Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Almanya’daki Türk iş dünyasının önemli isimlerinden ve DTU - Türk Alman İş Adamları Derneği’nin efsanevi başkanı Osman Çat, Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Merkezi KONAD’a bir ziyarette bulunarak çalışmalar hakkında bilgi aldı.
Başkan Sait Özcan tarafından 2024 yılı çalışmaları hakkında detaylı bir şekilde bilgilendirildi. 2025 yılı planlamalarını danışmanlar ve proje yöneticileri ile birlikte Ocak ayı ortalarında kesinleştirerek kamuoyu ile paylaşacaklarını belirten KONAD Başkanı Sait Özcan, “Bir millet düşünen beyinleri ile vardır. Geçmiş dönemlerde Başkan Osman Çat’ın yaptığı çalışmaları yakından tanıyan biriyim. Mesleki kariyerinin en üstüne çıkarak ciddi bir bilgi ve tecrübe birikimini Türk milletine ve insanlığa hediye olarak bırakmıştır. Ancak bazı mihrak ve odakların bu başarıya engel olarak bir şekilde piyasadan silmek istediklerini görüyoruz. Garip olan ise mesleki çevrelerin kara nakliyatı alanında hem bilgi almak için, hem de sorunlara çözüm ararken yine Osman Çat’a gelmeleridir. Almanya Türklerinin karşılaştığı durumları net bir şekilde görüyoruz” şeklinde konuştu.
DTU Kurucu Başkanı, TITAB Kurucusu ve Avrupalı Türklerin kara nakliyecisi Osman Çat ise KONAD ziyaretinde, “Millet olarak kurumsallaşmaya maalesef çok geriden başladık. Sayın Sait Özcan Bey’in siyasette çok önemli yerlere gelerek hangi mücadeleleri verdiğini biliyorum. Sadece KONAD Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Merkezi’nde yaptığı çalışmalar bile kendisinin Türk milletine önemli bir hizmetidir. Burada yapılan görüşmeler, sorunlara getirilen çözüm önerileri ve Türk toplumunun daha güçlü olması adına yapılan çalışmalar son derece değerlidir. 2024 yılında Sayın Özcan’ı medyadan takip ederek ciddi çalışmalarına şahit oldum. KONAD’ın genel çalışmaları itibariyle Türkiye, Almanya ve Avrupa üçgenindeki faaliyetleri harika araştırma ve fizibilite raporlarıdır. Özellikle yaklaşan Almanya seçimleri ile ilgili değerlendirmeleri mükemmel öngörü ve tespitlere dayanmaktadır. Sait Bey’i ve KONAD çalışanlarını bu özverili gayretleri için tebrik ediyorum” dedi.
Bilindiği gibi KONAD, 2025 Almanya seçimleri ile ilgili bir dizi öngörü ve tespit raporları hazırlıyor.
Ukrayna’da devam eden savaş, sadece bölgeyi değil, tüm Avrupa’yı derinden etkileyen ekonomik, siyasi ve sosyal bir kriz doğurdu. Almanya, Avrupa’nın en büyük ekonomisi olarak bu krizden büyük ölçüde etkilendi. Ancak Ukrayna’ya barışın gelmesi durumunda, Almanya için pek çok ekonomik fırsat ve olumlu gelişme ortaya çıkabilir. Bu yazıda, Ukrayna’da barışın Almanya ekonomisine olası katkılarını ele alıyoruz.
Enerji Krizinin Hafiflemesi
Rusya-Ukrayna savaşı, Almanya’nın enerji politikalarını ve enerji piyasalarını ciddi şekilde etkiledi. Özellikle Rusya’dan doğalgaz ithalatının kesilmesi, enerji fiyatlarında büyük bir artışa neden oldu ve Almanya’nın enerji arz güvenliğini tehdit etti. Ukrayna’ya barışın gelmesi, enerji piyasalarının istikrar kazanmasını sağlayabilir.
Rusya ve Avrupa arasındaki enerji koridorlarının yeniden işler hale gelmesi, enerji fiyatlarının düşmesine ve Almanya’da üretim maliyetlerinin azalmasına yol açacaktır. Ayrıca, Almanya’nın yenilenebilir enerjiye geçiş stratejileri, barış ortamında daha kolay uygulanabilir hale gelebilir.
Ticaretin canlanması
Savaş, Ukrayna ve komşu ülkelerle olan ticareti önemli ölçüde sekteye uğrattı. Almanya, Avrupa’nın en büyük ihracatçısı olarak Ukrayna’ya barışın gelmesiyle bu bölgedeki ticari bağlarını güçlendirme fırsatı bulacaktır. Özellikle tarım, otomotiv ve teknoloji sektörlerinde Ukrayna, Almanya için büyük bir pazar potansiyeline sahiptir.
Ukrayna’nın yeniden inşası sürecinde Almanya’nın altyapı, makine ve enerji teknolojileri alanındaki güçlü firmaları önemli rol oynayabilir. Bu durum, Alman şirketlerine yeni iş fırsatları sunarken, ihracat gelirlerini artıracaktır.
Tedarik zincirlerinin iyileşmesi
Savaş nedeniyle tedarik zincirlerinde ciddi kesintiler yaşandı. Özellikle tahıl, çelik ve bazı ham madde tedarikinde Ukrayna’nın kilit rol oynaması, bu süreçte Avrupa ekonomilerini zor durumda bıraktı. Barış ortamı, Ukrayna’nın üretim kapasitesinin yeniden devreye girmesini sağlayacak ve tedarik zincirlerindeki aksaklıkları giderecektir.
Bu gelişme, Almanya’daki sanayi ve tarım sektörlerinin maliyetlerini düşürerek, daha rekabetçi bir üretim ortamı yaratacaktır. Ayrıca, daha istikrarlı bir tedarik zinciri, Almanya’daki enflasyonist baskıların azalmasına da katkıda bulunabilir.
Yatırımlar ve yeniden inşa süreci
Ukrayna’nın savaş sonrası yeniden inşası, Avrupa’nın Marshall Planı benzeri bir ekonomik iş birliği gerektirecektir. Almanya, finansal gücü ve teknolojik kapasitesiyle bu sürecin lider ülkesi olmaya adaydır. Ukrayna’da altyapı projeleri, enerji santralleri ve konut projelerinde Alman firmalarının aktif rol alması beklenebilir.
Bu tür projeler, Almanya’daki inşaat ve mühendislik sektörlerine yeni iş fırsatları yaratacak ve ekonomik büyümeye doğrudan katkıda bulunacaktır. Ayrıca, Alman bankalarının bu projelere kredi sağlaması, finans sektörünün de bu süreçten kazançlı çıkmasını sağlayabilir.
Avrupa Birliği’nin güçlenmesi
Ukrayna’ya barışın gelmesi, Avrupa Birliği’nin ekonomik ve siyasi birliğini güçlendirebilir. Ukrayna’nın AB’ye üyelik sürecinin hızlanması, Almanya için yeni ekonomik ortaklıkların ve fırsatların kapısını açabilir. Daha entegre bir Avrupa, Almanya’nın liderlik rolünü pekiştirirken, AB’nin ekonomik büyümesine de ivme kazandıracaktır.
Bütün bu bilgiler sonrası sonuç olarak Ukrayna’ya barışın gelmesi, Almanya için sadece insani bir umut değil, aynı zamanda ekonomik bir kalkınma fırsatıdır. Enerji maliyetlerinin azalması, ticaretin yeniden canlanması, tedarik zincirlerinin istikrara kavuşması ve yeniden inşa projeleri, Almanya ekonomisine uzun vadeli faydalar sağlayacaktır. Barış, sadece Ukrayna ve bölge için değil, Almanya’nın ekonomik geleceği için de kritik öneme sahiptir.
Bildunterschrift: Zwei Mitarbeiterinnen von Islamic Relief in Port Sudan zeigen heute ihre Solidarität für ihre humanitären Kolleginnen und Kollegen. Im Sudan wurden seit Ausbruchs des Konflikts 37 humanitäre Helfende getötet.
Köln, 19. August 2024 - Die Zahl der tödlichen Angriffe auf Mitarbeitende von Hilfsorganisationen ist auf ein Rekordniveau gestiegen und bleibt ungestraft, warnt Islamic Relief zum heutigen Welttag der humanitären Hilfe. Neue Daten von letzter Woche zeigen, dass die Zahl der tödlichen Angriffe auf Personal humanitärer Organisationen in den letzten 20 Jahren um 400 Prozent zugenommen hat - 280 Tote im Jahr 2023 im Vergleich zu 56 Toten im Jahr 2004. Die Zahl von 2023 ist fast doppelt so hoch wie in jedem anderen Jahr der letzten zwei Jahrzehnte. Im Jahr 2024 sind bereits mindestens 176 hilfeleistende Menschen getötet worden, mehr als die Hälfte von ihnen in Gaza, das nun als tödlichster Ort für humanitäre Mitarbeitende gilt.
Seit Anfang 2023 wurden in 33 Ländern mindestens 456 Mitarbeitende von Hilfsorganisationen getötet, wobei das vergangene Jahr das tödlichste darstellt und dieses Jahr mit der gleichen Rate weitergeht. Weitere 472 Helferinnen und Helfer wurden im gleichen Zeitraum verwundet oder entführt.
Allein in Gaza wurden seit Anfang Oktober 2023 mindestens 286 Mitarbeitende von Hilfsorganisationen - fast ausschließlich Palästinenserinnen und Palästinenser - getötet. Der Gazastreifen zählt derzeit zum tödlichsten Ort der Welt für humanitäre Hilfeleistende, da Krankenhäuser, Krankenwagen, Schulen, Unterkünfte, Hilfskonvois, Büros und andere zivile Infrastrukturen angegriffen und zerstört werden.
Auch in anderen Ländern werden Mitarbeitende humanitärer Organisationen häufig angegriffen, wobei der Sudan und der Südsudan die nächsttödlichsten Orte für humanitäre Hilfeleistende sind. Im Sudan wurden seit Ausbruch des Krieges im April 2023 mindestens 37 Mitarbeitende von Hilfsorganisationen getötet, Dutzende von ihnen wurden angegriffen und über 120 Büros und Lagerhäuser von bewaffneten Gruppen geplündert.
Angriffe auf Mitarbeitende humanitärer Organisationen verstoßen gegen Völkerrecht
Angesichts der Rekordzahl von Menschen, die weltweit auf humanitäre Hilfe angewiesen sind, haben die zunehmenden Angriffe auf Mitarbeitende von Hilfsorganisationen eine katastrophale Wirkung auf die am meisten gefährdeten Menschen der Welt.
Angriffe auf Mitarbeitende humanitärer Organisationen - und deren Räumlichkeiten und Vermögenswerte - verstoßen gegen das Völkerrecht. Dennoch werden diese Gesetze zunehmend missachtet und die Angreifenden nicht zur Rechenschaft gezogen.
UN-Resolution 2730 des UN-Sicherheitsrats: Verstärkter Schutz für humanitäre Akteure
Islamic Relief fordert die UN-Mitgliedsstaaten auf, ihre Bemühungen zum Schutz von Mitarbeitenden humanitärer Organisationen, Vermögenswerten und Räumlichkeiten zu verstärken - wie in der im Mai dieses Jahres verabschiedeten Resolution 2730 des UN-Sicherheitsrats gefordert - und die Täter für Verstöße zur Rechenschaft zu ziehen.
Es muss mehr getan werden, um lokale Mitarbeitende von Hilfsorganisationen zu schützen. Während Angriffe auf internationale Mitarbeitende von Hilfsorganisationen - wie die Tötung von Mitarbeitenden der World Central Kitchen in Gaza im April - für Schlagzeilen sorgten und weltweit verurteilt wurden, handelt es sich bei den meisten getöteten und angegriffenen Mitarbeitenden von Hilfsorganisationen um nationale Mitarbeitende, die nur einen Bruchteil der Aufmerksamkeit erhalten.
Ein Helfer von Islamic Relief im Gazastreifen, dessen Name zu seinem Schutz nicht genannt wird, sagt: "Wir können jeden Moment die nächsten Opfer sein. Wir gehen jeden Tag zur Arbeit, lassen unsere Kinder und Familien zurück und riskieren unser Leben, um gefährdeten Menschen beim Überleben zu helfen. Wir versuchen unser Bestes, um zu helfen, obwohl das Ökosystem um uns herum kaum noch funktioniert. Aber jeder Tag könnte der letzte sein."
Son yıllarda ciddi anlamda yükselişe geçen Türk mutfağı, özellikle Nürnberg merkezli olarak bu yükselişini sürdürüyor.
Uzun yıllardır Nürnberg’in merkezi Plärrer’de Anadolu’nun nefis yemeklerini sunan Mevlana Restaurant, müşteri memnuniyetini daha da artırmak adına lezzet çeşitlerini genişletti. Yeni açılan Türk kahvesi ve çeşitli tatlıların sunulduğu mekanına ise Franken ve Konya’yı birleştiren FRANKonya adını verdi.
Birlik Gazetesi’ne açıklamalarda bulunan Mevlana Restaurant işletmecisi Ahmet Can şunları söyledi:
“Burası artık bizim için yeni vatan. Ancak kadim köklerimiz ve kültürel değerlerimiz, Anadolu’nun binlerce yıllık kültür deryasından geliyor. Ne Almanya’dan ne de Türkiye’den vazgeçebilen samimi insanlar olarak, geldiğimiz yer Konya ile kaldığımız yer Franken arasında gönül köprüleri kurmaya gayret ediyoruz. Kalbimize, zihnimize ve tanıtım levhamıza bunun için FRANKonya yazdık. Şunu da eklemek isterim ki, Anadolu’nun dört bir yanından binbir çeşit lezzeti müşterilerimize sunuyoruz. Mevlana’nın ‘Gel’ çağrısına uyarak, çok uzaklardan gelen müşterilerimiz bile var.”
Mevlana Restaurant, uzun yıllardır Türkiye’nin farklı yörelerine ait lezzetleri Almanya’da başarıyla temsil ediyor.