Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Çok kültürlü coğrafyalarda barış içinde yaşamanın şartı dışarıdan alınan destekler ile komşu topraklarını işgal etmek olmamalı diyen Dr. Latif Çelik, “Kafkasya halkları dış müdahaleler olmadığı dönemlerde barış içinde yaşamayı başarabilmişlerdir.” dedi.
 
Ermenistan tarafından gelen tacizler karşısında Azerbaycan’ın verdiği sert cevaplar ile şok olan ileri batı ülkeleri çatışmalara derhal son verilip barış görüşmelerinin başlamasını istediler. Bu ülkelerin önde gelenlerinin Minsk Gurubu üyesi Rusya, Fransa ve ABD olması ise oldukça düşündürücü diyen IKG- Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik, “Kafkasya’da samimi siyasetçiler ile barışı sağlamak aslında zor değil. Minsk Grubu üyesi ülkeler Ermenistan ile yakın ilişkileri ve siyasi bağları olan devletlerdir. BM Güvenlik Konseyi“nde alınan kararlara bu ülkeler imza atarak “Karabağ Azerbaycan Toprağıdır” demişler. Dikkat edin bu ülkeler Türkiye, Almanya ve İtalya değil, bizzat ateşkes görüşmelerinin ve Ermenistan’ın hamisi Rusya, Fransa, ABD üçlüsüdür. Burada traji komik bir çelişki var.“ dedi.
 
Dünya kamuoyunda bir anda gündeme oturan Kafkasya sorunu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Dr. Latif Çelik, “Savaş, sadece savunma amaçlı ve sivillere zarar vermeden yapılırsa haklılığı olabilir. Şu an Azerbaycan tarafının böyle bir duruşu var ve Bakü yönetimi uluslararası hukuka uygun ket ederek  “Var olan bir işgal devam ederken, işgal güçlerinin sivil Azerbaycan halkınının üzerine ateş açması“na cevap vermiştir. Özellikle sivilleri hedef almamaya çalıştığı farkediliyor. Ermeni güçlerin fırlattığı füzelerin çatışmalar ile ilgisi olmayan Gence’ye düşmesi izah edilebilecek bir durum değildir. Ermenistan tarafı çatışma sahalarının genişletilmesini amaçlamış olsa da bu tehlikeli hareketler uluslararası hukuka göre suçtur.” şeklinde cevap verdi.
 
GÖZLEMCİ ÜLKE OLARAK ALMANYA, RUSYA VE TÜRKİYE OLMALI
Yeni dönemde Azeri – Ermeni görüşmelerinin hangi yöne evrileceği konusunda da ilginç bir görüş ortaya atan IKG Başkanı Dr. Latif Çelik, “Türkiye ve Rusya, Azerbaycan-Ermenistan görüşmelerine garantör olmalıdır. Üçüncü ülke ise öteden beri Kafkasya’ya ilgisi yakından bilinen Almanya da masaya dahil edilmelidir. Yeni görüşmeler öncelikle Ermenistan-Azerbaycan + ART ülkeleri dediğimiz Almanya – Rusya – Türkiye gözlemciliğinde devam etmelidir.” görüşünü ortaya attı.
 
BARIŞ HERKESİN FAYDASINADIR
Çatışma alanları ile ilgili analizleri ile tanınan Dr. Latif Çelik geçtiğimiz yıllarda yaptığı Kafkasya gezisinde Ermeni, Gürcü, Oset, Azerbaycan Türkü, Çerkez, Abaza, Karaçay, Inguş ve Acara’lar ile görüşerek bir Alman Düşünce Kuruluşu için “Kafkasya’da Çok Kültürlü Yaşam” adlı bir rapor hazırlamıştı. Dr. Latif Çelik son olarak şunları söyledi: „ Kafkasya gibi çok kültürlü coğrafyalarda çatışmaların durması için ne yapılması gerek sorusuna ilginç cevaplar veren Dr. Çelik, “Öncelikle barış herkesin faydasınadır. Bu sorunun  cevabını tarihçiler ve sosyologlar da birlikte vermelidir. Burada tek yapılması gereken ilk etapta komşuya saygı ve onun varlığını kabullenmektir. Gence’ye düşen roket  bir Ermeni vatandaşın evine düşmüştür. Bu demektir ki, bölge halkları içiçe yaşıyor ve Azerbaycan tarafında farkedilir bir Ethno-Harmoni gerçeği var. Sağa sola delicesine fırlartılan roketler ile çatışmaları geniş coğrafyalara yaymaya çalışmaktansa komşular ile savaştan sonra da birlikte yaşanacağı kabul edilmelidir. Ermenistan tarafı tehlikeli tarihi hayaller görmek yerine, komşuları ile birlikte yaşamayı günün gerçeği olarak kabullenip Gürcistan, Azerbaycan veTürkiye ile iyi ilişkiler kurmaya gayret etmelidir. Ülkelerini savaş alanına çeviren siyasi liderler öncelikle kendi insanlarının vicdanında yargılanmaya başlar. Tarih, haksızların ilelebet kazançlı durumda olduğunu yazmıyor, ama ülkelerine yapılan saldırıya hukuk içerinde cevap veren onurlu insanları hep saygı ile anıyor. Ermeni Halkı dış güçlerin oyunlarına figüran olmak ile, Kafkasya coğrafyasında saygın bir komşu olma arasında seçim yapmalıdır.” 
Mali Müşavir Süleyman Çelik, “Bilgi Paylaşımı” konusundaki sorularımızı cevaplandırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından imzalanarak yürürlüğe giren yasa gereği; 2021 yılı itibariyle bilgi paylaşımının, kişiye özel değil rutin işlem olarak; ikameti Almanya’da olan herkese yapılacağını söyledi.
 
Otomatik bilgi paylaşımı nedir?
Kısa adı OECD olan ekonomik işbirliği ve Kalkınma Teşkilatı tarafından ortaya konan ve 107 ülkenin de 2014 yalında imza attığı uluslararası düzeyde bir antlaşmanın adıdır. Bu antlaşmada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de imzası mevcuttur. Bu sebeple Türkiye Dumhuriyeti Devleti de kendileri yurtdışında ikamet eden veya adresleri yurtdışı olan fakat Türkiye’deki bankalarda veya sigortalarda veya benzeri finansal kuruluşlarda hesapları veya sigorta poliçeleri veya kıymetli kağıtları bulunan şirketlerin ve şahısların bilgileri ilgili ülkeler ile paylaşılacaktır. İlgili ülkeler arasında başta Almanya ve diğer Avrupa ülkeleride yer almaktadır. Türkiye bazı ülkeler ile bilgi paylaşımı yapıyordu. Almanya, Avusturya, Fransa, Hollanda ve Belçika gibi ülkeler ile 2021 yılında paylaşıma başlayacaktır. 2021 yılındaki paylaşımda 2020 yılının bilgileri gönderilecek
 
Hangi bilgiler paylaşılacak:
 Bütün menkuller, mevduat hesapları ( Almanca Sparbuch ) vadeli veya vadesiz hesaplar fark etmiyor bu hesaplara yatan paralar, bu paraların faizleri veya kira gelirleri veya emeklilik maaşları veya ortaklıktan doğan kar payı paylaşımı. Arsa , ev, daire, tarla ve benzeri gayri menkuller paylaşılmayacak; fakat bunların gelirleri varsa ve bu gelirlerde bankaya yatırılıyorsa, o paylaşılacak.
 
Kimlerin Bilgisi paylaşılacak?
Türkiye’deki bankalarda hesapları olupta kendileri Yurtdışında, mesela Almanya’da veya Fransa’da veya başka bir ülkede ikamet ediyorlarsa ve ikamet adresleri o ülkelerdeyse hiç bir talep olmaksızın otomatik olarak bu şahısların bilgileri aktarılacak.
 
Nasıl bir vergi verilecek ?
Bu soruyu bir örnek ile cevaplarsak daha kolay olacaktır:
Almanya’da yaşayan bir çok vatandaşımız 2000 yılının başında merkez bankası hesaplarındaki mevduatlarından ötürü gelir vergisi ödediler. İşte ona benzer bir vergi olacaktır. Burada ödenecekler vergi oranları ve meblağları sabit değildi, bilakis vergi ödeyecek şahısların gelirleri ile ilgilidir ama her şeye rağmen şunu söyleyebilirim; Almanya’da yıllık brüt 35.000,- ile 40.000,- Euro geliri olan bir vergi mükellefi, Türkiye’den Almanya’ya otomatik bildirilen herhangi bir gelirden dolayı, kira, faiz, emekli maaşı ve benzeri gelir olabilir, işte bu gelirin yüzde 30’unu vergi olarak öder. Yani bir yıl içinde Türkiye’den 5.000,- Euro geliri olan vergi mükellefi bir şahıs, şayet Almanya’da çalışıyor ve yılda 35-40 bin Euro’da kazanıyor ise o zaman Türkiye’deki geliri için 1.500,- Euro vergi ödeyebilir.
CHP’li Muharem İnce, Prof. Dr. Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne getirilmesiyle başlayan protestolara ilişkin konuştu. İnce, "Öğrencilere sağduyulu bir şekilde, yasalara uyarak protesto hakkını kullanmalarını, içlerindeki provokatörlere dikkat etmelerini tavsiye ederim" dedi. CHP’li Muharrem İnce, önceki gün Yalova’nın kırsal Elmacık Mahallesi’nde bulunan evinin bahçesinde ‘Memleket Hareketi’nin Kurucular Kurulu' üyeleriyle toplantı yaptı.
 
Toplantının ardından gündeme dair soruları yanıtlayan İnce, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne Melih Bulu’nun atanması üzerine yapılan eylemlere katılan provokatörlere dikkat çekti.
Atama kararını protesto eden öğrencilere uyarılarda bulunan İnce, “Bu çocukları anlamak lazım. Üniversite özgürlük ister. Özgürlük olmadan üniversitede bilim olmaz, üretim olmaz. Bunu anlayamıyorlar. Boğaziçi Üniversitesi, dünyanın sayılı üniversitelerinden biridir. AK Parti milletvekili aday adayı olan birini neden rektör atarsın ki? Toplumu bu kadar germeye gerek yok. Türkiye’nin üretmeye, barışmaya ihtiyacı var. Türkiye’nin büyümeye ihtiyacı var. Türkiye'de bu gerginliklerle, iktidarlar veya muhalefetler oy kazanabilir ama yarın bunun bedeli ağır olur. O yüzden bu çocukları, anlamak lazım. Yüreğim, desteğim, gönlüm Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğrencilerle birlikte. Bu tür yerlerde provokatörler olur. Bunlara dikkat etmek lazım. Bu her zaman olur ve olacaktır. Onun için öğrencilere sağduyulu bir şekilde, yasalara uyarak protesto hakkını kullanmalarını tavsiye ederim. İçlerindeki provokatörlere de dikkat etmelerini öğretmen ağabeyleri olarak tavsiye ederim” dedi.
 
‘BANA DESTEK VERENLERİN SOSYAL MEDYALARI TAKİP EDİLİYOR'
CHP'de kendisine destek veren vekillerin takibe alındığını, sosyal medya hesaplarının incelendiğini ve parti içinde ötekileştirildiğini kaydeden İnce, “Muharrem İnce’ye destek verenler partiden ötekileştirildi, dışlandı. Sosyal medyaları takip ediliyor. Belediye meclis üyesi dahi yapılmadılar. Bunlar doğru değil. Geçmişte demokrasi vardı. Şimdi partide demokrasinin zerresi yok. Kim söylüyorsa yalan söylüyor; ne ön seçim var, ne başka türlü kurullar var. Hiçbir kurul işlemiyor. Hiçbir kuralı yok” diye konuştu.
Amerikan seçimlerinin sonuncunun  Türkiye’yi ne şekilde etkileyeceği gündeme gelirken Avrupalı Türk enteltellektüeller gelecekten ümitli. Siyasi ve ekonomik değerlendirmeleri ile tanınan KONAD Başkanı Sait Özcan, “Türkiye Uluslararası ilişkilerin tarih boyunca merkezi olmuş, savaşların sebebi, barışların garantisi konumunda bir ülke olagelmiştir. Türkiye kimin yanında ise, o ülke bundan kazanır, Türkiye kimin karşısında ise yine o ülkenin işi epeyce zorlaşır” dedi.
 
Ayhaber’e açıklamalarda bulunan KONAD Başkanı Özcan, “Biz hayatı kendimize zorlaştırıyoruz. Daha Amerikan Başkanı Joe Biden’in göreve başlamasına bir ay var, bizim bütün TV kanallarımız kendilerince dünyayı kurtarmaya çalişirken hayatı zindana çeviriyor. Yok ABD şunu yaparsa bunlar, bunlar ve yine bunlar meydana gelirmiş. Bırakın bunları ülkenin düşünen beyinleri masaya yatırsın ve karşılığını bulsunlar. Bu ölçüsüz yayınlar Türk halkına korku ve moral eziyeti veriyor. Bana göre beklemek ve ABD’ye havuç diplomasisi uygulamak gerek. ABD aleyhimize bir adım atarsa karşılığını görmeli ve Türkiye’nin dize getirilemeyecek bir ülke olduğunu anlamalıdır“ dedi.
 
KONAD Başkanı Sait Özcan ABD siyaseti ile ilgili geniş değerlendirmeleri ABD yönetiminin uygulamaları belirginleşince Mart ayı ortalarında açıklayacaklarını belirtti.
Gelen son dakika haberine göre; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP'li Fikri Sağlar hakkında "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" suçundan resen soruşturma başlattı.
 
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca CHP'li Fikri Sağlar hakkında "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" suçundan resen soruşturma başlatıldı. Başsavcılıktan yapılan açıklamada, Fikri Sağlar'ın 30 Aralık'ta bir televizyon kanalında "Türbanlı hakim karşısına gittiğimde adaleti savunacağı konusunda kuşkum var. Bazıları militanca ve ideolojik takılıyor, bununla mücadele edilmeli." şeklinde sözler sarf ettiği belirtildi. Sağlar'ın bu ifadeleri nedeniyle Türk Ceza Kanunu'nun 216. maddesi kapsamında "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" suçundan resen soruşturma başlatıldığı kaydedildi.
BERLİN (AA) - Rusya'nın Ukrayna'ya savaş açmasının ardından Avrupa'da yaşayan Rus vatandaşları da zor günler geçiriyor.
 
Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde yaşayan Rus vatandaşları, birçok konuda ayrımcılığa maruz kalıyor.
Almanya'da “Russischer Zupfkuchen” isimli Rus pastasının ismi, bir pastane zinciri tarafından "Rus" sözcüğü çıkarılarak satılmaya başlandı.
Saarland eyaletinde bir Rus vatandaşı, Rus olduğu için işten çıkarıldığını ileri sürdü.
 
Anna Nedrebko isimli Rus opera sanatçısının programları, Ukrayna'ya saldıran Rusya'yı eleştirmediği gerekçesiyle iptal edildi.
Almanya'daki Rewe, Penny, Aldi ve Netto perakende zincirleri, Rusya'da üretilen ürünleri satmama kararı aldı. Rewe, "Rusya'da üretilen gıda maddelerini merkezi düzeyde listeden çıkaracağını" duyurdu.
Marketlerde ve depolarda bulunan Rus menşeli gıda ürünleri imha edilmeyecek ancak kademeli olarak gıda yardım kuruluşlarına bağışlanacak.
 
Bietigheim beldesindeki bir restoran işletmecisi, internet sitesinden, "Rus pasaportu olan ziyaretçiler mekanımıza kabul edilmez. Rus hükümetinin suç eylemlerinden 'sıradan' Rus vatandaşının sorumlu olmadığının farkındayız ancak duruşumuzla örnek olmak istiyoruz. Bu, çocuklarımızın barışçıl bir Avrupa'da yaşayabilmeleri için katkımızdır." ifadesini kullandı.
Mesajın ardından sosyal medyada çok sayıda tepki alan işletmeci geri adam atarak mesajının hata olduğunu kabul etti ve paylaşımı kaldırdı.
- İtalya
Milano’daki devlet okullarından Bicocca Üniversitesinde, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Profesör Paolo Nori’nin Rus yazar Fyodor Dostoyevski’ye dair dersinin okul yönetimince ertelenme kararı, ülkede tartışma konusu oldu.
İtalyan Profesör Nori, söz konusu kararı Instagram hesabından duyurmasının ardından ülkede aralarında siyasilerin de bulunduğu çok sayıda kişi tepki gösterdi. Okul yönetimi, gelen tepkiler üzerine Dostoyevski üzerine olan dersin yapılacağını açıkladı.
Üniversiteler ve Araştırmalardan Sorumlu Bakan Maria Cristina Messa’nın da bu sabah hem Nori ile hem de Bicocca Üniversitesi Rektörü Giovanna Iannantuoni ile görüştüğü, üniversite yönetiminin kararını gözden geçirip dersi yeniden eklemesinin iyi bir karar olduğunu belirttiği basına yansıdı.
 
Diğer yandan Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısına karşı bir tutum almaya çağrılan dünyaca ünlü Rus orkestra şefi Valeri Gergiev, bu çağrıları yanıtsız bırakınca La Scala Operası’ndan dışlandı.
Milano Belediye Başkanı ve La Scala Operası Vakfı Başkanı Giuseppe Sala, 28 Şubat’ta yaptığı açıklamada, savaşa karşı tavır alma çağrılarını yanıtsız bırakan Gergiev'in 5 Mart'taki temsili yöneteceğini düşünmediğini açıkladı.
- Portekiz
Portekiz'de yaşayan Ruslar, Rusya'nın Ukrayna'ya savaş açmasının ardından tepki gördüklerinden şikayetçi oldu.
Portekiz'de bir restoranda "Ruslara hizmet verilmiyor" yazısı sosyal medyaya yer aldı.
 
Portekiz'deki Rus toplumunun derneği "Puşkin"in başkanı Anna Pogrebtsova da Expresso gazetesine verdiği demeçte, "Ölmen gerek. Bütün Ruslar saldırgandır." şeklinde isimsiz bir telefon aldığını söyledi.
Tehditlerin çoğunun Portekiz'de yaşayan Ukrayna vatandaşlarından geldiğini savunan Pogrebtsova, "ayrımcılığın hedefi olmaya başladıklarını" söyledi.
İspanya'da da Mayorka kentinde geçen hafta yaşanan olayda Ukraynalı bir denizci, Rus bir milyarderin yatını batırmaya çalıştı. Rusya'nın Ukrayna'ya saldırılarını televizyonda izledikten sonra Rus iş insanına ait 7 milyon avroluk yata saldıran Ukraynalı denizci, gözaltına alınıp çıkarıldığı mahkeme tarafından şartlı serbest bırakıldı.
 
- Norveç
Norveç'in başkenti Oslo yakınlarında bulunan Holmenkollen Kayak Festivali'nde bulunan ve Rus tereyağı satan karavan saldırıya uğradı.
Holmenkollen Kayak Festivali Müdürü Stefan Marx, karavananın kamu malı olduğuna ve bu vandalizmin kendilerini üzdüğünü söyledi.
Bölgede bulunan Rusya Kayakla Atlama Milli Takımı sporcularının da çok sayıda tehdit aldığı belirtildi.
Norveç Kayakla Atlama Milli Takımı Antrenörü Alexander Stöckl, kamu yayıncısı NRK'ye yaptığı açıklamada, Rus sporcuların ülkesinde çok sayıda tehdit aldığını ve bunun kabul edilemez olduğunu söyledi.
Sporcuların Rusya hükümeti ile aynı düşünmediğini vurgulayan Stöckl, sporcuların ülkelerine rahat bir şekilde dönmesine izin verilmesi gerektiğini kaydetti.
 
Resim: Pixabay
BERLİN (AA) - Almanya’nın, Ukrayna Silahlı Kuvvetlerini desteklemek için gönderdiği silahların Ukrayna'ya teslim edildiği bildirildi.
 
Alman Haber Ajansının (DPA) yayımladığı haberde, hükümet çevrelerinden edinilen bilgiye göre Almanya’nın sağladığı silahların Ukrayna’ya teslim edildiği belirtildi.
 
Hükümet, konuya ilişkin bir açıklama yapmadı.
 
Almanya Savunma Bakanlığı Sözcüsü Christina Routsi, Almanya’nın taahhüt ettiği silahların Ukraynalılara teslim edilip edilmediğine ilişkin soruya cevap veremeyeceğini söyledi.
 
Alman hükümet yetkilileri, 26 Şubat'ta Ukrayna'ya 1000 tanksavar ve 500 Stringer füzesi göndermeyi kararlaştırmıştı. Alman hükümeti daha önce de Ukrayna'ya 5 bin miğfer göndermişti.

ATİB Genel Başkanı Durmuş Yıldırım, Rusya-Ukrayna savaşı dolayısıyla aşağıdaki basın açıklamasını yapmıştır:

YA BARIŞ YA DA BARIŞ…

Kendinden daha güçsüz ülkeleri silah zoruyla hâkimiyeti altına almak için yapılan savaşlar tarihin hiçbir döneminde insanlığa kalıcı huzur ve barış getirmemiştir.

Son yüz yılda meydana gelen iki dünya savaşında milyonlarca masum ve savunmasız insanın hayatını kaybetmesinden hâlâ ibret almayanlar, insan hayatı üzerinden savaş siyaseti yapmaktan geri durmuyorlar.

Özellikle Ortadoğu’da bitmeyen çıkarlar savaşı devam ederken, bu sefer de Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşın, dünya barışı adına son derece tehlikeli ve öngörülemez bir boyut kazanmasından endişeliyiz.

Bu sebepten dolayı tarafların bir an önce müzakere masasına oturarak, anlaşmazlıklarını diyalog yoluyla çözmelerini temenni ediyoruz.

Dünyanın yarısı açlık, yoksulluk ve eğitimsizlikle baş etmeye çalışırken, daha öldürücü silahların üretimine son verilmelidir!

Ülkelerin bağımsızlığı kadar insan hak ve hürriyeti silah zoruyla gasp edilemez!

Barışmak için konuşarak anlaşmak gerekir. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş gibi dünyanın değişik yerlerinde devam eden silahlı çatışma ve savaşların da bir an önce son bulmasını dünya barışı ve insanlık adına talep ediyoruz.

Savaşın alternatifi barıştır. Onun için “Ya barış ya da barış!” diyoruz.

Durmuş Yıldırım
ATİB Genel Başkanı

 

BERLİN (AA) - Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü (IfW) ve Avusturya Ekonomik Araştırma Enstitüsü (Wifo) tarafından yapılan analizde, Rusya'nın, başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerle uzun bir ticaret savaşından daha zararlı çıkabileceği belirtildi.
 
Analizde, Rusya'nın ekonomik üretiminin Batı ile ticari ilişkilerin değişmeden kalması durumunda uzun vadede yıllık neredeyse yüzde 10 daha düşük olacağı belirtilerek, ABD ve Batılı ülke ekonomilerinin ise uzun vadede çok daha küçük kayıplara maruz kalacağı kaydedildi.
 
Rusya'nın 2020'de dış ticaretinin yüzde 37,3'ünü Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile gerçekleştirdiği aktarılan analizde, AB'nin dış ticaretinin sadece yüzde 4,8'inin Rusya ile olduğu bildirildi. Analizde, "Müttefikler tarafından dayatılan ithalat engelleri, Rusya'yı ihracat engellerinden daha sert vuracaktır." denildi.
 
Almanya ve Avusturya'nın yıllık GSYH'sinde sırasıyla yüzde 0,4 ve yüzde 0,3 kayıp olmasının öngörüldüğü belirtilen analizde, söz konusu kaybın ABD'de yüzde 0,04 kalması dikkati çekti.
 
Analizde, "Batılı ülkelerle bir ticaret savaşı ile Rusya, Çin gibi ülkelerle ticaretini genişletebilir ve özellikle bu ülkelere daha fazla ihracat yapabilir. Bununla Çin'deki reel gelir, yılda sadece yüzde 0,02 oranında artabilir." ifadeleri kullandı.
 
Analizde, Batılı ülkelerle Rusya arasındaki gerilimin sonucuna ilişkin de "Ekonomik olarak Çin, krizin büyük galibi olmayacak" değerlendirmesinde bulunuldu.
2020'de Rusya'nın ihracatının neredeyse yüzde 14,6'sı Çin'e giderken, Çin’in ithalatının yaklaşık yüzde 2,8'i Rusya'dan geldi.
 
- "Uzun vadede Rusya'nın ekonomisini ciddi şekilde etkileyecek"
IfW araştırmacısı Prof. Dr Alexander Sandkamp, konuya ilişkin değerlendirmesinde, "Rusya ile ABD ve müttefikleri arasındaki bir ticaret savaşı uzun vadede Rusya'nın ekonomisini ciddi şekilde etkileyecek." ifadesini kullandı.
 
Sandkamp, analizde yapılan simülasyona göre, ticaret savaşından Batılı ülkelerin de kısa vadede ciddi şekilde etkilenmesinin muhtemel olduğunu, uzun vadede bu ülkelerde ekonomik üretimde yıllık yüzde 0,17 düşüş yaşanabileceğini kaydetti.
 
Wifo Direktörü Gabriel Felbermayr ise Batı'nın Rusya'ya yaptırımlarının kısa vadede genellikle ekonomik etkisi olduğunu, bunun uzun süre devam etmesi ve kapsamının artması halinde siyasi etkilerinin artabileceğini vurguladı.
Felbermayr, simülasyonların uzun vadede her iki taraf için neyin tehlikede olduğuna dair bir izlenim verdiğini belirterek, "Dünya ticaretinde bir adaptasyon döneminden sonra ABD ve müttefikleri için hasar yönetilebilirken, Rusya önemli ölçüde zayıflayacak." ifadelerini kullandı.
19 Şubat 2019 akşamı Hanau'da aşırı sağcı bir terör saldırısında 9 göçmen genç hayatını kaybetti. Bu, burada yaşayan göçmenlerin var olan bir çok kara ve ızdırap günlerine bir yenisinin daha eklenmesi demekti. Ne yazık ki, bu günler ve olaylar azalması gerekirken, her  yıl daha da artıyor. Artık böyle bir anma gününün bulunmadığı bir ay yok neredeyse. 
Her aşırı sağcı terör saldırısının göçmenlerin ruhlarında açtığı yaralar, vatan edindikleri bu ülkede gelecekleri hakkında derin bir belirsizliğe neden oluyor. Aidiyet ve mesubiyet bağlılığı giderek daha derinlemesine sorgulanıyor. Özellikle gelecekte bu tür terör eylemlerinin önlenmesi için gerekli tüm önlemlerin alınmadığı hissi, bu duyguların oluşmasına yol açıyor. 
Sadece bu tür hissedilen güvensizlikler değil, aynı zamanda politikacıların ve güvenlik yetkililerinin bizi endişelendiren tartışmasız, anlaşılmaz ve kabul edilemez davranışları da bunu destekliyor. Mesela, Frankfurt Polisi'ndeki aşırı sağcı sohbet gruplarını nasıl yorumlamalı veya anlamalıyız. Bizim açımızdan, onların keşfi ve nihayetinde grubun dağılması çok uzun sürdü. Siyasette ve güvenlik makamlarında sorumlu olanlar, kurumlarda ki aşırı sağcılığa karşı daha katı adımlar atmalıdır. Böylece, bu tür aşırı sağcı terör saldırılarında "münferit olay" teorisini dikkate almamaları gerekir. Bu gibi olaylara daha geniş bir perspektifle yaklaşmaları bize göre çok büyük önem arz etmektedir.  
Aşırı sağcı terör saldırısının yıl dönümünde, terör kurbanlarının ve hayatta kalanların ailelerine en kalbî duygu ve düşüncelerimizi ve içten taziyelerimizi ifade ediyoruz. Katlanmak zorunda kaldıkları acımasız ıztırabı tahayyül bile edemiyoruz. ATİB olarak biz, bir daha böyle bir olaylarla karşı karşıya kalmamamız için yetkililerin daha duyarlı olmasını bekliyor ve temenni ediyoruz.
                                                                                                               
İmam Cengiz
ATİB Genel Sekreteri