Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

İran, Azerbaycan ve Ermenistan'a uçuşları askıya aldığını duyurdu.

İranlı İşçiler Haber Ajansına (ILNA) konuşan Sivil Havacılık Kurumu Başkanı Muhammed Muhammedi Bahş, konuya ilişkin bilgi verdi.

 

Bahş, "İran Sivil Havacılık Kurumu tarafından alınan karara göre, Azerbaycan ve Ermenistan'a uçuş seferleri kısa bir süreliğine askıya alınmıştır." dedi.

İranlı yetkili, koşulların normale dönmesi durumunda uçuşların yeniden başlayacağını belirtti.

 

Azerbaycan’ın Karabağ’da anayasal yapıyı tesis için başlattığı antiterör tedbirleri

44 günlük 2. Karabağ Savaşı sonrası Azerbaycan'ın Karabağ bölgesindeki sözde rejimin attığı adımlar, tansiyonun yükselmesine neden oldu.

Sözde rejim, son günlerde kontrolündeki topraklarda, Azerbaycan ordusunun mevzilerine yakınlaşmak, kendi mevzilerini pekiştirmek için siper kazma ve farklı istihkam faaliyetleri ve sabotaj girişimleri gibi bir dizi provokasyonlarda bulundu.

 

Ermeni silahlı gruplar, son birkaç ayda Azerbaycan ordusunun mevzilerine sistematik şekilde ateş açmaya ve arazilere mayın döşemeye devam etti.

Azerbaycan'dan gelen, sözde rejimin feshedilmesi taleplerine rağmen Ermeni güçlerinin kontrolündeki topraklarda, 9 Eylül'de sözde "cumhurbaşkanlığı seçimi" yapılması tansiyonu daha da yükseltti.

Son olarak Hocavent ili Ahmetbeyli-Fuzuli-Şuşa kara yolunda Azerbaycan devlet kurumuna ait kamyon mayına çarptı ve 2 kişi hayatını kaybetti.

 

Olay yerine giden polis aracının başka bir mayına basması sonucu 4 polis şehit oldu. Bunun üzerine Azerbaycan Savunma Bakanlığı, Karabağ'da anayasal yapıyı yeniden tesis etmek amacıyla yerel antiterör önlemleri başlatıldığını bildirdi.

MOSKOVA (AA) - Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Karabağ'da askeri gerginliğin devam etmeyeceğini umduklarını belirterek "Yaşananları not ediyoruz, gelişmeleri takip etmeye devam edeceğiz. Bu konuda söyleyeceklerimiz varsa mutlaka paylaşacağız." dedi.

Paşinyan'ın, Ermenistan'daki televizyon kanallarında yayımlanan ulusa sesleniş konuşmasında, Karabağ'daki Ermeni grupların silah bırakmasıyla sonuçlanan Azerbaycan ordusunun bölgedeki yerel antiterör faaliyetlerini değerlendirdi.

 

Azerbaycan ile Rus Barış Gücü aracılığıyla Karabağ'ın Ermeni nüfusunun temsilcileri ile varılan anlaşmayı gördüklerini anlatan Paşinyan, Ermenistan'ın anlaşmanın oluşturulmasına yönelik süreçte hiçbir şekilde yer almadığını belirterek anlaşmada Ermenistan isminin yer almasına tepki gösterdi.

Paşinyan, "Yaşananları not ediyoruz, gelişmeleri takip etmeye devam edeceğiz. Bu konuda söyleyeceklerimiz varsa mutlaka paylaşacağız." diye konuştu.

Bölgedeki çatışmaların yoğunluğunda azalma olduğunu ifade eden Paşinyan, "Ancak tümüyle bitmedi. Askeri durumdaki tırmanmanın devam etmeyeceğini umuyoruz." dedi.

 

- Azerbaycan'ın Karabağ’da anayasal düzeni tesis etmek için yaptığı antiterör operasyonu

44 gün süren İkinci Karabağ Savaşı sonrası, Azerbaycan’ın Karabağ bölgesindeki Ermenilerin attığı adımlar tansiyonun yükselmesine neden oldu.

Bölgedeki silahlı gruplar son günlerde Azerbaycan ordusunun mevzilerine yakınlaşmak, kendi mevzilerini pekiştirmek için siper kazma ve sabotaj girişimleri, silahlı saldırılar gibi bir dizi provokasyonlarda bulundu.

 

Azerbaycan'ın bölgedeki sözde rejimin feshedilmesi taleplerine rağmen Ermeni güçlerinin kontrolündeki topraklarda 9 Eylül’de sözde “cumhurbaşkanlığı seçimi” yapılması tansiyonu daha da yükseltti.

Hocavent ili Ahmetbeyli-Fuzuli-Şuşa kara yolunda mayının üzerinden geçen Azerbaycan devlet kurumuna ait bir kamyondaki 2 kişinin hayatını kaybetmesi, olay yerine giden polis aracındaki 4 polisin de yine mayın nedeniyle şehit olması üzerine Azerbaycan Savunma Bakanlığı, Karabağ'da anayasal yapıyı yeniden tesis etmek amacıyla 19 Eylül'de lokal antiterör operasyonu başlatmıştı.

Operasyonda ağır kayıplar veren Ermeni silahlı gruplar, Azerbaycan'ın talepleri doğrultusunda silah bırakmayı ve bölgenin silahsızlandırılmasını kabul etti.

Azerbaycan Savunma Bakanlığı da antiterör operasyonunun durdurulduğunu açıkladı.

 

MOSKOVA (AA) - Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile Karabağ konusunda görüşme yaptı.

Kremlin’den yapılan açıklamaya göre, Putin’in Paşinyan ile yaptığı telefon görüşmesinde Karabağ çevresindeki son gelişmeler ele alındı.

 

İhtilafın zor aşamasının üstesinden gelinebileceğini belirten Putin, Rus barış gücünün aktif katılımıyla varılan anlaşmadan ve 21 Eylül’de müzakereler yapılacak olmasından memnuniyet duyduğunu ifade etti.

Müzakerelerin Rus barış gücü komutasının arabuluculuğu ile gerçekleşeceğine dikkati çeken Putin, zor koşullara rağmen Rus barış gücünün verilen görevleri yerine getirmeye ve askeri doktorlar da dahil olmak üzere sivil nüfusa yardıma devam ettiğini kaydetti.

 

Görüşmede gelecekte gerilimin azalması ve durumun istikrara kavuşması yönünde umut dile getirildi.

 

MOSKOVA (AA) – Rusya’da başlayan İslami bankacılığın deneme amaçlı sürecine ilk bankanın katıldığı bildirildi.

Rusya Merkez Bankası'ndan yapılan yazılı açıklamada, AK BARS bankasının İslami bankacılığın, diğer adıyla katılım bankacılığının, deneme amaçlı sürecine katılan ilk banka olarak resmen katıldığı belirtildi.

Ülkenin 4 bölgesinde İslami bankacılığın deneme amaçlı kullanılmasına olanak sağlayan yasa 1 Eylül tarihinde yürürlüğe girmişti.

 

İslami bankacılığa yönelik yasayla, Rusya’nın Tataristan, Dağıstan, Çeçenistan ve Başkurdistan bölgelerinde İslami bankacılığın “yasal deneme süreci” başladı.

Yasaya göre, deneme süreci 1 Eylül 2025’e kadar sürecek ve Rusya Merkez Bankası, sürecin uygulandığı bölgelerin listesini genişletme yetkisine sahip olacak.

Deneme sürecine katılacak kurumlar, katılım bankacılığına yönelik işlem yaparken, faiz ücreti belirleme, tütün ve alkol ürünleri üretimi, silah, mühimmat gibi ürünlerin ticareti ve kumar ile ilgili faaliyetleri finanse etme hakkına sahip olmayacak.

 

Rusya’da Müslümanların toplam nüfusa oranının 10 yıl içerisinde yüzde 30’a yükselmesi beklenirken, İslami bankacılık da popülerlik kazanıyor.

Sberbank'ın Kıdemli Başkan Yardımcısı Oleg Ganeev, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İslami ekosistem pazarının küresel ölçekte 7,7 trilyon dolar değerine ulaşmasını beklediklerini söylemişti.

 

MOSKOVA (AA) - Rus hükümeti, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu "dost ve tarafsız" 30 ülkeden yatırımcılara Rusya'daki döviz piyasasında işlem yapma izni verdi.

Rusya Başbakanı Mihail Mişustin tarafından imzalanan karara göre, Rus döviz piyasasında hangi ülkelerden yatırımcıların işlem yapabileceği onaylandı.

Buna göre, listede Rusya'nın "dost ve tarafsız" şeklinde tanımladığı 30 ülke bulunurken, onaylanan ülkeler arasında Türkiye'nin yanı sıra Çin ve Hindistan da yer alıyor.

Onaylanan kararla söz konusu ülkelerden bankalar, aracı kurum ve şahıslar, Rus döviz piyasasında işlem yapabilecek.

Bei der heutigen Sitzung des Parteivorstandes hat sich die CSU klar positioniert: Angesichts der stark gestiegenen Zahl von Asylanträgen fordert Bayern vom Bund eine umfassende Strategie zur Begrenzung der Migration. Wir informieren Sie aus erster Hand.

 

Mit Blick auf die steigenden Asylzahlen sowie die Hilferufe aus den Kommunen stellt unser Parteivorsitzender fest: „Klar ist: Es braucht eine grundlegende Wende in der Migrationspolitik.

Wir brauchen einen Deutschlandpakt gegen unkontrollierte Zuwanderung. Als CSU haben wir immer die gleiche konsequente Linie: Ja zu Humanität und Nein zu unkontrollierter Zuwanderung."

 

Ampel-Migrations-Blockade beenden

Konkret fordert unser Ministerpräsident Dr. Markus Söder den Bund auf, seine Blockadehaltung in der europäischen Asylpolitik zu beenden. Es brauche eine restriktivere und konsequentere Migrationspolitik mit effektivem Außengrenzschutz sowie Entscheidungszentren an der Außengrenze. Solange dies nicht gegeben sei, brauche es einen besseren Schutz der deutschen Grenzen. „Ganz Deutschland braucht eine Grenzpolizei nach bayerischem Vorbild.“ Auch müsse die Ampel ihre Alleingänge mit Sonderaufnahmeprogrammen umgehend beenden.

 

Batı Trakya Türk toplumuna ait İskeçe’deki Türk Azınlık Ortaokulu ve Lisesi öğrenci velileri ve öğrenci temsilcileri, İskeçe Ortaöğretim Müdürlüğü’nün okulda vardiyalı eğitim dayatmasını protesto etmek ve okulun yıllardır devam eden bina sorununa çözüm bulunması talebiyle 18 Eylül Pazartesi günü eylem gerçekleştiriyor.

 

Encümen Heyeti, Okul Aile Birliği, öğrenciler ve öğrenci velileri, İskeçe Belediyesi ve Ortaöğretim Müdürlüğü’nün bürolarının da bulunduğu valilik binasına protesto yürüyüşü gerçekleştiriyor. 15 Eylül Cuma günü yapılan toplantıda oy birliğiyle alınan karar uyarınca dersler de boykot ediliyor. 

 

ABTTF Başkanı Halit Habib Oğlu basına gönderdiği haberinde, “Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) olarak İskeçe Ortaöğretim Müdürlüğü’nün tamamen iyi niyetten yoksun bu kararına karşı öğrenci ve velilerimizin protesto eylemini sonuna kadar destekliyor, yetkililerden İskeçe Türk Azınlık Ortaokulu ve Lisesi’nin yeni bir binaya kavuşturulması ve vardiyalı eğitimin tamamen sona erdirilerek çocuklarımızın mağduriyetinin giderilmesine yönelik adımları ivedilikle atmasını talep ediyoruz.” Dedi ve şöyle devam etti:

 

Konuyla ilgili olarak Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Başkanı Halit Habip Oğlu, “Gün geçmiyor ki toplumumuzun eğitim alanında yaşadığı haksızlıklara ve ayrımcılığa bir yenisi daha eklenmesin. Daha iki ay önce antlaşmalardan doğan eğitim özerkliğimiz hiçe sayılarak dokuz ilkokulumuz daha kapatılmıştı. Şimdi de İskeçe Türk Azınlık Ortaokulu ve Lisesi’nde tüm öğrencilerin sabah eğitimi yapabilmesi için yeterli sınıf olmasına rağmen İskeçe Ortaöğretim Müdürlüğü’nün bu yıl da birçok öğrenciyi ve veliyi mağdur eden vardiyalı eğitimde ısrar etmesi anlaşılır gibi değil! Zira bu yıl okuldaki öğrenci sayısı gerilemiş durumda ve bunu dikkate alan okul idaresi de encümen heyeti ve okul aile birliğiyle bu yıl tüm öğrencilerin sabahçı olacağını velilere bildiriyor. Ancak İskeçe Ortaöğretim Müdürlüğü tüm öğrenci ve velilerin karşı olmasına rağmen bazı sınıfların öğlenci olmasında ısrar ediyor. Gerçekten akıl alır gibi değil! ABTTF olarak İskeçe Ortaöğretim Müdürlüğü’nün tamamen iyi niyetten yoksun bu kararına karşı öğrenci ve velilerimizin protesto eylemini sonuna kadar destekliyor, yetkililerden İskeçe Türk Azınlık Ortaokulu ve Lisesi’nin yeni bir binaya kavuşturulması ve vardiyalı eğitimin tamamen sona erdirilerek çocuklarımızın mağduriyetinin giderilmesine yönelik adımları ivedilikle atmasını talep ediyoruz.” dedi.

Der 1954 von der Uno ins Leben gerufene Weltkindertag findet in diesem Jahr unter dem Motto “Jedes Kind braucht eine Zukunft” statt. Obgleich dieser Tag meist mit fröhlichen Kinderfesten begangen wird und in Thüringen sogar ein Feiertag ist, müssen wir daran erinnern, dass die Lage für Kinder in Deutschland sich zunehmend verschlechtert.
 
Laut dem Armutsbericht des Paritätischen Wohlfahrtsverbandes 2023 hat Kinderarmut in Deutschland mit 21.3 Prozent eine traurige Rekordmarke erreicht. Neben vielen Risikofaktoren für Armut, vor allem bei alleinerziehenden Frauen, ist es auch der sogenannte “Migrationshintergrund”, der Kindern eine deutlich schlechtere Zukunftsperspektive bietet.
 
Das Armutsrisiko für Kinder und Jugendliche mit Migrationshintergrund liegt doppelt so hoch, wie für Kinder ohne Migrationshintergrund. Für Kinder ohne deutsche Staatsangehörigkeit steigt das Risiko sogar auf den dreifachen Wert. Am schwersten betroffen von Armut sind Kinder aus den Herkunftsländern Syrien, Irak und Afghanistan.
 
Der Sozialdienst muslimischer Frauen e.V. begegnet diesen Herausforderungen in seiner täglichen Arbeit. Ob in der Flüchtlingsarbeit oder den zahlreichen Projekten im Bildungsbereich und im Empowerment engagieren sich inzwischen rund 1.400 haupt- und ehrenamtlich tätige Mitarbeiter*innen seit vielen Jahren, die Bedingungen für eine Teilhabe an unserer Gesellschaft zu verbessern.
 
Aus unserer Erfahrung müssen wir aber leider feststellen, dass staatliche Maßnahmen, um diesen unhaltbaren Zustand zu beseitigen, nur Teilerfolge erzielen. Die als großer Sprung angekündigte “Kindergrundsicherung” begnügt sich vor allem mit “verwaltungstechnischen” Vereinfachungen und kann erst 2025 ausgezahlt werden.
  
Die Kürzung der ursprünglich geplanten 12 Mrd. € auf 2,4 Mrd. € zeigt, dass die Schere sich in absehbarer Zeit nicht schließen kann und wir noch fern von notwendigen Schritten sind.
 
Weitere Schritte müssen der “Kindergrundsicherung” folgen, und zwar zeitnah.
 
Hierzu zählen grundsätzliche Maßnahmen, wie die Bekämpfung der Wohnungsnot und die Erhöhung von “Regelsätzen”. Vor allem müssen betroffene Familien leichten Zugang zu diesen Leistungen erhalten.
Hierbei müssen alle staatlichen und nichtstaatlichen Kräfte und Organisationen zusammenarbeiten und das Kindeswohl stärker in den Blickwinkel ihrer Arbeit stellen.
 
Einen wesentlichen Beitrag leisten bereits jetzt zivilgesellschaftliche Organisationen, die aus den betroffenen Communities entstanden sind. Diese müssen als wichtige Partner eingebunden werden!
 
Die Honorierung von ehrenamtlichem Engagement und das Engagement von Organisationen, die konkrete Hilfe zur Selbsthilfe leisten, liegt uns daher besonders am Herzen.
 
Hier muss die Politik endlich erkennen, dass die Integration schwächerer Gruppen nicht im luftleeren Raum entsteht und keine Aufgabe ist, die in zeitlich begrenzten einmaligen Projekten umgesetzt werden kann. Es handelt sich um eine Daueraufgabe, die im Rahmen von Strukturförderungen berücksichtigt werden muss.
 
 

 

Emine Erdoğan Hanımefendinin öncülüğünde Küresel Sıfır Atık Hareketine uluslarası bireysel katılımı sağlamak amacıyla imzaya açılan “Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı”nı ilk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzalayarak sıfır atık gönüllüsü oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Sıfır Atık İyi Niyet Beyanını imzalayarak, daha temiz, yeşil ve yaşanabilir bir dünya için tavrımızı ortaya koyduk. İklim değişikliği ve çevre kirliliği krizleriyle mücadelemizi çok boyutlu bir şekilde devam ettireceğiz. Türkiye olarak gelecek kuşaklara karşı görevlerimizi hakkıyla yerine getirmenin peşindeyiz" ifadelerini kullandı.



Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York’ta gerçekleştirilen BM 78. Genel Kurulu kapsamında, eşi Emine Erdoğan'ın önderlik ettiği Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanına ilk imzayı attı. Cumhurbaşkanının eşi Emine Erdoğan öncülüğünde Türk Evi’nde "Küresel Sıfır Atık Hareketine Doğru" etkinliği kapsamında imza töreni düzenlendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Emine Erdoğan Hanımefendinin öncülüğünde Küresel Sıfır Atık Hareketine küresel bireysel katılımı sağlamak amacıyla internet sitesi üzerinden imzaya açılan “Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı”nı imzalayan ilk kişi olarak sıfır atık gönüllüsü oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan “ https://zerowastecommitment.com " isimli internet sitesi üzerinden bugün ilk defa küresel imzaya açılan iyi niyet beyanını çevrimiçi olarak imzaladı. Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile hazırlanan panoya da imza attı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, iyi niyet beyanına ilişkin yaptığı açıklamada, insanlığın geleceği adına önemli bir imza attıklarını belirterek, “Sıfır Atık İyi Niyet Beyanını” imzalayarak, daha temiz, yeşil ve yaşanabilir bir dünya için tavrımızı ortaya koyduk.” dedi.


Eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde 2017 yılında başlayan Sıfır Atık Hareketinin küresel bir marka hâline geldiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yanı sıra 105 ülkenin eş-sunuculuğuyla kabul edilen 30 Mart'ın Uluslararası Sıfır Atık Günü ilan edildiğini ve bundan memnuniyet duyduklarını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:

“İklim değişikliği ve çevre kirliliği krizleriyle mücadelemizi çok boyutlu bir şekilde devam ettireceğiz. Türkiye olarak, gelecek kuşaklara karşı görevlerimizi hakkıyla yerine getirmenin peşindeyiz. 2053 yılında hedefimiz, Net Sıfır Emisyona ulaşmaktır. Diğer hedeflerimiz gibi inşallah bunu da başaracağız. Buradan, küresel ısınmada tarihi sorumluluğu fazla olan ülkeler başta olmak üzere herkesi harekete geçmeye çağıyorum. Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sürecin buralara gelmesinde emeği geçenleri canı gönülden tebrik ediyorum.”


Emine Erdoğan: “Sıfır Atık, küresel bir harekete dönüştü”

Emine Erdoğan ise imza töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye’de 2017’de başlatılan projenin bugün küresel bir harekete dönüştüğünü vurguladı. Sıfır Atık hareketinin başarıya ulaşmasında ve bugünleri görmesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinin en önemli faktör olduğunu belirten Emine Erdoğan, Türkiye’nin yeşil devriminin lideri olarak, Sıfır Atık hareketine gereken desteği her zaman verdiğini kaydetti.

Emine Erdoğan şunları kaydetti:

“Geçen sene BM Genel Sekreteri Guterres ile imzalanan Sıfır Atık İyi Niyet Beyanını küresel imzaya açtığımız bugün, Sayın Cumhurbaşkanımız ilk imzayı atarak yine en güçlü desteğini bizlere gösterdi. Kendisine, tüm Sıfır Atık ve çevre gönüllüleri adına teşekkürlerimi sunuyorum. Hareketin Ortak Evimiz Dünya için hayırlara vesile olmasını diliyorum.“


İyi Niyet Beyanı

İyi Niyet beyanında şu ifadeler yer alıyor:

“Biz Paris Anlaşması ve 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi hedeflerine ulaşmak için, sınırlı kaynakların verimli kullanımını teşvik etmek; önleme, azaltma, geri dönüşüm ve yeniden kullanım gibi yollarla atık oluşumunu azaltmak ve ortadan kaldırmak gerektiğini bilerek, sürdürülebilir atık yönetimi, kaynak verimliliği ve iklim değişikliği arasındaki güçlü ilişkiyi kabul ederek, sürdürülebilir atık yönetimi uygulamalarını hayata geçirmeyi görev ediniyoruz. Sıfır atık yaklaşımını dünya çapında teşvik etmeyi ve daha geniş düzeyde tanınması ve uygulanması için en iyi uygulamaları paylaşmayı taahhüt ediyoruz.

Ayrıca, sorumlu bir atık üretimi ve tüketimini teşvik etmek amacıyla sıfır atığı destekleyen girişimleri, kampanyaları, programları, projeleri ve faaliyetleri desteklemeyi taahhüt ediyoruz. En iyi uygulamaları ve Türkiye’nin Sıfır Atık Projesi gibi projelerden alınan dersleri paylaşmayı ve atık yönetimi konusunda benzer politikaların geliştirilmesini teşvik etmeyi vadediyoruz.

BM Üye Devletlerini, BM Sistemi kuruluşlarını ve sivil toplum, özel sektör, medya mensuplarını ve yerel yönetimleri, döngüsel ekonomiye küresel geçişi hızlandırmaya ve atıkların iklim değişikliği üzerindeki olumsuz etkisini azaltmaya yardımcı olacak stratejileri, yaklaşımları ve programları uyumlu hale getirmeye çağırıyoruz.”

Bugün web sitesi üzerinden imzaya açılan iyi niyet beyanı, bu önemli çalışmanın küresel düzeyde bireysel destekçi sağlaması adına büyük önem taşıyor.
 
 
 
 
 
 
 

Es ist jedes Jahr der Höhepunkt der festlichen Abschlussfeier: das Hütewerfen der neuen Nürnberger Ärztinnen und Ärzte auf der Bühne. „Habemus doctores“ – auch in diesem Jahr hat die Paracelsus Medizinische Privatuniversität (PMU) Nürnberg 42 junge Men- schen zu einem erfolgreichen Abschluss als „Dr. med. univ.“ verholfen. Sechsmal gab es sogar eine Auszeichnung für besonders gute Leistungen. Und das Erfreulichste: Die Bleibequote am Klinikum Nürnberg ist mit 43 Prozent so hoch wie noch nie.

 

Es ist inzwischen der fünfte Jahrgang der PMU Nürnberg, der in feierlicher Atmosphäre das Genfer Gelöbnis ablegen durfte und damit in den Arztberuf starten kann. „Nürnberg ist stolz auf die PMU“, betonte Nürnbergs Oberbürgermeister Marcus König bei seiner Glück- wunschrede. „Diese Uni ist ein wirklich besonderes Erfolgsmodell und leistet einen wertvol- len Beitrag zur Ausbildung junger Medizinerinnen und Mediziner. Ich gratuliere Ihnen zum erfolgreichen Abschluss und es freut mich sehr, dass so viele von Ihnen an unserem Klini- kum Nürnberg bleiben werden.“

 

Ein feierlicher Moment: Univ.-Prof. Dr. Thomas Papadopoulos (l.) wird als Dekan für Lehre und klinische Angelegenheiten von Univ.-Prof. Dr. Theodor Fischlein, dem Vize-Rektor der PMU, verabschiedet. Foto: Giulia Iannicelli / PMU Nürnberg

 

„Ein wunderbares Aushängeschild für die PMU Nürnberg“

 

Unter den rund 350 Gästen, die zu Ehren der strahlenden Absolventinnen und Absolventen in die kleine Meistersingerhalle gekommen waren, befand sich auch eine Delegation der PMU aus Salzburg. Rektor Univ.-Prof. Dr. Wolfgang Sperl gratulierte den neuen Kolleginnen und Kollegen. „Sie sind ein wunderbares Aushängeschild für unsere Universität. Es ist mir ein besonderes Anliegen, Ihnen im Rahmen dieser Feier persönlich zu gratulieren.“ Auch Vize-Rektor Univ.-Prof. Dr. Theodor Fischlein und der Vorstandsvorsitzende des Klinikums Nürnberg, Prof. Dr. Achim Jockwig, überbrachten ihre Glückwünsche an den medizinischen Nachwuchs. Fischlein wünschte ihnen vor allem nachhaltige Freude am Beruf, Jockwig riet, sich nach dem Prüfungsstress zunächst feiern zu lassen und dann motiviert ins Arbeitsleben zu starten.

 

Festrede: „Die richtige Seite ist die halbe Miete“

 

Die Festrede hielt der Oberarzt der Zentralen Notaufnahme am Campus Nord, Jan Welker. Unter dem Motto „Die richtige Seite ist die halbe Miete“ gab der Intensiv- und Notfallmedi- ziner den jungen Kolleginnen und Kollegen auf humorvolle und kritische Art Tipps für ein ausgefülltes Berufsleben mit auf den Weg. „Ihr könnt und werdet Fehler machen“, so Wel- ker. „Aber haltet es mit Konfuzius und macht ihn niemals zweimal.“ Zudem appellierte er dafür, sich immer für die richtige Seite zu entscheiden und das Patientenwohl trotz anhal- tender Kommerzialisierung des Gesundheitssystems in den Mittelpunkt zu stellen. „Ihr seid Elite, und Euer Dekret ist mehr als nur ein Papier“, so Welker.

 

Gemeinsames Singen nach fünf Jahren büffeln. Traditionell stimmen die PMU-Absol- ventinnen und Absolventen das Lied „Gaudeamus igitur“ an. Foto: Giulia Iannicelli / PMU Nürnberg

 

Für die Studierenden ließ Dr. med. univ. Justus Rudolph die fünfjährige Studienzeit am Cam- pus Nürnberg Revue passieren. Im Namen des Jahrgangs bedankte er sich zudem bei der gesamten PMU-Leitung, allen voran bei Dr. Ines Spieler, der Administrativen Leitung, bei der Studiengangsleitung Miriam Simon und bei Dr. Barbara Stein, der Koordinatorin Soziale und Kommunikative Kompetenz.

 

Verabschiedung von einem Urgestein der PMU Nürnberg

Die inzwischen fünfte Abschlussfeier der PMU Nürnberg war auch für Prof. Dr. Thomas Pa- padopoulos ein besonderer Meilenstein. Der Dekan für Lehre und klinische Angelegenhei- ten, der seit der Gründung der PMU vor fast zehn Jahren mit Herzblut und Engagement da- bei war, wurde mit Standing Ovations und einer Klavier-Version von David Bowies Song „Heroes“ verabschiedet. Der Medizinische Direktor des Klinikums Nürnberg, Univ.-Prof. Dr. Bert Reichert, bedankte sich in seiner Rede für Papadopoulos‘ Pionierarbeit, seine Ausdauer und Beharrlichkeit. „Sie waren ein Glücksfall für die PMU Nürnberg“, so Reichert. Nachfol- gen im Amt wird Univ.-Prof. Dr. med. Stefan Knop, Chefarzt der Klinik für Innere Medizin mit den Schwerpunkten Onkologie und Hämatologie.