Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) yeni liderini seçti.

Seçilen, bildiğiniz üzere Nikos Hristodulidis. (Νίκος Χριστοδουλίδης.)

Hristodulidis, 6 Aralık 1973, Baf, Yeroşibu doğumlu.

Rum yönetiminin geçmiş dönemdeki Dışişleri Bakanı ve akademisyen.

Barış Harekatını yaşamış ama hatırlamıyor.

Kıbrıs’ın gerçeklerini de o dönemleri yaşamadığı için sadece kitaplardan, belgelerden okuduğu kadarıyla biliyor.

Bir de Rum tezlerinden, kendilerini haklı çıkaracak metinler üzerinden, ilkokulda başlayan Türk düşmanlığı üzerine kurulu müfredattan…

 

Yeni başkanın Rum Bakanlar Kurulunu atadıktan sonra ilk işi Bakanları ile birlikte 13 EOKA’cı katilin gömülü olduğu Tutuklu Mezarları’nı ziyaret etmek ve boyundan büyük sözlerle esip gürlemek oldu.

 

Ne mi dedi? Federasyonu kurmak, adanın mutlak yöneticisi olmak ve Mağusa’ya geri dönmek için elinden geleni yapacağını söyledi.

Girne’ye geri dönmeyi pek planlamıyor olacak ki Girne’ye geri dönmekten şimdilik daha bahsetmedi!

Rum halkından ve siyasilerden gelecek olan baskılar arttıktan sonra ırki megalomanik duyguları harekete geçecek ve son Türk askerinin de adayı terk etmesine kadar mücadelesini sürdüreceğinden, Girne’yi almaktan, Karpaz Rumlarının Karpaz’a geri döneceğinden, garantilerin kalkacağından da bahsetmeye başlayacak, abileri gibi…  

Ben aynı senaryoyla vizyona giren 7 filmin, her seferinde farklı başrol oyuncularıyla oynanan bu bölümünü tam yedi kez seyrettim. Şimdi aynı senaryonun yeni bir aktörün başrolünü oynadığı birinci bölümünün 2023 versiyonunu yeniden seyretmeye başlayacağız.

Yani; Hala daha Kıbrıs adasında Türkleri azınlık olarak gördükleri, aynen Makarios’un yaptığı “Türkiye’yi yok saymak” hatasını devam ettirdikleri, eninde sonunda adanın tümden kendilerinin olacağı hayali senaryosunun yeni aktörlerle hayata geçirilmesini...

ABD’nin ve Avrupa Birliği’nin askeri, BM’nin de siyasi desteği ile Türkiye’yi adadan atabileceklerine, Kıbrıslı Türkleri sindirebileceklerine ve adanın tek hakimi olabileceklerine inanıyorlar. Hayal dünyaları inanılmaz geniş.

Dedik ya; ya geçmişi bilmiyorlar ya da unutuyorlar.

Mesela, Büyük Britanya Krallığının, Kıbrıs adasına bağımsızlık verme kararını ABD’nin baskısı ile 50’li yılların başında aldığını, bunu öğrenen Makarios’un önce EOKA’yı Yunanistan’ın desteği ile kurduğunu, EOKA’nın 1 Nisan 1955’de saldırılarını başlattığını, İngiliz Sömürge Yönetiminin istemesi halinde EOKA terör örgütünü bit gibi ezme gücüne sahip olduğunu ama İngiltere’nin Orta Doğu üzerindeki hakimiyetini kaybetmemek için adada askeri üs sahibi olmayı hedeflemesinden dolayı EOKA’ya pek dokunmadığını unutmuşa benziyorlar.

 

Türkiye’nin, kendileri ve Yunanistan gibi Batı dünyasının kölesi olmadığını, askeri ve siyasi olarak Batı teknolojisine mahkum olmaktan çıktığını, ABD’nin, AB’nin ve BM’nin Türkiye üzerinde artık yaptırım güçlerinin kalmadığını ve Türkiye’nin günümüzde bölgenin en güçlü devleti haline geldiğini bırakın kabul etmeyi, düşünmek bile istemiyorlar. 

 

Bu nedenle de KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın gerçekçi, adaya barışı getirecek sürdürülebilir bir çözüme yönelik “egemen eşit, iki devlete dayalı çözüm” önerisini konuşmak ve tartışmak istemiyorlar. Hayallerinde, 1977 yılından beridir müzakere edilmekte olan ve her seferinde kendilerinin “ipe un sererek” yalan dolana dayalı gerekçelerle reddettikleri “Federasyon”a dayalı çözümü masaya koymak ve ABD’nin, AB’nin ve BM’nin baskıları ile dayatmak var. 

 

Özetle; dünden bugüne tüm Rum liderler kendilerini adanın sahibi ve mutlak yöneticisi olarak görme hayali ve bu şekilde davranma yanılgısı içindeler, ki biz alışkınız…

Elbet bir gün, KKTC, Kıbrıs adasında, ikinci bağımsız ve egemen devlet olarak kabul görüp tanınınca, geç de olsa hayal dünyalarından uyanacaklar…

 

Bayerns Innen- und Sportminister Joachim Herrmann in Nürnberg bei den Bayerischen Meisterschaften im Fechten 2023: Höhepunkt im bayerischen Wettkampfkalender - 400 Athletinnen und Athleten auf 28 Fechtbahnen

 

Als besonderen Höhepunkt im bayerischen Wettkampfkalender hat  Bayerns Innen- und Sportminister Joachim Herrmann die Bayerischen Meisterschaften im Fechten bezeichnet, die an diesem Wochenende in der Bertolt-Brecht-Schule in Nürnberg stattfinden. Herrmann: „Die ganze Breite der Faszination des Fechtsports ist hier in Nürnberg in den Sporthallen der Bertolt-Brecht-Schule auf insgesamt 28 Fechtbahnen zu bewundern. Mehr als 400 Athletinnen und Athleten aller drei Waffen – Degen, Florett und Säbel – treffen und begegnen sich hier zum ersten Mal in Bayern an einem Ort.“ 

 

Herrmann sagte in seinem Grußwort, der Fechtsport als eine der ältesten olympischen Sportarten habe eine lange und stolze Tradition und erfreue sich großer Beliebtheit. „Athletik, Taktik, Konzentration und Präzision – das sind die faszinierenden Kernelemente der Kampftechnik des Fechtens“, so der bayerische Sportminister.

Der Neubau der Bertolt-Brecht-Schule in Nürnberg mache die Ausrichtung der Bayerischen Meisterschaften im Fechten möglich. Die Staatsregierung habe mit umfangreichen Fördergeldern unterstützt. Zudem habe der Freistaat für Projekte der Bertolt-Brecht-Schule im Leistungssport mit dem Schwerpunkt auf Integration und Inklusion für das Schuljahr 2021/22 eine Zuwendung in Höhe von 90.000 Euro bewilligt. Herrmann sagte dazu, attraktive Sportstätten seien das notwendige Fundament eines erfolgreichen Breiten- und Nachwuchsleistungssports. Er werde sich als bayerische Sportminister weiterhin stark dafür einsetzen.

Seinen Dank an die Veranstalter und Ausrichter verband Herrmann mit der Würdigung des unentgeltlichen und vorbildlichen ehrenamtlichen Engagements im organisierten Sport in Bayern. „Ich danke all denjenigen aufs Herzlichste, die im Verband und in ihren Vereinen an der Basis wertvolle ehrenamtliche Arbeit leisten. Sie alle ermöglichen erst diese wunderbaren Begegnungen und Leistungen.“

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), 2023 Mart Umre Organizasyonu ile Almanya’dan umre ziyareti için kutsal topraklara gidecek olan kafileler dualarla uğurlandı.

 

DİTİB Umre organizasyonuyla 14 günlük umre ziyareti için kutsal topraklara gidecek kafileler Hamburg Havalimanı’nda düzenlenen programla uğurlandı.

Wilhelmsburg DİTİB Muradiye Camii, gençlerini teşvik etmek ve diğer camilere örnek olmak amacıyla Umre yolculuğuna kadar sırayla  hutbe irad eden  8 genci umre ile ödüllendirdi. 8 gencin tüm Umre masraflarını dernek yönetimi karşıladı.

 

Gençlik geleceğimizin teminatıdır

Gençlerin ilgi ve alakasından dolayı duyduğu memnuniyetini dile getiren Wilhelmsburg DİTİB Muradiye Camii dernek başkanı Yusuf Seymen, “Gençler bizim için paha biçilemez kıymettedir. Gençlik geleceğimizin teminatıdır. Camilerimizde din hizmeti vermeye aday gençlerimizi desteklemenin gerekli olduğunu düşündüğümüz için  teşvik amaçlı bir çalışma yaptık. Bu manada desteklerinden ötürü hocamıza, dernek yönetimimize ve cemaatimize şükranlarımı sunuyorum” ifadelerini kullandı.

 

Tüm insanlık için dua edelim

Kutsal topraklara gidecek umre kafilelerini havalimanında uğurlayan Hamburg Dini Danışma Kurulu Başkanı Osman Dikeç, “Mekke’de Medine’de o manevi ortamlarda bizler için dualarınızı esirgemeyin. Ülkemiz için, yaşadığımız toplum ve tüm insanlık için, birlik ve beraberliğimiz için dualar edelim. "Özellikle 6 Şubat depreminde vefat eden ve tedavi gören kardeşlerimizi de dualarınızda unutmayın. Rabbim Umre yolculuklarını hayırlı eylesin ve hayırlısıyla gidip gelmeyi nasip eylesin” dedi.

Dikeç, Hamburg Havalimanı’nda yaptığı konuşmanı ardından umre kafileleri, kutsal topraklara dualarla uğurlandı.

14 günlük umre ziyaretinin ardından kutsal topraklardan dönüşler 18 Mart’ta gerçekleşecek.

 

 

 

 

Almanya’dan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin (DİTİB) gönüllü kadın üyeleri, Hatay’da depremzede çocuklara yönelik özel etkinlikler düzenleyerek oyuncak hediye etti.

 

Depremzedelere destek sağlamak ve moral vermek amacıyla federal ve eyalet kadın birlik başkanlarından oluşan DİTİB gönüllüleri, Hatay’daki yardım çalışmalarını sürdürüyor.

 Depremzede ailelerle bir araya gelerek destekte bulunan gönüllüler, çocuklara yönelik çeşitlik etkinlikler de düzenleyerek depremin izlerini siliyor.

 

Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) koordinesinde Hatay’a geçen Federal Kadın Birliği başkanı Safiye Kılıç, başkan yardımcısı Şerife Sayım, sekreter Rabia Şahinarslan, Federal Kadın Çalışmaları Koordinatörü Nurten Afat, Kadın Birliği Başkanları Sümeyye Öztürk Mutlu (Essen), Ayla Şener  (Hamburg), Sebile Uyanık (Berlin), Lale Türk (Rheinland-Pfalz), Meryem Savun (Düsseldorf),  Özlem Ödemiş (Kuzey Bavyera), Ayşegül Yıldırım (Hessen) ve Neslihan Aran (Württemberg) ile NRW eyalet bölge müdiresi Hülya Altun’dan oluşan DİTİB gönüllü kadın heyeti, çadırkentte depremzede ailelerle bir araya geldi.

 

DİTİB kadın gönüllüleri, TDV Hatay Lojistik Merkezi depo tasnif merkezini ziyaret etti. DİTİB’in Kırıkhan’da ve TDV’nin İskenderun’daki mobil mutfak araçlarında sıcak yemek ikramında bulunan gönüllüler, Antakya’daki AFAD Çadır Kentteki Sahra Mutfağında yemek dağıttı. Bilhassa çocuklarla yakından ilgilenen gönüllüler, boyama ve bir dizi eğlenceli etkinlikler düzenledi. Ayrıca çeşitli hediyelerle çocuklar sevindirildi.

 

Burada bulunmaktan mutlu olduk

Destek ve moral amacıyla Kahramanmaraş’tan Hatay’a geçen DİTİB gönüllü kadın birlik başkanları, “Depremzede kardeşlerimize destek olmaktan, bilhassa çocukların yüzündeki gülümsemeleri görmekten mutluluk duyduk. Bölgede depremzede kardeşlerimize daha fazla destek ve zorlaşan kış şartlarında çadır kentte onlara umut olabilmek, yaraları bir nebze olsun sarabilmek için gayretlerimizi bundan sonra da artırarak devam ettireceğiz. Kış şartları bölgede ağır geçtiği için kadınlar olarak DİTİB tarafından başlatılan konteyner konutlara acil ihtiyacın olduğunu müşahade ettik ve bu yönde çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Gönüllü olarak bölgeye geldik, gece gündüzlü çalışmalara destek verdik, ikramlarda bulunduk, çocuklarla etkinlikler düzenledik. Bu imkanı sağlayan DİTİB teşkilatımıza ve camilerde düzenlenen etkinliklere destek veren tüm hanım kardeşlerimize teşekkür ediyoruz, Rabbimiz kendilerinden razı olsun.” ifadelerini kullandı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Als langjähriger Bezirkspräsident des Fastnachtsverbands Franken und Begründer des Landratsfaschings war Kurt Baumeister aus Waldbrunn Närrinnen und Narren im gesamten Landkreis Würzburg ein Begriff. Im Alter von 79 Jahren ist der „Ehrenzeremonienmeister des Landkreises Würzburg“ verstorben.

 

Landrat Thomas Eberth ist tief bewegt von der traurigen Nachricht. „Für ein große Ikone des Landkreis-Faschings ist der letzte Vorhang gefallen. Wir trauern mit allen, die ihn kannten und schätzten. Unser tiefes Mitgefühl gilt seiner Familie“, so der Landrat auch im Namen von Altlandrat Eberhard Nuß.

 

Seine närrische Karriere startete Kurt Baumeister 1969 als Fasenachter in Lengfeld, wo er als erstes die „Kürnachtalspatzen“ gründete. 1973 zog er nach Waldbrunn und engagierte sich fortan im Waldbrunner Carneval Club (WCC). Die Leidenschaft, die er für den Fasching entwickelte, blieb nicht lange unentdeckt und ihm wurden viele wichtige Ämter und Funktionen anvertraut. So kommentierte er etwa neun Jahre lang den Würzburger Faschingszug.

 

1995 folgte Baumeister dem Ruf des Fastnachtsverbands Franken, ins dortige Ordenskapitel einzutreten. Dort entschied er unter anderen über die Verleihung des Ordens „Till von Franken“. Im Jahr 2000 wurde Baumeister unterfränkischer Bezirkspräsident des Fastnachtsverbands. Nachdem er das Amt aus Altersgründen 2012 aufgab, wurde er zum Ehrenmitglied des Verbands ernannt. Als Bezirkspräsident setzte er sich insbesondere für die Jugendarbeit und die Nachwuchsförderung ein.

 

Ein ganz besonderes Amt hatte Kurt Baumeister seit dem Landratsfasching 2013 inne: das des Zeremonienmeisters. Der damalige Landrat Eberhard Nuß verlieh ihm diesen Titel in Anerkennung seiner Verdienste um die jährlichen Treffen aller Fastnachtsvereine und Faschingsgilden im Landkreis Würzburg. Der als Landratsfasching bekannte Empfang, zu dem der Landrat seit 1999 lädt, ging auf Baumeisters Initiative zurück. Mit 75 Jahren legte Baumeister sein Ehrenamt nieder und wurde von Nuß zum „Ehrenzeremonienmeister des Landkreises Würzburg“ befördert.

 

„Wer Kurt Baumeister in seinem Element erleben durfte, war beeindruckt von so viel Herzblut und Tatendrang für den fränkischen Fasching. Mit seinem Engagement hat er dem Landkreis Würzburg, dem Kulturgut Fasching und vor allem auch dem gesellschaftlichen Miteinander und Zusammenhalt einen großen Dienst erwiesen“, würdigt Landrat Thomas Eberth den Verstorbenen.

 

Für seine Verdienste erhielt Baumeister 2008 die höchste Ehrung, die der Fastnachtsverband Franken verleiht: den „Till von Franken in Gold“. 2014 wurde ihm das Ehrenzeichen des Bayerischen Ministerpräsidenten für Verdienste von im Ehrenamt tätigen Frauen und Männern zuteil.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, Berat Kandili dolayısıyla bir mesaj yayınladı.

DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, Berat Kandili dolayısıyla yayınladığı mesajında, tüm İslam aleminin Berat Gecesi’ni tebrik ederek, “Bu mübarek gecenin tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyor, hepinizin kandilini can-ı gönülden tebrik ediyorum” dedi.

 

DİTİB Genel Başkanı Kuzey, Berat Kandili mesajında şu ifadelere yer verdi:

“Kandil geceleri kültürümüzde; manevi farkındalıklarımızın arttığı ‘aydınlanma geceleri’ olarak değerlendirilen özel zaman dilimleridir. Bu farkındalık gecelerinden birisi de Ramazan ayının yaklaştığının müjdecisi olan Berat Kandili’dir.

Sevgili Peygamberimizin hayatını incelediğimizde, Recep ayının girmesiyle birlikte ibadet temposunu yavaş yavaş arttırdığını, Şaban ayının ortasına geldiğinde ise kulluk gayretini zirvelere taşıdığını görürüz. Peygamberimizin aylar öncesinden yüreğinin kıpır kıpır olmasının sebebi; ilk vahyi aldığı Kadir gecesinde yaşadığı o muhteşem tecrübenin yıldönümüne yeniden şahit olacak olmasıydı. Onun sevinçten içi içine sığmamasının sebebi; Kur’an’ın hayat veren iklimini bir ay boyunca yeniden ruhunun en derinlerinde yaşamak ve yaşatmaktı. Efendimiz rahmet ayı Ramazan’ı tıpkı baharın habercisi olan cemreler gibi beklerdi. Nasıl ki cemreler havaya, suya, toprağa düşer; nazil olan ayetler de insanın akleden kalbine, ruhuna, hayatına düşmeliydi. Zira Kur’an; insan için bir nefes, bir su, bir toprak gibi hayatiydi, elzemdi. Allah’ın kuluyla iletişime geçmesi, ona rehberlik etmesi hiç şüphesiz özlemlerin de beklentilerin de en güzeliydi. Allah Rasulünün hedefinde Ramazan, yani Kur’an, yani Rahman olduğunu yapmış olduğu şu duadan da anlamamız mümkün: “Recep ve Şaban aylarını hakkımızda bereketli eyle Allah’ım! Ve bizi Ramazan’a ulaştır Allah’ım!”

Berat gecesi, rotasını doğrultmak isteyenler için karanlıkları aydınlatan bir dolunaydır, bir kandildir. Berat gecesi aynı zamanda bizlere unuttuklarımızı hatırlatan bir sestir, bir mesajdır. İşitmesini bilenlere şu hakikatleri haykırır: “On bir ayın sultanı Ramazan gönül dünyanıza misafirliğe geliyor; kalben hazırlıklı olun! Yüce Allah’ın insanla iletişime geçtiği Kur’an ayı Ramazan yaklaşıyor; yaratıcınızla iletişime geçmek için fikren hazırlıklı olun! Ruhunuzu besleyecek ve sizi terbiye edecek olan oruç ayına sayılı günler kaldı; bedenen hazırlıklı olun! Ramazan’ın yolunu gözleyen fakirler, yoksullar, çaresizler var; vicdanen hazırlıklı olun! Bir ay süren yoğun bir kulluk kampı başlayacak; aklen, fikren, ruhen ve bedenen hazırlıklı olun!” Rabbim her birimize bu aydınlığı fark edebilecek basiret, bu haykırışları işitebilecek duyarlılık nasip eylesin. 

Bundan tam bir ay önce, 6 Şubat Pazartesi gecesi hayatımız boyunca belki de hiçbir zaman unutamayacağımız büyük bir acıya uyandık. Türkiye ve Suriye’de yaşanan ve büyük yıkımlara yol açan deprem felaketi hepimizin gündemini bir anda değiştirdi. Haberi alır almaz imanımızın verdiği refleksle maddi manevi tüm imkanlarımızı seferber ettik, etmeye de devam ediyoruz. Yeniden anladık ki aramızda uzak mesafeler olsa da gerektiğinde bir bedenin organları gibi birbirimizin acısına anında ortak olabilecek bir vicdana sahibiz. Kadınıyla erkeğiyle, büyüğüyle küçüğüyle el ele vererek yaralarımıza merhem olmanın -hamdolsun- bahtiyarlığını yaşadık, yaşıyoruz, yaşamaya devam edeceğiz.

Ramazan’ın yörüngesine yavaş yavaş girdiğimiz şu günlerde, gelin hep birlikte yaralı gönüllere rahmet cemreleri düşürmeye devam edelim. Allah’a yakın olmanın ihtiyaç sahibi kardeşlerimizle yakınlaşarak mümkün olabileceğini unutmayalım. Bu yıl paylaşma, dayanışma, yardımlaşma ve kardeşlik ayetlerini hayatımıza nazil edelim. Bu Ramazan depremzede kardeşlerimizle aramıza “Yaralarımızı Birlikte Saracağız” mahyasını yazalım.

Rabbim! Depremde vefat eden kardeşlerimizi rahmetinle kuşat, yaralılara şifanı eksik etme. Rabbim! Dünya güzelliklerinden mahrum kalarak sınanan o kardeşlerimize sen ahiretin güzelliklerini yaşat. Rabbim! Yuvalarıyla birlikte umutları da yıkılan kardeşlerimize sen yeni umutlar var et! Ey Rabbim! İbrahim kulunu ateşlerden koruduğun gibi yüreklerine ateş düşen kardeşlerimizi de koruyup kolla. Dökülen gözyaşlarını gönül yangınlarının sönmesine vesile kıl Allah’ım. O kardeşlerimize sabırlar ver Allah'ım. Dayanma gücü ver Allah'ım. Mücadele azmi ver Allah’ım. Kaybettikleriyle, sevdikleriyle sen onları cennette buluştur Allah’ım. Ellimizi bırakma Allah'ım, ayaklarımızı kaydırma Allah'ım. Bizleri cennet beratını alıp sevinenlerden eyle Allah’ım! Ey Rabbim! Sen affedicisin, affı seversin. Bizleri affeyle Allah’ım…

Bu duygu, düşünce ve dularımla Berat Kandili’nin tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyor, hepinizin kandilini can-ı gönülden tebrik ediyorum.”

İslam Toplumu Millî Görüş Genel Başkanı Kemal Ergün ve Hasene International Derneği Başkanı Bekir Altaş Türkiye’de yaşanan deprem münasebetiyle yardım çağrısında bulundular. Açıklamada “Türkiye ve Suriye yaşanan deprem sonrası büyük bir insani yardım kriziyle karşı karşıya. Depremin yaşandığı bölgedeki insanlar acilen her türlü yardıma muhtaç durumdalar.” ifadelerinde bulunan Ergün ve Altaş bütün vatandaşları bağış yapmaya, uluslararası toplumu depremzedelere acil yardım temin etmeye çağırdılar.

 

Kemal Ergün: “Türkiye’de yaşanan deprem çok ağır yaralara sebep oldu. Binlerce insan hayatını kaybetti, çok daha fazla sayıda yaralı var. Yüz binlerce insan evini kaybetti, en zor kış şartlarında ve kar yağışı altında ortada kalmış vaziyetteler. Bu insanlar her türlü yardıma en acil şekilde ihtiyaç duyuyorlar.”

Hasene Başkanı Bekir Altaş ise depremzedelere yardımların dağıtımını koordine etmek üzere bir ekiple birlikte Almanya’dan deprem bölgesine intikal etti. Altaş şöyle konuştu: “Bölgede durum çok kötü. İnsanların takati kalmamış. Gıda ve battaniye eksikliği yoğun şekilde hissediliyor. Aynı şekilde enkaz altındaki insanları kurtarmak için hem ekipmana hem de ekibe ihtiyaç var. Âdeta zamanla yarışılıyor. Bu sebeple uluslararası topluma bölgeye acil yardım ulaştırma çağrısında bulunuyoruz.”

 

Hasene International Derneği ve İslam Toplumu Millî Görüş ilk etapta 1 milyon avroluk bir yardım yaptı. Yardım malzemeleriyle dolu 5 TIR bölgeye hareket etti. Hasene’nin mobil aşevleri ve mobil fırınları insanların en temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere alanda bulunuyorlar. Altaş: “Bu yardımlar, bölgede duyulan ihtiyaç ve felaketin büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda ancak deryada bir damla niteliğinde. Bölgeye çok daha fazla yardımın ulaşması gerekiyor. Depremin olduğu bölgenin altyapısı ve bölgeye ulaşım yolları neredeyse tamamen kullanılamaz durumda. Bu artık insan havsalasının alamayacağı olağan üstü bir durum.”

 

Kemal Ergün: “Hayatını kaybeden bütün kardeşlerimize Allah Teâlâ’dan rahmet, yaralı olarak kurtulanlara acil şifalar diliyoruz. Bu zor zamanlarda kardeşlerimizin yanında olmak vazifemizdir. ‘Müminler bir bedenin uzuvları gibidir. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.’ 10 Şubat günü cuma namazında depremde hayatını kaybedenler için gıyabi cenaze namazı kılacağız ve yardım toplayacağız.”

 

Hasene Bağış Hesabı:
IBAN: DE80 3705 0299 0149 2890 54
BIC: COKSDE33XXX
Amaç: 0031255

Almanya’da mevcut anayasal düzeni tanımama, darbe gerçekleştirmek suretiyle yıkma ve imparatorluğu yeniden tesis etme amacıyla hareket eden Reichsbürger (İmparatorluk Vatandaşı) hareketinin varlığı 1980’li yıllardan beri biliniyor. 2000’li yıllarda itibaren ise bu hareket pek çok küçük örgütlenmeye ve "krallığa" bölündü ve daha sıklıkla gündeme gelmeye başladı. Örneğin 2012’de hareket mensubu Peter Fitzek isimli kişinin Wittenberg’de isteyenin ücret karşılığı vatandaş olup "Kral 1. Peter" (Fitzek) imzalı nüfus cüzdanı aldığı bir krallık da kurduğu biliniyor.

 

Bu marjinal girişimler dışında Reichsbürger ve aşırı sağcı örgütlerin, ordu ve polis teşkilatı başta olmak üzere diğer devlet kurumlarına da sızdığı ve anayasal düzeni yıkma amacıyla örgütlendikleri uzun süredir medyada geniş yer buluyor. 2010 yılından bu yana Alman ordusuna ait onlarca tabanca, on binlerce mühimmat ve patlayıcı kaybolmuş ve bulunamamıştı. Örneğin 2017’de Alman ordusu Bundeswehr içinde Üsteğmen Franko A’nın darbe yapmak ve siyasilere suikast düzenlemek üzere örgütlendiği gün yüzüne çıkmıştı. Bu olayların ardından 2018’de Reichsbürger üyelerinin silah ruhsatı almaları yasaklandı; 2021 sonuna kadarsa 1050 Reichsbürger üyesinin silah ruhsatı iptal edildi. Ancak 500 Reichsbürger üyesinin hala silah sahibi olduğu biliniyor.

 

Darbe planlama iddiasıyla tutuklanan üyelerin baskın sabahı Telegram üzerinden büyük bir değişim ve darbe gerçekleşeceği yönündeki mesajları da darbe planını ifşa eden veriler olarak basında yer aldı.

 

Darbecilerin kimliği nedir?

 

Baskında yakalanan üyeler Reichsbürger adlı harekete aitler. Reichsbürger ideolojisi pek çok kesim ve grubu içinde barındıran bir yapılanma. Bu yapılanmayı aşı karşıtı "Querdenker" hareketinin de desteklediği biliniyor. Alman iç istihbarat örgütü Verfassungschutz raporlarına göre Reichsbürgerlerin sayısı 21 bin. Bunların içinde aşırı sağcıların sayısı ise bin civarında. Hareket homojen değil ve aşı karşıtlarından AfD üyelerine ve aşırı sağcılara kadar uzanan bir yelpazeye sahip.

 

Çarşamba sabahı düzenlenen Schatten (Gölge) operasyonuyla silahlı bir darbe girişimi planlamak suçlamasıyla tutuklanan örgüt üyeleri arasında Alman soylu sınıfından hanedana bağlı bir Prens, aktif görev yapan eski AfD milletvekillerinden bir hakim, aktif görev yapan bir asker ve Alman ordusunun eski üyeleri yer alıyor. Tutuklanan kişilerin Rus vatandaşı olan bir üye hariç tamamı Alman vatandaşı. Reichsbürger harekatı üyesi olan bu kişiler anayasal düzeni yıkmayı, Alman Meclisine silahlı baskın düzenlemeyi ve iktidarı ele geçirmeyi planlamak suçlamasıyla tutuklandı. Resmi makamların iddialarına göre örgüt üyeleri olası silahlı bir darbe ve Meclise baskın girişiminde ölümlerin olacağını da planlamış ve göze almışlar. Nitekim tutuklanan kişilerin olası darbe girişimi sonrası bir konsey kurarak bakanlıkları aralarında paylaştıkları bilgisi de kamuoyuyla paylaşıldı.

 

Operasyonda tutuklanan kişilerin de üyesi olduğu Reichsbürger ideolojisi Federal Almanya Cumhuriyeti devletini tanımıyor, tüm resmi kurum ve yapılanmaları reddediyor. Bu harekete göre 2. Dünya Savaşı sonrası Almanya hala işgal altında ve mevcut siyasilerin ve devlet görevlilerinin vatana ihanetten ikinci bir Nünberg mahkemesinde yargılanması gerekiyor. Almanya'nın şu an derin bir devlet tarafından yönetildiğine inanan örgüt ayrıca Holocaust’u da inkar ediyor. Örgüt taraftarları, 1871 Alman İmparatorluğu’nun 1871 yılı itibariyle geçerli sınırlarını baz alıyorlar. Hiçbir resmi evrakı tanımayan örgüt üyeleri, kendi kimliklerini, ehliyet ve tapu belgelerini kendileri oluşturuyor. Polis ve yargı güçlerini de tanımadıkları için sıklıkla suç işlemeye meyilliler.

 

Kendi aralarında başta telegram olmak üzere dijital mecralar üzerinden iletişim kuran ve İmparatorluk bayrağı olarak siyah beyaz kırmızı renkleri sembol olarak kullanan örgüt üyeleri daha ziyade Almanya’nın kırsalında örgütlenmiş durumda. Alman makamlarına göre Alman yargı sistemi, ordusu, polis teşkilatı ve AfD üzerinden parlemento içine sızabilmesi örgütü daha da tehlikeli hale getiriyor.

 

Almanya'da operasyona yönelik tereddüt ve eleştiriler neler?

 

54 kişinin suçlandığı, 25 kişinin tutuklandığı terör karşıtı Schatten operasyonu, Almanya tarihinde RAF terör örgütünden sonra gerçekleştirilen en büyük anti terör operasyonu olarak nitelendiriliyor. 3 bin memur ile aynı anda 150 ev, daire, depo ve bir kışlaya baskın düzenleniyor. Böylesi kapsamlı bir operasyon için uzun bir hazırlık yapıldığı anlaşılıyor. Nitekim Federal Başsavcılık 2021 Kasım ayından beri örgütün takip edildiğini ve nihayetinde baskının düzenlendiğini ifade etti.

 

Operasyona yönelik çeşitli mecralarda dile getirilen en büyük eleştiri operasyonun medya eşliğinde yapılması ve detaylarının çeşitli medya organlarıyla günler öncesinden paylaşılmış olması. Nitekim Sol Parti Milletvekili Martina Renner, operasyonun düzenleneceğinin iki haftadır bazı medya organlarınca bilindiğini ve bu durumun böylesi ciddi ve büyük çaplı bir güvenlik operasyonu için güvenlik riski oluşturacağını iddia etti. Renner, kendisinin de geçen hafta ortasından itibaren operasyonun yapılacağını bildiğini ifade ederek, bu bilgi paylaşımlarını, Reichsbürger üyelerinin de önceden uyarılarak önlem almalarına neden olabileceği yönünde eleştirdi.

 

Başta Cumhurbaşkanı Steinmeier olmak üzere tüm siyasiler darbe planını Alman demokrasisine ve anayasal düzenine karşı girişilmiş ciddi bir tehdit olarak nitelendirirken karşıt sesler de olduğu gözlemleniyor. Eski Almanya İçişleri Bakanı Otto Schily darbe planı iddialarının abartıldığını ve bu grubun devlet için gerçek bir darbe tehdidi ve tehlikesi oluşturmadığını iddia etti. Benzer şekilde Almanya’daki aktif aşırı sağ mecraları da bunun aşırı sağ hareketlerin ve aşı karşıtlarının ifade özgürlüğünü kısıtlamaya ve baskıyı artırmaya yönelik hükümet kontrolünde tiyatrovari bir sözde operasyon ve medyanın eşlik ettiği bir PR çalışması olduğunu iddia ediyor. Hükümetin AfD üzerindeki baskıyı artırmak için kullanacağı iddiaları da aynı mecralarda dile getiriliyor. Alman kamuoyunda operasyonun gerçekleştirilme biçimi ve medya-polis işbirliği ve bunun yarattığı olası risklere yönelik eleştirilerin tartışılmaya başlandığı görülüyor.

 

Zeliha Eliaçık, Araştırmacı, Anadolu Ajansı Analiz Haberler Editörü

 

Mölln, Solingen, Rostock-Lichtenhagen, NSU cinayetleri serisi, Kassel Bölge Valisi ve Hanau katliamı, cinayetleri..

Buralar, göçmenlerin zihinleri ve gönüllerinde tamiri imkansız derin yara izleri bırakan menfur olayların mekanları. Buralar, ırkçı sağ terörün gün yüzüne çıkıp insanlık dışı yüzünü gösterdiği yerler.

Resmî İstatistik rakamların gösterdiği; Geçen yıl Müslümanlara ve onların kurumlarıyla kuruluşlarına, ibadethaneleri ve camilerine karşı 900 şiddet saldırısı yaşanmış olduğunu ortaya koydu. Hanau katliamı ise, ırkçı sağcı terörizmin işlediği son terör eylemidir. On gencecik insan menfur saldırıyla hayattan koparıldı.

Tek kabahatleri, görünüşleri, hayata bakış açıları ve inançları onları planlayıp öldüren katilden farklı olmasıydı. Aramızda olmayan katilin hesap veremeyecek olması üzücü.

Irkçılığın yani aşırı sağın kendine hayat gıdası yaptığı, gerçek dışı hayal mahsulü ’’ülke yabancılar tarafından ele geçiriliyor’’ safsatalarını dillendirenlerle, her türlü populist retoriklerle oy avcılığına çıkanlar ne olacak?

Bu ırkçı aşırı sağcı katillerin, kundakçıların ideolojik fikir babaları da tıpkı tetiklere basan katiller gibi reddedilip lanetlenmelidir. Irkçılık ve ondan kaynaklanan şiddetin, saldırının her türlü şekli ve rengiyle kararlı mücadele şarttır ki tekrarları olmasın.

Devletimizin güvenlik kuvvetleri, haklı olarak diğer tüm terör merkez ve hedeflilere karşı yaptıkları gibi, bu ırkçı aşırı sağcı terör ve mensuplarıyla de kesin kararlılıkla mücadele etmelidir.

İmam Cengiz

ATİB Genel Sekreteri

BERLİN (AA) – Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Ermenistan ve Azerbaycan’ın uzun yıllardır aralarında devam eden ihtilafı adım adım çözmelerinin önemli olduğunu belirtti.
 

Scholz, Berlin’de Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile yaptığı görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi.

Ermenistan’ı reform sürecinde desteklediklerini belirten Schlolz, görüşmede Rusya-Ukrayna savaşını ve bu savaşın Ermenistan’a ve Kafkasya'nın tüm güney bölgesine etkisini ele aldıklarını ifade etti.

 

Scholz, bu savaşın sonuçlarının özellikle Ermenistan’da da hissedildiğinin bilincinde olduğunu aktararak, bu bağlamda "Ermenistan ve Azerbaycan’ın uzun yıllardır aralarında devam eden ihtilafı adım adım çözmelerinin önemli" olduğunu kaydetti.

Ermenistan ve Azerbaycan sınırındaki istikrarsız durumdan endişe duyduklarını ifade eden Scholz, mevcut durumun sürdürülebilir olmadığını savundu.

 

Başbakan Scholz, Almanya’nın Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel’in bu konudaki çabalarını desteklediğini ifade ederek bu desteğin somut olarak AB’nin yeni kurduğu Ermenistan Misyonuna (EUMA) Alman personel sağlamakla gösterdiklerini kaydetti.

 

Scholz, Paşinyan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev arasında Prag’da ve en son Münih’te yapılan görüşmeleri "ilk cesaret verici adım" olarak değerlendirdi.

Ermenistan Başbakanı Paşinyan da görüşmede Ermenistan ile Almanya arasında finansal ve teknik işbirliklerini ele aldıklarını belirterek, ülkesinin Almanya ile çevre ve iklim konularında birlikte çalıştığını anlattı.

 

​​​​​​​Paşinyan, Scholz’a Almanya’nın EUMA’ya katılımından dolayı teşekkür ederek, bu misyonun bölgede istikrar için önemli rol oynayacağını kaydetti.