Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
BERLİN (AA) - Avrupa Merkez Bankasının (ECB) Profesyonel Tahminciler Anketi katılımcıları, Avro Bölgesi enflasyonunun ancak 2025’te ECB'nin yüzde 2'lik hedefine yaklaşacağını öngördü.
ECB, Profesyonel Tahminciler Anketi 2023 son çeyrek sonuçlarını açıkladı. Buna göre, Avro Bölgesi'nde yıllık harmonize enflasyon beklentisi 2023, 2024 ve 2025 yılları için sırasıyla yüzde 5,6, yüzde 2,7 ve yüzde 2,1 oldu.
Üçüncü çeyrek anket sonuçlarıyla karşılaştırıldığında, son çeyrekte enflasyon tahmininde bu yıl için 0,1 puan yükseliş görülürken gelecek için değişiklik olmadı. 2025 için ise 0,1 puan düşüş oldu. Ankette ortalama uzun vadeli enflasyon tahminleri (5 yıllık) yüzde 2,1 olarak değişmedi.
Ankete katılanların, Avro Bölgesi için gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) büyüme tahminleri 2023, 2024 ve 2025 yılları için sırasıyla yüzde 0,5 yüzde 0,9 ve yüzde 1,5 oldu. Bu çeyrekte, geçen çeyreğe göre 2023 büyüme tahmininde 0,1 puan, gelecek yılın tahmininde de 0,2 puanlık aşağı yönlü değişim görüldü. 2025 için ise büyüme beklentileri sabit kaldı. Ortalama uzun vadeli GSYH büyüme tahmini ise değişmeyerek yüzde 1,3’te kaldı.
Ortalama işsizlik oranı tahminleri 2023, 2024 ve 2025 yılları için 0,1 puan aşağı yönlü revize edilerek sırasıyla yüzde 6,5, 6,7 ve yüzde 6,6 oldu. Uzun vadeli işsizlik tahmini ise yüzde 6,5 oldu.
ECB'nin Profesyonel Tahminciler Anketi 29 Eylül-5 Ekim tarihlerinde yapıldı ve araştırmaya 63 profesyonel katıldı.
Zum Vorsitzenden des Umweltausschusses des Bayerischen Städtetages
wurde der Würzburger Bürgermeister Martin Heilig gewählt. „Ich freue
mich über das Vertrauen der Kolleginnen und Kollegen im Bayerischen
Städtetag und auf diese neue Aufgabe“, so Heilig. Der Umweltausschuss
beschäftigt sich mit allen Themen rund um Umwelt- und Klimaschutz. „Es
ist eine verantwortungsvolle, aber auch spannende Aufgabe, die
bayerischen Kommunen im Städtetag im Bereich des Klimaschutzes und der
Umweltpolitik zu unterstützen und zu begleiten“, so der 48-jährige
Heilig, der mit dem Vorsitz die Nachfolge von Rainer Erben aus Augsburg
antritt.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Münih Dini Danışma Kurulu Başkanlığı ve Güney Bavyera Eyalet Birliği koordinesinde cami derneklerinde görev yapmaya hak kazanan fahri öğreticilere "Yeterlilik Belgeleri" düzenlenen törenle takdim edildi.
Münih DİTİB Miraç Camii Konferans Salonu’nda düzenlenen programa; Münih Dini Danışma Kurulu Başkanı Ahmet Tanış, Güney Bavyera Eyalet Birliği Başkanı Recep Bal’ın yanı sıra dernek başkan ve yöneticileri, din görevlileri ile derneklerde görev yapan fahri öğreticiler katıldı.
Yoğun katılımın olduğu törende Münih DİTİB Dini Danışma Kurulu tarafından yapılan sınavda başarılı olan 180 fahri öğreticiye yeterlilik belgesi verildi.
Cami dernekleri, toplumun önemli bir parçasıdır
Program ev sahibi Münih DİTİB Miraç Camii dernek başkanı Ayhan Gök’ün selamlama konuşmasının ardından, Güney Bavyera Eyalet Birliği Başkanı Recep Bal, cami derneklerinde sunulan eğitim faaliyetlerinin önemine değindi. Bal, “Cami dernekleri, toplumun önemli bir parçasıdır ve sadece ibadet mekanları olarak değil, aynı zamanda eğitim ve toplumsal gelişim merkezleri olarak da büyük bir rol oynamaktadır. Cami derneklerinin bu önemli işlevini desteklemeye devam etmek, toplumumuzun daha iyi bir geleceğe doğru ilerlemesine katkı sağlayacaktır” dedi.
İslam medeniyeti cami merkezli medeniyettir
İslam medeniyetinin cami merkezli bir medeniyet olduğuna vurgu yapan Münih Dini Danışma Kurulu Başkanı Ahmet Tanış da, “Camiler, İslam medeniyetinin ruhunu ve temel taşlarını oluşturan en önemli yapılardır. İslam medeniyeti, sadece dini ibadetlerin yapıldığı mekân olarak değil, aynı zamanda toplumun bilgi, eğitim, kültür ve sosyal yaşamın merkezi olarak işlev gören camilerin inşa edilmesi ve sürdürülmesiyle büyümüş ve gelişmiştir” dedi.
Camiler, ilim ve bilim merkezleri olarak hizmet verir
Cami merkezli İslam medeniyetinin, eğitim faaliyetleri ile öne çıktığına dikkat çeken Tanış, “Camiler, ilim ve bilim merkezleri olarak hizmet verir, kütüphaneler ve okuma salonları barındırır. Bu alanlar, düşünce, fikir ve bilgi üretiminin yanı sıra, öğrencilerin yetiştiği yerlerdir. Bu sebeple eğitim ve öğretimin ancak nitelikli öğreticiler tarafından verilmesi gerekmektedir. Bu vesilesiyle gayretleri sebebiyle başta eğitimciler olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Program sonunda fahri öğreticilik yapmaya hak kazanan 180 kursiyere yeterlilik belgesi verildi.
Değerli arkadaşlar, sevgili vatandaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. kuruluş yıl dönümü hepimiz için büyük bir anlam ve çok önemli bir değer taşıyor. Bu tarih, Türk milletinin tarihi ve kültürel mirasını daha da derinlemesine anlamamız ve Cumhuriyet'in önemini vurgulamamız için bir fırsat sunuyor. 29 Ekim 1923, Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin zaferle sonuçlanmasının ardından, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu tarihtir. Bu önemli dönüm noktası, Türkiye'nin modern bir devlet olarak yolculuğunun başlangıcıdır. Bu tarihte emperyalistler Türkiye’den ayrılacaklarını kabul ederek sadece ateşkes rica ederek ayrılma hazırlığına başlamışlardır.
Türkiye’yi işgal ederek kendi sınırları içerisine katmak isteyenler yanıldıklarını anlayarak Türkiye’den ayrılmaya bile zaman bulamayarak rezil bir şekilde kaçmaya başlamışlardır. Afyon’dan İzmir’e kadar kaçan işgal güçleri kendileri için sonun geldiğini anlayıp denize atlayacak kadar da korkak olduklarınıgöstermişlerdir. Türk vatanının sahipleri ve bu coğrafyanın evlatları hiç bir zaman bir düşman istilasına imkan vermeyeceklerini bütün dünyaya göstermiılerdir.
Şekillenen coğrafyada yesyeni bir Türk devleti modern bir Cumhuriyet olarak ortaya çıkarken, ulus devlet modeli ile kendi varlığını dünyaya kabul ettirmiştir. Hayalci olmayan reel politikalar ile Türk vatanında Türk milletinin menfaatinin dışında hiç bir emeli olmadığını “Yurtta sulh, Cihanda sulh” ilkesi ile uluslararası dengelere de kendisinin varlığını kabul ettirmiştir. Yıllarca süren savaşlarda uzak coğrafyalarda hayatlarını kaybeden aziz şehitlerini hiç bir zaman unutmayan Türk milleti, vatanın birliği ve milletinin selametine kendini adamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal Atatürk, sadece bir ülkenin yöneticisi değil, aynı zamanda büyük bir vizyonerdi. Atatürk, Türkiye'yi çağdaş, laik ve demokratik bir devlet olarak inşa etmeye kararlıydı. Bu amaçla bir dizi devrim gerçekleştirdi. Alfabe değişikliği, laiklik ilkesinin benimsenmesi, kadın haklarına verilen değer, eğitimdeki büyük gelişmeler ve ekonomik reformlar, Türkiye'yi daha adil bir toplum haline getirmek için atılan adımlardı.
Türkiye, Cumhuriyet'in ilanından bu yana büyük bir değişim ve dönüşüm yaşadı. Ancak bu süreçte karşılaşılan zorluklar da göz ardı edilemez. İkinci Dünya Savaşı, soğuk savaş dönemi ve son zamanlardaki ekonomik dalgalanmalar gibi ulusal ve uluslararası zorluklara rağmen, Türkiye Cumhuriyeti ayakta kalmayı ve gelişmeyi başardı. Demokrasi, özgürlük ve insan hakları gibi temel değerlere olan bağlılık, Türkiye'nin temel taşlarından biri haline geldi.
Bugün, Türkiye'nin 100. kuruluş yıl dönümü, hem geçmişi anma hem de geleceğe dönük bir vizyon oluşturma fırsatı sunuyor. Bu özel gün, Türk milletinin birlik ve beraberlik içinde daha aydınlık bir yarın inşa etme taahhüdünü yansıtmalıdır. Ülkenin içinde bulunduğu zorluklara rağmen, Türkiye, bu dönüm noktasında birlik ve dayanışma içinde olmalıdır.
100. kuruluş yıl dönümü, Türkiye'nin geçmişte elde ettiği başarıları kutlamak ve gelecekteki hedeflere odaklanmak için bir fırsattır. Eğitim, ekonomi, kültür ve bilim gibi alanlarda daha fazla ilerleme kaydetmek için çalışmalıyız. Aynı zamanda, hoşgörü, çoğulculuk ve demokrasi gibi temel değerlere bağlı kalarak Türkiye'nin ulusal birliği ve refahı için birlikte çalışmalıyız. Gençlerimizin yurt dışına gitmesini önleyip, yetişmiş değerli uzmanlarımızı başka ülkelere üç kuruş maaş uğruna hediye etmemenin yollarını bulmalıyız. Bizim gençlerimiz de öncelikle kendi ülkesine ve milletine hizmeti önemseyip, geleceğini ülkemizde aramalıdır.
Türkiye'nin 100. kuruluş yıl dönümü, Cumhuriyet'in değerlerini daha da yücelterek ve bu mirası gelecek nesillere aktarıp kalbinin bir köşesinde bundan mutluluk duyarak kutlanmalıdır. Türk milleti, bu önemli tarihi anma vesilesiyle geçmişi hatırlamalı ve geleceğe umutla bakmalıdır. Türkiye'nin 100 yıllık Cumhuriyet serüveni, ülkenin gücünü ve dayanıklılığını göstermektedir. Türkiye, 100. kuruluş yıl dönümünde, daha aydınlık bir yarın için bir araya gelmelidir. Hepimiz ve hep beraber aydınlık geleceğe yürüyerek dünya barışına teminat olan bir milletin evlatları olmaktan mutluluk duymalıyız.
Laut Herrmann sind die Pflege unseres sportlichen Erbes und die besondere Begeisterung von Menschen, die zu jeder Zeit bereit sind, sich unentgeltlich für ihre Mitmenschen einzusetzen, ein überaus kostbares Geschenk für unser Land. „Unsere Sportvereine sind dabei nicht nur im wahrsten Sinne des Wortes Stätten der Bewegung, sondern auch Orte der Begegnung und der Gemeinschaft, der Integration und Inklusion“, so der Sportminister.
Der Freistaat fördert den organisierten Sport auch deshalb finanziell nach Kräften. „In diesem Jahr steht für den Breiten- und den Nachwuchsleistungssport in Bayern insgesamt die bisherige Rekordsumme von insgesamt 146,3 Millionen Euro zur Verfügung.“ Davon entfallen allein rund 51,4 Millionen Euro auf Hilfsleistungen in der Energiekrise.
Neben der erneuten Verdoppelung der Vereinspauschale mit über 20 Millionen Euro wird Vereinen mit Energiekostensteigerungen ein allgemeiner Energiepreiszuschuss in Höhe von 80 Prozent einer einfachen Vereinspauschale gewährt. Hierfür wurden bis zu 18 Millionen Euro bereitgestellt. Darüber hinaus werden Vereine mit besonders energieintensiven Sportstätten, wie beispielsweise Eissportflächen und Schwimmbäder, zusätzlich gezielt mit einem Volumen von bis zu sieben Millionen Euro unterstützt.
Als Vorsitzender der Sportministerkonferenz hat sich Herrmann dafür eingesetzt, freiwilliges Engagement im Sport steuerlich besser zu stellen. „Konkret fordern wir von der Bundesregierung und der Finanzministerkonferenz, den Übungsleiterfreibetrag von derzeit jährlich 3.000 Euro auf rund 3.500 Euro zu erhöhen. Die Ehrenamtspauschale soll ebenso von derzeit 840 Euro auf rund 1.000 Euro pro Jahr erhöht werden“, erklärte Herrmann.
Ziel müsse sein, die Rahmenbedingungen für die Ausübung eines Ehrenamtes attraktiv zu gestalten, damit die Vereine durch das Engagement von vielen Freiwilligen gestärkt werden. „Dazu gehört auch, Dienstleistungen von Sportvereinen möglichst von der Umsatzbesteuerung zu befreien – wie zum Beispiel die Überlassung von vereinseigenen Sportanlagen und Sportgeräten.“
Die Sportplakette des Bundespräsidenten wurde ausgehändigt an:
BRÜKSEL (AA) - Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, "Son 21 yılda ülkemizde 194 milyar dolarlık ulaştırma altyapısı yatırımı yaptık. Bundan sonra da 2053'e kadar yaklaşık 168 milyar dolarlık bir yatırım yapmayı planlıyoruz." dedi.
Uraloğlu, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in ev sahipliğinde Brüksel'de düzenlenen Küresel Geçit Forumu'nun Ulaşım Koridorları Paneli'nde konuştu.
"Türkiye'nin gerçekten stratejik bir konumu var." diyen Uraloğlu, Türkiye'nin hava yolu, kara yolu, deniz yolu, demir yolu gibi bütün ulaşım alanlarında faaliyet gösteren önemli bir ülke konumunda olduğunu vurguladı.
Uraloğlu, Türkiye'den sadece 4 saatlik uçuşla 67 ülkeye seyahat edilebildiğine dikkati çekti.
Türkiye'nin 2053 vizyonu çalışmaları yaptığını da anımsatan Uraloğlu, "Son 21 yılda ülkemizde 194 milyar dolarlık ulaştırma altyapısı yatırımı yaptık. Bundan sonra da 2053'e kadar yaklaşık 168 milyar dolarlık bir yatırım yapmayı planlıyoruz." ifadesini kullandı.
Uraloğlu, son dönemde özellikle net sıfır emisyon yaklaşımı nedeniyle demir yollarının çok daha kıymetli bir hal aldığına dikkati çekerek, Türkiye'nin de bu alana odaklandığını anlattı.
Özellikle Orta Koridor'da bulunan ülkelerin demir yolu bağlantısını Türkiye'ye ulaştırdıklarına işaret eden Uraloğlu, bu bağlantının İstanbul Boğazı'ndan Marmaray'dan geçişle bütün Avrupa demir yoluna ulaştırıldığını dile getirdi.
- Demir yolu kapasitesi geliştirilecek
Uraloğlu, "Demir yollarının kapasitesini geliştirmemiz lazım. Özellikle Kars'la Sivas arasındaki yaklaşık 300 kilometrelik demir yolunu mutlaka iyileştirmeliyiz." diye konuştu.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nden yük taşımacılığına yönelik yaklaşık 122 kilometrelik bir demir yolu ağını daha hayata geçirmek için çalışmaların sürdüğünü ifade eden Uraloğlu, Orta Koridor'daki kapasitenin artırılması için çalışmalara başladıklarını söyledi.
Bakan Uraloğlu, "Genel anlamda Doğu Batı aksını konuşuyoruz. Ticaretin yoğun olduğu aks burası. Bütün bahsettiğimiz koridorlar da Doğu Batı güzergahında. Artık Kuzey Güney güzergahları da ciddi bir şekilde değerli olmaya başladı. Doğu Batı güzergahlarını Kuzey Güney'le desteklememiz gerekir." dedi.
Irak, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar ile Basra Körfezi'nden Türkiye'ye yaklaşık 1200 kilometrelik bir demir yolu ve otoyol projesi üzerinde çalıştıklarını belirten Uraloğlu, bu projenin finansmanını ve inşaatını görüştüklerini anlattı.
- Doğudaki komşularımız kıymetli
"Bölgesel işbirlikleri önemli. AB ile ülkemiz arasındaki ilişkiler her ne kadar kıymetliyse de bizim doğudaki komşularımızla ilişkilerimiz de kıymetli. Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan hepsiyle iyi ilişkilerimiz var. Bir araya geliyor ve anlaşmalar yapıyoruz." ifadesini kullanan Uraloğlu, yapılan bu anlaşmaların hem bölgesel işbirliğine katkı sağladığını hem de Avrupa'nın başlangıç noktası olan Türkiye'nin önemine dikkati çektiğini vurguladı.
Sorunların oturarak, konuşarak, anlaşarak çözülebileceğine işaret eden Uraloğlu, "Bazı siyasi yaklaşımlarla bu süreçleri bizim gerçekten aksatmamamız lazım." dedi.
Açılışını AB Komisyonu Ulaştırmadan Sorumlu Üyesi Adina Valean'ın gerçekleştirdiği panelde, Sırbistan Başbakanı Ana Brnabic, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Başkanı Odile Renaud-Basso, Kazakistan Ulaştırma Bakanı Marat Karabayev ve Türkmenistan Maliye Bakanı Serdar Jorayev de konuştu.
Bakan Uraloğlu, Brüksel temasları çerçevesinde AB Komisyonu Ulaştırmadan Sorumlu Üyesi Valean ve AB Komisyonu Komşuluk ve Genişleme Komiseri Oliver Varhelyi ile ayrı ayrı toplantılar da yaptı.
ATİNA (AA) - Yunanistan'ın başkenti Atina'nın merkezine yaklaşık 30 kilometre uzaklıktaki Elefsina semtinde, "ABD'nin, askeri uçaklarını Yunanistan'daki üslere konuşlandırma planına" karşı eylem düzenlendi.
Yunanistan Hava Kuvvetlerine bağlı askeri havaalanının da bulunduğu Elefsina'da, Yunanistan Komünist Partisi'nin (KKE) çağrısı ile toplanan eylemciler Filistin halkına destek mesajı verdi.
Eylemciler İsrail-Filistin çatışmasında ABD, NATO ve Avrupa Birliği'nin (AB) tutumunu da eleştirerek, Yunanistan'ın bu çatışmadan uzak kalmasını talep etti.
Elefsina Havaalanı'na ABD askeri uçaklarının konuşlandırılma planını protesto eden eylemciler, "kendi devletlerini kurmak isteyen Filistin halkının Gazze'de katledilmesinin durdurulmasını" istedi.
Yunan basınında çıkan haberlerde, İsrail-Filistin çatışmasının ardından, ABD'ye ait çok sayıda askeri uçağın Yunanistan'daki Suda Üssü'nde konuşlandığı ve Atina yakınlarındaki Elefsina Askeri Havaalanı'na da ABD askeri uçaklarının benzer şekilde konuşlandırılmaya başlandığı ileri sürülmüştü.
LONDRA (AA) - Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam, İsrail'in Gazze'ye su, gıda ve yakıt girişini engellemesinden bu yana bölgeye normal zamanda gönderilen gıdanın yalnızca yüzde 2'sinin girdiğini belirterek, İsrail'in açlığı bir silah olarak kullandığını vurguladı.
Oxfam'dan yapılan açıklamada, 9 Ekim'den bu yana İsrail'in, zaten abluka altında tuttuğu Gazze'ye yönelik kısıtlamaları sıkılaştırdığı belirtildi.
Kuruluşun, Birleşmiş Milletler (BM) verilerini analiz ettiği bilgisi de paylaşılan açıklamada, 9 Ekim'den önce bölgeye giren gıdanın, İsrail'in tam abluka uygulamasını devreye sokmasıyla yalnızca yüzde 2'sinin Gazze'ye girebildiği ifade edildi.
Az miktarda gıda yardımının girebildiği Gazze'ye ticari olarak gıda ithalatının ise yapılamadığı kaydedilen açıklamada, "Gerginlik 19'uncu gününe girerken 2,2 milyon insanın acil gıdaya ihtiyacı var. Çatışmalar öncesinde abluka altındaki Gazze Şeridi'ne günlük 104, her 14 dakikada bir tır giriyordu. Hafta sonundan bu yana Refah Sınır Kapısı üzerinden Gazze'nin güneyine 62 yardım tırının girişine izin verilmiş olmasına rağmen bunların yalnızca 30'u gıda taşıyordu." ifadeleri kullanıldı.
Bu sayının 3 saat 12 dakikada bir tır girişine denk geldiğine işaret edilen açıklamada, Oxfam'ın Orta Doğu Bölge Direktörü Sally Abi Khalil'in değerlendirmelerine de yer verildi.
Khalil, bölgedeki durumu, "Korkunçtan başka bir şey değil." sözleriyle anlatarak, şunları söyledi:
"İnsanlık nerede? Milyonlarca sivil, dünyanın gözü önünde topluca cezalandırılıyor. Açlığı savaş silahı olarak kullanmanın hiçbir açıklaması olamaz. Dünya liderleri yaşananları oturup izlemeye devam edemez. Harekete geçmek zorundalar ve hemen şu an harekete geçmek zorundalar. Durum her geçen gün kötüye gidiyor. Çocuklar, sürekli yapılan bombardımanlar nedeniyle ağır travma yaşıyor, içtikleri su kirli ya da karneyle veriliyor. Çok geçmeden aileleri onları besleyemeyebilir. Gazzelilerin daha ne kadar dayanması bekleniyor?"
- "Kişi başına sadece 3 litre temiz su düştüğü tahmin ediliyor"
Açıklamada, uluslararası insancıl hukukun, "aç bırakmanın bir savaş yöntemi olarak kullanılmasını" kesinlikle yasakladığına işaret edilerek, "Gazze'de işgalci güç olarak İsrail, Gazze nüfusunun ihtiyaçlarını karşılamak ve korumak için uluslararası insancıl hukukun yükümlülüklerine bağlı." ifadesi kullanıldı.
BM Güvenlik Konseyi’nin, 2018’de, sivillere karşı açlığın savaş yöntemi olarak kullanılmasını oy birliğiyle kınayan ve insani erişimin engellenmesini uluslararası hukukun ihlali olarak ilan eden 2417 sayılı kararı kabul ettiği hatırlatılan açıklamada, Gazze'de ortaya çıkan insani durumun, kararda kınanan yasağa tam olarak uyduğunun acı şekilde netleştiği belirtildi.
Açıklamada, Gazze’de temiz suyun artık neredeyse tükenmiş durumda olduğunun altı çizilerek, "Şu anda kişi başına sadece 3 litre temiz su düştüğü tahmin ediliyor. BM ise en akut insani acil durumlardaki insanlar için günde en az 15 litrenin gerekli olduğunu belirtiyor." denildi.
Şişe su stoklarının da azaldığı ve bunların ücretlerinin de şimdiden ortalama Gazzeli bir ailenin ulaşamayacağı fiyatlara yükseldiği bildirilen açıklamada, "Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı’ndan (UNRWA) bir sözcü, içeri girmesine izin verilen gıda yardımlarının bir kısmının (pirinç ve mercimek) işe yaramadığını, çünkü insanların bunları hazırlamak için temiz suyu ya da yakıtı olmadığını belirtti." ifadesi kullanıldı.
- "Tek buğday değirmeni de elektrik kesintileri nedeniyle kullanılamaz durumda"
Açıklamada, Gazze’de bir dizi hava saldırısı sonucunda çok sayıda fırın ve süpermarketin yıkıldığı ya da hasar gördüğüne işaret edilerek, şunlar kaydedildi:
"Hala çalışır durumda olanlar ise yerel taze ekmek talebini karşılayamıyor ve un ve yakıt gibi temel ihtiyaçların yetersizliği nedeniyle kapanma riskiyle karşı karşıya. Gazze'de faaliyette olan tek buğday değirmeni de elektrik kesintileri nedeniyle kullanılamaz durumda. Filistin Su İdaresi, Gazze'nin su üretiminin şu anda normal toplamın sadece yüzde 5'i kadar olduğunu ve su ve sanitasyon tesislerine faaliyetlerini sürdürebilmeleri için elektrik ya da yakıt sağlanmadığı takdirde bu oranın daha da düşmesinin beklendiğini açıkladı. Özellikle un, yağ ve şeker gibi temel gıda maddeleri, hala tahrip edilmemiş depolarda stoklanmaktadır. Ancak bu depoların çoğu Gazze şehrinde bulunduğundan yakıt eksikliği, hasarlı yollar ve hava saldırılarından kaynaklanan riskler nedeniyle ürünlerin ulaştırılması fiziksel olarak imkansız hale geliyor.”
- Oxfam’dan "derhal ateşkes" çağrısı
Açıklamada ayrıca, kuşatmanın hava saldırılarıyla birleştiğinde balıkçılık endüstrisini felce uğrattığı ve balıkçılığa bel bağlayan yüzlerce insanın, denize erişimini kaybettiğine değinildi.
Durumun daha da kötüye gitmesini önlemek için BM Güvenlik Konseyi ve BM’ye üye devletlerin derhal harekete geçmeye çağrıldığı açıklamada, "(Oxfam) Derhal ateşkes, insani yardım için Gazze Şeridi'nin tamamına sınırsız ve eşit erişim ile halkın ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli tüm gıda, su, tıbbi ve yakıt malzemelerinin sağlanması çağrısında bulunuyor." ifadesine yer verildi.
Eine Weiterbildung kann kostspielig sein. In Bayern gibt es jedoch eine ganze Reihe von Unterstützungsleistungen und finanzielle Förderungen für Weiterbildungsinteressierte.
Natürlich kostet eine Fortbildung nicht nur Zeit und Energie. Es fallen auch Kosten für Kurse, Seminare, Arbeitsmittel, Fahrt oder Prüfungen an. Auch müssen eventuell weitere persönliche Investitionen geleistet werden, wie beispielsweise auf bezahlte Überstunden zu verzichten oder eine Kinderbetreuung zu bezahlen.
Bevor Sie sich für eine berufliche Weiterbildung entscheiden, sollten Sie zunächst prüfen, ob und wie Sie diese finanzieren können.
Erster Ansprechpartner kann Ihre Arbeitgeberin oder Ihr Arbeitgeber sein: Denn Weiterbildungfindet insbesondere auch in den bayerischen Unternehmen statt. Ob Qualifizierung direkt am Arbeitsplatz oder formal organisierte Maßnahmen mit Zertifikat – viele Arbeitgeberinnen und Arbeitgeber stellen Ihnen verschiedene Instrumente zur Verfügung, um Ihr Potenzial noch besser zur Erreichung des Betriebsziels zu nutzen.
Eine Studie des Forschungsinstituts Betriebliche Bildung zeigt, dass berufliche Weiterbildung meist während der bezahlten Arbeitszeit stattfindet und bis zu 56 Prozent von der Arbeitgeberin oder dem Arbeitgeber finanziert wird (vgl. BIBB-Studie 2019 (Download)).
Denn durch Weiterbildungsmaßnahmen steigt die Qualifikation der Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter und so profitieren letztlich auch die Unternehmen davon. Im Idealfall zahlt die Fortbildung also Ihre Arbeitgeberin oder Ihr Arbeitgeber. Darüber hinaus könnten auch weitere Unterstützungsleistungen wie Sonderurlaub oder eine Reduzierung Ihrer Arbeitszeit denkbar sein. Unternehmen, die ihre Beschäftigten im Rahmen der Personalentwicklung weiterbilden, stärken nicht nur ihre langfristige Wettbewerbsfähigkeit, sondern setzen auch ein positives Signal an ihre Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter. Gerade kleine und mittlere Unternehmen leiden immer wieder unter Fachkräfteengpässen. Deshalb sind sie oftmals bereit, in ihre vorhandene Belegschaft zu investieren.
Sprechen Sie Ihre Arbeitgeberin oder Ihren Arbeitgeber beziehungsweise Ihren Betriebsrat auf eine mögliche Unterstützung und FInanzierung Ihrer Weiterbildung an!
Darüber hinaus gibt es für die Einzelne oder den Einzelnen eine Vielzahl von individuellen staatlichen Förderungen. Auch hier gilt: Mit frühzeitiger Planung lässt sich Geld sparen. Insbesondere sollten Förderfragen vor Beginn der Weiterbildung geklärt werden, da eine nachträgliche Bezuschussung durch den Staat in der Regel nicht möglich ist.
Eine bekannte Fördermaßnahme ist der Bildungsgutschein, den die Bundesagentur für Arbeitoder das Jobcenter ausstellen. Ob diese Förderung infrage kommt, muss für jeden Einzelfall geprüft werden und hängt insbesondere von den persönlichen Verhältnissen wie dem Einkommen, vom Thema der Weiterbildung und vom angestrebten Abschluss ab.
Das Angebot richtet sich an Arbeitslose oder von Arbeitslosigkeit bedrohte Arbeitnehmerinnen und Arbeitnehmer und insbesondere auch an Beschäftigte ohne oder mit nicht mehr verwertbarem Berufsabschluss. Mit dem Bildungsgutschein sollen verstärkt berufsabschlussbezogene Weiterbildungen (also beispielsweise Umschulungen) gefördert werden.
Wer bereits einen Berufsabschluss in der Tasche hat und sich nun weiterqualifizieren will, kann ebenfalls von Förderungen profitieren. Das Aufstiegs-BAföG fördert Aufstiegsfortbildungen, also Meisterkurse oder andere auf einen Fortbildungsabschluss vorbereitende Lehrgänge. Als zusätzlichen Anreiz gewährt der Freistaat Bayern jeder erfolgreichen Absolventin und jedem erfolgreichen Absolventen verschiedener beruflicher Fortbildungen den Meisterbonus in Höhe von 3.000 Euro. Zudem gibt es Kredit- und Stipendien-Programme, die bei der beruflichen Weiterbildung Unterstützung bieten.
Die Fördermöglichkeiten hängen also entscheidend von Ihrem persönlichen Weiterbildungsvorhaben ab. Sie sind noch unschlüssig? Lassen Sie sich einfach von einer oder einem unserer Weiterbildungsinitiatorinnen und -initiatoren beraten. Zur Orientierung und Vorbereitung auf ein Beratungsgespräch hilft Ihnen die Checkliste in unserem Flyer zur beruflichen Weiterbildung (Download). Die Kontaktdaten der Bildungsberaterinnen und -berater finden Sie mit dem Weiterbildungs-Lotsen genauso wie weiterführende Informationen zu den einzelnen Förderprogrammen. Darüber hinaus erhalten Sie auch weitere Beratung von unterschiedlichen Institutionen und Trägern.