Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), kuruluşunun 40. yıl dönümü vesilesiyle Almanya genelinde çeşitli etkinlikler düzenliyor.
DİTİB Hessen Eyalet Birliği de 40. yıl dönümü anısına farklı bir etkinlik gerçekleştirerek dijital ortamda 'Hatıra Defteri' platformu oluşturdu.
DİTİB ailesinin kıymetli dernek başkanlarına, yöneticilerine, din görevlilerine, gönüllü hizmet veren üyelerine ve cami cemaatine yönelik olarak açılan Dijital Hatıra Defteri Platformu'na, https://ditibhatira.web.app/ adresi üzerinden erişilebilecek. Gönüllülük esasına dayalı olarak isteyen herkes bu platformda anılarını ve fotoğraflarını paylaşabilecek.
Hessen DİTİB Eyalet Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve proje sorumlusu Hakan Akbulut, dijital ortamda oluşturulan ‘Hatıra Defteri’ platformu hakkında bilgi verdi. Akbulut, “40’ıncı hizmet yılını dolduran DİTİB camiasında, yarınlara iz bırakma adına hizmet eden, ayrıca değerli zamanlarından fedakârlık yaparak birlikte yürüttüğümüz bu kutsal hizmetlerde gönüllülerin hatıralarıyla yaşamaları adına https://ditibhatira.web.app/ adresinde dijital bir bir hatıra defteri platformu oluşturduk” dedi.
Akbulut, “Birçoğumuzun yaş itibarıyla kuruluş aşamasını dahi bilemediğimiz, eli öpülesi büyüklerimizin türlü zorluklarla kurdukları cemiyetleri bizimle paylaşmalarını ve gelecek nesillere ışık tutacak bir arşiv hazırlamamızda bizlere katkı sunmalarını istiyoruz” diye konuştu.
DİTİB Genel Başkanı Kuzey’den ‘Hatıra Defteri’ platformuna övgü
DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, dijital ortamda açılan 'Hatıra Defteri' platformunun hayata geçirilmesinden son derece memnuniyet duyduğunu ifade etti.
DİTİB ailesinin kıymetli dernek başkanlarına, yöneticilerine, din görevlilerine, gönüllü hizmet veren üyelerine ve cemaatine hitaben duygularını paylaşan Kuzey, “Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), 5 Temmuz 1984 tarihinde 135 dernekle başladığı bu zorlu ve bir o kadar da güzel yolculuğunu, başta din hizmetleri olmak üzere sosyal ve kültürel faaliyetler gerçekleştirmek ve bünyesindeki derneklerin bu tür faaliyetlerini koordine etmek amacıyla, insanlarımızın da teveccühüyle, kısa sürede zirveye taşımıştır. Kurulduğu günden bu yana her türlü siyasi görüş ve düşüncenin dışında kalarak, tarafsız ve tutarlı bir şekilde hizmetlerinde insana değer vermeyi ve toplumsal huzuru esas alan DİTİB, Müslümanların büyük çoğunluğunu temsil eden bir yapı olmuştur. Bugün, 1000'e yakın üye derneğiyle hem nitelik hem de nicelik olarak Almanya'nın en büyük Müslüman sivil toplum kuruluşu konumundadır” ifadelerini kullandı.
DİTİB ailesi olarak, kuruluşunun 40. yıl dönümünü bu yıl çeşitli etkinliklerle kutlayacak olmanın sevinç ve gururunu yaşadıklarını belirten Kuzey, Hessen DİTİB Eyalet Birliği’nin bu manada anlamlı bir etkinlik oluşturduğunu söyleyerek, emek veren herkese teşekkür etti.
Kuzey, “Bu büyük ve güçlü ailenin bir parçası olarak fedakârca hizmet eden teşkilatın üyelerine, yöneticilerine, din gönüllülerine ve isimsiz kahramanlarına kuruma yaptıkları değerli katkılarından dolayı en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Geride bıraktığımız 40 yıl boyunca, kuruluş aşamalarından bugüne dek özverili çalışmalarıyla teşkilatımıza katkıda bulunan ve aramızdan ayrılan vefakâr ve fedakâr büyüklerimize Allah'tan rahmet, hayatta olanlara ise aileleri ve sevdikleriyle birlikte sağlıklı, huzurlu ve bereketli ömürler diliyorum” dedi.
DİTİB'in 40. yıl dönümü anısına oluşturulan dijital 'Hatıra Defteri'nin kullanıma açıldığı bildirildi.
Almanya'daki seçme ve seçilme hakkında sahip Müslümanların Avrupa seçimlerinde ağırlıklı olarak iki partiye oy verdiği ortaya çıktı. Bunlardan biri Türk kökenli Alman siyasetçilerinin başını çektiği DAVA ve Sol Parti'den ayrılarak yeni bir oluşum kuran BSW oldu. Trafik ışığı koalisyonu partilerinden SPD, Yeşiller ve FDP ise ağır kayıplar yaşadı.
Almanya'daki Müslüman seçmen en fazla yeni kurulan DAVA ve BSW'yi destekliyor
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) ve Dava Partisi, Batı Almanya'daki Müslüman seçmenler arasında en yüksek performansı gösterdi. Kamuoyu ve siyasi katılım ölçme kuruluşu Forschungsgruppe Wahlen'in Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) için oluşturduğu bu veriler Almanya'da ilk kez Müslüman seçmenler arasında yapıldı. Ankete göre, BSW ve yeni kurulan Dava Partisi'nin her biri Alman Müslümanlardan yüzde 17'lik bir teveccüh elde etti. Onları yüzde 15 ile Hristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU) takip etti. FAZ, Almanya'nın doğusundaki eyaletlerde Müslüman seçmen sayısının herhangi bir sonuca ulaşmak için çok az olduğuna da dikkat çekti. Bu sebeple doğu eyaletleri için bir anket yapılmadı. SPD ve Yeşiller 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerine göre ağır kayıplar yaşadı. Sosyal Demokratlar yüzde 13'te kaldı ve CDU/CSU'nun ardından dördüncü sırada yer aldı. Bir önceki seçimde bu oran 19 puan daha yüksekti, yani yüzde 32 idi. SPD'nin ardından beşinci sırada yüzde 8 ile Sol Parti yer aldı. Sol Parti'nin 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerine göre yüzde 5 puan kaybettiği görüldü. Hür Demokrat Parti (FDP) ise Almanya'daki Müslüman seçmenden ancak yüzde 3 oy alabildi. Bu da 2019 Avrupa Parlamentsosu seçimlerine göre yüzde 3'lük bir kayıba tekabül etti. FDP böylece 2019'a göre Müslüman Almanlar nezdinde yüzde 50 oy kaybetti. Yeşiller Partisi ise sadece yüzde 7'ye erişebildi. Onlar da 2019 yılına göre 14 puan birden kaybetti. Yeşiller böylece Alman Müslümanları arasında 2019 göre yüzde 66'lık bir kayıp yaşadı.
Müslüman seçmenler çoğunluk toplumundan farklı seçmiyor
Uzmanlar Almanya'daki Müslüman seçmenlerin bu oy verme eğilimlerine pek de şaşırmadı. Forschungsgruppe Wahlen'den seçim araştırmacısı Andrea Wolf FAZ'a yaptığı açıklamada bu eğilimi, federal hükümetteki trafik ışığı koalisyonunun yarattığı derin hayal kırıklığına bağladı. Alman hukuk profesörü ve İslam bilimci Prof. Matthias Rohe de benzer açıklamalarda bulundu. Uzmanlar genel olarak, Almanya'daki Müslüman seçmenlerin oy verme davranışının çoğunluk toplumunundan sadece çok az noktalarda farklılık gösterdiğine dikkat çekti.
(Yasin Baş / Frankfurt am Main)
Wir feierten zusammen mit geladenen Gästen das Jubiläum 50 Jahre Heilbad.
Zu diesem besonderen Anlass überreichte Staatssekretär Sandro Kirchner MdL Herrn Bürgermeister Thomas Helbling und Kurdirektor Werner Angermüller die Urkunde zur Reprädikatisierung.
Anschließend fand die Moonlightserenade im Kurpark bei angenehmen Temperaturen, leckerem Essen und guten Drinks statt.
In den vergangenen Tagen wurden zwei weitere Trinkbrunnen in Würzburgs Innenstadt in Betrieb genommen. Das bestehende Angebot wurde somit auf sechs Trinkbrunnen erweitert. Neben den ReFill-Stationen bieten die neuen Trinkwasserbrunnen eine willkommene Möglichkeit, sich besonders in den heißen Sommermonaten zu erfrischen und ausreichend zu trinken. Damit stehen an folgenden Standorten Trinkbrunnen im Würzburger Innenstadtgebiet zur Verfügung:
„Insbesondere in den kommenden Tagen können die Trinkbrunnen bereits gut getestet werden“; freut sich der Fachbereichsleiter des Hochbaus Michael Altrock und dessen Mitarbeiter Thomas Behr, der die Inbetriebnahmen und den Betrieb verantwortet. Der Deutsche Wetterdienst erwartet bis mindestens Mittwoch Temperaturen von über 30 Grad Celsius. Die neuen Brunnen kommen also genau zur richtigen Zeit, um für Abkühlung zu sorgen! Sie werden voraussichtlich bis zum Ende der Brunnensaison (31.10.) den Bürgern und Bürgerinnen der Stadt und ihren Gästen zur Verfügung stehen.
Die Qualität des Wassers wird regelmäßig überprüft, um sicherzustellen, dass es bedenkenlos getrunken werden kann. „Gerade in den Sommermonaten sind die Brunnen essentiell, um allen Bürgerinnen und Bürgern kostenfreies Wasser zur Verfügung zu stellen und so zu ermöglichen, dass wir gemeinsam gut durch die Sommerhitze kommen“, so Klimaanpassungsmanagerin Annett Rohmer.
Besonders erfreulich: Das Wasser an den neuen Brunnen ist natürlich kostenlos zugänglich. Damit trägt die Stadt zur Gesundheitsvorsorge ihrer Bürgerinnen und Bürger bei und unterstützt gleichzeitig die Umwelt, indem der Bedarf an Einwegplastikflaschen reduziert wird. Die Standorte der neuen Brunnen werden auch zeitnah im Geostadtplan der Stadt Würzburg zu finden sein. Außerdem informiert eine Postkarte zum Mitnehmen über die Lage der jeweiligen Trinkbrunnen, die an verschiedenen Stellen der Stadtverwaltung ausliegt.
Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletinin Pforzheim şehrinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı Fatih Camii’nde 30 yılı aşkın başkan ve yöneticilik görevi yapan Hasan Basri Okumuş için anlamlı bir ahde vefa programı düzenlendi.
Emektar başkan Okumuş için düzenlenen veda programına bölgedeki DİTİB cami derneklerinin ve sivil toplum kuruluşların başkan ve yöneticileri, din görevlileri ile cami cemaati katıldı.
Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda Pforzheim DİTİB Fatih Camii derneği emektar başkanı Hasan Basri Okumuş’tan görevi devralan Mahmut Demirer, kendisinin öğretmeni olduğunu ve çok şeyi ondan öğrendiğini söyleyerek, görev süresi içerisinde Fatih Camii için elinden geleni yapacağını ifade etti. Başkan Demirer, cami derneğinin kuruluşundan bugüne kadar ömürünü hizmete adamış emektar başkan Hasan Basri Okumuş’a teşekkür etti.
30 yılı aşkın DİTİB Fatih Camii’nde başkanlık ve yöneticilik yapan Hasan Basri Okumuş ise yeni seçilen başkan ve yöneticilere başarılar dileyerek, cami hizmetinin kendisine çok şey kattığını söyledi. Okumuş, “30 yıllık süre zarfında yaptığım işin çok titiz, düzenli olmasına gayret ettim. ‘İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır’ hadis-i şerif mucibinde, Allah rızası için çalıştım. Görev yaptığım süre boyunca bu şerefli görevin hakkını vermeye çalıştım. Caminin yönetiminde olmasam da bundan sonra hayri hizmetlere katkı sunmaya devam edeceğim” dedi.
Konuşmaların ardından eski yöneticilere camiye katkılarından ötürü hediyeler verildi. Pforzheim DİTİB Fatih Camii başkanı Mahmut Demirer, Pforzheim ve Çevresi Türk Veliler Derneği başkanı Mümin Karaca, cami derneğinin kuruluşundan bugüne kadar emeği geçen başkan Hasan Basri Okumuş’a teşekkür ederek, plaket takdim etti.
Hopfen am See – Die m&i-Fachklinik Enzensberg arbeitet im Rahmen eines Netzwerks mit dem Comprehensive Cancer Center Augsburg (CCCA) in den Fachbereichen Neurologie und Orthopädie zusammen. Ziel ist, den Krebspatienten des Zentrums eine Anlaufstelle zur Rehabilitation zu bieten und auf wissenschaftlicher Ebene die Forschung voranzutreiben.
„Eines unserer Ziele ist es, Patienten mit ausgewiesenen Fachleuten für diesen speziellen Tumor sowie Reha-Experten in der Region zusammenzubringen“, sagt Prof. Dr. Björn Hackanson, Geschäftsführer des Zentrums und Leitender Oberarzt der II. Medizinischen Klinik am Universitätsklinikum Augsburg. Das Onkologische Zentrum bündelt Kompetenzen, um den Patienten eine Behandlung auf dem neuesten Stand der Wissenschaft zu gewährleisten.
„In der Neurologie behandeln wir viele Patienten mit bösartigen Gehirntumoren, sogenannte Astrozytome. Die höhergradigen Astrozytome, vor allem die sogenannten Glioblastome, sind teilweise sehr bösartig, haben eine schlechte Prognose und führen oft zum Tod“, so Dr. Hans-Jürgen Gdynia, MHBA - Chefarzt der Neurologie an der m&i-Fachklinik Enzensberg. Viele wissenschaftliche Arbeitsgruppen arbeiten weltweit an der Optimierung der Therapie dieser Tumore des Gehirns. „Aufgrund der Vielzahl an körperlichen Einschränkungen ist aber auch der rehabilitative Ansatz von enormer Bedeutung“, so Dr. Gdynia weiter.
„Nach der Akut-Behandlung und Ersttherapie eines Patienten mit Gehirntumoren ist eine passende Rehabilitation im Anschluss sehr wichtig.“ Seit vielen Jahren besitzt die m&i-Fachklinik Enzensberg die Expertise auf dem Gebiet der neurologischen Rehabilitation. Mit der Kooperation wird die Versorgung komplettiert und die Primärbehandlung mit der Nachsorge gekoppelt.
Das Gleiche gilt auch für die Abteilung Orthopädie der Fachklinik. „Für Tumorpatienten muss ein Reha-Netzwerk aufgebaut werden, um eine gute Nachsorge zu bieten“, so Dr. Christian Mark, Leitender Oberarzt in der Orthopädie/Unfallchirurgie an der m&i-Fachklinik Enzensberg. Ein wichtiger Anlaufpunkt ist hierfür die Amputationssprechstunde, die den Wiedereinstieg in das Leben unterstützt und ermöglicht. Dazu gehöre auch die sogenannte „Gehschule für Beinamputierte“ und die Primärversorgung samt Interimsprothesen. „Das ist ein sehr wichtiges Angebot, um die Selbstwahrnehmung wieder zu stärken, da sich diese nach einer Krebsbehandlung oder bei Traumapatienten verändert“, erklärt Dr. Mark.
Ansatzpunkt der Fachklinik
Das ist auch der Ansatzpunkt der Fachklinik für die Kooperation: Den Patienten des Tumorzentrums Augsburg eine Anlaufstelle zur Rehabilitation bieten. Das gilt natürlich auch für den umgekehrten Weg: „Weiterhin bieten wir unseren Patienten, die gegebenenfalls auch von anderen Zentren kommen, direkte Kontaktmöglichkeiten zum Onkologischen Zentrum durch unser Netzwerk“, erklärt Dr. Gdynia. Als „Sprecher der Rehakliniken“ im CCCA-Kooperationsnetzwerk vertritt er nicht nur die Belange der
m&i-Fachklinik Enzensberg, sondern überregional die aller beteiligten Rehakliniken.
Das Netzwerk kommt nicht nur den Patienten zu Gute, sondern auch der Wissenschaft. „Wir vermitteln unsere Patienten an das Tumorzentrum, um dort an geeigneten Therapiestudien teilzunehmen.“ Daneben hat die Neurologische Abteilung der m&i-Fachklinik Enzensberg eine wissenschaftliche Arbeitsgruppe „Neurorehabilitation“ gegründet. „In dieser beschäftigen wir uns mit modernen und innovativen Verfahren der neurologischen Rehabilitation, weiterhin analysieren wir das Outcome in der Neuro-Reha, um künftig Behandlungsstrategien optimieren zu können.“ Selbstverständlich gehöre hier auch die Zusammenarbeit mit dem Onkologischen Zentrum dazu, um an wissenschaftlichen Basisprojekten mitzuwirken, insofern diese rehabilitative Gesichtspunkte aufweisen würden.
Das Interesse an der Zusammenarbeit mit dem Tumorzentrum Augsburg ist groß. „Wir erhoffen uns viel Gutes von dieser Kooperation und sind äußerst zuversichtlich, dadurch die Versorgung der Patienten erheblich zu verbessern“, so die beiden Ärzte der m&i-Fachklinik Enzensberg abschließend. Die klinische Zusammenarbeit im schwäbischen Raum bringt die Akut-Versorgung und die weiterführenden Bereiche näher zusammen. Durch die operative Patientensteuerung, die Patientenbefragungen und der Erhebung zahlreicher weiterer Daten erhofft man sich einen großen Input für die Versorgungsforschung. Stets mit dem Ziel: Die Behandlung von Patienten zu verbessern.
Ülkemizde bir çok insanın hayalini süsleyen Avrupa Birliği ekonomik açıdan fena sallanmaya başladı.
Bazı bilmişlerin “AB’ye beyin göçü hızlandı”, “Binlerce doktor ve mühendis AB’ye göç etti”, “Gençlerimiz bir bir AB’ye kaçıyor” gibi boylarından büyük lafların pek bir geçerliliği yok.
Avrupa Birliği asırlar boyunca Asya’daki, Karaipler’deki, Afrika’daki ve Okyanus ülkelerindeki birçok ülkeyi işgal etmiş ve sömürgeye dönüştürmüş şaibeli bir kıta. Sömürdüğü ülkelerin insanlarının hayatlarını kabusa çevirmiş, ezmiş, örnek olsun diye acımasız yaptırımlar uygulamış, bu topraklarındaki gümüş, altın, pırlanta, petrol, doğalgaz ve uranyum gibi zenginliklere vahşi bir şekilde el koymuş bir topluluk.
Artık deniz bitmiş ve kara görünmüş. Görünmekten de öteye gemi karaya oturmuş.
Ki, AB yönetimi ekonomik sıkıntılarını biraz daha azaltmak için diplomatik ağını küçültmek, yani dış ülkelerdeki Büyükelçilik, Konsolosluk, Temsilcilik ve Misyonlarında kesinti yapmak kararı aldı. Son alınan karara göre AB, diplomatik ağından, bütçede öngörülen mikarın yüzde 5’ini, yani 43 milyon Avro’yu kesecek ve giderlerini aşağı çekecek. Gelecek yıl ve diğer yıllarda bu kesintiler her yıl yüzde 5 daha arttırılacak. Bu durumda yüksek maaşlar ve maliyetlere ilaveten gittikçe yükselen enflasyon baskısı nedeni ile Avrupa Birliği, Güney (Latin) Amerika ve Afrika’da halen faaliyette olan Büyükelçilik, Konsolosluk, Temsilcilik ve Misyonlarının faaliyetlerini bu yıldan başlamak üzere azaltacak, birkaç yıl içinde de “tek kişilik ordu” tabiriyle devam ettirmek zorunda kalacak.
İşin ilginç ve şaşkınlık yaratacak olan tarafı, kapatılacak diplomatik misyonlardaki mal varlıkları ile taşınmazların da satılacak olması. 2024 yılında, güvenlik nedeni ile yanından geçilmesi bile yasaklanmış olan “A” ülkesinin Büyükelçilik binası, 2025 yılında, halkın içine kolayca girebileceği ünlü bir markanın mağazasına dönüşecek.
Bununla da bitmiyor bu kesintilerin etkisi. AB’nin 145 sınır ötesi ülkede faaliyet gösteren diplomatik misyonunun neredeyse üçte birinin kesintilerden dolayı ciddi bir güvenlik sorunu taşıması ve bu sayının her yıl artış göstermesi olası.
Bütçede öngörülen miktarın yüzde 5’inin, yani 43 milyon Avro’nun kesilecek olmasının, mesleğim olan inşaat mühendisliği açısından açıklaması; binalardaki teknolojik malzeme ve aletlerin bakımın yapılamayacağı ve yenilenemeyeceğine ilaveten binaların rutin bakım ve tamirlerinin yapılamayacağı. Bu da binaların zamanla bakımsızlıktan konforlu bir şekilde oturulamaz ve çalışılamaz hale dönüşeceği, elektrikli, elektronik ve digital aletlerin de diplomatik misyonun çağdaş isteklerine yanıt veremeyecek hale geleceği, teknolojik güvenlik zaafiyetlerinin artacağı anlamına geliyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, çok değil 3 ay evvel, -Mayıs ayında- söylediği “Avrupa’mızın ölebileceği varoluşsal bir an yaşıyoruz” sözleri zaten AB’nin durumunu çok iyi açıklamakta. Gerekçe olarak da Ukrayna-Rusya çatışması ile artık iyice suyun yüzüne çıkarak elle tutulur, yaşamda hissedilir hale gelen “ekonomik zorlukları ve sıkıntıları” öne sürmüştü Makron.
Geçmiş yıllarda giderleri azaltmak için AB yönetiminin aldığı “haftalık duş sayısı” azaltılacak kararı, esnedi, uzadı ve dış ülkelerdeki Büyükelçilik, Konsolosluk, Temsilcilik ve Misyonlarında kesinti yapmak ve kapatmak kararına kadar büyüdü.
Başta Fransa olmak üzere Güney (Latin) Amerika ve Afrika ülkelerinden kapı dışarı edilen emperyalist Batı, bağlantılarının olduğu diğer ülkeleri parasızlıktan kapının önüne konmalarına gerek kalmadan kendileri terk etmek zorunda kalacaklar.
Boşuna atalarımız “Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli” dememiş.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi
KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili
BRÜKSEL (AA) - 15 Temmuz Derneği, Yunus Emre Enstitüsü'nün (YEE) Belçika'nın başkenti Brüksel'deki ofisinde 15 Temmuz konulu panel düzenledi.
15 Temmuz Derneği'nin düzenlediği "15 Temmuz gecesi hain FETÖ'nün başarısız darbe girişimine karşı direniş" başlıklı panele Diriliş Postası ve Aslında gazeteleri Genel Yayın Yönetmeni Merve Şebnem Oruç moderatör, şehit eşleri Semra Mertel ve Gülsu Naiboğlu konuşmacı olarak katıldı.
Brüksel Büyükelçisi Bekir Uysal panelin açılışında yaptığı konuşmada "Fettullahçı Terör Örgütü'nün kanlı darbe girişimi milletimizin kararlı duruşu sayesinde akamete uğratıldı. Demokrasimizin maruz kaldığı hain teşebbüsün planlayıcıları Cumhurbaşkanımızın liderliğinde halkımızın ve milletimizin demokrasiyi koruma yönündeki ortak azmi neticesinde başarısız oldular." dedi.
FETÖ yapılanmasının yurtdışında farklı oluşumlar ve isimler altında casusluk örgütü olarak etkinliğini sürdürdüğüne dikkati çeken Uysal, Türkiye karşıtı faaliyetlerini gizlemek için dernek, okul, sivil toplum kuruluşu, ticarethaneleri paravan olarak kullandığını kaydetti.
Uysal, "Belçika dahil olmak üzere tüm dost ve müttefik ülkelerden beklentimiz, ülkemizin haklı ve meşru mücadelesinde daha fazla dayanışma ve işbirliği göstermeleridir." diye konuştu.
FETÖ'nün faaliyet gösterdiği ülkeler için de tehdit arz ettiğini belirten Uysal, "8 yıllık sürenin sonunda daima ileriye bakan kendilerini manevi ve pozitif değerler bakımından kendilerini yetiştirmiş kuşaklarla yolumuza devam edeceğiz. Bu zaten ülkemizin gücüdür." değerlendirmesini yaptı.
YEE Belçika Koordinatörü Bekir Aydın, gençlere "15 Temmuz bilinci" aşılamanın önemine atıfta bulunarak, özellikle medya ve kültür sanat camiasına büyük iş düştüğünü, sivil toplumun da kamuoyu oluşturarak FETÖ'nün terör örgütü olarak tanınması için çaba sarf etmesi gerektiği mesajını verdi.
- "Bunların önünü alabilmenin tek yolu, kendimizi iyi anlatabilmemiz"
İletişim Başkanlığı tarafından hazırlanan "Türkiye Geçilmez" başlıklı kısa filmin gösteriminin ardından söz alan moderatör Oruç, yaraların kabuk bağladığı, olanlara daha sağduyulu ve soğukkanlı bakılmaya başlandığı bu dönemde dahi 15 Temmuz'un anlam ve öneminden uzaklaşılmaması gerektiğini vurguladı.
Oruç, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen öldüğünde örgütün zayıflayacağı düşüncesinin bir yanılsama olduğuna değinerek, bu zihniyetle yetişen çocukların Türkiye için tehdit oluşturmaya devam edecek bir diasporaya dönüşeceğinin altını çizdi.
Birçoğu kapatılsa da yurtdışında halen aktif okulların ABD'de, Afrika'da "Türkiye'ye düşman yabancılar" yetiştirdiğini, bu kişilerin Türkiye aleyhtarı düşüncelerle siyasete girme, bürokrasiye sızma ihtimallerinin bulunduğunu söyledi.
Oruç, "Bunların önünü alabilmenin tek yolu, kendimizi iyi anlatabilmemiz." ifadesini kullanarak, sinema yapımcılarının o gece yaşananları insan hikayeleri üzerinden anlatması gerektiğine dikkati çekti.
Şehit Murat Mertel'in eşi Semra Mertel de İstanbul'daki Türk Telekom binası yakınında yaşadıklarını, o gece binaya el koyulmaya çalışıldığı sırada eşinin abdest alıp, ailesiyle helalleşerek evden çıktığını anlattı.
Mertel, "Cebindeki son parayı bana vererek, evden tekbirlerle coşkulu bir şekilde çıkmıştı. Dışarıdan kurşun sesleri geliyordu ama onlardan birinin eşimin sebebi olduğunu bilemezdim." ifadelerini kullandı.
"Vatan sevgisi imandan gelir. Çok yürekli bir insandı. Öyle yaşadı ve öyle de öldü eşim." diyen 3 çocuk annesi Mertel, eşiyle gurur duyduğunu kaydetti.
Şehit Murat Naiboğlu'nun eşi Gülsu Naiboğlu da, Mertel ile aynı semtte yaşadıklarını ve eşlerinin çocukluk arkadaşı olduğunu söyledi.
Eşinin her ortamda şehadetten bahsettiğini belirten Mertel, ailesiyle yazlıktayken 14 Temmuz günü işleri nedeniyle İstanbul'a gittiğini ve Türk Telekom dolayında vurulduğunu aktardı.
Mertel, öğretmen olarak FETÖ ile mücadelenin öncelikle eğitim alanında yapılması gerektiğini düşündüğüne işaret etti.
Belçikalı Türk toplumundan panele katılan çok sayıda dinleyici de 15 Temmuz gecesinin kendileri için de zor geçtiğini, vatandaşların büyükelçilik önünde nöbet tuttuğunu anlattı.
Panelin sonunda Oruç, 15 Temmuz Derneği adına Büyükelçi Uysal'a hediye takdim etti.