Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

SPD Federal Meclis Milletvekili Macit Karaahmetoğlu, Frankfurter Rundschau gazetesinde kaleme aldığı bir makalesinde CDU Genel Başkanı Friedrich Merz'in toplumsal sorunlara ve sosyal devlete yönelik açıklamalarını ve yaklaşımını eleştirdi. Karaahmetoğlu, Merz’in sosyal devleti küçümseyen tutumunun ve topluma yabancı tavırlarının, Almanya’nın geniş kitleleri üzerinde olumsuz bir etki yarattığını savundu. Karaahmetoğlu, makalesinde, Merz’in, partisinin gençlik teşkilatı olan Junge Union’da yaptığı konuşmayı değerlendirdi. Bu toplantıdaki gözlemlerini aktaran Karaahmetoglu, Merz’in gençlerle bağ kurmakta zorlanması ve onların yaşam tarzlarına uzak kalmasının Almanya’nın geleceğini şekillendirme iddiasında olan bir siyasetçi için büyük bir eksiklik olduğunu vurguladı.

 

Karaahmetoğlu, Merz'in sosyal devlet anlayışına yönelik sözlerini de eleşYrdi. CDU liderinin Vatandaşlık Geliri alanlara yönelik küçümseyici söylemlerinin ve toplumu ayrıştırıcı tutumlarının tehlikeli olduğuna dikkat çekti. Karaahmetoğlu, Merz'in Vatandaşlık Geliri alanların bu desteği “koşulsuz bir temel gelir” gibi gördükleri şeklindeki önyargılı yaklaşımının, Almanya toplumunun sosyal gerçekliklerinden uzak olduğunu belirtti. Ayrıca, Merz’in sığınmacılarla ilgili “Almanların dişçi randevularını ellerinden alıyorlar” gibi açıklamalarını hatırlatarak, bu tür ifadelerin toplumdaki dayanışma ruhuna zarar verdiğini vurguladı ve „Bu başbakan adayı, sosyal devlete hiç acımadan saldırıyor ve toplumumuzun en tepesindeki yüzde birlik kesimi, yani mutlak en çok kazananları, ülkemizin gerçek başarılıları olarak gösteriyor.“ dedi.

 

Karaahmetoğlu, partisi SPD’nin ise uzun vadeli vizyonunda toplumun yüzde 95'inin vergi yükünü azaltmak ve üst gelir grubuna daha fazla sorumluluk yüklemek olduğunu belirtti. Ludwigsburg milletvekili Karaahmetoğlu, Merz’in zengin yaşam tarzının ve siyasi pozisyonunun Almanya halkının çoğunluğunun hayatından oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Bir röportajında yıllık yaklaşık bir milyon euro kazandığını itiraf eden Merz’in, lüks bir hayat sürdüğünü belirten Karaahmetoğlu, özel bir jete sahip olan Merz’in siyasetten kopuk olduğu dönemde özel sektörde yüklü miktarda servet biriktirdiğini söyledi.

 

Scholz ve Merz Karşılaştırması

Karaahmetoğlu makalesinde Başbakan Olaf Scholz ile Friedrich Merz arasındaki farklara da değindi. Scholz'un hayatını toplum hizmetine adayan bir lider olduğunu vurguladı. Scholz’un işçi haklarını savunan bir avukat, Hamburg Belediye Başkanı, Çalışma ve Maliye Bakanı olarak görev yaparken toplumla iç içe olduğunu belirtti. Scholz’un, pandemi ve ekonomik kriz gibi zor zamanlarda ülkeyi istikrarlı bir şekilde yönecğini belirten Karaahmetoğlu, Merz’in Scholz’a yönelik eleştirilerinin, parayı her şeyin önüne koyan bir bakış açısının yansıması olduğunu dile getirdi. Merz'in gençlerin geleceği ve sosyal adalet konularında ciddi bir vizyon ortaya koymadığını belirten Karaahmetoğlu, CDU liderinin Ukrayna savaşını Alman Ordusu’nun yenilenmesi için “bir fırsat” olarak tanımlamasını ise “siyasi gerçekleri çarpıtma” olarak nitelendirdi.

Almanya'nın bir sonraki seçimlerde ülkeyi kimin yöneteceğini seçerken, toplumdan kopuk ve elitist bir figürü mü yoksa toplumla iç içe olan bir devlet adamını mı tercih etmesi gerektiğini belirten Karaahmetoğlu, „Alman halkı, yaklaşan genel seçimlerden önce, Federal Şansölye makamında hangi yaşam deneyiminin temsil edilmesini istediklerini kendilerine sormalıdır. Banka hesabında milyonları olan bir adamın mı yoksa ülkemize siyasi bağlılığını hayattaki tek amacı haline getirmiş ve hükümet icraatında neredeyse her zorlukla karşılaşmış bir adamın mı? Her halükarda, bu ikisinden yalnızca birinin nüfusun çoğunluğuyla bir bağı ve onların yaşamlarının gerçeklerine dair bir anlayışı var“ değerlendirmesinde bulundu.

 

 

İstanbul Milletvekili Adayı Dursun Boran, diplomatik ziyaret yaptı.

Schengen vizelerine dair aksaklıkları Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu Basın Ateşesi Yorgos Mamalos'a anlattı.

 

 

GEÇEN HAFTA KARAYOLU İLE SELANİĞE GİTTİ

 

Star TV E. Haber Müdürü Dursun BORAN'ın, İstanbul Beyoğlu ilçesi, İstiklal Caddesinde Yunanistan Başkonsolosluğu tarihi binasında yaptığı görüşme 1 saat devam etti.

 

BORAN, 26 Ekim 2024 de Otobüs ile İstanbul dan Selanik'e gitti.

 

İpsala Gümrüğünde Yunanistan'a seyahate giden Türk Turistleri ile görüşen BORAN, gümrüklerde ki işleyiş ve beklentileri not aldı.

 

Tespit ettiği aksaklıkları, yapılmasında fayda gördüğü yenilikleri, Mamalos'a anlatan BORAN, Selanikte çektiği resimler üzerinden çevre ve görüntü kirliliklerini anlatıp, düzeltilmesini, Yunanistan Turizmi için talep etti.

 

Kamu Diplomasisi Bürosu ve Basın Ateşe MAMALOS, duyarlılığı ve yapıcı tenkitleri için BORAN 'a Teşekkür etti.

 

Yunanistan Türkiye arasında gelişen Turizm,  Ekonomik, Sosyal çalışmaların memnuniyet verdiğini anlatan Mamalos, 2 yıldır İstanbul da görev yapıyor.

 

 

YUNANCA KURSLAR İLGİ GÖRÜYOR

 

Görüşmede Konsolosluk Kamu Diplomasisi görevlisi Eleni Karamiti de hazır bulunup, Tercüme yaptı.

 

Açılan Yunanca kurslara çok sayıda bay bayan Türk de katılmak için müracaat etmiş.

Parasız kurslara ilgi artıyor.

 

 

HERGÜN 1000 VİZE VERİLİYOR

 

Konsolosluk her gün bin civarında vize veriyor. 2  bine yakında yeni vize talebi kabul ediyor.

 

BORAN,  Almanya, Hollanda, Fransa, Avusturya vd devletlerden kara yoluyla gelen tatile gelen Türklerin beklentilerini anlatıp, tedbir talep etti.

 

Türkiye den her hafta sonu binlerce aile Yunanistan ın çeşitli yerlerine tatile gidip dönüyorlar

 

 

Oberregierungsrat Fabian Hollmann hat zum 31. Oktober 2024 das Landratsamt Würzburg verlassen. Für zweieinhalb Jahre übernahm er die juristische Leitung verschiedener Geschäftsbereiche. Eine vergleichsweise kurze, aber intensive Zeit, wie Landrat Thomas Eberth bei dessen Verabschiedung betonte. 

 

Hollmann übernimmt künftig die Leitung des Sachgebiets 15 (Aufnahme und Verteilung von Flüchtlingen – ANKER-Einrichtung Unterfranken). Landrat Thomas Eberth bedankte sich für die ausgezeichnete geleistete Arbeit und wünscht ihm für den weiteren beruflichen und privaten Weg nur das Beste.

 

Zum 1. März 2022 wechselte Fabian Hollmann von der Regierung von Unterfranken an das Landratsamt Würzburg – gerade einmal eine Woche, nach dem Überfall Russlands auf die Ukraine. In dieser dynamischen und angespannten Lage übernahm Hollmann direkt Verantwortung als einer von drei Leitern der Lenkungsgruppe Ukraine-Flüchtlinge und als Mitglied der Führungsgruppe Katastrophenschutz. Die Einrichtung von Erstanlaufstellen und Notunterkünften für die Schutzsuchenden unter ständigem Zeitdruck war eine der größten Herausforderungen seiner Zeit im Landratsamt. 

 

Seine Berufung führte Fabian Hollmann schließlich im Geschäftsbereich 4 – Arbeit und Soziale Angelegenheiten fort. Dort verantwortete er mit großem Engagement die Unterbringung von Geflüchteten in den Landkreisgemeinden. Dabei bewies er sich nicht nur als nahbarer Ansprechpartner für die Vertreterinnen und Vertreter der Landkreisgemeinden und die Bürgerinnen und Bürger. Auch als verantwortungsvoller Vorgesetzter und Kollege wurde er geschätzt. Im Zuge der im Kreistag öffentlich geführten Diskussion um die Zukunft des Jobcenters als eigenständig geführte Einrichtung des Landkreises setzte sich Hollmann in hohem Maße für seine Kolleginnen und Kollegen und die Beibehaltung der aktuellen Strukturen und Arbeitsplätze ein.

 

ABD Başkanı Biden’ın giderayak GKRY lideri Nikos Hristodulidis’i Beyaz Saray’ın Oval Ofis’inde kabul edip sohbet etmesi, uyutulacak bebekler gibi pışpışlaması, Kıbrıs Rum tarafının boylarından büyük hayaller görmelerine neden oldu. Belli ki Rumların gördüğü hayallerin senaryosunu yazan senarist kafayı iyice bulmuş olmalı ki olmayacak hikayelerle Rum halkının mutlu rüyalar görmelerini sağlıyor. Gerçekleri ters yüz edip doğruymuş gibi halka sunarak kandırmak ve mutlu olmalarını sağlamak da bir yetenek, bırakınız yapsınlar, bırakınız inansınlar…

 

Kıbrıs'ın Doğu Akdeniz bölgesindeki stratejik rolü nedeni ile ABD’nin Doğu Akdeniz’de Türkiye yerine Kıbrıs Rum Yönetimini tercih ettiği ve artık Doğu Akdeniz’in Güney Kıbrıs Rum Yönetiminden sorulacağı içerikli açıklamaların bini bir para Kıbrıs Rum tarafında. Saf saf da ABD’nin, dünya üzerinde kendi savunma silahlarının neredeyse tümünü üreten ilk dört ülkeden bir olan ve de NATO’nun en güçlü ikinci ordusuna sahip 86 milyonluk Türkiye’yi göz ardı edip, Doğu Akdeniz ile ilgili sorunlarda kendilerini tercih ettiğine inanıyor Kıbrıs Rumları.

 

AB’nin, adı dolandırıcılığa, sahte bütçe açıklamalarına, yalan beyanlara, insan kaçakçılığına, kara para aklamaya ve uyuşturucu ticaretine çıkmış en kötü ülkesi Kıbrıs Rum Yönetimi, dünyanın 11. siyasi ve askeri önemi olarak bilinen ve Orta Doğu, Doğu Akdeniz, Balkanlar ve Kafkasya’da onayı olmadan hiçbir ciddi uygulamanın yürürlüğe konamadığı Türkiye Cumhuriyeti devleti yerine kendilerinin tercih edildiği rüyasını görüyorlar.

 

Tam bir ağlar mısın güler misin durumu gerçekten.    

 

Kıbrıs Rumlarının içinde aklı başında olanlar ve duygularına kapılmadan tarafsız düşünmeyi başarabilenler bu ziyaret için “Biden-Hristodulidis görüşmesi önemli ancak beklentisi çok düşük” olarak tanımladılar.

 

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve ABD arasında Eylül 2024'te İkili Savunma İş birliği Yol Haritasının imzalanması ve 23 Ekim 2024 günü de Stratejik Diyaloğunun imzalanması bölgede dikkate alınması yeni bir gelişme.

 

Özellikle gözlerden kaçırılmak istenen Federal Soruşturma Bürosu'nun (FBI) katkısıyla Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde mali suçların tespit edilmesi, insan kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti ve diğer küresel suçların kovuşturulma kapasitesinin güçlendirilmesi, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tamamen ABD’nin denetimi altına gireceği, diğer bir deyimle de sömürgesi olacağının işareti. Zaten Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vatandaşlarına sağlanacak olan ABD vize serbestiyeti de bu nedenle gündeme geldi. ABD, Kıbrıs Rum Yönetimini kendi koşullarında yönetecek, askerlerini AB sınırları içinde yaptığı gibi istediği miktarda, istediği silahlarla Güney Kıbrıs’ta istediği yerde konuşlandıracak. Almanya nasıl ABD’nin sözünden çıkamıyorsa, Dış siyasetinde ABD ne derse onu yapıyorsa, PKK terör örgütünün faaliyetlerine, haraç toplamasına, gösterilerine mani olamıyorsa, ABD’nin çıkarlarına aykırı davranamıyorsa, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de aynı konuma gelecek.

 

Bu gelişmelerden sonra Güney Kıbrıs’ta yaşanacak sorunlardan bir tanesi de Rumların yüzde 40’nın sağcı, yüzde 35’inin komünist düzeyinde solcu ve geri kalan yüzde 25’inin de kararsız olduğu gerçeğinden kaynaklanacak. Başını AKEL adlı siyasi partinin ve taraftarlarının çektiği solcuların bu durumdan hoşlanmayacakları kesin. 50 sene evvel yaşanan 15 Temmuz 1974 darbesinde, Yunanistan’dan gönderilen subay ve astsubayların komutasındaki Rum Milli Muhafız Ordusunun Makarios’u deviren darbeyi gerçekleştirirken, yüzlerce AKEL taraftarı ve siyasilerini katlettikleri de hala hafızalarda.

 

Bu gelişmeler ışığında, yani ABD-GKRY Stratejik Anlaşmasına karşılık olarak, günümüz Kıbrıs adası koşullarına uygun, -ÜSLER konusunu da kapsayacak şekilde- TC-KKTC SAVUNMA ve GÜVENLİK İṢBİRLİĞİ ÇERÇEVE ANLAṢMASI imzalamanın tam zamanı.

 Siyasi ortam buna çok uygun ve bu fırsat bir daha ele geçmez.

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

Türk-Alman diplomatik ilişkilerinin 100’üncü yılı vesilesiyle Türk-Alman Dostluk Derneği öncülüğünde Würzburg Belediye Sarayı’nda görkemli bir etkinlik düzenlendi. Würzburg Belediye Başkanı Christian Schuchardt himayesinde, “1924’ten 2024’e, 100’üncü yılda Türk-Alman ilişkilerinin sıfır noktasını belirleme” sloganıyla düzenlenen etkinliğe, kültür sanat, siyaset, moda ve iş dünyasından çok sayıda kişi katıldı.

 

Dernek yöneticisi Dr. Enis Tiz’in moderatörlüğünü yaptığı program, şehirdeki siyasi partilerin de ilgi odağı oldu.

 

Etkinlikte, Birinci Dünya Savaşı’nın kaybeden müttefikleri olan Türkler ve Almanların “İmparatorluktan Modern Cumhuriyetlere” evrilen ilişkilerine mercek tutulurken, Ankara’daki Alman Büyükelçiliği’nin hikâyesi de ilginç bir şekilde gündeme geldi. 30 Ekim 1924’te Würzburg Üniversitesi’ni bitiren Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın doktoru Hatice Safiye Ali’nin heyecan verici hikâyesi de slayt gösterisiyle izleyicilere sunuldu.

 

 

Türk toplumunun sosyo-kültürel sorunlarına gösterdiği yakın ilgi ve şehirdeki göçmenlerle kurduğu ilişkilerle tanınan Würzburg Belediye Başkanı Schuchardt, burada yaptığı konuşmada, “Türklerin Almanya’nın kalkınmasındaki olumlu etkilerini çok iyi fark edebiliyorum. Türk-Alman ilişkilerinden verilen tarihi örnekler ile Türkiye kökenli göçmenlerin şehrimizdeki entegrasyon sürecine yapılan katkıyı da önemsiyorum. Türk-Alman ilişkilerinin 100’üncü yılı ve Safiye Ali adlı Türk kızının bir asır önce ortaya koyduğu heyecan verici hikâye beni hem duygulandırdı, hem de heyecanlandırdı. Dernek yöneticilerini kutluyorum” dedi.

 

Dernek başkanı Dr. Latif Çelik de ana başlıklar altında özetlediği 100. Yıl programında şunları söyledi: “Türk-Alman ilişkilerinin 100 yıllık son döneminin başlangıcı, erken Cumhuriyet döneminin ilk yıllarıdır. Cumhuriyet’in şekillenmesinde Almanya’nın desteğinin iyi bilinmesi gereklidir. İngiltere ve Fransa, Ankara’yı küçümseyerek kesinlikle bir mahrumiyet bölgesi olan Anadolu kasabasına gelmeyeceklerini belirttiklerinde, Almanya’nın büyükelçiliklerini taşıyan ilk devletlerden olması çok önemlidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün jest olarak Almanlara büyükelçilik inşası için arsa bağışı, dostun dosta jest ile karşılık vermesidir.”

 

Etkinlikte Würzburg Vali Yardımcısı Waldemar Brohm da bir konuşma yaptı. Brohm, “Burada 100 yıl önceki ilişkilerimizi konuşmak benim için müstesna bir olay. Pozantı şehri ile son 10 yıldan bu yana devam eden görüşmelerimiz devam ediyor. Oradaki Alman tarihine sahip çıkan Türk dostlarımızı yürekten kutluyorum. Yakında yine Pozantı’ya giderek buradaki Toros Demiryolları ile ilgili mükemmel bir gezi yapmak istiyoruz. Türkiye ve Almanya’nın asırlardan bu yana devam eden dostluğu ile ilgili bugünkü 100’üncü yıl programında bir Türk dostu olarak konuşmak ise bana büyük mutluluk veriyor” dedi.

 

 

Nürnberg Başkonsolosu Fatma Taşan Cebeci de “Bu etkinlik, iki ülkenin ortak kültürel çizgide buluşması adına ciddi bir çalışma. İki ülkenin iş adamlarından sanatçılara, siyasetten sporculara ve hayatın birçok alanında ciddi işbirlikleri içerisinde olması çok önemli işbirlikleridir. Türkler ve Almanlar dosttur ve bu dostluk hiçbir zaman unutulmayacaktır. Ayrıca, Sayın Schuchardt’ın da programın himayesini üstlenmesi son derece önemlidir” diye konuştu.

 

Hatice Safiye Ali’nin 100 yıl önceki hikâyesini anlatan Dr. Nurcan Demirci Aydın da, “Onca imkânsızlık içinde ülkesinden büyük zorluklarla, özellikle de savaş döneminde buraya gelip üstün başarı ile tarihe iz bırakacak şekilde okulundan mezun olan Hatice Safiye Ali’nin aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum” dedi. Program, Franken Halk Oyunları ekibi ile Kitzingen Anadolu Çocuk Halk Oyunları ekibi tarafından sergilenen folklor gösterileri ve Keleş Ailesi tarafından misafirler için hazirlanan lezzet köşesinde simit, kahve ve baklava ikramları ile sona erdi.

 

Törene katılan misafirler, kültür tarihi adına yapılan programlardan ciddi anlamda hem faydalandıklarını hem de bilgilendiklerini belirttiler.

 

 

 

 

 

 

  

 

 

 

Kıbrıs Rum Yönetimi-ABD Anlaşması

Prof. Dr. Ata Atun

 

ABD Başkanı Biden’ın giderayak GKRY lideri Nikos Hristodulidis’i Beyaz Saray’ın Oval Ofis’inde kabul edip sohbet etmesi, uyutulacak bebekler gibi pışpışlaması, Kıbrıs Rum tarafının boylarından büyük hayaller görmelerine neden oldu. Belli ki Rumların gördüğü hayallerin senaryosunu yazan senarist kafayı iyice bulmuş olmalı ki olmayacak hikayelerle Rum halkının mutlu rüyalar görmelerini sağlıyor. Gerçekleri ters yüz edip doğruymuş gibi halka sunarak kandırmak ve mutlu olmalarını sağlamak da bir yetenek, bırakınız yapsınlar, bırakınız inansınlar…

 

Kıbrıs'ın Doğu Akdeniz bölgesindeki stratejik rolü nedeni ile ABD’nin Doğu Akdeniz’de Türkiye yerine Kıbrıs Rum Yönetimini tercih ettiği ve artık Doğu Akdeniz’in Güney Kıbrıs Rum Yönetiminden sorulacağı içerikli açıklamaların bini bir para Kıbrıs Rum tarafında. Saf saf da ABD’nin, dünya üzerinde kendi savunma silahlarının neredeyse tümünü üreten ilk dört ülkeden bir olan ve de NATO’nun en güçlü ikinci ordusuna sahip 86 milyonluk Türkiye’yi göz ardı edip, Doğu Akdeniz ile ilgili sorunlarda kendilerini tercih ettiğine inanıyor Kıbrıs Rumları.

 

AB’nin, adı dolandırıcılığa, sahte bütçe açıklamalarına, yalan beyanlara, insan kaçakçılığına, kara para aklamaya ve uyuşturucu ticaretine çıkmış en kötü ülkesi Kıbrıs Rum Yönetimi, dünyanın 11. siyasi ve askeri önemi olarak bilinen ve Orta Doğu, Doğu Akdeniz, Balkanlar ve Kafkasya’da onayı olmadan hiçbir ciddi uygulamanın yürürlüğe konamadığı Türkiye Cumhuriyeti devleti yerine kendilerinin tercih edildiği rüyasını görüyorlar.

 

Tam bir ağlar mısın güler misin durumu gerçekten.    

 

Kıbrıs Rumlarının içinde aklı başında olanlar ve duygularına kapılmadan tarafsız düşünmeyi başarabilenler bu ziyaret için “Biden-Hristodulidis görüşmesi önemli ancak beklentisi çok düşük” olarak tanımladılar.

 

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve ABD arasında Eylül 2024'te İkili Savunma İş birliği Yol Haritasının imzalanması ve 23 Ekim 2024 günü de Stratejik Diyaloğunun imzalanması bölgede dikkate alınması yeni bir gelişme.

 

Özellikle gözlerden kaçırılmak istenen Federal Soruşturma Bürosu'nun (FBI) katkısıyla Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde mali suçların tespit edilmesi, insan kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti ve diğer küresel suçların kovuşturulma kapasitesinin güçlendirilmesi, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tamamen ABD’nin denetimi altına gireceği, diğer bir deyimle de sömürgesi olacağının işareti. Zaten Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vatandaşlarına sağlanacak olan ABD vize serbestiyeti de bu nedenle gündeme geldi. ABD, Kıbrıs Rum Yönetimini kendi koşullarında yönetecek, askerlerini AB sınırları içinde yaptığı gibi istediği miktarda, istediği silahlarla Güney Kıbrıs’ta istediği yerde konuşlandıracak. Almanya nasıl ABD’nin sözünden çıkamıyorsa, Dış siyasetinde ABD ne derse onu yapıyorsa, PKK terör örgütünün faaliyetlerine, haraç toplamasına, gösterilerine mani olamıyorsa, ABD’nin çıkarlarına aykırı davranamıyorsa, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de aynı konuma gelecek.

 

Bu gelişmelerden sonra Güney Kıbrıs’ta yaşanacak sorunlardan bir tanesi de Rumların yüzde 40’nın sağcı, yüzde 35’inin komünist düzeyinde solcu ve geri kalan yüzde 25’inin de kararsız olduğu gerçeğinden kaynaklanacak. Başını AKEL adlı siyasi partinin ve taraftarlarının çektiği solcuların bu durumdan hoşlanmayacakları kesin. 50 sene evvel yaşanan 15 Temmuz 1974 darbesinde, Yunanistan’dan gönderilen subay ve astsubayların komutasındaki Rum Milli Muhafız Ordusunun Makarios’u deviren darbeyi gerçekleştirirken, yüzlerce AKEL taraftarı ve siyasilerini katlettikleri de hala hafızalarda.

 

Bu gelişmeler ışığında, yani ABD-GKRY Stratejik Anlaşmasına karşılık olarak, günümüz Kıbrıs adası koşullarına uygun, -ÜSLER konusunu da kapsayacak şekilde- TC-KKTC SAVUNMA ve GÜVENLİK İṢBİRLİĞİ ÇERÇEVE ANLAṢMASI imzalamanın tam zamanı.

 Siyasi ortam buna çok uygun ve bu fırsat bir daha ele geçmez.

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), tarafından hayata geçirilen “III. Uluslararası Genç Yazarlar Buluşması” ve “YTB Bir Dünya Edebiyat Ödülleri Yarışması Ödül Töreni” İstanbul’da gerçekleştirildi.
 
YTB tarafından, himayesinde hazırlanan Telve, Bağlar ve Her Boydan dergilerinin kadrolarını güçlendirmek, yazarlarının birbirleriyle etkileşimlerini arttırmak amacıyla İstanbul Rami Kütüphanesi’nde “III. Uluslararası Genç Yazarlar Buluşması” gerçekleştirildi. Program kapsamında YTB’nin Türk diasporası, kardeş topluluklar ve uluslararası öğrencilerin katılımı ile düzenlediği “YTB Bir Dünya Edebiyat Ödülleri” yarışmasının kazananları da açıklandı.
Programa medya ve sivil toplum temsilcileri, akademisyenler, İstanbul'da görev yapan başkonsoloslar, Türkiye'den yazarlar ve 28 ülkeden gelen genç yazarlar katıldı.
 
GAZZE'NİN SESİNİ DUYURMAK İÇİN EDEBİYATIN ETKİSİNİ KONUŞACAĞIZ
Programda konuşan YTB Başkanı Abdullah Eren, Uluslararası Genç Yazarlar Buluşması’nın bu yıl üçüncüsünün düzenlendiğini hatırlattı. Eren, geçen yıl deprem bölgesine desteklerini göstermek maksadıyla Kahramanmaraş'ta gerçekleştirilen bu buluşmayı bu yıl Gazzeli şair ve yazarların anısına İstanbul'da yaptıklarını söyledi. 5 gün boyunca sürecek etkinliklerde Gazze'nin sesini duyurmak için edebiyatın etkisini konuşacaklarını ifade eden Eren, “Bu yıl üçüncüsünü düzenlediğimiz Uluslararası Genç Yazarlar Buluşması diasporamızdan, soydaş topluluklarımızdan ve dünyanın dört bir yanından öğrenim görmek üzere ülkemize gelen uluslararası öğrencilerden genç yazarları bir araya getirmektedir. Türkçe düşünen ve Türkçe yazan Avrupalı gençlerimizi bir araya getirmek ve Avrupalı Türklerin edebiyatını oluşturmak hedefiyle başlayan bu yolculuk zamanla Balkanlardaki soydaşlarımızı ve Türkiye Bursları ile ülkemizde öğrenim gören ve ana dili Türkçe olmayan uluslararası öğrencilerimizi de kapsayacak şekilde bugünkü haline ulaştı” dedi.
 
Tüm dünyanın Gazzelilerin örnek duruşlarına her gün şahitlik ettiğine dikkat çeken Eren, “Yaptığımız her çalışmada onların hikayelerini anlatmak ve seslerini duyurmak hassasiyeti göstermek zorundayız. Buradaki tüm gençler farklı programlarda YTB'nin çalışmalarına dahil olmuş, her birisi övgüye mazhar olan gençler. İçlerinden pek çoğu bugün imza günlerini düzenleyecek seviyede kitap çıkarmaktadır. Bu sene bir farklılık daha var. Bu yıl Bir Dünya Edebiyat Ödüllerini vereceğiz. Şimdiden ödül alan tüm kardeşlerimi tebrik ederim. Bu programın kahramanı 24 ülkeden gelen 84 gencimizdir” diye konuştu.
Telve Dergisi adına Fransa'dan Ecem Tuba Hızarcı, Bağlar Dergisi adına Bosna Hersek'ten Behiya Arıkan ve Her Boydan Dergisi adına Azerbaycan'dan Abdulvahab Mustafali konuşmalarını gerçekleştirdi.
Almanya'dan Ertuğrul Sabuncu, Kuzey Makedonya'dan Mehmed Arif ve Nijerya'dan Ali Fahd program katılımcılarına şiir dinletisi sundu.
 
 YTB’nin “Türkçe düşün, düşle, yaz” şiarıyla yürüttüğü faaliyetleri ve Türkçenin dünya dili olma yolculuğundaki yeri temalı konuşmaları kapsamında yazarlar Celal Fedai, Cemal Şakar ve Prof. Dr. Mustafa Kurt konuşmalarını gerçekleştirdi.
YTB Bir Dünya Edebiyat Ödülleri Yarışması neticesinde 5 farklı kategoride dereceye girerek ödül almaya hak kazanan genç yazarlara ödülleri takdim edildi.
 
III. Uluslararası Genç Yazarlar Buluşması Açılışı ve YTB Bir Dünya Edebiyat Ödülleri Yarışması Ödül Töreni çekilen aile fotoğrafı ile sona erdi.
 
 
.
 
 
 
 
 
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından ülkemizdeki uluslararası öğrencilerin akademik gelişimine katkı sunmak için düzenlenen “Uluslararası Öğrenci Bilimler Kongresi” Gaziantep’te başladı. Dört gün devam edecek kongrede, 4 alanda uluslararası öğrenciler tarafından 148 bildiri sunulacak.
 
Türkiye Bursları kapsamında ülkemiz üniversitelerinde lisansüstü düzeyde öğrenim gören uluslararası öğrencilerin akademik birikimlerinin gelişimine katkı sunmak ve bilimsel çalışma üretimini desteklemek amacıyla YTB tarafından her yıl “Uluslararası Öğrenci Bilimler Kongresi” programı tertip ediliyor. 2015 yılından buyana düzenlenen programın sekizincisi bu yıl Gaziantep'te başladı. Kongrenin açılış oturumu Gaziantep Üniversitesi Mavera Kongre ve Sanat Merkezi’nde yapıldı.
Açılış programına; YTB Başkanı Abdullah Eren, Gaziantep Valisi Kemal Çeper, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, ilgili üniversitelerin rektörleri, akademisyenler, STK temsilcileri ve çok sayıda öğrenci katıldı.
 
ADİL BİR DÜNYANIN MÜMKÜN OLDUĞUNU UNUTMAYIN
Açılış programında konuşan YTB Başkanı Abdullah Eren kongrenin son dönemde hızla gelişen, bilimin ve eğitimin merkezi haline gelen Gaziantep’te düzenleniyor olmasından dolayı büyük bir mutluluk duyduğunu aktardı. Türkiye Bursları programının ülkemizin eğitim diplomasinin en önemli araçlarından biri haline geldiğini anlatan Eren, “Türkiye olarak son 20 yılda dış politikamızda yaşanan paradigma değişimiyle küresel konulara duyarlı bir yaklaşım sergilenmeye başlandı ve ülkemizin eli farklı coğrafyalara uzanmaya başladı” dedi.
Dünyanın dört bir yanında çok önemli mevkilerde Türkiye’den mezun olmuş başarılı bireylerin bulunduğunu ifade eden Eren, “Uluslararası öğrencilerden ricamız şu; derslerinize iyi çalışın, güzel notlarla mezun olun. Dünyanın dört bir yanında çok önemli mevkilerde mezunlarımız var. Umuyorum ki, sizler de onlar gibi devraldığınız vazifelerinizi layıkıyla icra edeceksiniz. Nerede olursanız olun Türkiye’nin verdiği mücadeleyi ve daha adil bir dünyanın mümkün olduğunu unutmayın. ‘Dünya beşten büyüktür’ derken bunun sadece sözde olmadığını, bu şiarı gerçeğe dönüştürmek için çok çaba sarf ettiğimizi belirtmek isterim” diye konuştu.
 
MEDENİYETİN FİLİZLENDİĞİ TOPRAKLARDASINIZ
Gaziantep Valisi Kemal Çeper ise dünyanın dört bir yanından ülkemize gelen öğrencilere “hoş geldiniz” diyerek konuşmasına başladı. Gaziantep şehrinin medeniyetin filizlendiği topraklar olduğunu dile getiren Çeper, “Dünyanın dört bir yanından güzeller güzeli ülkemize ve şehrimize hoş geldiniz. Burası çok özel bir kent. Medeniyetin filizlendiği topraklardasınız. Bizim için her insan çok özel. Etiyopyalı, Azerbaycanlı, Suriyeli, Belaruslu kardeşlerimin hepsi aynı ölçüde özel” şeklinde konuştu.
 
 GAZZE MESELESİNİ GÜNDEME GETİRECEĞİZ
Anadolu insanının nerede mazlum ve ihtiyaç sahibi varsa onun yanında olmayı kendine görev edinen bir millet olduğuna dikkat çeken Çeper, “Her insanın olduğu gibi her milletin de bir kaderi var. Bu millet ve kurduğu her devlet, nerede mazlum ve ihtiyaç sahibi varsa onun yanında olmayı kendine görev addetmiştir. Biz ebediyetten beri böyle yaptık. Bir yanımız ağrıyor, bir yanımız sürekli acıyor. Çünkü şu an sizin yaşıtlarınız, sizin gibi okula gidiyor olması gereken kardeşlerimiz bombaların altında yarına sağ çıkıp çıkamayacağını düşünüyor. Bu adaletsizliklerin önlenmesi için düzenlediğiniz tüm programlarda Gazze meselesini gündeme getireceğiz” dedi.
 
DÜNYAYI DÜZELTMEK SİZ GENÇLERE KALACAK
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin de konuşmasında çocukların öldüğü ve öldürüldüğü bir dünyaya şahitlik ettiğimizi hatırlatarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Daha adil bir dünya mümkündür” sözlerinin altını çizdi. Dünyayı düzeltmek için gençlerin çabasının önemli olduğunu söyleyen Şahin, “Günümüzde dünya nereye gidiyor? Çocukların öldüğü ve öldürüldüğü bir dünyaya şahitlik ediyoruz. Maalesef sosyal adaleti sağlayamadık, sosyal kalkınmayı yakalayamadık, çevreyi koruyamadık. Dünyadaki bu gelişmelere şahitlik ettikçe Cumhurbaşkanımızın ‘Daha adil bir dünya mümkündür.’ sözleri anlamlı geliyor. Dünyayı düzeltmek siz gençlere kalacak. ‘Benim de bir anlayışım, davam, bakışım var’ diyen öğrencilerimiz yarınları yaşatacak. Sizlere çok güveniyoruz” dedi.
 
Programda; SANKO Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güner Dağlı, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Türkay Dereli, Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şehmus Demir, Medeniyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülfettin Çelik, Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Arif Özaydın ve Yükseköğretim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mahmut Ak da birer konuşma yaptı.
8. Uluslararası Öğrenci Bilimler Kongresi’nin açılışı toplu fotoğraf çekiminin ardından son buldu.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Kısa adı ANF olan Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonu Avrupa ülkelerinde 30 yıl önce kurulmuş bu gün kendi hizmet binalarına kavuşmuş Avrupa Türklüğüne külliye eserler içinde hizmet veriyorlar.
Bu güne kadar başta kurucu genel başkan gönüldaşım Zülfü Canbolat, eğitim camiamızın yakından tanıdığı Prof. Dr. Orhan Kavuncu, 1980 lerden beri tanıdığım Heilbronn Ülkü Ocağının gençlik kolları başkanlığını uzun yıllar yapan Recep Yıldırım, daha sonra bu kutsal hizmet görevini üstlenen halen devam eden Erol Yazıcıoğlu başkanların her birini yürekten kutluyorum. Kendilerine sağlık sıhhat diliyorum.


30 yıl dile kolay çeyrek asırı geride bırakıp yarım asıra doğru yol almış, hak ve hakikat yolunda insanlığa ve insanlarımıza hizmet götürmenin gayreti içindeler.
30.yılında tekrar genel başkanlığa seçilen Erol Yazıcıoğlu’nu teprik ettim. Ve kendisinden Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonun kuruluşundan bu güne bir değerlendirmesini istedim.
Erol başkan üstlenmiş olduğu görevin sorumluluğu içinde anlatmaya başlıyor.


“Teşekkür ediyorum bana bu imkanı verdiğiniz için Doğan bey, Kısa adımız ANF olan Avrupa Niza-ı Alem Federasyonumuz, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaşayan fikir ve olaylara yaklaşım biçimi aynı, burada yaşayan Türk insanına hizmet yöntemi itibariylede aynı doğrultuda hizmeti benimsemiş insanlarımızın kurduğu teşkilatlardan oluşan bir çatı teşkilattır.” Dedi ve değerlendirmesine şöyle devam etti; ANF bulunduğu ülkelerin hukuk kurallarını ihlal etmeden Türk vatandaşlarımızın kendi gelenek ve görenekleri ile inanç temellerini ayakta tutmaya ve gelecek nesillere de bu inanç ve kültürümüzü devam ettirebilme imkan ve zemini oluşturma gayretlerini üstlenmiş hukuki statüsü bulunan bir sivil toplum örgütüdür. Resmi kuruluşumuz 1994 yılı olsada 90’lı yıllardan beri fikri misyonunun alt yapısı oluşturmaktaydı.


Milli-İslami bir kimlik taşıyan ANF kendisini diğer sivil toplum örgütlerinden ayıran bir özelliğimiz de siyaset anlayışıdır. Bayrak ,Vatan ,Din gibi mukaddes değerler üzerine siyaset yapılmaması ve bu değerlerin tüm sosyal kesimlerce benimsenip sahip çıkılmasını savunan bir siyaset anlayışına sahip olan Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonu (ANF ) Milliyetçilik, Atatürkçülük ve laiklik gibi konularda diğer siyasi ve sosyal guruplar üzerine tahakkümiyet kurup kendi tekelinde bulundurmak anlayışı ile siyaset yapmayıda gayri ciddi ve gayri mantıki bulmaktadır.


Avrupa’da başda Almanya olmak üzere Hollanda, Avusturya, İsviçre, Belçika, ve Fransa’da dernekleri bulunan Merkezi Almanya’nın Ludwigshaven şehrinde mülkiyeti satın alınan 1200 metrekarelik kullanım alanı bulunan başta Müslüman Türk insanına ve bütün insanlığa hizmet için açılmış bir sivil toplum örgütüyüz. Teşkilatımıza destek olan mensuplarımıza çok teşekkür ediyorum. Ebedi aleme göçen kardeşlerimize Allah C.C. Rahmetler diliyorum.”

 

Haber ve Fotoğraf: Doğan Tufan

Gut 60 interessierte Bürgerinnen und Bürger nahmen an der Veranstaltung „Seelische Gesundheit von Frauen: Erkrankungen, Herausforderungen und Hilfsangebote“ im Kardinal-Döpfner-Saal im Burkardushaus Würzburg teil. 

 

Die Veranstaltung wurde vom Team des sozialpsychiatrischen Dienstes am Gesundheitsamt für Stadt und Landkreis Würzburg (Gesundheitsamt) organisiert und bildete den Abschluss der diesjährigen Aktionswoche zur seelischen Gesundheit in Stadt und Landkreis Würzburg.
 

Diese Aktionswoche unter der Schirmherrschaft des Bundesministers für Gesundheit machte vom 10. bis 20. Oktober 2024 speziell auf psychische Erkrankungen und Belastungen, aber auch auf Strategien zur Bewältigung und Hilfsangebote aufmerksam.

 

Nach einer herzlichen Begrüßung durch Frau Dr. Eberbach, die seit 01.07.2024 die Leitung des Gesundheitsamtes Würzburg übernommen hat, fuhr Gastrednerin, Oberärztin und Psychiaterin Frau Edith Schwender mit Ihrem Fachvortrag fort. Es wurden zahlreiche psychische Krankheitsbilder beleuchtet und die geschlechterspezifische Häufigkeit und mögliche Gründe hierfür erläutert. 

 

Das Foto zeigt von links:  Dr. Nicole Eberbach (Leiterin des Gesundheitsamtes Stadt und Landkreis Würzburg), Lisa Haberstock (Gesundheitsamt Stadt und Landkreis Würzburg), Edith Schwender (Oberärztin am Zentrum Seelische Gesundheit in Würzburg), Christine Haupt-Kreutzer (stellv. Landrätin), Christiane Hirsch (Gesundheitsamt Stadt und Landkreis Würzburg) Foto: Dr. Christiane Stößel © (Gesundheitsamt Stadt und Landkreis Würzburg)

 

Einen Schwerpunkt stellte der Bezug zwischen den Herausforderungen und Besonderheiten im Leben einer Frau, wie beispielsweise Schwangerschaft und Geburt, und dem Auftreten psychischer Erkrankungen dar.  

 

Auf großes Interesse stieß die anschließende Vorstellung von regionalen und überregionalen Hilfsangeboten in Krisen und bei psychischen Erkrankungen in Stadt und Landkreis Würzburg. Die beiden Sozialpädagoginnen des Gesundheitsamtes, Frau Melanie Kühn und Frau Karin Drechsel, stellten ein breites und pluralistisches Spektrum an Beratungs- und Hilfsangeboten vor, welches Betroffene, Angehörige oder Fachpersonal wahrnehmen können. 

 

Denn Begeben sich Betroffene z.B. aus Scham oder Angst vor Ausgrenzung nicht in Behandlung, steigt das Risiko, dass die Erkrankung chronisch wird. Auch Angehörige können so Entlastung erfahren.

Nach den beiden moderierten Vorträgen und der Diskussion im Anschluss klang der Nachmittag bei einem gemeinsamen Imbiss und Getränk aus und bot damit einen Rahmen, um gemeinsam ins Gespräch zu kommen.