Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
LONDRA (AA) - Filistin Dayanışma Kampanyası (PSC) üyeleri, İngiltere Parlamentosu'nda oturma eylemi gerçekleştirerek Gazze'de ablukanın kaldırılması ve ateşkes çağrısı yaptı.
PSC'nin X hesabından yapılan açıklamada, İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalara insani ara verecek uzlaşmanın memnuniyetle karşılandığı ancak bir çözüm olmadığı belirtildi.
Parlamentoda PSC üyelerinin oturma eylemi düzenlediği kaydedilen açıklamada, "Taleplerimizden vazgeçmeyeceğiz. Kalıcı ateşkesin yapılmasını, Gazze kuşatmasının ve İsrail apartheidinin sona ermesini istiyoruz." ifadesine yer verildi.
İngiltere'de 7 Ekim'den bu yana Filistin'le dayanışma gösteren sivil toplum kuruluşlarının çağrısıyla yürüyüşler ve oturma eylemleri yapılıyor. Filistin'e destek veren eylemciler özellikle ülkedeki önemli tren garları ve İsrail'e satış yapan savunma sanayi şirketleri çevresinde oturma eylemleri düzenliyor.
Başkent Londra'daki tren garlarında da oturma eylemi gerçekleştiren gruplara geçen hafta Waterloo istasyonunda polis tarafından müdahale edilmiş ve eyleme izin verilmemişti.
Başbakanlık ofisinden yapılan yazılı açıklamaya göre Iştiyye, Gazze Şeridi'ndeki saldırıları görüşmek için Ramallah'ta düzenlenen olağanüstü oturumun açılışında konuştu.
Gazze ve Batı Şeria'da 7 Ekim'den sonra kötüleşen duruma işaret eden Iştıyye, Gazze'de kitlesel katliamların, zorla yerinden edilmelerin yanı sıra su ve elektrik kesintilerinin, gıda ve ilaç dağıtımındaki engellerin şartları daha da zorlaştırdığını söyledi.
İsrail'in işlediği suçların "savaş suçu ve Filistin halkına karşı soykırım" olduğunu dile getiren Iştıyye, "Bugün İsrail Gazze Şeridi'nin yaklaşık yüzde 40'ını işgal ediyor. İsrail her zaman işgalci bir devlet oldu." ifadelerini kullandı.
Iştiyye, soğukkanlı bir şekilde silah ve açlıkla öldürülen siviller ve masum çocukların yanı sıra ölüme terk edilen yaralıların tüm sorumluluğunun İsrail'e ait olduğunu vurguladı.
Filistin Başbakanı, İsrail'in Batı Şeria'da da Filistin halkına yönelik öldürme, dini mekanları işgal etme, yeni yerleşim birimleri ve kontrol noktaları kurma ve mevcut fonların kesilmesi gibi baskıcı uygulamalarına devam ettiğini kaydetti.
İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalara insani ara verecek uzlaşıdan duyduğu memnuniyeti ifade eden Iştiyye, Filistin Bakanlar Kurulu'nun Gazze ve Batı Şeria'daki saldırıların tamamen durdurulması isteğini tekrarladı.
Iştiyye, gıda, ilaç ve yardım malzemelerinin hiçbir ön koşul olmadan sağlanması gerektiğinin altını çizdi.
- İsrail'in Gazze'yi işgalinde son durum
Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı, İsrail'in "Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlerine yönelik sürekli ihlallerine karşılık verme" gerekçesiyle kapsamlı saldırı düzenlerken, İsrail ordusu da Gazze Şeridi'ne yoğun hava bombardımanı başlattı.
İsrail’de 7 Ekim’deki saldırılarda 310'dan fazlası asker olmak üzere 1200 İsraillinin öldüğü, 5 bin 132 kişinin yaralandığı duyuruldu.
İsrail ordusuna göre, 7 Ekim’den bu yana Gazze'deki çatışmalarda 69, Lübnan sınırında da 6 İsrail askeri öldürüldü.
İsrail’e göre, Kassam Tugayları'nın elinde 239 İsrailli esir bulunuyor.
Gazze’deki hükümete göre, 7 Ekim'den bu yana İsrail saldırılarında Gazze Şeridi’nde 5 bin 840’ı çocuk ve 3 bin 920’si kadın olmak üzere 14 bin 128 kişi öldürüldü.
İşgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs’te de 7 Ekim’den bu yana İsrail güçleri ve Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 225 Filistinli hayatını kaybetti.
İsrail ordusu, Gazze'de on binlerce yaralı ile sivilin sığındığı onlarca hastaneyi zorla tahliye ettirmek için yerleşkelerini ya da ana binalarını vurdu. İşgal sırasında bazı hastaneleri bastı. Saldırılarda yüzlerce kişi öldü ve yaralandı.
İsrail ordusu ile Hizbullah arasında 8 Ekim'den bu yana sınırda yaşanan çatışmalarda 79 Hizbullah mensubu öldü.
İsrail ile Hamas, çatışmalara insani ara verecek uzlaşmanın 23 Kasım'da uygulamaya girmesini kabul etti. Buna göre çatışmalara 4 günlük insani ara verilecek. Hamas'ın elindeki 50 İsrailli esire karşılık, İsrail hapishanelerindeki 150 Filistinli esir serbest bırakılacak.
BAKÜ (AA) - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de kurulan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Çalışma Merkezinin vizyon ve hedeflerinin, Türkiye'nin politika ve stratejileriyle uyum içinde olduğunu söyledi.
Bakü'de, İİT Çalışma Merkezi Genel Kurul Toplantısı düzenlendi.
Azerbaycan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sahil Babayev'in ev sahipliğinde yapılan toplantıya İİT Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha ve üye ülkelerden 20 bakan katıldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan da toplantıda yer aldı.
Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan toplantıda, Bakan Babayev, İİT Çalışma Merkezinin Bakü'de kurulduğunu ve faaliyete başladığını ilan etti.
Babayev, Merkezin başkanlığının Azerbaycan, başkan yardımcılığının ise Suudi Arabistan tarafından yürütüleceğini bildirdi.
- "Çalışma Merkezinin vizyon ve hedefleri, Türkiye'nin politika ve stratejileriyle uyum içindedir"
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan, toplantıda yaptığı konuşmada, İİT Çalışma Merkezinin Bakü'de kurulmasını memnuniyetle karşıladıklarını bildirdi.
Işıkhan, İİT Çalışma Merkezinin yalnızca sosyal politika alanındaki mevcut zorlukları ele almakla kalmayacağını, aynı zamanda inovasyon, araştırma ve en iyi uygulamaların yaygınlaştırılması için bir katalizör görevi göreceğine inandıklarını kaydetti.
Merkezin aynı zamanda fikirlerin ve çözüm önerilerinin paylaşıldığı bilgi ve işbirliği merkezi olarak İİT üyesi ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınmasına da katkıda bulunacağını vurgulayan Işıkhan, "İİT Çalışma Merkezinin vizyon ve hedefleri, Türkiye'nin politika ve stratejileriyle uyum içindedir. İİT Çalışma Merkezi aracılığıyla deneyimlerimizi, en iyi uygulama örneklerimizi ve bilgi birikimimizi paylaşmak üzere diğer üye ülkelerimiz ile etkileşimde bulunmayı sabırsızlıkla bekliyoruz. Birlik ve beraberlik ruhuyla, Merkezin hedeflerini gerçekleştirmek için el birliğiyle çalışmaya kararlıyız." şeklinde konuştu.
Işıkhan, İİT'ye üye ülkeler arasında birlik, işbirliği ve karşılıklı desteğin çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Güçlü ortaklıkların ve koordineli çabaların geliştirilmesiyle, karşılaştığımız zorlukların üstesinden gelebilir ve vatandaşlarımızın hayatlarında olumlu bir etki yapabiliriz." dedi.
BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İsrail ile Hamas arasında çatışmalara insani ara verecek uzlaşmada öngörülen esir takasını memnuniyetle karşıladı.
Olaf Scholz, X sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımda, "Bazı rehinelerin serbest bırakılmasına ilişkin anlaşma iyi bir haber." ifadesini kullandı.
İsrail hükümetinin doğru olanı yaptığı belirten Scholz, bu uzlaşıya destek olan tüm hükümetlere teşekkür etti.
Scholz paylaşımında, "Bu anlaşmanın başarıyla uygulanması için onları diplomatik olarak desteklemeye devam edeceğiz." ifadesine yer verdi.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis de parlamentoda yaptığı konuşmada, İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalara insani ara verecek uzlaşmadan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Bunun, Yunanistan diplomasisinin arzuladığı bir gelişme olduğunu belirten Miçotakis, "Krizin giderilmesi için daha yapılacak çok şey var. Hükümet tüm taraflarla görüşmeye devam edecektir." ifadelerini kullandı.
İtalya Başbakanı Giorgia Meloni de yaptığı yazılı açıklamada, şu değerlendirmede bulundu:
"Hamas tarafından rehin alınanların serbest bırakılmasını garanti eden anlaşmayı büyük bir rahatlamayla karşılıyorum. Gazze’de fazlasıyla ihtiyaç duyulan insani araya da olanak sağlayacak bir anlaşma. Tüm rehinelerin serbest bırakılması ve Ortadoğu'da kalıcı barışın sağlanması için çalışmaya devam edeceğiz."
- İngiltere
İngiltere Başbakanı Rishi Sunak da parlamentoda düzenlenen Başbakana Sorular oturumunda, konuya ilişkin değerlendirme yaparak, uzlaşmayı memnuniyetle karşıladıklarını söyledi.
Ülkesinin çatışmalara insani ara verme fikrini uzun süredir desteklediğini anımsatan Sunak, bunun esirlerin salıverilmesi ve Gazze'deki insani krizin giderilmesi için önemli olduğunu vurguladı.
Sunak, tarafları uzlaşmaya riayet etmeye davet ederken, "Katar'a bu konuda oynadığı önemli rol için teşekkür ederim. ABD ve İsrail'le esirlerin kurtarılması ve bu geçici duraklamada Gazzelilere gerekli olan ihtiyaç malzemelerinin en yüksek seviyede ulaştırılmasını sağlamak için çalışmaya devam edeceğiz." dedi.
Ateşkes yerine çatışmalara verilecek geçici insani aralardan yana tutumunu yineleyen Sunak, ateşkesin "Hamas'ı güçlendirmekten başka bir işe yaramayacağını" belirterek, şunları söyledi:
"Orta Doğu'da barış sürecine ilişkin tutumumuz çok açık. Huzur ve güven içinde bir İsrail'in, egemen bir Filistin'le yan yana olmasını destekliyoruz. Filistin yönetiminin güçlendirilmesi ve iki devletli çözüm çabalarının yeniden canlandırılması konusunda netiz. Uzun süredir devam eden tutumumuz ise Filistin devletini, barışın çıkarlarına en iyi şekilde hizmet ettiği zaman tanıyacağımız yönündedir."
Als Dank und Anerkennung hat das Unternehmen Haix die Urkunde „Umwelt- und Klimapakt Bayern“ erhalten. Landrat Martin Neumeyer und Wirtschaftsreferentin Sandra Schneider überreichten die Auszeichnung des Bayerischen Staatsministeriums für Umwelt und Verbraucherschutz an Haix-Chef Michael Haimerl.
„Im Landkreis Kelheim sind viele Vorzeigeunternehmen beheimatet – Mittelständler und Global Player. In diese Riege gehört auch das Mainburger Unternehmen Haix. Es freut mich sehr, dass dessen praktizierter Umweltschutz, der über das Maß der gesetzlichen Vorgaben hinausgeht, gewürdigt wird.“
Landrat Martin Neumeyer
Zertifizierungen für Umweltmanagement nach ISO 14001 und Energiemanagement nach ISO 50001 belegen die hohen Standards, für die der Mainburger Funktionsschuhspezialist steht und geehrt wird. Damit werden sowohl der effiziente Einsatz und die Reduzierung des Energiebedarfs als auch die nachhaltige Erzeugung der eingesetzten Energie bewertet.
„Nachhaltiges Wirtschaften und Produzieren ist bei Haix seit vielen Jahren ein fest integrierter Schwerpunkt der Firmenphilosophie.“
Michael Haimerl, Geschäftsführer Haix
Die Photovoltaikanlagen auf den Dächern des Unternehmens liefern beispielsweise eine Peak-Leistung von rund 700 kWp. Damit liegt die tägliche Peak-Leistung bei der Erzeugung von Solarenergie etwa im Bereich des kompletten Stromverbrauchs am Standort Mainburg. Mit diesem sauberen Strom sortieren die E-Stapler im Logistikzentrum Hochregallager für den Versand von rund 1,7 Millionen Paar Schuhe jährlich in alle Welt.
Auch die Firmenflotte, die schon jetzt zu einem großen Anteil mit Strom fährt, soll bis 2026 komplett auf E-Mobilität umgestellt sein und saubere Energie von den Firmendächern tanken.
Hintergrund: Der Umwelt- und Klimapakt Bayern
Der Umwelt- und Klimapakt Bayern ist eine Vereinbarung zwischen der Bayerischen Staatsregierung und der Bayerischen Wirtschaft. Er beruht auf Freiwilligkeit, Eigenverantwortung und Kooperation. Die Bayerische Staatsregierung und die bayerische Wirtschaft erklären im Umwelt- und Klimapakt Bayern ihre gemeinsame Überzeugung, dass die natürlichen Lebensgrundlagen mit Hilfe einer freiwilligen und zuverlässigen Kooperation von Staat und Wirtschaft besser geschützt werden können als nur mit Gesetzen und Verordnungen.
Im Vordergrund steht die vorausschauende Vermeidung künftiger Umweltbelastungen und nicht deren Reparatur.
BERLİN (AA) - Küresel ham çelik üretimi, ekimde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0,6 yükselerek 150 milyon tona ulaştı.
Merkezi Brüksel'de bulunan Dünya Çelik Birliği (Worldsteel), ekim ayı ham çelik üretim verilerini açıkladı.
Buna göre, küresel ham çelik üretimi, geçen ay 2022'nin aynı dönemine kıyasla yüzde 0,6 artarak 150 milyon tona yükseldi.
Söz konusu dönemde Çin'in üretimi yüzde 1,8 azalarak 79,1 milyon tona inerken, Japonya'nın üretimi yüzde 2,6 artarak 7,5 milyon tona ulaştı.
Yine aynı dönemde Almanya'nın üretimi yüzde 8,8 düşerek 2,9 milyona tona geriledi. ABD'nin üretimi ise yüzde 3,4 artarak 6,8 milyon tona çıktı.
Birliğin verilerine göre, Türkiye'nin ham çelik üretimi ise ekimde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,2 artarak 3 milyon tona yükseldi.
Ekimde Brezilya'nın ham çelik üretimi yüzde 10,2 gerileyerek 2,6 milyon tona düşerken, Rusya'da üretimin yüzde 9,5 artışla 6,3 milyon tona yükseldiği tahmin edildi.
Söz konusu dönemde, Hindistan'ın üretimi yüzde 15,1 artarak 12,1 milyon tona, İran'ın üretimi ise yüzde 3,5 artarak 3,1 milyon tona ulaştı.
Küresel ham çelik üretimi bu yılın ocak-ekim döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0,2 artarak 1 milyar 567,3 milyon tona yükseldi.
Frankfurt Türk Cami Dernekleri Çalışma Birliğinin inisiyatifi ve Frankfurt Yabanclar Birliği‘nin (KAV – Frankfurt) organizesinde düzenlenen geniş katılımlı toplantıda Frankfurt Havaalanı Federal Polis Teşkilatı „Bundespolizei“ ilk defa görev ve yetkileri hakkında göçmen kamuoyunu bilgilendirdi. 13 üllkenin diplomatik temsilcileri, çok sayıda yabancı STK temsilcilerinden müteşekkil 100‘den fazla katılımcının takip ettiği toplantıya Frankfurt Belediye Başkan yardımcısı ve Uyum Encümeni Dr. Nargess Eskandari-Grünberg ve Frankfurt Havaalanı Federal Polis Teşkilatı Başkanı Kerstin Kohlmetz birer selamlama konuşması yaptılar.
Dr. Nargess Eskandari-Grünberg konuşmasında Almanya’nın en büyük havaalanının Frankfurt’ta olması sebebiyle sınır güvenliğinden sorumlu Federal Poliş Teşkilatı’nın Frankfurt kentininde güvenliğı açısından önemli bir kuruluş olduğu, görev ve yetkilerinin toplum tarafından bilinmesi ve takdir edilmesi gerektiğini söyleyerek, Federal Polis Teşkilatının çalışma, görev ve yetkilerini kamuoyuna tanıtmak, görev yapan personelin kültürlerarası kompetanını artırmak için gösterdiği gayret ve çalışmaları desteklediğini söyledi.
Kerstin Kohlmetz, kendisine bağlı 3 bine yakın mensubu olan Frankfurt Havaalanı Federal Polis Teşkilatının federal yasalar ve uluslararası kural ve anlaşmaların kendisine verdiği görevleri büyük bir titizlikle yerine getirdiğini ve böylece ülke güvenliğinin sağlanmasında önemli bir rol oynadığını dile getirerek bu görevleri ifa esnasında haklı olarak kendilerine ulaştırılan suçlama ve şikayetleri ciddiye alarak en üst düzeyde inceleyerek sonuçlandırdıklarını söyledi. Aynı şekilde Frankfurt Türk Cami Dernekleri Çalışma Birliği Koordinatörü Dr. Hüseyin Kurt’un karşılaştiğı ve şikayet konusu olayında incelenerek sonuçlandırıldğını, ve bu süreçte oluşan diyalog ve işbirliği ortamında Federal Polis Teşkilat’ının görev ve çalışmaları ile ilgili Frankfurt ve çevresinde yaşayan ve sıklıkla Frankfurt havaalanı üzerinden seyahat eden göçmen kökenli insanların bilgilendirilmesine ihtiyaç duyulduğu konusunda fikir birliğine varılarak Frankfurt Yabancılar Meclisi ev sahipliğinde bu toplantının gerçekleştirildiğini söyledi.
Frankfurt Yabancılar Meclisi Başkanı Jumas Medoff, yaptığı kısa selamlama konuşmasında, davet icabet eden, çeşitli milletlere mensup multiplikatör STK temsilcileri ile 13 ülke diplomatik temsilcilerine teşekkür ederek, Frankfurt Yabancılar Meclisi ve faaliyetleri hakkında kısa bilgi verdi.
Camiler Birliği Kooordinatörü ve Frankfurt Yabancılar Meclisi üyesi Dr. Hüseyin Kurt yaptığı kışa konuşmada, „her musibette bir hayır vardır“ sözünü hatırlatarak, karşılaşılan olay ve krizlerin çözümü sürecinde işbirliği imkanları aradığını, geçmişte Frankfurt Emniyet Müdürlüğü ile olduğu gibi Frankfurt Havaalanı Federal Polis başkanlığı ilede benzeri şekilde işbirliği zemini oluştuğunu ve böylece sadece % 50´den fazlası göçmen kökenli olan Frankfurt´ta yaşayan insanların değil Almanya´nın genel güvenliği içinde önemli görevleri yerine getiren Federal Polis Teşkilatı’nın görev ve çalışmalarının toplum tarafından bilinmesi ve takdir edilmesi amacıyla bu toplantının düzenlendiğini dile getirerek, buna imkan ve onay veren teşkilat başkanı K. Kohlmetz´e teşekkür etti. Dr. H. Kurt Müslüman STK’lar olarak Frankfurt Havaalanı Federal Polis Teşkilatı mensuplarının kültürlerarası kopmpetanlarını artırma amaçlı eğitim faaliyetlerinin önemine değinerek, İslam çoğrafyası İslam ve Müslümanlar ile ilgili konularda iç perspektifden konulara yaklaşan eğitim vermeye katkıda bulunmaya hazır olduklarını dile getirdi.
Toplantının ikinci bölümünde Frankfurt Havalimanı Federal Polis Teşkilatı üst düzey yetkilileri hemen hemen aynı alanda görev yapan Federal Polis Teşkilatı ile gümrük teşkilatının farklı görevlerini izahtan başlayarak, ana görevi sınır güvenliği olan „Bundespolizei“ in Frankfurt havaalınında yerine getirmek zorunda olduğu bilgiler hakkında yıllık istatistiki veriler ilede besleyerek kapsamlı bilgi verdiler. Bu görevlerin yerine getirilmesi esnasında şikayet konusu olabilecek prosedürlere ve gerekçelerine genişce yer verildi. Almanya‘ ya giriş, yani pasaport kontrolu süreci, niçin Almanya, AB ülkeleri ve İsviçre vatandaşları ile diğer üçüncü ülkeler diye ayrım yapıldığı, pasaport kontrolü esnasında nelerin kontrol edildıği, duruma göre niçin, ne gibi soruların sorulduğu konusunda geniş bilgi verildi. Vize yada vizesiz Almanya’ya giriş yapmak isteyen „üçüncü“ ülke vatandaşlarının ne gibi kontrol ve sorgulamalarla karşılaşabilecekleri, örnekleri ile detaylıca izah edildi. Niçin bazı ülkelerden Almanya’ya giriş yapanların daha sıkı kontrol ve denetime tabi tutuldukları konusunda bilgi verildi. İstanbul gibi bazı kıtalararası aktarmalı yolcuların çok olduğu destinasyonlardan gelen uçakların kapılarında niçin pasaport kontrolü yapılmasına gerek duyulduğu konusu genişce izah edildi.
Temmuz 2023 itibarıyla Almanya´da uzun yıllar yaşayan ve oturum müsadesi olan, çipli biyometrik pasaporta sahip yolcuların Almanya, AB ülkeleri ve İsviçre vatandaşları gibi otomatik pasaport kontrol ünitelerinden seri şekilde Almanya‘ya giriş yapma imkanına kavuştukları bildirildi. Önümüzdeki dönemde pasaport kontrolünde yapılması planlanan muhtemel değişiklikler hakkında bilgi verildi.
Üç saatten fazla devam eden toplantının son bölümde, katılımcılar son derece kritik sorular sorma imkanı buldular. Bundesplizei yetkilileri tektek bu sorulara sabırla detaylı şekilde cevap verdiler. Bundespolizei yetkilileri Frankfurt Havaalanında başta pasaport kontrolü esnasında olmak üzere Federal Polis Teşkilatı ile ilgili haklı şikayetlerin, olayın olduğu mekan ve zaman, varsa uçuş numarası verilerek Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein! E-Mail adresine bildirilmesi ve şikayet konusu olayın kısa izah edilmesi durumunda söz konusu şikayetin en üst düzeyde incelenerek, sonucun şikayet sahibine bildirileceğini söylediler.
Kamuoyunda İsrail'in Gazze saldırılarını eleştiren yazar olarak bilinen Feldman, Alman Süddeutsche Zeitung'a verdiği röportajda, "Almanya'nın İsrail hükümetiyle koşulsuz dayanışmasını yeniden gözden geçirmesi gerektiğinden ve bu ülkedeki resmi kurumların bugüne kadar sadece tek bir Yahudi tipini desteklediğinden ve benim onlardan biri olmadığımdan bahsediyorum. Geri kalanlarımız ise itibarsızlaştırılarak susturulmak isteniyor." dedi.
Alman hükümetinin, Gazze'nin yıkımını istemeyenlere ve barıştan yana olanlara karşı duyguları kışkırtmasını korkutucu bulduğunu ifade eden Feldman, "Bana öyle geliyor ki Almanya, Yahudilerini muhafaza ediyor ama sadece kendilerine biçilen rolü oynayanları..." diye konuştu.
Yahudi, Hıristiyan ya da Müslüman olsun herkesin Almanya'da aşırı sağcı terörün tehdidi altında bulunduğuna dikkati çeken Feldman, "Hanau'daki saldırı, Halle'deki sinagoga yapılan saldırı gibi aşırı sağcı bir kişi tarafından gerçekleştirildi. Bu ülkede Müslümanlar NSU (ırkçı terör örgütü) tarafından öldürüldü, Kassel Valisi Walter Lübcke bir aşırı sağcı tarafından öldürüldü. Spesifik tehditler çoğunlukla aşırı sağdan gelmektedir. Açık toplumlar her yerde, her taraftan radikallerin tehdidi altındadır." ifadelerini kullandı.
Almanya'da Müslümanların antisemitist olduğuna ilişkin tartışmaları da değerlendiren Feldman, buna katılmadığını belirterek, "Bu tartışmalar aşırı sağın kendisini antisemitizmden aklamasına hizmet etmektedir. Siyasi sağ, nihayet kuma bir çizgi çekmek ve geçmişin sorumluluğundan kurtulmak için eşsiz bir fırsat görüyor. Alman hükümeti ise bu durum karşısında çaresiz." şeklinde konuştu.
Almanya'daki göçü kısıtlama konusuna da değinen Feldman, şunları kaydetti:
"Yılbaşı gecesi otobüsler yakıldığında ya da Yahudi nefretinin en iğrenç sloganları atıldığında hep Neukölln'e (Berlin'in bir ilçesi) bakıyoruz. Ama bunu neden yaptıklarını sormuyoruz. Nasıl oluyor da Yahudiler ve Araplar birçok Avrupa ve İsrail şehrinde aynı masada oturabiliyor? Biz burada neyi yanlış yaptık? Alman vatandaşlığına sahip Müslümanlar bir anda yeniden göçmen, sığınmacı, yabancı bulvar basını için kanun kaçağı oldu. Aşırı sağcılar bu durumu Müslümanlardan kurtulmak için kullanıyor. Sırada kim var, biz Yahudiler mi?"
Feldman, "Önce Müslümanlar için sonra da Yahudiler için bir tehlike mi görüyorsunuz?" sorusunun sorulması üzerine de "Tabii ki öyle. 1939'da Gestapo tarafından tutuklanıp Polonya sınırına götürülen, karısını ve çocuklarını almak için yürüyerek dönen ve hemen kaçan bir dedenin torunu olarak bu beni varoluşsal olarak korkutuyor." dedi.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un İsrail'in askeri harekatının uluslararası hukuk sınırlarını aşmadığını söylemesine de itiraz eden Feldman, "İsrail'de bu şiddetin aşırı ve orantısız olduğunu düşünen çok sayıda ses var. Sudan mahrum bırakma, uluslararası hukuka aykırıdır. Sınır dışı etme, uluslararası hukuka aykırıdır. Sivil kayıpları kabul etmek, uluslararası hukuka aykırıdır. Olaf Scholz'un hangi uluslararası hukuk uzmanlarına danıştığını bilmiyorum." diye konuştu.