Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

BERLİN (AA) - Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Başar Şen, Almanya’da Türkçenin yaşatılmasının burada yaşayan 3,5 milyondan fazla Türk'ün ortak dileği olduğunu belirterek, ülkedeki Türk basınının bu dileği yaşatarak iki ülke arasında karşılıklı haber akışıyla köprü görevi gördüğünü söyledi.

 

Şen, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla Türkiye'nin Berlin Büyükelçiliğinde düzenlenen programda Almanya’da Türk basın mensuplarıyla bir araya geldi.

Büyükelçi Şen, burada yaptığı konuşmada, Almanya’da Türk basınının başarılarının önemine dikkati çekti.

Günümüz bilgi çağında medyanın rolünün giderek daha fazla önem kazandığını belirten Şen, “Demokrasilerde dördüncü kuvvet olarak tanımlanan medya, toplumun bilgilendirilmesinde tartışılmaz bir değere sahiptir. Bu kapsamda faaliyet gösteren yerel ve uluslararası basın organlarının, gündemdeki konular hakkında kamuoyu oluşmasına ve siyasi karar alma süreçlerine etkisi yadsınamaz.” diye konuştu.

 

Almanya’da Türk toplumunun her zaman Türkçe medyaya ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

“Almanya’da Türkçe’nin yaşatılması, Türkçe haber kanallarının işlemesi, Türkçe basının yaşatılması, Alman vatandaşlığına geçmiş bizim insanımızın kendi ana dilinde haber almasının sağlanması hakkında yaptığınız katkılar ve çabalar için, devletim adına, büyükelçiliğimiz ve kendi adıma hepinize tek tek teşekkür ediyorum.”

Büyükelçisi Ahmet Başar Şen, Almanya’da Türkçenin yaşatılmasının burada yaşayan 3,5 milyondan fazla Türkiyeli insanın ortak dileği olduğunu belirterek, ülkedeki Türk basınının bu dileği yaşatarak iki ülke arasında karşılıklı haber akışıyla köprü görevi gördüğünü vurguladı.

Şen, “Almanya Türk toplumunun Türkiye ile bağlılığının korunmasında buradaki Türk medyasının çok önemli bir işlevi var.” ifadesini kullandı.

 

- Türk girişimcilerin başarısı arttıkça Türkçe medyanın yaşamasını sağlayabilecek ekosistem istikrar kazanacak

Gazetecilerin çok zor koşullarda çalıştıklarını, Almanya’daki Türk basınının gelir kaynaklarının çok çeşitli ve çok büyük kaynaklar olmadığını anlatan Şen, Almanya’daki Türk girişimcilerin başarısı arttıkça Türkçe medyanın yaşamasını sağlayabilecek ekosistemin istikrar kazanacağını ifade etti.

Şen, 2023 yılının Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılı olduğunu hatırlatarak, “Bizim için çok özel bir yıl. Hep birlikte farklı etkinliklerle kutlayacağız.” dedi.

 

Artık diplomasinin tek başına ikili ilişkileri yürütmek için yeterli olmadığına dikkati çeken Şen, iki ülke arasındaki ilişkileri bir üst seviyeye taşımak için Almanya’da Türk basınıyla el ele çalışmayı devam ettirmek istediklerini dile getirdi.

2023’te Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı ile 28. dönem milletvekili seçimlerinin yapılacağını hatırlatan Şen, Almanya’da oy kullanacak seçmenlerin en doğru şekilde bilgilendirmesi konusunda Türk basınına önemli görevler düştüğünü vurguladı.

Şen, Alman medyasında Türk ve Türkiye’nin olumlu algısı için, Türk gazetecilerden Alman gazeteciler ile yakından çalışmalarını istedi.

Türk medyası için ellerinden geleni yapmak istediklerini belirten Büyükelçi Şen, gazetecilere " Kapımız her zaman sizlere açık. Bundan sonra sizlerle birlikte olmaya, sizlerle birlikte çalışmaya devam edeceğimizi bir kez daha vurguluyorum. Almanya’daki tüm basın emekçilerimize teşekkürlerimi sunuyorum." diye seslendi.

 

- Dezenformasyonla mücadelede ediyoruz

Berlin Büyükelçiliği Basın Müşaviri Hasan Kocabıyık da programa katılan gazetecilere teşekkür ederek, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının 2018’den sonra uluslararası alanda Türkiye’nin tanıtılması, manipülasyon ve dezenformasyonla mücadelede ve ülkenin iletişim stratejilerin belirlenmesi çok önemli projeler ve çalışmalar yürüttüğünü belirtti.

Kocabıyık, Almanya’daki Türk medyasına kapılarının her zaman açık olduğunu ifade ederek, Basın Müşavirliği olarak basın mensuplarına faaliyetlerini yürütmek için akreditasyon işlemleri ve basın kartı konusunda onlara yardımcı olduklarını kaydetti.

 

 

 

 

ATİNA (AA) - Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) demografik konularda hizmet verecek yeni bölgesel merkezini Girit'te açacağı bildirildi.

 

Yunanistan'ın başkenti Atina'yı ziyaret eden OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile bir araya geldi.

Görüşmenin ardından yapılan ortak basın açıklamasında, OECD ve Yunanistan arasında, "OECD Girit Nüfus Merkezinin" açılmasına ilişkin mutabakat zaptı imzalandığı belirtildi.

 

Girit'teki merkezin, nüfus hareketleri, demografik yapıdaki değişimler, göç dalgaları, demografik yapının çalışma piyasasına etkileri gibi konuları ele alması ve bu alanlardaki sorunlar için çözüm üretmesi öngörülüyor.

Miçotakis, Yunanistan'ın son bir asırdır önemli ölçüde göç almış bir coğrafya olduğunu belirterek Akdeniz'de yer alan Girit'in de bu anlamda "nüfus konulu" bir merkez için ideal bir konum olduğunu savundu.

 

Cornmann ise gelişmiş ülkelerin yaşlanmakta olan nüfusuna dikkati çekerek bunun sağlık ve emeklilik sistemleri ile sosyal hizmetlerde açabileceği olası sorunlara çözüm bulunması gerektiğini kaydetti.

Yunanistan'ın OECD Daimi Temsilcisi Yorgos Prevelakis, yeni açılacak merkez kapsamında Girit'te her yıl uluslararası bir konferans düzenleneceğini belirterek Girit'teki merkezin dünya genelindeki yaklaşık 20 bölgesel OECD merkezinden biri olacağını ifade etti.

 

ATİNA (AA) - Yunanistan Dışişleri Bakanlığının, "SANCO SWIFT" isimli sismik araştırma gemisinin Girit'in güneyi ve batısında yürüttüğü araştırma faaliyetlerine Libya’nın verdiği tepkiye, sözlü notayla yanıt verdiği bildirildi.

 

Yunan basınının diplomatik kaynaklara dayandırdığı habere göre, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, Libya'nın Atina Büyükelçiliğine sözlü nota verdi.

Notada, "SANCO SWIFT" isimli sismik araştırma gemisinin faaliyet yürüttüğü Girit'in güneyi ve batısının, Yunanistan'ın yetki alanında olduğu ileri sürüldü.

Türkiye ve Libya arasında imzalanan mutabakat muhtıralarının, Yunanistan'ın egemenlik haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle tanınmadığının, Libya'nın Atina Büyükelçiliğine iletildiği kaydedildi.

 

- Libya, Girit'in güneyinde sismik araştırma girişimi nedeniyle Yunanistan'ı kınamıştı

Libya Dışişleri Bakanlığı, 7 Aralık 2022'de, Atina yönetiminin, Akdeniz'de Libya ve Yunanistan deniz sınırlarında, petrol ve doğal gaz arama ve sondaj faaliyetleri için uluslararası şirketlerle anlaşma yapmasını kınamıştı.

Libya Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Yunanistan'ın, ülkede yaşanan "krizi fırsat bilerek" deniz yetki alanları konusunda kendi tutumunu Libya’ya dayatmak hedefiyle tartışmalı bölgelerde sismik araştırma yapmak için uluslararası şirketlerle anlaştığı kaydedilmişti.

 

- Türkiye ve Libya, Yunanistan'a ortak yanıt vermişti

Türkiye ve Libya, aralarında imzalanan hidrokarbon ve deniz yetki alanlarının sınırlandırılması mutabakatlarından duyduğu rahatsızlığı Birleşmiş Milletler'e (BM) ileten Yunanistan'a, geçen yıl aralık ayında ortak yanıt vermişti.

Türkiye'nin BM Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu ve Libya'nın BM Daimi Temsilcisi Taher El-Sonni’nin BM Genel Sekreterliğine gönderdiği mektupta, Yunanistan'a, "iki komşu ülkenin egemen kararlarına saygı duyması" çağrısı yapılmıştı.

 

ATİNA (AA) - Yunanistan'da dün akşam 82 yaşında hayatını kaybeden ülkenin son Kralı İkinci Konstantinos'un cenaze töreninin nasıl yapılacağı tartışmaya neden oldu.

 

Yunan basınındaki haberlere göre, eski Kral'ın ailesi, cenaze töreninin "eski devlet başkanına" uygun şekilde yapılmasını talep ediyor.

Bu fikre karşı çıkanlar ise "Kral" unvanının kendisinden 1973'teki ve 1974'teki referandumlarla alındığını ve Kral'ın Yunan vatandaşlığından da çıkarıldığını belirterek resmi tören olamayacağını savunuyor.

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis'in başkanlığında bugün yetkililerle yapılacak toplantı sonrasında cenaze törenine ilişkin kararın alınması bekleniyor.

 

- Başbakan Miçotakis'ten taziye mesajı

Miçotakis, eski Kral'ın ailesine başsağlığı dilediği taziye mesajında, "(Eski Kral İkinci Konstantinos'un) ölümüyle 1974 referandumuyla tamamen kapanmış bir faslın son sözü yazılıyor. Artık söz tarihin. Konstantinos'u kamusal hayatı için tarih adil ve sert bir şekilde değerlendirecektir." ifadelerini kullandı.

Yunan basınındaki haberlerde, Konstantinos'un, eski Kraliyet ailesinden başka isimlerin de defnedildiği ve bir dönem Kraliyet ailesine ait olan yazlık saray Tatoi'a defnedilmeyi arzuladığı ileri sürüldü.

 

- Yunanistan'ın son Kralı İkinci Konstantinos

Başkent Atina'nın Paleo Psihiko semtinde Haziran 1940'ta dünyaya gelen İkinci Konstantinos, 1964'ten Yunanistan'da monarşinin referandumla kaldırıldığı 1973'e kadar "Yunanistan Kralı" unvanını taşımıştı. 1974'teki ikinci referandumla Yunanistan'daki Krallık rejimi nihai olarak kaldırılmıştı.

Eski Kral, Aralık 1967'de ülkedeki Albaylar cuntasının diktatör rejimine karşı düzenlediği hareketin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından yurt dışına çıkmıştı.

 

Yunan hükümeti, 1994'te eski Kral'ı Yunan vatandaşlığından da çıkarmıştı.

İtalya ve İngiltere'de yaşayan İkinci Konstantinos, son yıllarında ise Yunanistan'da yaşamayı tercih etmişti.

 

Kraliyet mülkünün kamulaştırılması nedeniyle tazminat talep eden eski Kral'a Yunan devleti, 2003'te 13 milyon avronun üzerinde tazminat ödemişti.

Almanya’nın Berlin kentinde kadın gönüllüler tarafından, sokakta yaşayan evsizlere ve ihtiyaç sahiplerine sıcak çorba ikramında bulunuldu.

 

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Berlin Eyalet ve Kadın Birliği işbirliğinde “Bir Sıcak Çorba Herkes İçin” sloganı ile üçüncüsü gerçekleştirilen etkinlikte kadın gönüllüler, sokaklarda yaşam mücadelesi veren evsizlere ve ihtiyaç sahiplerine sıcak çorba ile pilav ve mevye dağıttı.

 

Berlin DİTİB Kadın Eyalet Birliği Başkanı Sebile Uyanık, “Bir Sıcak Çorba Herkes İçin” sloganı ile Berlin'deki Herrmannplatz meydanında üçüncü kez sokakta yaşayan evsizlere ve ihtiyaç sahiplerine sıcak çorba dağıtıldığını söyledi.

Çorba dağıtımı gerçekleştirerek gönülleri ısıttıklarını ifade eden Uyanık, insanların kalbine dokunmanın, yüzlerini güldürmenin kendilerine tarifi mümkün olmayan mutluluk kattığını belirtti.

 

Uyanık, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav), ‘Komşusu açken, tok yatan bizden değildir’ sözleriyle, İslam’ın sosyal yönünü ve DİTİB gönüllüleri olarak din, dil ve ırk ayrımı gözetmeden insani duyguları ön plana çıkararak insanlık görevini yerine getirdiklerini dile getirdi.

Uyanık, kış ayları geldiğinde evsizlere sıcak çorba ve yemek ikramında bulunduklarını belirterek, insanları bir nebze olsun mutlu etmeye çalıştıklarını vurguladı.

 

Berlin DİTİB Kadın Eyalet Birliği üyelerinin katıldığı gün boyu süren etkinlikte 300’ün üzerinde evsizlere ve ihtiyaç sahiplerine sıcak çorba ile pilav ve mevye ikram edildi.

 

 

 

 

 

 

 

Unterstützung in besonderen Zeiten: Dank der Restcent-Spendenaktion am Klinikum Main-Spessart wurden im Jahr 2022 fleißig Cent-Beträge gesammelt. Mit einer Aufstockung des Betrages durch die Klinikleitung kamen insgesamt 1.275 Euro für das Kinderhospiz zusammen.

 

Lohr a.Main, 10.01.2023

Die im September 2021 ins Leben gerufene „Restcent-Spendenaktion“ am Klinikum Main-Spessart, bei der alle Mitarbeitenden die Möglichkeit haben, den Cent-Betrag ihres monatlichen Nettogehalts (zwischen 1 und 99 Cent) zu spenden, war ein voller Erfolg. Die seit Beginn der Initiative gesammelten Beträge wurden nun erstmalig an eine gemeinnützige Einrichtung in der Region Main-Spessart gespendet. Die Entscheidung über das Spendenprojekt lag dabei in den Händen der Mitarbeitenden selbst. So kam der Spendenbetrag, der von der Klinikleitung zudem noch aufgestockt wurde, dem Verein Kinderhospiz Sternenzelt Mainfranken e.V. zu Gute.

 

Einen Scheck über insgesamt 1.275 Euro übergaben Klinikreferent René Bostelaar und der Personalratsvorsitzende Albrecht Christ an Bernhard Elsesser, einen Vertreter und den ehemaligen 2. Vorsitzenden des Vereins. Dieser ist stolz auf seine ehrenamtliche Tätigkeit und freut sich über die Spende vom Klinikum: „Ich bedanke mich recht herzlich für das Engagement Ihrer Mitarbeitenden. Diese Spenden sind sehr wertvoll und kommen insbesondere den Familien der Betroffenen zu Gute. Jedes Jahr finden finanzierungsbedürftige Veranstaltungen für diese Familien statt. Dank Ihrer Spende können wir diese auch im neuen Jahr wieder anbieten.“

 

Auch Klinikreferent René Bostelaar freut sich über die Beteiligung der Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter an der Aktion: „Ich bin froh, dass die Spendeninitiative gut angelaufen ist und wir mit unserer Spende unterstützen können – gerade in dieser besonderen und herausfordernden Zeit.

 

Restcent-Spendenaktion läuft auch im Jahr 2023 weiter

Die Spendeninitiative „Restcent“, die einer sozialen Einrichtung oder einer steuerlich anerkannten Hilfsorganisation in der Region Main-Spessart zu Gute kommt, wird auch im neuen Jahr wieder stattfinden. Die Spenden für die diesjährig ausgewählte Einrichtung oder Organisation werden circa ein Jahr lang gesammelt und anschließend an den begünstigten Verein überreicht. Die Entscheidung über das 2. Spendenprojekt wurde auch wieder in die Hände der Mitarbeitenden gelegt, die in einer Umfrage aus verschiedenen sozialen Einrichtungen und Organisationen auswählen konnten. Die Beträge, die in diesem Jahr gesammelt werden, kommen dem Tierschutzverein Main-Spessart e.V. zu Gute. Personalchefin Ute Sauer und Personalratsvorsitzender Albrecht Christ sind sich einig: „Wir wollen das Projekt langfristig fördern und noch mehr Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter für die RestcentAktion begeistern.“

 

Über das Kinderhospiz Sternenzelt Mainfranken e.V.

Der Verein Kinderhospiz Sternenzelt Mainfranken e.V. hat es sich zur wesentlichen Aufgabe gemacht, das ambulante Kinderhospiz aufzubauen und dieses langfristig und nachhaltig finanziell zu sichern. Nachdem bei Kindern, Jugendlichen oder jungen Erwachsenen eine lebensverkürzende Erkrankung diagnostiziert wird, bringt die Betreuung dieser Eltern an die Grenzen ihrer physischen und psychischen Belastbarkeit. Um die Betroffenen in der schweren Zeit zu begleiten und zu unterstützen, gibt es im Nahbereich den Verein Kinderhospiz Sternenzelt Mainfranken e.V. Darüber hinaus soll es ab Anfang 2023 Kindern, Jugendlichen und junge Erwachsenen bis zur Vollendung des 26. Lebensjahres ermöglicht werden, stationär oder teilstationär im Kinder- und Jugendhospiz Sternenzelt in Bamberg behandelt zu werden. Ebenso findet das Kinderpalliativteam Würzburg Unterstützung durch das Sternenzelt und umgekehrt.

 

Weitere Informationen

Kontaktmöglichkeit für eine Spende oder zur Unterstützung des Vereins telefonisch unter 09391 90 88 40 8 oder per Mail unter Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein! Informationen über das Kinderhospiz Sternenzelt Mainfranken e.V.: https://www.kinderhospiz-sternenzelt.de/start/

 

Spendenkonten Bank: Sparkasse Mainfranken Würzburg Kontoinhaber: Kinderhospiz Sternenzelt Mainfranken e.V. BLZ: 790 500 00 Kontonummer: 33043 IBAN: DE69 7905 0000 0000 0330 43 Swift: BYLADEM1SWU

 

Bank: Raiffeisenbank Main-Spessart eG Kontoinhaber: Kinderhospiz Sternenzelt Mainfranken e.V. BLZ: 790 691 50 Kontonummer: 8400 IBAN: DE87 7906 9150 0000 0084 00 Swift: GENODEF1GEM

 

Über das Klinikum Main-Spessart

Das Klinikum Main-Spessart, ein Eigenbetrieb des Landkreises Main-Spessart, beschäftigt mehr als 1.000 Mitarbeitende an den Standorten Lohr am Main, Marktheidenfeld und Gemünden. Als leistungsstarkes Krankenhaus der Akut-, Grund- und Regelversorgung mit zentraler Notaufnahme und als akademisches Lehrkrankenhaus der Universität Würzburg bietet es ein breites Spektrum moderner Hochleistungsmedizin auf dem aktuellen Stand der Wissenschaft. Ein Bildungszentrum für Pflegeberufe, ein geriatrisches Zentrum sowie zwei Senioreneinrichtungen runden das wohnortnahe Angebot ab. Als Leuchtturmprojekt des Freistaates Bayern entsteht am Standort Lohr ein neues Zentralklinikum mit einer Nutzfläche von rund 17.000 Quadratmeter und 280 Betten. Für das Bauvorhaben wurde eine finanzielle Förderung in Höhe von 108,992 Mio. Euro in Aussicht gestellt.

 

 

 

Geçmiş yıllarda Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde eğitim almış mezunlarla Erbil’de bir araya gelen Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Abdullah Eren, “Irak’taki tüm unsurlardan Türkiye burslarına başvuruları bekliyoruz” diye konuştu.

 

YTB Başkanı Abdullah Eren Irak temasları kapsamında, Erbil’de Türkiye Mezunları Derneği’nde Türkiye mezunu Iraklılarla bir araya geldi. Eren, bugüne kadar, Irak’tan 4 bine yakın öğrencinin Türkiye’de burslu olarak üniversite eğitimi aldığına dikkat çekti.

 

Hali hazırda Iraklı 500’den fazla burslu öğrencinin Türkiye’de eğitim gördüğünü dile getiren Eren, son 10 senedir ise bin 300’e yakın öğrencinin burslandırıldığının altını çizdi.

 

İNSANA YAPTIĞIMIZ YATIRIM HİÇBİR ZAMAN BOŞA GİTMİYOR

 

Irak’taki tüm unsurlardan Türkiye burslarına başvuruları beklediklerini belirten Eren, “Başarı odaklı bir burs programı olarak biz inşallah dost ve kardeş Irak’ın gelişmesi için elimizden gelen katkıyı vereceğiz. Çünkü bu öğrenciler, Irak’ın geleceğine bir katkıdır. İnsana yaptığımız yatırım hiçbir zaman boşa gitmiyor. Dolayısıyla bu yatırımlar, inşallah Irak’ın geleceğine de katkı sağlayacak” dedi.

 

Erbil'deki programa IKBY Oluşumlardan Sorumlu Bakanı ve Irak Türkmen Cephesi (ITC) Yürütme Kurulu Üyesi Aydın Maruf, Türkiye'nin Erbil Başkonsolosu Mevlüt Yakut ve Türkiye'de eğitim görmüş çok sayıda kişi katıldı.

 

Eren ayrıca temasları kapsamında Türkiye’nin Erbil Başkonsolosu Mevlüt Yakut ile bir görüşme gerçekleştirirken; Gökbörü Türbesi ve Erbil Kalesi’ni ziyaret edip Kayseri Çarşısı’nda Erbil’deki soydaş ve akraba topluluklarla bir araya geldi.

 

 

 

Sevgili Olaf” diye mektup yazan Prof Dr Hakkı Keskin kimdir?
 
1943 yılında Trabzon'un Maçka ilçesinde dünyaya gelen Keskin, lise eğitimini Erzincan'da tamamladıktan sonra, Almanya'ya göç etmiş ve Berlin Özgür Üniversitesi'nde siyaset bilimi üzerine doktora yapmıştır. Türkiye'ye dönerek bir süre başbakan Bülent Ecevit'in danışmanlığını yapan Keskin, 1980 yılında akademik çalışmalarını sürdürmek üzere Almanya'ya dönmüştür. 1982 yılında Uygulamalı Hamburg Üniversitesi Sosyal Pedagoji Fakültesi’nde Siyasal Bilgiler ve Göç Politikası üzerine profesor ünvanı almıştır.
 
1993 yılında Almanya Sosyal Demokrat Partisi adayı olarak girdiği seçimlerde, Almanya'da milletvekili seçilen ilk Türk kökenli yurttaş olarak Hamburg Eyalet Parlamentosu milletvekili oldu. 1997 seçimlerinde kendi isteğiyle aday olmayan Keskin, 2005 seçimlerinde Sol Parti adayı olarak katıldıgı seçimlerde Federal Almanya Parlamentosu milletvekilliğine seçildi.
 
 
Hakkı Keskin, Aralık 1995'te Almanya Türk Toplumu'nun kurucu üyeleri arasında yer almış ve 2005 yılına kadar genel başkanlığını yürütmüştür.
 
Hamburg Eyalet Parlamentosu ve Federal Meclis eski milletvekil, ‘Almanya Türk Toplumu’ (TGD) Onursal Başkanı Prof. Dr. Hakkı Keskin, ‘Hamburglu hemşerisi’ Başbakan Olaf Scholz’a bir mektup yazarak beklentilerini iletti.
 
Hamburg’da yaşayan Prof. Dr. Keskin, o dönemlerden beri tanıdığı ve samimi bir dostluğu olan Scholz’a postayla gönderdiği mektubu, bir gün sonra da Federal Çalışma ve Sosyal Bakanı Hubertus Heil ile Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser’a da e-posta yoluyla paylaştı. İşte Prof. Hakkı Keskin’in Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’a gönderdiği mektubun Türkçesi:
 
Çok Sayın Başbakan Olaf Scholz,
Sevgili Olaf,
 
Senin Almanya Şansölyesi seçilmene ve yeni hükümetin oluşumuna çok sevindim. Sana ve yeni hükümete tüm kalbimle başarılar dilerim. Koalisyon anlaşması, devletin ve toplumsal düzenin geleceğine yönelik bir dizi önemli hedefleri öngörmektedir. Örneğin, asgari saat ücretinin 12 euro olması, büyük kent merkezlerinde yüksek kiraların önlenmesi ve Dünya İklim Anlaşması koşullarının yerine getirilmesi, ülkemiz ve dünya için önemli hedeflerdir.
 
Almanya’da en temel üç alanda yaşam koşullarının köklü olarak düzeltilmesine ilişkin olarak, sana aşağıdaki önerilerimi iletmek gereği duydum.
 
 
EN TEMEL GÖREVİ OLMALI
 
1) Almanya’da iş hayatında alt ücret kesimlerden emekli olanların aylıkları, Almanya gibi zengin bir ülkeye ve dünyanın dördüncü büyük ekonomik ülkesine yakışmamaktadır. Çalışma ve Sosyal Bakanı Hubertus Heil bu durumun düzelmesi için çok başarılı bir uğraş verdiği halde, ‘Büyük Koalisyon’ ortakları Hıristiyan Birlik Partileri CDU/CSU’dan gelen engellemeler nedeniyle amaçladığı hedefine ulaşamamıştır. Bu nedenle senin başbakanlığında emeklilik ücretlerinin gerekli düzeye çıkarılması mümkün olmalıdır. Bunun sosyal devletin ve Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) en temel görevi olması gerekir.
 
 
SÖZ VERİLDİĞİ HALDE...’
 
2) Almanyalı Türkler ve diğer göçmenler için vatandaşlık yasasının çağın gereklerine uygun olarak yenilenmesi ve çifte vatandaşlık hakkının kabul edilmesinin ne denli önemli olduğunu sen çok iyi biliyorsun. Bu istek, on yıllardır örgütümüz ‘Almanya Türk Toplumu’nun en önemli önerileri arasındaydı, bugün de böyledir. Ne yazık ki, SPD ve Yeşiller koalisyon hükümeti tarafından 2000 yılında çıkartılan yasa, bizlere verilen sözün aksine ‘Çifte Vatandaşlık’ hakkını sağlamamıştır. Oysa çifte vatandaşlık birçok ülkede on yıllardır uygulanmaktadır. Bunun ülkeye herhangi bir zararı olmadığı gibi, Almanya’ya olan bağlılığı da azaltmamaktadır. Sen çok iyi biliyorsun ki, birinci kuşak ağır yaşam ve çalışma koşulları nedeniyle Almancayı yeterince öğrenme olanağı bulamadı. Bu nedenle birinci kuşaktan insanlara Almanca bilme koşulunda özel bir jest yapılarak, Alman vatandaşlığı verilmelidir. Böylece emekliliklerini çoğunlukla kendi ülkelerinde geçiren bu insanlar, Almanya’daki çocuklarını ve torunlarını ziyarete gelirken vize alma veya benzeri sorunlarla karşılaşmamalıdırlar.
 
 
‘IRKÇILIK BÜYÜK ZARAR VERİYOR’
 
3) Önceki Başbakan Sayın Merkel, Hanau’daki ırkçı saldırı nedeniyle yaptığı önemli açıklamasında; “Irkçılık bir zehirdir, düşmanlık bir zehirdir. Bu zehir birçok cinayetin ve suçun temel nedenidir” demiştir. Bu nedenle ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının önlenmesi için, kararlılıkla gerekli yasal ve uygulamaya ilişkin önlemlerin zaman kaybetmeksizin alınması, büyük önem taşımaktadır.
 
Ayrıca toplumsal yaşamdaki her türlü dışlanmanın önüne gerekli yasal ve kurumsal önlemlerle geçilmesi yönünde gereken adımlar atılmalıdır. Irkçılık ve Musevi düşmanlığı Almanya’ya öteden beri büyük zarar vermekte ve toplumsal barışı temelden yaralamaktadır.
Kalpten selamlarımla
Hakkı Keskin
 
 
BERLİN (AA) - Alman Ekonomi Enstitüsü (IW), her 10 Alman şirketinden yaklaşık 4’ün 2023'te işlerinin küçülmesini beklediğini bildirdi.

 

IW, 2 bin 500 Alman firma ile gerçekleştirdiği 2023'e yönelik beklenti anketinin sonuçlarını açıkladı. Ankete göre, Almanya'daki şirketlerin yüzde 39'u ticari faaliyetlerinde bu yıl düşüş bekliyor.

Şirketler, buna sebep olarak yüksek enerji maliyetleri, tedarik zinciri sorunları ve Ukrayna'da devam eden savaşı gösterdi.

 

Söz konusu ankete katılan şirketlerin yalnızca yüzde 32'si mevcut iş durumlarını bir yıl öncesine göre daha iyi olarak değerlendirirken, mevcut durumu daha kötü durumda olduğunu aktaran şirketlerin oranı ise bir önceki yıla kıyasla üçte birlik bir artış gösterdi.

IW raporunda, ”İnşaat sektöründe ciddi bir resesyon öngörülüyor ve sanayide de karamsarlar hakim. 2023 yılına ilişkin üretim beklentilerindeki bozulma tüm ekonomik alanlarda hemen hemen aynı oranda gözlemlenebilmektedir.” denildi.

 

Raporda, "İçinde bulunulan kış sezonunda doğal gaz sıkıntısı yaşanma riski 2022 yazındaki kadar mevcut değil ve o zamandan bu yana enerji fiyatları da geriledi. Ancak fiyatlar hala yüksek seviyede kalıyor ve üretim kesintileri önlenemez." ifadeleri yer aldı.

Yüksek enerji fiyatları, devam eden tedarik sıkıntısı, alışılmışın dışında yüksek faiz Alman şirketlerin faaliyetlerini olumsuz etkilerken, ankete göre, imalat sektöründe faaliyet gösteren şirketlerinin yüzde 39'u 2023’e kötümser, yüzde 28'i iyimser beklentilerle bakıyor.

 

Öte yandan, Almanya'nın imalat sektörü, küresel ekonomik yavaşlamanın ortasında zayıflayan talep nedeniyle son aylarda azalan siparişlerle mücadele ediyor.

Sanayide Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle gaz kıtlığı tehdidi önemli ölçüde hafiflese de yüksek enerji maliyetleri, yüksek enflasyon ve belirsiz ekonomik görünüm sektör için ters rüzgarlar oluşturuyor.

 

Uzmanlar, azalan siparişlerin, malzeme kıtlığı nedeniyle tamamlanmayan siparişler biriktiğinden şimdilik Alman ekonomisi için ciddi bir tehdit oluşturmadığını ancak yıl sonunda veya 2024'ün başında gerçek zorluklara neden olacağını ifade ediyor.

BERLİN (AA) - Almanya'nın önde gelen gazetelerinden Die Welt, Türkiye'nin güçlenen savunma sanayisini övdü.
 

"Türkiye'nin bir silahlanma gücü olarak şaşırtıcı yükselişi" başlığıyla verilen haberde, Türkiye'nin iddialı bir yeniden silahlanma planı yürüttüğü belirtildi.

Haberde, Türkiye'nin Almanya ile bu konuda yaşadığı kötü deneyimlerin ardından savunma sanayisinde kendi kendine yeterliliğe her geçen gün daha da yaklaştığı ifade edildi.

 

Türkiye'nin 20 yıl önce Alman savunma şirketleri Krauss-Maffei Wegmann (KMW) ve Rheinmetall'den 1000 adet "Leopard 2" muharebe tankı sipariş etmek istediğini ancak 7 milyar avroluk anlaşmadan bir sonuç çıkmadığı aktarılarak, şunlar kaydedildi:

"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bunun yerine Türkiye'nin kendi kendine silah tedarik eden bir ülke haline gelmesini istiyor. Silah ithalatına bel bağlamak yerine kendi güçlü savunma sanayisini kuruyor. Buna insansız hava araçları, tanklar, savaş uçakları, obüsler ve savaş gemilerinin üretimi de dahil."

 

Erdoğan'ın modern Türk obüslerini (Fırtına 2) Silahlı Kuvvetlere teslim ettiği aktarılan haberde, Fırtına 2'lerin Almanya'nın "PzH 2000" ile aynı, 155 milimetrelik bir kalibreye sahip olduğu bilgisi paylaşıldı.

Haberde, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'yi dünya kamuoyuna ve kendi halkına "silah endüstrisinde en iyi oyuncu" olarak sunmak istediği vurgulandı.

Türkiye'nin 2021'de gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 2,1'ini savunmaya ayırdığı, bu rakamın diğer pek çok Avrupa ülkesinden daha fazla olduğu belirtilen haberde, Ankara'nın böylece NATO'nun yüzde 2'lik hedefini aşmış olduğu kaydedildi.

 

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) uzmanlarının, dünyanın en büyük 100 savunma şirketi arasında Aselsan ve TUSAŞ’ı gösterdiği aktarılan haberde, Almanya Rusya-Ukrayna Savaşı'yla 100 milyar avroluk fon kurarak Alman silahlı kuvvetlerini modern silahlarla donatmaya yeni başlarken, Türkiye’nin yıllar önce farklı bir yol izlediği belirtildi.

Haberde, Türkiye'den Bayraktar TB2’lerinin Ukrayna'ya teslim edildiği ve Ukrayna’nın, Rusya ile savaşında bu silahların etkinliğini övdüğü vurgulanan haberde, “Türk şirketi, geçtiğimiz günlerde gelecekte bir askeri gemiye insansız iniş yapması bile beklenen yaklaşık 15 metre uzunluğundaki Kızılelma savaş uçağının ilk uçuşunu da gerçekleştirdi. Bu insansız hava aracı, bu yıl faaliyete geçecek.” denildi.

 

- "Erdoğan, ambargolar sonrası başka kaynaklar bulmak zorunda kaldı"

Türkiye'nin gelecekte savaş uçakları pazarında da söz sahibi olacağına işaret edilen haberde, "TF-X' olarak bilinen Milli Muharip Uçak modelinin ilk kez martta dünya kamuoyuna tanıtılması bekleniyor. Çift motorlu savaş uçağının devreye alınmasından sonra kullanıma hazır hale gelmesi biraz zaman alacak ancak Türkiye, bir sinyal gönderiyor.” ifadesine yer verildi.

 

Haberde, Türkiye'nin Almanya'nın yakın zamanda sipariş ettiği modern hayalet savaş uçağı F-35 projesinde yer aldığı ve daha sonra Rusya’dan hava savunma sistemleri alınmasıyla projeden çıkartıldığı hatırlatılarak, bunun da Türkiye’nin kendi jetini geliştirilmesini hızlandırdığına işaret edildi.

 

Güney Kore gibi Asyalı ülkelerin şimdiden tank yapımında dünya liderleri arasında ifade edildiği haberde, Türkiye’nin de bu üreticilerle Altay tankının motoru için çalıştığı bildirildi.

Haberde, Türkiye’nin savunma sanayisindeki yükselişinin, NATO üyesi ülkelerin kendisi de Batı savunma ittifakının üyesi olan Türkiye'ye karşı uyguladığı yaptırımlar ve silah ambargolarıyla da yakından bağlantılı olduğuna işaret edilerek, “Almanya veya ABD, Türkiye'nin yeni silahlanma projeleri için kilit teknoloji sağlamadığı için Cumhurbaşkanı Erdoğan, başka kaynaklar bulmak zorunda kaldı.” ifadesi kullanıldı.