Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
KÖLN (AA) - Almanya'nın gelecek yıl dünya çapında Holokost'tan kurtulanlara ödenecek tazminatı 1,4 milyar dolara yükselttiği duyuruldu.
Nazi döneminin Yahudi kurbanları adına talepleri ele alan kurum tarafından yapılan açıklamada, Alman Maliye Bakanlığı ile müzakereler sonucu zayıf ve savunmasız Holokost mağdurlarına evde bakım ve destek hizmetlerinin sağlanması için 888,9 milyon ABD doları ödenmesi kararlaştırıldı.
Buna ek olarak Almanya'ya Karşı Yahudi Mülkiyet Talepleri Konferansı'na göre dünya çapında 128 bin Holokost mağduru için Hurtship Fonuna yapılacak sembolik ödemelerde 175 milyon dolarlık artış sağlandığı bildirildi.
Çeşitli plan ve programlarla toplam 1,4 milyar dolar ödeme yapılacağı belirtildi.
Konferans Başkan Yardımcısı Greg Schneider, Holokost'tan kurtulan son nesil yaşlandıkça ve ihtiyaçları arttıkça bu müzakerelerin daha da önem kazandığını söyledi.
Schneider, "Hayatta kalanlara doğrudan ödeme yapılmasını ve sosyal yardım hizmetlerinin genişletilmesini güvence altına almak, her Holokost mağdurunun ihtiyaç duyduğu sürece bakım almasını ve her bir ihtiyacının karşılanmasını sağlamak açısından kritik önem taşıyor." dedi.
Hurtship Fonu ek ödemesi, başlangıçta Kovid-19 salgını nedeniyle tek seferlik bir ödeme olarak oluşturulmuş ve sonunda Holokost'tan kurtulanlara üç ek ödeme yapılmasına karar verilmişti.
Bu yıl Almanya, Aralık 2023'te sona erecek tasarruf ödemelerini 2027 yılına kadar uzatmayı da kabul etti.
Her ek yıl için kişi başına yapılacak ödeme 2024'te yaklaşık 1370 dolar, 2025'te 1425 dolar, 2026'da 1480 dolar ve 2027'de 1534 dolar olarak belirlendi.
Tazminat Konferansı, bu ödemeleri alanların genellikle emeklilik programlarına uygun bulunmayan Rus Yahudileri olduğunu ve bu kişilerin çocukken ölüm kamplarından kaçarak kurtulduklarını duyurdu.
Der Würzburger Hafensommer wird auch 2023 wieder traditionell mit der Sparda-Bank Classic Night eröffnet! Unter der musikalischen Leitung des Ersten Kapellmeisters und stellvertretenden Generalmusikdirektors Gábor Hontvári konzertiert das Philharmonische Orchester Würzburg am Freitag, 21. Juli 2023 an der Seite von Singer-Songwriterin und Gitarristin Gaby Moreno.
Von Soul, Folk, Blues, Rock über Bossa Nova und tropischer Musik bis hin zu lateinamerikanischen Einflüssen ihres Heimatlandes Guatemala reicht die musikalische Spannweite der mehrfachen Grammy-Gewinnerin Moreno. Sie hat die großen Bühnen dieser Welt bespielt und dabei mit Größen der Popmusik wie Bono, Ricardo Arjona, Andrea Boccelli, Tracy Chapman, Ani DiFranco, den Punch Brothers, Hugh Laurie, dem Buena Vista Social Club, Calexico, David Gray und vielen anderen geteilt. Dabei stattet Gaby Moreno ihre englischen und spanischen Songs mit eleganten Harmonien, bunten und unerwarteten Klangfarben und einer luftigen Instrumentierung aus.
Umrahmt werden die eigens für Orchesterbegleitung angefertigten Arrangements von Orchesterstücken, die spanisches Flair versprühen, wie das lebhafte Capriccio Espagnol von Nikolai Rimski-Korsakow, das sich an der Volksmusik der nordspanischen Region Asturiens anlehnt, sowie dem feurigen Intermezzo zu La boda de Luis Alonso des großen Zarzuela-Komponisten Gerónimo Giménez. Die zweite Konzerthälfte gestaltet das Philharmonische Orchester in kleinerer Besetzung zusammen mit Gaby Moreno und ihrer Band mit bekannten Songs wie „Blues de Mar“, „O, Me“ oder „Lost on a Cloud“. Ein Abend unvergesslicher musikalischer Höhepunkte wartet auf der schwimmenden Bühne im Alten Hafen!
Die Karten zur Sparda-Bank Classic Night können nicht käuflich erworben werden und sind ausschließlich im Rahmen einer Verlosung erhältlich. Die Teilnahme ist im Zeitraum vom 19.06. bis 30.06.2023 online auf www.hafensommer-wuerzburg.de möglich. Mitglieder der Sparda-Bank können auch in der Community und unter www.sparda-n.de/ClassicNight teilnehmen.
KÖLN, 25 Mayıs 2023: 29 Mayıs 1993 tarihinde Solingen‘de beş kişi ırkçı bir terör eylemi sonucu öldürülmüştür: Gürsün İnce (27), Hatice Genç (18), Gülüstan Öztürk (12), Hülya Genç (9) ve Saime Genç (4). 17 kişi de hayati tehlike arz edecek şekilde ağır yaralanmıştır. Yangın tüm kurbanları uykuda yakalamıştır. Bu eylemin alçaklığı ve insan düşmanlığı kadar, Mölln ve Solingen kurbanlarına sempati ve dayanışmayı çok gören ve “taziye turizmine düşmek istemiyoruz“ diyerek reddeden dönemin hükümetinin tutumu da bir o kadar dehşet vericidir.
Solingen’de 5 masum insanın gece vakti alevler arasında kalarak hayatını kaybettiği kundaklama saldırısı, yeni birleşmiş Almanya’yı kasıp kavuran şiddet dalgasının korkunç bir doruk noktası olmuştur. Hoyerswerda, Rostock-Lichtenhagen, Mölln ve Solingen’deki kundaklama saldırıları ve bunların kamuoyunda ele alınış biçimi, akıl almaz bir siyasi başarısızlığın ifadesidir. Saldırılar şiddetlendikçe, siyaset daha savunmacı hale gelmiş, güvenlik kurumları ve temel hakların savunulması zayıflamıştır.
1993’te Almanya’da yılın en çirkin sözü olarak “yabancılaşma” (Überfremdung) kavramı seçilmiştir. 1992 yılında ise “taziye turizmi” (Beileidstourismus: Mölln’deki cinayetler vesilesiyle düzenlenen cenaze törenleri için) ve şamarlamak (yabancılara yönelik fiziksel ve ölümcül saldırılar) tercihler arasında yer alan kavramlar olmuştur. 1991 yılında ise en çirkin sözler arasında “yabancılardan arındırılmış” (ausländerfrei), (Hoyerswerda’daki yabancı düşmanı slogan) ve ikinci sırada Almanların yabancılarla “karışımı“ (durchrasste Gesellschaft; CSU’lu üst düzey politikacı) yer almıştır. Ukraynalı savaş mültecileriyle bağlantılı olarak kullanılan “sosyal turizmi“ (CDU’lu üst düzey politikacı), 2022 yılının en çirkin sözü olarak ikinci sırada yer almıştır. Aynı kavram 2013 yılında da Almanya’nın en çirkin sözü olarak seçilmiştir.
Bu kavramlar gökten zembille inmemekte, daha ziyade kamusal bağlamlarda, özellikle de siyaset ve kampanya gazeteciliğinde, toplumsal algı ve müteakip tartışma ve gelişmeler üzerinde önemli bir etkiye sahip olacak şekilde kullanılmalarıyla tanım gereği ortaya çıkmaktadır. Yılın çirkin sözleri seçilen “Yabancılaşma” (Überfremdung) (1993) ile “sosyal turizmi” (Sozialtourismus) (2022) arasında neredeyse 30 yıl geçmiş olsa da, ortak mekanizmaların benzer şekilde etkisinin devam ettiği görülmektedir. Kısa vadeli siyasi ve medyatik ilgi uğruna, uzun vadede toplumsal barış, hatta sosyal güvenlik ve uyum feda edilmektedir.
Dönemin Kuzey Ren-Vestfalya İçişleri Bakanı Herbert Schnoor (1980-1995), geriye dönüp baktığında “Gençler siyasetin mülteciler ve yabancılar hakkında nasıl konuştuğunu tecrübe ettiğinde, onların bu sözlü şiddeti acımasız fiziki şiddete dönüştürmesine şaşırmanıza gerek yok“ açıklamasında bulunmuştur. Bu cümle her zamankinden daha günceldir ve artık sadece gençler ile de sınırlı değildir. Gündelik ırkçılığın ötesinde, tırmanan yabancı düşmanlığı ve insan düşmanlığının toplumsal sapmaların ürünü ve yansıması olduğunu yaşıyoruz. Bunlar önce kavramlara, nadiren de olsa eylemlere ve bazen de teröre yol açmakladır.
1993’te Solingen’de meydana gelen terör saldırısında ailesinden 5 kişiyi kaybeden Mevlüde GENÇ, 2022 yılının sonunda hayatını kaybetmiştir. O her zaman toplumsal uyumun hüzünlü bir uyarıcısı ve barış ile uzlaşının sarsılmaz bir sembolü olmuştur. O bir Alman faciasının sembolü olarak, Almanya’daki Türk toplumunun annesi olmuştur. Zira Türk vatandaşlarının acısı, yarası ve kaybı da derin izler bırakmıştır. Mölln’de (11/1992) ve Solingen’de (05/1993) meydana gelen iki yangın, Türk kökenli vatandaşlar için algıda hala derin bir dönüm noktasını temsil etmektedir: Solingen’den ÖNCE ve SONRA diye bir zaman ortaya çıkmıştır. Söz konusu ırkçı terör dalgası ve devletin bunu ele alış biçimi, Türkiye kökenli insanların ev ve güvenlik duygusunu kalıcı olarak zedelemiştir. Bu durum onlarca yıl ve nesiller boyunca yankılanmaktadır. Ve 30 yıl sonra da, hala mültecilere, göçmenlere, Müslümanlara, onların örgütlerine ve ibadethanelerine yönelik saldırılar, siyasi ve sosyal iklimin kötü durumda olduğunu göstermektedir.
Poliste, silahlı kuvvetlerde veya federal makamlar içinde radikal sağcı sohbet gruplarının bulunduğu haberleri, radikal sağcı oluşumlardan kendini tehdit edilmiş hisseden öğretmenlerden gelen yardım çağrıları, örneğin Berg’deki (Spreewald) bir okulda Hitler selamları, gamalı haçlar ve sağcı müzik veya bir bahçedeki gamalı haçlı Nazi partisi (Döbeln) - tüm bunlar konunun hala ne kadar güncel olduğunun bir kesitidir (belgesidir). Kavramsal ve siyasi sapkınlıklardan bahsetmeye bile gerek bulunmamaktadır.
Tarihi hatırlamak aynı zamanda tarihten ders çıkarmak demektir. Bu umutla, Solingen’deki terör eyleminde hayatını kaybedenlere ve diğer tüm ırkçılık ve terör kurbanlarına Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabırlar diliyoruz. Onlarla olan dayanışmamız her daim devam edecektir.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB)
Ülkemizin gündemine ışık olması düsüncesiyle değerli ilim ve bilim adamı rahmetli üstadımız Seyyid Ahmet Arvasi hocamızın görüşleriyle sizleri başbaşa bırakmak istiyorum.
Mit einer Stele am Barbarossaplatz gedenkt die Stadt Würzburg den
Opfern der Messerattacke vom 25. Juni 2021. Die Stele soll, wie
Oberbürgermeister Christian Schuchardt bei der Einweihung betont, ein
Ruhepol sein, der jederzeit zum kurzen Innehalten einlädt. Denn die
Gewalttat vor zwei Jahren, bei der drei Menschen getötet und mehrere
schwer verletzt wurden, habe sich in das kollektive Gedächtnis der
Würzburger Gesellschaft gebrannt.
„Für eine große Zahl von Menschen ist der 25. Juni 2021 ein
persönlicher Einschnitt in ihrem Leben geworden. Für sie ist das
Leben nicht mehr so, wie es davor war und für einige wird es auch nie
mehr so werden“, sagte Schuchardt. Die Angehörigen der getöteten Frauen,
die Partner, Kinder, sie alle haben einen Verlust erlitten, der
unwiederbringlich ist.
Schuchardt dankte im Rahmen der Eröffnung den couragierten
Mitbürgerinnen und Mitbürgern, die ohne Zögern unter Einsatz ihres
Lebens durch ihr beherztes Eingreifen verhindert haben, dass noch mehr
Opfer zu beklagen sind. „Sie sind Ansporn für uns alle, ebenfalls nicht
wegzusehen, sondern zu helfen, wenn Mitmenschen in Not in
Ausnahmesituationen wie im Alltag sind“, so Schuchardt. Gleichzeitig
dankte Schuchardt den Einsatzkräften von Polizei, Feuerwehr und
Rettungsdiensten auf deren rasche und professionelle Hilfe man sich auch
in Extremsituationen verlassen könne.
„Verantwortungsbewusstsein füreinander, selbstlose Hilfs- und mutige
Einsatzbereitschaft sowie Zivilcourage gehören zu den Werten, ohne die
keine Gemeinschaft funktionieren kann. Einheimische und Zugewanderte,
Menschen verschiedener Religionen haben auf diese Weise vor zwei Jahren
gemeinsam gezeigt, was unsere Stadtgesellschaft ausmacht und
zusammenhält. Diesen Weg solidarischen und gemeinschaftlichen
Handelns müssen wir weiter gehen“, betonte Schuchardt.
Bild: Oberbürgermeister Christian Schuchardt weiht die Gedenkstele am
Barbarossaplatz ein. Foto: Christian Weiß
Der Förderverein des Lions Club Würzburg e.V. hat einen Scheck über 5.500 Euro an die Stadt Würzburg übergeben. Die Spende fließt in humanitäre und kulturelle Projekte der Ukraine-Hilfe in Würzburg wie auch vor Ort.
Die Stadt Würzburg hat bereits Anfang des letzten Jahres ein Spendenkonto für die Ukraine eingerichtet und mit Beschluss des Würzburger Stadtrates im März 2022 eine Million Euro bereitgestellt, um Organisationen zu unterstützen, die humanitäre Hilfe aus Würzburg in die Ukraine bringen. Bei seiner Reise nach Lviv und Lutsk in der Ukraine im Februar dieses Jahres hatte Oberbürgermeister Christian Schuchardt nicht nur mit seinem Lviver Amtskollegen Andryi Sadovyi die Partnerschaftsurkunde unterzeichnet. Die Reise nahm Schuchardt auch zum Anlass, u.a. das größte Warenverteillager in der Westukraine zu besuchen, aus dem Hilfsgüter auch aus Würzburg in die Kriegsregionen der Ukraine verteilt werden.
Die Spende des Lions Club Würzburg stammt aus dem Benefizkonzert Anfang April mit der aus Würzburg stammenden Mezzosopranistin Waltraud Meier. Insgesamt konnte der Lions Club 27.500 Euro aus diesem Konzert für gute Zwecke überreichen. Den gut besuchten Abschiedsauftritt der Künstlerin in Deutschland begleitete das Philharmonische Orchester unter der Leitung von GMD Enrico Calesso. Der Konzertabend in der Musikhochschule stand unter der Schirmherrschaft von Oberbürgermeister Christian Schuchardt. Waltraud Meier wurde bereits mit zahlreichen Preisen geehrt, sie ist Kammersängerin der Bayerischen Staatsoper und der Wiener Staatsoper und Ehrenmitglied der Wiener Staatsoper. Im Herbst 2023 wird sie ihre Bühnenkarriere beenden.
Alman hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit, başkent Berlin’de yaptığı açıklamada, Lüksemburg'da dün gerçekleştirilen AB içişleri bakanları toplantısında "dayanışmaya dayalı bir çözüm" bulunmasının önemli bir adım olduğunu ifade etti.
Hebestreit, “Buna rağmen bu bir uzlaşmadır, yutulacak bazı acı haplar vardı. Alman hükümeti protokol kaydı düştü. Bu çocuklu ailelerin korunmasıyla ilgili.” dedi.
AB ülkelerinin göç ve iltica kuralları konusunda ortak tutum sergilemesini olumlu bulan Hebestreit, Alman hükümetinin, AB Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu arasında yürütülen görüşmelerde çocuklu aileler konusunda iyileşme sağlanacağından ümitli olduğunu kaydetti.
Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser de Rheinische Post gazetesine yaptığı açıklamada, AB’de iltica sisteminin sertleştirilmesini savunarak, “Acilen ihtiyaç duyduğumuz ortak bir Avrupa iltica sistemine ulaşıyoruz. Bunu yaparken de yüksek insani standartları kabul ettirdik.” diye konuştu.
Faeser, uzlaşmanın önemine işaret ederek, anlaşmaya varılmaması durumunda dış sınırlarının güvenli bir şekilde kontrol edilmeyeceğini ve dolayısıyla AB içinde serbest dolaşımı öngören Şengen sisteminin tehlikede olacağını kaydetti.
- Hükümetin ortağı Yeşiller Partisi uzlaşmadan dolayı karıştı
Yeşiller Partili Aile, Yaşlılar, Kadın ve Gençlik Bakanı Lisa Paus ise Lüksemburg’da AB içişleri bakanlarının vardığı uzlaşmayı “çok sorunlu” olarak nitelendirdi.
Paus, Alman hükümetinin müzakerelerde, çocuklu ailelerin AB sınırlarında iltica işleminden geçirilmesinden muaf tutulmasının kabul ettiremediğine dikkati çekerek, “Bu nedenle bulunan uzlaşma benim için çok sorunlu.” ifadesini kullandı.
Ayrıca Paus, uzlaşmada Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine uyulması ve çocukların yararının dikkate alınması gerektiğini vurguladı.
Yeşiller Partili Dışişleri Bakanı Analena Baerbock da partisinin milletvekillerine mektup yazarak, uzlaşmaya destek vermeleri çağrısında bulundu.
Baerbock mektubunda, uzlaşmayı onaylama kararını kişisel, Yeşiller Partili ve Dışişleri Bakanı olarak zor verdiğini belirterek, ancak uzlaşmanın sığınmacıların mevcut durumunu iyileştireceği için doğru bulduğunu belirtti.
Alman hükümetinin müzakerelerde özellikle aileler için kısıtlamaları mümkün olduğunca düşük tutmak için mücadele ettiğini vurgulayan Baerbock, “Ancak, uzlaşmaya varılmaması, sığınmacıların (AB ülkelerine) dağıtılmaması, savaştan, işkenceden ve en ağır insan hakları ihlallerinden kaçan Suriyeli veya Afgan ailelerin ve çocukların kalıcı ve hiçbir perspektifi olmadan AB'nin dış sınırında sıkışıp kalmaları anlamına gelecekti.” değerlendirmesinde bulundu.
Yeşiller Partisi Eş Başkanı Ricarda Lang ise Lüksemburg’daki toplantıda önemli konularda başarı sağlanamadığını dile getirerek, “Bu yüzden Almanya’nın uzlaşmaya onay vermemesi gerekiyordu.” şeklinde görüş belirtti.
Yeşiller Partisi Avrupa Parlamentosu Milletvekili Rasmus Andresen, AB üyesi ülkelerin ahlaki pusulayı kaybettiğini söyleyerek, “Alman hükümetinin onayıyla Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser'in de bu öneriyi kabul etmesi utanç vericidir.” dedi.
- Sivil toplum örgütlerinden uzlaşmaya tepki
Sivil toplum örgütleri de AB’nin iltica sisteminin sertleştirilmesini eleştirdi.
Amnesty International Almanya Genel Sekreteri Markus Beeko, Alman hükümetinin uzlaşmayı bir siyasi başarı olarak kutlamasına tepki göstererek, uzlaşmanın bir başarı değil, insan hakları konusunda tabularının ihlal edilmesi, anayasal yetkinin hiçe sayılması ve koalisyon protokolünde verilen sözlerin yerine getirilmesi anlamına geldiğini vurguladı.
“Pro Asyl” Derneği Sözcüsü Karl Kopp, uzlaşmanın hukuk devletine ve mülteci haklarına bir saldırı olduğunu belirterek, sığınmacıların güvenli olmayan üçüncü ülkelere sınır dışı edilmek üzere sınırdaki işlemler için hapsedildiklerinde bunun insan hakları ve hukukun üstünlüğü ile bir ilgisi olmayacağını söyledi.
Almanya Sınır Tanımayan Doktorlar Derneği Başkan Yardımcısı Parnian Parvanta da AB içişleri bakanlarının aldığı kararın savunmasız insanlar için ağır sonuçlar getireceğini vurgulayarak "Alman hükümetinin onayı bizi dehşete düşürdü." ifadesini kullandı.
Parvanta, ülkelerinden kaçan insanların çektiği acıların Lüksemburg'da varılan anlaşmayla daha da artacağını kaydetti.
- AB ülkelerinin uzlaştığı konular
AB ülkelerinin içişleri bakanları dün Lüksemburg’da ortak iltica sisteminde reform yapılması konusunda uzlaşmaya varmıştı.
Buna göre güvenli görülen ülkelerden gelen düzensiz göçmenlerin AB üyesi ülkenin sınırını geçtikten hemen sonra buralarda kurulacak ve sıkı kontrol edilecek ilk kabul merkezlerinde iltica işleminden geçmesi planlanıyor. Bu kişilerin iltica başvurusunun burada 3 ay içinde incelenmesi, başvuruları kabul edilmeyenlerin ivedilikle ülkelerine gönderilmesi isteniyor.
Uzlaşmada sığınmacıları kabul etmeyen üye ülkelerin her kişi başına, ev sahipliği yapan ülkelere 20 bin avro ödemesi de yer alıyor.
Almanya, çocuklu ailelerin sınırdaki ilk kabul merkezlerinde söz konusu işlemden muaf tutulmasını istemiş, ancak bu konuda başarılı olamamıştı.
BERLİN (AA) – Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ülkesinin Gürcistan’ı Avrupa Birliği (AB) yolunda desteklemeye devam ettiğini söyledi.
Alman Hükümeti Sözcüsü Steffen Hebestreit, Başbakan Scholz’un Gürcistan Başbakanı İrakli Garibaşvili ile Berlin’de gerçekleştirdiği görüşmenin ardından yazılı açıklama yaptı.
Hebestreit, Scholz ve Garibaşvili'nin Almanya ile Gürcistan arasındaki çeşitli işbirliklerinin genişletilmesi, mevcut güvenlik, AB konuları ve Rusya-Ukrayna savaşının etkileri üzerinde görüş alışverişinde bulunduğunu aktardı.
Scholz’un Almanya'nın Gürcistan'ı AB yolunda desteklemeye devam ettiğini vurguladığını ve Gürcistan hükümetini gerekli reform adımlarını atmaya çağırdığını belirten Hebestreit, "AB Komisyonu'nun tavsiyeleri aday statüsüne giden yolu gösteriyor. Scholz, Gürcistan hükümetini, gerekli çabaları zamanında ve gelecek haftalarda kararlılıkla ele almaya çağırdı." ifadesini kullandı.
Hebestreit, Şansölye'nin Almanya’nın uluslararası kabul görmüş sınırlar içinde Gürcistan'ın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü desteklemeye devam ettiğini aktardığını belirtti.
Sözcü Hebstreit ayrıca Scholz ve Garibaşvili'nin açık ve sonuç odaklı görüşmeleri sürdürmeyi ve yakın temas halinde kalmayı kararlaştırdığını kaydetti.
Scholz, Nürnberg kentinde Protestan Kilisesince düzenlenen bir etkinliğe katılarak göç ve mülteci politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Almanya’nın Avrupa Birliğinin (AB) dış sınırında bulunan bir ülke olmamasına rağmen en fazla iltica başvurusu yapılan ülke olduğunu belirten Scholz, Almanya'ya gelen düzensiz göçmenlerin büyük bölümünün başka AB ülkelerinde kayıt altına alınmadığını söyledi.
Scholz, Almanya gelen yüksek sayıdaki düzensiz göçmene işaret ederek, “Önceden Avrupa Konseyinde bu espriyi yaptım. Almanya'nın Akdeniz'e büyük bir sahili olmalı. Çünkü gerçekten Akdeniz'e kıyısı olan ülkelere göre, Akdeniz üzerinden Avrupa'ya gelen sığınmacıların çoğu Almanya'ya geliyor." şeklinde konuştu.
Almanya Başbakanı Scholz’un "espri" olarak nitelendirdiği sözleri sosyal medyada tepki çekti.
Akdeniz’de gemilerle düzensiz göçmenleri kurtarma çalışmaları yapan Alman sivil toplum kuruluşu Sea Watch, Twitter’dan yaptığı paylaşımda Scholz’u eleştirerek, "Sadece 2023’te Akdeniz'de 1150’den fazla ölüm yaşandı. Şansölyenin aklına gelen kötü bir espri. Bunun üzerine gülebilen ülkeyi yönetmemeli." ifadeleri kullanıldı.
Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Milletvekili Matthias Hauer de özellikle bir Alman başbakanının başkalarının acısıyla dalga geçmemesi gerektiğini belirtti.
Sosyal Demokrat Parti (SPD) üyesi Lilly Baudszun da "Sosyal demokrat bir başkan insanlar hakkında asla böyle konuşmamalı." şeklinde paylaşımda bulundu.
BERLİN (AA) - Alman Hava Kuvvetlerinin ev sahipliğinde düzenlenen, "NATO tarihinin en büyük hava tatbikatı" olarak nitelendirilen "Air Defender 2023"ün başladığı bildirildi.
Alman Haber Ajansının haberine göre, Alman Hava Kuvvetlerine ait "A400M" tipi nakliye uçağının Aşağı Saksonya'daki Wunstorf Hava Üssü'nden havalanmasıyla tatbikata başlandı.
Daha sonra Schleswig-Hostein eyaletindeki Fliegerhorst Hohn Hava Üssün'den Alman Hava Kuvvetlerine ait F-18 savaş uçağı kalkış yaptı.
Tatbikatın ilk saatlerinde sivil uçuşlar etkilenmedi.
Alman Hava Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Ingo Gerhartz, kamu yayıncısı ARD’ye bağlı RBB radyosuna yaptığı açıklamada, tatbikatın öncelikle NATO’nun savunma yeteneğini kanıtlamasıyla ilgili olduğunu söyledi.
Gerhartz, Rusya’ya yönelik provokasyondan kaçınılacağına, tatbikatın gerilimi artırıcı görünmemesi için her şeyi yapacaklarına işaret ederek, Rusya’ya ait ancak bu ülkeyle kara bağlantısı olmayan, Polonya ile Litvanya arasında Baltık Denizi’ne kıyısı bulunan Kaliningrad’a doğru uçuş gerçekleştirilmediği bilgisini paylaştı.
Berlin-Bradnenburg Havalimanı yetkililerince yapılan açıklamada, şimdiye kadar hava trafiği için normal bir gün yaşandığı ve tatbikatın yolcuların üzerinde önemli bir etkisinin bulunmadığı belirtildi ancak tatbikat nedeniyle gün içinde ne ölçüde gecikme yaşanacağının henüz tahmin edilemediği bildirildi.
Frankfurt Havalimanı yetkililerince yapılan açıklamada da tatbikatın öğleden önce yolcular için fark edilebilir etkisinin olmadığı ve trafiğin normal seyrettiği belirtildi.
Korgeneral Gerhartz, tatbikattan dolayı sivil hava trafiğinde büyük kısıtlamaların yaşanmasını beklemediğini açıklamıştı.
- Tatbikatta Alman Hava Kuvvetlerine ait tüm üsler kullanımda olacak
23 Haziran’a kadar sürecek tatbikata aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 25 ülkeden 250 savaş uçağı ve yaklaşık 10 bin personel katılıyor.
Ülke genelinde Alman Hava Kuvvetlerine ait tüm üsler, tatbikat boyunca kullanımda olacak.
Haziran ortasındaki tatbikat dolayısıyla Almanya'nın güneyi, kuzeyi ve doğusunda hususi hava sahaları belirlendi. Avrupa hava sahası üzerinde birçok sivil uçuşun rotasının da değiştirileceği ifade ediliyor.
- Tatbikat boyunca günde 250 sorti yapılacak
Avrupa'daki NATO ülkelerinden 80 uçak ve uluslararası ortaklardan 60 uçağın tatbikatta yer alması öngörülüyor. Tatbikat boyunca günde ortalama 250 sorti yapılacağı belirtiliyor.
Alman Hava Kuvvetlerinin ev sahipliğindeki tatbikatla İttifak hava savunmasının güçlü tutulması, havadaki güçlü caydırıcılığın sürdürüldüğüne dair mesaj verilmesi ve Atlantik'in iki yakasının uyumunun sağlamlaştırılması hedefleniyor.