Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
MUŞ (AA) - Sultan Alparslan'ın Türklere Anadolu'nun kapılarını açtığı Muş'un Malazgirt ilçesinde, 10 üniversiteden bir araya gelen 35 akademisyen, 26 Ağustos 1071'de şanlı zaferin kazanıldığı alanın tespiti için bölgedeki çalışmalarını sürdürüyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün izniyle Ahlat Müze Müdürlüğü başkanlığında, Muş Alparslan ve Muğla Sıtkı Koçman üniversitelerinin iş birliğiyle geçen yıl başlatılan "Malazgirt Savaş Alanının Tespiti, Tarihi ve Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi" bu sene de devam ediyor.
Muş Valiliği ve Malazgirt Kaymakamlığının desteklediği proje kapsamında Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Çevik'in bilimsel danışmanlığında bir araya gelen 10 üniversiteden 35 akademisyen, Süphan Dağı eteğindeki Örenşar köyü mevkisindeki 1800 rakımlı tepede kazı çalışması yürütüyor.
Geçen yıl yapılan sondaj kazıları sırasında 5 mezarın tespit edildiği alanda çalışan kazı ekibi, savaşın izlerine ulaşmayı ve büyük zaferin kazanıldığı yeri bütün bilimsel detaylarıyla aydınlatmayı hedefliyor.
- "Malazgirt'in tarihi kimliği bizim için öncelik teşkil ediyor"
Prof. Dr. Adnan Çevik, AA muhabirine, Anadolu'nun Türkiye oluşu sürecinin başlatıcısı tarihi hadisenin noktasal olarak nerede yaşandığını belirlemek istediklerini vurguladı.
Malazgirt'in tarihi kimliğini açığa çıkarmak, savaş izleri ve objelerini yakalamak, savaşın "turan" taktiğini, çatışmaların tam olarak nerede cereyan ettiğini belirlemeyi amaçladıklarını anlatan Çevik, şöyle konuştu:
"Selçuklu ordusu, Bizans imparatorunu esir alacak kadar büyük bir zafer kazanmışsa da şehitlerimizin olduğunu biliyoruz. O şehitlerin nerelere defnedildiğini tespit etmeye çalışmak, onların hatırasını canlı kılarak gelecek nesillere aktarmak istiyoruz. Bu önemli tarihsel hadiseyi gerçek zaman ve gerçek mekanda görünür kılmak temel amacımız. Malazgirt'in tarihi kimliği bizim için öncelik teşkil ediyor. Malazgirt, 2 kilometre uzunluğunda çift surlu, 10 metre yüksekliğinde 50'ye yakın burcu olan muazzam bir ordugah şehir. Binlerce yıllık geçmiş var."
Ovada, savaşın cereyan ettiği alanda jeoradar ve elektromanyetik taramalar yaptıklarını belirten Çevik, dijital arkeolojinin tüm imkanlarını kullandıklarını vurguladı.
Şanlı zaferin 950. yıl dönümü olduğu için çalışmaların ayrı bir önem arz ettiğini dile getiren Çevik, geçen yıla göre daha yoğun bir çalışma öngördüklerini aktardı.
- "Malazgirt Savaşı'nın somut kanıtları bulunabilir ümidiyle çalışıyoruz"
Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Eski Çağ Tarihi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemalettin Köroğlu da projenin farklı disiplinlerden birçok uzman tarafından yürütüldüğünü vurguladı.
Selçuklu ordusunun geliş rotası konusunda kaynakların verdiği bilgiler ışığında çalıştıklarını belirten Köroğlu, şunları kaydetti:
"Bu ovada bulunan ok uçları küçümsenmeyecek miktarda. Bizi savaşın yapıldığı yüzyıla götürüyor. Savaşta ölen insanlara ait olabilecek mezarları aramaya başladık. Bu mezarların bir kısmı yüzeyden görülebiliyordu. Görülebilen taş yığınlarını belgeledik. Dörtgen bir mezar odasının olduğunu fark ettik. Bu mezarların ikisinde kemik ve çanak çömlekler bulduk. Bu bizi heyecanlandıran bir bilgiydi."
Çıkarılacak kemiklerin inceleneceğini aktaran Köroğlu, "Amacımız kaynaklarda var olan bilgilerin arazide görünür halde somut kanıtlarını bulabilmek ve akademik çıktılarını bilim dünyasına tanıtmak. Tarihi önemi ve güzellikleriyle Malazgirt bir turizm merkezi olabilir." sözlerine yer verdi.
Die kleine Kulanstute kam am 14. Mai 2021 im Tiergarten zur Welt. Die Kleine läuft wie alle Pferde- und Eselfohlen schon in der Herde mit. Bereits kurz nach der Geburt stehen die Fohlen bereits auf ihren oftmals noch wackligen Beinen. Denn durch das frühe Stehen und vor allem Laufen sichert sich der Nachwuchs bei den Wildpferden das Überleben. Dieses Überleben wird jedoch durch den Raubbau der Menschen an der Natur immer schwieriger. Die in China, der Mongolei und Kasachstan vorkommenden Kulane (Equus hemionus) gelten als „stark gefährdet“ und stehen damit auf der „Roten Liste“. Ihr Verbreitungsgebiet schrumpfte in den letzten 200 Jahren dramatisch und umfasst heute weniger als drei Prozent seiner ursprünglichen Größe. Der Tiergarten Nürnberg engagiert sich in einem internationalen Projekt für die Wiederansiedlung von Kulanen in dem kasachischen Altyn Dala-Schutzgebiet.
Bei den Przewalski-Pferden (Equus ferus przewalski) kamen in diesem Jahr im Tiergarten zwischen Januar und April drei Fohlen zur Welt. Zwei Hengste, geboren am 17. Februar und 8. April, und eine Stute, geboren am 11. Januar. Auch diese Pferdeart galt als ausgestorben und ist heute durch die erfolgreiche Auswilderung durch Zoonachzuchten in der Mongolei und China als „stark gefährdet“ eingestuft mit einem positiven Populationstrend. Der Tiergarten unterstützt seit langem finanziell die International Takhi Group, die sich dem Schutz dieser Wildpferde in der Wüste Great Gobi B in der Mongolei verschrieben hat. Zusätzlich betreut der Tiergarten das Beweidungsprojekt in Erlangen-Tennenlohe im Rahmen des Erhaltungszuchtprogramms der europäischen Zoos für diese Art.
Auch bei den Somali-Wildeseln (Equus africanus somalicus), ist der Bestand in der Natur vom Aussterben bedroht. So soll es nur noch 23 bis 200 erwachsene Tiere in Eritrea und Äthiopien geben, in Somalia ist die Tierart wahrscheinlich ausgestorben. Mit dem diesjährigen Nachwuchs bei den Somali-Wildeseln, einem Hengst, der am 1. Februar geboren wurde, und einer Stute, die am 13. Mai zur Welt kam, leistet der Tiergarten wieder einen Beitrag für die Zoopopulation dieser Tierart.
Çok kıymetli kardeşim, dostum Dr. Orhan Aras beyin kitabı Gurbetin Ozanı, (Ozan Yusuf Polatoğlu) kitabını imzalayarak bize göndermiş. Ellerine Yüreğine sağlık. Büyük bir vefa örneği sunan Dr. Orhan Aras kardeşimi kutluyor, başarılar diliyorum.
Ozan Yusuf Polatoğlu'nu yazmak, anlatmak çok zor. Ozan bir derya deniz. O bir sevgi adamı, duygu dolu gönül insanıydı. ATIB Göppingen Türk Kültür Merkezi başkanlığım döneminde, yayınladığım Aktüel dergisine her ay düzenli şiir ve makalelerini ve düzenlediğim şiir okuma günlerine 500 km uzaklıktan bir saatlik programımız için 4, 5 saat yol kat ederek gelen Ozan Yusuf bir kültür sevdslısıydı kısacası Kültürümüze aşıkdı. Kültürün olduğu yerde olmak isterdi. O, Gurbet dediğimiz Avrupa Türklerinin artık Avrupa'da yaşadıkları yerleri "yurt"edindiklerini yazıyordu. Avrupa'da kalıcı olduklarını konuşmalarında ve yazılarında vurguluyordu.
Dr. Orhan Aras' da; "Ozan Yusuf'u anlatan bu kitabı kaleme aldığımda, O, nu Avrupa Türklerinin ozanı olarak değil de " Gurbetin Ozanı"olarak isimlendirmemiz biraz da Ozan Yusufun duyguların etkisiyle oluştu." dedi Bu Kitap'da Orhan Aras, "Ozan Yusuf Polatoğlu'nun hayatını, aşıklık geleneği ile tanışmasını, düşüncelerini, Türkiye'ye, Avrupa Türklerine bakışı ele almış. Ayrıca sanatı ve şiirlerini inceledik. Bu eserle dostum Ozan Yusufun ruhunu şad edebildiysem ne mutlu bana." Ozan Yusuf Polatoğlu dostumun ölümünden iki ay önce bana dergimiz Aktuel'e gönderdiği en son şiiriyle diyeceğim . Soru gibi şiiri "Ne Olacak" Ozanımıza ve cümle geçmişlerimize Alllah rahmet eylesin, mekânın cennetolsun güzel insan. Bizden size fatiha, fatiha.
Ne Olacak
Almanya ufkunda düşünüyorum
Ahval ne olacak hal ne olacak..
Fikirden fikire taşınıyorum
Hedef ne olacak yol ne olacak..
Mânâ dünyasından bakan göz için
Kendi köklerine bağlı öz için
Özümüzü anlayacak söz için
Lisan ne olacak dil ne olacak..
Fark ederek tedbir alacak mıyız
Kültür rengimizle kalacak mıyız
Kuruyacak mıyız solacak mıyız
Diken ne olacak gül ne olacak..
Boş bırakılınca boşluk dolmaz mı
Burda meydan başkasına kalmaz mı
Kökünden kopanı rüzgâr almaz mı
Yaprak ne olacak dal ne olacak...
Bu zamanın nice farklı yanı var
Kolay görünenin çetin sonu var
Her tatlının bir de acı yanı var
Zehir ne olacak bal ne olacak..
Zaman bizi böyle uyutacaksa
Boş tesellilerle avutacaksa
Nesiller aslını unutacaksa
Para ne olacak pul ne olacak..
Polatoğlu; işte yorumlar böyle
Bütünler noksanlar yarımlar böyle
Ellili yıllarda durumlar böyle
Acaba yüzüncü yıl ne olacak..
Ozan Yusuf Polatoğlu
EDİRNE (AA) - Edirne'de, üreticilerin son yıllarda yetiştirme kolaylığı ve ekonomik getirisi dolayısıyla daha çok tercih ettiği, kokusu ve mor rengiyle dikkati çeken lavantalar çiçek açtı.
Yaklaşık 5 yıl önce Edirne'de az miktarda lavanta ekimi yapılırken, 2019 yılında 155, 2020'de ise 322 dekarda lavanta üretimi gerçekleştirildi. Lavanta üretimi bölgede her yıl artıyor. Bunda en büyük etken ise gelirinin yüksek olması.
Lavanta özellikle ayçiçeği ve buğdayda yeteri kadar verim alınamayan alanlar için öneriliyor. Lavanta yağının kilogram fiyatı 80 avroya kadar çıkıyor. Edirne'yi mor renge boyayan lavantalar çiçek açmaya başladı.
Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Adnan Tülek, AA muhabirine, lavantanın ağır ve taban suyu yüksek topraklar haricinde birçok alanda yetiştirilebildiğini söyledi.
Lavantanın özellikle yarı taban ve kıraç alanlar için önerilen bir ürün olduğunu belirten Tülek, uçucu yağı kozmetik ve ilaç sanayisinde kullanılan bitkinin Türkiye'de yaygınlaştığını ifade etti.
Tülek, düşük üretim maliyeti, yüksek kar oranı ve kırsal kalkınmadaki rolünün lavanta üretimini çekici kıldığını vurguladı.
Can suyu haricinde lavantanın suya ihtiyaç duymadığını aktaran Tülek, mor tarlaların turizme de katkı sağladığını dile getirdi.
Lavanta üreticisi Mehmet Banya ise ilk olarak deneme amaçlı 8 dönümlük alanda ekim yaptığını ve çok memnun kaldığını belirtti.
Banya, lavantadan buğdaya göre daha yüksek getiri sağladığını ifade ederek, "Önceki yıllarda buğday ektiğimiz alanlarda lavanta ektik ve güzel verim aldık. Lavanta buğdaya göre daha az su isteyen ve dayanıklı bir bitki. Yetiştirmesi daha kolay." dedi.
Başkent Tahran'da gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada Ruhani, Viyana'da devam eden nükleer müzakereler ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın onlarca kez müzakere talebinde bulunduğunu ve bu amaçla Japonya Başbakanı'nı gönderdiğini belirten Ruhani, "ABD'nin tarihte İran'a karşı bu kadar yenildiğini hatırlamıyorum. Viyana'daki müzakereler iyi ilerliyorsa bu sabrettiğimiz içindir. ABD ile temel meselenin çözüldüğünü görüyoruz. Trump, onlarca kez müzakere talebinde bulundu." dedi.
İran'da 18 Haziran'da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de değinen Ruhani, devrimin en önemli kazanımlarından birinin sandık olduğunu vurguladı.
Ruhani, "Seçimler ve sandıklar, en önemli meselemizdir. Bazıları referandum kelimesinden hoşlanmıyor ancak rejimimiz referandum ile başladı. İran İslam Cumhuriyeti rejimi referandum ile onaylandı." diye konuştu.
Haber ve Resim:
https://www.sde.org.tr/ortadogu/ruhani-abd-ile-temel-mesele-cozuldu-haberi-22519