Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
İSTANBUL (AA) - Türk Hava Yolları'nın (THY) Bişkek-İstanbul seferini yapan tarifeli uçağında kalp krizi geçiren bebeğe müdahale eden AK Parti Karaman Milletvekili Dr. Recep Şeker, "Ankara'ya yarım saatlik bir mesafe vardı. Doktor olduğumu bilen hostesler kucağıma bir bebek getirdi. Baktım, bebek morarmış, solunum yok, kalp durmuş vaziyetteydi. Ondan sonra nefes borusunu açtık, kalp masajı, nefes yoluyla solunum derken bebek kendine geldi." dedi.
Ankara'ya acil inen THY'nin uçağında yaşananları basın mensuplarına anlatan Şeker, kalp krizi geçiren bebekten önce de uçakta rahatsızlanan iki yetişkin yolcuya müdahale ettiğini söyledi.
Doktor olduğunun anlaşılması üzerine hosteslerin, kalp krizi geçiren bebeği de kendisine getirdiğini belirten Şeker, "Ankara'ya yarım saatlik bir mesafe vardı. Doktor olduğumu bilen hostesler kucağıma bir bebek getirdi. Baktım, bebek morarmış, solunum yok, kalp durmuş vaziyetteydi. Ondan sonra nefes borusunu açtık, kalp masajı, nefes yoluyla solunum derken bebek kendine geldi." dedi.
Şeker, uçağın acil olarak Ankara'ya inmesi gerektiğini dile getirerek, "Bunlar ikiz bebekti. Aile, Türkçe ve İngilizce bilmiyordu. Uçaktan inerken ambulansla teslim ettik. Bebeğin durumu iyiydi." ifadelerini kullandı.
- Olay
THY'nin Bişkek-İstanbul seferini yapan "TK-347" sefer sayılı uçağında bir bebek kalp krizi geçirdi. Bebeğe ilk müdahale, kabin görevlileri ve uçakta bulunan doktor tarafından yapıldı. Türkiye hava sahası üzerinde olan uçağın kaptan pilotu, Ankara Esenboğa Havalimanı Hava Trafik Kontrol kulesiyle irtibata geçerek, acil iniş için izin vermesinin ardından uçak, Esenboğa Havalimanı'na sorunsuz indi.
İnişin ardından kalp krizi geçiren bebek, uçak altına çağırılan sağlık ekibine teslim edildi. THY uçağı ise İstanbul seferini tamamlamak üzere Esenboğa Havalimanı'ndan hareket etti.
Polonya’da yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) olası 3'üncü dalgası korkusuyla yeniden önlemler alınırken, halihazırda uygulanan tedbirlerin uzatılması kararlaştırıldı. Kovid-19 kaynaklı vaka sayıları ve günlük can kayıplarının artmaya devam ettiği ülkede, yetkililer tarafından bölgesel kısıtlamaların 20 Mart'tan itibaren tüm ülkede geçerli olacağı duyurulurken, müzeler, sanat galerileri, yüzme havuzları ve okulların 9 Nisan'a kadar kapalı kalacağı belirtildi. Bochnia Hastanesi'nde görev alan sağlık çalışanları, koruyucu ekipman ve kıyafetleriyle hastanenin yoğun bakım ünitesinde Kovid-19 hastalarıyla ilgileniyor.
Dünyanın dört bir yanından uluslararası öğrencilere Türkiye'de yükseköğrenim imkânı sunan "YTB Türkiye Bursları" programının 2021 yılı başvuruları 10 Ocak'ta başladı.
“Büyük Öğrenci Projesi" olarak 1992'de başlatılan ve 2012'de Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'nın (YTB) koordinasyonuyla "Türkiye Bursları" markasıyla dünyaya açılan Türkiye'nin resmi uluslararası öğrenci burs programına talebin her yıl arttığını belirten YTB Başkanı Eren, şunları kaydetti: "2012'de 42 bin başvuru alan Türkiye Bursları programı, 2019'da dünyanın 167 ülkesinden 145 bin 700; 2020 yılında da pandemi şartlarına rağmen 172 ülkeden 156 bin başvuruyla rekor başvurular aldı. Türkiye Bursları'na olan bu ilgi bizleri mutlu ediyor. Bizler de her yıl giderek artan bu ilgi ve talebe karşılık olarak burs imkanlarımızı arttırmaya ve geliştirmeye çalışıyoruz".
2021 yılı için de Türkiye Bursları'na başvuruların 10 Ocak'ta başladığını hatırlatan Eren, ‘'20 Şubat'a kadar tüm dünyadan başvuruları almaya devam edeceğiz. Aday öğrenciler YTB ve Türkiye Bursları sosyal medya hesaplarıyla Türkiye Burslarıadresinden tüm detaylara ve başvuru sayfasına ulaşabilir. Başvurular; Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora düzeyinde eğitim almak isteyen adaylara açık'' ifadelerini kullandı.
Türkiye Bursları'nın dünyanın en kapsamlı burs programı olması hasebiyle diğer ülke burslarından ayrıldığını söyleyen Abdullah Eren, ‘‘Türkiye Bursları; üniversite bölüm yerleştirmesi, aylık burs, üniversite harcı, sağlık sigortası, yurt-barınma, mesleki ve akademik programlar ile gidiş-dönüş uçak bileti gibi imkânlarıyla dünyanın en kapsamlı burs programı olarak öne çıkıyor'' değerlendirmesinde bulundu.
YTB Başkanı Abdullah Eren, son olarak Türkiye Bursları ile ülkemizde öğrenim gören adayların mezuniyetten sonra ülkelerinde önemli görevler üstlendiğine ve bu öğrencilerin adeta gönüllü birer Türkiye elçisi olarak ülkelerimiz arasındaki ilişkilere katkı sunarak, küresel çaptaki sorunların çözümüne ilişkin de önemli gayretler ortaya koyduklarını sözlerine ekledi.
Başarılı mezunları ile dikkat çeken Türkiye Bursları ile Türkiye'de öğrenim gören isimlerden biri olan Somali Adalet Bakanı Abdulkadir Muhammed Nur geçtiğimiz günlerde ilk yurt dışı ziyaretini Türkiye'ye yapmış; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edilirken, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ile bir araya gelmiş YTB Başkanı Abdullah Eren'i de ziyaret etmişti.
Amerika’daki son başkanlık seçimi, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) halkının, 1776’da gözlerini dünyaya açan ve son bir asırdır dünyayı yönetmeye çalışan ABD’nin, hükümet sistemini, iki partili demokrasiyi ve insan haklarını sorgulamasına yol açtı.
ABD’de Pentagon, Fed Bank, FBI ve CIA’dan oluşan derin devlet ile ABD halkı arasındaki görüş ve kavram ayrılıkları, özellikle Vietnam Savaşından sonra üçüncü kez bariz bir şekilde sokağa yansıdı, sorgulamaya ve itiraza dönüştü. Sorgulanan ve itiraz edilen de ABD’nin dünyadaki diğer milletlere silah, ambargo, yaptırımlar ve kısıtlamalarla öğretmeye çalıştığı “Demokrasi” kavramı, “İnsan hakları” ve “Özgürlükler.”
ABD, kendinde artık var olmayan bir uygulama ve kavramı başkalarına nasıl öğretip, örnek olacak o da başka bir konu.
ABD sokaklarında artık “küreselcilerle”, “Amerikalılar” çekişiyor. ABD başka ülkelerde uygulamaya koyduğu bu durumla nasıl baş edecek belli değil zira ne “Ulusal Muhafızlar”, ne de “Federal Polis, Ulusal Polis ve de Eyalet Polisi” bunu durdurabilecek gibi durmuyor. Zaten polis sistemi de küreselci değil, ulusalcı Amerikalılardan oluşmakta. Bir dönem Türkiye’de de uygulamaya koydukları “kardeşi kardeşe vurdurtmak” yöntemi şimdi kendi içlerine sıçramış durumda.
ABD halkındaki “sandığa güven” ve “sandıktan çıkan iradeye saygı” erozyona uğramış durumda. ABD halkı sadece zenginlerin değil, halktan vasat insanlarında katılabileceği, çok partili seçim ve demokrasiyi istediklerini dile getirmeye başladı. Küreselcilerin de hiçbir koşulda, halkın istediği şekil ve yapıdaki demokrasiyi kabul etmeyecekleri kesin. Küreselciler, an itibarı ile ellerinde tuttukları gücü de halka kaptırmamak için elden geleni yapacaklar.
ABD’de yaşanan kalkışma gerçekte bir başlangıç değil, uzun soluklu bir sürecin yarattığı “sonuç”tur.
ABD’nin eski başkanı Donald Trump’ın, seçim zaferinden sonra 8 Kasım 2016 günü balkondan yaptığı konuşmasında ABD ekonomisinin kötü gidişinden ve bu gidişatın da bir takım huzursuzluğu da beraberinde getireceğinden bahsetmiştir. İktidarı döneminde gerçekleştirmeye çalıştığı ekonomik himayecilik ve bu doğrultuda Suriye’den ve bazı ülkelerden çekilme kararı kendi siyasi sonunu da hazırlamıştır. Kongre baskını bize, ABD’de iki kampın var olduğunun ve kesin çizgilerle bölünmenin başladığının haberini vermekte.
ABD’de yaşanan bu sokak olayları, 2021 yılında başlamak üzere ABD’nin artık NATO’da ve Batı dünyasında eskisi kadar etkili olamayacağının işaretini vermekte. Bu olayların yerel boyutta kalmayacağı, küresel bir boyut kazanacağı veya da kazandırılacağı kesin.
Daha da önemlisi; ABD’nin, sokaklarında gerçekleşen olayları, insan hakları ve demokrasi çerçevesi içinde çözememesi durumunda, dağılma sürecine girmesi kaçınılmaz gibi. Bana göre geri dönüşü olmayan bu sürece girildiğinde de ABD’nin dağılış süreci ve sonuçları Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılım sürecinden daha çok acı verici olacak. Tüm bunlar ışığında günümüzden başlamak üzere, dünyanın istikrarsız bir sürece gireceği ve bir güvenlik sorununun yaşanacağı ihtimali de kehanet değil.
Alman Sanayi Federasyonu (BDI) Başkanı Siegfried Russwurm, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını konusunda büyük bir belirsizlik olduğunu belirterek, GSYH'de bu yıl için yaklaşık yüzde 3,5 artış beklediklerini bildirdi.
Alman Sanayi Federasyonu (BDI) Başkanı Siegfried Russwurm, Alman ekonomisi ve sanayisinin 2021'deki durumuna ilişkin düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, Kovid-19 sonrası ekonomik toparlanmanın tehdit altında olduğunu söyledi.
Russwurm, "Koronavirüs salgınının daha da genişlemesi konusundaki belirsizlik büyük, ekonomik durum hala zor." dedi.
Belirsizliğin yüksek olmasından dolayı Alman ekonomisinde kriz öncesi seviyeye dönüşün bu yıl olmayacağını belirten Russwurm, "Ancak 2022'nin ilk yarısında kriz öncesi seviyeye dönme ihtimali yüksek." ifadesini kullandı.
Sanayinin Alman ekonomisi için önemine dikkati çeken Russwurm, 2021'de de Alman sanayisinin ülkenin ekonomisine ve refahına yön vererek lokomotif olacağını vurguladı. Alman federal hükümetine ve eyalet hükümetlerine Kovid-19 salgını politikasında "daha fazla öngörülebilirlik" ve "daha güvenilir bir planlama" çağrısı yapan Russwurm, "Umuda dayalı sembolik politika değil, kanıt ilkesine dayalı orta vadeli bir strateji..." ifadesini kullandı.
Siyasilerden geniş kısıtlamalar yerine farklılaştırılmış ve daha inovatif çözümler beklendiğini aktaran Russwurm, "Mümkün olan her yerde kısıtlamaların hafifletmesi için açık öneriler önemli. Daha az bürokrasi, daha iyi altyapı, inovasyon ve yatırım için daha fazla teşvik..." şeklinde konuştu. Russwurm, GSYH'de bu yıl için yaklaşık yüzde 3,5 artış beklediklerini de bildirdi.