Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

BERLİN (AA) - Alman Sanayi Federasyonu (BDI) Başkanı Siegfried Russwurm, Alman şirketlerin elektrik ve gaz fiyatlarının yükünün daha da artmasını beklediğini belirterek, "Durum o kadar ciddi ki çeşitli sektörlerden ülkeye bağlı orta ölçekli şirketler bile yurt dışına taşınmayı düşünmek zorunda kalıyor.” ifadesini kullandı.
 
BDI tarafından orta ölçekli sanayi şirketlerinin enerji maliyetlerine ilişkin anket yapıldı.
Ankete göre, Almanya'da orta ölçekli sanayi şirketleri, yüksek elektrik ve gaz fiyatları yükünün daha da artmasını bekliyor.
 
BDI Başkanı Russwurm, anket raporuna ilişkin değerlendirmesinde, artan elektrik ve gaz fiyatlarının ekonomiyi baskılamakla tehdit ettiğini belirtti.
Elektrik ve gaz fiyatları artışında yolun sonuna henüz ulaşılmadığını aktaran Russwurm, "BDI, fiyatlardaki hızlı artışın Almanya'daki üretimi giderek daha fazla etkileyeceğinden korkuyor. Durum o kadar ciddi ki çeşitli sektörlerden ülkeye bağlı orta ölçekli şirketler bile yurt dışına taşınmayı düşünmek zorunda kalıyor." ifadelerini kullandı.
 
Ülkede enerji maliyetlerindeki artışların 1970'lerdeki petrol krizinden beri en yüksek seviyede olduğuna işaret eden Russwurm, siyasilere harekete geçmeleri çağrısında bulundu.
Russwurm, Almanya'da Yenilenebilir Enerji Yasası kapsamında tüketicilerden kesilen verginin kaldırılmasının doğru ve zamanında alınmış bir karar olduğunu ancak bunun uzun vadede sanayi sektörünü rahatlatmak için yeterli olmadığını, Alman hükümetinin şebeke ücreti ve diğer vergileri gözden geçirmesi gerektiğini kaydetti.
 
Şirketler üzerindeki enerjiye ilişkin yükün kapsamlı bir şekilde azaltılmasının hızlı ve etkili bir önlem olacağını vurgulayan Russwurm, "Daha az yük; şirketleri bürokrasiden kurtarır, planlama güvenliği oluşturur ve uluslararası karşılaştırmada Almanya'nın kalitesini artırır." değerlendirmesinde bulundu.
Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis) verilerine göre, enerji fiyatları, ocakta bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 66,7 yükseldi. Elektrik fiyatları yüzde 66,7 ve doğal gaz dağıtım fiyatları yüzde 119 artış kaydetti.
BERLİN (AA) - Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), Kovid-19 salgınındaki son dalga nedeniyle ülke GSYH'sinin bu yılın ilk çeyreğinde azalarak ekonominin salgında ikinci kez resesyona girmiş olabileceğini belirtti.
 
Bundesbank'ın ekonomiye yönelik şubat ayı raporu yayımlandı.
Raporda, ekonominin 2021'in son çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,7 küçüldükten sonra bu yılın ilk çeyreğinde de muhtemelen tekrar küçüleceği kaydedildi.
Kovid-19 salgınında tedbirlerin sadece hizmet sektörünü olumsuz etkilemediğine işaret edilen raporda, "İşe gelememe gibi diğer alanlar da dahil olmak üzere ekonomik üretimi gözle görülür şekilde azaltabilir. Sonuç olarak, uzmanların değerlendirmesine göre, Almanya'nın ekonomik üretiminin 2022'nin kış çeyreğinde tekrar belirgin şekilde düşmesi muhtemel." denildi.
 
Almanya'da ekonomi, 2021'in son çeyreğinde, koronavirüs varyantları Delta ve Omicron'un ekonomik faaliyetleri ve özel tüketimi önemli ölçüde yavaşlatması nedeniyle bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,7 küçülmüştü.
Teknik resesyon, "üst üste iki çeyrek GSYH'de küçülme yaşanması" olarak ifade edilirken, Almanya, 10 yıllık iyi bir ekonomik büyümeden sonra salgının ilk yılı olan 2020'de 2009'dan beri ilk kez resesyon yaşamıştı.
Almanya'da yeni hükümet, 26 Ocak'ta, bu yıl için daha önce yüzde 4,1 olarak açıklanan resmi büyüme beklentisini Kovid-19'un Omicron varyantının oluşturduğu sıkıntılardan dolayı aşağı yönlü revize ederek yüzde 3,6'ya çekmişti.
 
- Bundesbank, daha fazla ücret baskısı bekliyor
Bundesbank raporunda, yüksek enflasyon nedeniyle ücret baskılarının artmasının beklendiği kaydedildi. Raporda, "Toplu görüşmelerde olumlu makroekonomik beklentiler, artan iş gücü piyasası eksiklikleri ve yüksek enflasyon oranları gözle görülür şekilde daha güçlü işçi ücret anlaşmalarına katkıda bulunabilir." denildi.
Almanya'da Ekim 2022'den sonra yasal asgari ücretin saatlik 12 avroya çıkarılmasının da genel ücret baskısını artıracağı belirtilen raporda, ücret artışlarının fiyatlara yansıyacağı, yine de asgari ücret artışının etkisinin yönetilebilir olduğu vurgulandı.
 

Avrupa’da giderek yükselen ırkçılığın milyonlarca Müslüman’ın yaşadığı Almanya için de önemli bir tehlike oluşturmaya devam ettiği bilinen bir gerçektir. Irkçılğın en çok zarar verdiği Almanya’nın bunu en iyi anlayan ülke olması gerekirken, ülkenin gündeminden hiç düşmemesi yabancıların, göçmenlerin, ve Müslümanların haklı olarak endişelerinin artmasına sebeb olmaktadır. Ülkenin tarihinde ırkçı hareketlerin tüm Avrupa’da milyonlarca insanın hayatına malolacak şekilde bir dünya ateşine dönüşmesi tehlikesinin farkına varamayanların Almanya’nın yakın tarihini tekrar tekrar okumasını öneriyoruz.

 
Hanau Saldırısı yaşandığında “ "Irkçılık bir zehirdir, nefret bir zehirdir” diyen dönemin siyasi lideri Angela Merkel tehlikeye en üst düzeyde dikkat çekip, "Bu ülkede yaşayan bizler her birlikte ırkçılığa ve nefrete karşı duracağız" dese de Kassel Valisi Walter Lübcke ırkçılar tarafından katledilmiş çok sayıda cami ve sinagog ırkçılar tarafından kundaklanmıştır. Onyıllar boyunca devam eden ırkçı saldırılar milyonlarca Müslüman‘ın yaşadığı Almanya’da devam ediyor ve Mölln, Solingen, Ludwigshafen ve Hanau Sildsilesine ucu devlete kadar uzanan NSU saldırılarınını da koyunca bu ülkede bir ırkçı kültür yapılanmasının da giderek belleklerde bir siyasi ideoloji haline geldiğini görmekteyiz.
 
Irkçılık öncelikle bir kültürel kodlamadır ve sadece polisisiye tedbirler ile önlenmesi de mümkün değildir. Saldırılar bireysel olarak yakalanıp vicdanların kabul etmediği cezalar alsalar da bir kültürel tedavinin Almanya|da eğitim, din ve sosyolojik olarak uygulanması gerekmektedir. Müslümanları eşit vatandaş olarak görmeyen bir toplum onların inançlarınş da işçi, kaçak, sığınmacı veya en alttakilerin dini olarak görmektedir. Almanya kendi ülkesindeki Müslümanlar ile geniş çaplı bir yüzleşmeye girip Müslümanları yasal ve sosyo-kültürel anlamda kabullenmedikçe ırkçı hareketler yaptıkları ile övünerek sayıları artmaya devam edecktir. Her seçimde oy oranları artan ırkçı odakların yarın Almanya sokaklarını İkinci Dünya Savaşı öncesi döneme çevirdiklerinde  Almanya’da yaşayan hepimiz, belkide insanlık geçmişten ders almadan bir defa daha kaybetmiş olacaktır.
 
Bu vesile ile Hanau kurbanlarının aziz hatıraları önünde derin bir saygı ile eğilerek katilleri ve ideolojik yoldaşlarını bir defa daha lanetleyerek ırkçılığın bir insanlık hastalığı olduğunu buradan ilan ediyoruz.
 
 
Sait Özcan
KONAD- Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Merkezi Başkanı
 
 
 

Würzburg ve çevresindeki Toyota bayilerinin üst düzey yöneticisi Andreas Mücke Türklerin Toyota modellerine olan ilgisinden oldukça memnun.

Ayhaber’e açıklamalarda bulunan Autohaus Stupf Genel Müdürü Andreas Mücke, “Türk Toplumu’nun kaliteye önem verdiğini çok iyi biliyoruz. Son yıllarda Türklerin gerek kalite, gerekse Japon teknolojisine olan güvenlerini daha yakından farketmenin mutluluğu içerisindeyiz. Bu bağlamda bize gelen Türk müşterilerimizi en ince detayına kadar bilgilendirmekten büyük mutluluk duyarız” şeklinde konuştu.

 

Autohaus Stumpf Genel Müdürü Andreas Mücke.  Foto: Privat

 

Bilindiği gibi Toyota modelleri Türkiye pazarında ciddi anlamda önemli bir potansiyele sahip. Almanya Türkleri’nin ise son yıllarda başta Hybrid çeşitleri olmak üzere Toyota marka ve modellerine ilgisinin giderek artmaya başladığı belirtiliyor.

 

 

 

  

 

 

 

 

 

 

Bavyera İçişleri Bakanı Joachim Herrmann Yeni Posta gazetesinin 30’uncu yıl kutlamasında basın özgürlüğüne dikkat çekti. Bakan Herrmann, “Bavyera’nın gelişmesinde 60 yıl boyunca katkıda bulunduğu için Türkiye kökenlilere buradan teşekkür etmek isterim. Basın özgürlüğünü yaşatmak ise çok önem taşıyor. Yeni Posta işte bu 30 yıllık yayın hayatını basın özgürlüğü içinde sürdüren bir gazete” diye konuştu.

 

Türk ve Alman tarafından siyaset, iş dünyası, kültür sanat, spor ve cemiyet dünyasının önde gelen isimleri konuklar arasında yer aldığı Nürnberg’deki dev buluşmada Hıristiyan sosyal Birlik (CSU) partili Bavyera Eyaleti İçişleri Bakanı Joachim Herrmann kutlamadaki konuşmasında özetle şunları aktardı:

“BAŞBAKAN SÖDER’İN SELAMINI GETİRDİM”

”Size Başbakan Markus Söder’in selamını getirdim. Başbakan Söder ve ben Yeni Posta gazetesi ekibine başarılar diliyor, gazetenin kuruluşunun 30’uncu yılını kutluyoruz. Yeni Posta en köklü ve en güçlü bölgelerarası gazetelerden biri. Bugün 60 yıl geriye doğru baktığımızda sadece zorlukları değil başarı hikayelerini de görüyoruz. Elbette sorunlar var ama bunlar belirgin sıkıntılar değil. Bavyera eyaletine baktığımızda örneğin çalışan kadın sayısının en yüksek eyalet olduğunu görebilirsiniz. Yine suç oranının düşük olduğu bir eyalet görürsünüz. Bavyera’nın gelişmesinde 60 yıl boyunca katkıda bulunduğu için Türkiye kökenlilere buradan bu vesile teşekkür etmek isterim. Öte yandan basın özgürlüğünü yaşatmak ise çok önem taşıyor. Yeni Posta işte bu 30 yıllık yayın hayatını basın özgürlüğü içinde sürdüren bir gazete.”

 

 

 

UĞUR ŞAHİN VE ÖZLEM TÜRECİ ÖRNEĞİ

Dokur Catering salonlarında gerçekleşen ve geniş misafir topluluğunun katılımıyla gerçekleşen programa Bavyera Eyaleti Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Melanie Huml da video mesajla katıldı. Türkçe olarak “Doğum günün kutlu olsun” sözleriyle seslenen CSU’lu Bakan Huml’un mesajı, özetle şöyle:

 

“Başbakan Markus Söder’in adına ve elbette eyaletimizin Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı olarak  30’uncu yılınızı kutlamaktan mutluluk duyuyorum.

Doğum günü kutlu olsun. Bu kutlama birçok şeyi gösteriyor. Örneğin Türkiye kökenlilerin Bavyera’ya ait olduğunu. Türk kökenliler 60 yıl önce büyük cesaret gösterdiler ve işgücü göçü ile buraya geldiler. Bu süreçte kültürümüzü zenginleştirdiler, ekonomimizi geliştirdiler.

Prof. Dr. Uğur Şahin ve Özlem Türeci bunun en güzle örneği. Bavyera herkese memnuniyetle yurt sunuyor. Kültürel zenginliği önemsiyoruz. Başarılı bir birlikte yaşam için karşılıklı hoşgörü, açık dünya görüşü, saygıya ihtiyaç var. Ve Bavyera’daki insanlar bu yolda devam etmemiz gerektiğini her gün kanıtlıyor.  Size haber yapıcılar olarak  bundan sonraki yayın hayatınızda başarılar diliyorum.”

 

Buluşmaya katılan ve selamlama konuşması yapan siyasetçiler arasında Avrupa Parlamentosu Sosyalistler ve Demokratlar (S&D) Grubu Başkanvekili ve SPD milletvekili İsmail Ertuğ da yer aldı. Sosyal demokrat siyasetçi İsmail Ertuğ da konuşmasında basın özgürlüğü vurgusu yaptı ve Avrupa’da da medyanın baskı olduğuna dikkat çekti. SPD’li politikacı Ertuğ’un konuşmasından öne çıkanlar, şöyle:

AVRUPA’DA DA BASKI ALTINDAKİ MEDYA

“Bugün bu kutlamada olmayı çok arzu eden ancak çalışmaları dolayısıyla katılamayan Bavyera Eyalet Parlamentosu SPD  Meclis Grubu Başkanvekili ve Bavyera SPD Genel Sekreteri  Arif Taşdelen’in selamını getirdim. Yeni Posta’nın 30’uncu yayın yılı kutlu olsun. Konu medya olunca Avrupa’daki baskı altına alınan medyaya değinmeden geçmek olmaz. Ne yazık ki, Avrupa’da medya özgürlüğü önemli bir tehdit altında. Bunu bir gün söyleyeceğimiz ise asla  aklıma bile gelmezdi. Ancak Avrupa’da özellikle de Macaristan, Polonya ve İrlanda gibi ülkelerde basının baskı altında olduğuna endişe ile tanık oluyoruz, bu ülkelere bakınca basın ve ifade özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Diğer taraftan özgürlükçü ve bağımsız yayın ilkesi ile okura ulaşan 60 yıllık göçün 30 yılına eşlik etmiş olan Yeni Posta gazetesine nice  30 yıllar diliyorum.”

 

 

“DÖNÜŞEN DÖRDÜNCÜ KUŞAĞA DA HİTAP EDİYOR”

Kutlamada bir diğer selamlama konuşması yapan siyasetçi ise Bavyera Eyalet Meclisi Birlik’90/Yeşiller Milletvekili ve Yeşiller Partisi’nin parlamentodaki Aşırı Sağa Karşı Stratejiler Sözcüsü Cemal Bozoğlu oldu. Göçle birlikte son kuşaktaki değişime işaret eden Yeşil politikacı Cemal Bozoğlu’nun konuşmasından satırbaşları ise şu şekilde:

“30 yıl önce burada başlayan bu hikâye tam dört kuşağa ve hatta şimdi beşinci kuşağa eşlik ediyor. İlk kuşağa baktığımızda onları memleketleri ile ilgili konularda bilgilendiriyor hem de Almanya’daki gelişmeleri, yaşantıyı Türkçe olarak evlerine getiriyordu. O zamanlar ben de babam için eve gelen mektupları veya ülke ile ilgili gazetelerdeki gelişmeleri Türkçeye çeviriyordum. Yeni Posta yayına başladığında bu görevi de üstlenmiş oldu. Şimdi Almancayı da çok iyi konuşan, teknolojiyi kullanan dördüncü kuşak dönüştü. İşte bu dönüşüme Yeni Posta gazetesi de ayak uydurdu ve dördüncü kuşağa da hitap ediyor. Yeni Posta gazetesine yayın hayatında başarılar diliyor, tüm ekibi kutluyorum.”

Nürnberg Metropol Bölgesi Türk Toplumu (TGMN) Başkanı Bülent Bayraktar’ın sunuculuğu üstlendiği kutlamada Potenstein Belediye Başkanı Stefan Frühbeisser de söz aldı. Frühbeisser, konuşmasında Türkçe gazetelerin birlikte yaşama katkısına ve her iki toplumun birbirinden haberdar olmasında büyük önem taşıdığına dikkat çekerek Yeni Posta ekibini kutladı.

Nürnberg Başkonsolosluğu Muavin Konsolos Ünal Atçalıoğlu da Yeni Posta gazetesine yayın hayatında başarılar diledi ve yayın ekibini tebrik etti.

 

 

“AVRUPA’DAKİ TÜRKÇE MEDYAYA SAHİP ÇIKIN”

Toplantının selamlama bölümünün son konuşmacısı ise Yeni Posta gazetesinin sahibi ve yayıncı Mustafa Bozdurgut oldu.

Mustafa Bozdurgut konuşmasında gazetenin kuruluşundan bu yana tarihçesini aktardıktan sonra dijitalleşen medyaya ayak uydurmayan yayın organlarının silineceklerine dikkat çekti.

Mustafa Bozdurgut’un anlattıklarından öne çıkanlar şöyle:

“Sadece print medya değil, sadece haber portalı değil, sadece mobil uygulama değil dijital platformların hepsinde ve her yerinde olmak zorundayız. Son teknolojik gelişimlerle beraber bilgi de çok hızlı eskiyor, haber bayatlıyor. Hızlı ve doğru habercilik yapabilmek için 7 gün 24 saat haber üretmek, medyanın olmazsa olmazı haline geldi. Yeni Posta ile biz de medyadaki bu dönüşüme ayak uydurduk. Avrupa çapında arkadaşlarımız büyük bir özveri ve gönüllülük bazında haber üretiyor. Teknik ekibimiz, yazıişlerimiz, temsilciliklerimiz, muhabirlerimiz ile hiç durmadan üretiyoruz. Biliyoruz ki, çok uzun bir maratonun içindeyiz. Tüm bunları yaparken 30 yıl boyunca bağımsız, ilerici, özgürlükçü, laik ve doğru habercilikten asla ödün vermedik. Türkiye’deki meslektaşlarımızın ne yazık ki aksine, Avrupa’daki basın ve ifade özgürlüğüne sırtımızı dayayarak gazetecilik yapma şansına sahip olduğumuzun sonuna kadar farkındayız. Türkçeye katkının yanı sıra hem Türkiye-Avrupa arasında hem de Avrupa’da kuşaklar arası köprü kurduğumuzun bilincindeyiz. Kültürler arası ilişkilerin geliştirilmesinde ve uyuma sunduğumuz hizmetin sorumluluğunu taşıyoruz. Ne yazık ki, bu zorlu süreçte ne Türk ne de Alman tarafı bize gereken destekleri sundu. Avrupa’da Türkçe yayıncılık yapan ve var olma mücadelesi veren yayınlara sahip çıkılmasını istiyoruz. Bize bu yolda destek veren, güvenen herkese burada yürekten teşekkürlerimi sunuyor, ekipteki arkadaşlarımı ise ayrı ayrı selamlıyor ve kutluyorum.”

Öte yandan kutlamanın ikinci bölümündeki konuşmacılar arasında şu isimler yer aldı:

İYİ Parti Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu, Gazeteci-Yazar / Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu DİDF Yönetim Kurulu Üyesi Ali Çarman, Alman Türk Medya Birliği (ATÜMED) Başkanı  Dr. Latif Çelik, CHP Kuzey Bavyera Birliği Başkanı Rıfat Çolak, Saadet Avrupa Başkanı Samet Sami Temel, Anadolu Gazeteciler ve Spor Yazarları Derneği (ASGD) Başkanı İbrahim Erdoğan,  Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Merkezi – KONAD Kurucusu ve Yöneticisi Sait Özcan, Yeni Posta Genel Yayın Yönetmeni Işın Ertürk, Orta Frankonya Bölge Valisi Dr. Thomas Bauer, CHP Hannover Birlik Başkanı ve CHP Yurtdışı Örgütlenmelerden Sorumlu Koordinatör Yardımcısı Nihat Yazıcı, Saadet Avrupa Halkla İlişkiler Başkanı Hasan Yazır, Sosyal İşler Başkanı Bahri Tükenmez ve Nürnberg Bölge Halkla ilişkiler Başkanı Musa Tamer, Türkiye-Almanya Film Festivali Başkanı Adil Kaya, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi Münih (NHKM) Sözcüsü Anıl Acar, Avrupa Olay yayıncısı Ökkeş Toy, Baba Radio yayıncısı İlhan Baba, Yeni Posta Hessen Temsilcisi Ufuk Evla Bostan, serbest gazeteci İrfan Ergi, Yeni Posta Baden-Württemberg Temsilcisi Temel Işık, Yeni Posta Orta Frankonya Temsilcisi Orhan Kurter, Yardımcısı Yılmaz Sarıgül, spor yazarı ve Ausgburg Temsilcisi Hikmet Konuk, Öztürk gazetesi sahibi Adnan Öztürk, Yurt Gazetesi ve EnBursa Gazetesi yazarı Yüksel Baysal, TV 52 kanalı Gurbetten Sılaya programı yapımcısı ve sunucusu Yunus Coşkuner, iş insanları Ali Turan, Mevlüt Onar, yüksek mühendis Mustafa Dalyanoğlu, Mühübe Gürdoğan, Sedat Kan.

Çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisinin de hazır bulunduğu yemekli buluşma doğum günü pastasının kesilmesi ile son buldu.

 

Haber: Yeni Posta

 

 

 

 

 

Bugün Ozan Arifimizin vefatının 3. yıldönümü. 
Ülkü ocakları genel başkanlarından, Almanya Türk Federasyon genel başkanlarından, Kısa adı ATIB olan Avrupa Türk Islam Kültür Dernekleri Birliginin kurucularından Dr. Ali Batman Ozan Arif'i "Hayır, rahmet ve dua ile anıyorum." dedikten sonra, 
"Ozan Arif' in yeri, çok sevdiği Türkeş' in yanıydı. Ahdim olsun ki; ömrüm olur da sözümün geçtiği şartlar oluşursa, ya da sözümün tesir edeceği arkadaşlar söz sahibi ve yetkili olurlarsa Ozan Arif'imizin mezarını Ankara' ya, Türkeş' in yanına naklettireceğim." dedi.
 
Dr Batman devamla, “ Ozan Arif kardeşimin Verdiği 50 yıllık mücadelesinin bir kısmına yurtdışında hep birlikte şahit olduk. Allah emeklerini zayi etmesin, çektiği çilelerini sevaba tebdil eylesin. 
Cenaze merasimi için Samsun' a gitmiştim. Mütevazi bir törenle defnetmiştik. Bugünkü mevki ve makamlarını biraz da Ozan Arif' in yiğit mücadelesine borçlu olanlar çok büyük vefasızlık etmiş, cenaze namaz ve merasimine bile katılmamışlardı. Ben de kınamıştım, bugün de kınıyorum. 
Ozan Arif' in yeri, çok sevdiği Türkeş' in yanıydı. Ahdim olsun ki; ömrüm olur da sözümün geçtiği şartlar oluşursa, ya da sözümün tesir edeceği arkadaşlar söz sahibi ve yetkili olurlarsa Ozan Arif'imizin mezarını Ankara' ya, Türkeş' in yanına naklettireceğim. Çünkü O buna layıktır.  Benim ömrüm yetmezse, geride kalan , ülkücüyüm diyen ve O' nun hakkında benim gibi düşünen  herkese vasiyetim olsun."
Ruhun  şad, mekanın Cennet Olsun Ozanım. 
 
Haber: Dogan Tufan
Durch die Wüste streifen, den Regenwald erkunden, Täuschern und Tarnern im Tierreich auf die Schliche kommen: Dies und einiges mehr ermöglicht die digitale Zooschule des Tiergartens der Stadt Nürnberg Kindern und Jugendlichen – ohne, dass sie dafür ihr Klassenzimmer verlassen müssen. 
 
„Unser digitales Angebot bietet die Möglichkeit, Biologie im Klassenzimmer zu erleben und einzelne Themen zu vertiefen“, sagt Zoopädagoge Christian Dienemann. Die digitale Zooschule richtet sich an Schülerinnen und Schüler von der Grundschule bis zu den Abschlussklassen – Inhalte und deren Darstellung werden jeweils altersgerecht aufbereitet. 
 
„Im Vorfeld einer Unterrichtseinheit empfiehlt sich aber ein kurzes Telefonat zwischen Lehrkraft und Zoopädagogen, um die Erwartungen und Bedürfnisse der Klasse zu klären“, sagt Dienemann. Neben den Themenvorschlägen des Zoopädagogikteams wie „die kleinen Bewohner der Wiese“, „Vielfalt der Insekten“ oder „Angepasstheiten an das Leben im Wasser“ können Klassen auch eigene Themenwünsche einbringen. 
 
Das Angebot der digitalen Zooschule des Tiergartens Nürnberg ist kostenlos. Lehrkräfte im gesamten deutschsprachigen Raum können Unterrichtseinheiten buchen. Im Vorfeld sollten sie jedoch klären, ob die technischen Voraussetzungen dafür gegeben sind: Das Zoopädagogikteam benötigt über eine der gängigen Videokommunikations-Plattformen wie Zoom, Teams, Webex, Big Blue Button oder andere Zugang zur Klasse. Die Übertragung aus dem Tiergarten sollte zudem für alle im Klassenzimmer gut sichtbar an eine Leinwand oder ein Whiteboard projiziert werden, auch ein Mikrofon, über das die Schülerinnen und Schüler Fragen stellen können, ist unabdingbar. 
 

Programda konuşan Bielefeld Belediye Meclis Üyesi Bilge Karagöz, “Düşünüyorum da her türlü zorluklara dayandınız, gece demediniz gündüz demediniz çalıştınız, sadece kendinizi değil etrafınızı da düşündünüz ve bizlere gelecek hazırladınız.” dedi.

 
BIG Parti Bielefeld şubesi ‘Almanya Türkiye İş Gücü Anlaşması’nın 60. Yılı münasebetiyle Bielefeld Belediyesi salonunda bir program düzenledi. Programda; Feride – İlyas Acar, Mukaddes – Mustafa Gökçe, Hanım – Nazif Kaş, Hanife Karahan, Şerife – Selahattin Baş, Mahegül – Kadir Ağbaba çiftlerine çiçek ile “Bielefeld’in Sessiz Kahramanı” yazılı teşekkür sertifikası verildi.
 
 
 
SİZ UNUTULMAYACAK ESERLER BIRAKTINIZ, ÖZLEMLE ANILACAKSINIZ !
 
Bilge Karagöz - Öztürk, Bielefeld
 
Sunuculuğunu Cemile Acar Gökçe’nin yaptığı programın açış konuşmasını BiG Bielefeld İl Başkanı Amin Alich yaptı. Daha sonra Bielefeld Belediye Meclis Üyesi Bilge Karagöz söz aldı. Almanca olarak başladığı konuşmasını Türkçe noktalayan Karagöz birinci nesil Türklere hitap ederek şunları söyledi: “Düşünüyorum da her türlü zorluklara dayandınız, gece demediniz gündüz demediniz çalıştınız, sadece kendinizi değil etrafınızı da düşündünüz ve bizlere gelecek hazırladınız. Şimdi sizin nesliniz Almanya’da doktor oldu, mühendis oldu. İş insanı, politikacı, öğretmen ve işletmelerde üst düzey yönetici oldu. Esasında bunların bütün mimarı sizlersiniz. Sizi asla unutmayacağz.”
 
 
MİSAFİRLER KENDİLERİNİ TANITARAK HATIRALARINI ANLATTILAR
Genç müzisyen Azize Karakuzu’nun kanun taksimi icra ettiği programda birinci nesil davetliler kendilerini tanıtarak, ne zaman Bielefeld’e geldiklerini, hangi işlerde çalıştıklarını, kaç çocuk kaç torun sahibi olduklarını anlattılar. İlgi ile takip edilen konuşmalardan sonra toplu fotoğraf çekilerek gündem noktalandı.
 
Heber ve resim: BIELEFELD - Öztürk

Açıklamalarda bulunan Dr. Gündoğdu, inceleme-araştırma türünde aldığı ödülle ilgili olarak “Çalışmamın kıymetli seçici kurul tarafından Cevdet Kudret Ödülleri’ne layık görülmesinden onur duydum. Ödülün özenle yazılan veriliş gerekçesi de benim için ayrıca çok kıymetli.” dedi.

 
Adını 1992 yılında vefat eden, Türkiye’nin önde gelen edebiyat tarihçisi ve yazarlarından birisi olan Cevdet Kudret Solok’dan alan 2021 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülünü Köln Üniversitesi Felsefe Fakültesi Doğu Araştırmaları Bölümü’nde (Philosophische Fakultät, Orientalisches Seminar) görevli olan Dr. Atiye Gülfer Gündoğdu aldı.
 
Köln Üniversitesinde araştırma
Bakanlıklararası Ortak Kültür Komisyonu kararıyla Köln Üniversitesi’ne öğretim görevlisi olarak görevlendirilen Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Atiye Gülfer Gündoğdu, Yazının Önündeadlı kitabıyla „İnceleme ve Araştırma“ türünde 2021 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü. Gündoğdu daha önce TÜBİTAK’ın sağlamış olduğu Yurtdışı Doktora Sırası Araştırma Burs Programı kapsamında ABD Washington Üniversitesinde de çalışmalarını sürdürdü.
 
Jüri heyeti Atiye Gülfer Gündoğdu’yu ödüle layık gördü
Armağan Ekici, Besim Dellaloğlu, Hatice Aynur, Sevengül Sönmez ve Tuncay Birkan’dan oluşan Jüri, ödüle katılan eserler içinde Sakaryalı akademisyen Atiye Gülfer Gündoğdu’nun Yazının Önünde kitabını “İnceleme ve Araştırma” türünde ödüle layık gördü. Haziran 2021’de Hece Yayınevinde okur ile buluşmuş olan Yazının Önünde isimli eser, Gündoğdu’nun 2017 senesinde kabul edilen doktora tezinin çeşitli düzenlemelerle gözden geçirilmiş şeklinden oluşuyor.
 
Jüri: Gündoğdu anlatım biçimiyle okurun ilgisini sürekli canlı tutabilmeyi başarıyor
Yazının Önünde adlı çalışmanın ödüle layık görülme gerekçesine şu şekilde yer verildi: “Osmanlı edebiyatında modern ‘okur’ figürünün doğuşunda Ahmet Mithat Efendi romanlarının oynadığı can alıcı rolü, hermenötik düşünce geleneği ve alımlama kuramından yola çıkarak incelerken, sadece verili teoriyi yerel vakaya uygulamakla kalmayıp teori alanının kendisine de katkıda bulunabildiği ve tezini okurun ilgisini sürekli canlı tutabilmeyi başaran bir anlatı kurarak tartıştığı için” Dr. Atiye Gülfer Gündoğdu’nun Yazının Önünde kitabı “İnceleme ve Araştırma” türünde 2021 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne değer görüldü.
Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri, Cevdet Kudret Ailesi, İstanbul Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve TÜYAP (Tüm Yapım Fuarcılık Yapım AŞ) işbirliği ile veriliyor.
Gazetemize açıklamalarda bulunan Dr. Gündoğdu, inceleme-araştırma türünde aldığı ödülle ilgili olarak “Çalışmamın kıymetli seçici kurul tarafından Cevdet Kudret Ödülleri’ne layık görülmesinden onur duydum. Ödülün özenle yazılan veriliş gerekçesi de benim için ayrıca çok kıymetli.” dedi.
 
Dr. Atiye Gülfer Gündoğdu kimdir?
Dr. Atiye Gülfer Gündoğdu17 Mart  1986’da Adapazarı’nda doğdu. Kocaali Yabancı Dil Ağırlıklı Lisesi’nden ve  Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. 2012’de Geciktirilmiş Öykü Tekniği Üzerine Bir Karşılaştırma: Tristram Shandy Beyefendi’nin Hayatı ve Görüşleri/ Karı Koca Masalı adlı teziyle master, 2017’de Edebî Metnin Anlamının Teşekkülünde Okurun Rolü adlı teziyle doktora derecesini aldı. Doktora araştırmaları sırasında bir yıl Washington Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak bulundu. 2018-2021 arasında Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 2021-2022 Eğitim-Öğretim yılı itibarıyla Köln Üniversitesi Felsefe Fakültesi Doğu Araştırmaları Bölümü’nde (Philosophische Fakultät, Orientalisches Seminar) görevlendirildi.
Osmanlı Şiiri İçin Bir Deniz Feneri: Walter G. Andrews Kitabı, (Servet Gündoğdu ile, İstanbul: İnsan Yayınları, Aralık 2019), Yazının Önünde: Edebî Metnin Anlamının Teşekkülünde Okurun Rolü  (Ankara: Hece Yayınları, Haziran 2021) yayımlanmış kitaplarıdır. Yayın ve çalışmalarını modern Türk edebiyatı ve okur teorileri üzerine sürdürüyor.
 
Haber ve Resim:  Yasin BAŞ

Almanya'nın Bonn kentinde yaşayan Filistin asıllı gazeteci Maram Salim, sosyal medya hesabından yaptığı Avrupa'da ifade özgürlüğü olmadığına yönelik eleştirinin ardından, Alman kamusal medya kuruluşu Deutsche Welle'deki (DW) işinden kovuldu.


Salim, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Alman basınında yayınlanan bir makalede kendisi ve dört arkadaşının İsrail karşıtı ve antisemitik olmakla suçlandığını, bu nedenle soruşturma geçirip DW Arapça servisinde çalışan diğer arkadaşlarıyla açığa alındığını söyledi.
Salim, "Almanya, düşünce özgürlüğünü desteklediği izlenimini veriyor ancak 'Avrupa'da ifade özgürlüğü olmadığını söylemek' beni açığa almaları ve beni antisemitik olmakla suçlamaları için yeterliydi." dedi.


Sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımın sadece Avrupa'daki ifade özgürlüğü ile ilgili olduğunu vurgulayan Salim, "Ben Avrupa'daki ifade özgürlüğünü eleştirdim, paylaşımlarımda Yahudilerden ya da İsrail'den hiç bahsetmedim ama buna rağmen açığa alındım ve iç ve dış soruşturmaya tabi tutuldum. Daha sonra 7 Şubat'ta DW, bana ve diğer meslektaşlarıma işten çıkarıldığımızı bildirdi. Bugüne kadar bana neden işten çıkarıldığıma dair bilgi verilmedi." diye konuştu.


Salim, şunları kaydetti:
"Ben antisemitik değilim. Ben ifade özgürlüğüne inanan biriyim, din özgürlüğüne inanıyorum. Antisemitik olup olmadığıma dair soruları DW'den veya diğer Alman medyasından alıyorum. İsrail'i eleştirmenin her gazetecinin hakkı olduğuna inanıyorum. Gazeteci ve insan olarak yanlışları gördüğümüz zaman farklı ülkeleri eleştirmek bizim hakkımız.
Almanya'da İsrail'i eleştirmenin kolay olduğunu, Almanya'da İsrail'i eleştirmenin serbest olduğunu söylemeye çalışıyorlar ama pratiğe geldiğinizde, durum farklı. İsrail'i eleştirmekle antisemitik olmak arasında ayrım yapmak gerçekten çok zor. Çünkü bazı noktalarda antisemitik olmakla suçlanacaksınız. Yani konu İsrail olduğunda burada hakkında gerçekten konuşulabilecek çok sayıda kırmızı çizgi var. Hayatının çoğunu Batı Şeria'da yaşamış birisi olarak, Almanya’da İsrail'in Batı Şeria ve Gazze'de yaptıkları hakkında normal şeyler söylemem bile bana karşı kullanılabiliyor."


Bu olay sonucunda haksızlığa uğradığını ve işsiz kaldığını ifade eden Salim, "Bence DW, İsrail'i eleştiren Filistinli ve Arap gazetecilere yaptıklarını yeniden düşünmeli. İfade özgürlüğünü savunuyorlar ama aslında değiller. Neler olup bittiğini yeniden değerlendirmeliler. Bizim hakkımızdaki dış soruşturmanın hiç de objektif olmadığına inanıyorum. Ve bizim hakkımızda karar soruşturmadan çok önce verilmişti. Dolayısıyla DW çalışanlarını araştırmak üzere seçtikleri komitelerini yeniden değerlendirmesi gerekir." ifadelerini kullandı.


- DW'den açıklama
Deutsche Welle'de konuyla ilgili yayımlanan bir haberde, kurum tarafından Arapça Servisindeki antisemitizm iddialarını araştırmak üzere bir komisyon kurulduğu, komisyonun yaptığı araştırma sonucu "görevi kötüye kullanma" vakaları tespit edildiği ancak kurumda yapısal bir antisemitizm sorunu bulunmadığı belirtildi.


Haberde görüşlerine yer verilen DW Genel Müdürü Peter Limbourg, söz konusu beş çalışanın işten çıkarılması için işlemlerin başlatıldığını, diğer sekiz şüpheli vakanın incelendiğini ifade etti.
Limbourg, kurum içi incelemeler sırasında da üç şüpheli vakanın tespit edildiğini aktarırken Arapça Servisi şefinin de görevi bırakmak istediğini ve bu talebin kurum tarafından kabul edildiğini söyledi.
Limbourg, "Vergilerle finanse edilen bir Alman kurumunda antisemitizm şüphesinin olması bile bu ülkede yaşayan ve dünya genelindeki tüm Yahudiler için tahammül edilemez olmalı." ifadelerini kullandı.
DW'nin ne antisemitizm ne de İsrail nefretine göz yumabileceğini kaydeden Limbourg, ayrıca kurum içinde bu konudaki davranış kurallarının daha keskin hale getirileceğini vurguladı.

(AA)