegenseitige Rücksichtnahme und Verantwortung für die Mitmenschen stehen auch künftig im Vordergrund. Es werden deshalb alle Schulen, Erziehungsberechtigte und Schülerinnen und Schüler um die Einhaltung der folgenden Hygienemaßnahmen gebeten (hier als pdf zum Download):