Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Bayerns Innen- und Sportminister Joachim Herrmann: Ministerrat will Verdoppelung der Vereinspauschale für das Jahr 2023 - Unbürokratische Unterstützung der Sportvereine in Bayern

Bayerns Innen-und Sportminister Joachim Herrmann hat aus den Beschlüssen der Klausurtagung des Ministerrats hervorgehoben, dass die sogenannte Vereinspauschale auch im kommenden Jahr von 20 Millionen Euro auf 40 Millionen Euro verdoppelt werden soll. Herrmann: "Stimmt der Landtag als Haushaltsgesetzgeber zu, ist das erneut eine kräftige und wirkungsvolle Unterstützung für Bayerns Sportvereine und ein sehr unbürokratischer Weg der Förderung, weil dadurch weder bei den Vereinen noch bei der Staatsverwaltung zusätzlicher Arbeitsaufwand entsteht. Auf die ohnehin üblichen Anträge der Vereine wird ganz einfach das doppelte des sonst gewährten Zuschusses ausgezahlt – ohne zeitraubende Prüfung durch Behörden.“

Herrmann bezeichnete die Verdoppelung der Vereinspauschale als eine zentrale Maßnahme zur Unterstützung der Sportvereine: „Die Hilfe kommt flächendeckend und schnell dort an, wo sie gebraucht wird. Ein Großteil der bayerischen Sport- und Schützenvereine benötigt auch im Jahr 2023 finanzielle Unterstützung, um seine über Jahre gewachsenen Strukturen weiter aufrecht erhalten zu können. Wir lassen unsere Vereine in diesen schwierigen Zeiten nicht allein.“

Die Vereinspauschale wird jährlich unter Beachtung der Sportförderrichtlinien des Freistaats Bayern zur Unterstützung des Sportbetriebs der Vereine ausgereicht. Die Höhe der den jeweiligen Vereinen zustehenden Vereinspauschale wird mithilfe sogenannter Mitgliedereinheiten ermittelt, wobei Mitgliedschaften von Kindern, Jugendlichen und jungen Erwachsenen sowie der Einsatz von Übungsleiterlizenzen besonders stark gewichtet werden.

Der Fränkische Weinbauverband würdigt Jahr für Jahr Winzergenossenschaften und Weingüter für deren herausragende Weinerzeugnisse. Im Beisein von rund 100 Ehrengästen aus Politik, Kultur- und Tourismusverbänden wurden bei der Fränkischen Weinprämierung 2022 im VCC Würzburg auch zwei Weingüter aus dem Landkreis Würzburg ausgezeichnet.

Den Ehrenpreis des Landkreises Würzburg überreichte Landrat Thomas Eberth gemeinsam mit der Fränkischen Weinkönigin Eva Brockmann und Vertretern des Fränkischen Weinbauverbandes an das Weingut Max Markert aus Eibelstadt. „Unsere fränkischen Winzer produzieren internationale Spitzenweine. Daher war es mir ein großes Anliegen, den Ehrenpreis des Landkreises Würzburg bei der Fränkischen Weinprämierung persönlich zu überreichen“, freute sich Landrat Eberth nach der Verleihung.

Max Markert setzt Zeichen für Artenvielfalt: Ein Insektenhotel als Ehrenpreis

Das Gewinnerweingut Max Markert hat in den letzten Jahren bei Weinprämierungen regelmäßig sehr gute Ergebnisse eingefahren. Dafür habe die Familie großen Fleiß in den Weinbergen rund um Eibelstadt und eine hervorragende Arbeit im Keller an den Tag gelegt, so Eberth weiter.

Mit und von der Natur leben – diese Verbundenheit soll auch durch den Preis deutlich gemacht werden: Neben der Prämierung selbst erhält das Weingut ein großes Insektenhotel für Wildbienen. Die Anregung dafür kam von der Winzerfamilie selbst. Aufgestellt in einem der Eibelstädter Weinberge soll der Preis einen praktischen Nutzen haben und den Insekten eine Nist- und Überwinterungshilfe sein – ein weiterer Beitrag der Familie zum Erhalt von Artenvielfalt sowie dem Umwelt- und Klimaschutz. Thomas Eberth zeigte sich darüber besonders erfreut: „Wir sind stolz auf unsere Winzerbetriebe und besonders auf die Familie Max Markert. Ihr habt euch diesen Preis verdient.“

Weingut Hirn erhält Ehrenpreis der Weinbruderschaft Franken

Mit dem Ehrenpreis der Weinbruderschaft Franken ging außerdem eine weitere Auszeichnung in den Landkreis Würzburg. Das Gewinnerweingut in dieser Kategorie wird durch eine Verkostung durch die Mitglieder der Weinbruderschaft zusammen mit externen Jurorinnen und Juroren bestimmt. Bei dieser Kostprobe überzeugte der Träger des Ehrenpreises des Landkreises Würzburg aus dem Jahr 2021 die Jury: prämiert wurde das Weingut Hirn aus Untereisenheim.

Die Ehrenpreisträger 2022

 

  • Ehrenpreis des Bezirks Unterfranken: Winzergemeinschaft Franken eG (GWF)
  • Ehrenpreis der Regierung von Unterfranken: Weingut Clemens Fröhlich
  • Ehrenpreis der Weinbruderschaft Franken: Weingut Hirn
  • Ehrenpreis des Fränkischen Weinbauverbands e. V.: Weingut Höfling
  • Ehrenpreis der Stadt Würzburg: Weingut Bürgerspital zum Hl. Geist
  • Ehrenpreis des Landkreises Würzburg: Weingut Max Markert

 

DOHA (AA) - Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, 2022 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaları konusunda ülkesine yönelik eleştirileri "iki yüzlülük" olarak nitelendirdi. 

Katar'ın yerli gazetelerinden Er-Raye'nin haberine göre Al Sani, "Dünya Kupası'nı boykot etmek için sunulan gerekçeler, objektif değil. Katar'ı hedef alan bu eleştirilerde çok fazla iki yüzlülük söz konusu. Katar'ın tüm başarıları görmezden geliniyor." ifadelerini kullandı.

 

 

Bu iddiaların, en fazla 10 ülkede az sayıda insan tarafından dillendirildiğini belirten Al Sani, aslında tüm dünyanın bu turnuvayı beklediğini, biletlerin yüzde 97'sinden fazlasının satıldığını, en fazla sayıda bilet alan on ülke arasında da Fransa gibi Avrupa ülkelerinin olduğunu aktardı.

"Orta Doğu'daki küçük bir ülkenin böyle küresel bir etkinliğe ev sahipliği yapmasını kabul etmeyen bazı insanlar var" diyen Al Sani, Katar'daki Dünya Kupası'nın dünyadaki herhangi bir spor etkinliği gibi olduğunu söyledi.

Katar'ın Avrupa ve Güney Amerika'daki ülkelerle dostane ilişkilerinin olduğunu, güvenlik konusunda birlikte çalıştıklarını ifade ederek, Fransa, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinden güvenlik güçlerinin, Katar güçleriyle omuz omuza vereceğini ve beraber çalışacaklarını kaydetti.

 

 

 

Al Sani, "Biz koordinasyonu sağlayacağız. Gerek İngiltere, gerek Fransa gerekse Afrika'dan gelenler olsun, biz herkesin güvenliğini sağlamakla yükümlüyüz. Katar dünyanın en güvenli ülkelerinden biridir. Bu dünya kupası, tarihinin en güvenli oynanan kupalarından biri olacak." dedi.

Al Sani dünyanın dört bir yanından gelen taraftarlar ile Katarlı taraftarlar arasında muhtemel bir kültür çatışmasına ilişkin ise "Bizim halkımız misafirperverdir. Tüm dünyaya kapımız açıktır." ifadesini kullandı.

Katar'ın tek talep ettiği şeyin, diğer ülkelerin de beklediği gibi taraftarların ziyaret ettiği ülkenin yasalarına saygı göstermesi olduğunu ifade eden Al Sani, güvenlik güçlerinin zaruri bir durum olmadıkça ve gerekmedikçe herhangi bir müdahalede bulunmayacağının altını çizdi.

 

Al Sani, insanları bir noktada buluşturan ve birleştiren işler yapmak istediklerine dikkati çekerek, ülkesinin dünya kupasına ve büyük spor müsabakalarına ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu vurguladı.

Katar'ın ev sahipliğindeki 2022 FIFA Dünya Kupası, 20 Kasım'da başlayacak. Katar, Orta Doğu'da bu organizasyona ev sahipliği yapan ilk Arap ülkesi olacak.

 

- Almanya'nın Katar'a yönelik eleştirileri

Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, 27 Ekim'de Alman ARD kanalına verdiği röportajda, Katar’ın insan hakları sicilini eleştirerek, "Alman hükümeti olarak bizim için bu ev sahipliği (Katar'ın) hakkı çok aldatıcı. Uyulması gereken standartlar var. Turnuvalara ev sahipliği yapma hakkını bu ülkelere vermemek daha iyi olur." demişti.

Katar, Faeser'in bu açıklamalarının ardından Almanya'nın Doha Büyükelçisi Claudius Fischbach'ı Dışişleri Bakanlığına çağırarak protesto notası vermişti.

 

 

 

LONDRA (AA) - İngiltere'nin başkenti Londra'da hayat pahalılığı ve kemer sıkma politikalarını protesto eden binlerce gösterici, enerji fiyatlarının düşürülmesi ve maaşların artırılması çağrısında bulundu.

 

Başkentteki Embankment tren istasyonu önünde toplanan çok sayıda sivil toplum kuruluşu ve işçi sendikasına üye göstericiler, iktidardaki Muhafazakar Parti hükümetinin ekonomi ve göçmen politikalarını protesto etti.

Protestocular, hayat pahalılığı ve enflasyonun altında teklif edilen maaş artışları nedeniyle farklı sektörlerin aldığı grev kararlarının desteklenmesi talebinde bulundu.

 

Ellerinde, "Enerji faturalarını azaltın, maaşları artırın", "Muhafazakar Parti istifa", "Şimdi genel seçim zamanı", "Mülteciler hoş geldiniz" yazılı pankartlar taşıyan göstericiler, kemer sıkma politikaları nedeniyle İngiltere Başbakanı Rishi Sunak'a tepki gösterdi ve istifa çağrısında bulundu.

Başkentin ünlü Trafalgar Meydanı'nda toplanmadan önce Başbakanlığın önünden geçen göstericiler, hükümet aleyhinde de sloganlar attı.

 

İngiliz polisi, Başbakanlığın önünden geçen protestoculara karşı geniş güvenlik önlemleri aldı.

Gösteriye, ana muhalefetteki İşçi Partisinin eski lideri Jeremy Corbny, İşçi Partisi milletvekili John McDonnell ve Demiryolu, Denizcilik ve Taşımacılık Sendikası (RMT) Genel Sekreteri Mick Lynch da katılarak konuşma yaptı.

 

 

 

BERLİN (AA) – Almanya Dışişleri Bakanlığının, tarihi Münster Belediyesinde G7 Dışişleri Bakanları Toplantısı'nın yapıldığı “Barış Salonu'nda” tarihi bir haçı kaldırtması tartışmalara yol açtı.

 

Westfaelische Zeitung gazetesinde yer alan haberde, G7 Dışişleri Bakanları Toplantısı sırasında çekilen fotoğraflarda, bakanların oturduğu masanın arkasındaki ahşap duvarda yer alması gereken haçın yerinde bulunmadığına işaret edildi. 

Münster Belediye Başkanı Markus Lewe, eleştiriler üzerine yaptığı yazılı açıklamada, haçın Almanya Dışişleri Bakanlığı çalışanlarının talebi üzerine G7 Dışişleri Bakanları Toplantısı süresince kaldırıldığını belirtti.

 

Toplantının sorunsuz geçmesi için belediyenin mümkün olan her şeyi yaptığını vurgulayan Lewe, “Ancak bu kararın verilmemesi gerektiği düşüncesindeyim ve üzgünüm. Benim izlenimim, Dışişleri Bakanı’nın (Annalena Baerbock) da şaşırdığı yönündeydi.” ifadesini kullandı.

Lewe, haçın yüzyıllardan beri Barış Salonu'nun tarihi ve kültürel bir parçası olduğunu kaydetti.

 

Münster Piskoposluğundan yapılan açıklamada da medyada çıkan haberlerde haçın toplantıya farklı dinlerden insanların katıldığı gerekçe gösterilerek Dışişleri Bakanlığının talebiyle kaldırıldığının aktarıldığına işaret edilerek, Bakanlığın bu talebine anlam verilemediği vurgulandı.

Almanya Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada ise bu tür toplantılarda mobilya değişikliğinin olağan olduğu ifade edildi.

 

Bu bağlamda haçın da oradan kaldırıldığı aktarılan açıklamada, ancak bu konuda siyasi seviyede bir kararın alınmadığı, Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un bu konuyla meşgul olmadığı kaydedildi.

Belediye Meclisi üyelerinin göreve geldiklerinde geçmişten bu yana önünde yemin ettikleri haçın 16. yüzyıldan kalma olduğu aktarıldı.

BERLİN (AA) – Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, iklim krizinin herkesin güvenliğini tehdit ettiğini söyledi.

Baerbock, Almanya’nın ev sahipliğinde Münster kentinde düzenlenen G7 Dışişleri Bakanları Toplantısı'nın ardından yaptığı basın toplantısında, G7 ülkelerinin dünyadaki en acil sorunlarına çözüm bulma konusunda tüm ağırlığını koyması gerektiğini belirtti.

Buna iklim krizinin de dahil olduğunu ifade eden Baerbock, "İklim krizi hepimizin güvenliğini tehdit ediyor ve bu nedenle bu yüzyılın varoluşsal krizidir." dedi.

 

Baerbock, iklim krizinin sonuçlarının Afrika, Asya veya Latin Amerika gibi insanların iklim krizinin ortaya çıkmasına en az katkıda bulunduğu yerde hissedileceğini aktararak, bu yüzden toplantıya Afrika’dan bazı ülkeleri davet ettiğini dile getirdi.

Toplantıda iklim krizini sonuçlarının azaltılmasına ilişkin görüşmeler yapıldığını anlatan Baerbock, "Dünya yanıyor. İklim krizini bitirmeyeceğiz, sadece azaltabiliriz. Çünkü emisyonlar artmaya devam ediyor. Şu anda ateşi körüklüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Baerbock iklim krizine karşı enerji dönüşümünün hızlandırılması ve yenilebilir enerjinin yaygınlaştırılması gerektiğini belirterek, “Tüm araçlar elimizde. Sadece eyleme geçmemiz lazım." dedi.

 

-İran

İran’daki gelişmelere de değinen Baerbock, insan hakları ihlallerini kabul etmeyeceklerini belirtti.

Baerbock, İran’ın sonuçların bilincinde olması gerektiğini ifade ederek, ülkeye yönelik alınan yaptırım kararlarıyla ortak cevap verdiklerini kaydetti.

İran'a Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının nükleer santrallere erişim izni sağlaması çağrısında bulunan Baerbock, “İran'dan talep ettiğimiz ve İran'ın uluslararası anlaşmalarda taahhüt ettiği şey budur.” diye konuştu.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un ziyareti sırasında Çin yönetiminin Rusya’yı nükleer silah kullanılması konusunda uyarmasını memnuniyetle karşılayan Baerbock, “Çin tarafının bugün bu konuyu net bir şekilde ifade etmesi önemli bir işarettir.” değerlendirmesini yaptı. 

 

Baerbock, nükleer silah kullanmanın dünyaya yapılabilecek en kötü şey olduğunu vurguladı.

Baerbock, toplantının yapıldığı mekandan tarihi bir haçın kaldırılmasından dolayı üzgün olduğunu ifade ederek, bunun bilinçli ve siyasi değil organizasyon açısından alınan bir karar olduğunu söyledi.

Haçın kaldırıldığını bu sabah öğrendiğini anlatan Baerbock, “Kaldırılmamasını iyi bulurdum.” ifadesini kullandı.

 

Resim: AA - Arsiv

 

VİYANA (AA) - Avusturya’nın başkenti Viyana’da 22 Ekim 1975’de Ermeni terör örgütleri tarafından şehit edilen Büyükelçi Daniş Tunalıgil için Türkiye’nin Viyana Büyükelçiliği önünde anma programı düzenlendi.

Viyana’da Ermeni teröristlerce şehit edilen 3 Türk diplomatın anısına elçiliğin dış cephesine yapılan plakete çelenk konulmasıyla başlayan törende, saygı duruşunun ardından şehitler için dua edildi.

Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Ozan Ceyhun, burada yaptığı konuşmada, Tunalıgil gibi Türkiye’den çok uzaklarda görevi başında şehit edilen Türk diplomatları anmak üzere bir araya gelindiğini söyledi.

 

- Şehit edilen ilk büyükelçi

47 yıl önce bugün Türkiye’yi temsilen görevi başında bulunan Büyükelçi Tunalıgil’in Ermeni teröristlerin kendisine yönelttiği soruyu korkusuzca yanıtladığını belirten Ceyhun, "'Evet, Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi benim' şeklinde vakur bir yanıt vermiştir. Korkakların bin kere, cesurların ise bir kere öleceğini bilen merhum Büyükelçimiz, bu sözleriyle kendisine olacakları bilmesine rağmen, nefrete ve teröre karşı dimdik durmuş, aynı zamanda diğer meslektaşlarının da zarar görmesini önlemiştir." dedi.

Ceyhun, Tunalıgil’in Ermeni teröristlerce şehit edilen ilk büyükelçi olduğunun altını çizerek, 1970 ve 80’li yıllarda Ermeni terör örgütlerinin saldırılarında 58'i Türk vatandaşı olmak üzere 77 kişinin hayatını kaybettiğini belirtti.

Bugüne kadar hiçbir devletin bu kadar fazla sayıda diplomatını terör saldırılarında kaybetmediğini aktaran Ceyhun, bunun yegane sebebinin Ermeni terörü olduğunu ifade etti.

 

- Ermenilerin, Azerbaycan'ın dış temsilciliklerine saldırısı

Ceyhun, çok sayıda Türk diplomatı hayattan ve sevdiklerinden koparan nefret ve kin söyleminin halen yaşatılıyor olmasının rahatsız edici olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:

"Söz konusu terör saldırılarını düzenleyen birçok terörist, Ermeniler tarafından her yıl çeşitli ülkelerde düzenlenen törenlerle anılmaktadır. Teröristleri kahramanlaştıran ve eylemlerini yücelten bu yaklaşımı hiçbir şekilde kabul etmemiz mümkün değildir. Yakın dönemde dost ve kardeş Azerbaycan’ın Paris Büyükelçiliğine ve Washington büyükelçilik aracına yapılan saldırılar, gözü dönmüş tehlikenin hala devam ettiğinin birer göstergesidir."

Ceyhun, Türk milletinin teröre hiçbir zaman boyun eğmediğini ve eğmeyeceğini vurgulayarak, tüm terör örgütleriyle ayrım gözetmeksizin kararlılıkla mücadelenin süreceğini sözlerine ekledi.

Törene, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler BM) Viyana Ofisi Nezdindeki Daimi Temsilcisi Büyükelçi Levent Eler, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Daimi Temsilcisi Büyükelçi Hatun Demirer ve Viyana Başkonsolosu Cafer Mert Özmert’in yanı sıra davetliler katıldı.

 

 

 

 

Anlaşma, Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un Pekin'i ziyareti sırasında imzalandı.

PEKİN (AA) - Çin'in Avrupalı uçak üreticisi Airbus'tan 17 milyar dolar ödeyerek 140 yolcu uçağı satın alacağı bildirildi.

 

Çin Havacılık Ekipmanları Tedarik Şirketinden yapılan açıklamada, 132 adet A320 ve 8 adet A350 tipi yolcu uçağı almak üzere Airbus ile anlaşmaya varıldığı duyuruldu.

Açıklamada, Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un bugün Pekin'e yaptığı ziyarette imzalanan anlaşmanın toplam bedelinin 17 milyar dolar olacağı belirtildi.

 

Airbus'tan yapılan açıklamada da anlaşmanın Çin hava yolu şirketlerinin önceki taahhütlerinin onaylanması niteliğinde olduğu kaydedildi.

Çin'in "üç büyük" devlet hava yolu şirketi AirChina, China Southern ve China Eastern, temmuzda Airbus'tan toplam 292 uçak almayı taahhüt etmişti. Sağlanan anlaşma bu kapsamdaki siparişlerin bir kısmını içeriyor.

 

- Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye krizinde bölgesel iş birliklerinin etkili aktörü oldu
- Erdoğan’ın neo-realist ve pragmatik zemine oturan dış politikası yeni iş birliklerinin ve fırsatların kapısını aralıyor
- Erdoğan, Cumhuriyet'in 100. yılında 'Devlet Baba'dan yorulmuş kesimlere, bilhassa darbe dönemlerinde ötekileştirilenlere, 'Devlet Ana'yı vaat ediyor
- Türkiye Yüzyılı, Türk Devletler Teşkilatı, dünya Müslümanları ve tüm mazlum halklar için adil ve yaşanabilir bir düzen vizyonunun özetidir

 

Dr. Mehmet Yalçın Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Türkiye Yüzyılı" vizyonunu uluslararası ilişkiler perspektifinden AA Analiz için kaleme aldı.

 

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, küresel bağlamda iddialı bir söylem olan "Türkiye Yüzyılı"nı bir programla kamuoyuna sundu. Programa diğer partilerin ve muhalif gazetecilerin davet edilmesi, parti flamalarının asgari düzeyde kullanılması dikkat çekti. Programda parti politikalarından ve seçim vaatlerinden ziyade Erdoğan’ın Türkiye için öngördüğü vizyon öne çıktı. Bilimin, dijitalin, üretimin, gücün ve sürdürülebilirliğin yüzyılı gibi başlıklar farklı kuşaklara ve katmanlara hitap eden başlıklardı.

Toplumsal mutabakat, sivil demokratik özgürlükçü anayasa, milli irade, kalkınma, refah gibi kavramları vurgulayan vizyon belgesi küresel gerilimleri hafife almadan titizlikle hazırlanmış.

 

- Erdoğan’ın doğuşu

Türkiye Yüzyılı vizyonunu anlamak için Erdoğan'ın siyasi kariyeri dikkatle incelenmeli. İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı döneminde başarılı icraatlarıyla yıldızı parlayan Erdoğan, şehrin birikmiş problemlerini çözdüğü için birçok kesim tarafından geleceğin siyasi aktörü olarak görüldü. Türkiye nüfusunun yüzde 20’sini barındıran İstanbul’un alt yapı problemlerinin art arda çözülmesi Ankara’daki yorgun siyasetçilere karşı Erdoğan’ı öne çıkardı.

28 Şubat post-modern darbesinin izlerini silmek için yola çıkan Erdoğan, 1990’larda koalisyonlarla yorulan seçmen için umut kapısıydı. Kapatılan Refah Partisi seçmen tabanının yanı sıra ANAP, DYP ve MHP seçmeninin de oylarını alarak AK Parti’yi iktidara taşıdı. 2002 seçimleri, siyasi yasaklı Erdoğan’ın çevreden aldığı destekle merkezin kilidini açmasını sağladı. Siyaset arenasından uzaklaştırılan ANAP ve DYP tabanı daha çok AK Parti’ye, kısmen de diğer partilere yöneldi.

Kent yoksullarının, taşranın ve bilhassa esnafın desteğini alan Erdoğan, AB ve Batıyla ilişkilerini sıkı tutarken yerleşik askeri vesayetle mücadele etti. Ordu-siyaset ilişkisinin alışılagelmiş sınırlarını aşarak, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında sivil iradeyi öne çıkaran bir tutum sergiledi.

Erdoğan’a içeride zor günler yaşatan parti kapatma davası, e-muhtıra, 7 Şubat MİT krizi, 15 Temmuz darbe girişimi gibi süreçler aynı zamanda liderlik kariyerinde ustalaşmasını da sağladı. Başlangıçta devlet erkine karşı demokratik mücadelenin içinde yer alarak tepkisel bir söylemle yetişen Erdoğan’ın güvenlikçi politikaları benimsemesi 15 Temmuz sonrasında ortaya çıkan Yenikapı ruhu ile gerçekleşti.

Nitekim 15 Temmuz, Erdoğan’ın Batılı müttefiklerle ilişkilerini gözden geçirdiği bir atmosfer yarattı. Fethullahçı Terör Örgütü’nün TBMM’yi ve Gölbaşı Özel Harekat Birliği'ni bombalaması, 251 vatandaşı şehit etmesi Erdoğan’ın küresel müttefiklerini yeniden tanımlamasına ve güvenlik merkezli politikalara ağırlık vermesine sebep oldu.

 

- Değişen dünya dengeleri

Bunlar olurken bir yandan dünya sistemi de değişiyordu. Soğuk Savaş sonrası tek kutuplu sistemde ABD’nin başat rolü birçok alanda sorgulanmaya başlandı. Irak ve Afganistan’da yaşananlar ABD’nin etki alanlarında adaletli bir düzen oluşturamadığı gerçeğini defalarca gösterdi.

SSCB sonrası Rusya’nın zayıflığından yararlanan Batı; Doğu Avrupa’da, Baltık’ta, Güney Kafkasya’da ve Karadeniz’de var olmak istedi. NATO’nun 1999, 2004, 2009 ve son olarak 2017'deki Karadağ genişlemesi, AB'nin güvenliği ve pazar arayışı ile kesişiyordu. Bu genişleme, başlangıçta Rusya’yı rahatsız etse de AlmanyaŞansölyesi Angela Merkel’in Rus lider Vladimir Putin’le geliştirdiği diyalog karşılıklı bağımlılık temelinde ilerliyordu. 

Enerji ve hammadde kaynaklarını Almanya başta olmak üzere Avrupa’ya sevk eden Rusya’nın Çin’le olan ilişkisi ABD ve İngiltere’yi tedirgin etmeye başladı. Donald Trump döneminde başlayan ticaret savaşında, ABD’li şirketlerin Çin’deki üretimleri hedef alındı ve ticaret vergilerinde düzenlemeye gidilerek üretim içeri çekilmeye çalışıldı. Joe Biden döneminde ise Rusya merkeze alınarak Çin dolaylı yolla baskılanmaya başlandı. ABD dokümanlarında Çin'in 2035 ve 2040'ta ulaşacağı nokta tehlikeli görülüyor ve savunma harcamalarındaki artış tedirginlik yaratıyordu. Çin’i durdurmak ve Asya-Pasifik'te üstünlük elde etmek isteyen ABD, İngiltere ve Avustralya, 2021’de AUKUS askeri ittifakını kurdu.

Çin’in dünya enerji tüketiminin dörtte birine sahip olması ve Rusya-Ukrayna savaşıyla artan enerji ihtiyacı, ABD ve müttefiklerini enerji kaynaklarına odaklanmaya yöneltti. Rusya, Kazakistan, Hazar, İran ve Körfez gibi enerji havzaları dikkatle izleniyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte ABD’nin Avrupa’daki etkisi daha da arttı. NATO’nun Finlandiya, İsveç genişleme planı ise enerji savaşının gelecekte Kuzey Denizi’ne sıçrayacağına işaret ediyor.

Özetle, küresel siyasette Birleşmiş Milletler sisteminin etkisiz kaldığı bir dönemdeyiz. Bu sistemin 5’li güvenlik konseyi bölgesel iş birliklerini ve lokal organizasyonları zorunlu kılıyor. Enerji ihtiyacı, çatışma alanları, sınır problemleri, göç, terörizm gibi sorunlara lokal çözümler üretecek bölgesel dinamikler önem kazanıyor.

 

- Krizler ve fırsatlar karşısında Türkiye 

Erdoğan, Suriye krizinde bölgesel iş birliklerinin etkili aktörü oldu. Soçi ve Astana süreçlerinde Rusya ve İran’la aynı masada yer aldı. Cenevre sürecindeki aksaklıklara rağmen Türkiye-Rusya-İran diyaloğu sürdü. Suriye krizi çözüme kavuşmasa da kontrol altına alındı ve terör örgütlerinin kanton planları engellendi. Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgelerin oluşturulması, insani yardım faaliyetlerinin yürütülmesi, hastane ve okulların açılması Türkiye’nin çatışma bölgelerinde istikrar sağlama potansiyelini bir kez daha kanıtlamış oldu. 

Bugün Erdoğan’ın Rusya-Ukrayna savaşında Karadeniz’i çatışmasız bir alan olarak tutma politikası bölgenin kaderini etkiliyor. Montrö Anlaşması’nı harfiyen uygulayan Ankara, Karadeniz’de gerginliğe izin vermiyor. Bu tutum, tam bağımsız Türk dış politikasını ve Erdoğan liderliğini tarafsız gözlemcilerce saygın kılıyor. Rusya ve Ukrayna'da savaş devam ederken diplomasi trafiğini işleten Türkiye'nin, esir takası, insani yardım, tahıl koridoru gibi başlıklarda aktif rol alması dünya siyasetinde Erdoğan’ın yapıcı tutumunu öne çıkardı.

Rusya'ya uygulanan yaptırımlar Avrupa'nın doğalgaz ihtiyacını da gündeme getirdi. Türk Akımı ve TANAP hatlarının varlığı Türkiye'yi öne çıkardı. Avrupa'nın ihtiyacını karşılamak için Putin'in Türkiye üzerinden doğalgaz satış formülü çok boyutlu bir mesaj içeriyor. Enerji savaşlarında Türkiye'nin jeopolitik öneminin arttığı bir döneme tanık olacağız. 

NATO’nun önemli bir gücü olan Türkiye’nin Rusya’dan S400 hava savunma sistemi alması ABD’yi rahatsız ederek Türkiye'yi kısmi yaptırımlara maruz bıraksa da bu süreç Türkiye’nin savunma sanayii yatırımlarını daha da artırdı. Türk şirketleri dünya sıralamasında ilk yüz içinde yedi şirketle yer aldı. Türkiye’nin savunma teknolojilerindeki üretimleri savaş paradigmasını değiştirdi. Libya, Karabağ ve Ukrayna’da kullanılan Türk savunma sistemleri terörle mücadelede Irak ve Suriye’deki harekatlarda önemli başarılar elde etti. Dünya savunma sanayii ihracat sıralamasında 11. sıraya yükselen Türkiye; ABD, Azerbaycan, Katar, BAE, Fas, Ukrayna, Polonya gibi birçok ülkeye yaptığı ihracatla hızla artan bir hacme ulaştı. 

Biden döneminde ABD’nin Afganistan’dan çekilerek ülkeyi Taliban’a terk edişinin Körfez liderlerinde yarattığı ciddi güven bunalımına karşın, bölgesel güç olarak Türkiye’nin varlığı İran’a karşı caydırıcı bir unsur olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin PKK/YPG, DEAŞ gibi terör örgütleriyle uluslararası mücadele tecrübesi Orta Doğu’da istikrar arayan yeni Arap elitlerini Erdoğan’la uzlaşmaya sürüklüyor. Erdoğan’ın neo-realist ve pragmatik zemine oturan dış politikası yeni iş birliklerinin ve fırsatların kapısını aralıyor. 

Öte yandan Mavi Vatan politikası özellikle Doğu Akdeniz'de deniz yetki alanlarıyla gündeme geldi. Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşma, kararlı tutumu EASTMED konsorsiyumunu başarısız kıldı. Yakın gelecekte Doğu Akdeniz’de Türkiye'siz bir formülün mümkün olmadığı görülecek ve Avrupa’yı besleyecek rotada Türkiye’nin doğalgaz alt yapısı öne çıkacaktır. 

Avrupalı şirketlerin Çin’den ürün tedariğinde yaşadığı sorunlar Türkiye’nin imalat sanayiini de hareketlendirdi. Gıda, tekstil, cam sanayii, yedek parça, otomotiv, beyaz eşya gibi sektörler ivme kazandı. Türk sanayii desteklendiği takdirde enerji maliyeti yüksek bazı sektörlerde Türkiye üretim merkezi olacaktır. 

 

- Erdoğan’ın kızıl elması

Erdoğan, Türkiye Yüzyılı vizyonunda Türk devlet geleneğini içselleştirmiş, küresel tehlikelere karşı hazırlıklı, fırsatları gören bir ufukla söylemini geniş kitlelere yayma gayretinde. Necmettin Erbakan’dan aldığı kalkınmacı ve muhafazakar motivasyonunu kurucu lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimci, dinamik perspektifiyle bütünleştirme yolunda. Türkiye muhafazakarlığını demokratik sisteme ve merkeze entegre eden Erdoğan, karşıtlarını da dönüştüren ve merkeze çeken bir kabiliyete sahip.

Erdoğan, Cumhuriyet’in 100. yılında "Devlet Baba"dan yorulmuş bütün toplumsal kesimlere, bilhassa darbe dönemlerinde ötekileştirilenlere "Devlet Ana"yı vaat ediyor. Geniş mutabakat zemini ve toplumsal uzlaşıyı sağlamak için Cumhur İttifakı’na giden sürecin ve bölgesel krizlerin anlaşılması için gayret gösteriyor.

Erdoğan, Türk dış politikasının barışçıl, realist, uluslararası meşruiyeti merkeze alan, bölgesel ve küresel iş birliklerini önemseyen çizgisinin yanı sıra Türk ve İslam dünyasını etkileyen, öncü, merkez ülke misyonunu hedefliyor. Türkiye Yüzyılı, Türk Devletler Teşkilatı, dünya Müslümanları ve tüm mazlum halklar için adil ve yaşanabilir bir düzen vizyonunun özetidir.

 

[Dr. Mehmet Yalçın Yılmaz İstanbul Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Enstitüsü öğretim üyesidir]

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansı'nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ülkede eylülde aylık bazda yurt içi siparişler yüzde 0,5 artarken, yabancı siparişler yüzde 7 geriledi.

BERLİN (AA) - Almanya'da fabrika siparişleri, yabancı müşterilerin önemli ölçüde daha az sipariş vermesinin etkisiyle eylülde yüzde 4 azaldı.

 

Almanya Federal İstatistik Ofisi'nin (Destatis) açıkladığı geçici verilere göre, ülkede üretilen ürünler için siparişler, eylülde bir önceki aya kıyasla yüzde 4 düşüş kaydetti.

Fabrika siparişlerine ilişkin piyasa beklentisi, aylık bazda yüzde 0,5 azalması yönündeydi. Siparişler, Eylül 2021'e göre ise yüzde 10,8 azaldı.

Ağustos ayına ilişkin söz konusu veri yukarı yönlü revize edilerek yüzde 2,4 düşüşten yüzde 3 artış olarak güncellendi.

 

Almanya'da eylülde aylık bazda yurt içi siparişler yüzde 0,5 artarken, yabancı siparişler yüzde 7 düştü. Söz konusu dönemde Avro Bölgesi'nden yeni siparişler ağustos ayına göre yüzde 6,3 ve diğer ülkelerden Almanya'ya gelen siparişler yüzde 8 azaldı.

Ülkede eylülde ara malı üreticilerinin siparişleri aylık bazda yüzde 3,5 ve sermaye malı siparişleri de yüzde 6 düşüş gösterdi. Tüketim malı üreticilerinin siparişleri ise yüzde 7,2 arttı.

Almanya Ekonomi ve Enerji Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, sanayide görünümün, tüketicileri giderek daha fazla etkileyen yüksek enerji fiyatları ışığında karamsar olmaya devam ettiği belirtildi.

Açıklamada, “Üçüncü çeyrekte gayri safi yurtiçi hasılanın şaşırtıcı derecede olumlu gelişiminin ardından, zayıf bir dördüncü çeyrek görünüyor.” ifadelerine yer verildi.

 

Soğuyan küresel ekonomi, malzeme sıkıntısı ve özellikle enerji krizi şu anda Alman imalat sektörünü etkiliyor.

Almanya Sanayi ve Ticaret Odası (DIHK) tarafından yapılan bir ankette, Alman şirketlerinin yaklaşık yüzde 82'sinin "enerji ve ham madde fiyatlarını" işleri için bir risk olarak gördüğü ortaya konulmuştu.

Almanya, Moskova'nın Kuzey Akım 1 doğal gaz boru hattı üzerinden gaz akışını durdurma kararının tetiklediği sarmal bir enerji kriziyle karşı karşıya. 

 

Bölgede savaşa ilişkin endişeler enerji kaynakları üzerinde baskı oluşturmaya devam ederken, Alman hükümeti de bu kış sanayinin çarklarının dönmesi, ışıkların açık, evlerin sıcak kalmasını sağlamak için çabalıyor.

Ekonomistlere göre, enerjideki yüksek fiyatlar, tüketicilerin satın alma gücünün düşmesine ve üretimin birçok şirket için karsız hale gelmesine neden oluyor.

Alman hükümeti, GSYH’nin bu yıl yüzde 1,4 genişlemesini, gelecek yıl yüzde 0,4 küçülmesini bekliyor.