Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Die Kreisseniorenzentren des Klinikums Main-Spessart rufen zur Zusendung von Adventspost für ihre Bewohnerinnen und Bewohner auf.

 

Lohr a.Main, 02.12.2022

Auch in diesem Jahr freuen sich die Seniorinnen und Senioren der Kreisseniorenzentren Gemünden und Marktheidenfeld über weihnachtliche Post von der Bevölkerung. Aufgrund der vielen tollen Einsendungen in den vergangenen beiden Jahren wird die Aktion dieses Jahr erneut stattfinden. Im Vordergrund steht dabei, den Bewohnerinnen und Bewohnern eine Freude zu bereiten: Egal ob mit Briefen, gemalten Bildern oder etwas Gebasteltem – der Kreativität sind hier keine Grenzen gesetzt. Vor zwei Jahren startete die Aktion zum ersten Mal und wurde ins Leben gerufen, um den Bewohnern die Vorweihnachtszeit während der Pandemie so schön wie möglich zu gestalten und den Senioren damit ein kleines Lächeln ins Gesicht zu zaubern. „Die Einsendungen verschönern unseren Senioren die Adventszeit ungemein. Gemeinsam lesen wir die Briefe oder Karten und dekorieren unsere Einrichtung“, so Doris James, Einrichtungsleitung des Kreisseniorenzentrums Marktheidenfeld.

 

Wer Lust hat, sich auch in diesem Jahr an der Aktion zu beteiligen, kann seine Post mit dem Stichwort "Adventspost" an folgende Adresse richten:

 

Kreisseniorenzentrum Marktheidenfeld

Baumhofstraße 91

97828 Marktheidenfeld

 

Kreisseniorenzentrum Gemünden

St. Bruno-Straße 14

97737 Gemünden

 

Über das Klinikum Main-Spessart

 

Das Klinikum Main-Spessart, ein Eigenbetrieb des Landkreises Main-Spessart, beschäftigt mehr als 1.000 Mitarbeitende an den Standorten Lohr am Main, Marktheidenfeld und Gemünden. Als leistungsstarkes Krankenhaus der Akut-, Grund- und Regelversorgung mit zentraler Notaufnahme und als akademisches Lehrkrankenhaus der Universität Würzburg bietet es ein breites Spektrum moderner Hochleistungsmedizin auf dem aktuellen Stand der Wissenschaft. Ein Bildungszentrum für Pflegeberufe, ein geriatrisches Zentrum sowie zwei Senioreneinrichtungen runden das wohnortnahe Angebot ab. Als Leuchtturmprojekt des Freistaates Bayern entsteht am Standort Lohr ein neues Zentralklinikum mit einer Nutzfläche von rund 17.000 Quadratmeter und 280 Betten. Für das Bauvorhaben wurde eine finanzielle Förderung in Höhe von 108,992 Mio. Euro in Aussicht gestellt.

- Göbeklitepe-Karahantepe Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul:
- "Bu proje kapsamında Şanlıurfa'da 9 noktada kazılar yapılıyor. Bu kazıları yürüten ekipler, farklı ülkelerden, farklı üniversitelerden, farklı geleneklerden gelen insanlar"
- "Eş zamanlı yürütülmesi, projelerde görev alan bilim insanlarının birbirleriyle interaktif şekilde ilişki içerisinde olması anlamını taşıyor. Bu da hem Türk arkeolojisi ve tarih öncesi arkeoloji için hem de ülkemizin uluslararası işbirliklerine ciddi katkılar sağlamaya başladı"
 

BERLİN (AA) - UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde kayıtlı Göbeklitepe'yi de kapsayan "Taş Tepeler Projesi", Almanya'nın başkenti Berlin'de düzenlenen panelle anlatıldı.

Berlin Büyükelçiliği'nde düzenlenen panelde Göbeklitepe-Karahantepe Kazı Heyeti Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necmi Karul, Berlin Ön Asya Müzesi Direktörü Prof. Dr. Barbara Helwing ve Almanya Arkeoloji Enstitüsü yetkilisi Dr. Lee Clare, Taş Tepeler ve Türk Alman arkeolojik işbirliğine dair sunumlar yaptı.

Göbeklitepe-Karahantepe Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, arkeoloji bağlamında Türkiye ile Almanya'nın dünyada en uzun ve köklü ilişkiye sahip iki ülke olduğunu söyledi.

Berlin'de gerçekleştirilen panelle Türk-Alman arkeoloji geçmişi ve işbirliklerinin anlatıldığını belirten Karul, şu ifadeleri kullandı:

"İki ülke arasında köklü bir ilişki ararsanız dünyada herhalde en uzun ve köklü ilişki, 'Türkiye ve Almanya arasındaki' diye tarif edebiliriz. Prof. Dr. Helwing'in yaptığı konuşma, iki ülke arasındaki arkeoloji geçmişinin hem kişiler hem projeler bağlamında bugüne kadar nasıl geldiği veya ne kadar köklü bir geçmişe sahip olduğunu gösterdi. Bize düşen de var olan bir şeyin üzerine yenisini ilave etmek."

Karul, Taş Tepeler Projesi kapsamında bir Alman üniversitesi ve enstitüsü ile bir müzenin katılımıyla çalışmalar yapıldığını dile getirerek, "Göbeklitepe kazılarını zaten Alman Arkeoloji Enstitüsü ile İstanbul Üniversitesi adına yürütüyoruz. Bu yıl başlayan Taş Tepeler Projesi kapsamında Gürcütepe kazıları, Bergama Müzesince sürdürülüyor. Her iki alanda da çalışan meslektaşlarımız Türkiye'nin tanıdığı isimler." diye konuştu.

Arkeolojinin tüm bilim dalları gibi gelişen bir alan olduğunu vurgulayan Karul, arkeoloji biliminin yeni boyutlar kazandığını, dolayısıyla farklı ülkelerdeki üniversitelerin birikimlerini bir araya getirerek daha da katkı sağlandığını kaydetti.

- "Proje kapsamında Şanlıurfa'da 9 noktada kazılar yapılıyor"

Karul, Taş Tepeler Projesi'ni özellikle farklı bilim insanlarının görev alması yönüyle ön plana çıkarmakta fayda olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Bu proje kapsamında Şanlıurfa'da 9 noktada kazılar yapılıyor. Bu kazıları yürüten ekipler, farklı ülkelerden, farklı üniversitelerden, farklı geleneklerden gelen insanlar. Eş zamanlı yürütülmesi, projelerde görev alan bilim insanlarının birbirleriyle interaktif şekilde ilişki içerisinde olması anlamını taşıyor. Bu da hem Türk arkeolojisi ve tarih öncesi arkeoloji için hem de ülkemizin uluslararası işbirliklerine ciddi katkılar sağlamaya başladı. Dolayısıyla insanlar ve özellikle bilim insanları, birbirilerinden çok şey öğrendi. Bunun da Türkiye'nin gelişmesine katkı sağlayacağını düşünüyoruz."

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un da Taş Tepeler Projesi'nin uluslararası yönünü öne çıkardığına atıfta bulunan Karul, uluslararası işbirliklerinin sayısını artırmayı planladıklarının altını çizdi.

- Karahantepe’ye ilişkin fotoğraf sergisinin açılışı yapıldı

Berlin Ön Asya Müzesi Direktörü Prof. Dr. Barbara Helwing, "Geçmişten Günümüze Türk-Alman Arkeolojik İşbirliği" konulu sunum gerçekleştirdi.

Helwing, sunumunda Türk-Alman işbirliğindeki en önemli faktörleri tarihi fırsatlar, siyasi irade, kişiler, dostluk, süreklilik ve güven olarak sıraladı.

Çok sayıda Alman davetlinin katıldığı etkinlikte Taş Tepeler Projesi’nin en önemli höyüklerinden olan Karahantepe’ye ilişkin fotoğraf sergisinin de açılışı yapıldı.

- Stoltenberg: "Polonya'nın güvenliğini güçlendirmek istiyoruz. Bu konuda temaslarımız sürüyor"
- Scholz: "NATO'daki müttefiklerle Ukrayna'ya gerekli olduğu müddetçe desteğimizi sürdüreceğiz. Rusya bu savaşı kazanmamalı"
 

BERLİN (AA) - NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Polonya'nın güvenliğini güçlendirmek istediklerini ve bu konuda temas halinde olduklarını söyledi.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Berlin'deki görüşmesi sonrası ortak basın toplantısında konuşan Stoltenberg, "Polonya'nın güvenliğini güçlendirmek istiyoruz. Bu konuda temaslarımız sürüyor" dedi.

Almanya'nın Patriot hava savunma sistemlerinin Ukrayna'ya konuşlandırması konusundaki tartışmalara da değinen Stoltenberg, "Almanya'nın Polonya'ya Patriotları teklif etmesi çok değerli. Almanya sorumluluk sahibi bir müttefik gibi davranıyor. Ukrayna konusuna gelince Almanya oraya zaten bir hava savunma sistemi olan Iris-T gönderdi." diye konuştu.

Stoltenberg, Patriotların, Ukrayna konusundan ayrı ele alınması gerektiğini söyledi.

Ukrayna'nın hava savunma sistemine ihtiyacı olduğunu belirten Stoltenberg, ancak bu sistemlerin teçhizatı ile cephanelerinin tedarikinin de önemli olduğunu dile getirdi.

Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşın uluslararası hukuka aykırı olduğunu bir kez daha dile getiren Stoltenberg, "Savaş nedeniyle kış daha da ağır geçiyor. Rusya bu savaşı kazanmamalı. (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin'in NATO'yu savaşın içine çekmesine izin vermeyeceğiz." ifadelerini kullandı.

Stoltenberg, Almanya'nın, denizaltındaki boru hakları ve diğer altyapının korunması için NATO desteğiyle bir merkez kurulması önerisini memnuniyete karşıladığını sözlerine ekledi.

- Scholz: "Rusya bu savaşı kazanmamalı"

Almanya Başbakanı Olaf Scholz da NATO'daki müttefikleriyle Ukrayna'ya gerekli olduğu müddetçe desteklerini sürdüreceklerini bildirdi.

"Rusya bu savaşı kazanmamalı." diyen Scholz, NATO'nun savaşa taraf olmaması gerektiğini bu sayede dünya çapında bir gerilime yol açılmamış olacağını ifade etti.

NATO'nun, Almanya ve müttefiklerinin temel güvenliği için sigorta konumunda olduğunu belirten Alman Şansölye, bir sonraki NATO toplantısına kadar İsveç ve Finlandiya'nın birliğe üye olmalarını arzuladıklarını dile getirdi.

Scholz, Patriotların Ukrayna'ya verilip verilmeyeceği sorusuna cevap vermekten kaçınarak Polonya'ya yaptıkları teklife atıfta bulundu.

Alman Başbakan, "Polonya'nın güvenliğini güçlendirmek istiyoruz. Polonya ile temas sürüyor ve bu henüz tamamlanmadı." dedi.

Almanya Silahlı Kuvvetleri olan "Bundeswehr"in mühimmat tedariki konusunda son yıllarda yanlış bir yol izlendiğini söyleyen Scholz, "Sadece Ukrayna'daki savaş nedeniyle değil, aynı zamanda kendi rakamlarımıza da baktığımızda orada sürekli bir tedariki garanti edebilmenin ne kadar önemli olduğunu şimdi somut olarak anlıyoruz." diye konuştu.

Scholz, Savunma Bakanı Christine Lambrecht'in son yıllardaki bu eksiklikleri giderme konusunda son derece kararlı olduğuna işaret ederek "Bu, kolay bir operasyon değil. Bunun başarılı olması için elinden geleni yapıyor ve başarılı olacak." ifadelerini kullandı.

Preise gehen an Auber Kulturschaffenden Johannes Wolf, den Arbeitskreis Kultur Zell am Main und die Festspielgemeinschaft Florian Geyer e. V. aus Giebelstadt

 

Es war eine „Weltpremiere“, wie Landrat Thomas Eberth betonte: Zum ersten Mal hat der Landkreis Würzburg den Kulturpreis „echt kultig“ an verdiente Akteure und Vereine aus der regionalen Kulturszene verliehen. „Es gibt unglaublich viele Menschen in unserem Würzburger Land, die kulturelle Angebote organisieren, Erlebnisse schaffen und den Bürgerinnen und Bürgern zugänglich machen“, führte Eberth zu Beginn des Ehrenabends aus. „Mit dem Kulturpreis des Landkreises Würzburg wollen wir den Facettenreichtum unserer Kulturszene sowie das große Engagement sichtbar machen, um eben die Menschen in den Mittelpunkt zu rücken, die sich um Kunst und Kultur besonders verdient gemacht haben.“

 

Vom Applaus alleine könnten Kulturschaffende allerdings nicht leben und ihre Motivation erhalten, so Eberth weiter. Daher sei er stolz und dankbar, dass der Kreistag Kulturangebote in der Region jährlich mit einem Budget in sechsstelliger Höhe fördere – und seit diesem Jahr auch den Kulturpreis und die damit verbundenen Preisgelder in Höhe von insgesamt 4.000 Euro zur Verfügung stelle. In einer bewegenden Feierstunde im Kulturzentrum Kartoffelkeller in Giebelstadt wurden nun die Preisträgerinnen und Preisträger geehrt. Das junge Gesangs- und Gitarrentalent Moritz Eckert aus Eisingen, Preisträger des Bundes- und Landeswettbewerbs Jugend musiziert, umrahmte die Verleihung mit großartigem Spiel und Gesang.

 

Als zweiter Preisträger wurden die Mitglieder des Aktionskreis Kultur Zell am Main mit dem Kulturpreis des Landkreises Würzburg 2022 gewürdigt: (von links) Laudator Thomas Hoffmann, stellv. Landrätin Karen Heußner, Jutta Kansy, Celina Kroh, Bürgermeister Joachim Kipke, Tanja Waitz, Kulturreferent Thomas Hetterich, Sabine Pichler, stellv. Landrätin Christine Haupt-Kreutzer, Landrat Thomas Eberth und der frühere Bürgermeister Franz Nagelstutz. Foto: Christian Schuster

 

Johannes Wolf: Aufsehenerregende Pionierarbeit in Aub

 

Jurymitglied Andi Schmitt, der Vorsitzende der Vereinigung Kunstschaffender Unterfrankens VKU, hob das Lebenswerk von Johannes Wolf aus Aub hervor. Der Musikpädagoge, den es im Zuge seines Studiums in den 1970er Jahren an der Hochschule für Musik in Würzburg eher zufällig nach Aub verschlagen hatte, habe über die Jahrzehnte hinweg eine „aufsehenerregende kulturelle Aktivität“ in und um die kleine Stadt an den Tag gelegt. Unter anderem als Mitbegründer des Kulturvereins „Ars Musica Aub“ und ehrenamtlicher kommunaler Kulturbeauftragter habe er Pionierarbeit geleistet.

 

In Aub stellte er energisch aber auch mit jahrzehntelanger Ausdauer eine Vielzahl von Projekten auf die Beine: Als Leiter des Auber Sängerkranzes verlieh er dem Traditionsverein neuen Schwung. Zudem engagierte er sich als Stadtrat, „da es ohne die Politik ja auch nicht geht“. Aus seinem Einsatz für das Fränkische Spitalmuseum Aub entstand die Reihe „Musik in fränkischen Spitalkirchen“ gemeinsam mit den Gemeinden Ochsenfurt, Bad Windsheim und Röttingen. Zu den besonderen Errungenschaften von Johannes Wolf zählen außerdem das Etablieren der Auber Prozessionsnacht, die Komposition von „Der Schleierflug“ anlässlich des 600-jährigen Stadtjubiläums, die Stadtoper „Der Weg des Pilgers“ sowie „Der Weg der Kunigunde“, eine Kunstprozession von Aub nach Bamberg.

 

Auch die Festspielgemeinschaft Florian Geyer Giebelstadt wurde mit dem Kulturpreis des Landkreises Würzburg 2022 geehrt. Auf dem Bild von links: Landrat Thomas Eberth, Festspielgemeinschaft Vorsitzender Rüdiger Scheer, stellv. Vorsitzender Christian Grimm, Nina Rainer, Yvonne Göbel, stellvertretende Landrätin Christine Haupt-Kreutzer, Regisseur Renier Baaken, Sandra Leber, Laudatorin Karen Heußner, Bürgermeister Helmut Krämer. Foto: Christian Schuster 

 

Die enorme Bedeutung der unzähligen Engagements von Johannes Wolf liege aber darin, dass er die große Leidenschaft für die Kultur insbesondere der Musik stets mit seinen Mitmenschen teilen wollte. „Er hat mit seinem Schaffen eben nicht nur eine künstlerische Elite, sondern die gesamte Bevölkerung erreicht. Dafür gebührt ihm dieser wohlverdiente Preis und unser aller herzlichster Dank“, schloss Andi Schmitt. Die Auszeichnung für Johannes Wolf ist mit 1000 Euro dotiert.

 

Arbeitskreis Kultur Zell am Main: Kulturmeile als Aushängeschild

 

Der zweite Kulturpreis 2022 und damit ein Preisgeld von 1500 Euro wurde an den Arbeitskreis Kultur Zell am Main verliehen. Aus einer kleinen Keimzelle sei dort inzwischen eine Erfolgsgeschichte von überregionaler Bedeutung geworden, betonte Juror und Kreisrat Thomas Hoffmann.

 

Ziel des Vereins sei es gewesen, die im Ort ansässige Kulturlandschaft, ehrenamtlich Engagierte und die Verwaltung der Marktgemeinde in eine gemeinsame Richtung zu lenken. Die daraus entstandene Kulturmeile, die alle zwei Jahre stattfindet, sei inzwischen aber für den gesamten Landkreis Würzburg zum Aushängeschild geworden. Sowohl seitens der Künstler als der Tausenden von Besuchern erhalte man inzwischen überregional Zuspruch. Das kulturelle Angebot nehme aber auch weitere Formen an, etwa bei Kulturveranstaltungen im Kulturkeller, Ausstellungen im Rathaus und in der Kelterhofscheune sowie einem Weihnachtshauskonzert in der Galerie Bögeholz.

 

„Ein riesiges Dankeschön auch von meiner Seite an den Arbeitskreis Kultur, der Gemeindeverwaltung und dem Gemeinderat, die in toller Zusammenarbeit zu dieser Kulturentwicklung in Zell am Main beigetragen haben“, schloss Hoffmann.

 

Historienspektakel der Festspielgemeinschaft Florian Geyer Giebelstadt

 

Die dritte Auszeichnung an diesem Abend übergab die stellvertretende Landrätin Karen Heußner an die Festspielgemeinschaft Florian Geyer e. V. aus Giebelstadt. Denn der Verein bewegt sich in einem ganz besonderen Spannungsfeld: Zum ersten Mal führten die Stadtbewohner 1925 ein Theaterstück über den Reichsritter Florian Geyer von Giebelstadt auf – zum 400-jährigen Gedenkjahr an die Bauernkriege. Unproblematisch ist die Entwicklung des Stückes aber seitdem nicht. Unter der Mitwirkung des inzwischen für seine Beteiligung an NS-Propaganda umstrittenen Heimatdichters Nikolaus Fey wurde das Stück neu aufgelegt und später durch das nationalsozialistische Weltbild vereinnahmt – und schließlich noch vor Kriegsbeginn 1939 nicht mehr aufgeführt.

Der 1979 gegründeten Festspielgemeinschaft Giebelstadt sei es vor allem unter dem Wirken des früheren Chefdramaturgen des Würzburger Stadttheaters Renier Baaken gelungen, den ideologisch aufgeladenen Stoff aus der NS-Zeit gleichzeitig von seinen nationalsozialistischen Inhalten zu befreien und regionale aber weiter über die Region bedeutende Geschichte wieder unterhaltsam erlebbar zu machen. Mit atemberaubender Pyrotechnik, galoppierenden Pferden auf der Bühne wurde der Heldenepos des einstigen Landadligen mit historischer Genauigkeit überarbeitet und mit einer „gehörigen Portion Action“ neu geschaffen. Des Weiteren bestehe ein Großteil des inzwischen rund 150 Personen umfassenden Vereins aus Ehrenamtlichen und mache Kultur und die Beteiligung an deren Entstehung so auf breiter Ebene niederschwellig zugänglich. Mit dem 2022 uraufgeführten Musical „Zobels Zoff“ habe man zudem eine komplett neue Facette der Bühnenarbeit im Landkreis geschaffen.

Nicht zuletzt bereichert die Festspielgemeinschaft die Kulturlandschaft des Landkreises Würzburg auf unverwechselbare Weise und höchstem Niveau. „Jede einzelne der angeführten Tatsachen wäre bereits preiswürdig. Zusammen betrachtet beweisen sie, welch enormer Gewinn für das kulturelle Leben im Landkreis von der Festspielgemeinschaft geboten wird“, schloss Karen Heußner. Auch diese Auszeichnung ist mit 1500 Euro Preisgeld dotiert.

Landrat Thomas Eberth dankte schließlich allen Beteiligten. „Die heute ausgezeichneten Menschen und die erhaltenen Preise sollen auch andere motivieren, kulturell aktiv zu sein, damit die Kunst- und Kulturszene im Landkreis Würzburg weiter solche Früchte trägt“, so Eberth. „Solange wir solche Kulturschaffende, wie die heute geehrten, um uns haben, muss uns um den Bestand und die Weiterentwicklung der Kunst und Kultur im Landkreis Würzburg nicht bange sein.“

 

Die Trägerinnen und Träger des Kulturpreises des Landkreises Würzburg im Jahr 2022 gemeinsam mit einigen Jury-Mitgliedern auf einen Blick: (von links) Landrat Thomas Eberth, Christian Grimm, Joachim Kipke, Yvonne Göbel, Karen Heußner, Nina Rainer, Rüdiger Scheer, Renier Baaken, Sandra Leber, Jutta Kansy, Thomas Hetterich, Celina Kroh, Franz Nagelstutz, Tanja Waitz, Sabine Pichler, Christine Haupt-Kreutzer, Johannes Wolf, Roman Menth, Andi Schmitt, Thomas Hoffmann. Foto: Christian Schuster

Kerkük Valisi Rakan Said, DEAŞ terör örgütü tarafından kentin güneyinde tahrip edilen yüzlerce köyde 107 altyapı projesinin gerçekleştirildiğini söyledi
 

KERKÜK (AA) - Irak'ın Kerkük kentinin güneyinde DEAŞ terör örgütünden kurtarılan bölgelerde son bir yılda 107 altyapı projesinin hayata geçirildiği açıklandı.

Kerkük Valisi Rakan Said, basına yaptığı açıklamada, kentin güneyindeki DEAŞ terör örgütünden kurtarılan bölgelerde altyapı projelerinde önemli bir aşamaya gelindiğini belirtti.

Said, DEAŞ terör örgütü tarafından 2014-2017 arasında kentin güneyinde tahrip edilen yüzlerce köyde 107 altyapı projesinin gerçekleştirildiğini aktardı.

 

Projelerin, Irak Başbakanlığı tarafından terör olaylarından etkilenen bölgeler için tahsis edilen imar fonu kapsamında yapıldığı bilgisini veren Said, çalışmaların devam edeceğini söyledi.

Projelerin yetersiz kaldığını ilgili mercilere bildirdiklerini dile getiren Said, terör olayları sonucu yol, köprü, okul ve sağlık dairelerinin kötü etkilendiğini bildirdi.

Tamamlanan imar projelerinin bölge halkına hizmet etmeye başladığını anlatan Said, hükümetten projelerini sürdürmesini istedi.

 

- Tahsis edilen fon miktarı artırılacak

Irak Başbakanlığı Fonu Denetim Kurulu Üyesi Hüseyin el- İzzi, terör olaylarından etkilenen bölgelerin imarı için tahsis edilen fon miktarının önümüzdeki ay artacağını ve bunun bölgenin imarına olumlu şekilde yansıyacağını kaydetti.

Bölgenin imarı sırasında Kerkük idaresi ve devlet kuruluşlarının ciddi yardımlaşma ve desteğinin olduğunu anlatan İzzi, projelerin giderek artacağını ve devam edeceğini dile getirdi.

"Yeni Irak hükümetinde maalesef Türkmenleri temsilen bir bakanlık yok. Türkmenlere karşı haksız, adaletsiz bir politika izleniyor"
 

ERBİL (AA) - BEKİR AYDOĞAN - Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Etnik ve Dini Oluşumlardan Sorumlu Bakan ve Irak Türkmen Cephesi (ITC) Yürütme Kurulu Üyesi Aydın Maruf, Irak'ta kurulan yeni hükümette Türkmenlerin temsil edilmemesinin adaletsizlik olduğunu belirterek, Bağdat ve Erbil'den Türkmenler için özel bütçe talep etti.

 

Türkmen Bakan Maruf, Irak'ta siyasi partiler arasındaki anlaşmazlık nedeniyle seçimlerden ancak 1 yıl sonra kurulabilen hükümet ve Türkmenlerin durumuyla ilgili AA muhabirine değerlendirme bulundu.

Türkmenlerin Irak'ta ve bölgede önemli bir faktör olduğuna işaret eden Maruf, haklarını, hukuklarını her zaman diyalog ve barış yoluyla elde etmeye çalıştıklarını söyledi.

Maruf, Irak'ta yeni hükümetin etnik ve dini gruplar arasında hiçbir ayrım yapmadan düzenli bir siyaset izlemesi gerektiğini belirtti.

 

- "Türkmenlere karşı haksız, adaletsiz bir politika izleniyor"

Türkmenlerin Irak Anayasası'na göre ülkedeki üçüncü ana unsur olduğunu ve her zaman istikrarlı bir hükümet istediklerini vurgulayan Maruf, "Yeni Irak hükümetinde maalesef Türkmenleri temsilen bir bakanlık yok. Türkmenlere karşı haksız, adaletsiz bir politika izleniyor." dedi.

Irak'ta mevcut sistemin 2003 sonrasında etnik ve mezhepsel kimlik üzerine kurulduğunu belirten Türkmen Bakan, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve parlamento başkanlıklarının Araplar ve Kürtlere tahsis edildiğini hatırlattı.

Maruf, Türkmenlerin bu siyasi denklem içine alınmamasını "adaletsizlik" olarak nitelendirdi.

Irak hükümetinden bu hatanın düzeltmesini istediklerini aktaran Maruf, "Türkmenlere de Irak cumhurbaşkanlığında, başbakanlığında yer verilmesi veya hükümette Türkmenlere bir ve daha fazla bakanlık hakkı tanınması şarttır." dedi.

 

- Türkmen bölgelerine bütçe tahsis edilmesi talebi

Türkmen bölgeleri için özel bütçe tahsis edilmesi gerektiğini belirten Maruf, şunları söyledi:

“Gerçekten Kerkük başta olmak üzere Türkmen bölgesinde yaşayan Türkmenlerin varlığı çok önemlidir, yerleşim bölgeleri çok önemlidir. Geçmişte hem DEAŞ terör örgütü hem PKK terör örgütü tarafından sürekli bu bölgelere, tehdit, baskı oluşturulmuştur.

Şu anda bizim Türkmen yerleşim bölgelerinin onarıma ihtiyacı var. Bu onarım için eğitim, okullar, üniversiteler ve Türkmenlerle ilgili projelerde hem Irak hükümeti hem de yerel yönetimde mutlaka Türkmenler için özel bir bütçe tahsis edilmesi önemlidir."

Maruf, yeni Irak hükümetinden Türkmenlerin temsiliyeti meselesinin yanı sıra Bağdat-Erbil arasındaki sorunlar ve Sincar Anlaşması konusunda da ciddi adımlar beklediklerini ifade etti.

 

Türkmen Bakan, "Sincar bölgesinde yasa dışı silahlı grupların yanında PKK terör örgütünün bulunması gerçekten bölgeye, orada yaşayan insanlara da tehdit oluşturmaktadır. Bağdat-Erbil anlaşması pratikte uygulanmadı." diye konuştu.

- Fenerbahçe Teknik Direktörü Jorge Jesus:
"İlk yarı oyuna hükmettik sonuca hükmedemedik. İkinci yarı değişikliklerle takımın performansı daha iyiye gitti"
- "Fikir belirtmem gerekirse bence yabancı sınırı olmasa Türk futbolunun gelişmesi açısından daha iyi olabilirdi. Portekiz'de yabancı kuralı yok ama başka kurallar var"
- "Messi ve Ronaldo belki şu an son dünya kupalarını oynuyorlar. Ama dünyanın en iyi iki oyuncuları olduklarına şüphe yok"
 

İSTANBUL (AA) - Kulüpler Birliği Vakfının iş birliği içinde olduğu LaLiga ile düzenlediği Dostluk Turnuvası'nın ilk maçında İspanya'nın Rayo Vallecano takımını 3-1 yenen Fenerbahçe'nin teknik direktörü Jorge Jesus, "Hazırlık maçı da olsa kazanmak her zaman önemlidir." dedi.

Jesus, Ülker Stadı'ndaki maçın ardından düzenlenen basın toplantısında yaptığı açıklamada, hazırlık maçlarının ilkini oynadıklarını, oyuncularının maç ritmini kaybetmemesi için 4 hafta boyunca hazırlık maçları yapacaklarını ve bunun önemli olduğunu söyledi.

Maçta ilk yarı rakiplerinden iyi olduklarını ancak kolay bir gol yediklerini kaydeden Jesus, "Daha iyi olmamız gerekiyordu. İlk yarı oyuna hükmettik sonuca hükmedemedik. İkinci yarı değişikliklerle takımın performansı daha iyiye gitti. Rakibin değişiklikleriyle ise oyunları daha kötüye gitti. Bu da ikinci yarı işimizi daha kolaylaştırdı. Hazırlık maçı da olsa kazanmak her zaman önemlidir. Ama maçta sakatlık yaşanması iyi olmadı. Pedro'nun durumunun ne olacağını göreceğiz ama keyif kaçırıcı bir durum bu." ifadelerini kullandı.

Takımdaki sakatlarla ilgili soruya cevap veren Jesus, lige verilen 5 haftalık aranın kendilerine iyi geleceğini bildiklerini ve aranın sakatların dönmesi açasından önemli olduğunu kaydederek, "Daha önce sakat olan oyuncularımız, King, Mert Hakan Yandaş bu maçta oynadı. İki sakatımız var; Peres ve Arda Güler. Bu maçta sakatlanan Pedro'nun durumu umarım ciddi değildir. Hastaneye gitti, gerekli testler orada yapılacak. Ben şu an durumuyla ilgili bilgili değilim en azından." diye konuştu.

 

- Yabancı kuralına vurgu

 

Jorge Jesus, daha önce lisans çıkmayan Lemos ve Bruma'ya lisans çıkıp çıkmayacağıyla ilgili soruya karşılık da yabancı kuralına işaret ederek şu yanıtı verdi:

"Şu anda Fenerbahçe'nin yabancı sınırı sebebiyle kontenjanı dolu. Transfer ve liste için birilerinin gitmesi gerekiyor. Lemos bu maçta oynadı çünkü o pozisyonda elimizde çok çözüm yok. İki genç oyuncu da vardı; Yusuf ve Yiğit. Lemos, 5 aydır oynamıyordu, bu maç iyi oynadı, fiziksel zorluk yaşadı ama bu normal. Transfer sezonuna bakacağız. Ama kolay değil. Onların kadroya dahil olmaları için birilerinin gitmesi gerekiyor. Ne yapacağımıza bakacağız transfer döneminde. Savunma bölgesinde sayı anlamında sıkıntı yaşayabiliyoruz. Bugün gördük. Serdar zaman zaman sakatlıklar yüzünden takımdan ayrı kalabiliyor. Peres sakat. Türkiye'de yarışan Fenerbahçe gibi güçlü 5-6 takım var. Avrupa'da son 16'dayız. Başarının bedeli bu. Başarılı olup ilerlemesek belki bu sakatlıkları yaşamazdık. Ama defans bölgesini, elimizde daha fazla çözüm olması için iyileştirmemiz gerektiği bir gerçek.

Fikir belirtmem gerekirse bence yabancı sınırı olmasa Türk futbolunun gelişmesi açısından daha iyi olabilirdi. Portekiz'de yabancı kuralı yok ama başka kurallar var. Bu yüzden Portekiz 10 milyon nüfuslu olmasına rağmen en iyi oyuncuları çıkarabiliyor ve takımları da dünya sıralamasında ön sıralarda yer alabiliyor. Ben şahsi olarak şu düşüncedeyim; Avrupa ve dünya futboluna, üst liglere baktığınız zaman bu tarz yabancı sınırlamaları yok. Kalite olarak düşük diyebileceğimiz Arabistan ve Türkiye gibi liglerde var bu sınır. Bu yüzden futbol gelişmiyor. Kaliteli oyuncu getirirseniz katkı sağlıyorlar. Altyapı önemli, imkanlar, şartlar her zaman daha iyi hale getirilmeli. Türk futbolunu yönetirken bu tarz detayların düşünülmesi gerekir."

 

- Dünya Kupası'ndaki oyuncularının durumu

 

Lemos ve Bruma'nın performanslarını daha yukarı çekmek için çalışmalarını sürdürdüklerini ve bunun yeni bir durum olmadığını da aktaran Jesus, "Lige verilen arada hatalarımızı gidermek için, daha üst seviye için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bütün takımlar böyle değerlendirebiliyor arayı. Lig başlayınca göreceğiz seviyeyi. Bu işimizin bir parçası. Her gün her antrenmanda daha iyi olmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz çünkü biliyoruz ki hem bireysel hem kolektif anlamda daha iyi olabiliriz." değerlendirmesini yaptı.

Dünya Kupası'na katılan oyuncularının performansı sorulan deneyimli teknik adam, "Valencia 3 maçta 3 gol attı, iyi performans sergiledi. Fiziksel olarak da iyi seviyede değildi. Takımı elendiği için izin yapıp birkaç gün içinde takıma katılacak. Belçika'nın da bir maçı daha var. Gruptan çıkamazsa Batshuayi de takımımıza katılacak. Bu iki oyuncuya ihtiyacı var takımın." dedi.

Kupada 4 favori takımının olduğunu belirten Jesus, "Portekiz, Brezilya, Fransa ve İspanya. Sonrasında Arjantin ve İngiltere geliyor. Bu ikisi kalite anlamında diğerleriyle aynı seviyede değil. Kısa süreli, eşleşmeli tur olduğu için, ama her şey olabilir bu turnuvada. 4 takımın en kaliteli takım olduğunu düşünüyorum." ifadesini kullandı.

 

- Arabistan takımının sürprizi ve Ronaldo'nun durumu

 

Suudi Arabistan'ın Arjantin'i yendiği sürpriz maçta, Arabistan'da görev yaptığı için kendi taktiğinin konuşulduğu hatırlatılan Jesus, şu görüşünü paylaştı:

"Arabistan takımında, bir zaman görev yaptığım Al Hilal takımından çok oyuncu var. 13 oyunca çağrıldı. Arjantin maçında ilk 11'in 6'sı Al Hilal oyuncusuydu. Kaleciyle çalışmamıştım. Arabistan'da da yabancı sınırlaması var. Ben gittiğimde oyuncu sınırı 5'ten 7'ye çıkmıştı. Bu değişim onları olumlu anlamda değiştirmişti, faydası oldu. O ligde de iyi oyuncular var. Beni şaşırtmadı Arjantin sonucu. Birkaç yıl oluyor ayrılalı. Kazanmalarının benimle alakası yok o yüzden. Belki onların teknik direktörünün başarısı. Belki fikirleri benimle aynıdır, olabilir."

Ronaldo'nun durumunu da değerlendiren Jesus, şunları kaydetti:

"Ronaldo'nun içinde bulunduğu durumu çok iyi anlıyorum. İkimiz de Portekizliyiz, aramızda iyi bağ var. Messi ve Ronaldo belki şu an son dünya kupalarını oynuyorlar. Ama dünyanın en iyi iki oyuncuları olduklarına şüphe yok. O seviyede başka oyuncular yok. Seviyelerine yaklaşanlar var ama o seviyede olduklarını düşünmüyorum. Ronaldo'nun dünyaya örnek bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Finansal ihtiyacı yok, her şeyi başarmış ama ilk tutkusuyla oynuyor, başarıya aç bir şekilde. Bu da futbola olan aşkını gösteriyor. Zaten dünyanın en iyi futbolcuları aşk sebebiyle bu seviyeye ulaşıyorlar. Pele ve Maradona da öyle. Messi ve Ronaldo da öyle. Diğerleri kalite olarak onların seviyesine ulaşabilirler ama bu bakış açısına ulaşabileceklerini düşünmüyorum. Özel hayatta başka şeyler de var çünkü. Futbolu hayatlarında her şeyi önüne koymuşlar. Bu yüzden her futbolcu o seviyeye gelmez diye düşünüyorum."

İSTANBUL (AA) - HIV ile ilgili farkındalık yaratmak için hekimler, dernekler, sivil toplum kuruluşları, gazeteciler ve tanınmış kişilerin yer aldığı "Tek Ses Projesi" hayata geçirildi.

HIV konusunda toplumun doğru bilgilerle aydınlatılması ve bireylerin korkularından arınıp daha güçlü ve cesur adımlar atmalarını desteklemek için başlatılan Tek Ses Projesi, toplumun farklı kesimlerinin desteklediği bir kampanyaya dönüştürüldü.

Pera Palace Hotel'de düzenlenen proje tanıtım toplantısında 293 kişinin okuduğu mesajlar, yapay zeka yardımıyla tek bir sese dönüştürüldü.

Özge Borak, Aylin Kontente, Sibel Taşçıoğlu, Pelin Batu, Ayşegül Dinçkök, Sedef İybar, Şehsuvar Aktaş, Atilla Şendil, Melis Babadağ, Bülent Seyran, Yekta Kopan ve Ogün Kaptanoğlu gibi isimlerin sesleriyle destek verdiği Tek Ses videosu, 1 Aralık Dünya AIDS günü kapsamında sosyal medyada farkındalık kampanyasına destek amacıyla hazırlandı.

Toplantıya katılan İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Volkan Korten, Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Altuntaş Aydın, Gilead Türkiye Medikal Direktörü Dr. Serhan Sevgi ile Pozitif Yaşam Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Canberk Noyan Harmancı, toplumun HIV konusunda bilinçlendirilmesi için yapılması gerekenleri anlattı.

Herbsttagung der juristischen Staatsbeamten der Landratsämter der Main-Tauber-Region

 

Der Landkreis Würzburg war dieses Jahr Gastgeber der Herbsttagung der juristischen Staatsbeamten der Landratsämter der Main-Tauber-Region. Nach einer coronabedingten Zwangspause konnten sich die aktiven und ehemaligen Dienstältesten der bayerischen Seite sowie die Ersten Landesbeamten – wie sie in Baden-Württemberg heißen – wieder in Präsenz treffen. Das Forum wurde bereits vor Jahrzehnten als fachliches Pendant zum länderübergreifenden Austausch der Landräte als politischer Behördenleitung gegründet.

 

Zunächst stand die Besichtigung des Wasserwerks des Zweckverbands Fernwasserversorgung Mittelmain (FWM) in Neustadt a.M. und damit des technischen Herzstücks des öffentlichen Trinkwasserversorgers für einen Großteil des Landkreises Würzburg auf dem Programm.

 

Eva von Vietinghoff-Scheel als Vorstand des Kommunalunternehmens des Landkreises Würzburg (KU) stellte anschließend fachkundig dessen vielfältiges Aufgabenspektrum vor. Die Teilnehmenden zeigten sich beeindruckt von den Aktivitäten des KU im Bereich der Gesundheitsversorgung bzw. Altenpflege, aber auch des ÖPNV sowie der Abfallbeseitigung und erörterten – wie bei Juristen üblich – die einschlägigen Rechtsgrundlagen und juristischen Implikationen. Der gegenseitige Austausch deckte daneben die ganze Bandbreite der juristischen Tätigkeit am Landratsamt ab – etwa von Fragen der behördlichen Prozessführung in der Verwaltungsgerichtsbarkeit bis hin zur Arbeit der Betreuungsvereine.

 

Dr. Benedikt Kaufmann, Geschäftsbereichsleiter im Bauamt und dienstältester Jurist am Landratsamt Würzburg, betont: „In der Regel vollziehen wir beidseits der Landesgrenze dieselben – häufig immer komplexer werdenden – Bundesgesetze. Ein fachlicher Austausch dazu schützt vor „Betriebsblindheit“ und führt zu Synergie- sowie Optimierungseffekten.“ Auch Landrat Thomas Eberth ließ es sich nicht nehmen, die Kolleginnen und Kollegen aus der Nachbarschaft zu begrüßen sowie die Verbundenheit und Zusammenarbeit der Landkreise der Region zum Ausdruck zu bringen.

 

Bildunterschrift:

Dr. Benedikt Kaufmann (ganz links) vom Landratsamt Würzburg begrüßte die Juristenkolleginnen und -Kollegen der Landratsämter der Main-Tauber-Region zum fachlichen Austausch im Landkreis Würzburg.  Foto: Landratsamt Würzburg

Geçen yıl açıklanan hükümet programı vatandaşlık yasasının modernleştirilerek, Almanya toplumunun çok kültürlü ve birçok bireysel farklılıkları barındıran yapısına uygun hale getirilmesini de içeriyordu. İçişleri Bakanı Nancy Faeser, kamuoyuna açıkladığı taslak ile Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) önderliğindeki hükümetin bu konuda kararlı olduğunu ortaya koydu.


Federal Meclis (Bundestag) SPD milletvekili ve Avrupa Birliği heyeti Türkiye raportörü Nezahat Baradari, vatandaşlık yasasının modernleştirilecek olmasını memnuniyetle karşılıyor: “Çifte vatandaşlık yolda. Bu, başta Almanya’da yaşayan Türk vatandaşları olmak üzere tüm göçmenler için çok iyi bir haber. Alman vatandaşlığına geçişin önündeki engellerin kaldırılacak ve bekleme süresinin azaltılacak olması hem birlikte barış içinde yaşama arzusunu hem de Almanya’ya olan bağlılığı artıracaktır. Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin bir üyesi olarak yeni vatandaşlık yasasının göçmenlere verilecek çok doğru bir sinyal olduğu kanaatindeyim.”


Almanya´da 10,7 milyon yabancı uyruklu kişi yaşıyor. Bunların 5,7 milyonu 10 yıldan uzun süredir Almanya’da ikamet ediyor. Geçtiğimiz yıl vatandaşlığa geçiş bir önceki yıla göre yüzde 2,5 oranında gerilemişti – yeni yasanın vatandaşlığa geçişi daha cazip kılacağı bekleniyor. Yeni yasaya göre Almanya’da artık 5 yıl (mevcut yasa 8 yıl öngörüyor) ikamet etmiş olanlar vatandaşlığa başvurabilecekler. Başarılı bir uyum süreci halinde – buna eğitimde başarı ve mesleki başarı da dahil – bu süre 3 yıla düşecek. 67 yaş üstü göçmenler ise Almanca yeterliliklerini yazılı test yerine sözlü açıklama ile kanıtlama olanağına sahip olacaklar. En önemlisi de mevcut vatandaşlıktan çıkmak gerekmeyecek, Alman vatandaşlığına geçenler birden fazla vatandaşlığa sahip olabilecekler.


“Çifte vatandaşlığın serbest bırakılacak olması Alman vatandaşlığına geçiş kararını kolaylaştıracaktır. Vatandaşlık yasa tasarısı, SPD önderliğindeki koalisyon hükümetinin göçmenleri toplumun asli unsuru haline getirme kararlılığı içinde olduğunun bir başka kanıtı. Umarım Hiristiyan Birlik partileri bu sefer de yasanın çıkışını engellemeye çalışarak süreci yavaşlatmaz ya da engellemezler. Hıristiyan Birlik partileri içinde çifte vatandaşlığa karşı mesnetsiz iddialarla itiraz sesleri duyulmaya başladı bile. Sosyal demokratlar olarak bizim için toplumsal dayanışma ve eşit ve barış içinde bir arada yaşamak çok önemlidir. Başkakan Olaf Scholz’un bu yöndeki çok doğru ve yerinde açıklamasına katılıyorum: Almanya’da kalıcı olarak yaşayan ve çalışan herkes seçme ve seçilme hakkına sahip olmalı, bu ülkenin asli bir parçası olarak bütün haklardan faydalanabilmeli – menşei, ten rengi, dini ne olursa olsun,” diye ekliyor milletvekili Baradari.