Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Hayat Günlük Bakımevleri sahibi Mühibe Gürdoğan, “Kimseyi kırmayalım, bu dünyada bu gün varız yarın yok. Kırmaya değermi birbirimizi diyerek, son yıllarda en gerekli sosyo-kültürel öğüdü vermiş oldu” dedi.
 
Uzun yıllardan bu yana özellikle ileri yaştaki emekli ve kimsesiz Türklere verdiği bakım hizmetleri ile Türk toplumundan haklı bir takdir kazanan Hayat Günlük Bakım Evleri Genel Müdürü Mühibe Gürdoğan gazetemize yaptığı açıklamada, “Almanya’da bilmediğimiz için kullanmadığımız o kadar çok sosyal haklarımız varki, duyan ben bunu şimdiye kadar duymamıştım diyerek şaşkınlığını dile getiriyor. Oysa bazı konularda bilgiler sadece uzmanından alınırsa işe yarar” dedi.
 
Almanya’da çok sayıda birinci nesil insanımızın olduğunu  ve bunların bir şekilde Alman ya’daki çocuklarından ve torunlarından kopamayarak bu ülkede yaşamaya adeta mecbur kaldıklarını belirten Gürdoğan, “Almanya bir sosyal devlettir ve bireylerin maddi durumları el vermiyorsa, bunları sosyal kasalar üstlenir ve kişi aynı bakım hizmetini alır. Ancak bu konular teknik bilgiler olduğu için insanlarımızın bazen bu önemli bilgilere kolay kolay ulaşamadığını görüyoruz. Bunun kolay yolu da bir bilene danışarak doğru bilgileri elde etmektir. Dernek, aile, kişi ve kurumlara istekleri takdirde ücretsiz şekilde bilgilendireceğimi belirtmek isterim” şeklinde konuştu.
 
Klinikum Nürnberg: Bundesweit auf Platz 3 bei der Verteilung der neuen Corona-Prämie 
 
Das Klinikum Nürnberg gehört zu den drei Krankenhäusern in Deutschland, die bei der zweiten Corona-Prämie am stärksten bedacht werden. Das kom- munale Krankenhaus erhält 3,2 Millionen Euro aus dem 450 Millionen Euro umfassenden Prämien-Topf. Das Klinikum Nürnberg liegt damit an dritter Stelle nach Vivantes (rund 6,8 Millionen Euro) und der Charité (6,1 Millionen Euro). Dieser bundesweit dritte Platz zeigt in beeindruckender Weise, wie in- tensiv das Klinikum in die Versorgung von Patientinnen und Patienten mit COVID-19 eingebunden war und ist. 
 
„Wir freuen uns darüber, dass wir eine Prämie in dieser Höhe an unsere Be- schäftigten weitergeben können. Denn diese haben während der Pandemie Großartiges geleistet. Sie sind im Kampf gegen COVID-19 an ihre Grenzen und darüber hinausgegangen. Dafür gebührt ihnen großer Dank“, sagt Peter Schuh, Vorstand Personal und Patientenversorgung am Klinikum Nürnberg. 
Das Klinikum Nürnberg ist der Auffassung, dass es die Pandemie bislang nur deshalb so gut bewältigt hat, weil alle Beschäftigten an einem Strang gezogen haben. Deshalb werden auch alle Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter des Klini- kums von der Corona-Prämie profitieren: Reinigungskräfte genauso wie Auszu- bildende oder Intensivpflegekräfte und Intensivmediziner auf den COVID-Stati- onen. 
 
Gestaffelte Auszahlung, um Einsatz auf COVID-Stationen zu würdigen 
Um jedoch die Beschäftigten – und speziell die Pflegekräfte – besonders zu würdigen, die unmittelbar auf den Corona-Stationen für COVID-Patienten da waren und sind, wird die Prämie gestaffelt ausgezahlt: Pflegekräfte, Pflege- hilfskräfte und medizinische Fachangestellte, die von 1. Juni 2020 bis 31. De- zember auf COVID-(Verdachts-) Stationen „am Bett“ und in den Notaufnah- men mindestens einen Monat lang im Einsatz waren, gehören in erste Stufe und bekommen die doppelte Prämie. Alle anderen Beschäftigten gehören au- tomatisch in die zweite Stufe. 
 
Dieser Auszahlungsmodus basiert auf gesetzlichen Vorgaben, deren Umset- zung für Krankenhäuser durchaus kompliziert ist, und wurde gemeinsam mit dem Personalrat des Klinikums Nürnberg und dem Betriebsrat der Klinikum Nürnberg Service-GmbH beschlossen. 
 
Anspruch auf die zweite Corona-Prämie haben laut Krankenhausfinanzierungs- gesetz Kliniken, die 2020 durch die Behandlung von mit dem Coronavirus infi- zierten Patientinnen und Patienten besonders belastet waren. Das trifft auf das Klinikum Nürnberg zweifelsohne zu: Von Beginn der Pandemie bis heute wurden 2375 COVID-Patienten behandelt, davon knapp 500 auf den Intensiv- stationen (Stand: 26.5.) Das Klinikum Nürnberg spielt dabei über die Region hinaus eine zentrale Rolle bei der Versorgung von COVID-Patienten, weil hier hochspezialisierte Behandlungsmöglichkeiten gegeben sind; zum Beispiel die Behandlung mit der Lungenersatzmaschine ECMO auf den Intensivstationen. 
Die zweite Corona-Prämie wird bis zum 30. Juni an die Beschäftigten des Klini- kums ausgezahlt. 
 
Das Klinikum Nürnberg ist eines der größten kommunalen Krankenhäuser in Deutschland und bietet das gesamte Leistungsspektrum der Maximalversorgung an. Mit 2.233 Betten an zwei Standorten (Klinikum Nord und Klinikum Süd) und 7.000 Beschäftigten versorgt es knapp 100.000 stationäre und 170.000 am- bulante Patienten im Jahr. Zum Klinikverbund gehören zwei weitere Krankenhäuser im Landkreis Nürn- berger Land. 
Die Paracelsus Medizinische Privatuniversität in Nürnberg wurde 2014 gegründet und ist zweiter Standort der Paracelsus Medizinischen Privatuniversität in Salzburg. In Nürnberg werden jährlich 50 Me- dizinstudierende ausgebildet. Das Curriculum orientiert sich eng an der Ausbildung der amerikanischen Mayo-Medical School. Die Paracelsus Medizinische Privatuniversität kooperiert zudem mit weiteren wis- senschaftlichen Einrichtungen im In- und Ausland. 
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Almanya'nın Solingen kentinde 29 Mayıs 1993 tarihinde Türk kökenli Genç ailesinin evinin aşırı sağcı kişiler tarafından kundaklanması sonucu yaşanan katliamın yıl dönümünde Ankara Ulus Meydanı'nda anma etkinlikleri düzenliyor. Etkinlikler çerçevesinde 28 Mayıs 2021 tarihinde de YTB Başkanı Abdullah Eren tarafından bu alanda basın açıklaması gerçekleştirilecek.
 
 
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Almanya'nın Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti'nde bulunan Solingen kentinde 29 Mayıs 1993 tarihinde Genç ailesinin ''Untere Werner'' adlı sokaktaki evinin aşırı sağcı kişilerce kundaklanmasının ardından yaşanan facianın yıl dönümünde bir dizi anma etkinliği düzenliyor. YTB, aynı aileye mensup ve dördü çocuk beş Türk kökenli vatandaşın hayatını kaybettiği faciayı anmak ve Solingen Faciası özelinde Avrupa'da Türk vatandaşlarına yönelik saldırı ve hak ihlallerine karşı kamuoyu farkındalığı oluşturmak amacıyla Ankara Ulus Meydanı'nda bir alan oluşturdu. 29 Mayıs 2021 tarihlerine kadar ziyarete açık olacak alanda vatandaşlar saldırıya hedef olan Genç ailesinin evinin bir benzerini ziyaret edebilecek ve düşüncelerini ziyaretçi defterine aktarabilecek. 
 
 
28 Mayıs 2021 tarihinde de YTB Başkanı Abdullah Eren tarafından bu alanda basına yönelik bir açıklama gerçekleştirilecek.
 
Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde bulunan Duisburg kentindeki Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı Merkez Camii’nde yeni tip koronavirüsten korunmak amacıyla aşı kampanyası düzenlendi.
 
 
Köln DİTİB Merkez Camii’nin ardından ikincisi Duisburg Merkez Camii’nde düzenlenen aşı kampanyasının ilk gününde 1200 kişi aşılandı.
Duisburg DİTİB Merkez Camii’nde iki gün devam eden aşı kampanyasında toplam 2400 kişiye tek doz "Johnson & Johnson" aşısı yapılacak.
 
 
Pandeminin ortaya çıktığı günden bu yana virüsün yayılmaması için her türlü önlemi aldıklarını söyleyen Duisburg DİTİB Merkez Camii Başkanı Yusuf Aydın, camilerinde temizliğine ve hijyenine çok dikkat ettiklerini aktararak, şu ifadeleri kullandı: “Sosyal mesafeyi sağlama noktasında camide işaretleme yaptık. Cemaatimiz kendi seccadesiyle camiye gelmesini ve hijyen kurallarına dikkat etmesini istedik. Uygulamamız sıkıntısız devam ediyor”
 
 
 
Cami cemaatinin yanı sıra çevrede oturan Alman komşularından gelen talep üzerine Duisburg Belediyesi ve Aşı Koordinasyon Merkezi ile aşı kampanyası düzenlediklerini ifade eden Aydın, "Bu konudaki talepleri yetkililere ilettik. Aşı temininin ardından organizasyonu gerçekleştirdik. Bu kampanyadan hem cami cemaati hem de Alman komşularımız memnun oldular. İlk gün aşı vurulamayanlara ikinci gün öncelik tanınacak. Gerçekten yoğun ilgi var ve herkes çok memnun” dedi.
 
 
 
BERLİN (AA) - Almanya'da, yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı devam eden aşı kampanyasındaki öncelik sıralamasının, 7 Haziran'da sona ereceği bildirildi.
 
Sağlık Bakanı Jens Spahn, yaptığı açıklamada, şimdiye kadar yapılan uygulamada risk grubundakilerin öncelikli aşılanmasıyla insanların hayatlarının kurtarıldığını söyledi.
 
Eyaletlerin sağlık bakanlarıyla bugün bir toplantı yaptığını belirten Spahn, "Eyaletlerdeki mevkidaşlarımla aşı önceliği sıralamasının, 7 Haziran'da kaldırılması yönünde anlaşmaya vardığımız için mutluyum." dedi.
Spahn, 7 Haziran'a kadar risk gruplarında yer alanlara 15 milyon doz aşının uygulanacağı bilgisini paylaştı.
 
Bazı eyaletlerin öncelik sırlamasını daha erkenden kaldırabileceğini de vurgulayan Spahn, aşı kampanyasına, aile hekimlerinin ve şirketlerdeki doktorların da dahil edilmesiyle kampanyanın daha da hız kazanacağını kaydetti.
Jens Spahn, bugün alınan kararın hemen herkese aşı teklifi yapılacağı anlamına gelmediğine dikkati çekerek, "Pandeminin bu döneminde sabra ihtiyacımız var. Herkes aşı olacak, ancak herkese aşı teklifinde bulunmak için yaz sonuna kadar bir zamana ihtiyaç duyuyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Öncelik sıralamasının kaldırılmasıyla Almanya'da 16 yaş üstündekiler 7 Haziran'dan itibaren aşı olmak için hem aile hekimlerinden hem de aşı merkezlerinden randevu alabilecek.
Ülkede AstraZeneca ve Johnson&Johnson aşıları için öncelik sıralaması daha önce kaldırılmıştı.
 
- Aşı kampanyası
Almanya'da devam eden aşı kampanyasında, 30 milyon 790 bin 970 kişiye Kovid-19 aşısının ilk dozu, 9 milyon 332 bin 160 kişiye ikinci dozu yapıldı. Böylelikle ülkede 27 Aralık 2020'den bu yana 40 milyon 123 bin 130 doz aşı uygulandı.
- Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol: "Ülkemizde erişkin nüfusun yüzde 31,2'sinde hipertansiyon mevcut. Yani her 3 erişkinden biri hipertansif. Yaşla görülme oranıysa giderek daha da artıyor, 70'li yaşlarda her üç kişiden ikisi hipertansif hale geliyor"

- "Kovid-19 tabii ki öncelikli mücadele alanımız ancak bu durum kronik hastalıkların, diğer ölüm nedenlerinin ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Türkiye ölüm istatistiklerine baktığımızda 2019'da tüm ölümlerin yüzde 37,1'inin dolaşım sistemi hastalıklarına bağlı olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla pandemiye odaklanırken diğer ölümcül kalp-damar sistemi hastalıklarını da unutmamamız gerekiyor"
 

İSTANBUL (AA) - Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, hipertansiyonu olan birçok insanın semptomları olmadığından, hastalığının farkında olmadığını belirterek, "Maalesef çoğu zaman insanlar kalp krizi veya felç geçirdikten sonra bu acı gerçeği öğreniyor." dedi.

Prof. Dr. Erol, Dünya Hipertansiyon Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, hipertansiyonun görülme sıklığı son derece yüksek olan çok yaygın bir hastalık olduğunu belirtti.

Erol, hipertansiyonun dünya genelinde erişkinlerde ölüme yol açan risk faktörleri arasında ilk sırada olmasının, erişkinler açısından belki de en önemli halk sağlığı sorunu olduğunu vurguladı.

Hipertansiyonun sinsi seyirli ve belirtileri son derece silik bir hastalık olduğuna işaret eden Erol, şöyle devam etti:

"Baş ağrısı, baş dönmesi, kulak çınlaması gibi genel belirtiler verebilir ancak kronik yükseklikte bu belirtiler de olmayabilir. Bu durum da tanı konmayan hastaların tedavisiz yaşamalarına yol açıyor. Ancak kronik kan basıncı yüksekliği, kalp damar hastalığı, böbrek yetersizliği, kalp yetersizliği, beyin kanamaları ve felç için ana risk faktörünü oluşturuyor."

Prof. Dr. Erol, "Ülkemizde erişkin nüfusun yüzde 31,2'sinde hipertansiyon mevcut. Yani her 3 erişkinden biri hipertansif. Yaşla görülme oranıysa giderek daha da artıyor, 70'li yaşlarda her üç kişiden ikisi hipertansif hale geliyor. Öte yandan hipertansiyondan muzdarip birçok insan semptomları olmadığından, hipertansiyona sahip olduğunun bile farkında değil. Maalesef çoğu zaman insanlar kalp krizi veya felç geçirdikten sonra bu acı gerçeği öğreniyor."

- "Kovid'e odaklanırken, kronik hastalıkların ciddiyetini göz ardı etmemeliyiz"

Prof. Dr. Erol, hastalığın teşhisindeki en önemli adımın tansiyon ölçümü olduğunun altını çizerek, dernek olarak "Değerini Bil Kampanyası"nı başlattıklarını, amaçlarının toplumda hipertansiyon tanı ve tedavi oranlarının artırılarak buna bağlı risklerin en aza indirilmesi olduğunu söyledi.

Pandeminin hipertansiyon üzerine de olumsuz etkilerinin olduğunun altını çizen Erol, "Kovid-19 tabii ki öncelikli mücadele alanımız ancak bu durum kronik hastalıkların, diğer ölüm nedenlerinin ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Türkiye ölüm istatistiklerine baktığımızda 2019'da tüm ölümlerin yüzde 37,1'inin dolaşım sistemi hastalıklarına bağlı olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla pandemiye odaklanırken diğer ölümcül kalp-damar sistemi hastalıklarını da unutmamamız gerekiyor." şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, pandemi sürecinin de hipertansiyon üzerindeki olumsuz etkilerine değinerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Kovid-19 pandemisi döneminde maalesef evlerde kapalı kalındı. Bu da hareketsizlik, ona bağlı kilo alma, obezite riskini beraberinde getirdi. Stres faktörü de maalesef arttı. Özellikle hipertansiyon görülme oranının zaten çok yüksek olduğu 65 yaş üstü grubu düşündüğümüzde, bir yılı aşkın süredir kısıtlamalardan dolayı evlerde kalınması, bu riskte daha da olumsuz etkilere neden olabilir. Bu yüzden hastalarımıza 'evde de olsanız hareket edin, kalori alımını artırmayın, kilo almayın, tuzsuz diyetinizi bozmayın tabi ki ilaçlarınızı da düzenli almaya devam edin. Kısıtlamanın olmadığı saatlerde maskenizi takarak, mesafenizi koruyarak yürüyüşlerinizi yapın, hareketsiz kalmayın' diyoruz. Ülkemizde güzel ve yerinde bir uygulama ile pandemi döneminde kronik hastalıkların ilaç raporları uzatıldı. Hastalarımız direkt olarak ilaçlarına ulaşabiliyorlar. Hipertansiyon hastalarımız ilaçlarını bırakmasınlar. Kan basınçlarını düzenli ölçtürsün, olağan dışı bir gelişme olduğunda ise hekimine başvursunlar."

Pandemki dönemindeki ağır şartlarda bunalan insanların moral düzeyinin yüksek olmasına dikkat çeken Doktor Neslisah Terzioğlu Ayhaber’e yaptıgı açıklamalarda, “Insanlarımızın çoğunu Covid-19 tedbirleri nedeni ile birbirine yaklaşmadığı, hatta evde yalnız kalmaya özen gösterdiği bu süreçte kendilerince tedbirler aldığını biliyoruz. Bir taraftan doğru olan bu tedbirler öte yandan insanlarımızın hiç te alışık olmadığı ağır bir kültürel yükü de beraberinde getiriyor. Çoklu aile yapılarında özellikle aile içi dayanışmanın önemli olduğu kültürümüzde ortaya çıkan ani pandemi tedbilerine uymak ağır da gelse bu süreci dikkatli bir şekilde götürmemiz gerek.” dedi. 

Bilindiği gibi pandemi sürecinde özellikle ileri yaştakilara kendi dilinde ve kültürel özellikleri konusunda bilgi sahibi olan hekimlerimiz birinci nesil insanlarımıza oldukça önemli moral desteği sunabiliyorlar.

Ali ve Nurcan Aydın iyi bir hekimin sadece ilaç ile değil öncelikle insanlara kültürel anlamda moral aşılayarak ta faydalı olabileceklerini belirterek, “Özellikle bu dönemde hastaların morallerini yüksek tutmalarına katki sağlıyoruz” dediler.
 
 

Covid-19 dönemini başlangıçta herkes birkaç aylık bir konu diye düşünürken birinci, ikinci ve üçüncü dalga, arkasından coğrafya ve ülkelere göre mutasyon konuları da çok konuşulmaya başlayınca insanların morali iyice bozuldu.

 

 

Yukarıdaki sözlerin sahibi Dr. Nurcan ve Ali Aydın çifti. Cana yakınlıkları kadar hastaları ile kurdukları empati ile de tanınan Doktor Aile Aydınlar hastalarına yakın davranarak onların dert ortağı olmuşlar. Dr. Ali Aydın bu konuda, “Bu dönemde hastalarımızın çocuğunun moral baglamında oldukça sıkıntılı bir süreçten geçtiğini farkediyorum. Düşünün korkutularak evde kalması gerektiğine inandırılan bir toplumun bireyleri, özellikle çok ileri yaşta ise inanın moral olarak çökmüş vaziyette bize geliyorlar. Verdiğim moral-motivasyon ve birkaç güzel söz ile bir an da olsa dertlerini unutuyorlar.

Toplum şu an gerçekten moral- güzel sözler ile ümit dolu mesajlar istiyor. Bu dönemde sadece Türk hastalar için değil, ileri yaştakilerin çoğuna moral aşılayacak psikolog da gerekli” diye konuşuyor.

 

 

Türk bayanlarin sadece doktoru değil, aynı zamanda Nurcan Ablası olan Dr. Nurcan Demirci Aydin da söze katılarak, “Bizim meslekte öncelikle hekimine güvenmelisin. Biz bu güveni fazlası ile saglamış olmalıyız ki hastalarımız ile çok samimi bir diyaloğumuz var. Ali Bey’in sözleri şu dönemde bir çok hasta için geçerli. Akşama kadar işten gelecek oğlunu ya da kızını bekleyen ileri yaştaki hastalarımızın bir çogunu inanın öncelikle tatlı sözler ile tedavi ediyorum. Bu günlerin baskısını her halleri ile üzerlerinde hissetttikleri belli. Bu dönemde onlara yanlarında olduğumuzu hissettirmemiz onlar için büyük önem taşıyor. Bir gün hepimizin yaşlanacağını düşündüğümüzde bunu bir sosyal sorumluluk ve geleneklerimizin bir parçası olarak ta düşünebiliriz.

Aydın Ailesi Türk folklörüne bağlılıkları ve kültüre olan tutkuları ile tanınıyorlar.

 

Eylül ayı sonlarında yapılacak  Almanya genel seçimleri için şimdiden yapılan spekülasyonlara rağmen otomobil sektörünün öncülerinden Hakan İnoğlu, “Biz iş dünyası olarak hep istikrara oy veririz. CDU mutlaka hükümette olmalı” dedi.
 
 
Almanya genel seçimlerinde ciddi bir siyasi potansiyel olarak görülen Türkiye kökenli seçmen üzerinden hesaplar yapılmaya başlanırken, sol partilerin göçmenlerden uzak kalan politikaları sonrası özellikle Tükiye kökenli seçmenlerin büyük çoğunluğunun ana ekol partilerde kalacağı belirtiliyor. 
 
Almanya piyasasında otomobil sektörünün önemli isimlerinden IG Holding CEO’su Hakan İnoğlu yaptığı açıklamada, “Biz işadamları için hangi partinin iktidarda olduğundan çok piyasalardaki stabil duruşun sürmesi ve geleceğe yönelik planlarımızı yapabilmemiz için bankaların bize gelip kredi teklif eder duruma gelmesi önemlidir. Sanıyorum bu da CDU liderliğinde kurulacak yeni koalisyon ile mümkün olabilecektir. İş Dünyası sırtını bir bakıma reel gerçekler üzerinden sermaye piyasalarına güvenebilmeli. Ayrıca CDU Başbakan adayı Armin Laschet’in sempatik duruş ve açıklamaları da Almanya iş piyasasına güven verip olumlu etki yaparken, Türk asıllı seçmenlerin de ciddi anlamda oylarını kazanabileceğine inanıyorum.
 
 
Bilindiği gibi Hakan İnoğlu uzun yıllardan bu yanan Hessen Bölgesinde eko-siyaset atmosferi çok iyi analiz edebilmesi ve meslektaşlarına bu bağlamda yol gösterebilmesi ile tanınıyor.
 
Okul yıllarının başarısını yüksek öğrenime taşıyan Türk Gençleri Türk Toplumunun başarı grafiğinin yükselmesine ciddi anlamda katkı sağlıyorlar.
 
60’lı yıllarda Erzurum’dan Almanya’ya gelen Sağlam Ailesi’nin 3. nesil torunu İlknur Sağlam en iyi okulu bitirerek en iyi öğrenimi aldı ve hedefini o kadar yüksekten seçti ki, yukarıya nerdeyse kendisi için sınır çizemeyecek kadar da bir öz güvenin sahibi  olduğunu belirtti. Tıp fakültesini başarı ile bitiren İlknur Sağlam, Fürth Şehir Hastanesi’nin Kardiyoloji bölümünde görev yapıyor.
 
Zaman zaman Türk gençlerine eğitim konusunda açıklamalarda bulunan Sağlam, “Bizim gençlerimiz gerçekten çok zeki. Ancak ailelerin gençlerimiz ile çok küçük yaşlardan itibaren ilgilendiklerini maalesef söyleyemem. İlkokulda iyi aile desteği alan her çocuk kesinlikle iyi bir meslek sahibi olur. Çünkü temel orada atılıyor ve zihin o zaman çalışmaya başlıyor” şeklinde konuşarak ailelere mesaj verdi.
 
Ailesinin kendisinde eğitim konusunda destek verdiği için derslerde ve okulda zorluk çekmediği için hekimlik mesleğini başarı ile sürdürdüğünü belirten İlknur Sağlam, “Çalıştığım hastane’de her milletten hastaya şifa dağıtmaya çalışırken arkadaşlarım ile çok iyi uyumlu bir ekip çalışması yapıyorsam, bu ailemin bana küçücük yaşlarda verdiği eğitimdendir” diyerek Türk ailelere çocuklarını yalnız bırakmadan dersleri ile bir arkadaş gibi ilgilenmelerini istedi.
 
İlknur Sağlam insanlarla çalıştığı kurumda mesleki konularda faydalı olmaya çalıştığını belirterek, “İnsanlara en çok yardım, kendini en iyi yetiştirerek çalıştığı alanda iyi iş, iyi sanat ve iyi mesleğe sahip olup bunu başka insanların faydasına kullanabilmektir. Şu anki işyerim olan  Fürth Şehir Hastanesi Klinikum Fürth’de zaman zaman dile tam hakim olamayan veya bu alanda yardıma ihtiyacı olan vatandaşlarımız olduğunda onlara da elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. Çünkü biz doktorların ilk hedefi insanlara yardımcı olmaktır. Gençler her alanda iyi eğitim aldığında bu ülkedeki iş ve meslek pazarında kendilerine iyi yer bululurlar. İyi Almanca öğrenip iyi bir eğitime sahip olanlar ilerisi için kesinlikle endişeye kapılmasınlar, onlar iyi bir yolda ve hayatta başarıyı mutlaka yakalayacaklardır” şeklinde konuştu.
 
İlknur Sağlam, doğum yeri olan Unterfranken bölgesindeki Miltenberg şehrinde arkadaşları ile sürekli diyalogda olduğunu belirterek onların da genç nesillere eğitim konusunda belli tavsiyelerde bulunduklarını belirtti.
Resim: www.klinikum-fuerth.de