Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Kısa bir süre önce Rahmet-i Rahman’a kavuşan Milli Görüş hareketinin önder isimlerinden ve Saadet Partisi'nin eski genel başkanlarından Recai Kutan, Avrupa Saadet kadrolarında da derin üzüntüye yol açtı. Birlik gazetesine açıklamalarda bulunan Avrupa Saadet Partisi Genel Başkanı Samet Sami Temel, “Recai Abi, Milli Görüş hareketinin bilge isimlerindendir. Necmettin Erbakan hocamız ile birlikte en uzun yolu yürüyenlerdendir. Partide üst düzey görevlerde bulunduğu yıllarda çok defa kendisini dinledik ve özellikle Milli Görüş hareketinin geniş halk kitlelerinde karşılık bulması için önemli emekler verdiğine şahit olduk. O, küskünleri barıştıran, sevgide yarıştıran ve bu milletin menfaatlerinin zerresinin zayi olmamasını isteyen bir fikir insanıydı. Çeşitli bakanlıklarda yaptığı görevler sırasında bu millete ileride en iyi şekilde hizmet edecek gençlerin yetişmesinin de önünü açtı. Konuşma, seminer ve konferanslarda bize ilk öğrettiği şey kul hakkına riayet etmekti. Onun yolundan yürüyecek ve Saadet kadrolarının dağılmadan sürekli ileriye giden ve büyüyen bir kitle olmasına gayret edeceğiz. Saadet hareketi sadece bizim değil, 85 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti dışında 7 milyonluk Avrupalı Türklerin de en önemli aksiyonudur.” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Avrupa Saadet Başkani Samet Sami Temel devamla, “Merhum Erbakan hocamızın yol arkadaşı, Milli Görüş davamızın koca çınarlarından olan Recai Kutan beyefendiyi kaybetmenin gerçek bir üzüntüsünü yaşıyoruz.
Recai bey sadece siyasi çalışmalarıyla ve mühendis kimliğiyle ülkemizin altyapısına sunduğu proje ve hizmetlerle mümtaz bir şahsiyetti.
Kendisi 1952 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi‘nin İnşaat Bölümünden mezun olunca önce doğduğu İl Malatya’da, DSİ 92. şubede mühendis olarak göreve başladı. Ardından Diyarbakır’a, Devlet Su İşleri 10. Bölge Müdürü olarak atandı. O günden beri; adı Anadolu’da: ‘’Suyu Arayan ve Suya Gem Vuran Adam!‘’ olarak kayıtlara geçti.
Bu idealist, inançlı genç mühendis özellikle Istanbul Teknik Üniversitesi‘nde Erbakan hocayla, arkadaşlarıyla ve idealleriyle tanıştıktan sonra, hedefi Güneydoğu Anadolu’nun geride kalmışlığını yenmekti. Bu insanlar ‘’Su Medeniyeti‘ni” yeniden ihya etmek ve Fırat ile Dicle nehirleri üzerinde barajlar inşa etmek ant içip, hayatlarını bu uğurda feda edecek kadar gözü pek kişilerdi.
Bölgeyi stratejik tarım ambarı yapmak, bölgenin elektrik ihtiyacını karşılamak onların başlıca hedefleri arasındaydı. ‘’Yaşanabilir bir Türkiye, Yeniden büyük Türkiye’’ için yeni bir hareketin öncülleri olacaklardı ileride. Bu uğurda arılar gibi çalışıyor, bölgenin gemlenecek baraj yerlerini, haritalar üzerinde işaretliyor ve de katır sırtlarında bizzat sahaya inerek o yerlere kazıklar çakıyorlardı.
O günlerden sonra suyun gitmediği, ekinlerin kuruduğu, kurak topraklarımıza rahmet yağsın diye kolları sıvamış, GAP gibi memleketimiz açısından stratejik öneme sahip olan bir projenin mimarı olmuşlardı.
Yine Milli Görüş hareketinin önemli kurumlarından olan Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi'nin temellerini atan isimlerden birisi de Recai bey olmuştur.
Burada merhum Erbakan hocamız başta olmakla kurduğu arkadaşlıklar sonucu Milli Görüş hareketinin meydana gelmesinde önemli çaba ortaya koymuştur.
Recai bey Milli Nizam Partisi döneminden bu yana yılmadan bu davanın içinde omuştur. Gün olmuş bakan olmuş gün olmuş cezaevinde yatmıştır.
Lakin inandığı davasından, benimsediği prensiplerinden asla ve asla sapmayarak örnek bir mücadele biçimi ortaya koymuştur.
Kendisi en zor zamanlarda sınavlardan yüzü ak çıkmıştır. Ve Saadet Partimizin kurucu Genel Başkanı olma gibi şerefli bir görevi üstlenmekte kendisine nasip olmuştur.
Gerek genel başkanlığı döneminde gerekse de yaşının kemale erdiği dönemde yılmadan çalışmalarına devam etmiştir. Rabb'im kendisine gani gani rahmet eylesinç
Saadet Avrupa Başkanı Samet Sami Temel, mesajının sonunda, “Recai Kutan bizim için fikir dünyamızı aydınlatan samimi bir öncü ve ışık insan olacaktır. Milli Görüş hareketindeki emeklerini hiç unutmayacağız. Kendisine Cenab-ı Hak’tan rahmet, kederli ailesine de derin üzüntülerimiz ile birlikte en samimi başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz,” dedi.
Bilindiği gibi, merhum Recai Kutan, Milli Nizam Partisi döneminden beri sıkça kapatılan Milli Görüş çizgisindeki partilerin ana eksenindeki temsilcilerinden biri olmuş ve siyasi çalışmalarında Erbakan’dan hiç ayrılmamıştır.
Schweinfurt ve çevresinde on yıllar boyunca eğitim dünyasındaki başarısını kanıtlayan ve şimdiye kadar çok sayıda genci meslek ve eğitim dünyasında başarı ile hayata kazandıran Schweinfurt Wirtschaftsschule O. Pelzl yeni dönemde yeni öğrenciler için tanıtım yapmaya devam ediyor.
Okulun Müdürü Dominik Steinruck, “Şehrimizdeki ve yakın bölgelerdeki Türk Gençlerini uzun yıllardan bu yana hayata hazırlayan proğramlar ile mükemmel bir eğitim almasına katkı sağladık. Bu bağlamda yeni yüzler, yeni öğrenciler bize gelmek istediklerinde aileleri ile birlikte onlara en güncel bilgileri vermeye hazırız. Bize gelen her genci mutlaka kafasındaki sorular aydınlanmış olarak geri dönecektir. Özellikle aileler çocuklarının geleceği ile ilgili karar vermeden önce mutlaka devam edeceği okullar ile igili bilgi almalarının önemli olduğunu zaten biliyorlar. Schweinfurt Türk Toplumu ile yakın diyalog içinde olmaktan, okulumuzu ve buradan mezun olanların geleceği konusunda misafirlerimizi bilgilendirmekten büyük mutluluk duyarız” şeklinde konuştu.
Bilindiği gibi uzun yıllardır Schweinfurt’ta başarılı bir eğitim veren Wirtschaftsschule O. Pelzl bu güne kadar çok sayıda göçmen kökenli öğrenciyi mezun ederek hayata atılmasını sağladı.
Bild: Freepik
Bild: Freepik
BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ülkesinin Batı Balkan ülkelerinin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine verdiği güçlü desteği bir kez daha teyit etti.
Avrupa ve Batı Balkan ülkeleri liderlerinin başkent Berlin'de bir araya geldiği "Berlin Süreci Zirvesi'nde" konuşan Scholz, "Avrupa Birliği ancak Batı Balkanlar'ın da Birliğin bir parçası olmasıyla tamamlanır." dedi.
Scholz, liderleri, ülkelerini AB üyeliğine daha da yaklaştırmak amacıyla reformlarını sürdürmeye ve bölgesel işbirliğini artırmaya yönelik adımlar atmaya çağırarak, "Bugün siz, Batı Balkan ülkelerinin liderleri ortak hedefimiz doğrultusunda önemli adımlar atıyorsunuz. Orta Avrupa Serbest Ticaret Anlaşması'nın (CEFTA) önündeki engelleri kaldırdığınız için sizleri kutlamak istiyorum." diye konuştu.
Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova, Karadağ, Kuzey Makedonya ve Sırbistan'ın imzaladığı "Ortak Bölgesel Pazar ve Hareketlilik Anlaşması"ndan övgüyle bahseden Scholz, "Bu anlaşma, CEFTA'nın önündeki engelin kaldırılması, sınır ötesi çalışma izinleri ve bölge çapında e-ticaret kuralları gibi diğer bazı anlaşmaların da etkinleştirilmesine olanak sağlamaktadır." ifadesini kullandı.
Scholz, özellikle Kosova'ya, Sırbistan'dan ithalat üzerindeki yasağı kaldırarak çözüme katkıda bulunmasından dolayı teşekkür etti.
Sırbistan ve Kosova arasındaki normalleşme adımlarının öneminin altını çizen Şansölye, ikili sorunların işbirliği ruhu içinde çözülmesi gerektiğini vurgulayarak şunları kaydetti:
"Bölgenizin hala geçmişteki çatışmalarla ne kadar şekillendiğini hepimiz biliyoruz. Artık bu geçmişin üstesinden gelmenin ve gözlerimizi geleceğe çevirmenin zamanı geldi. Bu nedenle bugün Belgradlı ve Priştineli dostlarımıza şunları söylemek istiyorum: Lütfen barışçıl ve müreffeh bir geleceğe giden yolda geçmişin sizi engellemesine izin vermeyin. Bu geleceğin AB'de olduğuna inanıyorum."
Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova, Karadağ, Kuzey Makedonya ve Sırbistan, Berlin'deki zirvede, "Ortak Bölgesel Pazar ve Hareketlilik Anlaşması" imzaladı.
BERLİN (AA) - Almanya, İsrail'in Birleşmiş Milletler (BM) Lübnan Geçici Barış Gücü'nü (UNIFIL) hedef alan saldırılarını kınadı.
Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sebastian Fischer, Berlin’de düzenlenen basın toplantısında, Lübnan'ın güneyindeki durumu artan büyük bir endişeyle izlediklerini söyledi.
Şu ana kadar 5 barış gücü askerinin yaralandığı ve UNIFIL karakolunda önemli ölçüde hasar meydana geldiğini bildiklerini aktaran Fischer, BM Barış Gücü askerlerine saldırılmasının hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Fischer, "Lübnan'ın güneyinde ve dünyanın başka yerlerinde BM misyonlarına yönelik tüm saldırıları kınıyoruz." ifadesini kullandı.
İsrail'den saldırı nedeniyle acilen kapsamlı bir açıklama beklediklerini vurgulayan Fischer, İsrail tarafıyla bunun için görüşmelerde bulunduklarını kaydetti.
Fischer, İsrail ordusu da dahil olmak üzere çatışmanın tüm taraflarının, savaş faaliyetlerini yalnızca çatışmanın diğer tarafın askeri hedeflerine yöneltmeleri yükümlülüğünü taşıdıklarını söyledi.
UNIFIL’in geri çekilme talebinin tek taraflı yapılamayacağını ifade eden Fischer, UNIFIL’in BM Güvenlik Konseyince görevlendirildiğine işaret ederek mevcut eylemlere karşı UNIFIL’in nasıl yanıt vereceğine ilişkin karar alma görevinin Güvenlik Konseyinde olduğunu kaydetti.
KÖLN (AA) - Almanya'nın Köln kentinde düzenlenen "Türk-Alman Dostluk Konseri"ne Türklerin yanı sıra Almanlar da ilgi gösterdi.
Ehrenfeld Halk Merkezi'ndeki konser, Köln Yunus Emre Enstitüsü (YEE) ve Köln-İstanbul Kardeş Şehir Derneği işbirliğiyle ve Köln Anakent Belediyesinin himayesinde gerçekleşti.
Konserde korolar, Türk ve dünya müziğine ait geleneksel ve modern şarkılardan oluşan bir repertuar sunarak, kültürler arasında köprü kurdu.
Köln Büyükşehir Belediye Başkan Yardımcısı Ralf Heinen, açılış konuşmasında, kardeş şehirlerin, şehir bağlantıları üzerinden toplumların birbirine yakınlaşmasına aracılık ettiğini dile getirdi ve Yunus Emre Enstitüsünü, kardeş şehir etkinliklerine verdiği desteklerden dolayı kutladı.
Köln-İstanbul Derneği Başkanı Walter Kluth ise senelerdir YEE ile birlikte sanattan müziğe yaptıkları çalışmalardan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
YEE Köln Müdürü Yılmaz Bulut da kardeş şehir derneği ve kardeş şehir ilişkileri kapsamındaki etkinliklerle Türk Alman dostluğuna katkı sağladıklarını söyledi.
Sözcü Fischer, Berlin'de yaptığı açıklamada, Almanya'nın, soykırım yaptığı gerekçesiyle İsrail'e silah vermediği iddialarını yanıtladı.
"Bu konu hakkında burada daha önce birkaç kez konuşmuştuk." diyen Fischer, "Pozisyonumuz değişmedi. İsrail'in Gazze'de soykırım yaptığına dair hiçbir emare görmüyoruz." dedi.
Fischer, Alman Bild gazetesinde yer alan bir habere atıfta bulunarak, "Soykırım, etnik grupların etnik veya sosyal özellikleri, milliyetleri veya dini inançları temelinde kasıtlı olarak öldürülmesi, imha edilmesi veya diğer şekillerde yok edilmesi anlamına gelir." diye konuştu.
Hükümet Sözcü Yardımcısı Wolfgang Büchner ise Almanya'nın İsrail'e hiçbir zaman silah yasağı uygulamadığını belirterek, "Bunu bir kez daha vurgulamak isterim, İsrail'e silah ihracatına yönelik bir yasak söz konusu olmamıştır." dedi.
Bild gazetesi, Almanya'nın, İsrail'den silahların "soykırım" için kullanılmayacağına dair yazılı güvence istediğini ileri sürmüştü.
İsrail'in söz konusu belgeyi ilettiği ve bunun ardından da Başbakan Olaf Scholz'un mecliste "İsrail'e silah sağladık ve sağlayacağız." ifadelerini kullandığı kaydedilmişti.
7 Ekim 2023 günü sabah 06.30’da başlayan saldırılar İsrail’in Orta Doğu’da varlığını sürdürme ve hayallerini hayata geçirme yönünde bir dönüm noktası oluşturdu. Ama o işin bahanesi. İsrail’in tüm hesaplarını Arz-ı Mev’ud’a göre yaptığını bilirsek, fırsat kolladığını da biliyoruz demektir.
1948 yılında İsrail’in bağımsızlığını ilan etmesinden sonra Mısır’ın öncülüğünde oluşturulan Arap Birleşik Ordusunun İsrail’e saldırması ile başlayan ilk savaşın devamı olarak 1952’de, 1967’de ve 1973’de yaşanan savaşlarda, Mısır, Irak, Suriye, Libya ve Ürdün birliklerinden oluşan Birleşik Arap Orduları İsrail topraklarına hiç ayak basamamışlar, tam tersine toprak kaybı yaşamışlardı.
İlk kez 7 Ekim 2023 saldırısında, İsrail’in terör örgütü sınıfına koyduğu, düşman saydığı ve tehdit olarak gördüğü Hamas üyeleri İsrail topraklarına girmiş oldu.
BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri olan ABD ve bir asır önce 1916 yılında Fransa ile imzaladığı Syces Picot anlaşması ile Osmanlı Devletini parçalayarak Orta Doğu’nun bu günkü sınırlarını çizen, petrol yataklarını da yarattıkları yapay devletlerle kendi kontrolleri altına alan İngiltere, İsrail’in Orta Doğudaki varlığını pekiştirmek için Hamas’ın bu saldırısını Uluslararası Hukuka uygun bir fırsata dönüştürmek yoluna gittiler.
İsrail, BM Güvenlik Konseyi üyeleri olan ABD, İngiltere ve Fransa’nın da desteği ile Birleşmiş Milletler Kuruluş Antlaşmasının 51. Maddesi içeriğince “silahlı saldırı gerçekleştikten sonra meşru müdafaa hakkını oluşturan yasal yetkiyi” kullanacağını açıklayarak, karşı saldırılarını bu içeriğine sokarak, yasallaştırdı. Bu kapsam içinde hareket ederek de Gazze de orantısız güç kullanma yoluna giderek 27 Ekim 2023’de kara harekatını başlattı. Tüm yerleşim yerlerine, yok etmek hedefli planlı ve düzenli saldırılar düzenledi.
Saldırılarda iki milyon insan evlerini terk etmek zorunda kaldı, Gazze’deki binaların yaklaşık yüzde 60’ı harabeye döndü, su, elektrik, kanalizasyon, iletişim, yol ve diğer insan yaşamını kolaylaştıran altyapı tümü ile yok oldu, resmi olarak 42 bin, yıkıntıların içinde kalan ve halen ulaşılamayanlarla birlikte yüz binden fazla insan hayatını kaybetti.
Yerel halkın Gazze’deki varoluşu sonlanırken, Hamas’ın Gazze’deki varlığı ve gücü yok oldu.
İsrail, Gazze toprakları içinde yaşayan yerel halk ile Hamas’ın varlığını sıfırladıktan sonra gözünü komşu ülkelerden başlamak üzere Orta Doğu’ya dikti. Belli ki Orta Doğu, aynen 1916’da yapıldığı gibi yeniden yapılandırılacak, yeni sınırlar çizilecek ve Atlantik ittifakının kolayca uzaktan yöneteceği yeni yapay devletler oluşturulacak.
Şimdi önemli olan bundan sonra bölgedeki varlığını ve güvenliğini sağlam temellere oturtmak için neler yapacağı. Ki İsrail’in ilk hedefinin, insanın yaşamı için olmazsa olmaz olan ‘su’yun bölgedeki kaynaklarını ele geçirmek ve kendi kontrolü altına almak olacağını tahmin etmek zor değil. Suriye sınırları içinde yer alan Golan tepelerini 1967’deki Yom Kippur savaşında ele geçirmesi ile su sıkıntısını biraz olsun azaltan İsrail, şimdi gözünü 1948’de çizilen ama gerçekleştirilemeyen İsrail Haritasında yer alan Litani nehrine ve bu nehri besleyen su havzalarına dikti.
Yani İsrail’in Lübnan’a saldırısındaki önceliği Hizbullah ile savaşmak değil, Litani Nehrini ve bu nehri besleyen su havzalarını ele geçirmek. Litani nehrini ve su havzasını ele geçirdikten sonra aynen Gazze’de yaptığı gibi, Lübnan’ın güneyini yaşanmaz hale getirerek, bölge halkını baskı altına alacak, Hizbullah’ın Lübnan kanadını da etkisiz hale getirecek.
Anlayacağınız “su savaşları başlayacak” efsanesi hayata geçiyor. Uzun vadeli hesapların insanı olan Yahudiler bunun hesabını da yapmış belli ki…
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi
KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili
+++ Bayerns Innen- und Integrationsminister Joachim Herrmann hat bei der heutigen Jahrestagung der 'INITIATIVE Wirtschaft – Christen in Verantwortung' in Ingolstadt den erfolgreichen Unternehmerinnen und Unternehmern gedankt: "Betriebe, die unternehmerisches Selbstvertrauen im globalen Wettbewerb sowie Innovations- und Investitionsbereitschaft zeigen und sich zum Wirtschaftsstandort Bayern bekennen, machen Bayern stark. Ich bin überzeugt: Dieser unternehmerische Geist wird auch in Zukunft seinen Erfolgskurs fortsetzen! Ihnen ist es zu verdanken, dass wir in Bayern, trotz aller Herausforderungen, wirtschaftlich sehr gut dastehen." Die Jahrestagung findet vom 10. bis 14. Oktober 2024 statt und steht unter dem Thema: 'Gefahr einer Deindustrialisierung?'. +++
Laut dem Minister sei für die wirtschaftliche Attraktivität eines Standorts gerade auch die Innere Sicherheit von Bedeutung, denn Sicherheit sei die Voraussetzung, dass Menschen zufrieden und selbstbestimmt leben können. Bayern habe im Bundesvergleich die mit Abstand niedrigste Kriminalitätsbelastung und gleichzeitig die bundesweit höchste Aufklärungsquote von 65,2 Prozent. "Damit haben wir erneut bewiesen: Bayern ist in Sachen Innere Sicherheit die unangefochtene Nummer 1! " Dieser herausragende Erfolg sei das Verdienst der ausgezeichneten Arbeit der Bayerischen Polizei und der effektiven bayerischen Sicherheitsstrategie. "Damit wir auch weiterhin bestens für die Herausforderungen von Morgen gewappnet sind, investieren wir kräftig in unsere Polizei! Wir statten unsere Polizistinnen und Polizisten mit modernster Schutzausrüstung und Technik aus und setzen auf eine kontinuierliche Personalverstärkung", wie Herrmann betont. "Wir haben die Bayerische Polizei von 2008 bis 2023 mit insgesamt 8.000 zusätzlichen Stellen verstärkt, das ist deutschlandweit einmalig", so der Minister. "Der Stellenbestand soll bis 2028 um weitere 2.000 Stellen auf dann insgesamt rund 47.000 Stellen für alle Beschäftigten der Bayerischen Polizei ausgebaut werden."
Auch im Bereich der Arbeitsintegration sei Bayern im bundesweiten Vergleich Spitzenreiter. "Die Zahl ausländischer sozialversicherungspflichtiger Beschäftigter in Bayern ist in den letzten Jahren kontinuierlich gestiegen – auf inzwischen über 1,1 Millionen." Der Integrationsminister ergänzte: "Darüber hinaus haben wir mit 8,9 Prozent die niedrigste Arbeitslosenquote von Ausländern (Stand September 2024) und mit 10,6 Prozent die niedrigste Arbeitslosenquote von ausländischen Frauen." Für den Minister ist auch klar: "Auf diesen Erfolgen ruhen wir uns aber nicht aus. Denn für unsere Unternehmen ist ganz klar der Fachkräftemangel eine zentrale Herausforderung." Bayern habe daher zur Steigerung der Fachkräftezuwanderung zügig eigene Maßnahmen getroffen. "Hierzu zählt beispielsweise die Einrichtung der Zentralen Stelle für die Einwanderung von Fachkräften bei der Regierung von Mittelfranken in Nürnberg – als serviceorientierte Ansprechpartnerin für die bayerische Wirtschaft." Herrmann bekräftigte: "Eines ist sicher: Die Bayerische Staatsregierung und die heimischen Unternehmen müssen weiterhin mit vereinten Kräften alles in ihrer Macht Stehende tun, um den Fach- und Arbeitskräftemangel möglichst nachhaltig zu lösen."