
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Farklı ülkelerde çeşitli turizm görevlerinde bulunan, Türkiye turizminde 46 yılını tamamlayan, merkezi Almanya’da yer alan Dünya Kardeş Kentler Turizm Birliği Genel Sekreteri ve aynı zamanda Türk-Alman turizm uzmanı Hüseyin Baraner, yaptığı basın açıklamasında Türk turizminin ekonomik ve jeopolitik zorluklarını değerlendirdi. Baraner, açıklamasında Bolu Kartalkaya’da 78 kişiye mezar olan Otel yangınındaki güvenlik açığının uluslararası arenada yürütülen güvenli turizm çalışmalarındaki inandırıcılığımızı kaybetmemize neden olduğuna, güvenli otel, güvenli gıda ve güvenli içkinin önemine değinerek, yapılan en küçük hatanın yıl bazında küresel pazarlarda Türkiye’ye verdiği kaybın milyar Dolar ve milyar Euro’ları bulabileceğine, artık sayın bakanım, sayın valim, sayın başkanım devrinin bitmesi gerektiğine dikkat çekti. Küresel Turizm şahlanırken Türk Turizmi’nin güncel tehlikelerle karşı karşıya olduğunu belirterek, Türk Turizmi’ndeki umut ve gerçekleri paylaştı.
TURİZMDEKİ SORUNLAR YARINLARIMIZI TEHDİT EDEN SAATLİ BOMBALAR HALİNE GELMESİN
Turizm duayeni Baraner yaptığı basın açıklamasında şu yorumlarda bulundu:
“Küresel turizm, 2025 yılına dair umut verici tahminlerle yeniden şahlanıyor. Birleşmiş Milletler Turizm Örgütü (UN Tourism), gelecek yıl için turist sayılarında yüzde 3 ila yüzde 5 artış öngörüyor. Ancak, dikkat! Bu olumlu beklentilerin gölgesinde Türk turizminin farklı bir hikaye ile karşı karşıya kalacağını unutmamalıyız. Bunlar “Ekonomik ve Jeopolitik Zorluklar.” Türkiye global turizm akışında kendi tehlikelerini yaratan özel bir ülke durumunda. Her ne kadar ekonomik ve jeopolitik zorluklarla yaşamaya alışkın olsak da, Türk turizminin tehditleri sadece bunlarla sınırlı değil. Artan maliyetler ve çevresel sorunlar, sektörümüzü zor duruma sokmakta. Ancak daha acil müdahale gerektiren başka sorunlar var. Aksi takdirde, her biri yarınlarımızı tehdit eden adeta saatli bombalar haline gelecek.”
OTEL YANGINI TÜRK TURİZMİNDE BİR DÖNÜM NOKTASIDIR
Kartalkaya’daki Otel Yangını’nı “Bir Miladın İfadesi” olarak değerlendiren Baraner konuyla ilgili şunları söyledi:
“Para hırsı sarmış birkaç uyanık cahil otelci, sektörümüzü sırtından hançerledi ve tüm sektörümüzün büyük acılar ile uyanmasına vesile oldu. Kartalkaya’daki Otel yangını, Türk turizminde bir dönüm noktasıdır. Her yıl hızla büyüyen sektörümüzün altyapısının bazı noktalarda ne denli yetersiz olduğunu görmek, biz turizmcileri derinden yaraladı ve tedirgin etti.”
ULUSLARARASI ARENADA YÜRÜTTÜĞÜMÜZ GÜVENLİ TURİZM ÇALIŞMALARINDA İNANDIRICILIĞIMIZI KAYBETTİK
“Dünya çapında birinci ligde oynayan Türk turizm sektöründe nasıl böyle bir otel hala aktif olarak çalışabilir ve müşteri kabul edebilir durumda olmasını anlamak mümkün değil. Ve en tuhafı kimsenin sorumluluk üstlenmemesi. Sorumlu kim bunu bilmek istiyoruz? Bu güvenlik açığı, uluslararası arenada yürüttüğümüz güvenli turizm çalışmaları bakımından da inandırıcılığımızı kaybetmemize neden oldu. Halbuki son yıllarda özellikle güvenli turizmde ne kadar yol almıştık ve bunun PR’nı dünyada ne kadar başarılı yapıp sadece bu sebepten dolayı milyonları Türkiye’ye çekmeye başarmışken, milyonlarca iyi niyetli, namuslu, ahlaklı, çalışkan Türk turizm emekçilerinin şevkini de kırmış oldu. Hayatını kaybedenler hepsi birbirinden değerli insanlarımız için derin bir üzüntü duyarak, onlara Allah’tan rahmet dilerken bu olayın gelecek için bir dönüm noktası olmasını umuyoruz.”
TÜRKİYE’YE KARŞI ULUSAL SEYAHAT UYARILARI YAPILMAYA BAŞLADI
Türk turizminin göz ardı edilemeyecek tehlikelerle karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Turizm Duayeni Baraner, sadece otel yangınlarının değil, diğer birçok tehlikenin de kapıda olduğunu vurgulayarak, “Güvenlik endişeleri, sahte alkol vakaları ve tarım ürünlerinde pestisit kalıntıları gibi aşırı zehirli gübreleme sorunları, dünya basınında yer almaya başladı. İlk ulusal seyahat uyarıları yapılmaya başladı. Bu geldiğimiz durumda, artık sayın bakanım, sayın valim, sayın başkanım devri bitmeli. Herkes işini yapmalı, raporlamalı ve şeffaf bir şekilde kamuoyuna sunmalı.” diye konuştu.
KENDİ AYAĞINA SIKAN TEK SEKTÖR BİZ OLMAYALIM
“Global turizmin bu yoğun rekabetinde acımasız pazarlama ve satış taktiklerinin piyasa savaşlarına dönüştüğü küresel pazarlarda kendi ayağına sıkan tek sektör biz olmayalım.” diye sözlerine devam eden Baraner, “Unutmamalıyız ki, Türk turizmi öyle büyüdü ki yapılan en küçük hatanın yıl bazında küresel pazarlarda Türkiye’ye verdiği kayıp bile milyar Euro‘yu bulabiliyor! Sarsılıp kendimize gelmeliyiz! Tüm kurumlarımız, bakanlığımız, yerel otoriteler, dernekler siyasete boyanmış durumda; herkes dostunu kolluyor. Ancak yaşananlar bize gösteriyor ki, bugünkü dünya Konjektöründe güvenlik, sağlık ve savunma konularında siyaseti tamamen bir kenara atıp, el ele verip çalışmazsak, her zamanki gibi yine bütün Türkiye’mizin kaybettiğini şahit olacağız. Bunu birçok defa yaşadık ama artık yaşamak istemiyoruz ve yüksek sesle ivedilikle haykırarak, Sektör çalışanları olarak; GÜVENLİ OTEL, GÜVENLİ GIDA ve GÜVENLİ İÇKİ talep ediyoruz!” dedi.
İLGİLİ TÜM KURUMLAR SEKTÖRÜN GELECEĞİ VE BEKASI İÇİN ELE ELE VERMELİ
Turizm sektörünün kıdemli isimlerinden Baraner sözlerini şöyle noktaladı:
“Ulusal Bir Adım Atmalıyız! Bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın, valiliklerin, belediyelerin, TÜRSAB’ın, Türofed’in, TÜROB, TTYD’nin ve ilgili tüm kurumların siyaseti bir kenara bırakarak sektörün geleceği ve bekası için yeni bir denetim otomasyonu kurması gerekiyor. Masaya oturup teknik çalışmalar yapmalı ve birbirlerini desteklemeliler. Maalesef yukarıda bahsedilen kurumların hiçbiri bu ‘kritik kabul etmiyor!’ Ben şahsen çok defa yaşadım ‘tenkit edeni’ hemen dışlıyorlar ve ilişkiyi kesiyorlar. Bu anlamda, aralarında hiçbir fark yok. Oysa hepimiz biliyoruz ki, el ele verip özellikle konaklama vergisinin belediyelere aktarılması için siyasi çaba gösterseydik, bu durumu gerçekleştirebilirdik. Tüm dünyada olduğu gibi konaklama vergisinin önemini artık görüyoruz. Destinasyonların altyapı ve güvenlik yükünü, belediyelerin konaklama vergisi almadan kaldırmasının mümkün olmadığını anlayabiliyoruz. Özellikle bu yıl, TGA’da toplanan paraların bir kısmının sahil belediyelerindeki itfaiye ve yangın söndürme teknolojilerine yatırılması, ileride daha sürdürülebilir bir tanıtım hizmeti sunmamıza yardımcı olacaktır.”
Haber: Fulya OMAÇ / İzmir
Dijital dönüşümle birlikte finansmana erişimde hız ve kolaylık sunan KT Bank, müşterilerinin başvurularını internet sitesi üzerinden gerçekleştirmelerine imkân tanıyor. Geleneksel finansman süreçlerinde karşılaşılan bekleme süreleri ve evrak işlemleri ortadan kalkarken, yeni sistem haftanın her günü, günün her saati başvuru yapma olanağı sağlıyor.
KT Bank CEO’su Ahmet Kudsi Arslan, yeni dijital sürecin müşteri ihtiyaçlarına yönelik yenilikçi bir çözüm sunduğunu belirtti. “Günümüzde finansmana erişim hızlı ve zahmetsiz olmalı. Müşterilerimiz, yalnızca 10 dakikada başvurularını tamamlayarak finansmana ulaşabiliyor. Üstelik şubeye gitmeye veya evraklarla uğraşmaya gerek kalmadan, en yüksek güvenlik standartlarında” dedi.
Dijital başvuru sürecinin güvenliği, gelişmiş kimlik doğrulama yöntemleri ve uçtan uca şifreleme teknolojisiyle sağlanıyor. Bu sayede kullanıcı bilgileri korunurken, işlemler en hızlı şekilde tamamlanıyor. Sürecin tamamen dijital olması, kağıt tüketimini azaltarak çevre dostu bir finansman modeli sunuyor.
KT Bank’ın dijital finansman süreci hem tüketici finansmanı hem de araç finansmanını kapsıyor. Mobilya, tatil, elektronik cihazlar, e-bisiklet gibi harcamalar için tüketici finansmanı sağlanırken, yeni veya ikinci el araç alımlarında da finansman başvurusu tamamen online olarak yapılabiliyor.
KT Bank’ın dijital finansman hizmetinden yararlanmak isteyenler, internet sitesi üzerinden başvurularını yaparak hızlı ve kolay bir şekilde finansman onayı alabiliyor.
Detaylı bilgi için: www.kt-bank.de
Federal seçimlerin genç isimlerinden Duncan Seitz, Ayhaber'e yaptığı açıklamalarda göçmenlerden destek beklediğini belirterek önemli mesajlar verdi. Çok sayıda göçmen arkadaşı olduğunu belirten Duncan, “Hayatımın önemli bir bölümü Würzburg ve çevresinde geçti. Çok sayıda göçmen kökenli arkadaşım var. Beni daha yakından tanımak isteyen arkadaşlarım https://duncanseitz.desayfasından istedikleri bilgileri alabilir veya bana ulaşabilirler.” dedi.
Duncan, verdiği bilgilerde ise kendini şöyle tanıtıyor:
Görüşüm: Nerede bir istek varsa, orada bir yol da vardır. Bu ilke, hayatım boyunca bana eşlik etti. Ailem erken yaşta İspanya’ya taşındı, bu yüzden orada büyüdüm. Almanya’ya geri döndüğümüzde, dil bilgim yetersiz olduğu için önce Hauptschule’ye (meslek hazırlık okulu) gittim. Daha sonra orduya katıldım ve yarı zamanlı olarak lise diploması aldım. Ordu bünyesinde lisans ve yüksek lisans eğitimimi tamamladım, doktoram ise bitmek üzere.
Ne demek olduğunu biliyorum: İnsan istedikten sonra bir yerlere gelebilir. Ben fırsatlarımı değerlendirdim. Bu yüzden, bir toplum olarak, neden bir şeyin yapılamayacağını açıklamak yerine, fırsatlar yaratmamızın önemli olduğunu düşünüyorum.
İnsanların endişelerine her zaman kulak veririm – bu benim için çok önemli. Gerçekten dinlerseniz ve sorunlara gerekli alanı tanırsanız, ancak o zaman yardımcı olabilirsiniz. Politikamda da bunu böyle yapıyorum: İnsanların gerçek sorunlarını, günlük yaşamlarını meşgul eden dertleri ve kaygıları çözmek istiyorum. Partiler arası tartışmalarda kaybolmak istemiyorum.
Ben bir politikacı olarak doğmadım ve bunu stratejik olarak hedeflemedim. Politikacı olmak bir kariyer hedefi değil, bir gönül meselesi olmalı. Bu yüzden sadece size – seçim bölgesindeki vatandaşlara – karşı sorumluyum. Bu bağımsızlığı, konularımızı ilerletmek için kullanmak istiyorum. En iyi fikir için güçlü bir sesle, kişisel kariyer için değil.
Gençliğim kültürlerarası bir yapıyla şekillendi. Çeşitli ülkelerde yaşadım ve dört dil konuşuyorum. Bu yüzden farklı milletlerin ve kültürlerin bir arada yaşayabilmesi için ne gerektiğini biliyorum. Birbirimiz hakkında konuşmak yerine, birbiriyle daha çok konuşmamız gerekiyor.
Vielfältige Steuerungsfunktionen
Die Hormone selbst werden meist in sogenannten endokrinen Drüsen produziert, die ihre Substanzen direkt ins Blut abgeben. „So bildet zum Beispiel die Bauchspeicheldrüse das Hormon Insulin, das den Zuckerhaushalt im Blut regelt und dafür sorgt, dass die Körperzellen den Zucker als Energielieferanten nutzen können“, erklärt Alexander Pröbstle. Die Nebennieren erzeugen unter anderem Stresshormone wie Cortisol und Adrenalin. Adrenalin wird beispielsweise bei Angst oder körperlicher Anstrengung freigesetzt und bewirkt eine Erhöhung des Herzschlags und des Blutdrucks. Die Hormone aus der Schilddrüse kurbeln vor allem den Stoffwechsel an. „Damit beeinflussen sie die körperliche Entwicklung, das Wachstum der Knochen, die Muskulatur und den Energiestoffwechsel“, so Alexander Pröbstle. Die Östrogene – Geschlechtshormone aus den Eierstöcken – steuern den weiblichen Menstruationszyklus, die Reifung der Eizellen und regen auch das Wachstum der Brustdrüsen an. Das männliche Geschlechtshormon Testosteron fördert unter anderem die Fortpflanzungsfähigkeit, die Sexualfunktionen, das Muskelwachstum und die Knochendichte.
Perfektes Zusammenspiel, mitunter störanfällig
Hormone und Hormondrüsen arbeiten normalerweise perfekt zusammen. Sind zum Beispiel zu wenig Schilddrüsenhormone im Blut, schüttet die Hirnanhangdrüse ein stimulierendes Hormon (TSH) aus, das die Schilddrüse anregt, mehr Hormone zu bilden. Steigt hingegen der Schilddrüsenhormonspiegel, schüttet die Hirnanhangdrüse weniger TSH aus. Stress oder Krankheiten können das hormonelle Gleichgewicht stören. Werden zu viele oder zu wenige Hormone produziert, können Medikamente zum Einsatz kommen. So wird etwa eine Schilddrüsenunterfunktion mit Schilddrüsenhormonen in Tablettenform behandelt. Bei einem Diabetes mellitus Typ 1 zerstört das körpereigene Immunsystem die insulinproduzierenden Zellen, sodass die Bauchspeicheldrüse kein Insulin mehr abgibt. Menschen mit Typ-1-Diabetes müssen deshalb regelmäßig ihren Blutzuckerwert messen und sich dann entsprechend Insulin spritzen. Ein weiteres Beispiel ist die Einnahme von Östrogen oder Gestagen in den Wechseljahren – die sogenannte Hormonersatztherapie. Sie soll Beschwerden wie etwa Hitzewallungen lindern.
Weitere Informationen:
AOK-Gesundheitsmagazin: https://www.aok.de/pk/magazin/koerper-psyche/stoffwechsel/hormone-und-hormonhaushalt-kommunikationssystem-des-koerpers/
Gesundheitsinformation (Institut für Qualität und Wirtschaftlichkeit im Gesundheitswesen (IQWiG)):
https://www.gesundheitsinformation.de/was-sind-hormone-und-welche-aufgaben-haben-sie.html
BERLİN (AA) - Almanya'da 14 Şubat'ta başlayacak 61. Münih Güvenlik Konferansı'nın (MSC) ana gündeminde ABD Başkanı Donald Trump'ın Ukrayna barış planı ve Orta Doğu'daki durum yer alacak.
Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Christoph Heusgen, Berlin'de düzenlediği basın toplantısında, 14-16 Şubat'ta düzenlenecek konferansa Rusya yetkililerin bu yıl da davet edilmediğini belirterek, Rus muhalefetinin "önde gelen isimlerinin" Münih'te temsil edileceğini söyledi.
ABD Başkanı Donald Trump'ın Ukrayna barış planı ve Orta Doğu'daki son durumun Münih Güvenlik Konferansı'nın ana gündeminde olacağını dile getiren Heusgen, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin bu hafta yapılacak güvenlik toplantısına katılacak üst düzey yetkililer arasında yer alacağını ifade etti.
Heusgen, konferansa, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de dahil olmak üzere 50'den fazla devlet ve hükümet başkanı ile yaklaşık 100 dışişleri ve savunma bakanının katılacağını söyledi.
Dünyanın içinde bulunduğu durumu Berlin Duvarı'nın inşası ve Küba füze krizinin yaşandığı 1960'lardaki durumla karşılaştıran Heusgen, Sudan ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ndeki çatışmaların, iklim değişikliği, enerji ve gıda güvenliği ile yapay zeka ve ekonomi gibi konuların da konferansta ele alınacağını kaydetti.
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani'nin konferansa ilk kez katılacağını belirten Heusgen, "Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da İsrail, Arap ve Körfez ülkelerinden temsilcilerle Orta Doğu'dan güçlü bir temsiliyetimiz olacak çünkü bu konu elbette önemli bir rol oynayacak." diye konuştu.
Heusgen, ABD Başkanı Donald Trump'ın Ukrayna ve Rusya Özel Temsilcisi Keith Kellogg'un da konferansta yer alacağı bilgisini paylaşarak, şöyle devam etti:
"Konferansta bir planın (Ukrayna Barış Planı) açıklanıp açıklanmayacağını söyleyemem ancak konferansın böyle bir planın ana hatlarını ve böyle bir anlaşmada hangi parametrelerin yer alması gerektiğini konuşmak için bir fırsat olacağından eminim. Münih'te ilerleme kaydedeceğimizi umuyorum ve bu konudan sorumlu olan Keith Kellogg'un konferansa katılacak olması da bunu gösteriyor."
Heusgen, 61. Münih Güvenlik Konferansı'nın 14 Şubat'ta Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'in açılış konuşmasıyla başlayacağını da sözlerine ekledi.
BERLİN (AA) - Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde, küresel ticaretteki gerginliklerin risk oluşturmaya devam etmesine rağmen Avro Bölgesi’nde enflasyonun bu yıl ECB’nin yüzde 2'lik hedefine ulaşma yolunda olduğunu söyledi.
Lagarde, Strazburg'da düzenlenen Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurul oturumunda ECB Yıllık Raporu konusunda konuştu.
Para politikası için zorlu bir ekonomik ortam uyarısında bulunan Lagarde, değişen küresel dinamikler ve hızlı teknolojik değişimin yön verdiği bir dünyada Avrupa'nın stratejik özerklik elde etmek ile küresel ekonomiye açıklığını korumak arasında hassas bir denge kurması gerektiğini ifade etti.
Lagarde, küresel ticaretteki gerginliklerin risk oluşturmaya devam etmesine rağmen Avro Bölgesi’nde dezenflasyon süreci doğrultusunda enflasyonun bu yıl ECB’nin yüzde 2'lik hedefine ulaşma yolunda olduğunu kaydetti.
Lagarde, "Bununla birlikte hem yukarı hem de aşağı yönlü riskler bulunmaktadır. Küresel ticarette daha fazla sürtüşme, Avro bölgesi enflasyon görünümünü daha belirsiz hale getirecektir." dedi.
Avrupa’nın son yıllarda her biri geniş kapsamlı etkilere sahip bir dizi benzeri görülmemiş zorlukla karşı karşıya kaldığını anlatan Lagarde, Kovid salgını, yüksek enerji fiyatları ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi benzer şokların sıklığının gelecekte yüksek kalmaya devam edeceğini de dile getirdi.
ECB Başkanı Lagarde, "Bu krizleri atlatmış olsak da, geçtiğimiz birkaç yıl dijital dönüşüm ve yeşil dönüşüm gibi alanlarda kaçırılan fırsatları ve yetersiz yatırımları ortaya çıkardı. Ticaret ve ekonomi politikasını çevreleyen belirsizlik tüketim ve yatırım üzerinde baskı oluşturmaya devam ediyor." diye konuştu.
BERLİN (AA) - Almanya'da aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) Partisi Eş Genel Başkanı Tino Chrupalla, ülkede geçen yıl uygulamaya konulan çifte vatandaşlık uygulamasını sorunlu bulduklarını söyledi.
Chrupalla, Berlin'de Yabancı Gazeteciler Cemiyeti'nin (VAP) düzenlediği basın toplantısında, 23 Şubat'ta yapılacak erken genel seçim öncesinde değerlendirmelerde bulundu.
Kişinin ağır suçlar işlemesi halinde çifte vatandaşlığın iptal edilmesinin mümkün olduğunu belirten Chrupalla, "Çifte vatandaşlığı genel olarak sorunlu buluyoruz. Gelecekte, çifte vatandaşlığın verilmesinin mümkün olup olmadığı ve tarafımızca izin verilip verilmeyeceği de incelenmeli. Bizim görüşümüze göre bir vatandaşlık için karar verilmeli." dedi.
Chrupalla, suç işleyen kişinin çifte vatandaşlığının iptal edilmesi durumunda vatansız kalmadığını vurgulayarak, 'Diğer vatandaşlığa da sahip. Amerika'da ve Kanada'da benzer uygulamalar geçerli. Biz de bu yasal prosedüre bağlı kalacağız. O zaman bu kişi, kendi ülkesine dönüp dönmemeyi düşünmelidir." diye konuştu.
Federal Meclis'te 29 Ocak'ta, Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin göç politikasının sıkılaştırılmasını öngören önergenin AfD sayesinde geçmesini de değerlendiren Chrupalla, bunu "demokrasinin ve Almanya'nın zaferi" olarak nitelendirdi.
Chrupalla, diğer partilerin özellikle de Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) Partisi'nin, göç politikasında AfD'nin savunduğu konuları kabul ettiğini, bu önergenin meclisten geçmesinden dolayı mutlu olduklarını dile getirdi.
Kamuoyu anketlerine göre AfD'nin yüzde 20-22 oranında oyu olduğuna işaret eden Chrupalla, AfD'nin diğer partiler tarafından dışlanmasına da tepki gösterdi.
Chrupalla, "Doğu eyaletlerinde açık ara en güçlü biziz. Ülke genelinde kitle partisiyiz. Anketlerde yüzde 20-22 oy alan bir parti, nüfusun önemli bir bölümünü oluşturuyor. Şu anda yapıldığı gibi, 13-14 milyon seçmeni dışlayamazsınız. Bu uzun vadede işe yaramaz. Aksine bizi daha güçlü yapıyorlar." şeklinde konuştu.
AfD'nin 52 bin üyeye ulaştığını ve üye sayısının giderek arttığını anlatan Chrupalla, bu yıl sonunda 60 bin üyeyi rahatlıkla geçeceklerini savundu.
ABD'li iş insanı Elon Musk'ın AfD yetkilileriyle görüşmesine de değinen Chrupalla, "Bu (görüşme) bir ölçüde yabancı girişimcilerin bizi ciddiye alması ve bizim pozisyonlarımızı dinlemeleri konusunda normalleşmeye katkı da sağladı." ifadelerini kullandı.
Chrupalla, aynı zamanda bunun Alman ve Avrupalı girişimcilerin AfD'ye ilgi duymasını sağladığına dikkati çekerek, bu görüşmenin kendileri açısından önemli etkileri olduğunu kaydetti.
BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Avrupa Birliği'nin (AB) ABD gümrük vergilerine karşı önlem alacağını belirterek, "ABD bize başka seçenek bırakmazsa, AB hep birlikte karşılık verecek." dedi.
Scholz, Federal Meclis'te yaptığı konuşmada, Almanya'nın Avrupa'da en büyük ihracat ülkesi olduğunu belirterek, çelik ve alüminyumda görüldüğü gibi AB'nin Amerikan gümrük vergilerinin hedefi olduğunda Almanya'nın Avrupa'daki dayanışmaya daha fazla ihtiyaç duyacağını söyledi.
AB'nin kendisini kanıtlama dönemi içinde olduğunu savunan Scholz, "ABD bize başka seçenek bırakmazsa, AB hep birlikte karşılık verecek. Dünyanın en büyük pazarı olarak 450 milyon nüfusuyla bunu yapabilecek güce sahibiz." ifadelerini kullandı.
Scholz, ancak vergiler ve karşı vergiler gibi "yanlış yoldan" kurtulmayı ümit ettiğini vurgulayarak, "Ticaret savaşları her zaman iki tarafın da refahına mal olur." değerlendirmesinde bulundu.
Ancak bir ticaret savaşı olmasa bile ABD, Çin ve dünyanın diğer gelişmekte olan bölgelerinden gelen zorlu rekabetin Alman ekonomisini baskı altında tutmaya devam edeceğini belirten Scholz, "Buna cevap dünkü reçetelerle olmaz." dedi.
- "Rüzgar şu anda karşıdan esiyor"
Scholz, Rusya-Ukrayna'ya savaşına, ekonomideki sorunlara, enflasyona ve ABD Başkanı Trump'ın yeni uygulamaya koyduğu gümrük vergileri ile Grönland, Kanada, Orta Doğu ve Panama ile ilgili açıklamalarına işaret ederek, "Zor bir dönem içindeyiz. Rüzgar şu anda karşıdan esiyor ve gerçek şu ki bu durum önümüzdeki yıllarda da değişmeyecek." diye konuştu.
Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin başbakan adayı Friedrich Merz'i Ukrayna'ya destek verilmesi konusunda çelişkili bir tutum sergilemekle eleştiren Scholz, "Savaş ve barış konularında bu kadar kafasız konuşan, yönünü şaşırmış olan biri Almanya'nın güvenliği için sorumluluk taşımamalıdır." dedi.
Scholz, Merz'in düzensiz göçle mücadelede sınırları kapatmak istediğini, bununla Avrupa hukukunun ihlal edileceğini ifade ederek, Merz'in bu şekilde Avrupa'daki birlikteliği tehlikeye attığını savundu.
“(Merz) Seçim kampanyasında birkaç puan kazanma umuduyla Avrupa'nın birlikteliğine balta vuruyor.' ifadesini kullanan Scholz, Merz'in iltica politikasındaki taleplerinin Almanya'nın çıkarlarına aykırı olduğunu kaydetti.
Scholz, Federal Meclis'te 29 Ocak'ta, Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin göç politikasının sıkılaştırılmasını öngören önergenin aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) Partisi sayesinde geçmesine de tepki göstererek, vatandaşların artık Merz'in demokratlarla uzlaşmayı zor bulduğunda AfD ile iş yaptığını bildiğini söyledi.
Başbakan Scholz, 23 Şubat'ta yapılacak erken genel seçimin, mecliste CDU/CSU ve AfD'nin çoğunluğu elde etmesini önlemek açısından belirleyici olacağını kaydetti.
BERLİN (AA) - Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, İsrail ve ABD'den, Gazze'de "gerçek barış perspektifine" girilmesi için azami çaba göstermelerini istedi.
Baerbock, sosyal medya platformu X'ten yaptığı açıklamada, "Gazze'deki sivil halkın da en kötüsünü yaşadığını" belirterek, "Gıda, ilaç ve yeniden inşa artık önemli şeylerdir. Bunun için de ateşkese ihtiyaç var. Uluslararası hukuk nettir: Gazze'den hiçbir sürgün edilme olmamalı." ifadesini kullandı.
Annalena Baerbock, ateşkesin pamuk ipliğine bağlı olduğunu ve Hamas'ın anlaşmayı riske ettiğini savunarak, "İsrail hükümeti ve ABD (ateşkesin) ikinci aşamasına ve gerçek bir barış perspektifine girmemiz için her şeyi yapmalı." değerlendirmesinde bulundu.
KÖLN (AA) - Almanya'nın Köln kentinde, görsellerin ve şehitlerin yazdığı dokunaklı mektupların yer aldığı "Çanakkale Şehit Mektupları" sergisinin açılışı yapıldı.
Türkiye'nin Köln Başkonsolosluğu'nda açılan ve Sakarya Üniversitesi Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Rasim Soylu'nun imzasını taşıyan, küratörlüğünü fotoğraf sanatçısı Dr. Nevzat Yıldırım'ın üstlendiği serginin açılışına, sivil toplum kuruluşu ve dernek temsilcilerinin yanı sıra Türkiye'nin Köln Başkonsolosu Hüseyin Kantem Al katıldı.
Şanlı Türk tarihinin tüm şehitlerine ithaf edilen sergide, 1. Dünya Savaşı ve Çanakkale'de şehit olan askerlerin anneleri, eşleri, nişanlıları ve diğer aile bireylerine yazdıkları mektuplar ile çizilen görseller sergileniyor.
"Çanakkale Şehit Mektupları" sergisi, 14 Şubat Cuma gününe kadar ziyaret edebilecek.