Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Anlaşma, Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un Pekin'i ziyareti sırasında imzalandı.
PEKİN (AA) - Çin'in Avrupalı uçak üreticisi Airbus'tan 17 milyar dolar ödeyerek 140 yolcu uçağı satın alacağı bildirildi.
Çin Havacılık Ekipmanları Tedarik Şirketinden yapılan açıklamada, 132 adet A320 ve 8 adet A350 tipi yolcu uçağı almak üzere Airbus ile anlaşmaya varıldığı duyuruldu.
Açıklamada, Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un bugün Pekin'e yaptığı ziyarette imzalanan anlaşmanın toplam bedelinin 17 milyar dolar olacağı belirtildi.
Airbus'tan yapılan açıklamada da anlaşmanın Çin hava yolu şirketlerinin önceki taahhütlerinin onaylanması niteliğinde olduğu kaydedildi.
Çin'in "üç büyük" devlet hava yolu şirketi AirChina, China Southern ve China Eastern, temmuzda Airbus'tan toplam 292 uçak almayı taahhüt etmişti. Sağlanan anlaşma bu kapsamdaki siparişlerin bir kısmını içeriyor.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye krizinde bölgesel iş birliklerinin etkili aktörü oldu
- Erdoğan’ın neo-realist ve pragmatik zemine oturan dış politikası yeni iş birliklerinin ve fırsatların kapısını aralıyor
- Erdoğan, Cumhuriyet'in 100. yılında 'Devlet Baba'dan yorulmuş kesimlere, bilhassa darbe dönemlerinde ötekileştirilenlere, 'Devlet Ana'yı vaat ediyor
- Türkiye Yüzyılı, Türk Devletler Teşkilatı, dünya Müslümanları ve tüm mazlum halklar için adil ve yaşanabilir bir düzen vizyonunun özetidir
Dr. Mehmet Yalçın Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Türkiye Yüzyılı" vizyonunu uluslararası ilişkiler perspektifinden AA Analiz için kaleme aldı.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, küresel bağlamda iddialı bir söylem olan "Türkiye Yüzyılı"nı bir programla kamuoyuna sundu. Programa diğer partilerin ve muhalif gazetecilerin davet edilmesi, parti flamalarının asgari düzeyde kullanılması dikkat çekti. Programda parti politikalarından ve seçim vaatlerinden ziyade Erdoğan’ın Türkiye için öngördüğü vizyon öne çıktı. Bilimin, dijitalin, üretimin, gücün ve sürdürülebilirliğin yüzyılı gibi başlıklar farklı kuşaklara ve katmanlara hitap eden başlıklardı.
Toplumsal mutabakat, sivil demokratik özgürlükçü anayasa, milli irade, kalkınma, refah gibi kavramları vurgulayan vizyon belgesi küresel gerilimleri hafife almadan titizlikle hazırlanmış.
- Erdoğan’ın doğuşu
Türkiye Yüzyılı vizyonunu anlamak için Erdoğan'ın siyasi kariyeri dikkatle incelenmeli. İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı döneminde başarılı icraatlarıyla yıldızı parlayan Erdoğan, şehrin birikmiş problemlerini çözdüğü için birçok kesim tarafından geleceğin siyasi aktörü olarak görüldü. Türkiye nüfusunun yüzde 20’sini barındıran İstanbul’un alt yapı problemlerinin art arda çözülmesi Ankara’daki yorgun siyasetçilere karşı Erdoğan’ı öne çıkardı.
28 Şubat post-modern darbesinin izlerini silmek için yola çıkan Erdoğan, 1990’larda koalisyonlarla yorulan seçmen için umut kapısıydı. Kapatılan Refah Partisi seçmen tabanının yanı sıra ANAP, DYP ve MHP seçmeninin de oylarını alarak AK Parti’yi iktidara taşıdı. 2002 seçimleri, siyasi yasaklı Erdoğan’ın çevreden aldığı destekle merkezin kilidini açmasını sağladı. Siyaset arenasından uzaklaştırılan ANAP ve DYP tabanı daha çok AK Parti’ye, kısmen de diğer partilere yöneldi.
Kent yoksullarının, taşranın ve bilhassa esnafın desteğini alan Erdoğan, AB ve Batıyla ilişkilerini sıkı tutarken yerleşik askeri vesayetle mücadele etti. Ordu-siyaset ilişkisinin alışılagelmiş sınırlarını aşarak, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında sivil iradeyi öne çıkaran bir tutum sergiledi.
Erdoğan’a içeride zor günler yaşatan parti kapatma davası, e-muhtıra, 7 Şubat MİT krizi, 15 Temmuz darbe girişimi gibi süreçler aynı zamanda liderlik kariyerinde ustalaşmasını da sağladı. Başlangıçta devlet erkine karşı demokratik mücadelenin içinde yer alarak tepkisel bir söylemle yetişen Erdoğan’ın güvenlikçi politikaları benimsemesi 15 Temmuz sonrasında ortaya çıkan Yenikapı ruhu ile gerçekleşti.
Nitekim 15 Temmuz, Erdoğan’ın Batılı müttefiklerle ilişkilerini gözden geçirdiği bir atmosfer yarattı. Fethullahçı Terör Örgütü’nün TBMM’yi ve Gölbaşı Özel Harekat Birliği'ni bombalaması, 251 vatandaşı şehit etmesi Erdoğan’ın küresel müttefiklerini yeniden tanımlamasına ve güvenlik merkezli politikalara ağırlık vermesine sebep oldu.
- Değişen dünya dengeleri
Bunlar olurken bir yandan dünya sistemi de değişiyordu. Soğuk Savaş sonrası tek kutuplu sistemde ABD’nin başat rolü birçok alanda sorgulanmaya başlandı. Irak ve Afganistan’da yaşananlar ABD’nin etki alanlarında adaletli bir düzen oluşturamadığı gerçeğini defalarca gösterdi.
SSCB sonrası Rusya’nın zayıflığından yararlanan Batı; Doğu Avrupa’da, Baltık’ta, Güney Kafkasya’da ve Karadeniz’de var olmak istedi. NATO’nun 1999, 2004, 2009 ve son olarak 2017'deki Karadağ genişlemesi, AB'nin güvenliği ve pazar arayışı ile kesişiyordu. Bu genişleme, başlangıçta Rusya’yı rahatsız etse de AlmanyaŞansölyesi Angela Merkel’in Rus lider Vladimir Putin’le geliştirdiği diyalog karşılıklı bağımlılık temelinde ilerliyordu.
Enerji ve hammadde kaynaklarını Almanya başta olmak üzere Avrupa’ya sevk eden Rusya’nın Çin’le olan ilişkisi ABD ve İngiltere’yi tedirgin etmeye başladı. Donald Trump döneminde başlayan ticaret savaşında, ABD’li şirketlerin Çin’deki üretimleri hedef alındı ve ticaret vergilerinde düzenlemeye gidilerek üretim içeri çekilmeye çalışıldı. Joe Biden döneminde ise Rusya merkeze alınarak Çin dolaylı yolla baskılanmaya başlandı. ABD dokümanlarında Çin'in 2035 ve 2040'ta ulaşacağı nokta tehlikeli görülüyor ve savunma harcamalarındaki artış tedirginlik yaratıyordu. Çin’i durdurmak ve Asya-Pasifik'te üstünlük elde etmek isteyen ABD, İngiltere ve Avustralya, 2021’de AUKUS askeri ittifakını kurdu.
Çin’in dünya enerji tüketiminin dörtte birine sahip olması ve Rusya-Ukrayna savaşıyla artan enerji ihtiyacı, ABD ve müttefiklerini enerji kaynaklarına odaklanmaya yöneltti. Rusya, Kazakistan, Hazar, İran ve Körfez gibi enerji havzaları dikkatle izleniyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte ABD’nin Avrupa’daki etkisi daha da arttı. NATO’nun Finlandiya, İsveç genişleme planı ise enerji savaşının gelecekte Kuzey Denizi’ne sıçrayacağına işaret ediyor.
Özetle, küresel siyasette Birleşmiş Milletler sisteminin etkisiz kaldığı bir dönemdeyiz. Bu sistemin 5’li güvenlik konseyi bölgesel iş birliklerini ve lokal organizasyonları zorunlu kılıyor. Enerji ihtiyacı, çatışma alanları, sınır problemleri, göç, terörizm gibi sorunlara lokal çözümler üretecek bölgesel dinamikler önem kazanıyor.
- Krizler ve fırsatlar karşısında Türkiye
Erdoğan, Suriye krizinde bölgesel iş birliklerinin etkili aktörü oldu. Soçi ve Astana süreçlerinde Rusya ve İran’la aynı masada yer aldı. Cenevre sürecindeki aksaklıklara rağmen Türkiye-Rusya-İran diyaloğu sürdü. Suriye krizi çözüme kavuşmasa da kontrol altına alındı ve terör örgütlerinin kanton planları engellendi. Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgelerin oluşturulması, insani yardım faaliyetlerinin yürütülmesi, hastane ve okulların açılması Türkiye’nin çatışma bölgelerinde istikrar sağlama potansiyelini bir kez daha kanıtlamış oldu.
Bugün Erdoğan’ın Rusya-Ukrayna savaşında Karadeniz’i çatışmasız bir alan olarak tutma politikası bölgenin kaderini etkiliyor. Montrö Anlaşması’nı harfiyen uygulayan Ankara, Karadeniz’de gerginliğe izin vermiyor. Bu tutum, tam bağımsız Türk dış politikasını ve Erdoğan liderliğini tarafsız gözlemcilerce saygın kılıyor. Rusya ve Ukrayna'da savaş devam ederken diplomasi trafiğini işleten Türkiye'nin, esir takası, insani yardım, tahıl koridoru gibi başlıklarda aktif rol alması dünya siyasetinde Erdoğan’ın yapıcı tutumunu öne çıkardı.
Rusya'ya uygulanan yaptırımlar Avrupa'nın doğalgaz ihtiyacını da gündeme getirdi. Türk Akımı ve TANAP hatlarının varlığı Türkiye'yi öne çıkardı. Avrupa'nın ihtiyacını karşılamak için Putin'in Türkiye üzerinden doğalgaz satış formülü çok boyutlu bir mesaj içeriyor. Enerji savaşlarında Türkiye'nin jeopolitik öneminin arttığı bir döneme tanık olacağız.
NATO’nun önemli bir gücü olan Türkiye’nin Rusya’dan S400 hava savunma sistemi alması ABD’yi rahatsız ederek Türkiye'yi kısmi yaptırımlara maruz bıraksa da bu süreç Türkiye’nin savunma sanayii yatırımlarını daha da artırdı. Türk şirketleri dünya sıralamasında ilk yüz içinde yedi şirketle yer aldı. Türkiye’nin savunma teknolojilerindeki üretimleri savaş paradigmasını değiştirdi. Libya, Karabağ ve Ukrayna’da kullanılan Türk savunma sistemleri terörle mücadelede Irak ve Suriye’deki harekatlarda önemli başarılar elde etti. Dünya savunma sanayii ihracat sıralamasında 11. sıraya yükselen Türkiye; ABD, Azerbaycan, Katar, BAE, Fas, Ukrayna, Polonya gibi birçok ülkeye yaptığı ihracatla hızla artan bir hacme ulaştı.
Biden döneminde ABD’nin Afganistan’dan çekilerek ülkeyi Taliban’a terk edişinin Körfez liderlerinde yarattığı ciddi güven bunalımına karşın, bölgesel güç olarak Türkiye’nin varlığı İran’a karşı caydırıcı bir unsur olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin PKK/YPG, DEAŞ gibi terör örgütleriyle uluslararası mücadele tecrübesi Orta Doğu’da istikrar arayan yeni Arap elitlerini Erdoğan’la uzlaşmaya sürüklüyor. Erdoğan’ın neo-realist ve pragmatik zemine oturan dış politikası yeni iş birliklerinin ve fırsatların kapısını aralıyor.
Öte yandan Mavi Vatan politikası özellikle Doğu Akdeniz'de deniz yetki alanlarıyla gündeme geldi. Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşma, kararlı tutumu EASTMED konsorsiyumunu başarısız kıldı. Yakın gelecekte Doğu Akdeniz’de Türkiye'siz bir formülün mümkün olmadığı görülecek ve Avrupa’yı besleyecek rotada Türkiye’nin doğalgaz alt yapısı öne çıkacaktır.
Avrupalı şirketlerin Çin’den ürün tedariğinde yaşadığı sorunlar Türkiye’nin imalat sanayiini de hareketlendirdi. Gıda, tekstil, cam sanayii, yedek parça, otomotiv, beyaz eşya gibi sektörler ivme kazandı. Türk sanayii desteklendiği takdirde enerji maliyeti yüksek bazı sektörlerde Türkiye üretim merkezi olacaktır.
- Erdoğan’ın kızıl elması
Erdoğan, Türkiye Yüzyılı vizyonunda Türk devlet geleneğini içselleştirmiş, küresel tehlikelere karşı hazırlıklı, fırsatları gören bir ufukla söylemini geniş kitlelere yayma gayretinde. Necmettin Erbakan’dan aldığı kalkınmacı ve muhafazakar motivasyonunu kurucu lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimci, dinamik perspektifiyle bütünleştirme yolunda. Türkiye muhafazakarlığını demokratik sisteme ve merkeze entegre eden Erdoğan, karşıtlarını da dönüştüren ve merkeze çeken bir kabiliyete sahip.
Erdoğan, Cumhuriyet’in 100. yılında "Devlet Baba"dan yorulmuş bütün toplumsal kesimlere, bilhassa darbe dönemlerinde ötekileştirilenlere "Devlet Ana"yı vaat ediyor. Geniş mutabakat zemini ve toplumsal uzlaşıyı sağlamak için Cumhur İttifakı’na giden sürecin ve bölgesel krizlerin anlaşılması için gayret gösteriyor.
Erdoğan, Türk dış politikasının barışçıl, realist, uluslararası meşruiyeti merkeze alan, bölgesel ve küresel iş birliklerini önemseyen çizgisinin yanı sıra Türk ve İslam dünyasını etkileyen, öncü, merkez ülke misyonunu hedefliyor. Türkiye Yüzyılı, Türk Devletler Teşkilatı, dünya Müslümanları ve tüm mazlum halklar için adil ve yaşanabilir bir düzen vizyonunun özetidir.
[Dr. Mehmet Yalçın Yılmaz İstanbul Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Enstitüsü öğretim üyesidir]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansı'nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Ülkede eylülde aylık bazda yurt içi siparişler yüzde 0,5 artarken, yabancı siparişler yüzde 7 geriledi.
BERLİN (AA) - Almanya'da fabrika siparişleri, yabancı müşterilerin önemli ölçüde daha az sipariş vermesinin etkisiyle eylülde yüzde 4 azaldı.
Almanya Federal İstatistik Ofisi'nin (Destatis) açıkladığı geçici verilere göre, ülkede üretilen ürünler için siparişler, eylülde bir önceki aya kıyasla yüzde 4 düşüş kaydetti.
Fabrika siparişlerine ilişkin piyasa beklentisi, aylık bazda yüzde 0,5 azalması yönündeydi. Siparişler, Eylül 2021'e göre ise yüzde 10,8 azaldı.
Ağustos ayına ilişkin söz konusu veri yukarı yönlü revize edilerek yüzde 2,4 düşüşten yüzde 3 artış olarak güncellendi.
Almanya'da eylülde aylık bazda yurt içi siparişler yüzde 0,5 artarken, yabancı siparişler yüzde 7 düştü. Söz konusu dönemde Avro Bölgesi'nden yeni siparişler ağustos ayına göre yüzde 6,3 ve diğer ülkelerden Almanya'ya gelen siparişler yüzde 8 azaldı.
Ülkede eylülde ara malı üreticilerinin siparişleri aylık bazda yüzde 3,5 ve sermaye malı siparişleri de yüzde 6 düşüş gösterdi. Tüketim malı üreticilerinin siparişleri ise yüzde 7,2 arttı.
Almanya Ekonomi ve Enerji Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, sanayide görünümün, tüketicileri giderek daha fazla etkileyen yüksek enerji fiyatları ışığında karamsar olmaya devam ettiği belirtildi.
Açıklamada, “Üçüncü çeyrekte gayri safi yurtiçi hasılanın şaşırtıcı derecede olumlu gelişiminin ardından, zayıf bir dördüncü çeyrek görünüyor.” ifadelerine yer verildi.
Soğuyan küresel ekonomi, malzeme sıkıntısı ve özellikle enerji krizi şu anda Alman imalat sektörünü etkiliyor.
Almanya Sanayi ve Ticaret Odası (DIHK) tarafından yapılan bir ankette, Alman şirketlerinin yaklaşık yüzde 82'sinin "enerji ve ham madde fiyatlarını" işleri için bir risk olarak gördüğü ortaya konulmuştu.
Almanya, Moskova'nın Kuzey Akım 1 doğal gaz boru hattı üzerinden gaz akışını durdurma kararının tetiklediği sarmal bir enerji kriziyle karşı karşıya.
Bölgede savaşa ilişkin endişeler enerji kaynakları üzerinde baskı oluşturmaya devam ederken, Alman hükümeti de bu kış sanayinin çarklarının dönmesi, ışıkların açık, evlerin sıcak kalmasını sağlamak için çabalıyor.
Ekonomistlere göre, enerjideki yüksek fiyatlar, tüketicilerin satın alma gücünün düşmesine ve üretimin birçok şirket için karsız hale gelmesine neden oluyor.
Alman hükümeti, GSYH’nin bu yıl yüzde 1,4 genişlemesini, gelecek yıl yüzde 0,4 küçülmesini bekliyor.
BERLİN (AA) - Alman Hükümet Sözcü Yardımcısı Wolfgang Büchner, iklim değişikliğine dikkati çekmek için ülkede çeşitli eylemlerde bulunan aktivistlere yasalara uyma çağrısında bulundu.
Büchner, Berlin’de düzenlediği basın toplantısında, iklimin korunmasının Alman hükümeti için de önemli bir konu olduğunu ve etkili iklimi koruma politikası uygulamak istediklerini belirterek, koalisyon protokolünde bu bağlamda hedeflerin yer aldığını söyledi.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un her türlü demokratik faaliyeti desteklediğini, bunu iklim protestoları bağlamında da vurguladığını ifade eden Büchner, “Şimdi, özellikle bu hafta gördüğümüz protesto biçimi etkili ve yapıcı değil." dedi.
Büchner, Scholz’un eylemlerin başkalarını tehlikeye atmaması gerektiğini de söylediğini hatırlatarak, “Hepimiz için çok önemli olan iklimi korumaya ilişkin talep ve faaliyetler bizi toplum olarak birleştirmeli ve yasalarımızın çerçevesinin dışına çıkmamalıdır.” ifadesini kullandı.
Almaya İçişleri Bakanı Nancy Faeser de eylemleri eleştirerek, “Bu aktivistler kendilerini yasaların üzerinde konumlandırıyor ve iklim korumasının önemli amacına fayda sağlamayan ancak önemli ölçüde zarar veren yöntemlere başvuruyor." açıklamasında bulunmuştu.
Almanya'da "Son kuşak" (Letzte Generation) adlı çevreci grup iklim değişikliğine dikkati çekmek amacıyla ülkenin çeşitli kentlerinde ellerini caddelere yapıştırarak trafikte araç kuyruklarının oluşmasına neden oluyor. Aktivistler son dönemde de müzelerde sergilenen eserlere ellerini yapıştırmış, tablolara domates çorbası ve patates püresi fırlatmıştı.
ASTANA (AA) - Kazakistan ile Türkmenistan arasında ticaret, enerji, ulaştırma, tarım, uzay, sanayi, kültür ve eğitim alanlarında iş birliğini kapsayan 14 anlaşmaya imza atıldı.
Kazakistan’a ilk kez resmi ziyaret gerçekleştiren Türkmenistan Cumhurbaşkanı Serdar Berdimuhamedov, başkent Astana’daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı Akorda’da Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev tarafından resmi törenle karşılandı.
Tokayev ve Berdimuhamedov, baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev, burada yaptığı konuşmada, Türkmenistan’ın kendileriyle kültür, dil, din ve gelenekleriyle yakın olduğunu belirterek, “Halklarımız ortak Türk köklerine sahip. Bu değerler bizim temel zenginliğimizdir. Bizim ortak görevimiz kardeşlik ilişkilerini güçlendirmek.” dedi.
Tokayev, bugün görüşmelerde iki taraf için de önemli anlaşmalara varıldığını kaydederek “Ortak bildiri imzalandı. Bir dizi önemli anlaşmalar yapıldı. Kazak-Türkmen ilişkilerinin stratejik doğasını bir kez daha teyit ettik.” diye konuştu.
Geçen yıl Kazakistan ile Türkmenistan arasındaki ticaret hacminin iki kat büyüyerek 250 milyon dolara ulaştığını aktaran Tokayev, Türkmen mevkidaşıyla bu rakamı 1 milyar dolara çıkarma konusunda anlaştıklarını bildirdi.
Berdimuhamedov da görüşmelerin açık ve karşılıklı güven çerçevesinde geçtiğini belirterek, “Enerji güvenliği, uluslararası ulaşım ve transitin geliştirilmesi, çevre sorunu gibi küresel gündemin önemli alanlarındaki çabalarımızı koordine etmeye devam edeceğiz.” değerlendirmesini yaptı.
Türkmen lider, yakın dönemde Tokayev’i Aşkabat’a resmi ziyaret gerçekleştirmeye davet etti.
Tokayev ve Berdimuhamedov, daha sonra ortak bildiriyi imzaladı.
Bildiride, iyi komşuluk ve kardeşlik bağlarına dayalı Kazakistan ile Türkmenistan’ın ilişkilerinin somut bir düzeye çıkarılması yönünde mutabık kaldıkları kaydedildi.
Bunun yanı sıra iki ülkenin ilgili yetkilileri arasında ticaret, enerji, ulaştırma, tarım, uzay, sanayi, kültür ve eğitim alanlarında iş birliğini kapsayan 14 anlaşma imzalandı.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından yurt dışında yaşayan vatandaşlar, soydaş ve akraba topluluklar ile ülkemizde öğrenim gören uluslararası öğrencilere yönelik görev ve hizmetleri yurt içinde daha etkin daha hızlı ve eş güdümlü bir şekilde gerçekleştirmek üzere tesis edilen “YTB Edirne Koordinasyon Ofisi”in açılışı yapıldı.
Edirne Koordinasyon Ofisi'nin faaliyetleri düzenlenen programla anlatıldı. Açılış etkinliğine; Edirne Valisi Hüseyin Kürşat Kırbıyık, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi Aylin Sekizkök, İskeçe Seçilmiş Müftüsü Mustafa Trampa, Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı ve AK Parti Edirne Milletvekili Fatma Aksal, Batı Trakya'dan sivil toplum kuruluşu temsilcileri, kurum müdürleri, siyasi parti temsilcileri, Edirne'de öğrenim gören uluslararası öğrenciler, Balkan ülkelerinden dernek temsilcileri ve çok sayıda davetli katıldı.
Program kapsamında düzenlenen yemek etkinliğinde konuşan YTB Başkanı Abdullah Eren Edirne'de ofis açarak önemli bir eksikliği giderdiklerine dikkat çekti. Açılan ofisle Balkan coğrafyasına daha yakın olduklarının altını çizen Eren, “Balkanlara özel projelerimizi buradan koordine etmeye devam edeceğiz ve Edirne'deki uluslararası öğrencilerimize yönelik, kendi imkanlarıyla gelenler de dahil uluslararası öğrenci akademileri yapacağız.” dedi.
YTB’nin yaptığı faaliyetlerle Balkanlar ile Türkiye'yi birbirine bağladığına dikkat çeken Eren, “Küresel siyasetin uluslararası konjonktüründe Türkiye yapmış olduğu çalışmalarla sadece Türkiye için değil yakın coğrafya için de bir istikrar unsurudur. Bunun da en başında Balkan ülkeleri geliyor” dedi.
YTB'nin ortaya çıkışının büyük bir stratejinin parçası olduğunu bildiren Eren şunları kaydetti: “Devletimiz son 20 yılda Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı ve cumhurbaşkanlığı döneminde dış politikada bir paradigma değişimine, kültürel ve eğitim diplomasisi anlamında bir atılıma yöneldi. Bu süreç içerisinde devlet olarak da devletin ilgili kurumları olarak da bizler öğrendik, neyi öğrendik? Küresel bir aktör olabilmek için belli alanları da boş bırakmamamız gerektiğini görmüş olduk. Bunların başında, YTB açısından baktığınızda yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız geliyor. Biz kurum olarak, bizlere çizilen, sayın Cumhurbaşkanımızın çizdiği misyon doğrultusunda; 'nerede bir vatandaşımız varsa oradayız' şiarıyla çalışmaya gayret ediyoruz. Yurtdışındaki vatandaşlarımızı yalnız bırakmamaya gayret ediyoruz, insan odaklı bir yaklaşım içerisinde onların yanında olduğumuzu belirtmeye çalışıyoruz”
Edirne Valisi Hüseyin Kürşat Kırbıyık ise Edirne'nin çeşitli kültürlerin bir arada yaşadığı kıymetli bir şehir olduğunu söyledi. Trakya Üniversitesinde gönül coğrafyasından öğrencilerin eğitim aldığını bildiren Kırbıyık, “İnşallah sizleri öğrencilik hayatınız boyunca bu kadim şehirde en iyi koşullarda ağırlayıp, en iyi koşullarda üniversitemizde eğitim verip mezun etmeyi ümit ediyoruz.” dedi.
Edirne'de YTB'nin bir ofisinin açılmasının önemine işaret eden Kırbıyık, “Sizden gelecek her türlü talebe açık olacak bir ofis olacak. Sizin burayı etkin kullanmanız, yoğun kullanmanız, her türlü sosyal, kültürel ve diğer faaliyetler için bir arada bulunmanız bizi mutlu edecektir.” diye konuştu.
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı ve AK Parti Edirne Milletvekili Fatma Aksal da Edirne'nin Balkanlar için hala payitaht olduğunu vurguladı.
Edirne'de YTB ofisinin açılmasının çok kıymetli olduğunu belirten Aksal, “Çok kıymetli öğrenci kardeşlerimize de yeni bir mekan, yeni bir ev kazandırmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Üç Şerefeli Cami'nin gölgesinde, Fatih Sultan Mehmet Han'ın eğitim gördüğü medresenin yakınında inşallah daha büyük başarılara imza atarsınız.” dedi.
Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi Aylin Sekizkök de YTB'nin Edirne’de bir ofis açmasını önemsediklerini belirtti. Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu da üniversite olarak gönül coğrafyasından gelen öğrencileri bağırlarına bastıklarını söyledi.
Son yılların en büyük sel felaketini yaşayan Pakistan halkının yaralarını Türkiye’de eğitim alan Pakistanlı Türkiye Mezunları sarıyor. Pakistan Türkiye Mezunlar Derneği (TULIP) ülke çapında yardım faaliyetlerinde bulunarak ihtiyaç sahiplerine sıcak yemek dağıtıyor.
Son yılların en büyük sel felaketi ile karşı karşıya kalan Pakistan büyük bir yıkım ile mücadele ediyor. Yoğun bir şekilde görülen muson yağmurlarının ardından ülkenin üçte biri sel sularına teslim olurken milyonlarca kişi ise evsiz kalmış durumda. Türkiye’de eğitim alarak ülkelerinde farklı sektörlerde çalışmalar yürüten Pakistanlıların kurmuş oldukları Pakistan Türkiye Mezunlar Derneği (TULIP) de bu yaşanan afet durumuna sesiz kalmadı ve harekete geçti. Her fırsatta ülkede çeşitli yardım faaliyetleri yürüten dernek, selden dolayı mağdur olan ihtiyaç sahiplerinin de yardımına koşuyor. Pakistanlı Türkiye Mezunları adeta seferber oldu ve mağdurların ihtiyaçlarını karşılamak için ülke çapında acil durum etti. Öncelikle ihtiyaç sahiplerine sıcak yemek ulaştıran Türkiye Mezunları ülke genelinde faaliyetlerini sürdürüyor ve afetzedelere yardım eli uzatıyor.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB) koordinasyonunda yürütülen Türkiye Bursları ile uzun yıllardır dünyanın dört bir yanından gelen uluslararası öğrencileri ağırlayan Türkiye, Pakistanlı öğrenciler için de bir cazibe merkezi. Geçmişten beri Pakistanlı öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği Türkiye Burslarına 1992-2022 yılları arasında Pakistan’dan toplamda 95 bin 891 başvuru yapıldı. Değerlendirmeler sonucunda başarılı bin 371 öğrenciye burs sağlandı. Kendi imkânlarıyla okuyanlar dâhil eğitimlerini tamamlayarak ülkelerinde başarılı çalışmalara imza atan Pakistan kökenli mezun sayısı ise bin 547.
26 Kasım 2020 tarihinde İslamabad’da kurulan Pakistan Türkiye Mezunları Derneği ise en aktif mezun dernekleri arasında yer alıyor. Dernek şimdiye kadar, Türkiye mezunlarının bir araya getirilmesi ve Türkiye-Pakistan ticaret hacminin arttırılmasına yönelik 3 adet proje hayata geçirdi.
Toplamda ise dünyanın dört bir yanında 34 farklı Türkiye Mezunu Derneği bulunuyor.
Es wird oft bemängelt, dass die Ärmsten und Bedürftigsten in unserer
Gesellschaft keine Stimme hätten. Um in diesem schwer akzeptablen Bild
zu bleiben: Dies war am Freitagabend im Congress Centrum Würzburg
definitiv nicht der Fall! „The Voice“ war einer der vielen Spitznamen
Frank Sinatras und unter „Dr. Swing“ ist der Entertainer Tom Gaebel
bekannt. Diese beiden Größen fanden nun für den guten Zweck zusammen.
Beim Benefizkonzert „MY WAY – a tribute to Frank Sinatra“ zugunsten der
Würzburger Tafel schmetterte der aus Funk und Fernsehgarten bekannte
Sänger einige der größten Big-Band-Hymnen und verlieh der Bitte um
eine Spende für die Würzburger Lebensmittelabgabe virtuos sehr viel
Nachdruck. Die Tafel wird auch in Würzburg seit Jahren von immer mehr
Menschen angesteuert, weil das Geld sonst nicht bis zum Monatsende
reicht.
„Wir bitten für die Tafel“, variierte Oberbürgermeister Christian
Schuchardt am Ende eines großen Jazz-Abends den Spruch „Wir bitten zu
Tisch!“ und machte damit deutlich, dass die fast 1000 Tafeln in
Deutschland nicht weniger tun als täglich Menschen dabei zu helfen,
etwas Gesundes, Abwechslungsreiches und Günstiges auf den Tisch zu
zaubern. Diese beeindruckende Kombination aus Ehrenamt und gekonnter
Logistik, erfuhr an diesem Abend die Unterstützung der
Sparkassen-Stiftung. Diese hatte die Gage für den Star des Abends
übernommen und damit den außergewöhnlichen Spendenanreiz geschaffen.
Dieses Benefizkonzert hatte einen besonderen Gastgeber-Kreis:
Altbürgermeister Dr. Adolf Bauer, Oberbürgermeisterin a. D. Dr. Pia
Beckmann, Bürgermeister Martin Heilig, Bürgermeisterin Judith Jörg,
Oberbürgermeister a. D. Georg Rosenthal, Altbürgermeisterin Marion
Schäfer-Blake, Oberbürgermeister Christian Schuchardt und
Altoberbürgermeister Hans-Jürgen Weber unterstützen gemeinsam das
Anliegen, für eine Institution zu werben, die in Zeiten von Corona-Krise
und Ukraine-Krieg nicht nur von den Bedürftigen direkt stark nachgefragt
ist. Es ist auch eine wachsende Herausforderung, den Unterstützerkreis
zu halten. Auch jeder gespendete Euro kann nur einmal ausgegeben werden,
viele wichtige und hochaktuelle Hilfsprojekte stehen derzeit in
Konkurrenz - vor Ort und überregional.
Tom Gaebels Stimme ist charismatisch und kraftvoll, doch für den
richtigen Sinatra-Sound brauchte es noch einige UnterstützerInnen mehr:
Generalmusikdirektor Enrico Calesso dirigierte an diesem Abend gleich
zwei vielköpfige Klangkörper: das Philharmonische Orchester Würzburg
sowie die Big Band Würzburg! e.V. Die MusikerInnen begeisterten mit
einer großen musikalischen Bandbreite. Sanfte Easy-Listening-Melodien
erklangen genauso wie die kraftvollen Einsätze zum Brustton der
Überzeugung, der so viele Sinatra-Evergreens auszeichnet.
Rund 600 Gäste waren der Einladung in den Franconia Saal gefolgt oder
hatten bei einer städtischen Verlosung das Glück auf ihrer Seite.
Johannes Engels eröffnete den Konzertabend, der auch die Herzen für die
soziale Institution in der Weißenburgstraße öffnen sollte. Für Engels
war der Abend mit Tom Gaebel auch eine wunderbare Chance für das
Philharmonische Orchester unter Beweis zu stellen, dass sie sich nicht
nur in der Welt der Opern und Symphonien zu Hause fühlen. Die Big Band
Würzburg könne zudem viele Klangfarben und Solisten ergänzen, denen
auch Gaebel später im Konzert immer wieder einen verdienten Extraapplaus
zukommen ließ. Auf dem Programm standen über 20 Arrangements von Nelson
Riddle, Quincy Jones, Bert Kaempfert und weiteren Stars der goldenen
Swing-Dekaden. Nicht im Programmheft stand das „Happy Birthday“ für den
überraschten Generalmusikdirektor, der sich mit dem außergewöhnlichen
Abend selbst ein einmaliges Geburtstagsgeschenk „eingepackt“ hatte.
Welchen Betrag dieser Abend einbrachte, ist aktuell noch nicht
ausgezählt, noch kann man per Überweisung die Spendensumme
„aufrunden“.
IBAN: DE92 7905 0000 0042 0000 67, BIC: BYLADEM1SWU, Verwendungszweck:
„0.0000.1780 meisterkonzert – Spende für Tafel Würzburg“
BRÜKSEL (AA) - NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a Ukrayna'nın tahılının Karadeniz'den güvenli geçişi için müzakere edilmesiyle ilgili takdirlerini ilettiği bildirildi.
Stoltenberg'in Türkiye ziyareti hakkında NATO'dan yapılan açıklamada, Stoltenberg'in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İstanbul'daki görüşmesinde Ukrayna'daki savaşın ele alındığı belirtildi.
Açıklamada, "Genel Sekreter Stoltenberg, Ukrayna'nın tahılının Karadeniz'den güvenli şekilde geçişi konusunda müzakere etmesi nedeniyle Türkiye'ye ve bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan'a takdirlerini sundu." ifadesi yer aldı.
Stoltenberg'in anlaşmanın devamından duyduğu memnuniyeti dile getirdiği, ayrıca Türkiye'nin savaş esirlerinin değişimi için Rusya ile Ukrayna arasındaki arabuluculuğunu ve Türkiye'nin Ukrayna'nın kendini savunmasına verdiği desteği takdirle karşıladığı belirtildi.
Açıklamada, İsveç ve Finlandiya'nın NATO katılımlarının sonuçlandırılmasının da görüşüldüğü, iki ülkenin Türkiye imzaladıkları üçlü muhtırayı uygulamaya koymak üzere attığı somut adımları Stoltenberg'in memnuniyetle karşıladığı kaydedildi.
Stoltenberg'in Finlandiya ve İsveç'in üyeliklerinin NATO'yu daha güçlü yapacağını ilettiği belirtildi.
Genel Sekreter'in ayrıca Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Türkiye'nin NATO güvenliğine katkılarını, Ege'deki durumu, terörle mücadeleyi, Ukrayna'ya desteği ve Finlandiya ile İsveç'in NATO üyeliklerini ele aldıkları bildirildi.
Açıklamaya göre Stoltenberg, NATO'nun ortak güvenliğine katkıları ve terörle mücadeledeki rolü nedeniyle Türkiye'ye teşekkür etti.
Açıklamada, Stoltenberg'in Çavuşoğlu ile ortak basın toplantısında Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliklerinin önemine dair sözlerine yer verildi.
Genel Sekreter Stoltenberg'in ayrıca Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile Çanakkale'de Şehitler Abidesi ve tarihi Gelibolu Yarımadası'nı ziyaret ettiği de açıklamada paylaşıldı.
MOSKOVA (AA) - Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ilhak edilen Ukrayna'nın Herson bölgesindeki sivillerin tehlikeli alanlardan çıkarılması gerektiğini söyledi.
Putin, Rusya'da kutlanan Ulusal Birlik Günü dolayısıyla gençlerle bir araya gelerek, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Rusya'nın ilhak ettiği Ukrayna'nın Herson bölgesinde çatışmaların sürdüğüne işaret eden Putin, "Herson'da yaşayanların tehlikeli alanlardan çıkarılması gerekiyor. Çünkü sivil halk bombardımana, herhangi bir saldırıya, askeri operasyonlarla ilgili diğer eylemlere maruz kalmamalıdır." dedi.
Ülkede, daha önce kısmi seferberliğin de ilan edildiğine dikkati çeken Putin, "Orduya çağrılan kişi sayısı 318 bin. Neden 318 bin? Çünkü gönüllüler orduya katılıyor. Gönüllü sayısı azalmıyor." diye konuştu.
Putin, bunların 49 bininin orduda bulunduğunu ve askeri görevlerini yerine getirdiğini, diğerlerinin ise askeri eğitim gördüğünü aktardı.
Rusya Devlet Başkanı Putin, 21 Eylül'de kısmi seferberlik ilan etmişti. Savunma Bakanı Sergey Şoygu da 28 Ekim'de ülkedeki askeri kısmi seferberlik etkinliklerinin sona erdiğini ve orduya toplam 300 bin vatandaşın çağrıldığını bildirmişti.
- Bazı ağır suç işleyenler, seferberlik kapsamında orduya çağrılabilecek
Rusya Devlet Başkanı Putin'in imzaladığı Devlet Yasa Bilgi Sistemi'nde yayımlanan yasaya göre, orduya katılan gönüllüler, askerler için verilen sosyal garanti ve yapılan ödemelere tabi olacak.
Ayrıca, Putin, belirli ağır suçlar işleyen ve cezasını çeken vatandaşların, seferberlik kapsamında orduya çağrılabilmesine izin veren yasayı imzaladı.
Vladimir Putin, Rusya Silahlı Kuvvetlerine savaşta destek çıkan gönüllü oluşumların statüsünü belirleyen yasayı da imzaladı. Söz konusu yasaya göre, bu oluşumlarda yer alan vatandaşlar, sözleşmeli askeri personel statüsüne dahil edilecek.
Putin'in imzaladığı başka bir yasayla da bazı devlet sektöründe çalışanların yaş sınırı 65'ten 70'e kadar çıkartıldı.