Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Almanyanın  başkenti Berlin şehrinde yaşayan Yozgatlılar 2009 yılında bir araya gelerek Berlin Yozgatlılar Derneğini Akın Hızarcı başkanın öncülüğünde resmen kuruluşunu gerçekleştirmişler 25 yıldır sosysl kültürel hizmetlerine aralıksız devam etmektedir. Geçtiğimiz ay daha iyi hizmet verebilmek için yeni bir bina kiralanmış bundan böyle daha verimli hizmetler verilmek için, yeni Yozgatlılar derneğinin açılışı yapıldı.
 
Almanyanın başkenti Berlin şehri Kanalstr 73 nolu adres deki Yozgatlılar Derneği’nin yeni binasının açılışı yapılan törenle gerçekleştirildi. Açılışa törenine T.C. Berlin Başkonsolosu İlker Okan Şanlı, Eğitim Müşaviri Prof. Dr. Metin Aksoy, Adalet Müşaviri Mustafa Aksoyak, Ticaret Müşaviri Sefa Saral, TDU Başkanı Yozgatlı iş insanı Remzi Kaplan Yozgatlı iş insanı  Vicom Group sahibi Cengiz Arslaner  Yozgatlı iş insanı Adem Karaca  ile birlikte Berlin şehrinde yaşayan Yozgatlılar çevre dernek başkanları yöneticiler iştirak ettiler.
 
 
Yozgatlılar, gittikleri her yerde kültürlerini yaşatmaya ve yaymaya büyük önem verirler.
 
Başkent Berlin şehrinin Yozgatlılar derneğinin genç başkanı Mustafa Korkmaz yaptığı konuşmada, 
“İç Anadolu’nun kadim şehirlerinden biri olan Yozgat, engin bozkırlarının arasında yeşeren insanıyla; hoşgörüyü, vefayı ve Anadolu’nun özü olan samimiyeti temsil ediyor” dedi. Ve şöyle devam etti;  “Yozgatlılar, bulundukları her coğrafyada çalışkanlıkları, dayanışma ruhları ve kültürlerine olan bağlılıklarıyla tanınırlar. 
Berlin Yozgatlılar Derneği de bu mirası yaşatmak, Anadolu’nun insan odaklı değerlerini dünyanın dört bir yanına taşımak ve bu değerleri koruyarak genç nesillere aktarmak vazifemiz olacak.
Yozgatlılar Berlin Derneğimiz, Berlin’de yaşayan gençlerimizi Milli kimliklerinden kopmadan bulundukları toplumla uyum içinde bir yaşam sürmelerini desteklemeyi hedeflemektedir. Onlara dil, kültür ve tarih bilinci aşılayarak, hem kendi köklerini unutmamalarını hem de yaşadıkları ülkenin sosyal ve ekonomik yapısına entegre olmalarını sağlamayı arzuluyoruz. Yeni mekânımız bu doğrultuda bir eğitim, kültür ve dayanışma merkezi olacak; gençlerimize hem rehberlik edecek hem de Anadolu insanının o sıcak değerlerini yaşatacak bir yuva olarak hizmet verecektir.
 
Berlin Yozgatlılar Derneği, bu değerleri yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla kurulmuştur. Hemşehriler arasında dayanışmayı artırmayı, Berlin’de yaşayan Yozgatlıların kültürel kimliğini korumayı ve Almanya’da Türk kültürünü tanıtmayı, aynı zamanda, genç nesillerin Yozgat kültürünü daha iyi tanıyabileceği bir ortam sunmayı hedeflemektedir.
Berlin Yozgatlılar Derneği’mizin yeni mekanının açılışında bizleri yalnız bırakmayan T.C. Berlin Başkonsolosumuz İlker Okan Şanlı başta olmak üzere tüm misafirlerimize, Yozgatlı hemşehrilerimize ve maddi manevi destekleriyle yanımızda olan herkese en içten teşekkürlerimizi sunarız. Yeni mekanımızın, birlik ve beraberliğimizin daha da güçlenmesine katkı sağlayacağına inanıyoruz.
 
Berlin Yozgatlılar Derneği
2009 yılında resmen hemşiremiz Akın Hızarcı tarafından kurulmuş sosyal kültürel hizmetlere başlamıştı. Derneğimiz yapılan genel kurulda bize bu görevi münasip gördüler bizde bu hizmete talip olduk ve bu görevi devraldık. İlk yaptığımız hizmette bir arabaşı programıyla Berlin’de yoğun bir yozgatlı kitlesi olduğunu gördük, farklı etkinliklerle değişik toplantılarla derneğimizle hemşerilerimizle  bir araya geldik. 
Son olarak gelen misafirlere sunulan yemeklerin hazırlığında büyük emekleri olan ablalarımıza ve bayan kardeşlerimize ayrıca teşekkür ediyoruz” dedi.
 
Haber: Doğan Tufan
Fotoğraf : Mustafa Korkmaz 
 
 
 
 
 

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Rusya ile savaşta Ukrayna’nın müzakere masasına hangi hedeflerle oturacağına kendisinin karar vereceğini söyledi.

Baerbock, Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenen NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı öncesinde gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’ya ve Avrupa’nın barış düzenine karşı yürüttüğü savaşa giderek başka ülkeleri de dahil ettiğini savunan Baerbock, Kuzey Kore askerlerinin ve Çin fabrikalarından çıkan insansız hava araçlarının bu savaşta kullanılması durumunda, bunun Asya bölgesini de savaşın içine çekeceği anlamına geleceği uyarısında bulundu.

Baerbock, bunun, Avrupa'daki barışı daha da tehlikeye atacağını, bu yüzden de dün Pekin'e yaptığı ziyarette ana konularından biri olduğunu kaydetti.

"Ukrayna müzakere masasına hangi hedeflerle gideceğine kendisi karar verir. Bunun için (Ukrayna) güçlü bir konumda olmalıdır." diye konuşan Baerbock, bundan dolayı Ukrayna’yı desteklediklerini vurguladı.

Baerbock, ancak barış için Putin'in isteksiz olduğunu ileri sürerek, "Rusya Devlet Başkanı Putin'in saldırganlığı durdurması ve bu masaya gelmesi gerekiyor." dedi.

Başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) üyeleri olmak üzere herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğine işaret eden Baerbock, "Barışı ancak birlikte başarabiliriz." şeklinde konuştu.

Baerbock, Ukrayna ile Rusya arasında olası ateşkes durumunda bunu korumak için Almanya’nın asker gönderip göndermeyeceğinin sorulması üzerine, Almanya olarak 1000 günden beri barış için çalıştıklarını, gelecekte de barışa hizmet edecek her şeyi tüm güçle destekleyeceklerini belirtti.

Barış üzerinde konuşulduğunda bunun "adil barış" olması gerektiğini vurgulayan Baerbock, "Bu sadece daha fazla silahlanmaya ve Ukrayna'ya veya diğer Avrupa ülkelerine başka saldırılara yol açacak çatışmanın dondurulması olmamalı." ifadesini kullandı.

Haber: Erbil Başay

Besuch aus Lutsk in der Gustav-Walle Mittelschule

Ukrainischer OB trifft ukrainische Schülerinnen und Schüler in Würzburg

 

In Zuge des Besuch Oberbürgermeisters der Stadt Lutsk, Ihor Polishchuk, in Würzburg fand auf Anregung und im Beisein von Bürgermeisterin Judith Roth-Jörg ein Gespräch mit ukrainischen Schülerinnen und Schülern der Gustav-Walle Mittelschule statt. Begrüßt wurden die Gäste von Schulleiter Matthias Schranner und seiner Stellvertreterin Catherina Steigenberger.

Der OB aus Lutsk wurde in ein intensives Gespräch mit den Schülerinnen und Schüler verwickelt. Unzählige Fragen auch nach der aktuellen Lage in der Ukraine wurden gestellt und beantwortet. Auf die Frage, ob Ihor Polishchuk den Präsidenten der Ukraine Wolodymyr Selensky kenne, zückte er sein Handy und zeigte den Schülern ein Selfie, das ihn und den Präsidenten zeigt.

Bürgermeisterin Roth-Jörg zeigte sich begeistert von den Deutschkenntnissen einiger Schüler und motivierte alle, die Bildungschancen in Deutschland zu nutzen, um das gewonnene Wissen bei einer Rückkehr in die Ukraine einsetzen zu können. Der OB aus Lutsk warb für das Erlernen der deutschen Sprache, um nach dem Krieg weiter gute Verbindungen nach Deutschland halten zu können.

 

BU: Bürgermeisterin Judith Roth-Jörg (li) und Ihor Polishchuk (m., mit Krawatte) besuchten die ukrainischen Schülerinnen und Schüler in der Gustav-Walle-Mittelschule. Foto: Iurii Gordiichuk

 

 

Almanya’nın Tarihi güzel şehri Berlin’e 1964  yılında gelen.Yozgatlı Osman Kalın 54 yıl yaşadığı kendisine vatan edindiği çok sevdiği Alman ve Türk dostlarından  ayrılarak ebedi  ahiret yurduna göçtü.
 
Yozgat Çayıralanlı Osman Kalın Yozgat İşçi bulma kurumuna askerlik sonrası Yurtdışı işçiliği için  kayıt olur. Aynı sene içerisinde Almanya’ya işçi olarak gitme isteği kabul olur. Davet mektubu kendisine ulaşır. Mektubu alır almaz Yozgat iş ve işçi bulma kurumuna gelir burada işlerini bitirir.
İstanbul’a gelir. İstanbul’da Alman Doktorları tarafından sağlık muayenesi geçirilir.  Aman yarabbi bu nasıl bir muayene; “Ağızlar açılarak dişler sayılıyor, af edersiniz edep yerlerine bakılıyor.” Sağlam, sağlıklı raporunu alınca, artık tirene binip Almanya Berlin yolu gözükür.
 
Yozgat Çayıralanlı Osman Kalın geldiği şehre adapte olur. Eşini ve çocuklarınıda yanına alır.
 
Berlin Duvarı’nın boşluğunda çiçekli, meyveli bahçe görenleri cezbediyor.  
 
Hikayemizin baş kahramanı Yozgat Çayıralanlı Osman Kalın Amca 1925 yılında doğmuş 16 Nisan 2018’de Berlin şehrimizde 93 yaşında hakkın rahmetine kavuştu. Rabbim rahmetiyle merhametiyle muamele eylesin mekanı cennet olsun inşallah.
 
 
Berlin’i  ikiye ayıran duvar 
 
Berlin şehrini ikiye ayıran Duvarı, yalnızca bir şehrin değil,
Akrabaları bir halkı eşleri, kardeşleri bölmüş yıllardır hasret bırakmıştır. Bu bölünüş bir dünyanın ikiye bölünmüşlüğünü temsil ederken, bu soğuk betonun duvarın boşluğunun tam yanında.  Yozgatlı Osman Kalın Amca, yalnızca kendi azmiyle değil, Anadolu’nun sevgi dolu ruhuyla Berlin’de bir parça vatan toprağı edinir. Burayı bahçe yapmayı içinede bahçe evi yapmayı tasarlar.
 
Osman Amca, duvarın dibinde ki  boş sahipsiz bir arsaya, öz vatanından kopup gurbete düşen her insanın özlemini eker. Çayıralandaki bağını, bostanlığını hayalini yaşarken onu buraya taşır gibi yeşertir burayı.
 Ellerinde ne vardıysa, Berlin’in gri duvarın dibinde  yalnızca bir bahçe yapmadı. Niyeti ve azmiyle,  bir insanın umudu nasıl büyütebileceğini tüm dünyaya gösterdi.
 
Bu küçük bahçe, zamanla bir yaşam öyküsüne, bir direniş destanına dönüştü.  Osman  Kalın amcanın bahçesi insanlığın ortak değerlerini hatırlatır oldu insanlığa. 
 
Ziyaret edilen Bahçe oldu
 Eski Cumhurbaşkanımız  Abdullah Gül’ünde  ziyaret ettiği bu yer, Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından sadece bir anı değil, bir simge haline geldi. Her şeye rağmen  Yozgatlı Osman   Kalın amcamız  örnek yaşantısıyla hala hatıralarıyla yaşıyor. 
 
 
Yozgatlı Adem Karaca  ve Berlin 
 
Berlin’de yaşayan gönüldaşım arkadaşım BBP genel başkan Mustafa Destici’nin Avrupa danışmanı da olan Adem Karaca ile Osman Kalın Amca’yı rahmetle andık. onun hikayesini konuştuk.  Yıllar geçsede Osman Kalın büyüğümüzün bu destansı hatırası hep yaşayacak. Burada üst çatı kuruluşlarımız Osman Kalın’ın hayat hikayesine sahip çıkmaları gerekiyor.
Türk TV NTV muhabirinin yaptığı bir röportajında 
Bu bahçenin ve bahçe evinin yapılmasında büyük zorluklar çektiğini, her gün polislerin geldiğini ama yılmadan burayı yeşertip  meyve bahçesine dönüştürdüğünü, hatta Almanyada yetişmez denen meyveleri yetiştirdiğini, bahçe evi  bir müze gibi ziyaret edildiği, gelenlerin ilgisi oldukça fazla olduğunu bol, bol resim çekenler, Berlin’e gelenlerin ziyaret noktalarından olduğunuda Osman  Kalın amcamızdan dinlemiştim. 
 
Osman Kalın’ın hatırası müze olarak kalmalı 
Almanyanın başkenti olan Berlin şehrindeki T.C. Büyükelçiliğimiz ve başkonsolosluğumuz, sivil kitle kuruluşlarımızla el ele vererek bu bahçe ve Osman Kalın’ın mücadelesi ve hatırası bir müze halinde bakılmalı be sahip çıkılmalıdır.
Avrupalı Türklere  azmin, sevginin ve insanlığın gücünü  zekasını  hatırlatan Osman amcamıza Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
 
Haber: Doğan Tufan
Fotoğraf: Adem Karaca
 
 

Bei der Mitgliederversammlung des Sozialdienstes katholischer Frauen (SkF) e.V. Würzburg am 18. Oktober 2024 hatte sich Vorsitzende Dr. Anke Klaus nach 28 Jahren ehrenamtlicher Vereinsarbeit aus dem Vorstand zurückgezogen. Die Mitglieder wählten daraufhin Johanna Stirnweiß (links) in den Vorstand. Sie unterstützt den SkF Vorstand bereits seit einigen Jahren und wurde vor zwei Jahren vom SkF-Vorstand als Vorstandsmitglied kooptiert.

In seiner konstituierenden Vorstandssitzung im November wählte der amtierende fünf-köpfige Vorstand die bisherige stellvertretende Vorsitzende Ulrike Lang (Mitte) zur Vorsitzenden und Sigrid Maroske (2. von rechts) zu ihrer Stellvertreterin. Geschäftsführung und Bereichsleitungen im SkF Würzburg gratulierten zur Wahl, dankten für die gute Zusammenarbeit in den vergangenen Jahren und freuen sich auf die weitere bewährte Zusammenarbeit mit erfahrenen Vorstandsfrauen.

 

Die Initiative „30 für 30“ des Bayerischen Bio-Siegels hat erneut gezeigt, wie innovativ und zukunftsweisend regionale Bio-Projekte sein können. Ziel der Initiative ist es, bio-regionale Ernährung in Bayern voranzutreiben und das ehrgeizige Ziel der BioRegio 2030 – 30 Prozent ökologisch bewirtschaftete Fläche bis 2030 – zu erreichen. Die Initiative „30 für 30“ ist ein Wettbewerb des Bayerischen Staatsministeriums für Ernährung, Landwirtschaft, Forsten und Tourismus. Seit 2021 sind insgesamt 30 herausragende Leuchttürme für Bio aus Bayern gekürt worden.

 

Besonders erfreulich: In der aktuellen und vorerst letzten Wettbewerbsrunde stammen zwei der fünf prämierten Projekte aus der Öko-Modellregion Kelheim. Damit unterstreicht Kelheim die Innovationskraft und den Erfolg regionaler Zusammenarbeit. Diese Projekte zeigen eindrucksvoll, wie nachhaltige Landwirtschaft und regionale Wertschöpfungsketten in der Praxis funktionieren können.

 

Die Initiative stärkt solche Vorhaben nicht nur durch gezielte Unterstützung, sondern auch durch gesteigerte öffentliche Aufmerksamkeit. Damit ebnet sie den Weg für kreative Lösungen, die als Vorbilder für ganz Bayern dienen können. „30 für 30“ beweist, dass bio-regionale Ernährung nicht nur nachhaltig, sondern auch erfolgreich umgesetzt werden kann.

 

Eines der Gewinnerprojekte ist das "Altmühltaler Emmer" des Riedenburger Brauhauses, das sich der Wiederbelebung der klimastabilen Urgetreidesorte Emmer widmet und dieses in einer nachhaltigen Wertschöpfungskette mit regionalen Landwirten integriert. Das zweite Projekt stammt vom Bioland Streuobsthof Stöckl aus Rohr in NB, das mit seiner „LiLo Bio-Streuobst-Apfelschorle“ nicht nur den Betrieb für eine neue Generation sichert, sondern auch aktiv zum Erhalt von Streuobstwiesen beiträgt.

 

Lambaları sönük

Sırtında yıllar yük

Hâtıraları kırık dökük

Bir yer olacak orada

 Adı Kerkük…

Ârif Nihat Asya



Tek bayrak Derneği Başkanı, Serdar Şahin yayınladığı basın bildirisinde,
Türk şehri olan Kerkük’e Türk vali atamayan, son nüfus sayımında demografik yapıyı bozmak için Kerkük’te doğmamış ve yaşamamış insanları açık açık girişini engellemeyen zorbalığa itiraz ediyoruz” dedi. Ve şöyle devam etti.

“Irak Türkmenlerine yapılan baskı ve zulümleri kınıyoruz”

“Türk milletinin kurucu unsur olduğu Türkiye ve Türk dünyası, Türk milletinin  evladı olan Irak Türkmenlerinin doğal garantörüdür. Millet evladımızın sınırlarımız dışında baskı ve zulme uğraması bizlerin sinir uçlarına dokunmaktadır.”

Türkmenler Yalnız DeğilPerdeleri örtük

Basın bildirisinde Serdar Şahin şöyle devam etti; “Türk şehri olan Kerkük’e Türk vali atamayan, son nüfus sayımında demografik yapıyı bozmak için Kerkük’te doğmamış ve yaşamamış insanları açık açık girişini engellemeyen zorbalığa itiraz ediyoruz.

Tekbayrak Derneği, imzacı sivil toplum kuruluşları ve bireyler olarak, Türkiye Cumhuriyetinin, Irak Türkmenlerinin doğal garantörü olduğunu, Ankara antlaşmasına uzun yıllar uymayan ve kontrolü kaybeden, son nüfus sayımını yönetemeyen Irak hükümeti ve bunu kullanan yerel yönetimi, yapılanları İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine dayandırsalar bile, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde belirttiği üzere, “İşbu Beyannamenin hiçbir hükmü, herhangi bir devlete, zümreye ya da ferde, bu Beyannamede ilan olunan hak ve hürriyetleri yok etmeye yönelik bir faaliyete girişme ya da eylemde bulunma hakkını verir şekilde yorumlanamaz.” 
 
30. Final maddesine de aykırıdır.

“Uzun yıllar sürdürülen ve Irak Türkmenlerine uygulanan baskı ve zulmü, son nüfus sayımındaki toprağa mütecavizliğin ahlaksızca yapılması dolayısı ile kınadığımızı beyan ederiz.”
 
Haber ve resim: Doğan Tufan
 
 

Amerika Birleşik Devletler hükümeti 2024 yılının başlarında uzun süren müzakerelerin ve tartışmaların ardından ABD'nin NATO müttefiki Türkiye ile 40 adet yeni F-16 Fighting Falcon çok amaçlı savaş uçağının satışını ve Türk hava Kuvvetlerinin mevcut F-16 filosu için 79 adet modernizasyon kitinin satışını binbir naz ile onaylamıştı. 

 

Türkiye Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı geçtiğimiz hafta içinde ABD’den mevcut F-16 filosu için 79 adet modernizasyon kiti alma kararını değiştirdi ve TUSAŞ’ın yeteneklerine güvenerek satın almaktan vazgeçtiğini açıkladı.

 

Belli ki TUSAŞ, yılların deneyimi ve çağdaş teknolojisi ile F-16 filosunun çağdaşlaştırılması için gerekli tüm sistemleri, yerli malzeme ve milli yazılımla üretmeyi başarmış. Özelliklede, Amerika’nın F-16’ları modernize etmek için kullandığı “Modüler Görev Bilgisayarının [MMC]” yerini almış olan “Özgün Aviyonik Sistem [OAS]” isimli “Görev Bilgisayarı”nı geliştirmesi ve kusursuz bir hale getirmesi Türkiye’yi silah üretim sanayiinde çok önemli bir konuma yükseltiyor. Dünya üzerinde bu tür silah sanayisine yönelik sofistike ve özgün olarak “Görev Bilgisayarı” imal edebilen ve kendi yazılımını kullanabilen sadece 3 ülke var.

 

Görev Bilgisayarının paralelinde bir diğer çok önemli başarı da ASELSAN tarafından geliştirilen, açık yazılım mimarisine sahip olan ve diğer ülkelerdeki teknoloji sağlayıcılarına bağımlı kalmadan süreç içinde sorunsuz yükseltmelere izin veren OAS’ın (programlamada spesifikasyon dili) entegre olarak Görev Bilgisayarı ile kullanılıyor olması.

 

OAS’ın ASELSAN tarafından geliştirilerek millileştirilmesi hayati bir önem taşımakta.   Türkiye artık kendi olanak ve spesifikasyonları ile SOM-J seyir füzesi ve HGK güdümlü bomba kitleri gibi, füzelere kendi mühimmatlarını entegre edebilecek. Füze nereye gidecek, güdümlü bomba nereye düşecek, artık füze hedefe giderken öğrenilemeyecek, karşı tarafa bilgi verilemeyecek, füzenin nereyi hedeflediği, hedefi vurduktan sonra ortaya çıkacak.

 

Türkiye’nin ürettiği radarlar da artık küresel silah sanayiinde başa oynuyor.

ASELSAN’ın kendisinin geliştirdiği AESA [Active Electronically Scanned Array] radar teknolojisi ile ürettiği MURAD AESA radarı, ABD’li şirket Northrop Grumman'ın ürettiği ve dünyanın en iyisi olarak kabul gören AN/APG-83 SABR’ın (Scalable Agile Beam Radar) en büyük rakibi.

 

Devamla; ASELSAN kendi geliştirdiği ve ürettiği SPEWS-II Elektronik Harp uygulama paketleri ile batılı rakiplerinin başını ağrıtmaya başladı. SPEWS-II’nin Türk hava Kuvvetlerinin elindeki F-16’lara entegrasyonu, Türkiye’nin elektronik harpte dışa bağımlılığını neredeyse sıfırlayacak düzeyde.

 

ROKETSAN ve TUBİTAK SAGE tarafından ortaklaşa geliştirilen SOM-J seyir füzesi, uzun menzilli hassas vuruş kabiliyetli olup F-16’ların silah yuvaları ve sistemi ile tam uyumlu üretildi. Buna ilaveten aynı ekip tarafından üretilen GÖKDOĞAN ve BOZDOĞAN havadan havaya füzeleri, ABD’nin ürettiği AIM-120 AMRAAM ve AIM-9X Sidewinder füzelerinin en dişli rakibi. Türkiye artık füze teknolojisinde neredeyse tam özerk hale geldi ve dışa bağımlılıktan, ambargolardan, kısıtlamalardan ve benzeri yaptırımlardan tamamen kurtuldu.

 

ABD’nin işine gelmediğinde Türkiye’ye silah ambargosu uygulaması, Türkiye’nin elindeki F-16’ları modernleştirme isteklerinde nazlanması, yıllarca sudan bahanelerle engeller çıkartması, Türkiye’yi “çok naz aşık usandırır” misali usandırdığı kesin. Türkiye, ABD’nin nazlarından ve yaptırımlarından kurtulmak için kullandığı Amerikan yapımı silahlardaki kilit sistemleri kendi ürettikleri ile değiştirmek amacı ile yıllar önce TUSAŞ, ASELSAN, ROKETSAN, TUBİTAK ve benzer teknoloji şirketlerini ayrı ayrı görevlendirerek bu sistemleri yerli alternatiflerle değiştirmek suretiyle kendi kendine yeterli olma yoluna girmiş. Şükür ki hedeflenen sonuçları da almayı başardı.

 

Bu gelişme, net bir şekilde Türkiye’nin ve Türk silahlı kuvvetlerinin yıllar içinde neredeyse her tür silah ve araçta kendi kendine yeterliliğini artırdığını ve yabancı tedarikçilere bağımlılığını iyice aşağılara çektiğini gözler önüne seriyor. Biz Türklerin çok kullandığı atasözünün tezahürü de diyebiliriz buna. Gerçekten kötü komşu ev sahibi yapıyor.

 

Prof. Dr. (İn. Müh), Doç. Dr. (UA İlş) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

 

Amerika Birleşik Devletler hükümeti 2024 yılının başlarında uzun süren müzakerelerin ve tartışmaların ardından ABD'nin NATO müttefiki Türkiye ile 40 adet yeni F-16 Fighting Falcon çok amaçlı savaş uçağının satışını ve Türk hava Kuvvetlerinin mevcut F-16 filosu için 79 adet modernizasyon kitinin satışını binbir naz ile onaylamıştı. 

 

Türkiye Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı geçtiğimiz hafta içinde ABD’den mevcut F-16 filosu için 79 adet modernizasyon kiti alma kararını değiştirdi ve TUSAŞ’ın yeteneklerine güvenerek satın almaktan vazgeçtiğini açıkladı.

 

Belli ki TUSAŞ, yılların deneyimi ve çağdaş teknolojisi ile F-16 filosunun çağdaşlaştırılması için gerekli tüm sistemleri, yerli malzeme ve milli yazılımla üretmeyi başarmış. Özelliklede, Amerika’nın F-16’ları modernize etmek için kullandığı “Modüler Görev Bilgisayarının [MMC]” yerini almış olan “Özgün Aviyonik Sistem [OAS]” isimli “Görev Bilgisayarı”nı geliştirmesi ve kusursuz bir hale getirmesi Türkiye’yi silah üretim sanayiinde çok önemli bir konuma yükseltiyor. Dünya üzerinde bu tür silah sanayisine yönelik sofistike ve özgün olarak “Görev Bilgisayarı” imal edebilen ve kendi yazılımını kullanabilen sadece 3 ülke var.

 

Görev Bilgisayarının paralelinde bir diğer çok önemli başarı da ASELSAN tarafından geliştirilen, açık yazılım mimarisine sahip olan ve diğer ülkelerdeki teknoloji sağlayıcılarına bağımlı kalmadan süreç içinde sorunsuz yükseltmelere izin veren OAS’ın (programlamada spesifikasyon dili) entegre olarak Görev Bilgisayarı ile kullanılıyor olması.

 

OAS’ın ASELSAN tarafından geliştirilerek millileştirilmesi hayati bir önem taşımakta.   Türkiye artık kendi olanak ve spesifikasyonları ile SOM-J seyir füzesi ve HGK güdümlü bomba kitleri gibi, füzelere kendi mühimmatlarını entegre edebilecek. Füze nereye gidecek, güdümlü bomba nereye düşecek, artık füze hedefe giderken öğrenilemeyecek, karşı tarafa bilgi verilemeyecek, füzenin nereyi hedeflediği, hedefi vurduktan sonra ortaya çıkacak.

 

Türkiye’nin ürettiği radarlar da artık küresel silah sanayiinde başa oynuyor.

ASELSAN’ın kendisinin geliştirdiği AESA [Active Electronically Scanned Array] radar teknolojisi ile ürettiği MURAD AESA radarı, ABD’li şirket Northrop Grumman'ın ürettiği ve dünyanın en iyisi olarak kabul gören AN/APG-83 SABR’ın (Scalable Agile Beam Radar) en büyük rakibi.

 

Devamla; ASELSAN kendi geliştirdiği ve ürettiği SPEWS-II Elektronik Harp uygulama paketleri ile batılı rakiplerinin başını ağrıtmaya başladı. SPEWS-II’nin Türk hava Kuvvetlerinin elindeki F-16’lara entegrasyonu, Türkiye’nin elektronik harpte dışa bağımlılığını neredeyse sıfırlayacak düzeyde.

 

ROKETSAN ve TUBİTAK SAGE tarafından ortaklaşa geliştirilen SOM-J seyir füzesi, uzun menzilli hassas vuruş kabiliyetli olup F-16’ların silah yuvaları ve sistemi ile tam uyumlu üretildi. Buna ilaveten aynı ekip tarafından üretilen GÖKDOĞAN ve BOZDOĞAN havadan havaya füzeleri, ABD’nin ürettiği AIM-120 AMRAAM ve AIM-9X Sidewinder füzelerinin en dişli rakibi. Türkiye artık füze teknolojisinde neredeyse tam özerk hale geldi ve dışa bağımlılıktan, ambargolardan, kısıtlamalardan ve benzeri yaptırımlardan tamamen kurtuldu.

 

ABD’nin işine gelmediğinde Türkiye’ye silah ambargosu uygulaması, Türkiye’nin elindeki F-16’ları modernleştirme isteklerinde nazlanması, yıllarca sudan bahanelerle engeller çıkartması, Türkiye’yi “çok naz aşık usandırır” misali usandırdığı kesin. Türkiye, ABD’nin nazlarından ve yaptırımlarından kurtulmak için kullandığı Amerikan yapımı silahlardaki kilit sistemleri kendi ürettikleri ile değiştirmek amacı ile yıllar önce TUSAŞ, ASELSAN, ROKETSAN, TUBİTAK ve benzer teknoloji şirketlerini ayrı ayrı görevlendirerek bu sistemleri yerli alternatiflerle değiştirmek suretiyle kendi kendine yeterli olma yoluna girmiş. Şükür ki hedeflenen sonuçları da almayı başardı.

 

Bu gelişme, net bir şekilde Türkiye’nin ve Türk silahlı kuvvetlerinin yıllar içinde neredeyse her tür silah ve araçta kendi kendine yeterliliğini artırdığını ve yabancı tedarikçilere bağımlılığını iyice aşağılara çektiğini gözler önüne seriyor. Biz Türklerin çok kullandığı atasözünün tezahürü de diyebiliriz buna. Gerçekten kötü komşu ev sahibi yapıyor.

 

Prof. Dr. (İn. Müh), Doç. Dr. (UA İlş) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

 
Budapeşte Türk Büyükelçiliği Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Koordinatörü Mehmet Karakoyun, Macaristan'da İş Adamları ile Buluştu
 
Merkezi Macaristan'ın Başkenti Budapeşte'de yer alan Türk Macar İşadamları Derneği TÜMİŞAD Budapeşte Royal Grand CORINTHÍA Hotel Brasserie Atrium salonunda Budapeşte Büyükelçiliği Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Koordinatörü Mehmet Karakoyun ile sohbet toplantısı düzenledi.
 
Ev sahipliği yapan Türk Macar İş adamları Derneği Başkanı ve Macaristan Fahri Konsolosu Osman Şahbaz açılış ve selamlama konuşmasında,
Üç semavi dinin kavşak şahsiyetidir
 "Misafirler babası olarak adı geçen, son derece cömert, şerefli bir Peygamber ve misafirperverliği çok yüksek Hz. İbrahim, Museviler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar tarafından üç semavi dinin takipçileri olarak onun yüceliği noktasında birleşirler. Hz. İbrahim Yahudi değildi, Hıristiyan'da değildi. Ama O doğruyu söyleyen bir Hanif idi. Hanif tek tanrı inancına sahip ve Allah'a asla ortaklar koşmayan demektir''. dedi.
Akabinde sözü Budapeşte Büyükelçiliği Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Koordinatörü Mehmet Karakoyun'a bıraktı. Dernek üyeleri ve katılımcılar Mehmet Karakoyun'un,
'' Hz. İbrahim'in misafir ağırlaması " konulu sohbetini dinledi.
 
"Hz. İbrahim örneğinde bir müslümanın nasıl misafir ağırlaması gerektiğini ayrıntılı bir şekilde katılımcılara anlatan, Mehmet Karakoyun müslümanlar tarafından yaşadığımız çağda ibrahimi misafirperverliğin unutulup gittiğini, Allah'ın Kur'an'da övdüğü Hz. İbrahim'in misafirlerine yaşlılık döneminde dahi cömertliğinden ödün vermediğini ve buna karşılık ilerlemiş yaşına rağmen Allah'ın kendisine gönderdiği misafirler üzerinden onu doğacak olan ilim sahibi bir çocuk ile müjdelemiştir, dedi. Katılımcıların dikkatle dinlediği Mehmet Karakoyun sohbet sonrası kendisine sorulan soruları cevapladı. Çay ve Türk baklavasının ikram edildiği sohbet programı TÜMIŞAD başkanının T.C. Diyanet Din İşleri Macaristan Koordinatörü Karakoyun'a, sohbette hazır bulunan dernek üyelerine ve katılımcılara teşekkür etmesi ile son buldu.
 
Türk Macar İş adamları Derneği Başkanı Osman Şahbaz, Başkan Yardımcısı Emin Altaç, Yönetim Kurulu Üyeleri Mete Atuğ, Ali Mercan, Şeref Şavlı ve Ömer Korkmaz'ın katıldığı seminer sonunda Mehmet Karakoyun katılımcılara teşekkür etti.