Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Bakan Karaismailoğlu, milli elektrikli trenle yolcu taşımaya başlamayı hedeflediklerini söyledi:
 
 “Milli elektrikli trenleri test süreci 10 bin kilometreyi aştı. Önümüzdeki aylarda sertifikasını da alarak inşallah yolcu taşımaya başlamayı hedeflemekteyiz"
 
 

BERLİN (AA) - Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, saatte 160 kilometre hıza uygun "milli elektrikli trenlerin” seri üretimine başlandığını belirterek, “Test süreci 10 bin kilometreyi aştı. Önümüzdeki aylarda sertifikasını da alarak inşallah yolcu taşımaya başlamayı hedeflemekteyiz.” dedi.

Almanya'nın başkenti Berlin'de başlayan demir yolları ulaşım teknolojileri fuarı InnoTrans 2022’ye katılan Karaismailoğlu, fuarda bakanlık standının açılışını gerçekleştirerek, Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Başar Şen ile fuara katılan Türk şirketlerinin stantlarını ziyaret etti.

Karaismailoğlu, fuarda gazetecilere yaptığı açıklamada, fuarın raylı sistemler sektörünün en büyük organizasyonlarından biri olduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) ve onun şirketleri yanında pek çok Türk firmasının ürünlerini burada sergilediğini belirtti.

 

TCDD’nin Türkiye’nin küresel markalarından biri olduğunu vurgulayan Karaismailoğlu, Türkiye’de 166 yıllık bir demir yolu kültürü var. Tabii önemli yatırımlarımız var. Artık biz Türkiye olarak demir yolu ağırlıklı bir yatırım dönemine girdik. Bundan sonra demir yolu sektöründe ihtiyaçlarımız çok daha artacak. Demir yolu sektöründeki yüksek teknoloji isteyen ürünlerin geliştirilmesi konusunda ülkemizde çok önemli çalışmalar var. Bu geliştirdiğimiz ürünleri dünyaya tanıtmak, hem de demir yolu sektörü için iş birliği alanında InnoTrans en önemli organizasyonlardan bir tanesi olduğu için burada güçlü bir şekilde varız.” diye konuştu.

Karaismailoğlu, Türkiye’de 4 bin 500 kilometre demir yolu inşaatının sürdüğünü ve bunun artarak devam edeceğini dile getirdi.

 

Sadece yolcu taşımacılığında değil lojistikte de demir yolu sektörünün kendileri için çok önemli olduğunu anlatan Karaismailoğlu, özellikle karbon emisyonunun azaltılmasında, yeşil enerjide ve tedarik zincirinde bağlantıların kurulmasında demir yollarının vazgeçilmez olduğunu vurguladı.

Adil Karaismailoğlu “Bunun da altyapısını oluşturmak ve demir yolu araçlarının geliştirilmesi, ihtiyaçlarımızın giderilmesi ve hem de kendi ürünlerimizi dünyaya tanıtma açısından bu tür organizasyonlar (InnoTrans) bizim çok önemli ve çok kıymetli.” dedi.

 

Saatte 160 kilometre hıza uygun 'milli elektrikli trenlerin” seri üretimine başlandığını aktaran Karaismailoğlu, şunları kaydetti:

“Test süreci 10 bin kilometreyi aştı. Önümüzdeki aylarda sertifikasını da alarak inşallah yolcu taşımaya başlamayı hedeflemekteyiz. Ardından ikinci, üçüncü setler zaten bantta çalışmaları devam ediyor. Onun devamı 225 kilometrelik hıza sahip yine milli elektrikli trenimizin de şu an tasarım çalışmaları bitmek üzere. Orada da önemli ilerleme var.

Bunun dışında 250 kilometre ve üzeri hızlara sahip trenleri yine Türkiye’de üretmek üzere de organizasyon ve tasarım çalışmalarımız bir taraftan devam ediyor. Tabii bu çok geniş bir alan. Hakikaten hem yüksek teknoloji isteyen ve yüksek maliyetli işler olduğu için de maksimum fayda sağlayacak şekilde ülkemizin mali yükünü de çok sarsmadan bu işleri nasıl yapabiliriz onun telaşı içindeyiz. İnşallah önümüzdeki günlerde ülkemizde demir yolu açısından da çok önemli gelişmeler olacak.”

Türkiye’de demir yolları projelerini bitirme hızının "rayına" girdiğini söyleyen Karaismailoğlu, projelerde yenilenebilir enerji kaynaklarının artırılması ve farklı enerji alternatifleri üzerinde de sürekli çalıştıklarını anlattı.

Bakan Karaismailoğlu, Türkiye’de güneş, rüzgar enerji sistemleri ve hidroelektrik santralleri konusunda çok ciddi atılımlar olduğunu dile getirerek, “Son aylarda yaşadığımız Rusya-Ukrayna krizinden sonra zaten bütün dünyanın gündemi enerji oldu. Orada ülkemizin menfaatine ne varsa onun araştırması içerisindeyiz.” dedi.

 

- InnoTrans 2022

Avrupa’nın en büyük uluslararası ulaşım fuarlarından biri olarak nitelendirilen InnoTrans'ın dünkü basın brifinginin ardından resmi açılışı gerçekleştirildi. Kovid-19 salgını nedeniyle iki defa ertelenmek zorunda kalan InnoTrans, bu yıl “sürdürülebilir hareketlilik” temasına odaklanıyor.

Fuarda, şehirlerde hareketliliği kolaylaştıran ulaştırma teknolojileri ve toplu taşımayı daha sürdürebilir yapan yeni akıllı çözümler damga vururken, dijitalleşme ve akıllı ağ oluşturma araçları da katılımcılardan ilgi görüyor.

Toplu taşımacılığın yanı sıra ulaşım altyapısı için en son trendlerin, yeniliklerin, sürdürülebilir çözümlerin öne çıktığı fuarda, 56 ülkeden 2 bin 834 şirket, yeni teknoloji ve ürünlerini sergiliyor.

Demir yolu altyapısı fuarın ana konusu olurken, demir yolu teknolojisi, toplu taşıma, iç mekanlar ve tünel inşaatı, lokomotifler, hızlı tren setleri, sinyalizasyon ekipmanları, vagonlar ve raylı sistemler alanındaki diğer tüm ekipman ve hizmetlere ilişkin son yenilikler ziyaretçilere sunuluyor.

Fuar, 20-23 Eylül'de Almanya’nın başkenti Berlin'de Messe fuar alanında ziyaretçilerini ağırlayacak.

 

Türkiye'den 60 firma yaklaşık 3 bin metrekarelik bir alan ile fuarda yer alıyor ve 27 salonun neredeyse her birinde birkaç Türk firması bulunuyor.

Fuarın katılımcıları arasında Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve bakanlık bünyesindeki TCDD Genel Müdürlüğü, TCDD Taşımacılık AŞ Genel Müdürlüğü, AYGM ve TCDD Teknik Mühendislik ve Müşavirlik AŞ ile ASELSAN, TÜRASAŞ ve TÜBİTAK RUTE de yer alıyor.

Ayrıca Durmazlar, Kardemir, Gök Yapı, Petes Makina, Karsan, Sarkuysan, Elsitel, Yapıray ve Bozankaya gibi önemli Türk şirketleri de fuarda en yeni ürünlerini sergiliyor.

Bu yıl fuarda demir yolları için dijital çözümler ve enerji tasarrufu sağlayan demir yolu özellikle odak noktası olurken, iklim konusunda sürdürülebilirliğin de üreticilerin radarında olması dikkati çekiyor.

 

 

 

 

 

 

 Türkiye'de otomotiv tedarik sanayisinden 63 firmanın temsilcileri, Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliğinin (OİB) organizasyonuyla Almanya'daki Automechanika Frankfurt Fuarı'na milli katılım sağladı. İkili görüşmelerin yapıldığı fuarda OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik (sağda) ve Başkan Yardımcısı Orhan Sabuncu (solda) da yer aldı.
 
 
 
 
 
 
BERLİN (AA) - Almanya'da 2020'de 594 olan organize suç sayısı 2021'de 696'ya yükseldi.

İçişleri Bakanı Nancy Faeser ve Federal Kriminal Dairesi (BKA) Başkanı Holger Münch, başkent Berlin'de BKA'nın 2021 yılı organize suç raporunu kamuoyuna açıkladı.

Raporda, ülkede 2020'de 594 olan organize suç sayısının 2021'de 696'ya çıktığı, 6 bin 529 olan şüpheli sayısının da yüzde 14,9 artışla 7 bin 503'e yükseldiği belirtildi.

 

Bakan Faeser, organize suç örgütleri üzerindeki baskıyı her zamankinden daha fazla artırdıklarını ve rekor sayıda ön soruşturma yürüttüklerini vurguladı.

Organize suç eylemlerinin, aşırılık yanlısı veya teröristlerin eylemlerinin aksine daha az görünür olduğuna dikkati çeken Faeser, "Bu nedenle buradaki tehlikelerin ne kadar büyük olduğunu hafife almamalıyız. Kısmen komplocu ve uluslararası ağa bağlı bir şekilde işleyen son derece profesyonel yapılar görüyoruz." dedi.

Faeser, hedeflerinin suç yapılarını kalıcı şekilde ortadan kaldırmak olduğunu belirterek "Buna erken bir aşamada son vermeliyiz. Bu nedenle organize suçlarla mücadeleyi çalışmalarımın önceliği haline getirdim." diye konuştu.

 

Münch de raporun organize suçların yarattığı tehlikenin hafife alınmaması gerektiğini gösterdiğini söyledi.

Anonim iletişim olanakları sayesinde çok sayıda suçlunun yıllarca gizlilik içinde faaliyet gösterebildiğini ve bu sayede çoğu zaman soruşturmalardan kaçabildiğini anlatan Münch, "Bu nedenle organize suçlarla mücadeleyi genişletmek ve geliştirmek için çalışmaya devam ediyoruz." ifadesini kullandı.

BERLİN (AA) - Alman polisinin, Özbek asıllı Rus milyarder Alişer Usmanov'un Münih yakınlarındaki evinde arama yaptığı bildirildi.

Alman medyasında, Frankfurt Başsavcılığına dayandırılan haberde, 250 polisin Münih yakınlarındaki Rottach-Egern'deki üç konut ve bir depoda arama yaptığı ifade edildi.

 

Aramaların amacının Usmanov'a karşı Dış Ticaret ve Ödemeler Yasası'nı ihlal, kara para aklama ve vergi kaçakçılığı şüphesiyle daha önce gizli yürütülen soruşturmalarla ilgili delil bulmak olduğu kaydedildi.

Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşının ardından Usmanov'un, Avrupa Birliği'nin (AB) yaptırım listesine girdiği hatırlatıldı.

 

Spiegel dergisi de baskındaki esas amacın, Usmanov'un 2014-2022 yıllarında yaklaşık 555 milyon avroluk vergi kaçırdığından şüphelenilmesi olduğunu belirtti.

Alman makamları, Özbekistan'da yaşadığı iddia edilen Usmanov’un 156 metrelik yatına nisanda el koymuştu.

"BM Genel Sekreteri Guterres ve Türkiye'nin arabuluculuğuyla tahıl ihracatının yeniden mümkün kılınması, büyük bir takdiri hak etmektedir"
 

BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Ukrayna'daki tahılın yeniden ihracının sağlanmasına arabuluculuk eden Türkiye'nin takdiri hak ettiğini söyledi.

Scholz, BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, "Genel Sekreter Antonio Guterres ve Türkiye'nin arabuluculuğuyla tahıl ihracatının yeniden mümkün kılınması, büyük bir takdiri hak etmektedir." dedi.

Başbakan Scholz, ülkesinin, Ukrayna'yı gıda ihracatı konusunda desteklediğini vurguladı.

 

Ukrayna'ya açtığı savaş nedeniyle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i eleştiren Scholz, "(Vladimir) Putin bu savaşı tek bir amaçla yürütüyor; Ukrayna'yı ele geçirmek. Kendi kaderini tayin hakkı ve siyasi bağımsızlık onun için önemli değil. Bunun için tek bir kelime var; bu, düpedüz emperyalizmdir. Emperyalizmin geri dönüşü sadece Avrupa için bir felaket değildir. Bu, aynı zamanda emperyalizm ve yeni sömürgeciliğin antitezi olan küresel barış düzenimiz için de bir felakettir. İşte bu nedenle 141 devletin bu salonda Rus fetih savaşını kesin bir dille kınaması çok önemlidir" diye konuştu.

Kuzey Kore, Suriye, İran ya da Belarus gibi ülkelerde yüzbinlerce insanın esir kamplarında ya da hapishanelerde acı çektiğini, keyfi muamele ve işkence gördüğünü belirten Scholz, "Bu yerlere de bakmalı ve harekete geçmeliyiz. Taliban Afganistan'daki kadınları ve kız çocuklarını en temel haklarından mahrum bıraktığında bunu görmeli ve harekete geçmeliyiz. Rusya Mariupol, Buça ya da Irpin'de savaş suçu işlediğinde bunu görmeli ve harekete geçmeliyiz. Katillerden hesap soracağız. Uluslararası Ceza Mahkemesine ve İnsan Hakları Konseyi tarafından kurulan bağımsız soruşturma komisyonuna tam destek vereceğiz." ifadelerini kullandı.

 

Eski İnsan Hakları Yüksek Komiserinin Sincan'daki Uygurların durumuyla ilgili bir rapor sunduğunu anımsatan Scholz, "Çin, yüksek komiserin tavsiyelerini uygulamalıdır. Bu, egemenliğin ve gücün bir işareti ve daha iyiye doğru bir değişimin garantisi olacaktır." değerlendirmesini yaptı.

Kuralların ve kurumların 21. yüzyılın gerçeklerine uyarlanması gerektiğinin altını çizen Scholz, "Bunlar çoğu zaman 30, 50 veya 70 yıl öncesinin dünyasını yansıtırlar. Bu durum Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi için de geçerlidir." dedi.

BERLİN (AA) - Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Rusya'nın nükleer silah kullanacağına inanmadığını söyledi.

Bild gazetesinin televizyon yayınına çıkan Zelenskiy, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in seferberlik ilan etmesini değerlendirdi.

Zelenskiy, "Rusya'nın nükleer silah kullanacağına inanmıyorum. Dünyanın bu silahların kullanılmasına izin vereceğini sanmıyorum." dedi.

 

Putin'in konuşmasını görmediğini belirten Zelenskiy, "İhtiyacım olan tüm bilgiye sahibim. Konuşma, benim için yeni bir şey değildi. Putin, zaten kısmi seferberliği çoktan gerçekleştirdi. İstihbarat servislerimiz ve müttefiklerimiz bunu zaten söylediler. Geçen ay boyunca seferberliği o yürüttü." ifadesini kullandı.

Zelenskiy, kısmi seferberliğin Rusya'nın subayları ve diğer askeri personelle sorunları olduğunu gösterdiğini anlatarak, “Askeri öğrencileri ve savaşamayacak olanları harekete geçirdiklerini zaten biliyoruz. Bu öğrenciler, eğitimlerini bile bitiremedi. Bu insanlar savaşamaz, buraya geldiler ve öldüler.” diye konuştu.

"Putin, Ukrayna'yı kanda boğmak istiyor, aynı zamanda kendi askerlerinin kanında da boğmak istiyor." diyen Zelenskiy, Putin'in milyonluk bir orduya ihtiyacı olduğunu çünkü Ukrayna'ya gelenlerin büyük bir bölümünün kaçtığını gördüğünü savundu.

Zelenskiy, planlarına göre adım atmaya devam edeceklerinin altını çizerek, "Eminim topraklarımızı özgürleştireceğiz. Devletlerin yüzde 90'ı sözde referandumları tanımayacak." dedi.

 

- "Kimse onu affetmeyecektir"

Almanya'nın askeri ve mali desteğine minnettar olduğunu ancak savaşı kazanmak için daha fazlasına ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Zelenskiy, "Bizim için savaş tankları daha fazla hayat kurtarabileceğimiz anlamına geliyor. Zırh teknolojisi bir hayatta kalma meselesidir, askerlerimizin hayatta kalması meselesidir." değerlendirmesinde bulundu.

Zelenskiy, tank teslimatını reddetmemesini istediği Alman hükümetine, bunu ABD'nin ya da diğer ülkelerin davranışlarıyla gerekçelendirmemesi çağrısında bulundu.

Almanya'yı Putin'in nükleer silah tehditlerine boyun eğmemesi konusunda uyaran Zelenskiy, şunları kaydetti:

"Putin, yarın öbür gün şunu söyleyebilir; Almanya'da Doğu Almanya ve Batı Almanya'yı eskiden olduğu gibi hatırlıyor. Şöyle diyecek; 'Affedersiniz, duvarı yeniden inşa etmeye başlayacağız. Buraya Rus tuğlalarımızı getirdik.'

Almanya, Rusya'nın nükleer silah kullanacağından korktuğu için buna razı olacak mı? Dünyada hala Putin'in savaşı çoktan kaybettiğini anlamayan devletler var. Tarihsel olarak kaybetti, sadece Ukrayna'ya karşı değil, ülkesine karşı kaybetti. Tüm dünyaya karşı kaybetti, demokrasiye yenildi, savaşı kaybetti. Ukrayna topraklarının işgalinin ilk gününden itibaren bu savaşı kaybetti. Kimse onu affetmeyecektir."

Hunderte von Ehrenamtlichen waren während der Corona- und auch während der Ukrainekrise bislang im Einsatz. Sie bauten die medizinische und pflegerische Versorgung während der Pandemie aus, halfen quasi rund um die Uhr beim Testen, Impfen und Auswerten - neben ihren eigenen beruflichen Herausforderungen. Mit dem russischen Angriff auf die Ukraine und die damit hervorgerufene Flüchtlingsbewegungen waren wieder Bewältigungsstrategien und Lösungswege gefordert. Nun mussten Notunterkünfte für die Geflüchteten errichtet und die Menschen betreut und begleitet werden. Ebenso wurden Fahrten in die Ukraine mit Hilfslieferungen unternommen. Insbesondere die Hilfsorganisationen waren in diesen Zeiten wichtige Partner im Krisenstab und die Hilfsbereitschaft der Bürgerinnen und Bürger war in Stadt und Landkreis unvergleichlich.
Um den Helferinnen und Helfern für ihren selbstlosen Einsatz zu danken, luden Oberbürgermeister Christian Schuchardt und Landrat Thomas Eberth sie zu einem gemeinsamen Ehrenamtsfest. Schuchardt betonte die „überwältigende Bereitschaft der Menschen, anzupacken und mitzuarbeiten. Das war und ist ein starkes Zeichen der Zivilgesellschaft für ein offenes, friedliches, demokratisches Miteinander. Ohne Ihr Engagement hätten wir eine andere Gesellschaft.“ Landrat Thomas Eberth fügte hinzu: „Es ist wichtig, dass sich die Aktiven der Hilfsorganisationen, aus Verwaltung, Blaulichtszene und Ehrenamt – also die Menschen, die sich während Pandemie und Ukrainekrieg intensiv um die Bürgerinnen und Bürger in Stadt und Landkreis Würzburg gekümmert haben - treffen, um sich in Gesprächen auszutauschen, das Geschehene Revue passieren lassen und auch über Zukünftiges zu diskutieren. Es war mir ein großes Anliegen, diese Begegnungen zu fördern und den Beteiligten ein herzliches Dankeschön zu sagen.“
Das Fest fand auf dem Gelände des städtischen Gartenamtes statt, für das Wohl der Besucherinnen und Besucher sorgten der Personalrat und die Kantine der Stadt Würzburg.
Avrupa Birliği Ticaret Odası, yayımladığı yıllık pozisyon raporunda esnek olamayan Kovid-19 politikasındaki ısrarın, sanayi ve ticaretin siyasileştirilmesinin ve Batı ile artan jeopolitik gerilimlerin iş ortamını olumsuz etkilediğine işaret etti
 

PEKİN (AA) - Çin'deki Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden iş insanları ve yatırımcılar, Pekin yönetiminin, artan ekonomik zorluklar ve jeopolitik gerilimlere karşı, reform programından uzaklaştığından yakındı.

 

Çin'deki Avrupa Birliği Ticaret Odasının yayımladığı yıllık pozisyon raporunda, hükümete, Çin'in ekonomik büyümesine ve istikrarına katkı sağlayan, büyük miktarda yabancı doğrudan yatırımı çekmesini sağlayan, başarısı kanıtlanmış pragmatik reformlara geri dönülmesi çağrısı yaptı.

Raporda devlete ait işletmelere tanınan ayrıcalıkların ve sanayi ile ticaretin siyasileştirilmesinin Çin'in yatırım merkezi konumunu erozyona uğrattığı ve şirketlerin ülkeyi giderek daha az güvenilir, öngörülebilir ve etkin değerlendirdiğine değinildi.

Batı ile artan jeopolitik gerilimler nedeniyle geleceğin belirsiz görüldüğüne dikkat çekilen raporda, "Artık ideoloji, ekonomiye üstün geliyor." ifadesine yer verildi.

 

Raporda, Çin'in salgının ardından 2020'de diğer ülkelerden daha hızlı bir toparlanma sergilediği, yatırımlar açısından güvenli liman olarak görüldüğü, fakat son 1 yılda esnek olmayan Kovid-19 politikasındaki ısrarın işletmelerin faaliyetlerinde benzeri görülmeyen aksaklıklara yol açtığı, bu durumun mevcut zorlukları artırdığı kaydedildi.

Değişen siyasi ortam nedeniyle son 4 yılda Avrupa'dan gelen doğrudan yatırımların büyük bölümünün yalnızca birkaç büyük şirket tarafından yapıldığına işaret edilen raporda, diğer şirketlerin Çin'de faaliyetlerini "bekleyelim ve görelim" mantığında ilerlettikleri ve yatırımlarını belirsizliğin daha az olduğu alternatif piyasalara yönlendirmeyi düşündükleri aktarıldı.

Raporda, AB Ticaret Odasının kapsamlı piyasa reformlarını, Çin'in ekonomik potansiyelini gerçekleştirmesi ve yatırımcı güvenini hızla yeniden tesis edebilmesi için en etkili yol olarak gördüğü belirtildi.

 

Oda Başkanı Jörg Wuttke, Avrupalı şirketlerin iş dünyasında şeffaflık aradığını, Çin'deki faaliyetlerini AB ve ABD'deki yeni politikalar ve tedarik zinciri düzenlemeleriyle uyumlulaştırma zorunluluğuyla karşı karşıya kaldıklarını belirtti.

Wuttke, "Avrupalı şirketler hala Çin'in ekonomik kalkınmasına katkıya bulunmayı istiyor fakat Çin kapılarını kapalı tuttukça ve şirketlerin siyasi, ekonomik ve itibara yönelik risk algısı sürdükçe yatırımların sürmesi olanaklı değil." ifadesini kullandı.

Çin, Kovid-19'a karşı, vakaları ortaya çıktığı yerde bastırmayı ve bulaş zincirini kesmeyi hedefleyen "sıfır vaka" stratejisini uyguluyor.

 

Strateji, karantina, seyahat kısıtlamaları, toplu testler, imalat, ticaret ve hizmet sektöründeki işletmelerin faaliyetlerinin kısıtlanması gibi katı ve geniş ölçekli tedbirleri gerektiriyor. Tedbirler vatandaşların günlük yaşamına ve kişisel özgürlüklerine müdahalenin yanı sıra ekonomik maliyetleri açısından da tartışmalara yol açıyor.

Öte yandan Çin'in egemenlik ihtilafı içinde olduğu Tayvan ile bağlantılı diplomatik ve askeri gerilimlerin artması, bölgedeki durumun Ukrayna krizine benzer bir jeopolitik saflaşmaya dönüşmesi ihtimali Avrupalı yatırımcıların risk algısını artırıyor.

UID Başkanı Köksal Kuş Ayhaber’e yaptığı açıklamalarda Almanya’da yaşayan Türk Gençleri’nin mutlaka bir mesleği en iyi şekilde öğrenerek yarınlarını bugünden yakalamaları gerekli“ dedi.

 

Almanya Türkleri arasında eğitim amaçlı çalışmalara verdiği önem ile tanınan UID Başkanı Köksal Kuş, “Dördüncü neslin başarılarının konuşulmaya başlandığı Almanya’da Türk Gençleri‘nin başarısından bahsedilmesinden elbette çok memnunuz. Dedeleri işçi olarak bu ülkeye gelen bir toplumun birçok konuda geç ileri çıkabildiğini hepimiz kabul etmeliyiz. Ancak geleceğini bu günden plalanlamak isteyen genç lerimiz de bu konuyu ciddiye alarak ideallerindeki bir mesleği en güzel şekilde öğrenmeleri gererekmektedir” dedi.

 

Hangi meslek olursa olsun, özellikle kendi istedikleri alanda mutlaka başarıyı yakalaması gereken genç nesile konuşan UID Başkanı Köksal Kuş, “Gelecekte Almanya, Türkiye veya dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın eğitim çok önemlidir. Gerek şahsen gerekse başkanı olduğum UID olarak öyzellikle mesleki eğitime önem veriyor ve gençlerimizin mutlaka mesleki eğitim veya üniversite dioplomasına mutlaka sahip olmalarını istiyoruz.” şeklinde açıklamalarda bulundu.

 

UID Başkanı Köksal Kuş mesleki eğitime verdiği önem ve gençlere yönelik motive edici açıklamaları ile ismi öne çıkan başarılı bir sivil toplum örgütü lideri olarak biliniyor.

Bayerns Innenminister Joachim Herrmann veröffentlicht Ergebnis der Schwerpunktkontrollen zum Schuljahresbeginn: Mehr als 1.600 Gurtmuffel und ungesicherte Kinder - 2021 deutlich mehr nicht angeschnallte Verkehrstote - Angurten rettet Leben.

 

Insgesamt 1.194 Gurtmuffel und 417 unzureichend gesicherte Kinder hat die Bayerische Polizei bei viertägigen Schwerpunktkontrollen zum Schuljahresbeginn erwischt. Im Vorjahr waren es unwesentlich weniger (2021: 1.568; 2022: 1.611). Bayerns Innenminister Joachim Herrmann ist mit der 'Gurtmoral' der Autofahrer nicht zufrieden: "Das ist lebensgefährlich, nicht angegurtet unterwegs zu sein, gerade auch auf Kurzstrecken." Als absolut unverantwortlich bezeichnete der Innenminister, wenn Eltern ihre Kinder im Auto nicht richtig sichern. "Selbst bei niedrigen Geschwindigkeiten drohen bei einem Verkehrsunfall oder beim abrupten starken Bremsen schlimme Verletzungen", warnte Herrmann. "Angurten rettet Leben!"

 

Laut Herrmann kamen 2021 auf Bayerns Straßen 60 Menschen ums Leben, die nicht ordnungsgemäß gesichert waren, darunter ein Kind, eine deutliche Steigerung im Vergleich zum Vorjahr (2020: 45, darunter ebenfalls ein Kind). "2021 war mehr als jeder fünfte tödlich verunglückte Autoinsasse nicht angeschnallt", erklärte der Innenminister. "Die Bayerische Polizei wird auch in diesem Jahr Gurtmuffel konsequent aus dem Verkehr ziehen." Allein im vergangenen Jahr hat die Bayerische Polizei rund 32.000 Verstöße gegen die Gurtpflicht geahndet.