Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Gewaltopfer stehen erst einmal unter Schock. Der Gang zur Polizei unmittelbar nach einem sexuellen Übergriff fällt vielen nicht leicht; vor allem dann nicht, wenn der Täter aus dem eigenen Umfeld stammt. Dabei wäre es wichtig, Verletzungen so schnell wie möglich zu dokumentieren und Spuren unmittelbar nach der Tat zu sichern. Im Klinikum Nürnberg haben Opfer einer sexuellen Gewalttat ab sofort die Möglichkeit, Spuren eines Übergriffs vertraulich sichern zu lassen. Diese werden im Klinikum Nürnberg aufbewahrt, sodass auch zu einem späteren Termin noch Anzeige erstattet werden kann. Das Klinikum Nürnberg geht damit in Vorleistung, denn die Finanzierung ist noch nicht klar geregelt.
Jede dritte Frau in Deutschland ist mindestens einmal in ihrem Leben von physischer und/oder sexualisierter Gewalt betroffen. Etwa jede vierte Frau wird laut Bundesministerium für Familie, Senioren, Frauen und Jugend mindestens einmal Opfer körperlicher oder sexueller Gewalt durch ihren aktuellen oder früheren Partner. Auch die angezeigten Fälle von Kindesmissbrauch und Misshandlung Schutzbefohlener nehmen deutlich zu. Männer erleiden ebenso sexualisierte Gewalt.
Scham und Angst erschweren Gang zur Polizei
Bei allen Delikten ist von einer hohen Dunkelziffer auszugehen, weil es Opfern oft schwerfällt, sich zu offenbaren. Scham und Angst vor der Lawine, die mit einer Anzeige losgetreten wird, erschweren den Gang zur Polizei. Für Gewaltopfer, die (noch) nicht zur Polizei gehen wollen, um Anzeige zu erstatten, will das Klinikum Nürnberg ab sofort eine niedrigschwellige Anlaufstelle sein: Hier können Opfer von sexuellem Missbrauch, Vergewaltigung oder sexueller Nötigung entsprechende Verletzungen und Spuren, die bei der Tat hinterlassen wurden, vertraulich sichern und aufbewahren lassen.
Die vertrauliche Spurensicherung ermöglicht es Betroffenen, in Ruhe zu überlegen, ob und wann sie zur Polizei gehen wollen. Die Basis dafür ist eine bundesweit geltende gesetzliche Regelung, wonach Opfer einer sexuellen Gewalttat oder einer Misshandlung – gleich welchen Alters oder Geschlechts – das Recht auf eine vertrauliche Spurensicherung haben.
Das Klinikum Nürnberg will Opfer sexueller Gewalt uneingeschränkt in medizinischer und forensischer Hinsicht unterstützen: „Ich bin froh, dass wir jetzt damit beginnen“, sagt Roswitha Weidenhammer, die Gleichstellungsbeauftragte des Klinikums Nürnberg. Sie hat sich früh für die vertrauliche Spurensicherung starkgemacht und vertritt das Klinikum Nürnberg in einem entsprechenden Arbeitskreis der Stadt. Ähnlich äußert sich auch Gabriele Penzkofer-Röhrl, Mitglied des Verwaltungsrats des Klinikums Nürnberg und ehemalige Geschäftsführerin des Nürnberger Frauenhauses. Sie hat sich ebenfalls für die vertrauliche Spurensicherung eingesetzt: „Dieses Angebot ist wichtig. Denn manche Frauen schrecken davor zurück, sofort zur Polizei zu gehen, weil der Täter aus dem direkten Umfeld stammt oder weil sie Angst haben, dass ihnen nicht geglaubt wird.
Mehrere Anlaufstellen am Klinikum Nürnberg
Mit der Sicherung von Spuren ist das Klinikum Nürnberg prinzipiell vertraut. Hier wurden auch bislang schon Spuren gesichert, doch nur dann, wenn Gewaltopfer in Begleitung der Polizei gekommen sind. Das ändert sich nun. Wer einem sexuellen Übergriff zum Opfer gefallen ist, kann alleine oder mit einer Begleitperson direkt in die Notaufnahmen an den Standorten Nord und Süd des Klinikums oder in die gynäkologische oder urologische Ambulanz am Klinikum Nürnberg Nord kommen. Für Kinder und Jugendliche und deren Eltern beziehungsweise Vertreter ist die Kinderklinik am Klinikum Nürnberg Süd die richtige Anlaufstelle.
Auf Wunsch des Opfers kann auch der psychosoziale Kriseninterventionsdienst hinzugezogen werden. Bei Bedarf können auch Dolmetscher zum Einsatz kommen.
Nach einer Frist werden die Spuren vernichtet
Sichergestellte Spuren wie Hautpartikel, Haare oder Sperma werden fachgerecht asserviert. Fotos von Verletzungen – diese werden nur mit Einverständnis angefertigt – werden ebenfalls an einem sicheren Ort aufbewahrt. Alle Beweisstücke werden nur nach dem Eingang einer richterlichen Anordnung über die Beschlagnahme der Untersuchungsproben direkt an die Ermittlungsbehörden übergeben.
Die Spuren werden bei Erwachsenen maximal zwei Jahre lang verwahrt. Bei Kindern und Jugendlichen unter 18 Jahren werden die Spuren maximal fünf Jahre lang aufbewahrt. Innerhalb dieses Zeitraums können sich Opfer überlegen, ob sie bei der Polizei doch noch Anzeige erstatten wollen. Nach Ablauf der Frist werden die Beweisstücke automatisch ordnungsgemäß vernichtet.
Die Krankenkassen tragen die Kosten für die vertrauliche Spurensicherung, so will es der Gesetzgeber. Die Abrechnung erfolgt anonym, die Identität des Opfers wird gegenüber den Krankenkassen nicht preisgegeben. Der genaue Abrechnungsmodus mit den Krankenkassen (gesetzlich und privat) steht aber noch nicht fest. „Doch das Klinikum Nürnberg fühlt sich den Opfern von sexueller Gewalt verpflichtet und wird unabhängig davon die vertrauliche Spurensicherung gewährleisten“, sagt Prof. Dr. Achim Jockwig, Vorstandsvorsitzender des Klinikums Nürnberg. Für die Opfer ist die vertrauliche Spurensicherung in jedem Fall kostenfrei; unabhängig davon, ob und wie diese versichert sind.
Das Klinikum Nürnbergist eines der größten kommunalen Krankenhäuser in Deutschland und bietet das gesamte Leistungsspektrum der Maximalversorgung an. Mit 2.233 Betten an zwei Standorten (Klinikum Nord und Klinikum Süd) und 7.000 Beschäftigten versorgt es knapp 100.000 stationäre und 170.000 ambulante Patienten im Jahr. Zum Klinikverbund gehören zwei weitere Krankenhäuser im Landkreis Nürnberger Land.
Die Paracelsus Medizinische Privatuniversität in Nürnbergwurde 2014 gegründet und ist zweiter Standort der Paracelsus Medizinischen Privatuniversität in Salzburg. In Nürnberg werden jährlich 50 Medizinstudierende ausgebildet. Das Curriculum orientiert sich eng an der Ausbildung der amerikanischen Mayo-Medical School. Die Paracelsus Medizinische Privatuniversität kooperiert zudem mit weiteren wissenschaftlichen Einrichtungen im In- und Ausland.
İZMİR (AA) - Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, Türkiye'de aşılanma hızının yüksek olmasına rağmen 18 milyon insanın halen aşı yaptırmadığını belirterek, kulaktan dolma bilgilerle aşıdan kaçma ve kaçınma olduğunu söyledi.
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Şener, Türkiye'nin ve dünyanın yeni tip koronavirüs ve ortaya çıkan varyantlarıyla mücadelesinin sürdüğünü söyledi.
Kovid-19 ile mücadelede aşılanmanın öncelikli korunma yöntemi olduğunu vurgulayan Şener, "Dünyanın başına bela olmuş varyant tiplerine baktığımızda özellikle kaynaklandığı ülkeleri sıralayacak olursak Brezilya, Günay Afrika ve Hindistan gibi aşılama oranının düşük olduğu ülkeler olduğunu görüyoruz. Bu bir tesadüf değil. Aşılama oranı düşük olan, toplumda sürü bağışıklığından çok uzak olan ülkelerde virüsün dolaşımda olma ihtimali ve virüs yükü çok daha fazla olduğu için karşımıza varyantlar çıkmaya başladı." dedi.
Şener, Peru'nun da aşılamanın düşük olduğu ülkeler arasında yer aldığını, buna bağlı olarak son günlerde dünyanın gündemine Peru varyantının gelmeye başladığını aktardı.
Türkiye'de aşılama hızının yüksek olduğunu ancak aşılanan kişi sayısının hala sürü bağışıklığı için gerekli olan yüzde 75 ve üstüne ulaşmadığını dile getiren Şener, şunları kaydetti:
"Türkiye'de halen 18 milyon vatandaşımız bir doz dahi aşı olmadı. Bu ciddi bir rakam. Sokakta dolaşan 5-6 kişiden bir tanesine denk geliyor. Hastanede bizim sorumlu olduğumuz birimde aşısızlar, tek doz aşılılar ve 3. doz aşısı gelmiş olmasına rağmen olmayan ve enfekte olan 65 yaş üstü kişiler var. İnsanlar aşı olmamak için farklı bahaneler ileri sürüyorlar. En tuhafıma gideni ise eşi izin vermediği için olmayanlar. Bütün aile bireyleri aşı olmasına rağmen sosyal medyadaki paylaşımlara kanarak aşı olmayanlar da var. Aslında Türkiye'de aşı olmayan grup neden aşı olmadığını da bilmiyor. Tamamen kulaktan dolma bilgilerle aşıdan kaçma ve kaçınma var. Birebir konuştuğunuz zaman bunu görüyoruz. Aşı konusunda herkes Sağlık Bakanlığının internet sitesinden doğru bilgilere ulaşabilir."
Şener, Türkiye'de Kovid-19 salgınıyla mücadelede aşılamanın 15-17 yaş grubuna kadar indirilmesinin çok önemli olduğunu, virüsün toplumdaki dolaşım hızının azaltılması için mutlaka çocuklarla dolaylı yoldan temas kuran herkesin aşılanması gerektiğini sözlerine ekledi.
İSTANBUL (AA) - Medicana Avcılar Hastanesi Dermatoloji Bölümünden Uzm. Dr. Behram Danış, "Tatil, deniz, kum, güneş ve piknik gibi aktiviteleri çağrıştıran yaz mevsimi aynı zamanda böcek ısırığı vakalarının da artış gösterdiği bir dönemdir. Yaz aylarında görülen ısırıklar başta sivrisinekler olmak üzere arı, at sineği, tahta kurusu, örümcek ve kene, pire gibi canlılardan kaynaklanıyor olabilir." ifadelerini kullandı.
Medicana Avcılar Hastanesi'nden yapılan açıklamada, Dermatoloji Bölümünden Uzm. Dr. Behram Danış yaz aylarında görülen ısırıklar ve kaşıntılar hakkında bilgi verdi.
Danış, yaz aylarında böcek ısırmalarının artış gösterdiğini belirterek, "Tatil, deniz, kum, güneş ve piknik gibi aktiviteleri çağrıştıran yaz mevsimi aynı zamanda böcek ısırığı vakalarının da artış gösterdiği bir dönemdir. Genellikle kişilerin bu mevsimde tatil planlarını doğaya daha yakın olmak üzere yapmaları ile vahşi yaşamın bünyesinde yer alan bu canlıların ısırıklarına da daha fazla yaklaşılmış olur. Bu ısırıkların birçoğu birkaç saat veya gün içerisinde kendiliğinden kaybolur." değerlendirmesinde bulundu.
Yaz mevsiminde görülen ısırıkların başında sivrisinek ısırıklarının geldiğine dikkat çeken Danış, şunları kaydetti:
"Isırıklar başta sivrisinekler olmak üzere arı, at sineği, tahta kurusu, örümcek ve kene, pire gibi canlılardan kaynaklanıyor olabilir. Isırılma anını görmemiş bir birey için hangi canlı tarafından ısırıldığının anlaşılmasının güç olabilir. Alerji hastası dışında ısırık vakalarında genellikle benzer tedavi yaklaşımları kullanıldığı için bu durum hakkında aşırı endişelenmeye gerek olmamalı. Yaz mevsiminde görülen ısırıkların başında sivrisinek ısırıkları gelir. Sivrisinek ısırıkları genellikle küçük, yuvarlak hafif kabarık lezyonlardır. Lezyonların oluşumu ısırılmayı takiben oldukça kısa bir süre içerisinde gerçekleşir. Zaman içerisinde kırmızı renk kazanan küçük şişlik oldukça kaşıntılı bir hal alabilir. Bazı sivrisinek ısırıklarında aynı bölgede birden fazla sayıda ısırık lezyonu tespit edilebilir. Anofel cinsi sivrisinek ve bazı özel böcekler haricindeki sivrisinekler için genel olarak ciddi bir hastalık ortaya çıkarmayacağı tahmin edilir. Eğer sivrisinek ısırığı ardından yüksek ateş, üşüme titreme baş ağrısı ve kusma gibi şikayetlere sahipseniz sağlık kuruluşlarına başvurarak uzman hekimlerden destek almanız önerilir."
- "Arı sokmalarında da artış görülebiliyor"
Artan sıcaklıkların etkisi ile vücudun çeşitli bölgelerinin açık bırakılması ve dışarıda daha çok zaman geçirilmesi ile arı sokmalarında da artış yaşandığını kaydeden Danış, "Arı sokmasını takiben vücudun o bölgesinde ağrı, kızarıklık, ödem ve kaşıntı gibi çeşitli belirtiler meydana gelir. Arı sokmaları sonrasında ciddi alerjik reaksiyon meydana geldiğini gösteren nefes darlığı, sersemlik veya yüz bölgesinde şişlik gibi şikayetlerin ortaya çıkması halinde bireylerin acil olarak sağlık kuruluşlarına başvurmaları gerekir." ifadelerini kullandı.
Danış, kene ısırıklarına karşı da dikkatli olunması uyarısında bulunarak, şunları kaydetti:
"Yaz aylarında görülen ve taşıyor olabileceği hastalıklar nedeniyle dikkat edilmesi gereken bir diğer kaşıntılı durum da kene ısırıklarıdır. Kene ısırıkları genellikle ağrılı değildir. Dolayısıyla bireyler ısırıldıklarının farkında olmadan yaşamlarını sürdürebilir. Zaman içerisinde kaşıntılı döküntü, yanma, su toplama ve diğer çeşitli şikayetlerin kene ısırığı tablosuna eşlik edebilir. Özellikle cildin 'katlantı yaptığı' nemli koltuk altı ve genital bölge gibi noktalarda kene ısırıkları meydana gelir. Böcek ısırıkları sonrasında alerjik reaksiyon geliştiği tespit edilen bireylerde acil tıbbi müdahale gereksinimi söz konusu olabilir dolayısıyla ilk yapılması gereken sağlık kuruluşlarına başvurulmasıdır. Özellikle kene sokmalarında kesinlikle keneye dokunulmamalı ve sıkılmaması önerilir. En yakın tıbbi kuruluşa gidilmelidir. Yaz aylarında sık görülen sivrisinek ısırıkları zararsız kabul edilseler de oldukça kaşıntılı bir seyir izleyerek bazen dayanılmaz bir durum haline gelebilir. Gerekirse kaşıntı azaltacak bazı ( doktor kontrolünde ) böcek sokma kremleri kullanılabilir."
BERLİN (AA) - Almanya'da yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) daha bulaşıcı olan Delta varyantının yeni vakalardaki oranının yüzde 84’e çıktığı bildirildi.
Robert Koch Enstitüsü (RKI) tarafından yayınlanan raporda Almanya’da son dönemde Kovid-19 enfeksiyonlarının büyük bölümünün endişe verici varyantlardan kaynaklandığı belirtildi.
Raporda 5-11 Temmuz'da incelenen yeni Kovid-19 vakalarının yüzde 84’ünde Delta varyantı, yüzde 12'sinde de Alfa varyantının tespit edildiği bilgisi paylaşıldı.
Delta varyantının ülkede hızla yayıldığına işaret edilen raporda, mayıs ortasında yüzde 2,6 olarak tespit edilen yeni vakalardaki Delta varyantının oranı haziran sonunda yüzde 59'a yükselmişti.
-Almanya’da Kovid-19 vaka sayıları artıyor
Öte yandan Almanya’da Kovid-19 tespit edilen kişi sayısı son 24 saatte 2 bin 89 arttı. Böylelikle toplam vaka sayısı 3 milyon 752 bin 592’ye çıktı.
Son 24 saatte 34 kişinin yaşamını yitirmesiyle toplam can kaybı 91 bin 492’ye yükseldi.
Haftalık 100 bin kişide görülen yeni vaka sayısı 13,2 olarak tespit edildi. Salgının üçüncü dalgasından sonra 6 Temmuz’da 4,9’e gerileyen bu sayı, 9 Temmuz’da 5,5'e, 16 Temmuz’da 8,6’ya, dün de 12,2'ye yükselmişti.