Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 
KİŞİNEV (AA) - Moldova Cumhurbaşkanı Maya Sandu, ülkesinin Avrupa'ya entegrasyonunun desteklenmesi amacıyla 21 Mayıs'ta miting düzenleneceğini bildirdi.
 

Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre Sandu, Moldova halkına hitap etti.

Rusya'nın Ukrayna yönelik başlattığı savaşı sürdürdüğünü ve Avrupa'yı zayıflatmaya çalıştığını belirten Sandu, "Moldova, Rusya'nın Ukrayna'da başlattığı anlamsız savaş için büyük bir bedel ödüyor. Kremlin tarafından yapılan şantaj, enerji kaynaklarının fiyat artışına neden oldu. Bundan dolayı tüm ürün ve hizmetlerin fiyatları da arttı. 24 Şubat 2022 itibarıyla herkesin hayatı değişti, daha zor ve pahalı hale geldi, insanlarda fazlasıyla endişe oluştu." ifadelerini kullandı.

 

Sandu, hükümetin ülkede barış ve istikrarın sağlanması için elinden geleni yaptığını dile getirerek, şunları kaydetti:

"Ülkemizde hala bizi savaşla tehdit edenler var. Zaman, doğru yolu seçtiğimizi ve Moldova'daki durumu istikrarsızlaştırmayı hayal edenlerin başarısız olduğunu gösteriyor. Halkımız da sağduyulu olduğunu gösterdi ve alçakların tuzağına düşmedi. Ancak istikrarı bozma girişimlerinin finanse edilmesi için kirli paralar ülkemize akmaya devam ediyor."

 

Söz konusu paralarla ülkedeki sisteme müdahale edildiğini ve protestoların finanse edildiğini vurgulayan Sandu, bazı siyasi grupların Moldova'nın Avrupa'ya entegrasyonunu engellediğini söyledi.

Ülkesinin önemli bir yol ayrımında bulunduğuna dikkati çeken Sandu, Moldova'nın Avrupa'ya entegrasyonunun desteklenmesi amacıyla büyük çaplı mitingin düzenleneceği bilgisini paylaştı.

Cumhurbaşkanı Sandu, "Halkımızı saygı, istikrar ve ekonomik işbirliğine dayalı bir Avrupa ailesinin parçası olma kararlılığımızı, bu toprakların tek sahibinin Moldova halkının olduğunu göstermeye çağırıyorum. Avrupa için halk meclisi, Büyük Millet Meclisi Meydanı'nda 21 Mayıs'ta düzenlenecek." ifadelerini kullandı.

 

 

Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin geçmiş tüm liderleri ve bugünkü lideri hep aynı siyasi hatayı yaptılar hala daha da yapmaya devam ediyorlar.

Hem Kıbrıslı Türklerle “sözde” ortak bir devlet kurmak ve birlikte yaşamak istediklerini söylüyorlar, hem de Kıbrıslı Türklere yaşam hakkı tanımamak için her tür girişimi yapmaktan çekinmiyorlar.

 

En basit örneği, geçmiş hafta içinde yaşanan iki siyasi boyutlu olayda, Rumların Kıbrıslı Türklerin ve KKTC’nin varlığına tahammül edememeleri ve ortaya koydukları düşmanca tavırları.

 

Bilmiyorlar ki, uluslararası siyasi ortamlarda KKTC’nin yer almaması ve varlığının yok sayılması için yaptıkları akıl almaz girişimler ve düşmanlıklar, adada yaşamlarını sürdürmekte olan Kıbrıs Türk ve Rum halklarının arasını her seferinde biraz daha açmakta ve aralarındaki düşmanlığı körüklemekte.

 

Kıbrıslı Türklerin yok sayılması için ortaya koydukları bu düşmanca tavırlarla, adada kurulmak istenen barışı darbelediklerinin, bir müddet sonra da, kendilerine dostça el uzatacak, güler yüzle karşılayacak ve ellerini sıkacakları bir tek Kıbrıslı Türk bulamayacaklarını fark ettiklerinde de kendileri için çok geç olacağını elbet bir gün anlayacaklar.

 

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Meclis Başkanı Annita Dimitriu’nun, Bahreyn’de 146’ıncısı gerçekleştirilen Parlamentolar Arası Birlik Toplantısı çerçevesindeki bir toplantıda KKTC bayrağının açılması ile ilgili Bahreyn Temsilciler Meclisi Başkanı’na mektup göndermesi, bayrağın kaldırılmasını istemesi ve yaptığı KKTC’yi aşağılayıcı açıklama, Kıbrıslı Türkler için hiçte sempati duyulacak bir davranış olmadı.

 

Devamla, Güney Kıbrıs, AB üyesi Macaristan’ın yetkililerinin de huzurunda Ankara’da düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı’nın olağanüstü toplantısında KKTC bayrağının kullanılmasından duyduğu hoşnutsuzluğu dile getirmesi ve Macaristan’dan hesap sorması bir başka çirkin siyasi davranıştı.

 

Bırakın geçmişte Rumların, Kıbrıslı Türklere yaptıkları insanlık dışı davranışları, bu her iki olayda bile Kıbrıslı Türklerin aklında, “bizi ezmek için ellerinden geleni yapan, bizlere yıllarca insanlık dışı ambargo uygulatan bu Rumlarla biz nasıl ortaklık yapacağız, nasıl birlikte yaşayacağız” sorusu geldi.

 

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın artık AB’nin, BM’nin ve ABD’nin sadece Rumları var sayan tutumlarına tahammülü kalmadı. Kıbrıs adasında, Kıbrıslı Türklerin de var olduğunu ve Rumlarla eşit haklara ve statüye sahip olduğunu her koşul ve yerde anlatmaya kararlı. Yıllardır Kıbrıs konusunda sadece Rumların dinleniyor olmasını ve Kıbrıslı Türklere söz hakkı verilmemesini sineye çekmek gibi bir niyeti yok artık.

 

Türk Devletleri Teşkilatı Zirve Bildirisinde de ifade edildiği gibi, Kıbrıs Türk halkı, Türk dünyasının ayrılmaz bir parçasıdır ve bundan sonra geleceğin de, -Rumların tüm itirazlarına rağmen- geçmişten daha farklı olacağı kesin…

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, Ramazan ayı münasebetiyle gençlerle iftar sofrasında bir araya geldi.

 

DİTİB Federal Gençlik Birliği’nin düzenlediği eyalet ve bölge gençlik birlikleri temsilcilerinin katıldığı iftar sofrasında, DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, orucunu gençlerle birlikte açtı.

Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından iftar programın açılış konuşmasını DİTİB Federal Gençlik Birliği Başkanı Mustafa Salih Durdubaş yaptı. Gençlik çalışmalarından bahseden Durdubaş, “Cemiyetlerin geleceğini inşa edecek gençlerin çalışmalarda yer alması, katılması çok önemlidir. Hedefimiz, topluma fayda sağlayacak gençlik çalışmalarını daha ileriye getirmektir. Niyetimizi halis tutalım, çalışmalarımıza Allah rızası için devam edelim” dedi.

 

Köln DİTİB Genel Merkez Konferans Salonu’nda düzenlenen iftar programında konuşan DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey’de gençlerin Ramazan ayını tebrik etti.

Gençlerle birlikte olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Genel Başkan Kuzey, “Gerçekten bu akşam bu salonun gençlerle dolmuş olmasından dolayı duyduğum mutluluğu ifade etmek istiyorum. Din görevlilerimizle ve dernek başkanlarımızla yaptığımız toplantılarda hep sizlerin öneminden bahsediyoruz. DİTİB'in, buradaki Müslüman toplumun geleceği olduğunuzdan sizlerle ilgili yapılması gereken çalışmalardan bahsediyoruz. İslam'ın anlatılması noktasında yaşadığımız toplumda sizlere büyük görevlerin düştüğünü bilmemiz gerekiyor. Peygamber efendimizin etrafında hep sizler gibi genç sahabe efendilerimizin olduğunu görüyoruz. Sizlerden beklentimiz ve arzumuz, camilerimizde gençlerle ilgili etkinlikler olduğunda, ben varım, ben bu işi yaparım diyebilecek arkadaşlarımıza, sizler gibi gençlere ihtiyacımız var. Peygamber efendimizin yanındaki gençler gibi sizler de bu camilerde, hocalarımızın, yönetimdeki büyüklerinizin etrafında pervane olmanızı ve onlara destek olmanızı arzu ediyoruz. Eğer bir şeyden dertleniyorlar isek onların derdini, sorununu çözmeye gayret gösterelim diyoruz” ifadelerini kullandı.

 

Gençlik döneminin öneminden bahsedip, sahabe hayatından örnekler veren Kuzey, “Hepimiz bu dünyada yolcuyuz, hepimiz bu dünyada geçiciyiz. İnsanın bu dünyadaki yolculuğu sadece bu dünyayla sınırlı değil. Gençlik dönemi var, olgunluk dönemi var, sonra ihtiyarlık dönemi, sonra da ölümle bu dünyadan ayrılma var. Sizler sadece bu dünyayı değil, geleceğe bakan, ölümden ötesini de gören ve oraya göre yaşayan gençler olmalısınız. Bizler Allah'ın akıl verdiği, irade verdiği ve yeryüzüne halifesi olarak seçtiği kulum dediği kişileriz. Onun için o kulluğa göre hayatımızı şekillendirmeye gayret göstermeliyiz. Ben sizlere güveniyorum. Gençlerimize güveniyorum. Geleceğimizin sizler olduğunu biliyorum” diye konuştu.

 

Gençlere teşekkür eden Kuzey, konuşmasını şöyle tamamladı: “DİTİB çatısı altında olduğumuzu bilerek, aidiyet ve kurumsal çerçeve içerisinde hizmet etmeye gayret gösterelim. Ve bunları yaparken istişareden asla taviz vermeyelim. Yani sürekli başkanlarımızla, yöneticilerimizle, hocalarımızla, bölge birliklerimizle istişare halinde olalım. Depremin ardından kampanyalarımıza göstermiş olduğunuz katkıdan, sizlerin samimi ve oradaki ihtiyaç sahiplerine yaptığınız yardımlardan dolayı gösterdiğiniz faaliyetlerden, çabalardan dolayı canı gönülden teşekkür ediyorum.”

 

İftar programında gençlere hitap eden Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Sedide Akbulut’ta, Müslüman gençlerin güzel ahlak ve çalışkanlıkları ile diğer gençlere örnek olmaları gerektiğini anlattı. Akbulut, “Genç derken insan hayatının bir evresi, bir dönemi kastedilir. Ancak Farsça da gencin karşılığını hazine olarak tanımlandığını görünce aslında sadece insan hayatının bir evresi olmadığını, hiçbir zaman kaybedilmeyecek bir hazine, enerji ve sürekli canlı tutulan bir ideal olduğunu keşfettim. Yani gençlik hayatın bir evresinden öte hayata dinamizm katan inancı, ideali eyleme dönüştüren ve yaşınız her ne olursa olsun sizi diri tutan demektir. DİTİB teşkilatı uzun yıllardır bu toplumda varlığını özveriyle sürdürmeye devam ediyor. Hepimiz için DİTİB varlığı bir nimet. DİTİB dini değerlerimizi her daim nesle aktarımını sağlayan kuruluştur. Bu maceranın içerisinde bu çabanın bu gayretin içerisinde bulunan gençleri tebrik ediyorum. İdealleriniz, hedefleriniz yarın nesilden nesile, sizden sonraki nesillere aktarıldığında, bugün bu şartların belki de on mislisini Köln için, başka şehirler için oluşturacak geleceksiniz. Gençliğin özellikle hız ve haz çağı dediğimiz şu yüzyılda nefsi arzuları ya da şehevi duygularına hapsolmadan, yenilmeden inandığı bir değer, örnek aldığı bir nebinin peşinde yürüyor olması, bizim için en büyük şeref. Gençler tuttuğunuz yol ne olursa olsun, her zaman sizi tutan bir inanç ve değeriniz var” ifadelerini kullandı.

DİTİB Yönetim Kurulu üyeleri, birim müdürleri, federal gençlik birliği, eyalet ve bölge gençlik birliklerinin katıldığı iftar programı birlikte yapılan sahurla sona erdi.

 

 

 

 

 

 

 

 

„Türkiye'de 14 Mayıs'ta yapılacak olan seçim, parti liderlerinin ve bir grup partililer tarafından SEÇİLMİŞLERİN seçimidir.  Avrupalı Türklerin SEÇİMİ değildir ve olamaz!..“ 

 

Ülkemizde 14 Mayıs 2023 günü yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimleri için geriye sayım başladı. Hareketli bir aday, adaylığı dönemi yaşandı. Ardından kesin aday listeleri açıklandı ve ortalık toz, duman oldu.

Ben Avrupalı bir Türk basın mensubu olarak olayı başka bir pencereden irdelemek istiyorum.

 

YURTDIŞINDA NE KADAR SEÇMEN VAR

Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK)  yaptığı açıklamaya göre yurtdışında 4 bin 969 seçim sandığı kurulacak. Bu sandıklarda 3 milyon 286 bin 786  kişi oy kullanma hakkına sahip. Ama seçme hakkına sahip olanların yüzde kaçının sandığa gideceğini de kimse tahmin edemiyor.

 

ALMANYA LOKOMOTİF ÜLKE

Her alanda olduğu gibi Türk vatandaşlarının yoğun olduğu ve en fazla Türk seçmenin yaşadığı ülke de elbetteki yine ALMANYA. Yaklaşık 1 buçuk milyon kişi 13 başkonsolosluk bölgelerinde oy kullanmaya gidecek ya da bir çoğu taşımalı sistemle, sandıklara taşınacaklar.

Daha sonra oy pusulaları ağzı mühürlü çuvallarla, sayım için Türkiye'ye gönderilecek. Oysa ki en doğrusu kullanılan oyların yine YURTDIŞI'nda sayılmasıdır.

Galiba hükümet yetkilileri, oy kullanırken güvendikleri görevlilere, sayım için GÜVENMİYORLAR!..  Ya da bizim sayı, saymasından bihaber olduğumuzu düşünüyorlar.

Çok garip bir uygulama. Garip olduğu kadar PAHALI bir uygulama.

Elbette böyüklerimizin bir bildiği veya düşündükleri vardır...

 

ADAY ADAYLIĞI İÇİN YARIŞTILAR AMA...

Öncelikle; AK Parti, CHP, İYİ Parti, MHP, Memleket Partisi, Saadet Partisi, DEVA, GELECEK, HDP, Yeniden Refah Partisi, Zafer Partisi vs vs için yurtdışından da önemli ölçüde aday, adaylığı başvuruları oldu.

Hem de belli bir ÜCRET ödeyerek başvurular yapıldı.  Bazı partilerin ücreti oldukça da ASTRONOMİK'ti.

Ancaak kesin listeler açıklandıktan sonra anlaşıldı ki;

YURTDIŞI TÜRKLERİ  adeta „KERİZ“ yerine konuldu.

 AK Partili ve MHP'li birkaç adayın haricinde yurtdışı Türkleri YOK SAYILDI!..

Tıpkı İzmir gibi 28 milletvekili çıkaracak kadar seçmeni olmasına rağmen 3 veya 4 kişiyle Yurdışındaki insanımıza; „size değil,  sadece oyunuza ihtiyacımız var“ mesajı verildi.

Yazık!..

Gerçekten çok yazık!..

 

ÖNCELERİ DÖVİZ AĞACI, ŞİMDİ REY AĞACI

1970'ten itibaren Avrupalı Türkler, Türkiye'dekiler için bir „DÖVİZ AĞACI“ muamelesi gördüler. Son 10 yıldan beri buna „OY AĞACI“ ünvanı da eklendi ve işlem tamamlandı!..

Düşünün kii;

Seçiyorsunuz ama seçtikleriniz sizi temsil etmiyor. Sizden birileri değil!.. Seçeceğiniz kişiler, Avrupalı Türkler değil, Türkiye'de yaşayanlar. İşte bu yüzden diyorum ki;

BU SEÇİM BİZİM SEÇİMİMİZ DEĞİL!..

 

CHP VE İYİ PARTİ İÇİN BİR HİÇİZ

Önce AK PARTİ: Avrupalı Türklerin en çok tercih ettiği parti kuşkusuz ki AK Parti. Geçen dönem Avrupalı Türkleri temsil eden Zafer Sırakaya, yine İstanbul'dan aday. Seçileceğine kesin gözüyle bakılıyor. Avrupalı Türk kadınlarını temsilen, Meryem Göka, AK Parti'den Konya milletvekili adayı. Sıralamadaki yeri 4. Seçilmesi garanti gibi. İGMG eski Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, AK Parti'den İstanbul 3. Bölge 7. sıra adayı. O da kesin seçilir. Etti size: ÜÇ VEKİL...

CHP'nin yurtdışında yaklaşık yüzde 20 civarında bir oyu var. Ama yurtdışından maalesef ADAYI yok!..

Adam mı bulamadılar yoksa Avrupalı Türkleri ADAM YERİNE'mi koymadılar hala düşünüp duruyorum!..

MHP'den yine geçen dönem olduğu gibi eski Türk Federasyon Genel Başkanı Cemal Çetin, İstanbul 2. Bölgeden 2. sıra adayı ve seçilmesi garanti gibi gözüküyor. Oldu; DÖRT VEKİL..

 

Gelelim İYİ Parti'ye; 2018'den beri Avrupa'da yapılanmaya gayret eden, ancak bunu bir türlü beceremeyen İYİ Parti, Malatya'dan Selçuk Han'ı 4. sıraya koymuş. Seçilme şansı var mı derseniz maalesef yok!..

İYİ Parti'nin Avrupa'da  başka bir adayı'da  yok. Aday adaylığı başvurusu yapılanları da elemişler. Zaten 5 seneden beri Genel Başkanlarının yolu da bir türlü Avrupa'ya düşmedi. Bu da gösteriyor ki, İYİ Parti için yurtdışı oylarının önemi yok ya da ümidi kesmişler. Ancak düşünmeden edemiyorum;

Önce Ahmet Kamil Erozan sonra meşhur Yavuz Ağıralioğlu ve en son olarak ta Akşener'in yardımcılarından Çanakkaleli Rıdvan UZ buralarda turistik gezimi yaptılar yoksa çalışıyoruz diye genel merkezi mi oyaladılar?

Uzun yıllar İGMG Genel Başkanlığını yürüten Ali Yüksel'in de Yeniden Refah Partisinden Konya için aday gösterildiğini öğrendik.

 

DİĞERLERİNDEN HABERİMİZ YOK

Peki seçime girecek diğer partilerden ADAY olan yok mu? Elbette vardır ancak şu ana kadar bize ulaşan bilgiler bunlar. Bu konuda bilgi eksiğimiz varsa lütfen kusurumuzu bağışlasınlar.

 

KEŞKE DİYORUM

Keşkeleri pek sevmem ve pekte kullanmayı tercih etmem. Ancak 14 Mayıs'taki  seçim için çeşitli siyasi partilerden  aday adayı olanlar, listelere giremeyeceklerini bildikleri halde ADAY ADAYI  olmak için adeta yarıştılar.
Aday adayı olmak için belli bir ÜCRET ödemek zorunda kaldılar.

İlaveten bir sürü MASRAF yaptılar!
Bu arkadaşlara; "GELİN bu parayı DEPREMZEDELERE veya bir hayır kurumuna bağışlayın da işe yarasın!.."deseydik, cevapları kesin olarak; „biz gereken YARDIMI yaptık“ ya da „PARAMIZ YOK" diyeceklerdi.
Merak ediyorum: Ödedikleri ücretle ÜLKE EKONOMİSİ'ne mi
Yoksa PARTİ EKONOMİSİ'ne mi faydaları dokundu?..

 

TÜRKİYE'NİN TEK KURTULUŞ YOLU

Önümüzdeki süreçte Türkiye'nin tek KURTULUŞ YOLU vardır. O da tıpkı FUTBOL'da olduğu gibi;

Hem SİYASET'te hem BÜROKRASİ'de hem de EKONOMİ'de yönetimi/idareyi ya da yetkiyi AVRUPALI TÜRK GENÇLERİ'ne vermesidir!..

Buna da Türkiye'deki BARONLAR razı olmayacağına göre GEÇMİŞ OLSUN!..

 

SONUÇ

İşte bu tüm bu olumsuzluklardan sonra diyorum kii;

BU SEÇİM AVRUPALI TÜRKLERİN  SEÇİMİ DEĞİLDİR!..

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB) Üsküp'te düzenlediği iftarda konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy “Sadece kendimizle, kendi toplumumuzla yetinmek bize yakışmaz. İnsanlığa el uzatmak, vicdanları harekete geçirmek sorumluluğunu hep beraber taşıyoruz” dedi
 
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından Kuzey Makedonya’da düzenlenen iftar programına katıldı. Programa Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) da destek verdi.
 
Bakan Ersoy konuşmasına Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in, “Sizden biriniz kendisi için arzu edip istediği şeyi din kardeşi için de arzu edip istemedikçe gerçek anlamda iman etmiş olmaz” hadisini hatırlatarak başladı.  Ersoy konuşmasının devamında ise, “Bu öyle bir öğüt ve uyarı ki en şahsi ihtiyaçlarımızda, arayışlarımızda, beklenti, istek ve arzularımızda dahi benliğimizden sıyrılmamızın, daima bizim dışımızdaki insanları göz önünde bulundurmamızı ve onları kendimizden ayrı görmeyip değer vermemizin ne denli gerekli ve hatta zorunlu olduğunu göstermektedir. İnanıyorum ki, iftar sofraları Peygamber Efendimizin bu hadisiyle işaret ettiği, İslam'ın ben değil biz olma, ayrı ayrı değil bir ve beraber durma düsturunun en sade ama bir o kadar da eksiksiz uygulamasıdır” dedi. 
 
 
Bugün Dünyada Ayrımcılığı Görev Edinenler Var

Sadece kendi toplumumuzla yetinmemek gerektiğine dikkat çeken Bakan Ersoy, “Sadece kendimizle, kendi toplumumuzla yetinmek bize yakışmaz. İnsanlığa el uzatmak, vicdanları harekete geçirmek sorumluluğunu hep beraber taşıyoruz. Zira bugün dünyada ayrımcılığı görev edinenler, bunu bir fazilet, üstün bir erdem görecek kadar vicdanları körelenler var. Bunun karşısında birlikte duracak, insana ve insanlığa hizmet etmek için birlikte çalışacağız. Değil mi ki Peygamber Efendimiz, 'İnsanları en hayırlısı, insanlara faydalı olanıdır' diye buyuruyor. Onun gösterdiği yönde ve yolda ilerleyeceğiz” ifadelerini kullandı.
 
Bugün kendilerini bu iftar sofrasında ağırlayan bu toprakların farklı inanç ve kültürden insanların birlikte yaşadığı bir coğrafya olduğunun altını çizen Ersoy, bu değerli mirasa sahip çıkıp onu yaşatmanın huzurlu yarınların güvencesi olacağını vurguladı.
Ersoy, iftar sofralarını kendileriyle paylaşan farklı inanç ve kültürden misafirlerin düşüncelerinin kendileriyle bir ve beraber olduğunu anlattı. 
 
YTB çalışanlarına düzenledikleri bu güzel organizasyon için tebrik eden Ersoy, “Sizlerin şahsında Türkiye'nin yaşadığı ağır afetler sonrası bizlere yardım eli uzatan Kuzey Makedonya devletine ve halkına şükranlarımı sunuyorum” dedi.
 

YTB Gönül Köprülerini Kurmaya Devam Ediyor
 
İftar programı hakkında konuşan YTB Başkanı Abdullah Eren ise şunları kaydetti; “YTB gönül köprülerini kurmaya, kardeşlik sofralarında birleştirmeye devam ediyor. Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy’un da katılımlarıyla Üsküp’teki kardeşlerimizi iftarda ağırladık.”
 
 
 
 
 
 
Almanya'da Maastricht kriterlerine göre tanımlanan genel kamu borcu, 2022’de 71 milyar avro artarak yaklaşık 2,57 trilyon avro seviyesine yükseldi.
 

BERLİN (AA) - Almanya’nın genel kamu borcunun gayri safi yurt içi hasılaya (GSYH) oranı geçen yıl yüzde 66,4’ye düşmesine rağmen Maastricht kriterlerini karşılayamadı.

Almanya Merkez Bankasından (Bundesbank) yapılan açıklamaya göre, Almanya'da Maastricht kriterlerine göre tanımlanan genel kamu borcu, 2022’de 71 milyar avro artarak yaklaşık 2,57 trilyon avro seviyesine yükseldi.

 

Kamu borcunun nominal gayri safi yurt içi hasılaya (GSYH) oranı da yıllık bazda 2,9 puanlık azalışla yüzde 69,3'den yüzde 66,4’e indi. Kamu borcunun GSYH'ye oranın gerilemesine en büyük katkıyı ekonomik büyüme verdi. Büyümenin, borcun GSYH'ye oranın düşmesine etkisi 5 puan oldu.

 

Böylece borç oranı, 2010 yılındaki en yüksek oran olan yüzde 82,4'lik seviyenin oldukça altında gerçekleşmesine rağmen Maastricht kriterlerinde öngörülen yüzde 60'lık tavan değerinin üstünde kaldı.

2019'da Kovid-19 salgını öncesi Almanya yüzde 59,6'lık borç oranıyla bu sınırın altında kalmıştı.

 

Bundesbank açıklamasında, ülkenin borcunun geçen yıl 2020 ve 2021’e göre daha yavaş arttığı belirtilerek, enerji kriziyle yeni borçların sona eren Kovid-19 salgınınından kaynaklanan düşük taleple dengelendiği ifade edildi.

Geçen ay Almanya'da şirketlerin ve ortaklıkların iflas başvuruları, 2022'nin aynı dönemine göre yüzde 24 artarak 959'a yükseldi
 

BERLİN (AA) - Almanya'da Halle Ekonomik Araştırma Enstitüsü (IWH), iyileşen ekonomik beklentilere rağmen ülkede iflas eden şirket sayısının martta yaklaşık son 3 yılın en yüksek seviyesine ulaştığını bildirdi.

IWH, ülkede mart ayına ilişkin şirket iflas trendleri raporunu açıkladı.

Rapora göre, geçen ay Almanya'da şirketlerin ve ortaklıkların iflas başvuruları, Mart 2022'ye göre yüzde 24 artarak 959'a yükseldi. Böylece iflaslar, Mayıs 2020'den bu yana en yüksek seviyeye çıktı.

İflaslardaki artış, şubat ayına göre de yüzde 15 oldu.

- "Olağanüstü düşük iflas sayılarının olduğu zamanlar şimdilik geride kaldı"

IWH Yapısal Değişim ve Verimlilik Bölümü Başkanı Steffen Müller, konuya ilişkin değerlendirmesinde, olağanüstü düşük iflas sayılarının olduğu zamanların şimdilik geride kaldığını belirterek, "Pahalı enerji ve malzemeler nedeniyle artan üretim maliyetleri, artan personel giderleri ve faiz oranlarındaki önemli artış şu anda birçok şirkete yük oluyor." ifadesini kullandı.

Müller, öncü göstergelerin Avrupa'nın en büyük ekonomisinde, iflas sayısında önümüzdeki aylarda daha fazla artışa işaret etmediğini kaydetti.

Rusya-Ukrayna savaşı, Avrupa'nın en büyük ekonomisine sahip Almanya'da daha yüksek enerji maliyetlerine yol açarken, uluslararası tedarik zincirlerindeki aksaklıkların devam etmesi ülkede üretim için ithal edilen birçok ara malını daha pahalı hale getiriyor.

Kovid-19 krizi, birçok sektör için önemli iş kayıplarına neden olduktan sonra enerji krizi, malzeme eksikliği ve yüksek enflasyon aylardır Alman ekonomisini olumsuz etkiliyor.

Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) para politikası sıkılaştırması da Alman şirketlerinin finansman maliyetlerini artırıyor.

Bu arada, Alman sendikalar da alışılmışın dışında yüksek enflasyon karşısında çalışanlar için enflasyon üzerinde ücret artışları talep ediyor.

KÖLN (AA) - Almanya'nın Kassel kentinde, Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütü tarafından öldürülen 8 Türkten biri olan Halit Yozgat, ölümünün 17. yılında anıldı.

 

Halit Yozgat'ın isminin verildiği "Halit Meydanı"nda gerçekleştirilen anma törenine katılan yetkililer, Yozgat'ın ailesi ve sevenleri meydandaki anıta çiçekler bırakıp dua etti.

Olayın meydana geldiği yerde bir sergi açan Kassel Belediyesi, sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımda, "6 Nisan 2006'da Kassel'de ırkçı NSU'lu teröristler tarafından katledilen Halit Yozgat'ı bugün saygıyla anıyoruz." ifadesine yer verdi.

 

- Olay

NSU terör örgütü tarafından 6 Nisan 2006'da sahibi olduğu internet kafede kurşunlanarak öldürüldüğünde 21 yaşında olan Halit Yozgat'ın kafesinde 6 müşteriden birinin Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı muhbiri Andreas Temme olduğu tespit edilmiş, söz konusu muhbir hariç tüm müşterilerin görgü tanığı olarak ifade vermek üzere polise başvurduğu ortaya çıkmıştı.

Temme'nin olay günü orada olduğu ise ancak internet kafedeki bilgisayarlarda yapılan incelemeler sonucu belirlenmişti.

Cinayetin işlendiği sırada olay yerinde olduğu tespit edilen Temme verdiği ifadede o gün tesadüf olarak orada bulunduğunu ne bir silah sesi duyduğunu ne de tezgaha para koyup çıkarken yerde kanlar içinde yatan Halit Yozgat’ı gördüğünü belirtmişti.

Doğup büyüdüğü kasabada “Küçük Adolf” lakabıyla tanınan ve bazı aşırı sağcı çevrelerle yakın ilişkisi olduğu öne sürülen Temme polise tanıklık için başvurmaması ile ilgili olarak, olay günü internette arkadaşlık sayfalarında gezinip başka kadınlarla sohbet ettiğini ve bunu eşinin öğrenmesini istemediği için polise ifade vermeye gitmediğini ileri sürmüştü.

Münih’te 2016'dagörülen NSU davasının 296. duruşmasında mahkeme Halit Yozgat’ın NSU terör örgütü tarafından canice öldürüldüğüne kanaat getirirken, Andreas Temme’nin olay yerinde olup bunu kişisel nedenler ve görevi gereği saklamış olmasının mantıklı ve inandırıcı olduğuna hükmetti.

Mektupta, "Şimdi harekete geçmek bizim görevimiz. Bizi tehdit eden şeyi durdurabilecek son nesle ait." ifadelerine yer verildi.
 

BERLİN (AA) – Almanya’da siyasi partilerden ve bilim insanlarından yüzlerce üst düzey temsilciler, Almanya Başbakanı Olaf Scholz'a “Açık Mektup" göndererek iklimi korumak için daha fazlasını yapmaya çağırdı.

Mektupta, insan kaynaklı iklim krizi konusunda “Şimdi harekete geçmek bizim görevimiz. Bizi tehdit eden şeyi durdurabilecek son nesle aitiz.” denilerek, “Ne kadar uzun süre tereddüt edersek, beklememizin sonuçları o kadar ağır olur.” ifadesine yer verildi.

 

İklimin korunmasının tarihsel olarak benzeri görülmemiş bir görev olduğuna vurgu yapılan mektupta, bunun partiler üstü bir görev olduğuna işaret edildi.

Dini temsilcilerinin de imza attığı mektupta, bu görev için şimdi hızı muazzam ölçüde arttırmanın önemi ifade edilerek, iklimin korunmasında söz konusu olan enerji arzının değiştirilmesi, binaların yalıtılması, fosil yakıtlar olmadan hareketliliğin sağlanması ve enerji tasarrufu olduğu kaydedildi.

 

Bu arada, Alman koalisyon hükümetini oluşturan Sosyal Demokrat Parti (SPD), Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşiller Partisi 29 Mart’ta 30 saat süren maraton görüşmelerinin ardından otoyolların genişletilmesinin hızlandırılması, demir yolu ağına milyarlarca yatırım yapılması, yenilenebilir enerjili ısıtma sistemi ve iklim koruma kurallarının gevşetilmesi gibi 144 konuda anlaşmaya varmıştı.

Ülkede yeni otoyollar yapılmasına ve bazı sektörler için katı iklim hedeflerinin yumuşatılmasına yönelik planlar çevreciler tarafından eleştirilmişti.