Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
ABD Başkanı Biden’ın giderayak GKRY lideri Nikos Hristodulidis’i Beyaz Saray’ın Oval Ofis’inde kabul edip sohbet etmesi, uyutulacak bebekler gibi pışpışlaması, Kıbrıs Rum tarafının boylarından büyük hayaller görmelerine neden oldu. Belli ki Rumların gördüğü hayallerin senaryosunu yazan senarist kafayı iyice bulmuş olmalı ki olmayacak hikayelerle Rum halkının mutlu rüyalar görmelerini sağlıyor. Gerçekleri ters yüz edip doğruymuş gibi halka sunarak kandırmak ve mutlu olmalarını sağlamak da bir yetenek, bırakınız yapsınlar, bırakınız inansınlar…
Kıbrıs'ın Doğu Akdeniz bölgesindeki stratejik rolü nedeni ile ABD’nin Doğu Akdeniz’de Türkiye yerine Kıbrıs Rum Yönetimini tercih ettiği ve artık Doğu Akdeniz’in Güney Kıbrıs Rum Yönetiminden sorulacağı içerikli açıklamaların bini bir para Kıbrıs Rum tarafında. Saf saf da ABD’nin, dünya üzerinde kendi savunma silahlarının neredeyse tümünü üreten ilk dört ülkeden bir olan ve de NATO’nun en güçlü ikinci ordusuna sahip 86 milyonluk Türkiye’yi göz ardı edip, Doğu Akdeniz ile ilgili sorunlarda kendilerini tercih ettiğine inanıyor Kıbrıs Rumları.
AB’nin, adı dolandırıcılığa, sahte bütçe açıklamalarına, yalan beyanlara, insan kaçakçılığına, kara para aklamaya ve uyuşturucu ticaretine çıkmış en kötü ülkesi Kıbrıs Rum Yönetimi, dünyanın 11. siyasi ve askeri önemi olarak bilinen ve Orta Doğu, Doğu Akdeniz, Balkanlar ve Kafkasya’da onayı olmadan hiçbir ciddi uygulamanın yürürlüğe konamadığı Türkiye Cumhuriyeti devleti yerine kendilerinin tercih edildiği rüyasını görüyorlar.
Tam bir ağlar mısın güler misin durumu gerçekten.
Kıbrıs Rumlarının içinde aklı başında olanlar ve duygularına kapılmadan tarafsız düşünmeyi başarabilenler bu ziyaret için “Biden-Hristodulidis görüşmesi önemli ancak beklentisi çok düşük” olarak tanımladılar.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve ABD arasında Eylül 2024'te İkili Savunma İş birliği Yol Haritasının imzalanması ve 23 Ekim 2024 günü de Stratejik Diyaloğunun imzalanması bölgede dikkate alınması yeni bir gelişme.
Özellikle gözlerden kaçırılmak istenen Federal Soruşturma Bürosu'nun (FBI) katkısıyla Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde mali suçların tespit edilmesi, insan kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti ve diğer küresel suçların kovuşturulma kapasitesinin güçlendirilmesi, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tamamen ABD’nin denetimi altına gireceği, diğer bir deyimle de sömürgesi olacağının işareti. Zaten Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vatandaşlarına sağlanacak olan ABD vize serbestiyeti de bu nedenle gündeme geldi. ABD, Kıbrıs Rum Yönetimini kendi koşullarında yönetecek, askerlerini AB sınırları içinde yaptığı gibi istediği miktarda, istediği silahlarla Güney Kıbrıs’ta istediği yerde konuşlandıracak. Almanya nasıl ABD’nin sözünden çıkamıyorsa, Dış siyasetinde ABD ne derse onu yapıyorsa, PKK terör örgütünün faaliyetlerine, haraç toplamasına, gösterilerine mani olamıyorsa, ABD’nin çıkarlarına aykırı davranamıyorsa, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de aynı konuma gelecek.
Bu gelişmelerden sonra Güney Kıbrıs’ta yaşanacak sorunlardan bir tanesi de Rumların yüzde 40’nın sağcı, yüzde 35’inin komünist düzeyinde solcu ve geri kalan yüzde 25’inin de kararsız olduğu gerçeğinden kaynaklanacak. Başını AKEL adlı siyasi partinin ve taraftarlarının çektiği solcuların bu durumdan hoşlanmayacakları kesin. 50 sene evvel yaşanan 15 Temmuz 1974 darbesinde, Yunanistan’dan gönderilen subay ve astsubayların komutasındaki Rum Milli Muhafız Ordusunun Makarios’u deviren darbeyi gerçekleştirirken, yüzlerce AKEL taraftarı ve siyasilerini katlettikleri de hala hafızalarda.
Bu gelişmeler ışığında, yani ABD-GKRY Stratejik Anlaşmasına karşılık olarak, günümüz Kıbrıs adası koşullarına uygun, -ÜSLER konusunu da kapsayacak şekilde- TC-KKTC SAVUNMA ve GÜVENLİK İṢBİRLİĞİ ÇERÇEVE ANLAṢMASI imzalamanın tam zamanı.
Siyasi ortam buna çok uygun ve bu fırsat bir daha ele geçmez.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi
KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili
Türk-Alman diplomatik ilişkilerinin 100’üncü yılı vesilesiyle Türk-Alman Dostluk Derneği öncülüğünde Würzburg Belediye Sarayı’nda görkemli bir etkinlik düzenlendi. Würzburg Belediye Başkanı Christian Schuchardt himayesinde, “1924’ten 2024’e, 100’üncü yılda Türk-Alman ilişkilerinin sıfır noktasını belirleme” sloganıyla düzenlenen etkinliğe, kültür sanat, siyaset, moda ve iş dünyasından çok sayıda kişi katıldı.
Dernek yöneticisi Dr. Enis Tiz’in moderatörlüğünü yaptığı program, şehirdeki siyasi partilerin de ilgi odağı oldu.
Etkinlikte, Birinci Dünya Savaşı’nın kaybeden müttefikleri olan Türkler ve Almanların “İmparatorluktan Modern Cumhuriyetlere” evrilen ilişkilerine mercek tutulurken, Ankara’daki Alman Büyükelçiliği’nin hikâyesi de ilginç bir şekilde gündeme geldi. 30 Ekim 1924’te Würzburg Üniversitesi’ni bitiren Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın doktoru Hatice Safiye Ali’nin heyecan verici hikâyesi de slayt gösterisiyle izleyicilere sunuldu.
Türk toplumunun sosyo-kültürel sorunlarına gösterdiği yakın ilgi ve şehirdeki göçmenlerle kurduğu ilişkilerle tanınan Würzburg Belediye Başkanı Schuchardt, burada yaptığı konuşmada, “Türklerin Almanya’nın kalkınmasındaki olumlu etkilerini çok iyi fark edebiliyorum. Türk-Alman ilişkilerinden verilen tarihi örnekler ile Türkiye kökenli göçmenlerin şehrimizdeki entegrasyon sürecine yapılan katkıyı da önemsiyorum. Türk-Alman ilişkilerinin 100’üncü yılı ve Safiye Ali adlı Türk kızının bir asır önce ortaya koyduğu heyecan verici hikâye beni hem duygulandırdı, hem de heyecanlandırdı. Dernek yöneticilerini kutluyorum” dedi.
Dernek başkanı Dr. Latif Çelik de ana başlıklar altında özetlediği 100. Yıl programında şunları söyledi: “Türk-Alman ilişkilerinin 100 yıllık son döneminin başlangıcı, erken Cumhuriyet döneminin ilk yıllarıdır. Cumhuriyet’in şekillenmesinde Almanya’nın desteğinin iyi bilinmesi gereklidir. İngiltere ve Fransa, Ankara’yı küçümseyerek kesinlikle bir mahrumiyet bölgesi olan Anadolu kasabasına gelmeyeceklerini belirttiklerinde, Almanya’nın büyükelçiliklerini taşıyan ilk devletlerden olması çok önemlidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün jest olarak Almanlara büyükelçilik inşası için arsa bağışı, dostun dosta jest ile karşılık vermesidir.”
Etkinlikte Würzburg Vali Yardımcısı Waldemar Brohm da bir konuşma yaptı. Brohm, “Burada 100 yıl önceki ilişkilerimizi konuşmak benim için müstesna bir olay. Pozantı şehri ile son 10 yıldan bu yana devam eden görüşmelerimiz devam ediyor. Oradaki Alman tarihine sahip çıkan Türk dostlarımızı yürekten kutluyorum. Yakında yine Pozantı’ya giderek buradaki Toros Demiryolları ile ilgili mükemmel bir gezi yapmak istiyoruz. Türkiye ve Almanya’nın asırlardan bu yana devam eden dostluğu ile ilgili bugünkü 100’üncü yıl programında bir Türk dostu olarak konuşmak ise bana büyük mutluluk veriyor” dedi.
Nürnberg Başkonsolosu Fatma Taşan Cebeci de “Bu etkinlik, iki ülkenin ortak kültürel çizgide buluşması adına ciddi bir çalışma. İki ülkenin iş adamlarından sanatçılara, siyasetten sporculara ve hayatın birçok alanında ciddi işbirlikleri içerisinde olması çok önemli işbirlikleridir. Türkler ve Almanlar dosttur ve bu dostluk hiçbir zaman unutulmayacaktır. Ayrıca, Sayın Schuchardt’ın da programın himayesini üstlenmesi son derece önemlidir” diye konuştu.
Hatice Safiye Ali’nin 100 yıl önceki hikâyesini anlatan Dr. Nurcan Demirci Aydın da, “Onca imkânsızlık içinde ülkesinden büyük zorluklarla, özellikle de savaş döneminde buraya gelip üstün başarı ile tarihe iz bırakacak şekilde okulundan mezun olan Hatice Safiye Ali’nin aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum” dedi. Program, Franken Halk Oyunları ekibi ile Kitzingen Anadolu Çocuk Halk Oyunları ekibi tarafından sergilenen folklor gösterileri ve Keleş Ailesi tarafından misafirler için hazirlanan lezzet köşesinde simit, kahve ve baklava ikramları ile sona erdi.
Törene katılan misafirler, kültür tarihi adına yapılan programlardan ciddi anlamda hem faydalandıklarını hem de bilgilendiklerini belirttiler.
Kıbrıs Rum Yönetimi-ABD Anlaşması
Prof. Dr. Ata Atun
ABD Başkanı Biden’ın giderayak GKRY lideri Nikos Hristodulidis’i Beyaz Saray’ın Oval Ofis’inde kabul edip sohbet etmesi, uyutulacak bebekler gibi pışpışlaması, Kıbrıs Rum tarafının boylarından büyük hayaller görmelerine neden oldu. Belli ki Rumların gördüğü hayallerin senaryosunu yazan senarist kafayı iyice bulmuş olmalı ki olmayacak hikayelerle Rum halkının mutlu rüyalar görmelerini sağlıyor. Gerçekleri ters yüz edip doğruymuş gibi halka sunarak kandırmak ve mutlu olmalarını sağlamak da bir yetenek, bırakınız yapsınlar, bırakınız inansınlar…
Kıbrıs'ın Doğu Akdeniz bölgesindeki stratejik rolü nedeni ile ABD’nin Doğu Akdeniz’de Türkiye yerine Kıbrıs Rum Yönetimini tercih ettiği ve artık Doğu Akdeniz’in Güney Kıbrıs Rum Yönetiminden sorulacağı içerikli açıklamaların bini bir para Kıbrıs Rum tarafında. Saf saf da ABD’nin, dünya üzerinde kendi savunma silahlarının neredeyse tümünü üreten ilk dört ülkeden bir olan ve de NATO’nun en güçlü ikinci ordusuna sahip 86 milyonluk Türkiye’yi göz ardı edip, Doğu Akdeniz ile ilgili sorunlarda kendilerini tercih ettiğine inanıyor Kıbrıs Rumları.
AB’nin, adı dolandırıcılığa, sahte bütçe açıklamalarına, yalan beyanlara, insan kaçakçılığına, kara para aklamaya ve uyuşturucu ticaretine çıkmış en kötü ülkesi Kıbrıs Rum Yönetimi, dünyanın 11. siyasi ve askeri önemi olarak bilinen ve Orta Doğu, Doğu Akdeniz, Balkanlar ve Kafkasya’da onayı olmadan hiçbir ciddi uygulamanın yürürlüğe konamadığı Türkiye Cumhuriyeti devleti yerine kendilerinin tercih edildiği rüyasını görüyorlar.
Tam bir ağlar mısın güler misin durumu gerçekten.
Kıbrıs Rumlarının içinde aklı başında olanlar ve duygularına kapılmadan tarafsız düşünmeyi başarabilenler bu ziyaret için “Biden-Hristodulidis görüşmesi önemli ancak beklentisi çok düşük” olarak tanımladılar.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve ABD arasında Eylül 2024'te İkili Savunma İş birliği Yol Haritasının imzalanması ve 23 Ekim 2024 günü de Stratejik Diyaloğunun imzalanması bölgede dikkate alınması yeni bir gelişme.
Özellikle gözlerden kaçırılmak istenen Federal Soruşturma Bürosu'nun (FBI) katkısıyla Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde mali suçların tespit edilmesi, insan kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti ve diğer küresel suçların kovuşturulma kapasitesinin güçlendirilmesi, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tamamen ABD’nin denetimi altına gireceği, diğer bir deyimle de sömürgesi olacağının işareti. Zaten Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vatandaşlarına sağlanacak olan ABD vize serbestiyeti de bu nedenle gündeme geldi. ABD, Kıbrıs Rum Yönetimini kendi koşullarında yönetecek, askerlerini AB sınırları içinde yaptığı gibi istediği miktarda, istediği silahlarla Güney Kıbrıs’ta istediği yerde konuşlandıracak. Almanya nasıl ABD’nin sözünden çıkamıyorsa, Dış siyasetinde ABD ne derse onu yapıyorsa, PKK terör örgütünün faaliyetlerine, haraç toplamasına, gösterilerine mani olamıyorsa, ABD’nin çıkarlarına aykırı davranamıyorsa, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de aynı konuma gelecek.
Bu gelişmelerden sonra Güney Kıbrıs’ta yaşanacak sorunlardan bir tanesi de Rumların yüzde 40’nın sağcı, yüzde 35’inin komünist düzeyinde solcu ve geri kalan yüzde 25’inin de kararsız olduğu gerçeğinden kaynaklanacak. Başını AKEL adlı siyasi partinin ve taraftarlarının çektiği solcuların bu durumdan hoşlanmayacakları kesin. 50 sene evvel yaşanan 15 Temmuz 1974 darbesinde, Yunanistan’dan gönderilen subay ve astsubayların komutasındaki Rum Milli Muhafız Ordusunun Makarios’u deviren darbeyi gerçekleştirirken, yüzlerce AKEL taraftarı ve siyasilerini katlettikleri de hala hafızalarda.
Bu gelişmeler ışığında, yani ABD-GKRY Stratejik Anlaşmasına karşılık olarak, günümüz Kıbrıs adası koşullarına uygun, -ÜSLER konusunu da kapsayacak şekilde- TC-KKTC SAVUNMA ve GÜVENLİK İṢBİRLİĞİ ÇERÇEVE ANLAṢMASI imzalamanın tam zamanı.
Siyasi ortam buna çok uygun ve bu fırsat bir daha ele geçmez.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi
KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili
Kısa adı ANF olan Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonu Avrupa ülkelerinde 30 yıl önce kurulmuş bu gün kendi hizmet binalarına kavuşmuş Avrupa Türklüğüne külliye eserler içinde hizmet veriyorlar.
Bu güne kadar başta kurucu genel başkan gönüldaşım Zülfü Canbolat, eğitim camiamızın yakından tanıdığı Prof. Dr. Orhan Kavuncu, 1980 lerden beri tanıdığım Heilbronn Ülkü Ocağının gençlik kolları başkanlığını uzun yıllar yapan Recep Yıldırım, daha sonra bu kutsal hizmet görevini üstlenen halen devam eden Erol Yazıcıoğlu başkanların her birini yürekten kutluyorum. Kendilerine sağlık sıhhat diliyorum.
30 yıl dile kolay çeyrek asırı geride bırakıp yarım asıra doğru yol almış, hak ve hakikat yolunda insanlığa ve insanlarımıza hizmet götürmenin gayreti içindeler.
30.yılında tekrar genel başkanlığa seçilen Erol Yazıcıoğlu’nu teprik ettim. Ve kendisinden Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonun kuruluşundan bu güne bir değerlendirmesini istedim.
Erol başkan üstlenmiş olduğu görevin sorumluluğu içinde anlatmaya başlıyor.
“Teşekkür ediyorum bana bu imkanı verdiğiniz için Doğan bey, Kısa adımız ANF olan Avrupa Niza-ı Alem Federasyonumuz, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaşayan fikir ve olaylara yaklaşım biçimi aynı, burada yaşayan Türk insanına hizmet yöntemi itibariylede aynı doğrultuda hizmeti benimsemiş insanlarımızın kurduğu teşkilatlardan oluşan bir çatı teşkilattır.” Dedi ve değerlendirmesine şöyle devam etti; ANF bulunduğu ülkelerin hukuk kurallarını ihlal etmeden Türk vatandaşlarımızın kendi gelenek ve görenekleri ile inanç temellerini ayakta tutmaya ve gelecek nesillere de bu inanç ve kültürümüzü devam ettirebilme imkan ve zemini oluşturma gayretlerini üstlenmiş hukuki statüsü bulunan bir sivil toplum örgütüdür. Resmi kuruluşumuz 1994 yılı olsada 90’lı yıllardan beri fikri misyonunun alt yapısı oluşturmaktaydı.
Milli-İslami bir kimlik taşıyan ANF kendisini diğer sivil toplum örgütlerinden ayıran bir özelliğimiz de siyaset anlayışıdır. Bayrak ,Vatan ,Din gibi mukaddes değerler üzerine siyaset yapılmaması ve bu değerlerin tüm sosyal kesimlerce benimsenip sahip çıkılmasını savunan bir siyaset anlayışına sahip olan Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonu (ANF ) Milliyetçilik, Atatürkçülük ve laiklik gibi konularda diğer siyasi ve sosyal guruplar üzerine tahakkümiyet kurup kendi tekelinde bulundurmak anlayışı ile siyaset yapmayıda gayri ciddi ve gayri mantıki bulmaktadır.
Avrupa’da başda Almanya olmak üzere Hollanda, Avusturya, İsviçre, Belçika, ve Fransa’da dernekleri bulunan Merkezi Almanya’nın Ludwigshaven şehrinde mülkiyeti satın alınan 1200 metrekarelik kullanım alanı bulunan başta Müslüman Türk insanına ve bütün insanlığa hizmet için açılmış bir sivil toplum örgütüyüz. Teşkilatımıza destek olan mensuplarımıza çok teşekkür ediyorum. Ebedi aleme göçen kardeşlerimize Allah C.C. Rahmetler diliyorum.”
Haber ve Fotoğraf: Doğan Tufan
Gut 60 interessierte Bürgerinnen und Bürger nahmen an der Veranstaltung „Seelische Gesundheit von Frauen: Erkrankungen, Herausforderungen und Hilfsangebote“ im Kardinal-Döpfner-Saal im Burkardushaus Würzburg teil.
Die Veranstaltung wurde vom Team des sozialpsychiatrischen Dienstes am Gesundheitsamt für Stadt und Landkreis Würzburg (Gesundheitsamt) organisiert und bildete den Abschluss der diesjährigen Aktionswoche zur seelischen Gesundheit in Stadt und Landkreis Würzburg.
Diese Aktionswoche unter der Schirmherrschaft des Bundesministers für Gesundheit machte vom 10. bis 20. Oktober 2024 speziell auf psychische Erkrankungen und Belastungen, aber auch auf Strategien zur Bewältigung und Hilfsangebote aufmerksam.
Nach einer herzlichen Begrüßung durch Frau Dr. Eberbach, die seit 01.07.2024 die Leitung des Gesundheitsamtes Würzburg übernommen hat, fuhr Gastrednerin, Oberärztin und Psychiaterin Frau Edith Schwender mit Ihrem Fachvortrag fort. Es wurden zahlreiche psychische Krankheitsbilder beleuchtet und die geschlechterspezifische Häufigkeit und mögliche Gründe hierfür erläutert.
Das Foto zeigt von links: Dr. Nicole Eberbach (Leiterin des Gesundheitsamtes Stadt und Landkreis Würzburg), Lisa Haberstock (Gesundheitsamt Stadt und Landkreis Würzburg), Edith Schwender (Oberärztin am Zentrum Seelische Gesundheit in Würzburg), Christine Haupt-Kreutzer (stellv. Landrätin), Christiane Hirsch (Gesundheitsamt Stadt und Landkreis Würzburg) Foto: Dr. Christiane Stößel © (Gesundheitsamt Stadt und Landkreis Würzburg)
Einen Schwerpunkt stellte der Bezug zwischen den Herausforderungen und Besonderheiten im Leben einer Frau, wie beispielsweise Schwangerschaft und Geburt, und dem Auftreten psychischer Erkrankungen dar.
Auf großes Interesse stieß die anschließende Vorstellung von regionalen und überregionalen Hilfsangeboten in Krisen und bei psychischen Erkrankungen in Stadt und Landkreis Würzburg. Die beiden Sozialpädagoginnen des Gesundheitsamtes, Frau Melanie Kühn und Frau Karin Drechsel, stellten ein breites und pluralistisches Spektrum an Beratungs- und Hilfsangeboten vor, welches Betroffene, Angehörige oder Fachpersonal wahrnehmen können.
Denn Begeben sich Betroffene z.B. aus Scham oder Angst vor Ausgrenzung nicht in Behandlung, steigt das Risiko, dass die Erkrankung chronisch wird. Auch Angehörige können so Entlastung erfahren.
Nach den beiden moderierten Vorträgen und der Diskussion im Anschluss klang der Nachmittag bei einem gemeinsamen Imbiss und Getränk aus und bot damit einen Rahmen, um gemeinsam ins Gespräch zu kommen.
Deutsche Meisterschaft im Handwerk auf bayerischer Ebene
Bayerns beste Gesellinnen und Gesellen sind am vergangenen Freitag, 25. Oktober 2024, in Schweinfurt geehrt worden. Bei der Abschlussfeier der Deutschen Meisterschaft im Handwerk auf bayerischer Ebene zeichneten der Bayerische Handwerkstag und die Handwerkskammer für Unterfranken Junghandwerkerinnen und Junghandwerker aus 94 verschiedenen Handwerksberufen aus. Aus Unterfranken kommen in diesem Jahr insgesamt 14 Landessiegerinnen und Landessieger.
Junghandwerkerinnen und Junghandwerker aus 94 verschiedenen Ausbildungsberufen des Handwerks zählen in diesem Jahr zu den bayerischen Landessiegern in der Deutschen Meisterschaft im Handwerk – German Craft Skills. In einer gemeinsamen Feier des Bayerischen Handwerkstages (BHT) und der Handwerkskammer für Unterfranken wurden sie am vergangenen Freitag, 25. Oktober 2024, im Konferenzzentrum Maininsel in Schweinfurt ausgezeichnet. „Die Siegerinnen und Sieger kommen genau zur richtigen Zeit, weil wir mehr denn je engagierte junge Menschen brauchen. Wir wollen mit unseren Betrieben ‚Zukunft gestalten‘. Bei Klima, Energie, Wohnen, Mobilität oder nachhaltiger Ernährung geht nichts ohne unsere tüchtigen und gut ausgebildeten Handwerkerinnen und Handwerker“, betonte BHT-Präsident Franz Xaver Peteranderl. Die Landessiegerinnen und Landessieger hatten sich je nach Beruf durch beste Prüfungsergebnisse, die Bewertung ihres Gesellenstücks oder in praktischen Wettbewerben gegen Mitbewerber aus ganz Bayern durchgesetzt. Das würdigte auch Michael Bissert, Präsident der Handwerkskammer für Unterfranken in seinem Grußwort. „Ihr habt Leistung, Leidenschaft und Hingabe gezeigt. Euer Sieg bei der Deutschen Meisterschaft des Handwerks auf bayerischer Ebene ist nicht nur ein persönlicher Erfolg, sondern ein Beweis dafür, was die handwerkliche Ausbildung in Bayern und Deutschland leisten kann“, so Michael Bissert. Er hob zudem das Engagement der Ausbilderinnen und Ausbilder im Handwerk hervor: „Sie sind die stillen Helden im Hintergrund, die Tag für Tag dafür sorgen, dass unsere handwerkliche Zukunft gesichert ist. Für das Handwerk, aber auch für unsere gesamte Gesellschaft, ist euer Beitrag von unschätzbarem Wert.“
14 Landessieger aus Unterfranken
Im Rennen um den bayerischen Spitzenplatz in ihren Ausbildungsberufen setzten sich insgesamt 14 Junghandwerkerinnen und Junghandwerker aus Unterfranken durch. Für sie geht es, wie für alle bayerischen Landessieger, nun in der Deutschen Meisterschaft im Handwerk auf Bundesebene weiter. Dort treten sie gegen Berufskollegen aus ganz Deutschland an.
Bei der Deutschen Meisterschaft im Handwerk – German Craft Skills messen sich jedes Jahr die Absolventinnen und Absolventen aus rund 120 verschiedenen handwerklichen Ausbildungsberufen. Der Wettbewerb besteht bereits seit 1951 und stellt die Qualität der Ausbildung im Handwerk sowie des dualen Ausbildungssystems in Deutschland heraus.
Mitgliederversammlung des Bayerischen Handwerkstags
Im Vorfeld der Abschlussfeier tagte am Freitagvormittag die Mitgliederversammlung des Bayerischen Handwerkstages im Schweinfurter Rathaus. Hier standen die aktuellen wirtschaftlichen Herausforderungen für die Handwerksbetriebe in Bayern im Fokus. „Die schwierige wirtschaftliche Lage und die tiefgreifenden Veränderungen, die auf Wertschöpfungsketten wirken und den Wettbewerb prägen, stellen unsere Betriebe vor große Herausforderungen. Es ist daher besonders wichtig, dass das Handwerk seine Positionen klar und deutlich in die politische Debatte einbringt“, betonte BHT-Präsident Franz Xaver Peteranderl. BHT-Hauptgeschäftsführer Dr. Frank Hüpers berichtete zudem von der erfreulichen Entwicklung des Ausbildungsmarktes im Handwerk. So wurden bis Ende September in Bayern rund 25.400 neue Ausbildungsverträge abgeschlossen, was einem Plus von 4 Prozent im Vergleich zum Vorjahr entspricht.
BERLİN (AA) - Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliğinde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla tören düzenlendi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 101. yıl dönümü etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen program, İstiklal Marşı ve Almanya milli marşının okunmasıyla başladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın video mesajının paylaşıldığı törende konuşan Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Başar Şen, "Güzel vatanımız, özgürlüğümüz, tam bağımsızlığımız ve demokrasimiz için Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, dava arkadaşlarına, tüm aziz şehitlerimize ve kahraman gazilerimize şükranlarımızı ve minnetimizi sunuyoruz." dedi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin, yıkılan bir cihan imparatorluğunun küllerinden doğmuş, çağdaşlaşma hamleleriyle kısa sürede dünya devletleri arasında saygın bir yere kavuşmuş ülkenin adı olduğunu ifade eden Şen, "Şimdi artık Türkiye Yüzyılı'ndayız. Türkiye Yüzyılı derken, basit bir hayalden yola çıkmıyoruz. Gücünü her daim şerefle yad ettiği tarihinden alan Türkiye, gelecek vizyonunu da güvenlikten dış politikaya, savunma sanayiinden ekonomik büyüme hedeflerine, sağlık sektöründen eğitim ve bilime, akla gelebilecek her alanda bu ideal temelinde inşa etmektedir." diye konuştu.
- TUSAŞ'a terör saldırısı
Türkiye’nin, PKK, FETÖ, DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle kararlı mücadelesinin yılmadan, bu örgütler tamamen ortadan kaldırılıncaya kadar devam edeceğini vurgulayan Şen, Türk savunma sanayisinin gözbebeği TUSAŞ’a yapılan hain terör saldırısını en şiddetli şekilde kınadığını belirtti.
- Almanya ile ilişkiler
Büyükelçi Şen, Almanya'nın, kalkınma ve çağdaşlaşma yolundaki süreçte, yakın bir dostu olarak her zaman Türkiye’nin yanında olduğuna işaret ederek, "Almanya 70 yıllık NATO müttefikimizdir. 2024 yılı, aynı zamanda iki ülke arasındaki Dostluk Anlaşması’nın 100. yıl dönümünü kutladığımız yıldır. Her konuda aynı düşünmesek de ilişkilerimizde zaman zaman inişli çıkışlı dönemler yaşansa da ortaklığımız çok boyutlu ve köklüdür." ifadesini kullandı.
Şen, uluslararası göç krizine çözümler üretilmesi, barışın tesisi ve refahın geliştirilmesi, savunma sanayi işbirliği, Türkiye'nin AB yolunda ilerlemesi gibi konular başta olmak üzere ikili işbirliğini iki ülkenin ortak yararına geliştirmeye devam edeceklerini anlattı.
Almanya ile kuvvetli bağların temellerinin 1961 tarihli İşgücü Anlaşması çerçevesinde Almanya’ya gelen Türklerle atıldığını hatırlatan Şen, "63 yıl evvel 'misafir işçi' olarak buraya gelmeye başlayan insanlarımız zaman içerisinde Türkiye ve Almanya için ortak bir hazineye dönüşmüştür." değerlendirmesinde bulundu.
Almanya'da büyükelçilik ve 14 başkonsolosluk ile bu ülkedeki Türk toplumuna hizmet vermeye devam edeceklerini dile getiren Şen, "Özellikle Türkçe, din hizmetleri, kültürün yaşatılması ve yeni nesillere aktarılması gibi hassas konularda insanlarımızın ihtiyaçlarının karşılanmasında, Alman makamlarıyla istişarelere katkı sunmayı ödev biliyoruz, bileceğiz." dedi.
- "Türkiye, Lübnan halkının yanında"
Şen, uluslararası barışın ve güvenliğin herkes için hayati önemini koruduğuna işaret ederek şunları kaydetti:
"Bunun en dramatik örneğini, bir yılı aşkın süredir Gazze’de devam etmekte olan insanlık dramında maalesef görmekteyiz. Açlıkla, susuzlukla boğuşan Gazze halkının imdadına koşan insani yardım görevlileri, yüzlerce Birleşmiş Milletler personeli öldürülmüştür. Yüzlerce okul, hastane, cami, kilise vurulmuştur. Şimdi benzer durumların Lübnan'da da yaşanmaya başladığına üzülerek şahitlik ediyoruz. Türkiye, tıpkı Filistin halkının yanında olduğu gibi, Lübnan halkının da yanında olmaya devam edecektir."
Ukrayna’daki savaş üçüncü yılını bitirirken, adil ve kalıcı bir barışın tesisinden hala uzakta olunduğuna değinen Şen, Türkiye'nin, savaşın Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliği temelinde, diplomasi ve diyalogla sona erdirilmesine yönelik çabalara desteğini sürdüreceğinin altını çizdi.
Resepsiyonda, resim dalında 2022 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görülen sanatçı Süleyman Saim Tekcan'ın "At'Nağme" sergisi açıldı.
Am 29. Oktober 2024 wäre die Ehrenbürgerin der Stadt Würzburg, Barbara Stamm, 80 Jahre alt geworden. Zur Erinnerung an die vor zwei Jahren verstorbene ehemalige Landtagspräsidentin lud die Stadt Würzburg am Vorabend ihres Geburtstages Familie, Freunde und Weggefährten aus Politik und Kirche zu einem Gedenkabend.
Soziale Gerechtigkeit, demokratische Strukturen, der Zusammenhalt der Gesellschaft, eine starke Familienpolitik, Inklusion und Integration waren Barbara Stamms Themen und ihre Ideale verfolgte sie hartnäckig. „Sie war eine Stimme der Vernunft und des Mitgefühls, eine Kämpferin für soziale Gerechtigkeit und eine Mitstreiterin, die ihre Wurzeln nie vergessen hat, eine Brückenbauerin zwischen politischen Lagern und Anwältin der Menschlichkeit“, bezeichnet sie Oberbürgermeister Christian Schuchardt. „Barbara Stamms Verdienste sind nicht bezifferbar. Dabei war ihr Wirken geprägt von einer tiefen Menschlichkeit und einem unerschütterlichen Glauben an das Gute im Menschen. Sie scheute sich nicht, auch unbequeme Wahrheiten auszusprechen und für ihre Überzeugungen einzustehen.“ Mut, Geradlinigkeit, Authentizität und ein fester Glaube waren Eigenschaften der Politikerin zum Anfassen, so Schuchardt. Sie fehle als Mensch und es sei die Aufgabe aller, ihre Ideale hochzuhalten und sich für eine gerechtere und menschlichere Welt einzusetzen.
„Sie hat den Menschen in den Mittelpunkt gestellt“, schloss Dr. Günther Beckstein, der ehemalige bayerische Ministerpräsident und langjährige Weggefährte Stamms, in seinem Festvortrag über „Das Soziale in der Politik der Gegenwart“ an. „Sie fehlt überall und ich vermisse sie als soziales Gewissen“, zumal die Gesellschaft drohe auseinanderzufallen. Beckstein streifte in seinem Vortrag die Krankenhausreform, den Haus- und Fachärztemangel, den Mangel an Pflegekräften und mahnte einen Grundpfeiler christlicher Politik an, eine bestmögliche medizinische Versorgung aller Menschen zu ermöglichen, aber wie viel Sozialstaat könne man sich noch leisten? „Ich habe dafür keine Lösung, aber ich weiß, in meiner aktiven Zeit hätte ich Barbara um Rat gefragt“, so Beckstein, die Politikerin mit Bodenhaftung, die zugleich als Landtagspräsidentin eine Idealbesetzung gewesen sei. Schmunzelnd fügte Beckstein hinzu: „Barbara hat auch eine große kulturelle Leistung vollbracht und den Frankenwein nach München gebracht. Heute ist in München bekannt, dass der beste Weißwein ein Franke ist.“
Humor und Geselligkeit zeichneten Stamm genauso aus wie ihre Bodenständigkeit. Einblicke in ein Familienleben, in dem daneben auch die Politik eine Rolle spielte, gewährte an diesem Abend die Tochter Claudia Stamm und dankte Günther Beckstein, nicht nur für seinen Vortrag, mit zwei Flaschen Frankenwein „Rot und Weiß“.
Bodenständigkeit braucht Wurzeln: 1966, als sie aus Gemünden nach Würzburg kam, habe Barbara Stamm zum ersten Mal erlebt, was Heimat ist; eine Heimat, die den Weg in höchste politische Ämter ebnete, so Prof. Dr. Daniela Neri-Ultsch, die Biografin Barbara Stamms. Mit 27 Jahren zog Barbara Stamm in den Würzburger Stadtrat ein, sie selbst wertete diese Zeit als „wichtige, grundlegende Jahre, die das Rüstzeug und den besten Einstieg in die Politik mitgaben“, bevor sie 1976 Mitglied des Bayerischen Landtags wurde, dem sie von 2008 bis 2018 als Präsidentin vorstand. „Ihre Biografie zeigt ihren beispiellosen Aufstieg aus ungünstigen Startbedingungen in höchste Ämter mit herausragender Reputation. Sie gab der Sozialpolitik ein Gesicht“, wertet die Biografin. „Sie ruhte in sich, war einfühlsam, empathisch, menschlich und dabei durchsetzungsstark und hartnäckig“, fasste Neri-Ultsch zusammen.
Ehrengäste der Feierlichkeit waren Ludwig Stamm mit den Kindern Claudia, Sissi und Thomas und ihren Familien. Die weiteren Gäste kamen aus der Bundes-, Landes- und Kommunalpolitik wie Staatsministerin Judith Gerlach, Staatssekretär Sandro Kirchner, Staatsministerin a.D. Ursula Männle, Staatssekretär a.D. Gerhard Eck, aus dem Deutschen Bundestag Paul Lehrieder, Andrew Ullmann, aus dem Bayerischen Landtag Patrick Friedl, Andrea Behr, Steffen Vogel, Björn Jungbauer, Walter Nussel, Alexander Flierl, Winfried Bausback, Dr. Hülya Düber als Vertreterin des Bezirkstagspräsidenten, Bürgermeisterin Judith Roth-Jörg, Landrat Thomas Eberth, zahlreiche Stadt- und Kreisrätinnen und -räte, aus den Kirchen und Religionsgemeinden der Präsident des Zentralrats der Juden und Vorsitzender der Israelitischen Gemeinde Würzburg Dr. Josef Schuster, Weihbischof Paul Reder, der emeritierte Bischof Friedhelm Hofmann, der emeritierte Weihbischof Ulrich Boom und Ahmet Bastürk, der Sprecher der Würzburger Moscheegemeinden. Die Musik kam von Quadro commodo.