Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Fakir ülkelerden zengin batı ülkelerine tarihsel süreçte sürekli göçler gündeme gelmiştir. Sanayi devrimi sonrası giderek zenginleşen batı ile hemen yakınındaki fakir ülkeler arası bir göçmen transferi sürekli gündemde olmuştur. Avrupalı ülkelerin daveti ile başlayan göç sürecinde düzenli bir şekilde devam eden göçlerden taraflar memnun kalmıştır.
Ancak savaşlar, halk ayaklanmaları ve toplumsal kargaşa ve afetler sonrası ortaya çıkan insani hareketliliklerde yüzbinlerce insan Avrupalı ülkelerinin kapısına dayanmıştır.
Dolayısı ile biri planlayarak, isteyerek ve alt yapısı oluşturu lan düzenli bir göç, diğeri ise aniden kapıları zorlayan, etkisi, ölçüsü ve çerçevesi belirsiz bir düzensiz insani hareketliliğin ortaya çıkmasının sonucudur.
 
Avrupa’ya Düzenli Göç
İmalat, endüstri ve teknolojinin merkezi konumundaki Avrupa asırlardır dünyanın bir çok ülkesindeki insanların hayalleri konumundadır. Yabancı işçi çalıştırma konusundaki tecrübeli batı ülkeleri yakın Balkan ve Akdeniz Havzası ülkelerinden sürekli işgücü talep ederek onların yaptığı üretimleri dışarıya satmıştır. Batı Avrupa ülkeleri özellikle Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sonrasında savaşın hasarlarını ve duran üretim bantlarını kendi insan gücü ile beceremeyince dışarıdan göçmenleri ülkelerine davet etmişlerdir. Sanayisi gelişmiş batılı ülkelerin işgücü talepleri işgücü alan ile veren ülke arasında düzenli bir göç yolculugu oluşturmuştur. Zamanla ortaya çıkan bürokratik ve yasal boşluklar ülkeler arasında görüşmeler yolu ile giderilince düzenli göçten her iki taraf da memnun kalıp göçmenlerin ortaya çıkardığı sinerjiden faydalanmışlardır. Düzenli göç çerçevesinde gelen göçmen işçileri sosyo-kültürel anlamda geldikleri ülkeye bir plan dahilinde uyum sağlamışlar, siyaset, sanat, politika, spor ve ekonomi de yükselmişler ve uyumsuzluk sorunu yaşamamışlardır. Devletler arası göç anlaşmaları ile gelen insanlara göçmen denilmiştir.
 
Düzensiz Göç Hareketleri
Soğuk savaş sonrası tek kutuplu hale gelen dünyada zengin ve fakir ülkeler arasındaki uçurum daha da derinleşmiştir. Demokrasi deneyimleri olmayan ve dış müdahalelere açık ülkelerde ortaya çıkan daha daha iyi hayat standardı arayışları fakir ülkelerin insanlarının Avrupa’ya yönelmelerine sebeb olmuştur. Fakir ülkelerde çöken idari sistemler sonrası ortaya çıkan kargaşa kısa süre sonra iç savaşa evrilince insanların sığınacak ülke arayışına yönelmişlerdir. Ortaya çıkan insani hareketliliğin kısa Avrupa sınırlarını zorlayarak devam etmesi, kısa zamanda insani drama dönüşmesi sonrası önce geçiş yolundaki Avrupa ülkelerini, sonrasında ise varış güzergahı olarak hedeflenen batı ülkeleri nin halklarında ve yönetimlerinde endişeler baş göstermiştir. Göçün boyutunu, ortaya çıkacak sorunları ve olası insani dramları hesaplayamayan ileri batı ülkeleri düzensiz insani hareketliliğin hızını kesebilmek için AB ülkeleri içinde ve yakınında göçleri en azından kamplara yerleştirerek durdurmayı şimdilik başarabilmişlerdir. Avrupa ülkelerine insani gerekçeler ile sığınmak isteyip sınırları zorlayarak girmeyi başaran/ başaramayan insanlara Sığınmacı olarak adlandırılmışlardır.
 
Bu alanda ne yapilabilir?
Hiç bir ülke sosyal sistemine daha fazla yük gelerek toplumsal iç barışın zorlanmasını ve göçler ile demografik yapısının değişmesini istemez. Avrupa bağlamında bakıldığında aynı kriterler topluluğun geneli için de geçerlidir. Önümüzde iki önemli kriter arasında düzenli ve düzensiz göçlerin karşılaştırmasını yaptığımızda birinde ciddi anlamda kazanımlar, diğerinde ise kaybın boyutunun hesaplanması imkansız bir konumdadır. Düzensiz göçlere belli alanlarda kısmen düzene sokulması, yeni kriterler getirilmesi, sorunun kaynagina inilmesi, ve yeni yasal yönlendirmeler getirilmesi ile Avrupa ciddi anlamda kazanımlar yaşayabileceği gibi göç güzergahındaki sığınmacılar için de öncelikle insani bir çözüm olacaktır. İllegal güçü zamanla düzenli ve kalıcı halegetirmek isteyen Avrupa ülkelerinin bir defa kriz bölgelerine silah satmayı durudurması gerekmektedir. Özellikle yasal ülke yönetimleri dışındaki gruplara iletilen silahlar ile insanların öldürüleceği kesindir. Buradan hareketle korku nun getirdigi olumsuz şartların göç dalgalarını Avrupa’ya yöneleceği de bir başka gerçektir. Bu alanda Avrupa sorundan çözüme yönlendirebileceği düzensiz göçten oldukça pratik faydalar sağlayacaktır. Avrupa’nın ilk ilk akla gelen kazanımlarını kısaca sıraladığımızda;
• Avrupa, sığınmacıların mesleki deneyimlerinden faydalanabilecektir.
• Özellikle genç sığınmacıların iş pazarındaki varlığı öncelikle Avrupa ülkelerindeki sosyal sigorta sistemlerine önemli katkı sağlayacaktır.
• Avrupa toplumlarında kültürel çeşitlilik ile yeni anlayışlar ortaya çıkacaktır.
• İnsani yardım olarak düşünülse de toplumsal gelişim yeni bir entegrasyon anlayışı olarak ortaya çıkacaktır.
• Sığınmacılar yerleştiği ülke ile kendi ülkesi arasında kültürel yaklaşım geliştirecektir.
• Avrupa’nın sığınmacıların geldiği ülkelere karsı insani ve ahlaki sorumluluğu da yerine geritirilmis olacaktır.
 
Düzensiz göçten ders çıkarma görevi öncelikle Avrupa’ya aittir, biz sadece düzensiz göç için Brüksel beylerine tavsiyelerimizi sıraladık.
- Rusya Küresel Araştırma ve Analiz Ekibi Başkanı Maria Namestnikova:
- "Şu anda dünyada benzeri görülmemiş sayıda oyuncu var. Sayıları yaklaşık 3 milyara yaklaştı ve devam eden karantina önlemlerine karşı oyunların rahatlamak için harika bir yol olduğu kanıtlandı"
- "Elbette bu siber saldırganların sektörle ilgilenmeye devam edeceği anlamına geliyor"
- "Giderek daha fazla insanın iş cihazlarında oyun oynadığı göz önüne alındığında, bu durum şirket kaynaklarını da riske atıyor"
 

İSTANBUL (AA) - Kaspersky web saldırılarının çevrimiçi oyun oynayan kişilerin sayısı arttıkça oyun alanına yöneldiğine dikkati çekerek nisan ayında bir önceki aya göre yüzde 34 artışla 1,1 milyondan fazla saldırı gerçekleştiğini açıkladı.

Kaspersky'den yapılan açıklamaya göre, 2020'de dünyanın dört bir yanındaki ülkeler karantinaya geçerken, çevrimiçi oyuncu sayısı hızla arttı. Mart 2020'nin sonunda en popüler çevrimiçi oyun platformu, topluluk ve mağaza olan Steam'de aktif oyun oynayan ve eşzamanlı kullanıcıların sayısı tüm zamanların rekorunu kırdı. Bu rekor Mart 2021'de bir kez daha kırılarak platform yaklaşık 27 milyon kullanıcıya ulaştı.

Çevrimiçi oyunlar giderek daha popüler hale geldikçe, siber suçlular kişisel kazançları için bu eğilimden yararlanmanın yollarını arıyorlar. Geçen yılın bahar aylarında Kaspersky araştırmacıları, oyun temasından yararlanan isimlere sahip siteler için web antivirüs algılamalarının sayısında önemli bir artış olduğunu keşfetti. Ocak 2020'ye kıyasla Nisan 2020'de engellenen yönlendirmeler günlük yüzde 54’e karşılık gelen oranda arttı.

İlkbaharda sokağa çıkma kısıtlamaları azaldıktan sonra bile oyun temasını kullanan web saldırılarının sayısı artmaya devam etti ve Kasım 2020'de yaklaşık 2 milyon 500 bin ile tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. 2021'in başındaki düşüşün ardından, web saldırılarının sayısı bir kez daha artarak Nisan 2021'de bu yılın mart ayına göre yüzde 34 artışla 1 milyon 125 bin 10'a ulaştı.

Geçen yıl olduğu gibi en popüler oyun Minecraft olurken, 2021’in devamında Counter Strike: Global Offensive, yem olarak kullanılan en popüler oyun olarak Minecraft'ı istikrarlı bir şekilde geride bıraktı. Ayrıca 2020 yazında Dota'yı temel alan saldırılarda büyük bir artış oldu. Oyun temasını kullanan kötü amaçlı bağlantıların kullandığı en yaygın tehditleri Truva atları oluşturuyordu (siber suçluların verileri silmekten ve engellemekten veriyi kesmeye kadar her şeyi yapmasına izin veren kötü amaçlı dosyalar). Popüler oyunların yanı sıra hile programları için ücretsiz sürümler, güncellemeler veya uzantılar olarak gizlenen kötü amaçlı yazılımlar da yine revaçta olanlar arasındaydı.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Rusya Küresel Araştırma ve Analiz Ekibi (GReAT) Başkanı Maria Namestnikova, "Şu anda dünyada benzeri görülmemiş sayıda oyuncu var. Sayıları yaklaşık 3 milyara yaklaştı ve devam eden karantina önlemlerine karşı oyunların rahatlamak için harika bir yol olduğu kanıtlandı. Elbette bu siber saldırganların sektörle ilgilenmeye devam edeceği anlamına geliyor. Giderek daha fazla insanın iş cihazlarında oyun oynadığı göz önüne alındığında, bu durum şirket kaynaklarını da riske atıyor. Ancak oyuncular yine de güvenle oynamanın keyfini çıkarabilirler. Bunun için sadece temel siber güvenliğe yönelik en iyi uygulamaları takip etmeleri yeterli." ifadelerini kullandı.

Açıklamada yer alan bilgilere göre ayrıca, Kaspersky uzmanları, oyun oynarken siber saldırılardan korunmak için şu önerilerde bulundu:

"Video oyun hesaplarınızı korumak için mümkünse güçlü parolalar ve iki aşamalı kimlik doğrulama (2FA) kullanın. Siber suçlular tarafından kullanılan en sevilen yemlerden biri olan hilelere ve video oyunlarının korsan kopyalarına karşı dikkatli olun. Oyun oynarken bilgisayarınızı yavaşlatmayacak, Kaspersky Total Security gibi güçlü, güvenilir bir güvenlik çözümü kullanın. Ürün Steam ve diğer oyun servisleriyle sorunsuz çalışır. Oyunları yalnızca resmi sitelerden satın almanız ve indirimleri beklemeniz daha güvenlidir. Farklı platformlardaki cazip tekliflerin beraberinde getirebileceği tehditlere karşı gözünüzü açık tutun. Kimlik avı kampanyalarına ve tanıdık olmayan oyunculara karşı dikkatli olun. Gelen e-postadaki bağlantı ve açacağınız dosyanın uzantısı aracılığıyla yönlendirildiğiniz web sitesini iki kez kontrol etmek iyi bir seçenektir. Oyun sohbetinden harici sitelere bağlantılara tıklamamaya çalışın. Kullanıcı adınızı ve şifrenizi girmenizi isteyen herhangi bir kaynağın adresini dikkatlice kontrol edin, sayfa sahte olabilir."

Die Bayerische Integrationsbeauftragte Gudrun Brendel-Fischer, MdL, begrüßt die gestern im Landtag verabschiedete Änderung des Bayerischen Gesetzes über das Erziehungs- und Unterrichtswesen (BayEUG): "Damit ist ein weiterer, wichtiger Meilenstein für die Integration unserer muslimischen Mitbürgerinnen und Mitbürger gesetzt." Durch die Änderung kann der bisherige Modellversuch Islamunterricht ab September 2021 an zahlreichen Schulen in ganz Bayern als Wahlpflichtfach angeboten werden.

 
Dabei ist der Beauftragten wichtig, dass der Islamunterricht in deutscher Sprache, unter bayerischer Schulaufsicht und mit ausgebildeten Lehrkräften erfolgt.
 
Die Schule erfüllt für die Integrationsbeauftragte bei der Integration eine Schlüsselfunktion: "Hier findet kultureller Austausch statt, der die Schülerinnen und Schüler Gemeinsamkeiten aber auch Unterschiede erkennen lässt."
 
Brendel-Fischer ermuntert muslimische Eltern, ihre Kinder für das Wahlpflichtfach anzumelden: "Der Islamunterricht stellt eine gute Alternative zum Ethikunterricht dar und vermittelt grundlegende Werteorientierung."

KÖLN (AA) - Almanya'nın Bremen kentindeki bir para dağıtım şirketinde çalışan 28 yaşındaki Yasemin Gündoğan'ın 8 milyon avro çaldığı iddiasıyla ülke çapında arandığı bildirildi.

Loomis isimli şirkette çalışan Gündoğan'ın 21 Mayıs'ta kaybolan paranın ardından kayıplara karıştığını belirten polis, geçen bu sürede yakalanamayan şüphelinin yerinin tespit edilebilmesi için halktan yardım istedi.

Paketlenmiş banknotları, ATM’lere takılacak para kutularına yerleştirmekle görevli Gündoğan'ın bu paraları para kutuları yerine çantalara koyarak siyah bir minibüsle kaçtığı, ardından hasta olduğu gerekçesiyle işe gelmediği öne sürüldü.

Olayın tatile denk gelmesiyle paraların çalındığının 4. gün fark edildiği, Gündoğan ile iş birliği yaptığı şüphesiyle bir kişinin yakalandığı belirtildi.

Savcılık tarafından tutuklama kararı çıkarılan Yasemin Gündoğan'ın fotoğrafı polis tarafından yayımlandı.

Polis yetkilileri Gündoğan'ın bulunması için halktan yardım istedi.

- "Daha düşük enflasyon oranlarına geri dönüş olacak"
 

BERLİN (AA) - Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde, bugünün ekonomik risklerinin aşağı yukarı dengeli olduğunu belirterek, "Kovid-19'un delta varyantı, risk dengesi konusunu sürüncemede bırakıyor." ifadesini kullandı.

Fransa'da gelecek 5 yılın zorluklarının konuşulduğu The Rencontres Economiques in Aix-en-Provence forumunda soruları yanıtlayan Lagarde, ekonomik risklere ve küresel vergi anlaşmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

ECB olarak Kovid-19 salgını başladığından beri oldukça hızlı bir destek programı oluşturduklarını aktaran Lagarde, banka olarak ekonomiyi desteklemek için gerekeni yapmaya devam edeceklerini vurguladı.

Avrupa ülkelerinde Kovid-19 sonrası ekonomik toparlanma ve tedarik dar boğazı ile artan enflasyon oranlarına değinen Lagarde, "Daha düşük enflasyon oranlarına geri dönüş olacak." dedi.

- "Küresel vergilendirme anlaşmasında yakalanan ivmeyi kaybetmemeliyiz"

OECD'nin açıkladığı, 130 ülkenin çok uluslu şirketlerin faaliyette bulundukları ülkede en az yüzde 15 oranında vergilendirilmeleri konusunda anlaşmaya varmasına ilişkin Lagarde, "Küresel vergilendirme anlaşmasında yakalanan ivmeyi kaybetmemeliyiz." ifadesini kullandı.

Lagarde, bugünün ekonomik risklerinin aşağı yukarı dengeli olduğunu belirterek, "Kovid-19'un delta varyantı risk dengesi konusunu sürüncemede bırakıyor." dedi.

Bu arada, La Provence gazetesine konuşan ECB Başkanı Lagarde, Avrupa'da ekonomik toparlanma döneminin devam ettiğini ancak sürecin halen kırılgan göründüğünü belirtmişti.

Lagarde, ECB'nin ana misyonunun fiyat istikrarını sürdürmek olduğunu vurgulayarak, "Fiyatlarda istikrarlı ve kademeli artışı sağlamamız gerek. Bunun için de istikrarlı ekonomik toparlanmaya ihtiyaç var. Henüz o aşamaya gelmedi." ifadelerini kullanmıştı.

Avro Bölgesi'nde enflasyonun 2021'de 8 yıldan bu yana ilk kez yüzde 2 seviyesine yükselmesini beklediklerini aktaran Lagarde. "Bununla birlikte rakamın gelecek yıl yüzde 1,5, 2023'te ise yüzde 1,4 düzeyine ineceğini tahmin ediyoruz." değerlendirmesinde bulunmuştu.

- Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Hessen eyaletinde tekrar din dersi verebilecek
 

KÖLN (AA) - Almanya'da Wiesbaden İdare Mahkemesi, Hessen eyaletinde din dersi vermesi engellenen Diyanet İşleri Türk İslam Birliğini (DİTİB) haklı bularak, DİTİB'in eyalette din dersi vermeye devam edebileceğine hükmetti.

Mahkemenin kararında, 28 Nisan 2020'den itibaren Hessen Kültür Bakanlığınca DİTİB'in din dersi vermesinin engellenmesi hukuka aykırı bulundu.

Kararda, DİTİB'in Hessen eyaletinde 2013-2014 ile 2019-2020 arasında olduğu gibi tekrar din dersi verebileceği belirtildi.

DİTİB Hessen Eyalet Birliğince yapılan yazılı açıklamada, İdare Mahkeme'nin verdiği karardan duyulan memnuniyet dile getirildi.

Açıklamada, Müslüman vatandaşlara yönelik sorumlulukların yerine getirileceği vurgulanarak, "Hessenli Müslüman öğrencilere, öğretmenlere ve velilere, anayasal olarak sahip oldukları temel haklar da dahil olmak üzere, İslam din dersleri öğretimi pedagojik ve didaktik avantajları ile birlikte tekrar sunulacaktır. Müslüman öğrencilere, düzenli ve anayasaya uygun bir müfredat çerçevesinde, okul eşliğinde ve bilimsel bir eğitim almaları için olanak sağlanacaktır." ifadeleri kullanıldı.

AB'ye 2004'te dahil olan Slovenya, Portekiz'den devraldığı AB dönem başkanlığını 31 Aralık 2021'e kadar sürdürecek.
Slovenya medyasında yer alan haberlerde, bugün itibarıyla AB dönem başkanlığını devralan Slovenya'nın süreci nasıl yürüteceği ve hangi konulara öncelik vereceğinin merak konusu olduğu ifade edildi.
 
Bu arada, ülkede aşırı sağcı olarak nitelendirilen Slovenya Başbakanı Janez Jansa'nın AB Konseyi Başkanı Charles Michel'e Balkanlar'ın parçalanmasını ele alan resmi olmayan belge (non-paper) gönderdiği iddia edilmişti.
Jansa, Bosna Hersek'in parçalanması, Bosna Hersek'in iki entitesinden biri olan Sırp Cumhuriyeti'nin (RS) Sırbistan'a bağlanması ve Kosova'nın Arnavutluk ile birleşmesi maddelerinin yer aldığı belgeyi göndermediğini savunmuştu.
Resim ve Haber: AA
Almanya'nın Backnang, Kirchberg şehrinde ikamet eden Finans  danışmanı 26 yaşındaki Manuel Michaelis Ebersbah Fils DITIB Mevlana Camiide,  cami din görevlisi Halil Neşet Ünal hocanın huzurunda kelimeyi şahadet getirerek müslüman oldu.
 
Müslümanlığı dil ile ikrar, kalp ile tasdik etti. Manuel yaptığı açıklamada, Kız kardeşim benim büyüğüm, benden önce islam dinini seçmişti, çok da mutlu bir yuvası 4 de pırlanta çocukları var.  Eniştem Müjdat Çelik islami yaşamaya gayret ediyor, beş vakit namaz kılıyor, onun yaşantısı Allaha dua edişi ,bende etki yaptı. *Daha sonra Ilam dini hakkında kitaplar okudum, araştırdım en son hak din olduğunu öğrendim. Inandım ve iman ettim" dedi. Daha sonra Camii  yönetimi Almanca mealli Kur'an-i Kerim hediye ettiler.
 
 
Din görevlisi Halil Neşet Ünal hocada yaptığı konuşmada,"Inandığımız gibi yaşamayı rabbim cümlemize nasib etsin. Dinimiz islam barış dini kardeşlik dinidir.Manuel kardeşimizi YÜREKDEN kucaklıyorum.Manuel'e nasihatim dışarıda gördüğün insanları yani müslümanların hareketleri davranışları seni korkutmasın islam bir hayat kitabıdır kaynağından okuyalım inandığimız kitaba uyalım ve  yaşıyalım" dedi.
Haber: Doğan Tufan

Avrupa Türk-İslam Birliği (ATİB) Genel Başkanı Durmuş Yıldırım, Hessen CDU-Yeşiller eyalet hükümetinin, göçmen asıllı çocukların okullarda seçmeli ikinci yabancı dil genişletme hedefine, Portekizce, Arapça, Çince ve Lehce’yi dahil ederken, TÜRKÇE’ye yer vermeyip ders planına almak istememesine tepki gösterdi.

Hessen Eyalet Meclisi Kültür Politikası Komisyonu’nun, Türkçesiz, Lehçe, Çince, Arapça ve Portekizce’nin ikinci yabancı dil seçeneği olarak sunma planı federal ve eyalet demografik yapısıyla uyuşmadığına dikkat çeken ATİB Genel Başkanı Yıldırım, ’’Hessen Eyaleti’nde, 400 binden fazla bir nüfusla en büyük göçmen asıllı grubu oluşturan insanların dili TÜRKÇE’yi yok saymaya kalkmanın ne akli ne de politik hiç bir izahı olamaz. Eyalet Hükümeti, bu ülke gerçeklerinden uzak girişimiyle anayasanın ‘eğitimde eşitlik hakkını’ ihlal edeceğini bilmiyor olamaz. ‘’ uyarında bulunarak, Hessen eyaletinde Almancadan sonra en çok konuşulan dil TÜRKÇe’nin, eyalet eğitim müfredatına ikinci yabancı dil olarak mutlaka dahil edilmesi çağrısında bulundu.

Eğitim çağındaki çocuklarımıza yabancı dil konusunda irrasyonel dayatmaların zaman ve sosyal sermaye israfı olduğunu hatırlatan ATİB Genel Başkanı Durmuş Yıldırım, ülkenin reel olarak yeni yerlileri haline gelmiş aileler ve çocuklarını parti politikalarına alet etmenin ırkçı, göçmen ve insanlık düşmanı grupların ve partilerin hedefleri ‘kurumsal ötekileştirme’ye katkıdan başka birşey değildir, hatırlatmasında bulundu.

Göçmen ülkesi Almanya’da toplumu birinci, ikinci ve üçüncü sınıf şeklinde ayırma politkalarını ırkçı, faşist grupların, kliklerin, partilerin, politik söylemlerinin demokratik kitle partileri olarak bilinen partiler tarafından uygulamaya konulmak istenmesi, demokrasisiyle dünya ülkeleri endeksinde en üstlerde olan Almanya’ya yakışmadığını her aklı selim ülke insanı bilir ve görür, diyen ATİB Genel Başkanı Durmuş Yıldırım, CDU ve Yeşiller hükümetinden Türkçe’nin okullarda not sistemine dayalı bir yabancı dil dersi olarak verilmesini talep ederken, bütün demokratik kitle partilerini göçmen asıllı yeni yerlileri parti politikalarında meze, nesne olarak kullanma alışkanlığından artık vazgeçmeye çağırdı.

 

TÜRKÇEYİ YOK SAYMAK, POLİTİK KÖRLÜKTÜR

ATİB Genel Başkanı Durmuş Yıldırım, Hıristiyan Demokrat Parti (CDU) ile Yeşiller’in eyalet seçimleri sath-ı mahlinde verdikleri ‘Türkçe yabancı dil dersi’ sözünü layıkıyla yerine getirmeye davet edip, ’’Eyalette en çok konuşulan Türkçe, Arapça, Yunanca’nın kalıcı olarak ikinci veya üçüncü yabancı dil olarak genel eğitim müfredatında isteğe bağlı değil, notlu okutulmasının altyapısı oluşturulmalıdır. Bu politika için anayasal mecburiyet çocuklarımız içinde anayasal haktır. Okullar da yabancı dil dersi seçeneğinin öğrenci ve velilerin ihtiyaçlarına göre verilmek istenmemesinin akli hiç bir izahı yoktur.

 

Yabancı dil dersi alternatifine  Portekizce, Arapça, Çince ve Lehçe eklemek; Türkçe ve Yunanca gibi geleneksel göçmen işçi dillerinin geniş zaman yayarak bitirilmek istenmesi ayrımcılıktır, dışlamacılıktır, eğitimde ırkçılıktır. Hessen Eyalet Hükümeti’nden beklentimiz; toplumu gereksiz tartışmalarla meşgul etmek yerine, okullarda velilerle birlikte derhal çok dillilik uygulaması için ortak bir politika oluşturumasının barış ve huzur içinde ortak bir gelecek için önemine dikkat çekti.

 

Durmuş Yıldırım

ATİB Genel Başkanı

BERLİN (AA) - Almanya Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer, Afganistan’da bulunan son Alman askerlerinin ülkeden ayrıldığını duyurdu.
 
Kramp-Karrenbauer, Twitter’dan yaptığı açıklamada, bu akşam son Alman askerlerinin de Afganistan’dan güvenli bir şekilde ayrıldığını belirterek "20 yıl sonra en yoğun yurt dışı görevimiz tamamlandı." ifadesini kullandı.
 
Kramp-Karrenbauer, 2001'den beri Afganistan’da görev yapan 150 binden fazla Alman askerine teşekkür ederek "Alman askerleri Afganistan’da Federal Meclis’in verdiği tüm görevleri yerine getirdi. Bu görevden gurur duyabilirsiniz." değerlendirmesinde bulundu.
Alman Ordusundan yapılan açıklamada da bugün Orta Avrupa Saati ile 21.24’de Afganistan’da bulunan son Alman askerlerinin ülkeden ayrıldığına işaret edilerek askerlerin Tiflis üzerinden Almanya’ya doğru yolda olduğu ve yarın ülkeye gelmelerinin planlandığı belirtildi.
Açıklamada, böylelikle Alman askerlerinin Afganistan’daki NATO misyonunun tamamlandığı kaydedildi.
 
Alman askerleri Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (ISAF) ve ardından hayata geçirilen Kararlı Destek Misyonu çerçevesinde 2001’den bu yana Afganistan’da bulunuyordu. Misyonda toplam 59 Alman askeri hayatını kaybetmişti.
Son olarak 1100 Alman askeri Kararlı Destek Misyonu kapsamında Afganistan’da bulunuyordu.
ABD yönetimi, NATO misyonu çerçevesinde 20 yıldır güç bulundurduğu Afganistan'dan 1 Mayıs itibarıyla çekilmeye başlayacağını, çekilmenin 11 Eylül 2001 saldırılarının 20. yıl dönümüne kadar tamamlanacağını açıklamıştı.