Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
MADRİD (AA) - İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, FIFA Kadınlar Dünya Şampiyonu olan İspanya Milli Takımı'na Kraliyet Spor Üstün Liyakat Nişanı verileceğini açıkladı.
Sanchez, Madrid'deki başbakanlık konutunda (Moncloa) İspanya Kadın Milli Futbol Takımı'nı kabul etti. Elde edilen başarının ülkede kadın futbolu ve sporu adına yaşanacak pek çok güzel şeyin başlangıcı olacağını vurgulayan Sanchez, "İspanya'da kadın futbolunun ve kadın sporunun geleceği parlak. Size söyleyebileceğimiz tek şey İspanya'nın sizinle gurur duyduğudur." dedi.
Sporda sosyal haklar ve ekonomik durum başta olmak üzere kadın-erkek eşitliğine dair çok önemli şeyler yaptıklarını, bunun meyvesini de dünya şampiyonu olarak aldıklarını aktaran İspanya Başbakanı, "Eşitlik, sporda olması gereken bir şey. Daha yapacak çok işimiz var ama iyi yoldayız." şeklinde konuştu.
Sanchez, İspanya hükümetinin, milli bir sporcunun alabileceği en yüksek unvan olan Kraliyet Spor Üstün Liyakat Nişanı'nı İspanya Kadın Futbol Takımı'na vereceğini duyurdu.
- Futbol Federasyonu Başkanı Rubiales'in istifası isteniyor
Diğer yandan İspanya Futbol Federasyonu Başkanı Luis Rubiales'in Dünya Kupası'nda madalya töreni sırasında İspanya kadın milli futbolculardan Jenni Hermoso'yu dudağından öpmesiyle ilgili tartışmalar devam ediyor.
Rubiales, Hermoso'yu dudağından öperek hata yaptığını kabul ederek özür dilese de İspanya'da bazı bakanlar, siyasetçiler ve sivil toplum örgütleri tarafından sert bir şekilde eleştirilerek, istifası isteniyor.
İspanya Başbakanı Sanchez'in bugünkü kabul sırasında Rubiales ile selamlaşmasını kısa ve mesafeli bir şekilde yapması dikkati çekti.
BRÜKSEL (AA) - SELEN TEMİZER - Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler son iki aydır canlanırken Türkiye, uzun süredir çıkmazda olan en önemli gündem başlıklarından vize serbestisi diyaloğunda ilerleme kaydedilmesini istiyor.
AA muhabiri, Türkiye-AB ilişkilerinin önemli başlıklardan biri olan "vize serbestisi" diyaloğunun içeriği, şartları, tıkanmasındaki sebepler, AB'nin ve Türkiye'nin bakışındaki son durumu derledi.
Uzun süredir karşılıklı güvenin düşük, stratejik hedefler doğrultusunda değil, ihtiyaç halinde birlikte çalışıldığı bir dinamikle seyreden ilişkiler, yaza girerken çeşitli faktörlerin bir araya gelmesiyle canlanmaya başladı.
Türkiye'deki 28 Mayıs Cumhurbaşkanı Seçimi'nin sonuçlanmasının ardından Brüksel'den "Türkiye'yle işbirliğinin önemi"ne ilişkin gelen açıklamalar, ilişkilerin bu kez "stratejik ve ileriye dönük" şekilde devamına yönelik değerlendirilmesi çalışmalarına dönüştü.
AB liderlerinin oluşturduğu Konsey, haziran sonunda, yaz dönemi arasından önceki son toplantısında seçimin sonuçları ışığında sonbaharda görüşülmek üzere AB Komisyonu'ndan rapor hazırlanmasını istedi.
Temmuzda Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta düzenlenen NATO Zirvesi'nde İsveç'in, üyeliğine onay verilmesiyle Türkiye'yi vize serbestisi dahil AB süreciyle ilgili destekleme taahhüdü ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Türkiye'nin AB'de önünü açın" mesajı, Brüksel-Ankara hattını hareketlendirdi.
20 Temmuz'da AB Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda Türkiye'nin de görüşülmesi, AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in Ankara'nın vize serbestisi, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi gibi taleplerinin "masadaki konulardan" olduğu yönündeki ifadeleriyle gözler, sonbahar dönemine çevrildi.
- Türkiye'nin beklentileri dile getirildi
Cumhurbaşkanı Erdoğan da 24 Temmuz'daki kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada Türkiye'nin beklentilerini ve bunların AB tarafına iletildiğini dile getirdi.
Erdoğan, "Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinin canlandırılması, Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesi, vatandaşlarımıza vize serbestisi gibi temel başlıklarda artık ilerleme sağlamak istiyoruz." ifadesini kullanarak, Türkiye'nin beklentilerine dikkati çekti.
Erdoğan, "Hem ülkemizin hem de Avrupa Birliği'nin çıkarına olacak bu hamlelerin müspet neticelerini inşallah yakında göreceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Bunun ardından Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da 28 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, İsveç ile Türkiye arasındaki görüşmelerin seyrini sadece bu iki ülke arasında olmaktan çıkarıp yeni bir stratejik seviyeye taşıdığını belirterek, AB'nin Türkiye'nin haklı endişelerini ve taleplerini gündeme alması gerektiği vurgusunun yapıldığını dile getirdi.
Vize serbestisinin kayıt altına alınan konulardan biri olduğunu ifade eden Fidan, NATO zirvesi sırasında AB tarafıyla yapılan görüşme neticesinde ortaya yol haritasının çıktığını söyledi.
- 72 kriterden 66'sı karşılandı
Yeni dönemde ele alınacak konulardan vize serbestisi diyaloğu, Türk vatandaşlarının İrlanda hariç tüm AB üyesi ülkeler ile İzlanda, Lihtenştayn, İsviçre ve Norveç'ten oluşan Şengen ülkelerine iş, ailevi ya da turistik amaçlı kısa süreli ziyaretleri (180 gün içinde 90 güne kadar) için vize alma zorunluluğunun ortadan kaldırılmasını amaçlıyor.
Söz konusu diyalog, 16 Aralık 2013'te Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması ile eş zamanlı başlatıldı. Müzakereler, 5 ana grupta toplanan 72 kriteri içeren yol haritası üzerinden yürütüldü.
Bu kriterler, "belge güvenliği" (Pasaportların AB standartlarına uygun hazırlanması (biyometrik pasaport), pasaport, kimlik kartı ve diğer benzeri belgelerin güvenliğinin temin edilmesi), "göç yönetimi" (Sınırlarda yeterli kontrol ve gözetimin sağlanması, uluslararası koruma ve yabancılarla ilgili işlemlerde AB müktesebatına uyum ve etkili uygulamanın gerçekleştirilmesi), "kamu düzeni ve güvenliği" (Örgütlü suçlar, terör ve yolsuzlukla mücadele edilmesi ve bu suçların önlenmesi, bu kapsamda terörizmin finansmanı, insan ticareti ve siber suçlara ilişkin AB müktesebatına uyum sağlanması, cezai konularda adli işbirliği yapılması, kişisel verilerin korunması), "temel haklar" (Temel hak ve özgürlüklerin korunması, ayrımcılık yasağı, seyahat ve kimlik belgelerine erişim ile mülteciler ve vatansızların kimlik belgelerine erişimi) ve "düzensiz göçmenlerin geri kabulü"yle ilgili düzenlemeleri içeriyordu.
O dönem Türkiye, bu şartlardan 66’sını hayata geçirdi.
Terörle Mücadele Yasası'nın ve Ceza Yasası'nın gözden geçirilmesi, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun ve kurumunun AB standartlarına uygun olması, tüm üye ülkelerle adli işbirliği anlaşmasının yapılması, geri kabul anlaşmasından doğan yükümlülüklerin tümüyle yerine getirilmesi, EUROPOL ile operasyonel işbirliği anlaşmasının imzalanması, Avrupa Konseyi’nin GRECO tavsiyelerini yerine getiren yasaların onaylanmasını içeren 6 kriter ise halen yerine getirilmedi.
Bu koşullardan bazılarının kısa süre içinde karşılanmaya hazır olduğu biliniyor.
- Uzmanların beklentileri
Yeni dönemde muhtemel gelişmelerle ilgili beklentileri sorulan uzmanlar, mevcut durumda Türkiye'ye bu hakkın tanınması gerektiğini ancak öngörülen süreçte ilerleme kaydedilmesini beklemediklerini belirtti.
Brüksel Yönetişim Okulu (Brussels School of Governance) Öğretim Görevlisi ve Türkiye ile ilgili çalışmalarıyla bilinen Dr. Koert Debeuf, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın NATO zirvesinde İsveç'in üyeliğini tartışırken Türkiye'nin AB sürecini gündeme getirdiğini anımsatarak, "Bunu sadece bir kez söyledi ama görünüşe göre çağrısı ses getirdi." dedi.
Debeuf, "Aslında Ukrayna'daki savaş, AB'nin daha fazla dosta ihtiyacı olduğunun farkına varmasıyla dünyaya bakış açısını değiştirdi. Bu durum, Türkiye'ye vize serbestisinin reddini açıklamayı zorlaştırıyor." tespitini yaptı.
Brüksel merkezli Avrupa Politikaları Merkezinin (EPC) Türkiye uzmanı Amanda Paul da üye ülkeler nezdinde bu konuda siyasi istekliliğin düşük olduğuna dikkati çekerek son dönemde Türkiye'den Şengen vizesi için yapılan başvurularda ret oranındaki artışa değindi.
Paul, şöyle devam etti:
"Tanınmış sanatçılar, iş insanları ve üniversite öğrencileri de dahil olmak üzere AB üniversitelerine kabul edilmiş veya AB kurumlarında staj başvuruları onaylanmış kişiler de dahil olmak üzere Türklerin Şengen vizesi alması maalesef giderek zorlaşıyor. Başvurular, sıklıkla AB tarafından haksız yere reddediliyor."
Bu durumun AB'nin imajını ciddi şekilde zedelediğini vurgulayan Paul, "En azından AB, öğrenciler de dahil olmak üzere belirli gruplara vize verilmesine öncelik sağlamalıdır. Umarım yapılacak görüşmelerden bu sonuç elde edilir." diye konuştu.
- AB Komisyonu: Adım atmamız için Türkiye'nin kalan kriterleri karşılaması gerek
AB Komisyonu'nun içişlerinden sorumlu sözcüsü Anitta Hipper da AA muhabirine, Komisyon'un Mayıs 2016'da Türkiye'nin 72 koşulu yerine getireceği anlayışıyla Türk vatandaşları için vize şartının kaldırılmasını teklif ettiğini hatırlattı.
Hipper, "72 vize serbestisi kriterinden 6 tanesi hala Türkiye tarafından yerine getirilmeyi bekliyor. Buna ek olarak, halihazırda karşılandığı kabul edilen ölçütler, sürekli olarak yerine getirilmelidir. AB tarafında başka adımlar atılmadan önce Türkiye'nin tüm kriterleri net bir şekilde karşılaması gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Sözcü, Komisyon'un bu konuda Türkiye'ye destek sağlamaya hazır olduğunu vurguladı.
Hipper, AA muhabirine daha önce yaptığı açıklamada vize retlerinin Türkiye'ye özel bir durum değil, Kovid-19 sürecinde azaltılan servisler ve biriken başvurulardan kaynaklandığını söylemişti.
- Doğu Akdeniz ve Kıbrıs vurgusu
Komisyon'un dış ilişkilerden sorumlu sözcüsü Peter Stano da ay başında AA muhabirinin ilişkilerdeki yeni döneme dair beklentilerini sorması üzerine yaptığı açıklamada Türkiye ile ilgili değerlendirme raporuna ilişkin çalışmaların sürdüğünü, belgenin bu sene içinde üye ülkelere sunulacağını söyledi.
Stano, ayrıca AB'nin Doğu Akdeniz'deki gerilimlerin sürdürülebilir şekilde önlenmesine, Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasına verdiği önemi yineledi.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de 20 Temmuz'da yaptığı açıklamada, AB'nin Türkiye'den beklentilerinin sorulması üzerine, "Mesele, sadece AB'nin Türkiye'den ne beklediği değil, mesele aynı zamanda Türkiye'nin AB'den beklentileri. Bu, çift taraflı bir mesele. Masada birçok konu var. Türkiye, Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesini istediğini söyledi. Bir de vize serbestliği var. Bunlar, Türkiye'nin yakın gelecekte gündeme getirmek istediği iki önemli konu. Biz, Doğu Akdeniz'de gerginliğin kalıcı şekilde düşmesini umut ediyoruz. Ayrıca daha önce BM tarafından kabul edilen anlaşmalar uyarınca Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlaması için ciddi çabalar bulunuyor." ifadelerini kullanmıştı.
BERLİN (AA) - Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), ülke ekonomisindeki büyümenin üçüncü çeyrekte, yurt dışından gelen zayıf talep ve artan finansman maliyetleri nedeniyle muhtemelen yatay kalmasının beklendiğini bildirdi.
Bundesbank'ın ekonomiye yönelik ağustos ayı raporu yayımlandı.
Raporda, öncü tahminlerin Alman ekonomisinin yılın ikinci çeyreğinde sıfır büyüme kaydettiğine işaret ettiği ifade edilerek, yılın temmuz-eylül dönemi için görünümün çok daha iyi olmadığı belirtildi.
Bundesbank, yurt dışından gelen zayıf talep ve faiz artışlarıyla yükselen finansman maliyetlerinin ekonomiyi baskıladığını belirterek, "Almanya'nın ekonomik çıktısı muhtemelen üçüncü çeyrekte de büyük ölçüde değişmeden kalacak.” denildi.
Alman mallarına dış talebin son zamanlarda düşüş eğiliminde olduğuna yer verilen raporda bu nedenle sanayi üretiminin temmuz-eylül döneminde zayıf kalmaya devam edeceğine işaret edildi.
Bundesbank raporunda, Almanya’nın en büyük ticaret ortağı Çin'in Kovid-19 salgını sonrası toparlanmasının "ivme kaybettiğine” yer verilerek, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) enflasyonu düşürmeye yönelik faiz artırımlarıyla artan borçlanma maliyetlerinin de Almanya’da yatırım ve inşaat sektörü üzerinde baskı oluşturmaya devam edeceğini öngörüldü.
Bankanın raporunda, fiyat baskılarının çok yavaş hafiflemesi nedeniyle enflasyonun uzun bir süre için ECB’nin yüzde 2 hedefinin üstünde kalabileceğine yer verildi.
- Ekonomi resesyonda
Alman ekonomisi, alışılmışın dışındaki yüksek enflasyon ve artan faiz oranlarının tüketici harcamalarını baskılamasının etkisiyle yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,3 daralarak, teknik olarak resesyona girmişti. Ekonomi geçen yılın son çeyreğinde yüzde 0,5 daralmıştı.
Ülke ekonomisi, Kovid-19 salgını sürecinde ortaya çıkan dar boğazlar hafiflese de faizlerin yükselmesi, ekonomiye güvenin azalması ve alışılmışın dışındaki yüksek enflasyon ortamında tüketicilerin satın alma gücünün düşmesi sonucu talepte yaşanan durgunluktan olumsuz etkileniyor.
Alman hükümeti, ekonomide bu yıl yüzde 0,4'lük büyüme beklerken, Almanya'nın önde gelen ekonomik düşünce kuruluşları ekonominin 2023'de yüzde 0,2 ila 0,4 seviyesinde küçülmesini bekliyor.
Bu arada, Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis), 25 Ağustos'ta yılın ikinci çeyreğine ilişkin öncü GSYH verilerini açıklayacak.
BRÜKSEL (AA) - Avrupa Birliği (AB), "uzun Kovid" şeklinde tabir edilen Kovid-19 sonrası kronikleşen belirtileri içeren hastalığa büyük önem atfettiğini, tedavi için firmalardan başvuru beklediğini bildirdi.
AB Komisyonu Sağlık ve Gıda Güvenliği Direktörü Sandra Gallina, eski adıyla Twitter olan sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, AB'nin "uzun Kovid"i ciddiyetle takip ettiğini ve gündeminde tuttuğunu bildirdi.
Gallina, "Uygun, klinik olarak denenmiş aday (tedavi) bulunur bulunmaz ve bir geliştirici firma EMA'ya (AB'nin ilaç düzenleyicisi Avrupa İlaç Kurumu) başvuruda bulunur bulunmaz, yetkilendirmesini hızla değerlendireceğiz." ifadelerini kullandı.
Dünya Sağlık Örgütü, 5 Mayıs'ta Kovid-19'un "küresel acil durum" niteliğinin sona erdiğini duyurmuştu.
Ancak "uzun Kovid" tabir edilen rahatsızlıklar, son dönemde Batı ülkelerinin gündeminde yer alıyor.
AB ve ABD'nin 13 Aralık 2022'de ortaklaşa yaptığı bir konferans sonucunda hazırlanan raporda, Kovid-19 geçiren her 8 kişiden birinin "uzun Kovid"e yakalandığı, ilk enfeksiyon tarihini üzerinden geçen haftalar ve hatta aylar boyunca semptomları taşıdığı belirtilmişti.
Kovid-19 sonrası sendromu (post-Covid syndrome) olarak da tanımlanan belirtiler; aşırı yorgunluk, uyku güçlüğü, sürekli öksürük, uzuvlarda ağrılar, konuşma ve hafıza ile ilgili bilişsel sorunlar, uzun süre koku alma veya tat alma duyusunun yitirilmesi ve eşlik eden depresyon ve anksiyete gibi sorunlardan oluşuyor.
ATİNA (AA) - Yunanistan'ın Batı Trakya Bölgesindeki yangın, Gümülcine yakınlarında Türklerin de yaşadığı köylere kadar ulaştı.
Rodop'ta çıkan orman yangını Türklerin de yoğun olarak yaşadığı Yassıköy, Narlıköy, Susurköy, Kozlu Dere, Çepelli ve Müsellim köylerini etkisi altına aldı.
Susurköy de bazı evler yangından zarar gördü.
Söz konusu köylerin sakinleri güvenlik gerekçesiyle tahliye edildi.
- Dedeağaç'taki yangın 3'üncü gününde
Batı Trakya'daki Dedeağaç'ta 19 Ağustos Cumartesi günü başlayan orman yangınları üçüncü gününde de devam ederken, Atina'nın 120 kilometre kuzeyindeki Viotia bölgesi, Kavala, Eğriboz Adası ve Batı Trakya'daki Rodop bölgesinde de bugün çıkan yangınlar kontrol altına alınamadı.
Ulusal Orman Yangınları Gözlem Biriminin verilerine göre, Dedeağaç'taki yangının ilk iki gününde 55 bin dönümün üzerinde ormanlık alan yanmıştı.
Henüz söndürülemeyen yangının Dedeağaç'ta üç günde kül ettiği alanın 75 bin dönümü aşacağı tahmin ediliyor.
Yunanistan İtfaiye Teşkilatı, Polis Teşkilatı, Silahlı Kuvvetler ve gönüllülerin işbirliği içinde çalıştıkları yangın söndürme çalışmaları hızı saatte 70 kilometreye kadar ulaşan rüzgar nedeniyle zorlaşıyor.
Yangın çıkan bölgelerindeki yerleşim birimleri tedbiren tahliye edilirken, yangın, tarım alanlarına, arı kovanlarına ve besi hayvanlarına ciddi zarar vermişti.
- Bir kişi hayatını kaybetmişti
Başkent Atina'nın 120 kilometre kuzeyindeki Viotia bölgesinde çıkan yangında, hayvanlarını korumaya çalışan bir çoban bu sabah hayatını kaybetmişti.
BRÜKSEL (AA) - Avrupa Birliği (AB), Batı Balkan ülkeleri ile Ukrayna ve Moldova'nın AB'ye üyelik perspektiflerine desteğini yineledi.
AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Yunanistan'ın başkenti Atina'da AB-Batı Balkanlar Zirvesi ve bölgedeki ülkelere üyelik perspektifi verilen Selanik Bildirgesi'nin 20. yıl dönümü vesilesiyle akşam yemeğine katıldı.
Eski adıyla Twitter olan sosyal medya platformu X üzerinden açıklama yapan Michel, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu ile verimli görüşmeler yaptığını kaydetti.
Michel, "Batı Balkanlar, Ukrayna ve Moldova ortak bir Avrupa mirasına, tarihine ve geleceğine sahiptir. Genişleme, kıtamızda barışı, güvenliği ve refahı teşvik etmek için güçlü bir araç olan AB'nin en önemli önceliği olmaya devam ediyor. Bu Avrupa vizyonunu, gerçeğe dönüştürmek için ileriye dönük bir yol bulmalıyız." mesajını verdi.
Von der Leyen de "AB'ye üye olmaya aday dostlarımızı daha hızlı, bize çok daha yakın bir hale getirmemiz gerekiyor. Doğu ve Batı Balkanlar'daki komşularımız ve ortaklarımızın Avrupa perspektifini görüşmek üzere Atina'da bulunmaktan memnuniyet duyuyorum. Bölgelerimiz arasındaki engelleri kaldırmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
Von der Leyen, toplantı kapsamında ikili görüşmeler yaptı.
Kosova Başbakanı Albin Kurti ve Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ile ayrı ayrı buluştuğunu bildiren von der Leyen, Kosova'nın kuzeyindeki gerilimleri azaltma, AB'nin kolaylaştırıcı diyaloğuna dönme ve Kosova ile Sırbistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesine ilişkin anlaşmaları uygulama konularını ele aldığını belirtti.
Batı Balkanlar'daki 6 ülke, 2003’te Yunanistan'ın Selanik kentinde düzenlenen AB Liderler Zirvesi'nde "potansiyel aday" ülke olarak belirlenmişti. Bosna Hersek ve Kosova halen "potansiyel aday" ülkeler olarak sayılırken Karadağ, Sırbistan, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya yıllar içinde "aday ülke" statüsünü almıştı.
Ukrayna ve Moldova da Haziran 2022'de aday ülke ilan edilmişti.
Yunanistan'ın Atina'nın yaklaşık 100 km kuzeyindeki Viotia Bölgesi’nde Prodromos köyü ve çevresinde orman yangınları devam ediyor. İtfaiye ekipleri yangına karadan müdahale ederken soğutma çalışmaları da sürüyor. Yangın nedeniyle iki yerleşim birimi tedbiren boşaltılmasının ardından birçok yerleşim birimi ve kamp alanı büyük hasar gördü.
Yaklaşan Bavyera Bezirkstag seçimlerinde 3. liste, 2. sıra adayı olarak seçmenlerin desteğini almaya çalışan Würzburg bölgesinin başarılı siyasetçilerinden Josef Hofmann şehrin sorunlarının sürekli tartışılmasını sağlayarak yaşadığı bölgeye ciddi bir katkı sağlıyor.
Eyalette 08 Ekim de sandığa gidilirken 3. listenin 2. sıra adayı olarak Bezirkstag seçimlerine katılan Josef Hofmann, Freie Wähler seçmen kitlesini daha da artırarak Freie Wähler partisinin başarısının daha yukarılara çekilmesine gayret gösteriyor.
Şehrin sorunlarının çözülüp yaşam kalitesinin yükselmesi yönündeki gayretleri ile bilinen Josef Hofmann 23 Ağustos günü saat 19.00'da Bürgerspital da özellikle şehirdeki güvenlik konusunu tartışmak için seçmenler ve Würzburg’lular ile Bürgerstammtisch de buluşmak istiyor.
Bavyera Eğitimi Bakanlığı Devlet Sekreteri Anna Stolz göçmen kökenliler tarafından sevilen ve samimi yaklaşımı ile iyi bir diyalog geliştirdiği bilinen Anna Stolz Uneterfranken bölgesinde Freie Wähler Partisi için önemli bir kazanç olarak görülüyor.
8 Ekim günü yapılacak seçimler öncesi Ayhaber’e açıklamalarda bulunan Anna Stolz, “Geçmiş dönemde eğitim ile ilgili çalışmalarımızı yakından takip edenler özellikle entegrasyona büyük önem verdiğimizi göreceklerdir. Ülkemizde herkesin aynı haklara sahip olması ise hukuk devletinin birinci önceliğidir” dedi.
Anna Stolz Unterfranken bölgesinin başarılı siyasetçilerinden biri olarak biliniyor.
Önal, Ermenistan'ın, Laçın Yolu'nun insani yardımların ulaşımına kapatıldığı iddiasını taşıdığı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) konuştu.
Türk Büyükelçi, "Bölgede kapsamlı barış, istikrar ve işbirliği için tarihi bir fırsat olduğuna inanıyoruz. Bu amaçla Ermenistan ile tam bir normalleşme sürecine olan bağlılığımızı ifade ettik ve bu yönde adımlar attık. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış görüşmelerini güçlü bir şekilde desteklemeye devam ediyoruz." dedi.
Bölgesel normalleşmenin ancak diyalog ve iyi niyetle sağlanabileceğini ifade eden Önal, Ermenistan'ın Laçın Yolu'na ilişkin siyasi amaçlı iddialarını dile getirmek için BMGK de dahil olmak üzere uluslararası platformları kullanma girişimlerinden Türkiye'nin duyduğu endişeyi dile getirdi.
Sedat Önal, her şeyden önce, Azerbaycan'ın meşru kaygılarının dikkate alınması ve doğal egemenlik haklarına saygı gösterilmesi gereğine değinerek, Azerbaycan'ın, Laçın Yolu'nun silahlı gruplara ikmal amacıyla kötüye kullanılması ve Karabağ'da yasa dışı maden işletilmesi konusundaki uzun süreli kaygılarına dikkati çekti.
Önal, "Ancak bu endişeler ve hassasiyetler dikkate alınmamış ve Azerbaycan, egemenlik hakları çerçevesinde uygun gördüğü şekilde kendi topraklarında önlemler almak zorunda hissetmiştir.
Azerbaycan'ın bu tedbirler uygulanırken insani mülahazaları gözetmeye özen gösterdiğini biliyoruz." dedi.
Laçın Yolu üzerinden tıbbi tahliyelerin mümkün olduğunu belirten Türkiye'nin BM Daimi Temsilcisi, Azerbaycan'ın, Karabağ'da ikamet eden Ermenilerin ihtiyaçlarını karşılamak için Ağdam-Hankendi yolunu tahsis ettiğini ancak samimi çabalarının karşılık bulmadığını kaydetti.
- Azerbaycan iddiaları kategorik olarak reddetti
Azerbaycan'ın BM nezdindeki Daimi Temsilcisi Büyükelçi Yaşar Aliyev, Ermenistan'ın Laçın Yolu'yla ilgili ortaya attığı iddiaların "asılsız ve mesnetsiz" olduğunu, tüm iddiaları kategorik olarak reddettiğini belirtti.
Aliyev, Ermenistan'ın bu girişimini, Azerbaycan'ın "egemenliğini ve toprak bütünlüğünü baltalamaya yönelik provokatif ve sorumsuz siyasi kampanya" olarak niteledi.
Ermenistan'ın, uluslararası toplumu manipüle etmeye çalıştığını söyleyen Aliyev, Laçın Koridoru'nun zaten kısa süre önce açıldığı bilgisini paylaştı.
Bölgedeki sorunun 30 yılı aşkın geçmişine vurgu yapan Azerbaycan Büyükelçisi, Ermenistan'ın son yapılan savaş sonrası, Bakü merkezli Kızılhaç'ın insani yardımının bölgeye ulaşmasını reddettiğini hatırlatarak iddialarıyla ilgili çelişkiye dikkati çekti.
Yaşar Aliyev ayrıca, Dağlık Karabağ bölgesinde yaşayan Ermeni vatandaşların sosyal medyada yaptığı, düğün, doğum günü gibi yemekli kutlamaların görsellerini Güvenlik Konseyi üyelerine göstererek bölge halkının, "iddiaların aksine mutlu bir hayat sürdüğünü, açlık çekmediğini" ifade etti.
- Laçın Yolu tartışması
Azerbaycan, Karabağ'da yaşayan Ermenilerin Ermenistan'a gidiş gelişlerde kullandıkları Laçın-Hankendi yoluna, sınır muhafızlarına Ermenistan'dan ateş açılması ve Uluslararası Kızılhaç Örgütü araçlarıyla kaçak eşya taşınmasını gerekçe göstererek bir süredir kısıtlama uygulamış, siviller için açık olan güzergahta ağır vasıtaların geçişine müsaade etmemişti.
Egemen olduğu topraklara kendisiyle daha önceden konuşulmayan sevkiyata müsaade etmeyeceğini belirten Bakü yönetimi, Karabağ'daki Ermeni nüfusa sevkiyatlar için Ağdam-Hankendi yolunu önermişti.
Ermenistan'ın BM Büyükelçisi Mher Margarian Güvenlik Konseyine yazdığı mektupta Dağlık Karabağ halkının "tam teşekküllü bir insani felaketin eşiğinde" olduğunu iddia ederek toplantı talep etmişti.