Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Theresa Batzel macht sich für eine Aufwertung des Pflegeberufs stark
 
Nürnberg – „Wir tragen Mundschutz ... aber keinen Maulkorb!“ – unter diesem Motto findet am 12. Mai eine Gesprächsrunde zum Tag der Pflege statt. Theresa Batzel von Diakoneo und andere Auszubildende diskutieren mit dem Bevollmächtigten der Bundesregierung für Pflege, Staatssekretär Andreas Westerfellhaus, und dem Bezirkstagspräsidenten von Mittelfranken, Armin Kroder.
Sie fordert: Auf dem Balkon zu klatschen reicht nicht, der Pflegeberuf muss mit konkreten Maßnahmen aufgewertet werden.
 
Theresa Batzel studiert an der SRH Wilhelm Löhe Hochschule den dualen Studiengang Pflege und macht gleichzeitig eine Ausbildung zur Gesundheits-und Krankenpflegerin in der Klinik Hallerwiese-Cnopfschen Kinderklinik von Diakoneo. Für die 27-jährigeNürnbergerin, die im dritten Lehrjahr ist, war das von Anfang an eine „super Kombi“.Deswegen hält sie die die Akademisierung der Pflege auch für einen wichtigenAnsatzpunkt, um den Beruf für junge Menschen attraktiver zu machen: „In Kanada gibt eszum Beispiel den Studiengang
 
Das klassische Drei-Schicht-System in der Pflege ist für Theresa Batzel nicht mehrzeitgemäß: „Ich würde mir wünschen, dass die Arbeitszeiten für Pfleger flexibler werdenund sich an den Bedürfnissen der Mitarbeitenden orientieren. In anderen Unternehmengibt es zum Beispiel „Mama- und Papa-Schichten“ und auch Alleinerziehenden sollte esleichter gemacht werden, eine Ausbildung in Teilzeit absolvieren zu können.“
 
Das Gehalt von Pflegekräften müsse steigen, fordert die Studentin und Auszubildende. Die Corona-Pandemie habe zwar mehr Aufmerksamkeit auf die Pflege gelenkt, doch Theresa Batzel ist während ihrer Ausbildung immer wieder aufgefallen, dass viele Patienten, garnicht wissen, was eine Pflegekraft leistet: „Viele Menschen beschäftigen sich erst mitPflege, wenn ein Familienmitglied oder sie selbst Pflege benötigen.“ Theresa Batzel wünscht sich, dass sich das Bild einer Pflegekraft in der Gesellschaft grundlegend ändert.

Sandra Kok-Kaiser, Pflegedienstleitung an der Klinik Hallerwiese-Cnopfschen Kinderklinik,hält es für sehr wichtig, dass Politiker das Gespräch mit Auszubildenden suchen: „Viel zuoft wird über Pflegekräfte gesprochen, statt mit ihnen. Die Politik muss die Wünsche und „Advanced Nursing Practice“. Die Absolventen haben später in ihrem Beruf mehr Eigenverantwortung und können autonomer arbeiten als unsere Pflegekräfte. Das steuert dem Ärztemangel in den Krankenhäusern entgegen.“

Bedenken von Pflegern und Nachwuchskräften endlich ernst nehmen, sonst lässt sich der Fachkräftemangel nicht in den Griff bekommen. Deshalb freue ich mich sehr, dass unsere Auszubildende Theresa Batzel an der Podiumsdiskussion teilnimmt.“ 

Zur Online-Veranstaltung:
 
Die virtuelle Aktion zum Tag der Pflege wird von der Bezirksarbeitsgemeinschaft der öffentlichen und freien Wohlfahrtspflege im Bezirk Mittelfranken veranstaltet.
Mehr Informationen unter: https://www.wir-pflegen-franken.de/
 
Die Gesprächsrunde im Marmorsaal des Presse Club Nürnberg wird live gestreamt und ist zu sehen auf: https://www.wir-pflegen-franken.de/live
 
Bildtext:
Bild: Theresa Batzel steht vor dem Eingang der Klinik Hallerwiese-Cnopfschen Kinderklinik. Neben ihrer Ausbildung zur Gesundheits-und Krankenpflegerin studiert sie an der SRH Wilhelm Löhe Hochschule.
Foto: Diakoneo/Claudia Pollok

BERLİN (AA) - Almanya’da yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadelede alınan tedbirlerin sertleştirilmesini öngören Enfeksiyona Karşı Koruma Yasası'nın iptali için Anayasa Mahkemesine müracaat edildi.

Hür Seçmenler Partisinin yanı sıra Berlin'de avukatlık yapan Claus Pinkerneil, yasanın iptali için mahkemeye başvuruda bulundu.
Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamada dün Federal Mecliste kabul edilen bugün de Federal Eyalet Temsilciler Meclisinden onay alan yasanın imzalanarak yayımlanması için resmi gazeteye gönderildiği belirtildi.
 
- Yasa neler getiriyor
Tasarının yasalaşması durumunda haftalık 100 bin kişideki vaka sayısının üç gün üst üste 100'ü aştığı bölgelerde "acil fren" uygulamasına geçilmesi isteniyor.
"Acil fren" uygulamasıyla acil durum veya bazı istisnalar dışında saat 22.00’den 05.00’e kadar dışarı çıkma yasağı uygulanacak. Ancak gece yarısına kadar açık havada tek başına koşu yapmaya veya yürüyüşe çıkmaya izin verilecek.
Temas kısıtlamaları kapsamında, özel buluşmalarda bir hane halkı başka bir haneden sadece bir kişi ile buluşabilecek. Ancak 14 yaşın altındaki çocuklar buna dahil olmayacak. Cenaze törenlerine en fazla 30 kişi katılabilecek.
Temel ihtiyaç malzemesi satmayan mağazalar negatif korona test sonucunu ibraz eden ve daha önce randevu alan kişileri kabul edecek.
Haftalık vaka sayısı 100 bin kişide 150’yi aşması durumunda ise müşteriler sadece daha önce sipariş ettikleri ürünleri mağazadan alabilecek.
Haftalık vaka sayısının üç gün üst üste 165’i aşması durumunda okullarda yüz yüze eğitim yasaklanacak.
Tiyatro, sinema, müze ve benzeri mekanlar ile restoran ve kafeler gibi yerler kapalı tutulacak. Ancak restoran ve kafeler paket servisi yapabilecek.
- Tekirdağ'da görev yapan Uzman Dr. Ayşen Erer:
- "Hastalarımız ailemiz gibi oldu. Nefes almakta zorluk çektiklerini görmek bizi üzüyor. Biz de elimizden geldiğince daha rahat nefes almalarını sağlamaya çalışıyoruz ama bazen çok da faydası olmuyor"
- "Sağlık çalışanları olarak insanların hayatını kurtarmak için ailelerimizin hayatı da dahil herkesi riske atıyoruz. Biz başkalarının sağlığı için çalışıyoruz ama başkaları bunu görmezden gelip maske takmadığı zaman üzülüyorum"
 

TEKİRDAĞ (AA) - MESUT KARADUMAN - Tekirdağ Dr. İsmail Fehmi Cumalıoğlu Şehir Hastanesinde Kovid-19 yoğun bakım sorumlusu Uzman Dr. Ayşen Erer, yeni tip koronavirüsle mücadele sürecinde en çok, hastaları solunum cihazına bağlarken üzüldüklerini söyledi.

Erer, AA muhabirine, sağlık çalışanlarının salgının başından bu yana hastanede özveriyle görev yaptığını belirtti.

Meslek hayatında ilk defa böyle bir salgınla karşılaştığını, görev yaparken hastalığı evdeki yaşlı aile bireylerine bulaştırma korkusu yaşadığını anlatan Erer, "Bana bulaşması sıkıntı değil ama sevdiğim bir insanın benim yüzümden hasta olma ihtimali beni gerdi. Sürekli aklınızın bir köşesinde bununla yaşıyorsunuz." dedi.

Erer, salgın ilk başladığında Tekirdağ'daki ilk hastalara servislerinin baktığını ifade etti. Bu süreçte büyük korku yaşadıklarını ancak zamanla her şeyi öğrendiklerini belirten Erer, "Hastalık her şeyi öğretiyor. Şimdi hastalarımızın kötüleşmesinde neler yapabileceğimizi biliyoruz. Salgın bize her şeyi öğretti." diye konuştu.

Ayşen Erer, sağlık çalışanlarının verdiği mücadeleyi, vatandaşların da tedbirlere uyarak vermesi gerektiğinin altını çizerek, şöyle devam etti:

"Sağlık çalışanları olarak insanların hayatını kurtarmak için ailelerimizin hayatı da dahil herkesi riske atıyoruz. Biz başkalarının sağlığı için çalışıyoruz ama başkaları bunu görmezden gelip maske takmadığı zaman üzülüyorum. Bizim burada verdiğimiz mücadele korkunç. İnsanlar bunu görmüyor ama burası savaş alanı gibi. Her gün burada savaş veriyoruz. Sürekli bir mücadelenin içindeyiz. Bunu herkesin anlamasını isterim ama çoğu insan bunu anlamıyor."

- "Hastalarımız ailemiz gibi oldu"

Salgının ilk zamanlarına göre vakalarda daha fazla artış olduğuna dikkati çeken Erer, bunların büyük bölümünün tedbirlere uymamaktan kaynaklandığını vurguladı.

Erer, gerekli tedbirler alındığında riskin en az düzeye indiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

"Hastalarımız ailemiz gibi oldu. Nefes almakta zorluk çektiklerini görmek bizi üzüyor. Biz de elimizden geldiğince daha rahat nefes almalarını sağlamaya çalışıyoruz ama bazen çok da faydası olmuyor. Bu insanların bilinçleri açık, söylediklerimizi anlıyorlar, sizi makineye bağlayacağız, deyince tamam diyorlar. 40 yaşında taburcu ettiğim bir hastam oldu. Entübe etmeden önce bana '11 yaşında oğlum var' dedi. Ben de bunu duyunca çok etkilendim. 'Bir şekilde seni buradan çıkaracağım' dedim. Yaklaşık 20 gün sonra taburcu ettik. Şu an ailesiyle, oğluyla görüşüyorum. Oğlu bana 'beni babama kavuşturduğun için teşekkür ediyorum' dedi. Bu benim için dünyadaki en anlamlı hediyeydi."

Die Bayerische Integrationsbeauftragte Gudrun Brendel-Fischer, MdL, hat heute einen mehrsprachigen Impfaufruf veröffentlicht, der sich speziell an Menschen in Unterkünften richtet. „Damit möchte ich die Impfbereitschaftwecken und empfehle: Lassen Sie sich impfen! Die meisten von Ihnen wissen, was es bedeutet, wenn Sie nicht in die Schule oder zur Arbeit gehenkönnen, weil die Unterkunft unter Quarantäne steht.“
 
Der Anteil der „Impfmuffel“ ist aus Sicht Brendel-Fischers unter den Bewohnern von Flüchtlingsunterkünften nicht höher als beim Rest der Bevölkerung. Sie stellt fest: „Es handelt sich hier oft um eine sprachlicheBarriere, nicht um grundlegende Skepsis gegenüber der Impfung.“
 
Die Integrationsbeauftragte mahnt, sich nicht durch Fake News in Bezug auf Nebenwirkungen oder der Wirksamkeit des Impfstoffs verunsichern zulassen: „Nutzen Sie beispielsweise die mehrsprachigen Auskunftsblätter des Robert-Koch-Instituts und lassen Sie sich nicht beirren, sondern ohne Bedenken impfen, sobald Sie an der Reihe sind. Die Impfstoffe sind sicher. Umso mehr Personen sich impfen lassen, umso schneller können wir wieder in die Normalität zurückkehren.“
 
Der Impfbrief kann in sieben Sprachen auf der Seite der Beauftragten unterwww.integrationsbeauftragte.bayern.de/downloads/ heruntergeladen und vervielfältigt werden. Eine Auflistung weiterer, mehrsprachiger Informationen finden Sie zudem hier.
 
Bilduntertitel:
Integrationsbeauftragte der Staatsregierung Gudrun Brendel-Fischer, MdL
© Bayerisches Innenministerium
- Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Levent Öztürk:
- "Gündüz biz bir saat uyuduğumuz zaman geceleyin uykuya dalma süremiz daha ileriye itilmiş oluyor"
  

EDİRNE (AA) - Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Levent Öztürk, gün içinde yapılan ve "şekerleme" diye tabir edilen kısa süreli uykunun, uyku düzeninde bozukluklara yol açtığını bildirdi.

Prof. Dr. Öztürk, uyku sağlığıyla ilgili çevrim içi düzenlenen bir panelde, uyku sağlığının, kaliteli ve sağlıklı bir yaşamın en önemli öğelerinden biri olduğunu ifade etti.

Biyolojik olarak ihtiyaç duyulan uykunun alınmasının sağlık açısından önemine dikkati çeken Öztürk, uykunun gece saatlerinde karanlık ve rahat bir ortamda olması gerektiğini dile getirdi.

Öztürk, uyku düzeninin anne karnından itibaren kendine özgü bir gelişimi olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Yeni doğan, özellikle 0-1 yaş arası bebeklerde uykunun bir diğer özelliği polifazik olması. Yeni doğan bebekler günde 15-16 saat uyurlar ve bu uyku çok parçalı şekilde uyunur. Yani uyur, uyanır ve beslenir ardından tekrar uyur. Çocukluk çağına geçildiğinde bir fazlı döneme geçer. Gece uykusu, buna eşik eden akşam üzeri yapılan bir şekerleme uykusu gibi. Erişkin bireyde ise istenen uykunun gece tek parça halinde uyunması önerilir."

-"Gündüz uykusu gece uykusunu öteler"

Öztürk, özellikle sıcak iklime sahip ülkeler başta olmak üzere dünya genelinde akşamüstü uykusunun gözlemlendiğini ifade etti.

Gündüz uykusunun gece uykusunu ötelediğini vurgulayan ve uyku düzenini bozduğuna işaret eden Öztürk, şöyle konuştu:

"Gündüz biz bir saat uyuduğumuz zaman geceleyin uykuya dalma süremiz daha ileriye itilmiş oluyor. Normalde 12'de yatıp uyuyabilecekken gündüz şekerlemesi yaparsak 12'de yattığımızda uykumuz gelmez. Uyku süremiz daha ileri itilir. Geç yatmak beraberinde geç kalmayı getirir. Çünkü vücudun belli bir uykuya ihtiyacı var, o değişmiyor. Bu durumda uyku düzeni bozulabilir.

Şekerlemeler genel olarak önerilen bir şey değildir. Belli durumlarda önerilebilir. Örneğin kişi akşam uykusuz kalmışsa ve gün içinde arabayla yola çıkacaksa öncesinde biraz kestirmesi olumlu bir şey. Yolda direksiyon başında uykuya dalmasını engelleyecek bir şey olarak kıymetlidir. Ama herkes her gün akşam üzeri bir saat uyusun, gibi bir öneri yok. Şekerleme uykularının da 40 dakika uykuyu geçmemesi önerilir. Tabi en ideali uykuyu akşam uyumak."

Das Robert-Koch-Institut (RKI) veröffentlichte heute für den Landkreis Würzburg eine 7-Tage-Inzidenz von 102,30.
 
Die weiteren aktuellen Corona-Fallzahlen sind dem dortigen Dashboard zu entnehmen:
 
 
Testzentrum auf der Würzburger Talavera
Das Corona-Testzentrum von Stadt und Landkreis Würzburg ist von Montag bis Freitag von 8.30 bis 19 Uhrgeöffnet sowie Samstag und Sonntag von 10 bis 17 Uhr.
 
Hier können sich nach der Bayerischen Teststrategie insbesondere Reiserückkehrer*innen sowie auch jeder Bewohner*in Bayerns testen lassen. Eine vorherige Terminvereinbarung ist zwingend erforderlich, telefonisch unter 0931 8000-828, bzw. online unter www.testzentrum-wuerzburg.de.Lediglich im Fall eines positiven Selbst- oder Schnelltests kann das Testzentrum auf der Talavera ohne Termin aufgesucht werden. In diesem Fall ist die Bestätigung des positiven Befundes mitzubringen.
 
Jeweils von 17 bis 19 Uhr steht medizinisch geschultes Personal für Abstriche bei Kindern unter sieben Jahre und Personen mit besonderen Bedürfnissen bereit.
 
Mitzubringen sind die Mail zur Terminbestätigung, der Personalausweis, Reisepass oder ein anderes Ausweisdokument mit Foto.
 
Antigen-Schnelltest-Testzentren werden weitergeführt
Die Schnelltest-Stellen in Würzburg (Kürnachtalhalle), Ochsenfurt, Bergtheim und Waldbrunn werden weitergeführt.
 
Die jeweiligen Öffnungszeiten und Buchungsmodalitäten aller Teststellen in Stadt und Landkreis Würzburg sind unter www.landkreis-wuerzburg.de/testzentren/nachzulesen.
 
Die Terminvergabe für die Antigen-Schnelltest-Stellen ist über die BRK-Hotline
0931 8000-828
sowieonline unterwww.testzentrum-wuerzburg.demöglich.
 
Weitere Schnelltest-Stellen
Auf der Seite www.landkreis-wuerzburg.de/testzentrenist eine Übersicht der weiteren Schnelltest-Stellen in Stadt und Landkreis Würzburg (betrieben von Hilfsorganisationen, gemeindlich eingerichtet, in Apotheken etc.) mit den jeweiligen Adressen sowie weiteren Informationen veröffentlicht.
 
Testzentrum Universitätsklinik Würzburg
Am Corona-Testzentrum auf dem Gelände des Universitätsklinikums Würzburg Gebäude D20 werden primär Kontaktpersonen und infizierte Personen nach Zuweisung durch das Gesundheitsamt getestet.

Kinder ab sechs Monaten können am Testzentrum der Unikliniken nach Vereinbarung getestet werden, da für den Abstrich eigens medizinisch geschultes
Personal bereitsteht. Eine vorherige Terminvereinbarung ist zwingend erforderlich unter 0931 8000-828, bzw. online unterwww.testzentrum-wuerzburg.de.
 
Mitzubringen sind die Mail zur Terminbestätigung, Reisepass oder ein anderes Ausweisdokument mit Foto und soweit vorhanden, die Krankenversicherungskarte.
 
Luca-App zur Kontaktnachverfolgung herunterladen!
Die Vorbereitungen zum Einsatz der Luca-App in Stadt und Landkreis Würzburg laufen im Gesundheitsamt auf Hochtouren. Wenn diese abgeschlossen sind, ist eine Kontaktdatenerfassung beim Besuch von Geschäften, Restaurants etc. möglich. Bereits jetzt können interessierte Bürger*innen, Betriebe und Organisationen die App herunterladen und sich registrieren. Weitere Infos hierzu sind unter www.luca-app.dezu finden.
 
Labor ist für Ergebnismitteilung telefonisch erreichbar
Bei Fragen zu Testergebnissen von Abstrichen, die am Testzentrum auf der Würzburger Talavera durchgeführt wurden, können sich Bürger*innen unter derTelefonnummer Tel: 089 54789114 an das beauftragte Labor Eurofinswenden, alternativ per E-Mail:  Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein!
 
Impfzentren in Stadt und Landkreis Würzburg
Informationen zu den zuerst impfberechtigten Personen und viele weitere Antworten sind unter www.impfen-wuerzburg.dezu finden.
 
Erreichbarkeit des Bürgertelefons
Das Bürgertelefon von Stadt und Landkreis Würzburg ist wie folgt besetzt:
Montag bis Donnerstag von 8 bis 16 Uhr
Freitag von 8 bis 14 Uhr
Telefon: 0931 8003-5100
An Sonn- und Feiertagen ist das Corona-Bürgertelefon nicht besetzt.
 
Zwölfte Bayerische Infektionsschutzmaßnahmenverordnung (12. BayIfSMV)
Die aktuelle Fassung ist unter  www.gesetze-bayern.de/Content/Document/BayIfSMV_12nachzulesen.
 
Maskenpflicht in Würzburger Innenstadtbereich bis 18. April 2021 verlängert
Die bisherige Maskenpflicht von 6.00 Uhr bis 22.00 Uhr auf der Alten Mainbrücke, am Bahnhofsvorplatz, der Schustergasse und im Bereich des Schmalzmarktes besteht weiterhin. Diese Maßnahme ist aktuell befristet bis einschließlich 18. April 2021.
 
Der Landkreis Würzburg hat bisher keine stark frequentierten Plätze definiert, an denen eine Maskenpflicht besteht.
 
Weitere Informationsquellen und Hotlines
Die Liste der häufig gestellten Fragen ist – wie auch weitere Informationen zum Coronavirus – auf www.landkreis-wuerzburg.de/Coronaviruseinzusehen.
 
Bitte nutzen Sie auch die umfangreichen Informationen auf den verschiedenen Internetseiten. Hier gibt es Antworten für alle Lebenslagen, auch sämtliche Allgemeinverfügungen sind hier nachzulesen.
 
Weitere Informationen zum Coronavirus: www.rki.de; www.stmgp.bayern.de
Corona-Hotline der Bayerischen Staatsregierung, Montag bis Freitag von 8 bis 18 Uhr sowie Samstag von 10 bis 15 Uhr, erreichbar unter 089 122220 zu allen Fragen rund um das Corona-Geschehen.
 
Die Coronavirus-Hotline des Bayerischen Landesamtes für Gesundheit und Lebensmittelsicherheit (LGL) ist unter 09131 6808-5101 zu erreichen. Der ärztliche Bereitschaftsdienst der Kassenärztlichen Bundesvereinigung ist unter 116 117 erreichbar.
- Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ramazan Kargın:
- "Devam eden göğüs ağrısı, nefes darlığı ve rahatsızlık veren çarpıntı, kontrol altına alınamayan kan basıncı, ileri evre kalp yetersizliği ya da yüksek doz ilaç alan kalp hastalarında klinik durum değişkenliğinin fazla olması ve daha yoğun ilaç alması gerektiği için bu hastalarımız oruç tutmayabilirler"
- "Ramazan ayında da kalp sağlığımıza dikkat etmeliyiz. Oruç tutma kararını tedavimizi yapan hekimimizle birlikte değerlendirmeliyiz. İlaçlarının kullanım düzeni daha önceden belirlendikten sonra, iftar ve sahurda doğru ve ölçülü beslenerek, yeterli sıvı alarak oruç ibadetimizi yapabiliriz"
 

İSTANBUL (AA) - Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Kliniği Eğitim Görevlisi Prof. Dr. Ramazan Kargın, kalp hastalığı olanların oruç tutma kararını, tedavilerini yürüten hekimle birlikte alması gerektiğini bildirdi.

Prof. Dr. Kargın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Müslüman alemi için büyük öneme sahip ramazan ayının birçok faziletlerinden birinin de oruç ibadetinin vücut sağlığı için faydaları olduğunu belirtti.

Kalp damar hastaları için de bu ayın ayrıca önem taşıdığını dile getiren Kargın, ilerlemiş kalp hastalığı olanlarda veya belirtileri ani başlayanlarda hastalığa bağlı yaşamsal risk durumu oluşabildiğini, oruçlu günlerde uzun süre gıda ve sıvı alınmamasının hassas olan vücut fonksiyonlarında değişikliklere yol açabildiğini vurguladı.

Kargın, "Kalp damar hastalıkları, ritim bozuklukları, yüksek tansiyon ve ileri evre kalp yetersizliğine kadar değişebilen birçok hastalığın tek bir tipini veya birçoğunu birlikte barındırabilir. Bu hastalıklarda uygulanan tedavi ile klinik durum hemodinamik olarak normal şartlarda tutulmaya çalışılıp, hasta şikayetlerinin giderilmesi amaçlanır. Ancak, bazen klinik durumun karmaşık olması veya hastalığın ani başlaması nedeniyle hastane şartlarında da tedavi uygulamaları yapılır. Dolayısıyla hastalığın tipi ve şiddetine göre oruç tutma kararı, takibini yapan hekimle birlikte değerlendirilerek karar verilmelidir." diye konuştu.

- "Hastalar oruçlu oldukları dönemde de ilaçlarına devam etmeli"

Hastaneden taburcu olan hastalarda kalp krizi geçirenlerin, stent takılanların, kalp yetersizliği olanların birkaç hafta, kalp ameliyatı ya da kalp nakli olanların ise aylar sonra günlük aktivitelerini rahat bir şekilde yapabilecek duruma geldiklerini belirten Kargın, bu hastaların ancak günlük aktivitelerini rahat şekilde yaptıkları dönemden itibaren oruç tutmaya başlayabileceklerini aktardı.

Kargın, şöyle devam etti:

"Devam eden göğüs ağrısı, nefes darlığı ve rahatsızlık veren çarpıntı, kontrol altına alınamayan kan basıncı, ileri evre kalp yetersizliği ya da yüksek doz ilaç alan kalp hastalarında klinik durum değişkenliğinin fazla olması ve daha yoğun ilaç alması gerektiği için bu hastalarımız oruç tutmayabilirler. İlaç tedavisi ile kardiyak şikayeti düzelen, kan basıncı normal seyreden, yakın zamanda hayatını tehdit eden bir kalp rahatsızlığı ya da ameliyatı geçirmemiş hastalarımız, sahur veya iftarda ilaçlarını almak koşuluyla oruçlarını tutabilirler. İlaç tedavisinin ayarlanması oruç tutmadan önce yapılmalıdır. Hastalar oruçlu oldukları dönemde de ilaçlarına devam etmelidir. Günde tek doz ilaç kullananlar sabahki ilaçlarını sahurda, akşamki ilaçlarını iftarda alarak tedavilerine devam edebilirler. Önemli olan ilacın her gün aynı saatte alınmasıdır."

Prof. Dr. Ramazan Kargın, ramazan ayında da sağlıklı beslenme alışkanlıklarına devam edilmesi gerektiğini, iftar ile sahur arasında yeterli ve dengeli bir beslenme ile sıvı alımının önemli olduğunu anlatarak, "Ramazan ayında da kalp sağlığımıza dikkat etmeliyiz. Oruç tutma kararını tedavimizi yapan hekimimizle birlikte değerlendirmeliyiz. İlaçların kullanım düzeni önceden belirlendikten sonra, iftar ve sahurda doğru ve ölçülü beslenerek, yeterli sıvı alarak oruç ibadetimizi yapabiliriz." ifadelerini kullandı.

- Medipol Pendik Üniversite Hastanesi'nden Diyetisyen Gizem Gençyürek:
- "Bağışıklık sistemimizi güçlü tutmak için, taze sebzelere ve meyvelere iftar ve sahur sofralarında mutlaka yer vermeliyiz"
 

İSTANBUL (AA) - Medipol Pendik Üniversite Hastanesi'nden Diyetisyen Gizem Gençyürek, sahura kalkmadan oruç tutmanın bağışıklık sistemini savunmasız bırakabileceğine dikkati çekerek, "Bağışıklık sistemimizi güçlü tutmak için, taze sebzelere ve meyvelere iftar ve sahur sofralarında mutlaka yer vermeliyiz" ifadesini kullandı.

Medipol'den yapılan açıklamada değerlendirmelerine yer verilen Gençyürek, KOVİD-19 salgınında ihtiyaç duyulan güçlü bağışıklık sistemi için sahurda ve iftarda doğru beslenmenin önemine dikkati çekti.

Gençyürek, "Sahur ve iftarda tüketeceğimiz besinler içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde çok daha önemli hale geldi. Ramazan ayı boyunca doğru beslenerek bağışıklık sisteminizi güçlendirebilirsiniz." dedi.

Özellikle Ramazan ayında probiyotiklerden yoğurt ve kefir gibi besinlerin mutlaka tüketmesi gerektiğine vurgu yapan Gençyürek, "Et, yumurta, balık gibi kaliteli protein kaynakları beslenmemizde yer almalı. İyi C vitamini kaynağı olan kırmızı kapya biber, maydanoz, limon, portakal gibi besinleri sahur ve iftar sofralarına mutlaka eklemeliyiz." ifadesini kullandı.

Gençyürek, sahura kalkmadan oruç tutmanın bağışıklık sistemini savunmasız bırakabileceğine dikkati çekerek, şunları kaydetti;

"Bağışıklık sistemimizi güçlü tutmak için, taze sebzelere ve meyvelere iftar ve sahur sofralarında mutlaka yer vermeliyiz. Zeytinyağı, Hindistan cevizi yağı, fındık, badem, ceviz gibi sağlıklı yağ kaynaklarını tüketmeliyiz. Hazır paketli gıdalar, sofra şekeri, hamur işleri, asitli içecekler gibi basit karbonhidrat kaynaklarından uzak durmalıyız ve tam tahıllı kompleks karbonhidrat kaynaklarına yönelmeliyiz. İftarla sahur arasında 2 litre su tüketimini tamamlayıp, uyku düzenimize önem vermeliyiz."

Yemek ve salatalara ekstra tuz koymamak için tuzlukların sofralardan kaldırılması uyarısında bulunan Gençyürek, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

"Özellikle Ramazan ayında turşu, şalgam suyu gibi sodyum içeriği yüksek besinler ile aşırı baharatlı ve acı yiyecek/içeceklerden uzak durmalıyız. Sahurda, reçel, bal, şekerli içecekler, ekstra şeker içeren komposto/hoşaf gibi besinlerden ve fazla porsiyonda meyve tüketiminden kaçınmalıyız. İftarla sahur arasında en az 10 bardak su tüketimi sağlamalıyız. İftar ve sahurda aşırı yağlı yiyeceklerden kaçınmalıyız."

Gençyürek, gün içinde iftara kadar tok tutacak besinlere ilişkin olarak "Süt, az tuzlu/tuzsuz peynir, yoğurt gibi kaliteli protein kaynakları ile çiğ fındık/badem, ceviz gibi yağlı tohumlar tok tutucu özellikleriyle mutlaka sahur sofralarında yer almalı. Beyaz ekmek, pide, makarna, pirinç pilavı gibi çabuk acıkmaya neden olabilecek basit karbonhidrat kaynakları yerine tam buğday ekmeği, çavdar ekmeği gibi tokluk sağlayıcı besinler tüketilmeli." değerlendirmesinde bulundu.

BERLİN (AA) - Almanya’da yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vakası sayısı 3 milyona yaklaştı.
 
Robert Koch Enstitüsünden (RKI) yapılan açıklamaya göre, son 24 saatte 24 bin 97 kişiye daha Kovid-19 tanısı konuldu. Böylelikle ülkede toplam vaka sayısı 2 milyon 980 bin 413’e yükseldi.
 
Son 24 saatte 246 kişinin virüs nedeniyle yaşamını yitirmesiyle toplam can kaybı 78 bin 249’a, iyileşenlerin sayısı 2 milyon 661 bin 500’e çıktı.
 
Haftalık 100 bin kişide görülen yeni vaka sayısı bugün 120,6 olarak açıklandı.
 
Almanya’da devam eden aşı kampanyasında 9 Nisan itibarıyla 12 milyon 670 bin 288 kişiye Kovid-19 aşısının ilk dozu, 4 milyon 910 bin 308 kişiye ikinci dozu yapıldı. Böylelikle ülkede 27 Aralık 2020'den bu yana 17 milyon 580 bin 596 doz aşı uygulandı
 
- Eyaletlerin farklı uygulamalarının önüne geçilmesi hedefleniyor
 
Almanya Başbakanı Angela Merkel ile eyalet başbakanlarının 22 Mart'ta gerçekleştirdikleri toplantıda, özellikle Kovid-19'un mutasyona uğramış türlerinin ülkedeki yeni vaka sayılarının artışına sebep olduğu gerekçesiyle 28 Mart'a kadar geçerli olan tedbirlerin süresi, 18 Nisan'a kadar uzatılmıştı.
 
12 Nisan’da salgındaki durumu ele almak amacıyla Başbakan Merkel ile eyalet başbakanları arasında düzenlenmesi planlanan toplantı iptal edilmişti.
 
Bunun yerine Enfeksiyon Koruma Yasası’nda değişiklik yapılarak, ülke genelinde ortak kuralların geçerli olması ve hükümetin yetkilerinin artırılması planlıyor.
 
Böylelikle salgınla mücadelede eyaletlerin farklı uygulamalar yapmasının önüne geçilmesi hedefleniyor.
 
Şimdiye kadar, Merkel ve eyalet başbakanlarının düzenlendiği toplantılarda, çeşitli tedbirler kararlaştırılmasına rağmen federal bir yapıya sahip Almanya’da eyaletler farklı uygulamalara gidebiliyordu.
Seit Montag, 12. April 2021, ist das Burkardushaus in der Würzburger Innenstadt Teil des stetig wachsenden Teststellennetzes in Stadt und Landkreis Würzburg. Vergangenen Freitag wurde das Vergabeverfahren abgeschlossen, den Zuschlag erhielt die Würzburger Firma Contime GmbH, die selbst eine Drive-Through-Teststelle an der Diskothek Airport betreibt. Die Vorbereitungen zur Einrichtung des gemeinsamen Testzentrums am Burkardushaus haben die Berufsfeuerwehr der Stadt und das Testmanagement am Landratsamt Würzburg gemeinsam verantwortet. Am Montag startete der Betrieb mit Kapazitäten von 1.000 Tests pro Tag.
 
Da die Stadt Würzburg an drei aufeinanderfolgenden Tagen eine Inzidenz von über 100 aufweist, werden ab Mittwoch, 14. April 2021, strengere Corona-Regeln greifen. So ist beispielsweise das Einkaufen im Einzelhandel nur mit vorheriger Terminbuchung und negativem Testergebnis möglich (Click&Meet).
 
Aus diesem Grund werden die Testkapazitäten am Burkardushaus bereits an diesem Mittwoch auf 2.000 Tests pro Tag erweitert. Darüber informiert Paul Justice, der das Testmanagement in Stadt und Landkreis verantwortet. „Durch die hervorragende Zusammenarbeit aller Beteiligten gelingt es uns, schnell auf die dynamischen Inzidenzentwicklungen zu reagieren und Bürgerinnen und Bürgern so viele Testmöglichkeiten wie möglich zur Verfügung zu stellen“, so Justice.
 
Die Entscheidung wurde in enger Abstimmung mit Würzburgs Kommunalreferent Wolfgang Kleiner getroffen: „Das Burkardushaus ist eine wichtige Säule beim Aufbau großer Schnelltest-Kapazitäten in der Würzburger Innenstadt. Diese Tests werden sichere Kontakte ermöglichen und somit für etwas Normalität im Pandemie-Alltag sorgen.“
 
Geöffnet ist das Schnelltest-Zentrum im Burkardushaus (Am Bruderhof 1, 97070 Würzburg) von Montag bis Sonntag von 10 bis 20 Uhr. Eine Befundmitteilung ist sowohl per E-Mail als auch in Papierform möglich.Vorerst ist keine Terminbuchung erforderlich.
 
Eine Auflistung aller Teststellen in Stadt und Landkreis Würzburg gibt es unter www.landkreis-wuerzburg.de/Testzentren.
 
BU: Am Montag startete der Betrieb des neuen Testzentrums am Würzburger Burkardushaus. Bereits am Mittwoch werden die Testkapazitäten verdoppelt. Foto: Contime GmbH