Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Der Förderverein des Lions Club Würzburg e.V. hat einen Scheck über 5.500 Euro an die Stadt Würzburg übergeben. Die Spende fließt in humanitäre und kulturelle Projekte der Ukraine-Hilfe in Würzburg wie auch vor Ort.
Die Stadt Würzburg hat bereits Anfang des letzten Jahres ein Spendenkonto für die Ukraine eingerichtet und mit Beschluss des Würzburger Stadtrates im März 2022 eine Million Euro bereitgestellt, um Organisationen zu unterstützen, die humanitäre Hilfe aus Würzburg in die Ukraine bringen. Bei seiner Reise nach Lviv und Lutsk in der Ukraine im Februar dieses Jahres hatte Oberbürgermeister Christian Schuchardt nicht nur mit seinem Lviver Amtskollegen Andryi Sadovyi die Partnerschaftsurkunde unterzeichnet. Die Reise nahm Schuchardt auch zum Anlass, u.a. das größte Warenverteillager in der Westukraine zu besuchen, aus dem Hilfsgüter auch aus Würzburg in die Kriegsregionen der Ukraine verteilt werden.
Die Spende des Lions Club Würzburg stammt aus dem Benefizkonzert Anfang April mit der aus Würzburg stammenden Mezzosopranistin Waltraud Meier. Insgesamt konnte der Lions Club 27.500 Euro aus diesem Konzert für gute Zwecke überreichen. Den gut besuchten Abschiedsauftritt der Künstlerin in Deutschland begleitete das Philharmonische Orchester unter der Leitung von GMD Enrico Calesso. Der Konzertabend in der Musikhochschule stand unter der Schirmherrschaft von Oberbürgermeister Christian Schuchardt. Waltraud Meier wurde bereits mit zahlreichen Preisen geehrt, sie ist Kammersängerin der Bayerischen Staatsoper und der Wiener Staatsoper und Ehrenmitglied der Wiener Staatsoper. Im Herbst 2023 wird sie ihre Bühnenkarriere beenden.
Alman hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit, başkent Berlin’de yaptığı açıklamada, Lüksemburg'da dün gerçekleştirilen AB içişleri bakanları toplantısında "dayanışmaya dayalı bir çözüm" bulunmasının önemli bir adım olduğunu ifade etti.
Hebestreit, “Buna rağmen bu bir uzlaşmadır, yutulacak bazı acı haplar vardı. Alman hükümeti protokol kaydı düştü. Bu çocuklu ailelerin korunmasıyla ilgili.” dedi.
AB ülkelerinin göç ve iltica kuralları konusunda ortak tutum sergilemesini olumlu bulan Hebestreit, Alman hükümetinin, AB Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu arasında yürütülen görüşmelerde çocuklu aileler konusunda iyileşme sağlanacağından ümitli olduğunu kaydetti.
Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser de Rheinische Post gazetesine yaptığı açıklamada, AB’de iltica sisteminin sertleştirilmesini savunarak, “Acilen ihtiyaç duyduğumuz ortak bir Avrupa iltica sistemine ulaşıyoruz. Bunu yaparken de yüksek insani standartları kabul ettirdik.” diye konuştu.
Faeser, uzlaşmanın önemine işaret ederek, anlaşmaya varılmaması durumunda dış sınırlarının güvenli bir şekilde kontrol edilmeyeceğini ve dolayısıyla AB içinde serbest dolaşımı öngören Şengen sisteminin tehlikede olacağını kaydetti.
- Hükümetin ortağı Yeşiller Partisi uzlaşmadan dolayı karıştı
Yeşiller Partili Aile, Yaşlılar, Kadın ve Gençlik Bakanı Lisa Paus ise Lüksemburg’da AB içişleri bakanlarının vardığı uzlaşmayı “çok sorunlu” olarak nitelendirdi.
Paus, Alman hükümetinin müzakerelerde, çocuklu ailelerin AB sınırlarında iltica işleminden geçirilmesinden muaf tutulmasının kabul ettiremediğine dikkati çekerek, “Bu nedenle bulunan uzlaşma benim için çok sorunlu.” ifadesini kullandı.
Ayrıca Paus, uzlaşmada Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine uyulması ve çocukların yararının dikkate alınması gerektiğini vurguladı.
Yeşiller Partili Dışişleri Bakanı Analena Baerbock da partisinin milletvekillerine mektup yazarak, uzlaşmaya destek vermeleri çağrısında bulundu.
Baerbock mektubunda, uzlaşmayı onaylama kararını kişisel, Yeşiller Partili ve Dışişleri Bakanı olarak zor verdiğini belirterek, ancak uzlaşmanın sığınmacıların mevcut durumunu iyileştireceği için doğru bulduğunu belirtti.
Alman hükümetinin müzakerelerde özellikle aileler için kısıtlamaları mümkün olduğunca düşük tutmak için mücadele ettiğini vurgulayan Baerbock, “Ancak, uzlaşmaya varılmaması, sığınmacıların (AB ülkelerine) dağıtılmaması, savaştan, işkenceden ve en ağır insan hakları ihlallerinden kaçan Suriyeli veya Afgan ailelerin ve çocukların kalıcı ve hiçbir perspektifi olmadan AB'nin dış sınırında sıkışıp kalmaları anlamına gelecekti.” değerlendirmesinde bulundu.
Yeşiller Partisi Eş Başkanı Ricarda Lang ise Lüksemburg’daki toplantıda önemli konularda başarı sağlanamadığını dile getirerek, “Bu yüzden Almanya’nın uzlaşmaya onay vermemesi gerekiyordu.” şeklinde görüş belirtti.
Yeşiller Partisi Avrupa Parlamentosu Milletvekili Rasmus Andresen, AB üyesi ülkelerin ahlaki pusulayı kaybettiğini söyleyerek, “Alman hükümetinin onayıyla Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser'in de bu öneriyi kabul etmesi utanç vericidir.” dedi.
- Sivil toplum örgütlerinden uzlaşmaya tepki
Sivil toplum örgütleri de AB’nin iltica sisteminin sertleştirilmesini eleştirdi.
Amnesty International Almanya Genel Sekreteri Markus Beeko, Alman hükümetinin uzlaşmayı bir siyasi başarı olarak kutlamasına tepki göstererek, uzlaşmanın bir başarı değil, insan hakları konusunda tabularının ihlal edilmesi, anayasal yetkinin hiçe sayılması ve koalisyon protokolünde verilen sözlerin yerine getirilmesi anlamına geldiğini vurguladı.
“Pro Asyl” Derneği Sözcüsü Karl Kopp, uzlaşmanın hukuk devletine ve mülteci haklarına bir saldırı olduğunu belirterek, sığınmacıların güvenli olmayan üçüncü ülkelere sınır dışı edilmek üzere sınırdaki işlemler için hapsedildiklerinde bunun insan hakları ve hukukun üstünlüğü ile bir ilgisi olmayacağını söyledi.
Almanya Sınır Tanımayan Doktorlar Derneği Başkan Yardımcısı Parnian Parvanta da AB içişleri bakanlarının aldığı kararın savunmasız insanlar için ağır sonuçlar getireceğini vurgulayarak "Alman hükümetinin onayı bizi dehşete düşürdü." ifadesini kullandı.
Parvanta, ülkelerinden kaçan insanların çektiği acıların Lüksemburg'da varılan anlaşmayla daha da artacağını kaydetti.
- AB ülkelerinin uzlaştığı konular
AB ülkelerinin içişleri bakanları dün Lüksemburg’da ortak iltica sisteminde reform yapılması konusunda uzlaşmaya varmıştı.
Buna göre güvenli görülen ülkelerden gelen düzensiz göçmenlerin AB üyesi ülkenin sınırını geçtikten hemen sonra buralarda kurulacak ve sıkı kontrol edilecek ilk kabul merkezlerinde iltica işleminden geçmesi planlanıyor. Bu kişilerin iltica başvurusunun burada 3 ay içinde incelenmesi, başvuruları kabul edilmeyenlerin ivedilikle ülkelerine gönderilmesi isteniyor.
Uzlaşmada sığınmacıları kabul etmeyen üye ülkelerin her kişi başına, ev sahipliği yapan ülkelere 20 bin avro ödemesi de yer alıyor.
Almanya, çocuklu ailelerin sınırdaki ilk kabul merkezlerinde söz konusu işlemden muaf tutulmasını istemiş, ancak bu konuda başarılı olamamıştı.
BERLİN (AA) – Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ülkesinin Gürcistan’ı Avrupa Birliği (AB) yolunda desteklemeye devam ettiğini söyledi.
Alman Hükümeti Sözcüsü Steffen Hebestreit, Başbakan Scholz’un Gürcistan Başbakanı İrakli Garibaşvili ile Berlin’de gerçekleştirdiği görüşmenin ardından yazılı açıklama yaptı.
Hebestreit, Scholz ve Garibaşvili'nin Almanya ile Gürcistan arasındaki çeşitli işbirliklerinin genişletilmesi, mevcut güvenlik, AB konuları ve Rusya-Ukrayna savaşının etkileri üzerinde görüş alışverişinde bulunduğunu aktardı.
Scholz’un Almanya'nın Gürcistan'ı AB yolunda desteklemeye devam ettiğini vurguladığını ve Gürcistan hükümetini gerekli reform adımlarını atmaya çağırdığını belirten Hebestreit, "AB Komisyonu'nun tavsiyeleri aday statüsüne giden yolu gösteriyor. Scholz, Gürcistan hükümetini, gerekli çabaları zamanında ve gelecek haftalarda kararlılıkla ele almaya çağırdı." ifadesini kullandı.
Hebestreit, Şansölye'nin Almanya’nın uluslararası kabul görmüş sınırlar içinde Gürcistan'ın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü desteklemeye devam ettiğini aktardığını belirtti.
Sözcü Hebstreit ayrıca Scholz ve Garibaşvili'nin açık ve sonuç odaklı görüşmeleri sürdürmeyi ve yakın temas halinde kalmayı kararlaştırdığını kaydetti.
Scholz, Nürnberg kentinde Protestan Kilisesince düzenlenen bir etkinliğe katılarak göç ve mülteci politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Almanya’nın Avrupa Birliğinin (AB) dış sınırında bulunan bir ülke olmamasına rağmen en fazla iltica başvurusu yapılan ülke olduğunu belirten Scholz, Almanya'ya gelen düzensiz göçmenlerin büyük bölümünün başka AB ülkelerinde kayıt altına alınmadığını söyledi.
Scholz, Almanya gelen yüksek sayıdaki düzensiz göçmene işaret ederek, “Önceden Avrupa Konseyinde bu espriyi yaptım. Almanya'nın Akdeniz'e büyük bir sahili olmalı. Çünkü gerçekten Akdeniz'e kıyısı olan ülkelere göre, Akdeniz üzerinden Avrupa'ya gelen sığınmacıların çoğu Almanya'ya geliyor." şeklinde konuştu.
Almanya Başbakanı Scholz’un "espri" olarak nitelendirdiği sözleri sosyal medyada tepki çekti.
Akdeniz’de gemilerle düzensiz göçmenleri kurtarma çalışmaları yapan Alman sivil toplum kuruluşu Sea Watch, Twitter’dan yaptığı paylaşımda Scholz’u eleştirerek, "Sadece 2023’te Akdeniz'de 1150’den fazla ölüm yaşandı. Şansölyenin aklına gelen kötü bir espri. Bunun üzerine gülebilen ülkeyi yönetmemeli." ifadeleri kullanıldı.
Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Milletvekili Matthias Hauer de özellikle bir Alman başbakanının başkalarının acısıyla dalga geçmemesi gerektiğini belirtti.
Sosyal Demokrat Parti (SPD) üyesi Lilly Baudszun da "Sosyal demokrat bir başkan insanlar hakkında asla böyle konuşmamalı." şeklinde paylaşımda bulundu.
BERLİN (AA) - Alman Hava Kuvvetlerinin ev sahipliğinde düzenlenen, "NATO tarihinin en büyük hava tatbikatı" olarak nitelendirilen "Air Defender 2023"ün başladığı bildirildi.
Alman Haber Ajansının haberine göre, Alman Hava Kuvvetlerine ait "A400M" tipi nakliye uçağının Aşağı Saksonya'daki Wunstorf Hava Üssü'nden havalanmasıyla tatbikata başlandı.
Daha sonra Schleswig-Hostein eyaletindeki Fliegerhorst Hohn Hava Üssün'den Alman Hava Kuvvetlerine ait F-18 savaş uçağı kalkış yaptı.
Tatbikatın ilk saatlerinde sivil uçuşlar etkilenmedi.
Alman Hava Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Ingo Gerhartz, kamu yayıncısı ARD’ye bağlı RBB radyosuna yaptığı açıklamada, tatbikatın öncelikle NATO’nun savunma yeteneğini kanıtlamasıyla ilgili olduğunu söyledi.
Gerhartz, Rusya’ya yönelik provokasyondan kaçınılacağına, tatbikatın gerilimi artırıcı görünmemesi için her şeyi yapacaklarına işaret ederek, Rusya’ya ait ancak bu ülkeyle kara bağlantısı olmayan, Polonya ile Litvanya arasında Baltık Denizi’ne kıyısı bulunan Kaliningrad’a doğru uçuş gerçekleştirilmediği bilgisini paylaştı.
Berlin-Bradnenburg Havalimanı yetkililerince yapılan açıklamada, şimdiye kadar hava trafiği için normal bir gün yaşandığı ve tatbikatın yolcuların üzerinde önemli bir etkisinin bulunmadığı belirtildi ancak tatbikat nedeniyle gün içinde ne ölçüde gecikme yaşanacağının henüz tahmin edilemediği bildirildi.
Frankfurt Havalimanı yetkililerince yapılan açıklamada da tatbikatın öğleden önce yolcular için fark edilebilir etkisinin olmadığı ve trafiğin normal seyrettiği belirtildi.
Korgeneral Gerhartz, tatbikattan dolayı sivil hava trafiğinde büyük kısıtlamaların yaşanmasını beklemediğini açıklamıştı.
- Tatbikatta Alman Hava Kuvvetlerine ait tüm üsler kullanımda olacak
23 Haziran’a kadar sürecek tatbikata aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 25 ülkeden 250 savaş uçağı ve yaklaşık 10 bin personel katılıyor.
Ülke genelinde Alman Hava Kuvvetlerine ait tüm üsler, tatbikat boyunca kullanımda olacak.
Haziran ortasındaki tatbikat dolayısıyla Almanya'nın güneyi, kuzeyi ve doğusunda hususi hava sahaları belirlendi. Avrupa hava sahası üzerinde birçok sivil uçuşun rotasının da değiştirileceği ifade ediliyor.
- Tatbikat boyunca günde 250 sorti yapılacak
Avrupa'daki NATO ülkelerinden 80 uçak ve uluslararası ortaklardan 60 uçağın tatbikatta yer alması öngörülüyor. Tatbikat boyunca günde ortalama 250 sorti yapılacağı belirtiliyor.
Alman Hava Kuvvetlerinin ev sahipliğindeki tatbikatla İttifak hava savunmasının güçlü tutulması, havadaki güçlü caydırıcılığın sürdürüldüğüne dair mesaj verilmesi ve Atlantik'in iki yakasının uyumunun sağlamlaştırılması hedefleniyor.
BERLİN (AA) - Almanya’da yıllık enflasyon, toplu taşımada ucuz bilet ve daha ucuz petrol fiyatlarının etkisiyle mayısta yüzde 6,1’ geriledi.
Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis), fiyat artışlarına ilişkin mayıs ayı nihai verilerini açıkladı.
Buna göre, Almanya’da nisanda yüzde 7,2 olan yıllık enflasyon, mayısta yüzde 6,1’e geriledi. Böylece ülkede enflasyon oranı Mart 2022'den bu yana en düşük değere geriledi.
Ülkede enflasyon oranı, aylık bazda ise yüzde 0,1 geriledi. Nihai veriler, daha önce yayımlanan öncü verileri teyit etti.
AB uyumlu TÜFE de mayısta bir önceki aya göre yüzde 0,2 gerilerken, yıllık bazda yüzde 6,3 yükseldi.
Almanya'da enerji ve gıda, aylardır en büyük fiyat belirleyici olarak öne çıkıyor. Gıda fiyatları mayısta bir yıl öncesine göre yüzde 14,9 ve enerji ürünleri yüzde 2,6 artış gösterdi. Gıda ve enerji fiyatları bir önceki aya göre düştü.
Destatis Başkanı Ruth Brand, konuya ilişkin değerlendirmesinde, "Enflasyon oranı, zayıflamaya devam etti. Ancak hala yüksek seviyede kalmaya devam ediyor. Mayıs ayında enerji fiyatlarındaki artış, geçen yılın aynı ayına göre önemli ölçüde düşüktü. Gıda fiyatları, mayısta enflasyonun en büyük itici gücü olmaya devam etti." ifadelerini kullandı.
Önde gelen Alman ekonomik araştırma enstitüleri, 2022'de ortalama yüzde 6,9 olan enflasyonun 2023 için ortalama yüzde 6'ya ineceği ve 2024'te 2,4'e düşeceği öngörüsünde bulunuyor.
Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), ülkede enflasyonun 2024'te yüzde 4,1'e gerilemeden önce 2023'te yüzde 7,2'de kalmasını bekliyor.
Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) faiz artırımları konusunda ne kadar ileri gideceği ve hangi hızda ilerleyeceğini enflasyonun görünümü belirleyecek.
ECB, birkaç ay içinde ana faiz oranlarını 7 kez artırırken, analistler ECB'nin 15 Haziran’da faiz oranlarını tekrar artırmasını bekliyor.
Almanya ekonomisi, alışılmışın dışındaki yüksek enflasyon ve artan faiz oranlarının tüketici harcamalarını baskılamasının etkisiyle bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,3 daralarak, teknik olarak resesyona girmişti. Ekonomi geçen yılın son çeyreğinde yüzde 0,5 daralmıştı.
Ülke ekonomisi, Kovid-19 salgını sürecinde ortaya çıkan dar boğazlar hafiflese de faizlerin yükselmesi, ekonomiye güvenin azalması ve alışılmışın dışındaki yüksek enflasyon ortamında tüketicilerin satın alma gücünün düşmesi sonucu talepte yaşanan durgunluktan olumsuz etkileniyor.
PRİŞTİNE (AA) - Kosova Başbakanı Albin Kurti, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'e, ülkenin kuzeyindeki gerginliğin azaltılmasına yönelik hazırladığı 5 maddelik planı sunduğunu söyledi.
Başbakan Kurti, Quint ülkelerinin (ABD, Fransa, İtalya, Almanya ve Birleşik Krallık) büyükelçileri ile görüşmesinin ardından düzenlediği basın toplantısında, ülkenin kuzeyindeki gerilime ilişkin açıklamalarda bulundu.
Ülkenin kuzeyindeki gerilimin artmasına, Belgrad'ın yerel Sırplara seçimleri boykot etmesi yönündeki baskısının neden olduğunu belirten Kurti, "Gelişmelerin kronolojisinin de kanıtladığı gibi, geçen yıl 5 Kasım'dan bu yana, kararlarımız Kosova'nın kuzeyindeki durumun tırmanmasına ne katkıda bulundu ne de bunun kaynağı oldu. Cumhuriyet topraklarının tamamında anayasallığı ve yasallığı uygulama görevi içindeyiz." ifadelerini kullandı.
Kurti, kuzeydeki durumun düzelmesine katkıda bulunmak için Borrell'e beş maddelik somut bir plan içeren mektup gönderdiği bilgisini paylaşarak, şunları kaydetti:
"Kuzeydeki dört belediyede hukukun üstünlüğü, şiddet yanlısı grupların kuzeyden derhal geri çekilmesi, Kosova Polisi ve KFOR veya EULEX'in, güvenli bir ortamı garanti etmek için her 15 günde bir ortak güvenlik değerlendirmesi yapması, hükümetin tüm aktörlerle koordineli çalışarak kuzeydeki dört belediyede erken seçim ilan etmesi ve beşinci madde Kosova ve Sırbistan'ın AB'nin arabuluculuğunda diyalog sürecine geri dönmesi."
Kurti ayrıca Arnavutluk Başbakanı Edi Rama tarafından Kosova'da çoğunlukla Sırpların yaşadığı belediyelerde Sırp Belediyeler Birliği kurulmasına ilişkin sunulan taslağı, Sırbistan'ın güneydoğusunda yaşayan Arnavutlarla ilgili Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic'e sunması gerektiğini ifade etti.
- Kosova Savaşı ve bağımsızlık süreci
1998-1999 yıllarında yaşanan Kosova Savaşı'nda, çoğu Arnavut 10 binden fazla Kosovalı öldürüldü, 1 milyonun üzerinde farklı etnik gruplardan Kosovalı, evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Kosova, 17 Şubat 2008'de Sırbistan’dan tek taraflı bağımsızlığını ilan etti ancak Sırbistan, Kosova’yı hala "kendi toprağı" olarak görüyor.
Kosova bugün 117 ülke tarafından bağımsız devlet olarak tanınmasına rağmen kuzeyinde devam eden etnik gerginlikler ve Birleşmiş Milletlere (BM) üye olamaması nedeniyle Avrupa'nın "donmuş ihtilaf" bölgelerinden biri olarak nitelendiriliyor.
Kosova ve Sırbistan, AB arabuluculuğunda 2011'de başlatılan Belgrad-Priştine Diyalog Süreci kapsamında ilişkilerin normalleşmesi ve nihayetinde iki ülkenin birbirini tanıması için ortak yol bulmaya çalışıyor.
BERLİN (AA) - Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi anketlerde yükselişini sürdürürken ülkede ikinci parti konumuna çıktı.
Alman RTL televizyonunun Forsa Enstitüsüne yaptırdığı; 2 bin 500 kişinin katıldığı ankete göre, AfD yüzde 19'la Almanya'da ikinci en çok oy oranına sahip parti oldu.
Ankete göre, ana muhalefette bulunan Hristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU-CSU) yüzde 29, koalisyon hükümetini oluşturan Sosyal Demokrat Parti (SPD) yüzde 18, Yeşiller Partisi yüzde 14, Hür Demokrat Parti (FDP) ise yüzde 7 oy oranına sahip.
Muhalefette bulunan Sol Partinin oy oranı ise yüzde 4 olarak tespit edildi.
Bir başka kamuoyu araştırma şirketi olan Insa'nın anketine göre de AfD'nin oy oranı yüzde 19,5 oldu.
ANKARA (AA) - İsrail'in, Suriye'nin başkenti Şam'daki bazı askeri noktalara hava saldırısı gerçekleştirdiği ileri sürüldü.
Suriye'deki haber ajansı SANA'nın askeri kaynağa dayandırdığı haberinde, yerel saatle 01.05'te Şam'ın güneybatısındaki bazı noktaların, İsrail güçlerince hava saldırısıyla hedef alındığı iddia edildi.
Haberde, "Hava savunma sistemlerimiz düşman füzelerini karşılayarak bazılarını düşürdü. Bir askerin yaralandığı saldırıda hasar meydana geldi." ifadeleri kullanıldı.
İsrail makamlarından ise saldırıya ilişkin açıklama yapılmadı.
Şam ve kırsalındaki bölgelerde Suriye ordusu ve İran destekli terörist grupların yanı sıra Lübnan Hizbullahı unsurlarının bulunduğu biliniyor.
İsrail, iç savaşın başladığı 2011'den bu yana Suriye'de zaman zaman İran destekli gruplara ve Suriye ordusuna ait askeri noktalara saldırılar düzenliyor.
BERLİN (AA) - Almanya'da bir sağlık çalışanının, Kovid-19 aşısının yan etkileri olduğu iddiasıyla Alman biyoteknoloji firması BioNTech aleyhine açtığı davanın ilk duruşması yarın yapılacak.
Alman mahremiyet yasası kapsamında adının gizli kalması hakkını kullanan orta yaşlı bir sağlık çalışanı adına hukuk firması Rogert & Ulbrich tarafından açılan dava, yarın Hamburg Bölge Mahkemesi'nde başlayacak.
Söz konusu sağlık çalışanı, aşı olduktan sonra ortaya çıktığını söylediği kalp ritmi bozukluğu, vücudunun üst kısmında ağrı, kol ve bacaklarda şişlik, yorgunluk, uyku bozukluğu ve beyin sisi gibi semptomların neden olduğu bedensel zarar için 150 bin avro tazminat talep etti. Davacı, ayrıca belirlenmemiş maddi zarar için de tazminat talebinde bulundu.
Söz konusu dava, iki hukuk firması tarafından takip edilen milyonlarca avro tazminat talebinden biri olmasıyla dikkati çekiyor. Davaları açan diğer hukuk firması Mainz merkezli Casar-Preller olurken, Rogert & Ulbrich, Kovid-19 aşılarının iddia edilen yan etkileri nedeniyle tazminat talep eden müşteriler için yaklaşık 250 dava açtığını, Caesar-Preller de 100 davayı temsil ettiğini duyurdu.
2 hukuk firması, daha önce Alman otomobil üreticisi Volkswagen'in dizel emisyon skandalı nedeniyle tüketicilere tazminat ödenmesini sağlamıştı.
Almanya'da uygulanan 224 milyon aşı dozunun yaklaşık dörtte üçü BioNTech tarafından üretilirken, tazminat taleplerinin büyük çoğunluğunun aşılarda mRNA teknolojisinin kullanımına öncülük eden BioNTech'e karşı açıldığı belirtildi.
Almanya'daki davalar, BioNTech'in Kovid-19 salgınından bu yana dünya çapında karşılaştığı en büyük tazminat talebini temsil ediyor.
İtalya'da da Kovid-19 aşılarının yan etkileri iddiasıyla benzer davalar açılmıştı.
- BioNTech: Davalar dayanıksız
Pfizer ile geliştirdiği aşıyı Almanya'da pazarlayan BioNTech'ten yapılan açıklamada, dikkatli bir incelemeden sonra söz konusu davaların "dayanaksız" olduğu ve reddedileceğinden emin olunduğu belirtildi.
Açıklamada, en az 64 milyonu Almanya'da olmak üzere, dünya çapında yaklaşık 1,5 milyar insana söz konusu aşının uygulandığı ve bugüne kadar ilgili ürün bilgilerinde zaten listelenenler dışında potansiyel yan etkiler tespit edilmediği kaydedildi.
Davacının BioNTech aleyhine açtığı davayı kazanması halinde yasal masrafları veya tazminatı kimin ödeyeceğinin belli olmaması dikkati çekiyor.
Avrupa Birliği (AB) yasal kalkanının, AB hükümetlerini maliyetlerin bir kısmını üstlenmeye zorlayabileceği belirtiliyor.
AB'nin ilaç düzenleyicisi Avrupa İlaç Ajansı (EMA), 6 Haziran'da yaptığı açıklamada, ABD, İngiltere ve Almanya gibi Batılı ülkelerde yaygın olarak kullanılan BioNTech'in Comirnaty aşısının kullanımının güvenli olduğunu aktararak, dünyanın birçok yerinde hakim konuma gelen Omicron varyantının alt grubu XBB'ye göre aşıların güncellenmesi tavsiyesinde bulundu.