Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

1980 yılında eğitim amacıyla Almanya’ya gelen Dr. Latif Çelik, hem Türk medyasının ayakta kalması hem de fark edilmeyen Türk-Alman kültürel ilişkilerine katkılar sağladı.
Türk medyasında 40 yıldır hizmet veren Dr. Çelik, aynı zamanda akademik kariyer yaparak iki milletin ortak tarihine önemli izler ve etkiler bıraktı.


Geçtiğimiz hafta Kübra Türk Yılmaz’ın sunduğu ... adlı programa konuk olan Dr. Latif Çelik, şu ifadeleri kullandı:
"Tarih, bir milletin dikiz aynasıdır. Sürekli değil ama zaman zaman o aynaya bakarak geçmişin etkilerini ve izlerini tekrar okuyarak günümüzde faydalanacak bilgiler toplayabilirsiniz. Ancak biz, çoğu zaman tarihimizle iki uç noktada ilişki kuruyoruz. Ya tarihi serüvenimizle övünüp geçmişte gezinerek yaşıyoruz ya da tarihle hiç ilgilenmeyerek ondan ders çıkarmayı ihmal ediyoruz. Esas olan, tarihi bilip günümüz olaylarına ve gelişmelerine nasıl etki ettiğini hesap edebilmektir. Uçlarda gezindiğimizde kaybeden biz oluyoruz." şeklinde konustu.


Dr. Çelik, Almanya coğrafyasında elde ettiği geçmiş dönemlere ait kültürel bilgileri özellikle bu ülkede yaşayan Türk gençlerine sunmayı amaçladığını belirtti. Ayrıca şu vurguyu yaptı:
"Türklerin Almanya’daki tarihi, Almanya adlı bu ülkenin siyasi tarihi kadar eski değildir. Ancak iki milletin Almanya ve Türkiye’deki karşılıklı kültürel izlerinin bilinmesi, Türk-Alman dostluğunun gelişmesine önemli katkılar sağlar." dedi.


Bilindiği üzere Dr. Latif Çelik, bir grup Alman tarihçi ile birlikte IKG - Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsünü kurmuş ve halen başkanlığını yürütmektedir.

 

 

 

BERLİN (AA) - Almanya’nın başkenti Berlin’de binlerce kişi Filistin’e destek gösterisine katıldı.

İsrail’in Gazze’ye saldırılarını protesto etmek ve İsrail ile Hamas arasında ateşkes anlaşması sağlanmasını kutlamak için binlerce kişi Kreuzberg semtindeki Oranien Meydan’ında toplandı.

Daha sonra yürüyüşe geçen Filistin destekçileri, İsrail aleyhine sloganlar atarak Hohensteufen Meydanı’na kadar yürüdü.

Gösteriyi "Zafer yürüyüşü" olarak niteleyen Filistin destekçileri üzerinde "Netanyahu’nun sonu", Ateşkes sadece bir başlangıç Alman hükümeti ve Berlin polisi mahkemeye çıkarın", "Almanya İsrail tarafından işgal edildi" ve "Filistin’e özgürlük" yazan döviz ve pankartlar taşıdı.

 

Birçok kişi ellerinde kırmızı güllerle yürürken bir grup da ateşkes anlaşmasının sağlanmasından dolayı yürüyüşün sona erdiği bölgede müzik eşliğinde dans etti.

Yürüyüş güzergahında İsrail yanlısı bir grup, İsrail bayraklarını açarak yürüyüşü provoke etmeye etmeye çalıştı.

Geniş güvenlik önlemleri alan polis ile göstericiler arasında zaman zaman arbede yaşandı ve birçok kişi gözaltına alındı.

BERLİN (AA) - ABD'nin seçilmiş başkanı Donald Trump’ın görevi devralacağı 20 Ocak tarihi yaklaşırken Alman basınında endişeler manşetlere yansıdı.

Tageszeitung (Taz) gazetesi birinci sayfadan “Amerikan Sapık, 2. bölüm” başlığını kullanarak “Korku devam ediyor: Donald Trump geri döndü ve zengin müttefikleriyle birlikte ABD'yi tamamen dönüştürmek istiyor.” ifadesine yer verdi.

Gazetenin iç sayfasında da Donald Trump’ın 20 Ocak'ta göreve başlayacağına işaret edilerek, ilk 24 saat içinde gerçekleştirmek istediklerine ilişkin çok sayıda açıklamada bulunduğu belirtildi.

Beyaz Saray’a taşınanların ilk gün çantasında bir dizi kararname bulunduğu aktarılan haberde, bunların siyasi ağırlık noktalarını tanımladığı, başkanın hareket kabiliyetini yansıttığı ve kongrede çok uzun müzakere gerektirmeden hemen yürürlüğe girdiği aktarıldı.

 

Haberde görevini devretmeye hazırlanan ABD Başkanı Joe Biden’in göreve geldiği gün 17 kararname imzaladığı hatırlatıldı.

Trump’ın Meksika sınırını hemen kapatmak istediği ve buradaki duvarın inşasını devam ettireceği ifade edilen haberde, yeni başkanın Ukrayna ve Rusya’yı masaya oturtmak ve Ukrayna savaşını hemen bitirmeyi savunduğu ancak bu konuda artık söz etmediği ve 6 aylık süreden konuştuğu belirtildi.

Haberde Trump’ın Paris İklim Anlaşması'ndan çekileceği konusunda şüphenin bulunmadığı ileri sürüldü.

ABD’de başkanlık görevini üstlenecek Trump’ın 6 Ocak 2021’de Kongreyi basanları yurtsever olarak tanımladığı ve onları affedeceği aktarılan haberde, Trump’ın eşcinsellerin orduya ve kadın sporlarına katılabilmelerine ilişkin düzenlemeyi yasadan çıkaracağı kaydedildi.

Süddeutsche Zeitung gazetesi de “Trump metodu” başlığını kullanarak “(Trump) Pazartesi günü ikinci kez başkan olacak. Dünyanın yarısı onun karşısında titriyor. Ancak birçokları için de muazzam bir çekiciliği var.” değerlendirmesinde bulunuldu.

 

Handeslblatt gazetesi de birinci sayfadan ABD’li milyarder Elon Musk’ı ve Donald Trump’ı birlikte golf oynarken resmederek “Beyaz Saray’da güç kimde?” başlığını kullandı.

Gazetenin iç sayfasında ise Trump ve Musk’ın bir dünya devrimini hayal ettiği belirterek, “ABD’yi çoktan hizaya getirdiler. Ardından Avrupa’yı uysal hale getirmek istiyorlar. Onları kim durdurabilir?” denildi.

Der Spiegel dergisinin kapağında da Trump’a yer verilerek “İmparator” başlığı kullanıldı.

İç sayfada “Dünya gücü Trump” başlığını seçen dergi “Eski Başkan her zamankinden daha güçlü ve kararlı bir şekilde Beyaz Saray'a dönüyor. Düşmanları Amerika’nın da inşa ettiği liberal demokrasi ve ülkesindeki demokrasi.” ifadesine yer verdi.

 

 

Bağcı, Moldova Tarım ve Gıda Endüstrisi Bakanı Ludmila Catlabuga ve Filistin Tarım Bakanı Rezq Salimia ile bir araya geldi
 

BERLİN (AA) - Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Ahmet Bağcı, Almanya'da düzenlenen 17. Berlin Tarım Bakanları Konferansı'na katıldı.

Bağcı, Küresel Gıda ve Tarım Forumu (GFFA) kapsamında gerçekleştirilen konferansta, Moldova Tarım ve Gıda Endüstrisi Bakanı Ludmila Catlabuga, Filistin Tarım Bakanı Rezq Salimia ile bir araya geldi.

Görüşmelerde, tarımda bilgi paylaşımı ve ticareti artırmaya yönelik işbirliği konuları ele alındı.

Bağcı, Türkiye ile tarım alanındaki mevcut ilişkiler ve işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla konferansa katılan diğer ülke ve uluslararası kuruluşların temsilcileriyle de ikili görüşmelerde bulundu.

Ahmet Bağcı, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Bölgesel Program Lideri Raimund Jehle ile de görüştü.

 

- Biyoekonomi

17. Berlin Tarım Bakanları Konferansı, bu sene "Sürdürülebilir Biyoekonomiyi Şekillendirmek" temasıyla gerçekleştirildi.

Konferansa 77 ülkeden tarım bakanları, bakan yardımcıları iş insanları, bilim ve sivil toplum kuruluşlardan temsilciler katıldı.

Konferans kapsamındaki oturumlarda, sürdürülebilir biyokütle üretimi, biyokütlenin sürdürülebilir kullanımı, ağırlaşan iklim kriziyle mücadele, inovasyonun artırılması ve sürdürülebilir bir biyoekonomi için adil çerçeve koşullarının sağlanması tartışıldı.

 

- Sonuç bildirgesi

Küresel Gıda ve Tarım Forumu'nun en önemli siyasi etkinliği 17. Berlin Tarım Bakanları Konferansı'nın ardından 34 maddelik sonuç bildirgesi de yayımlandı.

Dünyada gıda güvenliği ve beslenme üzerinde etkileri olan artan çatışmalardan büyük endişe duyulduğu belirtilen bildirgede, Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Haiti, Filistin, (özellikle Gazze) Yemen ve Lübnan gibi çatışma bölgelerindeki sivillerin güvenilir, sürekli, yeterli ve engelsiz bir şekilde gıdaya erişimine duyulan ihtiyaç" vurgulandı.

Bildirgede, sürdürülebilir bir biyoekonominin yenilenebilir kaynakları içeren ve gezegene saygılı sürdürülebilir tüketim ve üretim modellerine ulaşılmasına bir katkı olarak, sürdürülebilir, dirençli ve kapsayıcı bir döngüsel ekonomi ile birlikte dünya ekonomisini dönüştürmede kilit öneme sahip olduğunun altı çizildi.

 

Konferansın sonuç bildirgesinde, "Gıda ve gıda dışı uygulamalar için biyokütleye olan yüksek talebin, arazi veya su gibi doğal kaynakların kullanımı konusunda farklı son kullanıcılar arasında rekabet oluşturarak çıkar çatışmalarına yol açabileceğini kabul ediyoruz. Bu çatışmaları önlememiz ve arabuluculuk yapmamız gerekmektedir." ifadesi kullanıldı.

Bildirgede, yerel ve kırsal toplulukların sürdürülebilir biyoekonominin sağladığı fırsatlardan yararlandığı biyoekonomi ürünleri için sürdürülebilir, kapsayıcı, şeffaf ve güvenilir değer zincirleri çağrısında bulunuldu.

Tarım bakanlarının sürdürülebilir biyoekonomiyi ortaklaşa ilerletme konusunda mutabık kaldığının belirtildiği bildirgede, bakanların sürdürülebilir biyoekonominin küresel gıda güvenliğine katkısını güçlendirmeyi, biyoçeşitliliği korumayı ve iklim değişikliğini azaltmayı taahhüt ettiği aktarıldı.

 

Bakanların sürdürülebilir biyoekonominin küresel gıda güvenliğine katkısını güçlendirmeyi, biyoçeşitliliği korumayı ve iklim değişikliğini azaltmayı taahhüt ettiği de bildirgede yer aldı.

 

 

DÜSSELDORF (AA) - Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç, Avrupa'nın yanı sıra dünyanın çeşitli bölgelerinde İslamofobik yaklaşımlarda bir yükseliş görüldüğünü belirterek, herkesin kendi temel hak ve hürriyetleri çerçevesinde inancını yaşama hakkı olduğunu söyledi.

 

Kılıç, Türkiye'nin Düsseldorf Başkonsolosluğunda Türk sivil toplum kuruluşu ve dernek temsilcileriyle bir araya geldi.

Başdanışman Kılıç, buradaki konuşmasında, "Almanya'da yürürlüğe giren ve çifte vatandaşlığa hak tanıyan yasayla beraber önemli bir döneme girdik. Ümit ediyoruz ki Almanya'da artık 60 yılı aşkın süredir bulunan Alman toplumunun ve Almanya'nın bugünkü duruma gelmesinde temel unsurlardan olan ve Türkiye'den buraya göç eden, emeğini bu ülkeye vermiş olan Türk toplumunun daha rahat yaşayacağı bir sosyal ortam gelecekte ortaya çıksın." ifadesini kullandı.

İnsanların yaşadığı yerde kendi dini inancını istediği şekilde yaşaması ve korumasının önemine dikkati çeken Kılıç, "Bizim bu noktada ortaya koyduğumuz çalışmalar da tabii ki kültürümüzün, dilimizin, inancımızın en rahat şekilde yaşanmasıyla alakalı olan hürriyetin korunması, en önemli konuların başında geliyor." dedi.

 

Avrupa'da ve dünyanın çeşitli yerlerinde İslamofobik yaklaşımlarda bir yükseliş görüldüğünü kaydeden Kılıç, şöyle konuştu:

"Bu hepimizi üzmekle beraber buna karşı olan mücadelemizi de kararlı bir şekilde ortaya koymamız gerekiyor. Çünkü insanların inancı gereği herhangi bir şekilde ayrıma uğramaları, yabancı düşmanlığına uğramaları bizim insani değerlerimizi de İslami değerlerimizi de aykırıdır. Herkesin kendi temel hak ve hürriyetleri çerçevesinde inancını yaşama hakkı vardır diye düşünüyoruz ve bu noktada da tüm muhataplarımızda bunun istişaresi içerisindeyiz."

 

BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İsrail ile Hamas arasında varılan ateşkese ilişkin, Gazze'de sivil halkın çok büyük acılar çektiğini ve onların kaderinin kendilerini de ilgilendirdiğini belirtti.

Scholz, X'ten yaptığı açıklamada, "Nihayet silahlar sustu. İsrailli rehineler nihayet serbest bırakıldı. Ancak şimdi Gazze'ye daha fazla insani yardımın hızla ulaşması gerekiyor. Sivil halk çok büyük acılar çekti. Onların kaderi bizi de ilgilendiriyor." ifadelerini kullandı.

İki devletli çözüm çağrısını yineleyen Scholz, yakalanan ivmenin Filistin devletinin, İsrail devletiyle barış içinde bir arada var olabilmesini sağlamak için kullanılması gerektiğini kaydetti.

Bugünün sevinçli bir gün olduğunu vurgulayan Scholz, "Hamas rehineleri ailelerine kavuştu. Bu ilk adımı diğerleri takip etmelidir." değerlendirmesinde bulundu.

Hamburg’daki mevcut hükümetin ortağı SPD tarafından yapılan şehir ekonomisi ve gelişimi üzerine yapılan açıklamalar, Hamburg Eyalet Parlamentosu Bağımsız milletvekilleri Mehmet Yıldız ve Martin Dolzer tarafından sert bir şekilde eleştirildi. Hamburg Parlamentosu'nun son oturumunda SPD, Hamburg’un güçlü bir ekonomiye sahip olduğunu ve şehrin kalkınmasının iyi yönde ilerlediğini savundu. Ancak bu açıklama, bağımsız milletvekilleri Martin Dolzer ve Mehmet Yıldız tarafından tepkiyle karşılandı.

 

Mehmet Yıldız: "SPD ve Yeşiller, Halkın Değil, Şirketlerin Çıkarlarını Savunuyor"

Hamburg Eyalet Milletvekili Mehmet Yıldız, Hamburg’daki SPD-Yeşiller hükümetinin uyguladığı politikaların halk için değil, büyük şirketlerin çıkarlarına hizmet ettiğinin altını çizdi. Hamburg’da yaşayan vatandaşların büyük bir kısmının ekonomik sorunlar yaşadığını belirten Yıldız, "Ay sonunda ne yiyeceğini bilmeyen, kirasını ödeyemeyen Hamburglular her geçen gün daha da zorlanıyor. Kamu hizmetleri, sağlık, eğitim gibi önemli alanlarda yapılan özelleştirmelerle sosyal devlete darbe vuruldu" dedi.

 

Dolzer: "SPD Gerçeklik Kaybı Yaşıyor"

Martin Dolzer, SPD’nin açıklamalarını "yüksek derecede bir gerçeklik kaybı" olarak nitelendirerek, Hamburg’daki pek çok insanın zor yaşam koşullarında yaşadığını savundu. Dolzer, şöyle dedi:
"Bu açıklamalar, Almanya ekonomisinin şu an yaşadığı derin krizden sorumlu olan, savaş politikaları, militarizasyon ve verimsiz yaptırımlar gibi faktörlerin etkisi altında kalan kişilere aittir. Hamburg, ekonomik olarak güçlüymüş gibi gösterilmeye çalışılıyor, ancak bu iddialar gerçeklikle örtüşmüyor."

 

Limanın Satışı Hatası

Hamburg ekonomisinin kalbi olan limanın özel sektöre satılmasını eleştiren Dolzer, limanın kullanım hakkının İsviçreli MSC adlı şirkete devredilmesinin ardından işten çıkarmaların artacağını ve limanın işlevselliğinin kademeli olarak azalacağını belirtti. Dolzer, bu satışın Hamburg ekonomisi üzerinde uzun vadede olumsuz etkiler yaratacağını söyledi.

 

Sosyal Adalet İçin Özelleştirmeler Geri Alınmalıdır

Hamburg’daki kamu hizmetlerinin yeniden kamu kontrolüne alınması gerektiğini savunan Yıldız ve Dolzer, özellikle hastaneler, okullar, konutlar ve enerji hizmetlerinin devlet tarafından yönetilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca limanın özel yatırımcılara satılmasının durdurulmasını gerektiğini belirttiler.

Yıldız ve Dolzer şöyle konuştu:
"Hamburg’daki tüm kaynaklar, şehirdeki tüm insanlara hizmet etmelidir. Şirketlere ya da spekülatörlere değil. Özel yatırımcılarla yapılan iş birlikleri hemen sonlandırılmalıdır. Biz, tasarruf edilen parayı sosyal projelere, Hamburg’daki herkesin onurlu bir yaşam sürebilmesi için kullanmak istiyoruz."

 

Die Wahl – WFG Hareketi, Seçmenlere Alternatif Sunuyor

Dolzer ve Yıldız, aynı zamanda Die Wahl für Frieden und soziale Gerechtigkeit (Barış ve Sosyal Adalet İçin Seçim Hareketi - Die Wahl – WFG) adlı siyasi hareketin listelerinden Hamburg Eyalet Parlamentosu seçimlerinde yarışacaklar. Hareket, kamu hizmetlerinin tekrar kamunun elinde toplanması gerektiğini savunuyor. Bu doğrultuda, sağlık hizmetleri, toplu taşıma ve konut gibi hizmetlerin özel sektörden alınıp devlet kontrolüne geçirilmesi gerektiği vurgulanıyor.

“Hamburg, tüm Hamburglulara aittir. Konu, sadece büyük şirketlerin çıkarlarıyla ilgili değil. Bu şehirde yaşayan herkesin eşit fırsatlara sahip olmasını istiyoruz. Bu sebeple, özel yatırımcılarla yapılan tüm anlaşmalar sonlandırılmalıdır.”

Seçim öncesinde, Die Wahl – WFG hareketi, sosyal adalet ve kamu hizmetlerinin ön planda olduğu bir seçim stratejisiyle Hamburg’daki halkın ilgisini çekmeyi hedefliyor.

 

 

Lyon Givors Türk Toplumu Samet’e ağladı.

 
Fransanın Lyon şehri Givors kasabasında ikamet eden Türk Toplumunu Yasa Boğan Cinayet: Samet Bozkurt Hayatını Kaybeti
 
Fransa’nın Lyon şehrine bağlı Givors kentinde, aslen Yozgat’ın Saraykent ilçesine bağlı Başpınar köyünden olan 1985 doğumlu Samet Bozkurt, 14 Ocak 2025 tarihinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybettiği bildirildi.
 
Samet Bozkurt, döner lokantası önünde çıkan bir arbede sırasında göğsünden ağır yaralandı. Olay yerinde kritik durumda olan Bozkurt, yakınları tarafından Givors Hastanesi’ne kaldırıldı ancak yapılan tüm müdahalelere rağmen gece saatlerinde hayatını yitirdiğini öğrendik.
 
Yerel kaynaklardan edinilen bilgiye göre, 24 yaşındaki saldırgan ile Samet Bozkurt arasında yaklaşık dört yıl öncesine dayanan bir husumet bulunuyordu. 14 Ocak Salı akşamı Jean Ligonnet Caddesi’nde karşılaşan iki taraf arasında yeniden bir tartışma çıktı. Tartışmanın büyümesiyle saldırgan, olay yerine silahla dönerek Bozkurt’a ateş açtı. Göğsünden yaralanan Bozkurt, aldığı yaraların etkisiyle hayatını kaybetti.
 
 
Saldırgan Polis Gözetiminde
 
Olayın ardından saldırgan kısa bir süre içinde karakola giderek teslim oldu ve cinayeti işlediğini itiraf etti. Şu anda polis gözetiminde tutulan zanlı, mahkemeye çıkarılmayı bekliyor.
 
Türk Toplumunda Derin Üzüntü
Samet Bozkurt’un vefatı, Lyon ve çevresindeki Türk toplumunda büyük bir üzüntü yarattı. Lyon Türk Kültür Derneği, Bozkurt ailesine başsağlığı dileklerini ileterek vatandaşları itidalli olmaya ve sağduyulu davranmaya davet etti.
 
Merhum Samet Bozkurt’a Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine sabırlar ve başsağlığı diliyorum.
 
 
Herkesi sağduyuya davet ediyoruz.
 
Fransa’daki Türk toplumu, bu tür üzücü olayların tekrarlanmaması adına gençleri sağduyulu olmaya ve aralarındaki sorunları barışçıl yollarla çözmeye çağırıyor.
 
 
Samet Seni Unutmayacağız 
 
Givors ve çevresi Türk Derneği yayınladığı sosyal medya Paylaşımı, 
Samet kardeşimizin anısına bugün, toplumumuzu derinden sarsan bu menfur eylemi kınamak üzere 1.200'den fazla katılımcının hazır bulunduğu sessiz bir yürüyüş düzenlenmiştir. Değerli ve saygın bir insan olan Samet kardeşimizin öldürülmesi hepimizi etkileyen anlaşılmaz bir trajedidir.
Türkiye'nin Lyon Konsolosuna, Givors ve Grigny sur Rhône Belediye Başkanlarına, dernek temsilcilerine ve Samet'in tüm dostlarına teşekkür ederiz. Herkese teşekkür ederiz.
Samet, seni asla unutmayacağız.... 
 
 
Cenaze namazı:
 
Kardeşimiz Samet Bozkurt'un Cenaze Namazı Salı 21 Ocak 2025'te Öğlen namazına müteakiben Givors Camiisinde Kılınacaktır.
Perşembe günüde memleketi Yozgat Saraykent İlçemiz e Bağlı Başpınar köyünde defnedilecek.
Doğan Tufan 
Fotoğraflar:İrfan Binekci
Haber kaynak: Givors Türk Derneği
 
 
 
 
 

Demokrat parti Delaware eyaletinin senatör adayı olarak 1972 yılında seçimlere giren Joe Biden, Yunan Lobisi ve diasporası ile Ermeni lobisi ve diasporasının yoğun desteği ile ABD Senatosuna Delaware eyaletinin senatörü olarak seçilmişti. Politik yaşamı boyunca her seçimde Ermeni ve Yunan lobisi kendisine bu desteği verdi.

Bu destekleri asla unutmayan Biden, bir konuşmasında benim adım ve soyadım “Yorgo Bidenopolis” içerikli bir espri bile yapmıştı.

 

ABD’nin “Topal Ördeği” Joe Biden, -bu deyim, Amerikan halkının, seçim kaybeden Başkanı için geçiş döneminde kullandığı tanımlamadır- giderayak diyet ödemeye soyunmuş olmalı ki, Kıbrıs'ın savunma teçhizatı ve programlarının uluslararası satışına erişimine izin verme kararını, Güney Kıbrıs'ın ABD'nin üç savunma programına dâhil edilmesi kararını ve Güney Kıbrıs ile ABD arasındaki stratejik işbirliği anlaşmaları kararlarını imzalayarak yürürlüğe koymuş.

 

Kıbrıs Rum lideri Hristodulidis ve çevresindekiler bu karara öyle sevinmişler, öyle havaya girmişler ki, Kıbrıslı Rum lider “Kıbrıs askeri bir süper güçtür! Gerçekçi olalım lütfen!" içerikli evlere şenlik bir açıklama yapmış.

 

Yunanların ve Rumların bayağı megaloman olduğu bilinir. Ne zaman kendilerine gaz verilse tüm dünyayı fethedecekleri zannına kapılırlar. Lakin bu megalomani idrak kabiliyetlerini yok ettiğinden çok hüsrana uğramışlardır.15 Mayıs 1919’da boylarına poslarına bakmadan Avrupalı devletlerin ve ABD’nin gazına gelip, Anadolu’nun Batı yarısını Yunanistan’a katmak için İzmir’e çıkmaları ve 15 Temmuz 1974 günü Kıbrıs’ta darbe yapıp 1960 Kıbrıs Cumhuriyetini lağvetmeleri ve “Kıbrıs Helen Cumhuriyeti”ini ilan ederek, Kıbrıs adasını Yunanistan’a ilhak etmeleri, bu megalomanik duygularına güzel bir örnektir. Her ikisinin sonunda da Türklere yenilmeleri, Rum ve Yunanların başlarına büyük bir felaketler getirmiştir.

 

Arada aklıselim olanlar da olmuyor değil. Bunu bilen ve Türkiye’yi karşılarına almak istemeyen Kıbrıs Rumları, ABD’nin Güney Kıbrıs’a yerleşmesinden ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile özellikle silahlarla ilgili anlaşmalar yapmasından bayağı ürkmüş durumdalar. Bazı Kıbrıs Rum Siyasi Partiler ve Sivil Toplum Örgütleri bu anlaşmalara karşılar ve ağız birliği etmişçesine “ABD, ağzımıza bir kaşık bal çaldı, bizi esir aldı, bakalım nerede nasıl kullanacak bizi” yaygarasını koparmaya başladılar. 

 

Ama belli ki bölgede yürürlüğe konmuş yeni bir strateji ve hedef var.

 

Bu arada ABD Yönetimi Türkiye’nin hoşuna gidecek adımlar da atmaya başladı.  

20 Ocak Pazartesi günü görevini seçimleri kazanan Cumhuriyetçi aday Donald Trump’a devredecek olan ABD Başkanı Joe Biden, 2019 yılında Türkiye’nin terörle mücadele uygulamasında gerçekleştirdiği “Barış Pınarı Harekâtı”ı sonrasında Türkiye'ye yaptırım öngören başkanlık kararnamesini revize etti ve kararname metni içinde yer alan “Türkiye” ifadelerini çıkarttırdı. Türkiye anılan yaptırımın dışında kaldı.

Bununla da kalmadı, ABD Başkanı Biden’ın Dışişleri Bakanı Blinken, son basın toplantısında İsrail-Hamas ateşkes anlaşmasının detaylarını anlattı ve “Hamas masaya oturmayacağını açıkladığında Başkan Erdoğan'dan Hamas’ı geri getirmesi için etkisini kullanmasını istedik. O da bunu başardı” diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Türkiye’ye övgüler yağdırdı.

 

Belli ki perdelerin arkasında ABD ile Türkiye arasında Orta Doğu’nun ve Doğu Akdeniz’in geleceği ile ilgili görüşmeler sürüyor ve ABD artık bölgenin en güçlü ülkesi durumuna yükselen Türkiye’ye istediklerini kabul ettiremiyor.  

 

Kıbrıs konusunu masaya koymuş ve Türkiye’yi bölgesel işbirliğine ikna edebilmek için Kıbrıs Rum tarafının iplerini eline almış, ve her istediklerini yaptırır hale getirmiş. Aklı başında olan Rumlar boşuna “ABD bizi esir aldı” demiyorlar… 

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

Demokrat parti Delaware eyaletinin senatör adayı olarak 1972 yılında seçimlere giren Joe Biden, Yunan Lobisi ve diasporası ile Ermeni lobisi ve diasporasının yoğun desteği ile ABD Senatosuna Delaware eyaletinin senatörü olarak seçilmişti. Politik yaşamı boyunca her seçimde Ermeni ve Yunan lobisi kendisine bu desteği verdi.

Bu destekleri asla unutmayan Biden, bir konuşmasında benim adım ve soyadım “Yorgo Bidenopolis” içerikli bir espri bile yapmıştı.

 

ABD’nin “Topal Ördeği” Joe Biden, -bu deyim, Amerikan halkının, seçim kaybeden Başkanı için geçiş döneminde kullandığı tanımlamadır- giderayak diyet ödemeye soyunmuş olmalı ki, Kıbrıs'ın savunma teçhizatı ve programlarının uluslararası satışına erişimine izin verme kararını, Güney Kıbrıs'ın ABD'nin üç savunma programına dâhil edilmesi kararını ve Güney Kıbrıs ile ABD arasındaki stratejik işbirliği anlaşmaları kararlarını imzalayarak yürürlüğe koymuş.

 

Kıbrıs Rum lideri Hristodulidis ve çevresindekiler bu karara öyle sevinmişler, öyle havaya girmişler ki, Kıbrıslı Rum lider “Kıbrıs askeri bir süper güçtür! Gerçekçi olalım lütfen!" içerikli evlere şenlik bir açıklama yapmış.

 

Yunanların ve Rumların bayağı megaloman olduğu bilinir. Ne zaman kendilerine gaz verilse tüm dünyayı fethedecekleri zannına kapılırlar. Lakin bu megalomani idrak kabiliyetlerini yok ettiğinden çok hüsrana uğramışlardır.15 Mayıs 1919’da boylarına poslarına bakmadan Avrupalı devletlerin ve ABD’nin gazına gelip, Anadolu’nun Batı yarısını Yunanistan’a katmak için İzmir’e çıkmaları ve 15 Temmuz 1974 günü Kıbrıs’ta darbe yapıp 1960 Kıbrıs Cumhuriyetini lağvetmeleri ve “Kıbrıs Helen Cumhuriyeti”ini ilan ederek, Kıbrıs adasını Yunanistan’a ilhak etmeleri, bu megalomanik duygularına güzel bir örnektir. Her ikisinin sonunda da Türklere yenilmeleri, Rum ve Yunanların başlarına büyük bir felaketler getirmiştir.

 

Arada aklıselim olanlar da olmuyor değil. Bunu bilen ve Türkiye’yi karşılarına almak istemeyen Kıbrıs Rumları, ABD’nin Güney Kıbrıs’a yerleşmesinden ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile özellikle silahlarla ilgili anlaşmalar yapmasından bayağı ürkmüş durumdalar. Bazı Kıbrıs Rum Siyasi Partiler ve Sivil Toplum Örgütleri bu anlaşmalara karşılar ve ağız birliği etmişçesine “ABD, ağzımıza bir kaşık bal çaldı, bizi esir aldı, bakalım nerede nasıl kullanacak bizi” yaygarasını koparmaya başladılar. 

 

Ama belli ki bölgede yürürlüğe konmuş yeni bir strateji ve hedef var.

 

Bu arada ABD Yönetimi Türkiye’nin hoşuna gidecek adımlar da atmaya başladı.  

20 Ocak Pazartesi günü görevini seçimleri kazanan Cumhuriyetçi aday Donald Trump’a devredecek olan ABD Başkanı Joe Biden, 2019 yılında Türkiye’nin terörle mücadele uygulamasında gerçekleştirdiği “Barış Pınarı Harekâtı”ı sonrasında Türkiye'ye yaptırım öngören başkanlık kararnamesini revize etti ve kararname metni içinde yer alan “Türkiye” ifadelerini çıkarttırdı. Türkiye anılan yaptırımın dışında kaldı.

Bununla da kalmadı, ABD Başkanı Biden’ın Dışişleri Bakanı Blinken, son basın toplantısında İsrail-Hamas ateşkes anlaşmasının detaylarını anlattı ve “Hamas masaya oturmayacağını açıkladığında Başkan Erdoğan'dan Hamas’ı geri getirmesi için etkisini kullanmasını istedik. O da bunu başardı” diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Türkiye’ye övgüler yağdırdı.

 

Belli ki perdelerin arkasında ABD ile Türkiye arasında Orta Doğu’nun ve Doğu Akdeniz’in geleceği ile ilgili görüşmeler sürüyor ve ABD artık bölgenin en güçlü ülkesi durumuna yükselen Türkiye’ye istediklerini kabul ettiremiyor.  

 

Kıbrıs konusunu masaya koymuş ve Türkiye’yi bölgesel işbirliğine ikna edebilmek için Kıbrıs Rum tarafının iplerini eline almış, ve her istediklerini yaptırır hale getirmiş. Aklı başında olan Rumlar boşuna “ABD bizi esir aldı” demiyorlar… 

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili