Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

KÖLN (AA) - Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, İsrail'i uluslararası insancıl hukuka saygı göstermeye ve Filistinli sivilleri daha iyi korumak için adımlar atmaya çağırdı.

Cenevre'deki BM İnsan Hakları Konseyi'nde konuşan Baerbock, Gazze'deki insani durumun son haftalarda "felakete" dönüştüğü uyarısında bulunarak, İsrail hükümetini, Uluslararası Adalet Divanının (UAD) son kararına uymaya ve bölgeye daha fazla insani yardım yapılmasına izin vermeye çağırdı.

 

Baerbock, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dünyadaki diğer tüm ülkeler gibi İsrail'in de kendini savunma hakkı var. Dünyadaki her ülke gibi bunu uluslararası insancıl hukuk çerçevesinde yapmalıdır. Benim gibi anneler, ağlayan çocuklarını arkalarından sürükleyerek, panik ve çaresizlik içinde çatışmalardan kaçıyor. Çoğu zaman çocuklar, evlerinin yıkıntıları arasında yalınayak, aç ve yalnız dolaşıyor. Bazen bunların benim kızlarım olduğunu hayal ediyorum.

İnsani bir ateşkese yol açacak insani bir duraklama için birçok arkadaşımızla birlikte durmaksızın çalışıyoruz. Siviller korunmalı, Gazze halkına daha fazla yardım ulaştırılmalı. Ekim ayından bu yana bölgeye yaptığım 5 seyahatte, İsrailli ortaklarımıza da bunu söyledim."

 

Baerbock, 1 milyon 400 binden fazla Filistinlinin barındığı Refah'taki vahim insani durum nedeniyle konuyu sadece birkaç gün önce mevkidaşlarıyla tekrar gündeme getirdiğini söyledi.

İnsan Hakları İzleme Örgütüne göre, geçen ayki UAD kararına rağmen İsrail, Gazze'ye insani yardım ulaştırılmasını giderek daha fazla engelliyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, yayımladığı yeni raporunda, "Aslında İsrailli yetkililer, son haftalarda UAD kararından önceki haftalara kıyasla daha az sayıda kamyonun Gazze'ye girmesine ve daha az sayıda yardım misyonunun Gazze'nin kuzeyine geçmesine izin verdi." ifadelerini kullandı.

 

UAD geçen ay, İsrail'den, kuvvetlerinin Gazze'de soykırım eylemlerinde bulunmamasını ve Filistinli sivillere insani yardım sağlanmasını garanti etmesini istedi.

İsrail, Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısının ardından Gazze Şeridi'ne askeri saldırı başlattı. Bombardıman sonucu yaklaşık 30 bin kişi öldü ve 70 binden fazla kişi de yaralandı.

Tel Aviv'in yaklaşık 1200 kişinin öldüğünü açıkladığı sınır ötesi saldırının ardından Hamas'ın elinde 130'dan fazla İsrailli rehine olduğu tahmin ediliyor.

Ülkede gelecek aya yönelik Tüketici Güven Endeksi, 0,6 puan artarak eksi 29 oldu...
 

BERLİN (AA) - Almanya'da Tüketici Güven Endeksi, şubatta yaşanan ciddi gerilemenin ardından martta hafif yükseldi.

Merkezi Almanya'da bulunan pazar araştırma şirketi GfK ve Nürnberg Piyasa Kararları Enstitüsü tarafından, gelecek aya yönelik Tüketici Güven Endeksi sonuçları açıklandı.

Buna göre, ocakta revize edilerek bu ay için eksi 29,6 olarak ölçülen Tüketici Güven Endeksi, martta 0,6 puanlık artışla eksi 29 puana çıktı. Böylece endeks, şubatta yaşanan 4,2'lik ciddi gerilemenin ardından mart ayında hafif yükseldi.

 

Piyasa beklentisi de endeksin eksi 29 puana çıkması yönündeydi.

GfK raporunda, Almanların, genel ekonomik durum göz önüne alındığında hala tasarruf yapmayı düşündüğü, gelir beklentilerindeki keskin artışa rağmen tüketici ortamındaki toparlanmanın oldukça ılımlı kaldığı vurgulandı.

Nürnberg Piyasa Kararları Enstitüsü Uzmanı Rolf Buerkl, değerlendirmesinde, "Tüketiciler çok tedirgin. Fiyatlarda devam eden artışın yanı sıra bu yıl Alman ekonomisine ilişkin daha zayıf ekonomik tahminler de bunun önemli bir nedeni olabilir." ifadesini kullandı.

Son zamanlarda Alman ekonomisinin görünümün giderek daha kötümser hale geldiğini belirten Buerkl, "Alman Federal Hükümeti de 2024 yılı için büyüme tahminini yüzde 1,3'ten yüzde 0,2'ye düşürdü. Almanya şimdilik ekonomik toparlanma için beklemeye devam etmek zorunda." değerlendirmesinde bulundu.

 

Almanya'da tüketicilerin gelir beklentileri barometresi, Ukrayna-Rusya Savaşı'nın başlamasından önceki Şubat 2022'den bu yana en yüksek seviyesine tırmanırken, tasarruf eğilimi 21,4 puan ile Haziran 2008'den bu yana en yüksek seviyesine ulaştı.

Bu arada, tüketici güveninin ekside olması, özel tüketimde yıldan yıla düşüş olduğunu gösteriyor.

Öte yandan, Almanya ekonomisi, geçen yıl yatırımlar ve inşaat sektöründeki yavaşlamanın hız kesmesine rağmen yüzde 0,3 küçülmüştü.

BERLİN (AA) - İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarında uyguladığı şiddeti konu alan "Başka Ülke Yok" (No Other Land) adlı filmin, 74. Uluslararası Berlin Film Festivali'nde (Berlinale) "En iyi belgesel" ödülünü kazanmasının ardından yapılan konuşmalar ülkede tartışmaları da beraberinde getirdi.

 

Adalet Bakanı Marco Buschmann, Berlinale'nin ödül törenindeki söylemleri "antisemitik" bularak kovuşturma tehdidinde bulundu.

Buschmann, Funke Medya grubuna yaptığı açıklamada, "Suç teşkil eden eylemleri ödüllendirmek ve bunlara göz yummak cezalandırılması gereken bir suçtur." dedi.

Bakan Buschmann, ayrıca X sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımında, "Berlinale bu hafta sonu ciddi hasar gördü. Antisemitizm tahammül edilemez ve yeri yoktur. Özellikle de özgür fikir ve kültür alışverişinin olması gerektiği yerde. Yahudi karşıtı nefret söylemi Almanya'da korunan bir görüş değildir." ifadelerine yer verdi.

 

Kültürden Sorumlu Devlet Bakanı Claudia Roth, geçen cumartesi akşamı düzenlenen ödül töreninde yapılan açıklamaları "şok edici derecede tek taraflı ve derin bir İsrail nefreti" olarak nitelendirdi.

Roth, Berlin Belediye Başkanı Kai Wegner ile Berlinale'deki söz konusu olay hakkında soruşturma başlattıklarını duyurdu.

Roth'un sorumluluğundaki Bakanlığın sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, Bakan'ın "Başka Ülke Yok" filminin İsrailli yönetmeni Yuval Abraham'ı alkışladığı vurgulanarak, Filistinli yönetmen yardımcısı Basel Adra'yı alkışlamadığı ima edildi.

 

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Ödül töreninde Claudia Roth'un alkışları, bölgede siyasi bir çözüm ve barış içinde bir arada yaşama lehinde konuşan Yahudi-İsrailli gazeteci ve film yapımcısı Yuval Abraham'a gitti."

Bu açıklama, birçok sosyal medya kullanıcısı tarafından sert şekilde eleştirildi.

Roth ayrıca Abraham'ın Berlin'deki ödül töreninde yaptığı konuşmanın ardından ölüm tehditleri almasının son derece endişe verici olduğunu kaydetti.

 

- Ne olmuştu?

İsrailli yasa dışı yerleşimcilerin işgal altındaki Filistin topraklarında uyguladığı şiddeti konu alan "Başka Ülke Yok" adlı film, 74. Uluslararası Berlin Film Festivali'nde "En iyi belgesel" ödülünü kazandı.

Filmin yardımcı yönetmeni Adra, ödül töreninde yaptığı konuşmada, Almanya'ya İsrail ve Gazze'ye yönelik politikasını değiştirme çağrısında bulundu.

Alman hükümetini Birleşmiş Milletlerin (BM) çağrılarını desteklemeye davet eden Adra, "Burada ödülü kutluyorum ama aynı zamanda benim için kutlama yapmak çok zor. Gazze'de on binlerce insan İsrail tarafından katlediliyor." dedi.

Adra, "Burada, Berlin'de olduğum için Almanya'dan tek bir şey istiyorum, BM'nin çağrılarına saygı göstermeleri ve İsrail'e silah göndermeyi durdurmaları." diye konuştu.

 

Filmin İsrailli yönetmeni Abraham ise film üzerinde kolektif olarak 5 yıl çalıştıklarını belirterek, "Ben İsrailliyim, Basel ise Filistinli ve aynı görülmediğimiz bir ülkeye döneceğiz. Ben sivil düzen altında yaşıyorum ve Basel ise askeri işgal altında. Birbirimize sadece 30 dakika uzaklıktayız. Benim oy kullanma hakkım var, onun yok, benim bu ülkede özgürce hareket etmeme izin veriliyor, Basel ise milyonlarca Filistinli gibi kilit altında ve işgal altındaki Batı Şeria'da. Aramızdaki bu eşitsizlik sona ermeli." ifadelerini kullandı.

"Doğrudan Eylem" adlı belgesel filmiyle ödül alan ve sahneye Filistin atkısı ile çıkan yönetmen Ben Russell de konuşmasında, "Elbette biz de burada yaşam için ayağa kalkıyoruz. Ateşkes hemen şimdi! Elbette soykırıma karşıyız. Tüm yoldaşlarımızla dayanışma içindeyiz." dedi.

Russell'in ve diğer konuşmacıların İsrail'i "soykırım" ve "apartheid" ile suçlamaları ve Filistin'e destek vermeleri yoğun alkış aldı.

 
Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov, Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan ile Barış Anlaşması Müzakeresi için Berlin'de bir araya geldi. Bayramov ve Mirzoyan, Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ile Dışişleri Bakanlığı'nın konukevi olarak kullandığı Villa Borsig'de görüştü.
 
 
 

BERLİN (AA) - Almanya'da 2000-2007 yıllarında 8'i Türk toplam 10 kişiyi öldüren Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütünün cinayetlerine ışık tutmak ve kurbanları anmak için bir dokümantasyon merkezinin kurulması planlanıyor.

Süddeutsche Zeitung gazetesinin haberine göre, Alman hükümeti, NSU dokümantasyon merkezinin kurulması konusunda bir yapabilirlik araştırması hazırlaması için Federal Siyasi Eğitim Merkezini (BpB) görevlendirdi.

BpB'nin hazırladığı araştırmaya göre, dokümantasyon merkezinin işlevi arasında devletin, güvenlik birimlerinin ve toplumsal kontrol mekanizmalarının başarısızlıklarının eleştirel bir şekilde ele alınması bulunuyor.

Ayrıca NSU'nun işlediği cinayetlerde "hayatlarını kaybedenlerin anılması, kurbanların yakınlarıyla ve örgüt mağdurlarıyla dayanışma gösterilmesi için bir anma mekanının oluşturulması" öngörülüyor.

 

Öte yandan hazırlanan yapabilirlik araştırması, NSU kurbanlarının yakınlarına da sunulacak.

NSU dokümantasyon merkezinin yanında ülkenin çeşitli yerlerinde anma alanlarının inşa edilmesi de planlanıyor.

Dokümantasyon merkezinin kuruluş aşamasında görev yapacak ve aralarında bilim adamları ve NSU mağdurlarının da yer alacağı 15 kişilik bir ekip kurulacak.

Dokümantasyon merkezi için 5 bin metrekarelik alan ayrılması istenen yapabilirlik araştırmasında, burada Almanya'daki aşırı sağ terörünün tarihine ilişkin bir arşiv, kütüphane ve etkinliklerin düzenleneceği salonların da yer alması öngörülüyor.

 

Alman hükümetinin 2030'a kadar kurmayı planladığı NSU dokümantasyon merkezinin nerede yapılacağı henüz belli değil. Merkezin nerede kurulacağına bu yıl içinde karar verilmesi bekleniyor.

- "Kurbanların yakınları desteklemezlerse proje başarısız olmaya mahkumdur"

BpB Başkanı Thomas Krüger, NSU kurbanlarının yakınlarının bu projeye dahil olmalarının önemli olduğunu belirterek "Onlar desteklemezlerse proje başarısız olmaya mahkumdur." dedi.

Krüger, bu yüzden araştırmanın hazırlık aşamasına NSU kurbanlarının da dahil edildiğini anlattı.

 

Dokümantasyon merkezinde, NSU mağdurlarının yaşadıklarının önemli bir yer alacağını vurgulayan Krüger, faillerin yerine mağdurlara odaklanmanın zamanının geldiğini ifade etti.

Krüger, merkezin nerede kurulacağının, en son Alman Meclisi'nin kararıyla belirleneceğini kaydetti.

Hükümette yer alan Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Partinin (FDP) 2021'de imzaladıkları koalisyon protokolünde "NSU kurbanları için bir anma yeri ve dokümantasyon merkezinin kurulmasının destekleneceği" ifadesi yer alıyor.

 

Online-Hygienebelehrungen und Online-Formulare für Heilpraktiker, Hebammen und weitere Angehörige der Heilberufe sind ab 1. März verfügbar

 

Die Digitalisierung der Verwaltung schreitet auch im Gesundheitsamt für Stadt und Landkreis Würzburg voran. Ab dem 1. März 2024 sind zwei neue Online-Verwaltungsleistungen verfügbar. 

 

Die vor erstmaliger Tätigkeitsaufnahme im Lebensmittelbereich vorgeschriebene Belehrung (umgangssprachlich „Hygienebelehrung“) gemäß dem Gesetz zur Verhütung und Bekämpfung von Infektionskrankheiten beim Menschen (Infektionsschutzgesetz – IfSG) kann über ein Online-Portal absolviert werden. Der Dienst wird in sieben verschiedenen Sprachen angeboten – das ist ein deutlicher Vorteil gegenüber der bisher angebotenen Online-Lösung und einer Belehrung in Präsenz.

Zugänglich ist der Dienst über die Homepage des Landkreises Würzburg unter:
www.landkreis-wuerzburg.de/Hygiene
Dort gibt es auch eine detaillierte Anleitung zur gesamten Online-Hygienebelehrung.

Online-Formular für Heilpraktiker, Hebammen und weitere Angehörige der Heilberufe
Zum anderen steht ein Online-Formular für Personen zur Verfügung, die selbstständig einen gesetzlich geregelten nichtärztlichen Heilberuf ausüben und einer Anzeigepflicht unterliegen. Über dieses können der Beginn, das Ende und Änderungen der Tätigkeit angezeigt werden. Für Heilpraktiker, Hebammen und weitere Angehörige der Heilberufe ergibt sich somit eine Alternative zu dem analogen Meldeprozess.

Das Online-Formular ist zu finden unter:
www.landkreis-wuerzburg.de/Heilberufe

Durch das EU-finanzierte Förderprogramm (NextGenerationEU) zur Digitalisierung des Öffentlichen Gesundheitsdienstes konnte das Gesundheitsamt für Stadt und Landkreis Würzburg diese Maßnahmen realisieren. Weitere digitale Dienste für Bürgerinnen und Bürger sollen noch in diesem Jahr folgen.  

Am Samstag, den 02.03.2024, veranstaltet der Bürgerverein Lengfeld in Kooperation mit der Umweltstation der Stadt Würzburg wieder die traditionelle Abfallsammelaktion "Sauberes Lengfeld". Die Sammelaktion beginnt um 10 Uhr auf dem Parkplatz am Sportplatz in Lengfeld. Alle Bürgerinnen und Bürger sind herzlich eingeladen, sich an der Aktion zu beteiligen und so einen kleinen Beitrag für ein sauberes und lebenswertes Lengfeld zu leisten.
Abfallsäcke, Eimer und Zangen sowie Sammelcontainer werden von den Stadtreinigern und der Umweltstation zur Verfügung gestellt. Auch stabile Handschuhe in Erwachsenengrößen werden ausgegeben und dürfen als kleines Dankeschön für zukünftige Sammelaktionen behalten werden. Kinder dürfen nur in Begleitung eines verantwortlichen Erwachsenen teilnehmen. Es wird gebeten, der Witterung und dem Vorhaben angemessene Kleidung und festes Schuhwerk zu tragen.
Ab 12:30 Uhr dürfen sich die Freiwilligen dann über kostenfreie Getränke, Gebäck und Brötchen mit Wiener Würstchen freuen. Sponsoren der Aktion sind Metzgerei Schömig, Laurentiusstraße, Rock Inn, Ohmstraße und Sagasser Getränkefachmarkt, Ohmstraße.
 
Fragen zur Veranstaltung beantwortet das Team der städtischen Umweltstation unter 0931/37-4400 oder Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein!. Dort erhalten Sie zudem nähere Auskünfte zu Abfallvermeidung, Wiederverwendung und Recycling sowie zu Angeboten aus dem Bereich der Bildung für nachhaltige Entwicklung.
 
BERLİN (AA) - Almanya'da hava yolu şirketi Lufthansa'nın yer hizmetleri çalışanlarının, dördüncü toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması nedeniyle yeniden uyarı grevine gideceği bildirildi.

Birleşik Hizmet Sektörü Sendikasının (Verdi) yaptığı açıklamada, 3 günlük grevin Lufthansa ile yapılan dördüncü toplu sözleşme görüşmelerinde şirketin ücret teklifinin değişmemesi üzerine alındığı ifade edildi.

 

Açıklamada, uyarı grevinin 28 Şubat'ta başlayacağı ve 1 Mart'ta sona ereceği bilgisi paylaşıldı.

Sendika, söz konusu 3 günlük grev girişimiyle Lufthansa'nın yer hizmetleri çalışanlarına ödenen ücretlerin iyileştirilmesi için bir düzenleme hedefliyor.

En az 500 avro olmak üzere yer hizmetleri personeli için yüzde 12,5'lik ücret artışı talep eden sendika, buna ek olarak çalışanlara yüksek enflasyonun telafisi için tek seferlik 3 bin avroluk ikramiye verilmesini de istiyor.

Lufthansa yönetimi, iki ücret artışından ilkinin Aralık 2024'ten Mart 2024'e çekilmesini ve 3 bin avroluk enflasyon telafi priminin daha hızlı ödenmesini içeren bir başka iyileştirilmiş teklifte bulunurken, sendika, şirketin teklifini yetersiz bularak reddetti.

 

Sendika adına Lufthansa ile müzakereleri yürüten Marvin Rechinsky, toplu iş sözleşmesi anlaşmazlığının hızlı bir şekilde sona erdirilmesi talebini bir kez daha vurguladıklarını belirterek, "Lufthansa henüz bunu kabul etmedi. İlk adım olarak, işverenlerin bu gecikmesine bilinçli bir şekilde, yolcuların etkilenmeyeceği şekilde yanıt veriyoruz. Ancak, Lufthansa'nın bu sorumsuz davranışı devam ederse, yolcuların yakında tekrar grevden etkileneceğini üzüntüyle karşılıyoruz. Bunu önlemek Lufthansa'nın elindedir." ifadesini kullandı.

Toplu sözleşme görüşmelerinin beşincisinin 13 ve 14 Mart tarihlerinde yapılması planlanıyor.

Lufthansa'daki yer hizmetleri personeli 7 Şubat ve 20 Şubat'ta uyarı grevlerine gitmiş, hava yolu şirketi çoğu uçuşunu iptal ederken, yüz binlerce yolcu etkilenmişti.

 

Lufthansa'nın yer hizmetleri çalışanlarının planlanan 3 günlük grevi, Almanya'da ücretler ve çalışma koşulları konusunda işverenler ile sendikalar arasındaki anlaşmazlıklar devam ederken geldi.

Alman Demiryolları da dahil olmak üzere Almanya'da kamunun toplu taşıma şirketinde çalışanlar son zamanlarda ücret artışı ve çalışma koşulları konularında grevlere gidiyor.

"Uyarı grevlerinin" genellikle bir pazarlık taktiği olarak kullanıldığı ülkede, işverenler artan maliyetlerle karşı karşıya olduğu için görüşmelerin sendikalar için zor geçmesi bekleniyor.

 

Bu arada, Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), iş bırakma eylemlerini, ülkenin GSYH'sinin 2023'de yüzde 0,3 küçülmesinin potansiyel faktörlerinden biri olarak göstermişti.

 

BERLİN (AA) - Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov ile Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan'ın Almanya'nın başkenti Berlin'de barış anlaşması müzakereleri çerçevesinde bir araya geleceği bildirildi.

 

Almanya Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden edinilen bilgiye göre, Bayramov ve Mirzoyan Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ile üçlü bir toplantı gerçekleştirecek.

Baerbock, Dışişleri Bakanlığının konukevi olarak kullandığı Villa Borsig'de önce Ermenistan Dışişleri Bakanı Mirzoyan ile sonra da Azerbaycan Dışişleri Bakanı Bayramov ile ayrı ayrı görüşecek.

Bu görüşmelerin ardından üçlü görüşmeye geçilecek.

Baerbock, görüşme öncesi basına bir açıklamada bulunacak.

 

Almanya'da düzenlenen 60. Münih Güvenlik Konferansında görüşen Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın verdiği talimat gereği Bayramov ile Mirzoyan'ın 28-29 Şubat'ta bir araya geleceği öğrenilmişti.

Dışişleri bakanlarına barış anlaşması müzakereleri için yakında bir araya gelmeleri talimatı veren Aliyev ve Paşinyan, sınır belirleme komisyonlarının da yakında toplanmasını istemişti.

Aliyev ve Paşinyan'ın ikili görüşmesi öncesinde Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un da katılımıyla üçlü görüşme yapılmıştı.

- TBB Sözcüsü Safter Çınar: "Almanya'da hükümet sosyoekonomik sorunları çözmeye uğraşacağına 100 milyar avroluk silah satın alıyor. Sonra 'Paramız yok' deniyor. AfD ile mücadelenin bir yanı ırkçılıkla mücadele, ırkçı söylemleri üstlenmeme ama asıl yanı sosyal politikada ve iş piyasasında insanları insanca yaşar hale getirmek gerekiyor"
- ProAsyl'den Karl Kopp: "Biz adeta güvenlik duvarıyız. Bu, politikacılar için açık bir yetki anlamına geliyor. Yerinizde kalın. Güvenlik duvarını koruyun. Protestolarımızdan vazgeçmeyin, aşırı sağ ile ittifak yok, işbirliği yok, koalisyon yok"

BERLİN (AA) - Almanya’da aşırı sağcı ve popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisi üyelerinin de bulunduğu gizli bir toplantıda, milyonlarca yabancının zorla sınır dışı edilmesi planlarının ortaya çıkmasının ardından ülkede AfD'ye karşı daha fazla mücadele edilmesi talepleri dile getirilmeye başlandı.
AA muhabiri “Almanya’da aşırı sağa karşı gösteriler” başlıklı üç bölümlük dosya haberin ikinci bölümünde, göstericilerin bir kısmının AfD partisinin kapatılması taleplerine ilişkin uzman görüşlerini ve Almanya’daki parti kapatmalarıyla ilgili bilgileri derledi.
Ülkedeki genel kanı; AfD'nin kapatılmasının tam çözüm olmayacağı, bunun yerine aşırı sağ ve AfD ile daha fazla mücadele edilmesi gerektiği yönünde.

Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, AfD'ye farklı kaygılarla oy veren seçmenlerin kazanılmasının partiyi zayıflatacağını düşünüyor.
Almanya'nın dört bir yanındaki şehirlerde son haftalarda yüz binlerce insan AfD'ye karşı gösteri yaparken bunların arasında, daha önce hiç gösteriye katılmamış veya sol yelpazeden sağ muhafazakar kesime kadar pek çok insan bulunuyor.
Sivil toplum örgütleri ve demokratik merkez partiler söz konusu toplantının ortaya çıkmasının ardından adeta üzerlerindeki ölü toprağını atarak AfD'ye uygun bir yanıt verebilmek için sokağa çıktı.

- "İnsanların AfD'den döndürülmeye çalışması gerekiyor"
Almanya’da yabancılar ve vatandaşlık konularında çalışmalar yapan Berlin-Brandenburg Türkiye Toplumu (TBB) Sözcüsü Safter Çınar, AfD'nin kapatılmasının kesin bir çözüm olmadığını belirterek "Partiyi kapatabilirsin ama o görüşler, o insanlar bu ülkede. Onun için mevcut politikaların dışında başka şeyler yapıp insanların AfD'den döndürülmeye çalışılması lazım. Bence hedef bu olmalı." dedi.
Potsdam'daki toplantının AfD'nin gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koyduğunu anlatan Çınar, bunun kabul edilebilecek bir durum olmadığını belirterek "AfD'nin parlamentoda güçlü olması, demokratik partileri güçlü koalisyonlara zorluyor. Böylece muhalefet AfD'ye kalıyor. Bu da sağlıklı bir şey değil." diye konuştu.

Almanya'ya 56 yıl önce geldiğini anlatan Çınar, o dönemden bu yana siyaseti takip ettiğini belirterek şunları söyledi:
"O zamandan beri böyle aşırı sağ partiler güçlendiğinde siyasi çizgi olarak ortada duran partiler söylemlerini değiştirerek seçmeni tavlayacaklarını sanıyorlar. Hayır, tam tersi oluyor. Şimdi bir AfD'nin söylemini diyelim ki Hristiyan Demokrat Birlik Partisinden (CDU) birisi başka sözlerle söyledi. O seçmen CDU'ya gitmez. Tam tersine der ki bak ya benim partimin söylediğini bunlar da söylüyor. Demek ki benim partim haklı fakat maalesef bunu 60 yıldır Almanya'daki bu politikacılara anlatamıyoruz. Bu söylemlere sınır koyun diyoruz, maalesef yapmıyorlar."
Bundan Almanya'daki bütün göçmen kökenlilerin etkilendiğine işaret eden Çına, artık söylemlerin aşırı sahada kalmadığını; giderek toplumun ortasına kaydığını ve bu nedenle göçmen kökenli insanlara karşı şiddetin artmasında da rol oynadığını ifade etti.
Çınar, AfD'nin göçmenleri ve ırkçılığı kullandığını ancak onlara oy veren herkesin de ırkçı olmadığını belirterek "Asıl sorun, bence Almanya'daki sosyal ve iş politikası sorunu. Berlin'de görüyoruz. Düzinelerce insan metroda veya sokakta yatıyor. Almanya'da iş sahibi olanlar bile kısmen geçinemiyor. Bu sosyal ve ekonomik sorunlar çözülmediği sürece AfD göçü taban alıp ırkçılığa devam edecektir." değerlendirmesini yaptı.
Safter Çınar, "Almanya'da hükümet sosyoekonomik sorunları çözmeye uğraşacağına 100 milyar avroluk silah satın alıyor. Sonra paramız yok deniyor. Özetlersek AfD ile mücadelenin bir yanı ırkçılıkla mücadele, ırkçı söylemleri üstlenmeme ama asıl yanı sosyal politikada ve iş piyasasında insanları insanca yaşar hale getirmek gerekiyor." ifadelerini kullandı.

- "Aşırı sağ Almanya ve Avrupa için yıllardır büyük tehdit"
Göçmenleri savunan sivil toplum örgütü ProAsyl'den Karl Kopp ise aşırı sağın Almanya ve Avrupa'da yıllardır büyük tehdit oluşturduğunu söyledi.
Kopp, "Sağ popülist partilerin Avrupa'da giderek daha fazla iktidara gelmesi büyük bir tehlike. Şimdi geniş sivil toplum sokaklarda ve eylemde. Bunun, Avrupa'daki sağ popülistlerin en zor kısmını pratikte durdurmak için diğer birçok yönüyle merkezi olmayan bir şekilde devam edeceğini umuyoruz, hepsi karmaşık ve tehlikelidir." dedi.

AfD'ye karşı Almanya çapında gösterileri düzenleyenlerin sendikalar, sosyal yardım örgütleri ve esnaf odaları olduğuna işaret eden Kopp, "Biz adeta güvenlik duvarıyız. Bu, politikacılar için açık yetki anlamına geliyor. Yerinizde kalın. Güvenlik duvarını koruyun. Protestolarımızdan vazgeçmeyin. Aşırı sağ ile ittifak yok, işbirliği yok, koalisyon yok." diye konuştu.
Almanya'da canlı bir sivil topluma ihtiyacın olduğunun altını çizen Kopp, "Partilerin demokratik kurallara göre hareket etme görevi var ve bunu yapmalılar. Son aylarda sadece birkaç yerde AfD'nin içeriğini güçlendiren bir tartışma yürütmeye gerek olmadığı izlenimini edindik. Birbirimizle konuşmak zorundayız. Mülteciler ve göç konusuna gelince, ateşe benzin dökmeyin. Objektif bir söylemle hareket edin. CDU gibi büyük ana akım partilerin parti liderlerinden, kırmızı çizgiyi aştığı izlenimini edindiğimiz tonlar duyduk. Dolayısıyla yaşayan bir demokrasiyi savunmak için sivil topluma ihtiyacınız var. Siyasetçiler de söylemlerinde kullandıkları kelimelerin seçiminde sorumlu davranmalılar. Çünkü biliyoruz ki sağcı popülist gündemlere hizmet etmek, insanların orijinaline oy vermesine neden oluyor ve böylece demokrasi düşmanlarını güçlendiriyor." değerlendirmesinde bulundu.

- "Her türlü aşırılıkçı eğilim Almanya'nın ekonomik durumuna zarar veriyor"
Alman Zanaatkarlar Konfederasyonu Başkanı Jörg Dittrich de Almanya'da da tartışılması gereken çok özel konular olduğunu, Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier'in de kendileriyle bu yönde toplantı yaptığını söyledi.
Her türlü aşırılıkçı eğilimin toplumdaki iklime ve Almanya'nın ekonomik durumuna zarar vereceğini bildiklerini anlatan Dittrich, "Biz bir refah devletiyiz çünkü güçlü, küresel ağlara bağlı bir ekonomimiz var. Kozmopolitliğe, ırkçılığın tam tersine bağımlıyız, birlikte yaşamak zorundayız. Almanya'da çok sayıda yabancı meslektaşımız var, vasıflı meslekler yapan meslektaşlarımız var, belki insanlar bazen bunun farkına varmıyor ama çok sayıda var ve bu yüzden bunu vurgulamak çok önemli." dedi.
AfD karşıtı gösterilere dikkati çeken Dittrich, "Almanya'nın tarihi nedeniyle aşırıcılıkla mücadelede özel bir sorumluluğu var. Şimdiki neslin bir hatası yok, ancak özel bir sorumlulukları var. Bu nedenle bazı kelimelerin toplumsal olarak kabul edilebilir hale gelmesine izin vermemek çok önemli. Dünyaya açık bir ülkeyiz ve toplumumuzdaki hiç kimsenin aşırıcılık tarafından tehdit edilmemesini sağlamak için koruma yollarına ihtiyacımız var." diye konuştu.

Almanya'nın barışçıl bir Avrupa'dan, birleşik bir Avrupa'dan ve tüm güçlü ve zayıf yönleriyle birlikte ortak para avrodan güç aldığına işaret eden Dittrich, ülkedeki kalifiye işgücü açığına dikkati çekerek şunları kaydetti:
"Ancak bir ihracat ülkesi olarak Almanya için dünyaya açık olmak özellikle önemli ki insanlar buraya düzenli bir göç süreciyle gelebilsinler. Refah devletini ve toplumu bizimle birlikte geliştirmeye devam edebilsinler çünkü ekonomik olarak diğer ülkelere göre daha iyi bağlanmış durumdayız. İşte bu nedenle parlamenter demokrasinin sorunlarla uğraştığı ama birlikte yaşamanın temellerinin asla sorgulanmadığı mesajını vermemiz de çok önemli."
AfD karşıtı gösterilere katılan Julian Siege de gösterilerdeki amacın aşırı sağa karşı durmak olduğu kadar aynı zamanda hükümete de "zorla sınır dışı edilmeleri istemiyoruz" mesajını vermek olduğunu söyledi.
Siege, "Federal Meclis'te aşırı sağcı söylemler istemediğimizi ve birlikte yaşayabileceğimizi, aşırı sağ tehdidi altında olan insanlarla dayanışma içinde olduğumuzu göstermek istiyoruz." dedi.

- Gösterilerin topluma etkileri
Almanya'da aşırı sağa karşı geniş katılımlı gösteriler, aşırı sağ partilere oy verenler dahil toplumda geniş yankı uyandırdı.
Yapılan bir araştırmada ülkede oy verme hakkına sahip her 10 Alman'dan 7'si, aşırı sağa karşı gösterilere sempati duyduğunu ifade ediyor.
AfD destekçilerinin yüzde 18'i gösterilerin nedenini anladığını söylüyor.