Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Konuyu daha iyi anlayabilmek için biraz gerilerden başlayalım.
İsveç ve Finlandiya, Rusya’nın Ukrayna’yı 2022 yılının Şubat ayında işgal etmesinin ardından, Rusya’nın kendi ülkelerini de işgal etmesinden korkarak, on yıllardır süren askeri tarafsızlık politikasından vazgeçtiler ve birlikte 18 Mayıs’ta NATO’ya üyelik başvurusu yaptılar. Bu üyelik sonrasında ABD ve Kıta Avrupası, Rusya başta olmak üzere Avrasya’ya karşı kullanabileceği 1,340 km’lik büyük bir sınıra sahip olacaktı.
NATO’yu fiilen yöneten ABD, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılımının bu ülkelerin egemenlik ve etki alanları ile milli güç unsurlarını, NATO üzerinden kendi menfaati doğrultusunda kullanabileceği için bu çifte başvuru karşısında ellerini ovuşturup onaylamaya hazırdı. Ancak beklemedikleri bir şey oldu, Türkiye, PKK, YPG ve FETÖ üyelerine kol kanat geren bu iki ülkenin NATO’ya kabul edilmelerini ve üye olmalarını veto etti. Kabul şartlarını da masanın üstüne koydu.
Geçtiğimiz haziran ayında -NATO zirvesi öncesi-Türkiye’nin kabul şartları ile ilgili Finlandiya, İsveç ve Türkiye arasında üçlü muhtıra imzalandı ve söz konusu ülkeler terör örgütlerine, özellikle de PKK/YPG ve FETÖ’ye karşı daha sert adımlar atmayı taahhüt ettiler.
Türkiye’nin terör örgütleri konusundaki kararlılığından ve İsveç ile Finlandiya üzerindeki baskısından hoşlanmayan ABD, Türkiye’nin bu tavrını beğenmedi ve konuyu çözmenin yollarını aramaya başladı lakin ABD’nin, Türkiye’ye karşı NATO içinde yapabileceği bir şey yok. NATO’nun kuruluş anlaşmasına göre üye ülkelerin üyeliklerine son verilemiyor, herhangi bir üye ülkeyi oy çokluğu veya oy birliği gibi kararlarla üyelikten atmak veya da herhangi bir üyenin elinden veto yetkisini almak mümkün değil. Türkiye’yi NATO’dan atmakla tehdit edip, veto isteğini kaldırtması da mümkün değil.
Yıllarca Türkiye’yi hizaya sokmak için acımasızca uyguladığı “Silah Ambargosu” sopası da artık geçerliliğini yitirince kala kala geriye İsveç ve Finlandiya’ya gözdağı vererek Türkiye’nin isteklerine karşı durmalarını sağlamak kalıyor.
Nitekim bunda başarılı olmuş olacak ki, eli kanlı terör örgütü PKK ve FETÖ'cülerin sığınağı haline gelen ve bu nedenle Türkiye'nin NATO üyeliğine karşı çıktığı İsveç ve Finlandiya ile teröristlerin iadesi için gerçekleştirilen görüşmeler devam ederken, aniden ve hiç beklenmedik bir anda İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’dan dikkat çeken bir açıklama geldi.
Başbakan Ulf Kristersson bu açıklamasını, İsveç'te ünlü bir savunma düşünce kuruluşu tarafından düzenlenen bir konferansta yaptı. İşin önemli tarafı bu toplantıda NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve İsveç ile birlikte NATO’ya girmek isteyen Finlandiya’nın Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto da hazır bulunmaktaydı. Bana göre, bu konferansta NATO Genel Sekreterinin de bulunması pek de tesadüf değil ve işin perde arkası biraz farklı.
Aralık ayının ortalarında Fransa’da Vatansever Partisi’nin, “NATO’dan çıkalım, AB’den çıkalım, özgür Fransa” sloganlı mitingi yapması, Cumhurbaşkanı Macron’un, birkaç gün sonra "Bağdat İş birliği ve Ortaklık Konferansı" sonrasında ülkesine dönerken başkanlık uçağında; "Daha güçlü bir Avrupa'nın NATO içinde ittifaka bağlı olmadan hareket edebileceğini… İttifak bağlı olmam gereken bir şey değil, seçmem gereken ve birlikte çalıştığım bir şey. Stratejik özerkliğimizi yeniden düşünmeliyiz" sözlerini sarf etmesi, ABD için “ipler elimden gidiyor” uyarısı ABD’nin AB ile ters düştüğü izlenimini veriyor.
Çok kısa bir zaman sonra Fransa'nın başkenti Paris'te Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi'nin bulunduğu Enghien Caddesi'nde silahlı bir saldırının gerçekleşmesi pek de tesadüf değil. Bu saldırıda 3 kişi yaşamını yitirmesi ve YPG/PKK taraftarlarının Paris’i yakıp yıkmaları, gerçekte ABD’nin Fransa’ya yaptığı bir uyarıydı. “Bağımsızlık senin neyine. Ayağını denk al. Bir dahaki sefere Fransa’ya bunun bedelini daha ağır ödetirim” mesajıydı aslında verilen.
İşte ABD’nin Türkiye’nin vetosuna karşı kullanabildiği yaptırım bu. ABD, Türkiye’ye sözünü geçirtip Veto’yu kaldırtamayınca, çareyi İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’a tükürdüğünü yalatmakta buldu.
Belli ki ABD, kendi yarattığı YPG/PKK terör örgütü üzerinden Kıta Avrupası'na ayar veriyor; “Benim sömürgemsiniz ve ben ne dersem o olur…”
Konuyu daha iyi anlayabilmek için biraz gerilerden başlayalım.
İsveç ve Finlandiya, Rusya’nın Ukrayna’yı 2022 yılının Şubat ayında işgal etmesinin ardından, Rusya’nın kendi ülkelerini de işgal etmesinden korkarak, on yıllardır süren askeri tarafsızlık politikasından vazgeçtiler ve birlikte 18 Mayıs’ta NATO’ya üyelik başvurusu yaptılar. Bu üyelik sonrasında ABD ve Kıta Avrupası, Rusya başta olmak üzere Avrasya’ya karşı kullanabileceği 1,340 km’lik büyük bir sınıra sahip olacaktı.
NATO’yu fiilen yöneten ABD, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılımının bu ülkelerin egemenlik ve etki alanları ile milli güç unsurlarını, NATO üzerinden kendi menfaati doğrultusunda kullanabileceği için bu çifte başvuru karşısında ellerini ovuşturup onaylamaya hazırdı. Ancak beklemedikleri bir şey oldu, Türkiye, PKK, YPG ve FETÖ üyelerine kol kanat geren bu iki ülkenin NATO’ya kabul edilmelerini ve üye olmalarını veto etti. Kabul şartlarını da masanın üstüne koydu.
Geçtiğimiz haziran ayında -NATO zirvesi öncesi-Türkiye’nin kabul şartları ile ilgili Finlandiya, İsveç ve Türkiye arasında üçlü muhtıra imzalandı ve söz konusu ülkeler terör örgütlerine, özellikle de PKK/YPG ve FETÖ’ye karşı daha sert adımlar atmayı taahhüt ettiler.
Türkiye’nin terör örgütleri konusundaki kararlılığından ve İsveç ile Finlandiya üzerindeki baskısından hoşlanmayan ABD, Türkiye’nin bu tavrını beğenmedi ve konuyu çözmenin yollarını aramaya başladı lakin ABD’nin, Türkiye’ye karşı NATO içinde yapabileceği bir şey yok. NATO’nun kuruluş anlaşmasına göre üye ülkelerin üyeliklerine son verilemiyor, herhangi bir üye ülkeyi oy çokluğu veya oy birliği gibi kararlarla üyelikten atmak veya da herhangi bir üyenin elinden veto yetkisini almak mümkün değil. Türkiye’yi NATO’dan atmakla tehdit edip, veto isteğini kaldırtması da mümkün değil.
Yıllarca Türkiye’yi hizaya sokmak için acımasızca uyguladığı “Silah Ambargosu” sopası da artık geçerliliğini yitirince kala kala geriye İsveç ve Finlandiya’ya gözdağı vererek Türkiye’nin isteklerine karşı durmalarını sağlamak kalıyor.
Nitekim bunda başarılı olmuş olacak ki, eli kanlı terör örgütü PKK ve FETÖ'cülerin sığınağı haline gelen ve bu nedenle Türkiye'nin NATO üyeliğine karşı çıktığı İsveç ve Finlandiya ile teröristlerin iadesi için gerçekleştirilen görüşmeler devam ederken, aniden ve hiç beklenmedik bir anda İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’dan dikkat çeken bir açıklama geldi.
Başbakan Ulf Kristersson bu açıklamasını, İsveç'te ünlü bir savunma düşünce kuruluşu tarafından düzenlenen bir konferansta yaptı. İşin önemli tarafı bu toplantıda NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve İsveç ile birlikte NATO’ya girmek isteyen Finlandiya’nın Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto da hazır bulunmaktaydı. Bana göre, bu konferansta NATO Genel Sekreterinin de bulunması pek de tesadüf değil ve işin perde arkası biraz farklı.
Aralık ayının ortalarında Fransa’da Vatansever Partisi’nin, “NATO’dan çıkalım, AB’den çıkalım, özgür Fransa” sloganlı mitingi yapması, Cumhurbaşkanı Macron’un, birkaç gün sonra "Bağdat İş birliği ve Ortaklık Konferansı" sonrasında ülkesine dönerken başkanlık uçağında; "Daha güçlü bir Avrupa'nın NATO içinde ittifaka bağlı olmadan hareket edebileceğini… İttifak bağlı olmam gereken bir şey değil, seçmem gereken ve birlikte çalıştığım bir şey. Stratejik özerkliğimizi yeniden düşünmeliyiz" sözlerini sarf etmesi, ABD için “ipler elimden gidiyor” uyarısı ABD’nin AB ile ters düştüğü izlenimini veriyor.
Çok kısa bir zaman sonra Fransa'nın başkenti Paris'te Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi'nin bulunduğu Enghien Caddesi'nde silahlı bir saldırının gerçekleşmesi pek de tesadüf değil. Bu saldırıda 3 kişi yaşamını yitirmesi ve YPG/PKK taraftarlarının Paris’i yakıp yıkmaları, gerçekte ABD’nin Fransa’ya yaptığı bir uyarıydı. “Bağımsızlık senin neyine. Ayağını denk al. Bir dahaki sefere Fransa’ya bunun bedelini daha ağır ödetirim” mesajıydı aslında verilen.
İşte ABD’nin Türkiye’nin vetosuna karşı kullanabildiği yaptırım bu. ABD, Türkiye’ye sözünü geçirtip Veto’yu kaldırtamayınca, çareyi İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’a tükürdüğünü yalatmakta buldu.
Belli ki ABD, kendi yarattığı YPG/PKK terör örgütü üzerinden Kıta Avrupası'na ayar veriyor; “Benim sömürgemsiniz ve ben ne dersem o olur…”
10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteteciler Günü Avrupa Türk Basın camiasında sade kutlamalar ile anılırken Avrupa Saadet’in içten mesajı yüreklere su serpti.
Avrupa’da yerleşik Türkçe basının Türk Toplumu|nun kültürel geleceği için çok önemli bir görevi hiç bir destek olmadan yerine getirdiğini belirten Saadet Avrupa Tanıtım Medya ve İletişim Başkanı Murat Gürbüz “Türkçe basın dilimizin ve kültürümüzün gelecek nesillere aktarılmasında önemli bir görevi yerine getirmektedir” şeklinde mesaj yayınlaması Avrupa Türk Gazetecileri arasında sevinçle karşılandı.
Tükçe Basın organlarının Avrupa’da yerlesik Türkler için öneminin farkedilmediğine çok üzüldüğünü belirten Murat Gürbüz, “Bir milletin yazılı basını var ise kültürel hazinesini gelecek nesillere aktarabilir. Milli ve manevi değerlerden bahsedenler öncelikle kendi öz medyalarına sahip çıkmalıdırlar. Basın mensubu arkadaşların çalıştıkları zor şartları çok iyi biliyoruz. Bir çok millet kendi dillerinde bir medya topluluğu olmadığından yakınırken 60 yıllık göç tarihimizde içimizden çıkan bir avuç Türk entellektüel tarafından hayata geçen “Türk Diyaspora Medyası” yakın gelecekte Saadet iktidarında ciddi anlamda sahiplenilecek ve kültürel çalışmalarında en çok desteği onlar görecektir. Medya gücü olmayan bir toplumdan başarılı bir diyaspora beklenemez. Bizim ise, Avrupa'da basınımız var olduğu halde ülkemizden en ufak bir destek görmemeleri ise tarif edilemeyecek kadar yanlış bir uygulamadır” şeklinde konuştu.
Saadet Avrupa Tanıtım Medya ve İletişim Başkanı Murat Gürbüz Avrupa Türk Medyası ile kurduğu samimi diyalog ile tanınıyor.
Bayerns Innenstaatssekretär Sandro Kirchner hat heute in Vertretung des Bayerischen Ministerpräsidenten Dr. Markus Söder den Neubau des überbetrieblichen Bildungszentrums des Bayerischen Bauindustrieverbands in Nürnberg eröffnet. Kirchner hob dabei die Bedeutung der Aus-, Fort- und Weiterbildung in der Branche hervor: „Bildung ist der Schlüssel für Erfolg und Wohlstand von morgen. Gerade im Baubereich herrscht Fachkräftemangel. Umso wichtiger sind qualitativ hochwertige Aus-, Fort- und Weiterbildungsangebote". Das Bildungszentrum Nürnberg-Wetzendorf stehe schon seit Jahrzehnten für Ausbildung und Schulung auf höchstem Niveau. In allen Baufachberufen, in vielen Praxisbereichen sowie in kaufmännischen Berufen biete das Zentrum beste Aus-, Fort- und Weiterbildungsbedingungen. "Hier werden die Bauprofis von morgen ausgebildet", so Kirchner.
Der Innenstaatssekretär bezeichnete das duale Ausbildungssystem in Bayern als wahres Erfolgsmodell. „Unser bayerisches Credo lautet: wir begleiten jedes Talent auf seinem Weg.“ Das duale System halte die besten Zukunftschancen für junge Leute bereit. „Theorie und Praxis gekonnt miteinander verzahnt, liefert den Betrieben das, was sie am dringendsten brauchen: Passgenau ausgebildete Fachkräfte. Die Betriebe sind dabei wichtige Partner als Arbeitgeber und Ausbilder.“
Kirchner ging beim Bauindustrieverband auf die vielen wichtigen Bereiche der Baubranche ein und stellte dabei fest, dass viele politische und gesellschaftliche Ziele, wie zum Beispiel Klimaschutz, Infrastruktur, Energieversorgung und vor allem Wohnungsbau nicht ohne die Baubranche respektive dem Handwerk umgesetzt werden können.: "Das Gebot der Stunde lautet: Bauen, bauen und nochmals bauen und zwar überall in Bayern", so Kirchner. Denn damit verbunden ist der weitere Fortschritt des Landes, die Stärkung der Wirtschaft und die Erfüllung von elementaren Grundbedürfnissen, wie zum Beispiel Wohnen und ein funktionsfähiger Wohnungsmarkt. Dies seien Voraussetzungen für gesellschaftliches Miteinander und Lebensqualität.
Neben der dualen Ausbildung und der überbetrieblichen Aus-, Fort- und Weiterbildung unterstützt der Freistaat bei der Gewinnung qualifizierter ausländischer Arbeitskräfte. Hier hat die Staatsregierung mit der Zentralen Stelle für Fachkräfteeinwanderung (ZSEF) in Nürnberg eine wichtige Einrichtung geschaffen. Eine weitere wichtige Unterstützung sind die Energie-Härtefallhilfen und Entlastungspakete. Kirchner versichert: "Für die Bayerische Staatsregierung ist es oberste Pflicht, eine bezahlbare Energieversorgung sicherzustellen. Der Freistaat Bayern unterstützt die Baubranche, wo er kann. Alles, was Bayern tun kann, wird getan!"
Die Stadt Würzburg hat dem Büro hutterreimann Landschaftsarchitektur aus Berlin den ersten Preis für den besten Entwurf für das Heidingsfelder Mainufer überreicht. Hutterreimanns Augenmerk lag in erster Linie auf der Verknüpfung des Uferweges mit dem Altort Heidingsfelds, wie auch der Öffnung einer Achse zum Ufer, um einen Raumüberblick zu schaffen. Die Uferpromenade soll, nach den ersten Entwurfsideen, mäandernd den Schwung des Flusses und der Landschaft aufnehmen und mit Richtungswechseln auch andere Blickrichtungen ermöglichen. Barbara Hutter sprach von einer „kleinen Konversion“. Das Berliner Büro ist in Würzburg nicht unbekannt, es entwickelte das Landesgartenschaugelände am Hubland landschaftsarchitektonisch.
Oberbürgermeister Christian Schuchardt sprach bei der Preisübergabe von einem der zentralsten Projekte Heidingsfelds und der Chance, das Ufer zurückzugewinnen und mit dem Städtle zu verbinden. Auch die Qualitäten im Detail seien maßgeblich gewesen, so Stadtbaurat Benjamin Schneider für das Preisgericht, dem auch Manfred Grüner (Regierung von Unterfranken, Städtebau) und Mitglieder des Stadtrates angehörten. Professor Ulrike Kirchner beglückwünschte sowohl die Stadt Würzburg als auch das Gewinnerbüro und betonte die Wichtigkeit von Architektenwettbewerben. Hierbei würden viele Denkansätze und Fragestellungen geschärft. Den Wettbewerb betreute Thomas Wirth vom Büro Arc.grün Kitzingen.
Claudia Kaspar (Fachbereichsleiterin Stadtplanung Stadt Würzburg), André Dorscheid (Fachabteilung Projektentwicklung und Stadtgestaltung), Manfred Grüner (Regierung von Unterfranken, Städtebau), Stadtbaurat Benjamin Schneider, Oberbürgermeister Christian Schuchardt, Stadträtin Christiane Kerner, Barbara Hutter (hutterreimann Landschaftsarchitekten Berlin), Prof. Ulrike Kirchner (Preisgerichtsvorsitzende), Tamara Zimmermann (hutterreimann), Stadträtin Barbara Meyer, Stadtrat Udo Feldinger, Thomas Wirth (Büro Arc.grün Kitzingen, Wettbewerbsbetreuung), Stadträtin Simone Haberer, Stadtrat Willi Dürrnagel.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), tarafından yürütülen ve dünyanın dört bir yanından uluslararası öğrencilere Türkiye’nin seçkin üniversitelerinde burslu olarak eğitim imkânı sunan Türkiye Bursları’nın 2023 yılı başvuruları başladı.
“Büyük Öğrenci Projesi" olarak 1992’de başlatılan ve 2012’de Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB) koordinasyonuyla "Türkiye Bursları" markasıyla dünyaya açılan Türkiye’nin resmi uluslararası öğrenci burs programının 2023 yılı başvuruları başladı. Dünyanın en kapsamlı burs programı olan ve dünyanın dört bir yanından öğrencilere ülkemizin en seçkin üniversitelerinde eğitim imkanı sunan Türkiye Burslarına başvurular 20 Şubat 2023 tarihine kadar devam edecek. Başvurular dünyanın tüm ülkelerinden; lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim almak isteyen uluslararası öğrencilere açık olacak.
2023 yılı Türkiye Burslarına başvurular https://tbbs.turkiyeburslari.gov.tr/ adresi üzerinden alınıyor.
DÜNYANIN EN KAPSAMLI BURS PROGRAMI
Uluslararası öğrencilere diğer burs programlarına göre geniş imkânlar sunması ile öne çıkan Türkiye Bursları her yıl rekor sayıda başvuru alıyor. Türkiye Bursları programı; üniversite bölüm yerleştirmesi, aylık burs, üniversite harcı, sağlık sigortası, yurt, barınma, ücretsiz mesleki ve akademi programlar ile gidiş-dönüş uçak bileti olanaklarıyla dünyanın en kapsamlı burs programı olarak karşımıza çıkıyor.
Tüm bunların yanında Türkiye Bursları’nın kapsamı içinde yer alan; Araştırma Bursları, Başarı Bursları ve KÂTİP gibi diğer programlar ise farklı başvuru dönemlerinde YTB'nin internet sitesi ve sosyal medya kanallarından duyuruluyor.
Türkiye Bursları ile ülkemizde öğrenim gören adaylar mezuniyetten sonra ülkelerinde önemli görevler üstleniyor. Adeta gönüllü birer Türkiye elçisi olarak ülkeler arasındaki ilişkilere katkı sunan mezunlar, küresel çaptaki sorunların çözümüne ilişkin de önemli gayretler ortaya koyuyor.
Viele Kinder – zu wenig Personal: Im vergangenen Jahr stiegen die Zahlen der in der Stadt Würzburg betreuten Kinder um 67,1 % bei den Ein- bis Dreijährigen und um 60,9% bei den Drei- bis Sechs- bzw. Siebenjährigen. Gleichzeitig stieg die Zahl des Kindergartenpersonals in den letzten zehn Jahren jedoch nur um 29,9 %. Hinzu kommt, dass ein spürbarer Rückgang an sehr erfahrenen Fachkräften zu verzeichnen ist. Während der Anstellungsschlüssel in den letzten Jahren von 1:12 auf 1:10 gesunken ist, viele Berufsanfänger nur Teilzeit arbeiten wollen, kann aber parallel davon ausgegangen werden, dass in Würzburg bis zum Jahr 2025 aufgrund des Fachkräftemangels etwa 400 pädagogische Fach- und Ergänzungskräfte fehlen werden. Bemerkbar macht sich dies schon jetzt mitunter auch mit kürzeren Öffnungszeiten in Kitas. „Der Rechtsanspruch auf ganztägige Betreuung von Grundschulkindern ab dem Schuljahr 2026 wird die Situation noch einmal dramatisch verschärfen“, so Monika Kraft, stellvertretende Leiterin des Fachbereichs Jugend und Familie, Stadt Würzburg.
Ein Würzburger Phänomen ist dies nicht. Würzburg hat sich jedoch zum Ziel gesetzt, diesem Fachkräftemangel gezielt entgegen zu treten. „Die Entwicklung zeichnet sich ganz klar ab“, äußert sich Sozialreferentin Dr. Hülya Düber: „Und wir müssen ihr entschieden entgegentreten. Ich bin daher sehr froh, dass wir als eine von nur zwei Kommunen in Bayern die Ausbildung zur ‚Fachkraft mit besonderer Qualifikation in Kindertageseinrichtungen‘ anbieten können. Es eröffnet die Möglichkeit des Quereinstiegs in die Kita und ich hoffe auf zahlreiche, befähigte Bewerberinnen und Bewerber.“
Nur drei Kursreihen in ganz Bayern, eine davon in Würzburg, soll Quereinsteigerinnen und Quereinsteigern die Möglichkeit eröffnen, sich zur „Fachkraft mit besonderer Qualifikation in Kindertageseinrichtungen“ (FQK) ausbilden zu lassen. Der berufsbegleitende Kurs ist zertifiziert durch das Bayerische Staatsministerium für Familie, Arbeit und Soziales und das Bildungswerk der Bayerischen Wirtschaft bbw gGmbH. Bereits während der 15-monatigen Weiterbildung arbeiten die Teilnehmenden als pädagogische Ergänzungskräfte in Kindertageseinrichtungen. Nach dieser Ausbildung werden die Fachkräfte in multiprofessionellen Teams eingesetzt. Dank deren verschiedenen Berufserfahrungen und originären Ausbildungen sollen ganzheitliche Bildung, Betreuung und Erziehung von Kindern ermöglicht werden. Nach fünf Jahren Tätigkeit ist der Einsatz als „Pädagogische Fachkraft in Kindertageseinrichtungen“ möglich.
Beginn der nächsten Weiterbildung ist im April 2023. Infos unter http://www.wuerzburg.de/quereinstieg-kita.
Rufen zur Bewerbung zur berufsbegleitenden Ausbildung zur „Fachkraft mit besonderer Qualifikation in Kindertageseinrichtungen“ auf: v.li: Sozialreferentin Dr. Hülya Düber und Monika Kraft, stellvertretende Leiterin Fachbereich Jugend und Familie.
BERLİN (AA) - Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Başar Şen, Almanya’da Türkçenin yaşatılmasının burada yaşayan 3,5 milyondan fazla Türk'ün ortak dileği olduğunu belirterek, ülkedeki Türk basınının bu dileği yaşatarak iki ülke arasında karşılıklı haber akışıyla köprü görevi gördüğünü söyledi.
Şen, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla Türkiye'nin Berlin Büyükelçiliğinde düzenlenen programda Almanya’da Türk basın mensuplarıyla bir araya geldi.
Büyükelçi Şen, burada yaptığı konuşmada, Almanya’da Türk basınının başarılarının önemine dikkati çekti.
Günümüz bilgi çağında medyanın rolünün giderek daha fazla önem kazandığını belirten Şen, “Demokrasilerde dördüncü kuvvet olarak tanımlanan medya, toplumun bilgilendirilmesinde tartışılmaz bir değere sahiptir. Bu kapsamda faaliyet gösteren yerel ve uluslararası basın organlarının, gündemdeki konular hakkında kamuoyu oluşmasına ve siyasi karar alma süreçlerine etkisi yadsınamaz.” diye konuştu.
Almanya’da Türk toplumunun her zaman Türkçe medyaya ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Almanya’da Türkçe’nin yaşatılması, Türkçe haber kanallarının işlemesi, Türkçe basının yaşatılması, Alman vatandaşlığına geçmiş bizim insanımızın kendi ana dilinde haber almasının sağlanması hakkında yaptığınız katkılar ve çabalar için, devletim adına, büyükelçiliğimiz ve kendi adıma hepinize tek tek teşekkür ediyorum.”
Büyükelçisi Ahmet Başar Şen, Almanya’da Türkçenin yaşatılmasının burada yaşayan 3,5 milyondan fazla Türkiyeli insanın ortak dileği olduğunu belirterek, ülkedeki Türk basınının bu dileği yaşatarak iki ülke arasında karşılıklı haber akışıyla köprü görevi gördüğünü vurguladı.
Şen, “Almanya Türk toplumunun Türkiye ile bağlılığının korunmasında buradaki Türk medyasının çok önemli bir işlevi var.” ifadesini kullandı.
- Türk girişimcilerin başarısı arttıkça Türkçe medyanın yaşamasını sağlayabilecek ekosistem istikrar kazanacak
Gazetecilerin çok zor koşullarda çalıştıklarını, Almanya’daki Türk basınının gelir kaynaklarının çok çeşitli ve çok büyük kaynaklar olmadığını anlatan Şen, Almanya’daki Türk girişimcilerin başarısı arttıkça Türkçe medyanın yaşamasını sağlayabilecek ekosistemin istikrar kazanacağını ifade etti.
Şen, 2023 yılının Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılı olduğunu hatırlatarak, “Bizim için çok özel bir yıl. Hep birlikte farklı etkinliklerle kutlayacağız.” dedi.
Artık diplomasinin tek başına ikili ilişkileri yürütmek için yeterli olmadığına dikkati çeken Şen, iki ülke arasındaki ilişkileri bir üst seviyeye taşımak için Almanya’da Türk basınıyla el ele çalışmayı devam ettirmek istediklerini dile getirdi.
2023’te Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı ile 28. dönem milletvekili seçimlerinin yapılacağını hatırlatan Şen, Almanya’da oy kullanacak seçmenlerin en doğru şekilde bilgilendirmesi konusunda Türk basınına önemli görevler düştüğünü vurguladı.
Şen, Alman medyasında Türk ve Türkiye’nin olumlu algısı için, Türk gazetecilerden Alman gazeteciler ile yakından çalışmalarını istedi.
Türk medyası için ellerinden geleni yapmak istediklerini belirten Büyükelçi Şen, gazetecilere " Kapımız her zaman sizlere açık. Bundan sonra sizlerle birlikte olmaya, sizlerle birlikte çalışmaya devam edeceğimizi bir kez daha vurguluyorum. Almanya’daki tüm basın emekçilerimize teşekkürlerimi sunuyorum." diye seslendi.
- Dezenformasyonla mücadelede ediyoruz
Berlin Büyükelçiliği Basın Müşaviri Hasan Kocabıyık da programa katılan gazetecilere teşekkür ederek, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının 2018’den sonra uluslararası alanda Türkiye’nin tanıtılması, manipülasyon ve dezenformasyonla mücadelede ve ülkenin iletişim stratejilerin belirlenmesi çok önemli projeler ve çalışmalar yürüttüğünü belirtti.
Kocabıyık, Almanya’daki Türk medyasına kapılarının her zaman açık olduğunu ifade ederek, Basın Müşavirliği olarak basın mensuplarına faaliyetlerini yürütmek için akreditasyon işlemleri ve basın kartı konusunda onlara yardımcı olduklarını kaydetti.
ATİNA (AA) - Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) demografik konularda hizmet verecek yeni bölgesel merkezini Girit'te açacağı bildirildi.
Yunanistan'ın başkenti Atina'yı ziyaret eden OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile bir araya geldi.
Görüşmenin ardından yapılan ortak basın açıklamasında, OECD ve Yunanistan arasında, "OECD Girit Nüfus Merkezinin" açılmasına ilişkin mutabakat zaptı imzalandığı belirtildi.
Girit'teki merkezin, nüfus hareketleri, demografik yapıdaki değişimler, göç dalgaları, demografik yapının çalışma piyasasına etkileri gibi konuları ele alması ve bu alanlardaki sorunlar için çözüm üretmesi öngörülüyor.
Miçotakis, Yunanistan'ın son bir asırdır önemli ölçüde göç almış bir coğrafya olduğunu belirterek Akdeniz'de yer alan Girit'in de bu anlamda "nüfus konulu" bir merkez için ideal bir konum olduğunu savundu.
Cornmann ise gelişmiş ülkelerin yaşlanmakta olan nüfusuna dikkati çekerek bunun sağlık ve emeklilik sistemleri ile sosyal hizmetlerde açabileceği olası sorunlara çözüm bulunması gerektiğini kaydetti.
Yunanistan'ın OECD Daimi Temsilcisi Yorgos Prevelakis, yeni açılacak merkez kapsamında Girit'te her yıl uluslararası bir konferans düzenleneceğini belirterek Girit'teki merkezin dünya genelindeki yaklaşık 20 bölgesel OECD merkezinden biri olacağını ifade etti.
ATİNA (AA) - Yunanistan Dışişleri Bakanlığının, "SANCO SWIFT" isimli sismik araştırma gemisinin Girit'in güneyi ve batısında yürüttüğü araştırma faaliyetlerine Libya’nın verdiği tepkiye, sözlü notayla yanıt verdiği bildirildi.
Yunan basınının diplomatik kaynaklara dayandırdığı habere göre, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, Libya'nın Atina Büyükelçiliğine sözlü nota verdi.
Notada, "SANCO SWIFT" isimli sismik araştırma gemisinin faaliyet yürüttüğü Girit'in güneyi ve batısının, Yunanistan'ın yetki alanında olduğu ileri sürüldü.
Türkiye ve Libya arasında imzalanan mutabakat muhtıralarının, Yunanistan'ın egemenlik haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle tanınmadığının, Libya'nın Atina Büyükelçiliğine iletildiği kaydedildi.
- Libya, Girit'in güneyinde sismik araştırma girişimi nedeniyle Yunanistan'ı kınamıştı
Libya Dışişleri Bakanlığı, 7 Aralık 2022'de, Atina yönetiminin, Akdeniz'de Libya ve Yunanistan deniz sınırlarında, petrol ve doğal gaz arama ve sondaj faaliyetleri için uluslararası şirketlerle anlaşma yapmasını kınamıştı.
Libya Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Yunanistan'ın, ülkede yaşanan "krizi fırsat bilerek" deniz yetki alanları konusunda kendi tutumunu Libya’ya dayatmak hedefiyle tartışmalı bölgelerde sismik araştırma yapmak için uluslararası şirketlerle anlaştığı kaydedilmişti.
- Türkiye ve Libya, Yunanistan'a ortak yanıt vermişti
Türkiye ve Libya, aralarında imzalanan hidrokarbon ve deniz yetki alanlarının sınırlandırılması mutabakatlarından duyduğu rahatsızlığı Birleşmiş Milletler'e (BM) ileten Yunanistan'a, geçen yıl aralık ayında ortak yanıt vermişti.
Türkiye'nin BM Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu ve Libya'nın BM Daimi Temsilcisi Taher El-Sonni’nin BM Genel Sekreterliğine gönderdiği mektupta, Yunanistan'a, "iki komşu ülkenin egemen kararlarına saygı duyması" çağrısı yapılmıştı.