Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

BERLİN (AA) - Almanya'nın Afganistan'da çalışan yerel personeli tahliye etmek için Taliban ile müzakere yürüteceği bildirildi.

Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Savunma Bakanı Annegret Kramp Karrenbauer ile düzenlenen ortak basın toplantısında yaptığı konuşmada, "Yerel personeli, güvenli şekilde tahliye edebilmek amacıyla Büyükelçi Markus Potzel, Taliban ile görüşecek. Büyükelçimiz daha önce Taliban ile Afgan yönetimi arasında barış görüşmelerine katılmıştı. Bu akşam Doha'da olacak." ifadesini kullandı.

Maas, Taliban'ın havalimanına sadece yabancı vatandaşların geçişine izin verdiğini vurguladı.

Savunma Bakanı Annegret Kramp Karrenbauer da iki "A400" kargo uçağıyla Kabil'den Taşkent'e 3'er uçuş planladıkları bilgisini paylaştı.

Karrenbauer, 15 farklı milletten 180 kişiyi de tahliye etmeye çalıştıklarına dikkati çekerek, Kabil'deki güvenlik durumuna göre ABD'den uçakların inişi ve kalkışı için izin beklediklerini kaydetti.

 

Dr. Latif Çelik yeni eserini Hausartzzentrum Versbach’ın yeni açılan merkezinde Dr.Wolfgang Offenberger’e hediye etti.
İki milletin ortak  tarihini yazarak geçmişin dostluğunu bu güne taşıyan Dr. Latif Çelik, “Türklerin ve Almanların dostluğunun unutulmasını istemiyorum. Kültür tarihin önemini bilen insanlardan bu konuda büyük destek alıyorum. Sayın Dr. Offenberger’in de Türk-Alman Dostluğuna önem veren biri olduğunu biliyorum. Dolayısı ile bu eser yeni açılan tıp merkezinde insanların okuyarak önemli bilgilere ulaşmasını istedim” dedi.
 
Dr. Offenberger ise, “Kitabı aldıktan sonra severek okuyacağım. Şimdiki neslin geçmişin güzelliklerini öğrenmesi önemlidir. Sayın Dr. Latif Çelik’i bu güzel çalışmasından dolayı kutluyorum” dedi.
 
Türk-Alman Kültür tarihine bıraktığı kalıcı eserler ile  adından sıkça söz ettiren Dr. Latif Çelik Würzburg şehrindeki önemli entellektüellere kitabını hediye ederek iki milletin birbirini daha yakından tanımasına vesile oluyor.
 

İki haftaya yakın bir süredir Türkiye’de devam eden orman yangınları Almanya Türkleri’ni derinden üzdü. Sebebi sonradan anlaşılacak olsa da, bir an önce yangının durmasını dileyerek dua eden Almanya’nın Kitzingen şehrindeki  vatandaşlarımız, “Bu yangın duracak ve yanan ormanlarımızı daha gür olarak yeniden yetiştireceğiz” diyerek harekete geçtiler.

 

 

Kitzingen şehrinde yaşayan Türk kadınları Eylem Tamahkar ve Yükser Soyer öncülüğünde harekete geçerek yanan bölgelerde 2190 fidanın dikilmesi için gerekli maddi yardımı toplamanın mutluluğunu yaşıyorlar. Ayhaber’e açıklamalarda  bulunan Tamahkar ve Soyer, “Bir Kitzingen’li olarak şehirdeki insanımız ve halkımız ile ne kadar gurur duysak azdır. Güzel yürekli insanlara güvenerek daha yangın devam ederken bir kampanya yapalım dedik. Yangın adeta yüreğimize düştü, ve yangının önü alınamıyor derken asırlık ağaçlarımızın tek tek yanarak devrilmesi çok ağır geldi bize. İki arkadaş TEMA vakfına fidan gönderelim dedik. İzin hazırlığında olduğum için hiç zamanım olmasada, Whatsapp gruplarına attığım mesajlara yağmur gibi dönüş oldu. Duyan  her arkadaşım yardım etti ve kısa bir sürede 2000 fidan için TEMA’ya maddi yardım ulaştırdık. Mutluluğumuzu tarif edemeyiz. Güzel yurdumun güzel insanları ile birlikte ağlayıp birlikte harekete geçtik. Kuzeyden güneye, doğudan batıya, hatta Batı Trakya’ya kadar hepimiz tek vücut olduk. Türkiyemiz bize güvensin bunun altından kalkacağız” şeklinde konuştular.

 

Kitzingen Türk Kadınlar Topluluğu değişik konularda da sürekli yardım aksiyonları yaparak öne çıkmaları ile tanınıyorlar.

Yoğun Türkiye gündemi arasında gelişmeleri değerlendiren Avrupalı Türklerin iki önemli ismi Veyis Güngör ve Sait Özcan Konya’da biraraya gelerek son siyasi ve ekonomik gelişmeleri değerlendirdiler. Türk Toplumnun hem Avrupa, hem de Türkiye’deki gelişmeleri oldukça yakından izlenmesinin önemine değinen  Hollanda Türkevi Başkanı Veyis Güngör ile Almanya KONAD Başkanı Sait Özcan Ayhaber’e yaptıkları açıklamada, “Maalesef son dönemde önde gelen Avrupa ülkelerinde sistemli bir şekilde Türkiye aleyhtarı bir hava oluşturulmaya çalışılıyor. Buna enlel olmak için doğru bilgilendirmenin ve Türk entellektüelleri birarada tutmanın önemli olduğuna inanıyoruz. Bu bağlamda son gelişmeleri değerlendirmek için kadim şehir Konya’da biraraya geldik” dediler.
 
Avrupalı Türklere seslenerek diyalog içinde “Ortak Akıl” proğramları düzenleyip gelişmelerde kendi ağırlıgımızı koymalıyız diyen Güngör ve Özcan, “Her konuda aynı düşünmeyebiliriz, ancak ortak paydamız Türkiye’dir. Ülkemizin özellikle Avrupa’da daha iyi ve doğru tanınması çin önyargılara engel olup aleyhte kampanyalara nasıl engel olunabileceği ile ilgili beyin fırtınaları yapılmasına daha çok ihtiyacımız olduğunu farkediyoruz. Ekim ayından itibaren BatıAvrupa Ülkelerinin önemli metroplollerinde enttektüel düşünce yapısındaki arkadaşlar ile biraraya gelip düşünce platformu oluşturmayaya çalışacağız” şeklinde konuştular.
 
Bilindiği gibi Veyis Güngör ve Sait Özcan Hollanda ve Almanya’da uzun yıllardan bu yana Avrupalı Türklerin sorunlar ile ilgili makale, açıklama ve konferanslar yolu ile düşüncelerini açıklamaktadırlar.

ANKARA (AA) - ABD'de son aylarda yeni tip koronaviürüs (Kovid-19) görülenlerin büyük çoğunluğunun aşı olmayan gençlerden oluştuğu bildirildi.

The New York Times'ın haberine göre, ABD genelindeki Kovid-19 tedavi merkezlerinde görevli doktorlar, Delta varyantıyla salgına yakalanarak hastaneye kaldırılan kişilerin yaş gurubunun, geçen yıla göre farklı olduğunu belirtti.

Doktorlar, son dönemlerde 20-30 yaş grubundaki gençlerin salgından daha fazla etkilendiğini ve bunlardan bir kısmının obezite, diyabet ve tansiyon gibi kronik hastalıklarının da bulunmadığını ileri sürdü.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri verilerine göre, ocak ayında hastaneye kaldırılanların yarısından fazlasını 65 yaş ve üstündeki kişiler oluştururken, bu oran 50 yaş altında ise yüzde 22 olarak açıklanmıştı.

Ancak son veriler, yaşlıların oranının yüzde 15 civarına gerilediğini gösterirken, 18-49 yaş aralığındakilerde ise bu oran yüzde 41'e denk geliyor.

ABD'de 65 ila 74 yaş grubundakilerin yüzde 80'inin ikinci doz aşıları tamamlanırken, bu oran 18-39 yaş grubunda yüzde 40'ın altında bulunuyor.

Öte yandan uzmanlar, son zamanlarda Kovid-19 görülenlerin yüzde 80'ininde Delta varyantının tespit edildiğini açıkladı.

- ABD'li doktorlardan "gençler salgını daha ağır geçiriyor" uyarısı

ABD'li doktorlar, aşı olmayan gençlerin Delta varyantıyla salgını daha ağır geçirdiği ve daha kısa sürede durumlarının kötüleştiğini savundu.

Kovid-19 aşılarının, Delta dahil tüm Kovid-19 varyantlarına karşı etkili olduğu öne sürülürken, ABD genelinde enfekte olmasının ardından hastaneye kaldırılanların yaklaşık yüzde 97'sinin aşı olmayanlardan oluştuğu kaydediliyor.

Arkansas Üniversitesi Tıp Bilimleri Rektörü Dr. Cam Patterson, gözlemlerinin "daha genç ve daha sağlıklı insanların Delta varyantına daha önceki varyantlardan daha duyarlı olduğunu" öne sürdü.

Patterson, daha genç hastalarda daha hızlı hastanelik olma durumunun Delta'nın Arkansas'ta ortaya çıkmasıyla neredeyse aynı zamana denk geldiğini ileri sürdü.

Las Vegas'taki Üniversite Tıp Merkezi Yoğun Bakım Ünitesi Direktörü Dr. Angie Honsberg ise genç hastalarının daha kısa sürede durumlarının kötüleştiğini iddia etti.

Springfield'deki CoxHealth Hastanesinde Yoğun Bakım Direktörü Dr. Terrence Coulter de hastanesindeki Kovid-19 hastalarının önceki dalgaya göre daha genç kişilerden oluştuğunu ve durumlarının daha ağır seyrettiğini söyledi.

Dr. Coulter, hastaneye yatırılan birçok hastanın diyabet, obezite veya yüksek tansiyon gibi ciddi hastalık için risk faktörleri barındırmasına karşın bazı genç hastalarda bu risk faktörlerinin hiçbirinin bulunmadığına dikkati çekti.

New York Üniversitesi Grossman Tıp Fakültesinden Dr. Adam Ratner ise son dönemlerde maske kullanımındaki düşüş ve normale dönüşler nedeniyle geçen yıla göre salgının seyrinde farklılık oluştuğu yorumunu yapmasına karşın, "Yeni varyantın daha ciddi hastalıklara neden olup olmadığına dair henüz yeterli bir kanıt olduğunu düşünmüyorum." değerlendirmesine bulundu.

- 18 yaş altında bir haftada yüzde 84 artış

Amerikan Pediatri Akademisince yapılan araştırmaya göre, ABD'de çocuklar ve gençler arasında Kovid-19 salgını önceki haftaya kıyasla yüzde 84 arttı.

Verilere göre, geçen hafta ülke genelinde yaklaşık 72 bin çocuk ve genç Kovid-19'a yakalandı.

Son birkaç ayda ülkedeki Kovid-19 vakalarında düşüş görülmesine karşın Delta varyantının ardından enfekte sayısı ülkede tekrar artışa geçti.

Kovid-19'un başlangıcından bu yana ABD'de 4,2 milyondan fazla çocuğun Kovid-19 testi pozitif çıkarken, 18 yaş altı, son haftadaki vakaların yüzde 19'unu oluşturdu.

Salgın kaynaklı hastaneye yatışlarda çocukların oranı ise yüzde 1,3 ile 3,5 arasında değişiyor.

Anadolu’dan Almanya’ya doğru devam eden göçün 60. yılında Almanya’da döner sektörü devasa boyutlara varan bir iç istihdam sağlamanın yanında  ciddi anlamda Alman ihracat kalemleri arasında yer almaya başladı.
 
 
Almanya’da Amerikan fastfood kültüründen 9 defa fazla ciro yapan Anadolu kökenli döner artık Almanya üzerinden AB ülkelerine yayılmaya başladı. İspanya’dan Finlandiya’ya, İtalya’dan İngiltere’ye kadar milyonlarca Avrupalı’nın severek yediği yemek kültürü haline gelen döner, en güzel lezzeti Türkiye kökenli üreticilerin elinde şekilleniyor. Dönerin kalitesinin korunmasına büyük özen gösteren ve sektördeki titizliği ile tanınan Milas Döner Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kaya, “Döner artık uluslararası piyasada insanlığın lezzet tabağı haline gelerek ciddi anlamda bir ortak lezzet konumuna gelmiştir. Özellikle Almanya dışına çıkması, girdiği her ülkede o toplumları kendi lezzetlerini geride bırakarak açık  ara tercih edilir duruma gelmesi, döneri bulunmaz bir nimet haline getirmiştir” şeklinde konuştu.
 
 
Her gün 2 milyondan fazla Alman’ın bu ülkede döner yediğini belirten Ali Kaya, “Dönerin üretim, servis ve kalitesine dikkat etmek öncelikle bizim görevimizdir. Türkiye kökenli arkadaşların yukarıdaki kriterlere azami dikkat göstererek döneri koruması ve sahip çıkması gerektcği bilincinde olmaları çok önemlidir. Sektör şu ana kadar yarım milyona yakın insanı istihdam etmektedir. Gelecek 10 yılda  döner sektörünün evrileceği yönü eğer bizim için önemli ise şimdiden hepimiz  gelişmeleri yakından takip etmeliyiz” dedi.
 
Rallye-Weltmeisterschaft (WRC) macht Station in Estland
 
Köln. In bestechender Form reist das Toyota Gazoo Racing World Rally Team nach Estland: Der siebte Lauf der diesjährigen FIA Rallye-Weltmeisterschaft (WRC) läutet die zweite Hälfte einer herausragenden Saison ein, die Toyota dominiert. Fünf der bislang sechs Rallyes konnte das Team für sich entscheiden, davon zuletzt vier in Folge.
 
Nach seinem Sieg bei der in den WRC-Kalender zurückgekehrten Safari Rallye Kenia im vergangenen Monat führt Sébastien Ogier die Fahrerwertung mit nunmehr 34 Punkten Vorsprung an. Sein engster Verfolger ist Teamkollege Elfyn Evans. Doch auch der sechstplatzierte Kalle Rovanperä will in Estland auf das Podium zurückkehren - genauso wie Takamoto Katsuta. Der Fahrer des TGR WRC Challenge Nachwuchsprogramms fuhr in Kenia das erste Podium seiner Karriere ein.
Mit entsprechend großem Rückenwind startet das gesamte Team bei der Rallye Estland. Seit 2020 WRC-Bestandteil, ist sie vor allem für ihre Hochgeschwindigkeitsstrecken mit Kuppen und Sprüngen bekannt, obwohl es auch einige technischere Abschnitte gibt. Durch die mitunter weiche und sandige Oberfläche können sich beim zweiten Durchgang einer jeden Etappe zudem Spurrillen bilden.
 
Die Rallye erstreckt sich in diesem Jahr über 314,16 Kilometer und 24 Prüfungen an vier Tagen. Los geht es am Donnerstag mit einer abendlichen Super Special Stage in der Nähe des Serviceparks in Tartu, Estlands zweitgrößter Stadt. Am Freitag und Samstag wird jeweils eine Schleife von vier Prüfungen gefahren, die nach dem Mittagsstopp wiederholt wird. Während die Prüfungen am Freitag bereits aus dem Vorjahr bekannt sind, ist die samstägliche Routenführung komplett neu – abgesehen von einer Wiederholung der Super Special in Tartu zum Abschluss des Tages. Am Sonntag wird eine Schleife mit drei Prüfungen zweimal gefahren, darunter eine neue, direkt neben dem Servicepark verlaufende Power Stage.
„Es war bislang eine wirklich starke Saison für uns. Wir müssen die großartige Arbeit in der zweiten Jahreshälfte nun fortsetzen“, erklärt Teamchef Jari-Matti Latvala. „Die Rallye Estland ist eine ganz andere Herausforderung als Kenia: Hier geht es vor allem um den Speed. Wir wissen, dass ein erneuter Sieg nicht einfach wird. Aber ich hoffe, dass wir wieder um die Spitzenplätze kämpfen können. Bei unseren Tests haben wir uns auf kleinere und technischere Straßen konzentriert, die im letzten Jahr unsere Schwäche waren. Dort werden wir jetzt besser aussehen. Und ich weiß, dass alle unsere Fahrer weiter hungrig auf Erfolge sind.“
 

WASHINGTON (AA) - İngiliz iş adamı Sir Richard Bronson, şirketi Virgin Galactic'in geliştirdiği uzay aracı ile uzayın başladığı nokta olarak kabul edilen yerden 100 kilometre yüksekliğe seyahat etti.

SpaceX'in sahibi Elon Musk ve Amazon'un kurucusu Jeff Bezos'tan sonra Branson uzay yolculuğu girişimi başlatan üçüncü kişi oldu.

Branson'un şirketi Virgin Galactic'in geliştirdiği, Branson dahil 6 kişiyi taşıyan Unity-2 uzay aracı, sabah saatlerinde ABD'nin New Mexico eyaletinden fırlatıldı.

Virgin Galactic'ten yapılan açıklamada, yaklaşık 100 kilometre irtifaya ulaşan aracın uzayın başladığı noktaya ulaştığı duyuruldu.

Yolculuğun 90 dakika sürdüğü belirtilen açıklamada, Uzay Uçağı Unity-2'nin Branson ve beraberindekilerle sorunsuz şekilde yerel saatle 12.00'de New Mexico'da yeryüzüne indiği ifade edildi.

KUDÜS (AA) - ABD'nin İsrail Büyükelçiliği, işgal altındaki Batı Şeria'da Filistinli bir tutukluya ait evin İsrail güçlerince yıkılmasını eleştirdi.
 
Büyükelçilik Basın Ofisinden yapılan yazılı açıklamada, tarafların bölgede gerilimi tırmandıran, Filistin-İsrail meselesinde iki devletli çözüm çabalarını baltalayacak tek taraflı adımlardan kaçınmasının oldukça önemli olduğuna inanıldığı belirtildi.
 
Ramallah'ın kuzeyindeki Turmusaya beldesine Filistinli tutuklu Muntasır Şelbi'ye (44) ait bir evin İsrail güçlerince yıkılmasının eleştirildiği açıklamada, "Bir kişinin eylemleri nedeniyle tüm ailenin evi yıkılmamalı." ifadesine yer verildi.
 
ABD vatandaşlığı da bulunan Muntasır Şelbi, 2 Mayıs'ta Batı Şeria'da bir Yahudi yerleşimcinin öldüğü, ikisinin yaralandığı saldırının faili olmakla suçlanıyor.
 
Şelbi, 6 Mayıs'ta İsrail güçleri tarafından gözaltına alınmıştı.
 
İsrail güçleri, bu sabah Şelbi'ye ait ve ailesinin yaşadığı iki katlı evi patlayıcılarla yıkmıştı.
 
İsrail'in, saldırı düzenledikleri söylenen Filistinlilerin evlerini yıkması, insan hakları örgütleri tarafından "toplu cezalandırma" anlamına geldiği için yoğun şekilde eleştiriliyor.
Fakir ülkelerden zengin batı ülkelerine tarihsel süreçte sürekli göçler gündeme gelmiştir. Sanayi devrimi sonrası giderek zenginleşen batı ile hemen yakınındaki fakir ülkeler arası bir göçmen transferi sürekli gündemde olmuştur. Avrupalı ülkelerin daveti ile başlayan göç sürecinde düzenli bir şekilde devam eden göçlerden taraflar memnun kalmıştır.
Ancak savaşlar, halk ayaklanmaları ve toplumsal kargaşa ve afetler sonrası ortaya çıkan insani hareketliliklerde yüzbinlerce insan Avrupalı ülkelerinin kapısına dayanmıştır.
Dolayısı ile biri planlayarak, isteyerek ve alt yapısı oluşturu lan düzenli bir göç, diğeri ise aniden kapıları zorlayan, etkisi, ölçüsü ve çerçevesi belirsiz bir düzensiz insani hareketliliğin ortaya çıkmasının sonucudur.
 
Avrupa’ya Düzenli Göç
İmalat, endüstri ve teknolojinin merkezi konumundaki Avrupa asırlardır dünyanın bir çok ülkesindeki insanların hayalleri konumundadır. Yabancı işçi çalıştırma konusundaki tecrübeli batı ülkeleri yakın Balkan ve Akdeniz Havzası ülkelerinden sürekli işgücü talep ederek onların yaptığı üretimleri dışarıya satmıştır. Batı Avrupa ülkeleri özellikle Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sonrasında savaşın hasarlarını ve duran üretim bantlarını kendi insan gücü ile beceremeyince dışarıdan göçmenleri ülkelerine davet etmişlerdir. Sanayisi gelişmiş batılı ülkelerin işgücü talepleri işgücü alan ile veren ülke arasında düzenli bir göç yolculugu oluşturmuştur. Zamanla ortaya çıkan bürokratik ve yasal boşluklar ülkeler arasında görüşmeler yolu ile giderilince düzenli göçten her iki taraf da memnun kalıp göçmenlerin ortaya çıkardığı sinerjiden faydalanmışlardır. Düzenli göç çerçevesinde gelen göçmen işçileri sosyo-kültürel anlamda geldikleri ülkeye bir plan dahilinde uyum sağlamışlar, siyaset, sanat, politika, spor ve ekonomi de yükselmişler ve uyumsuzluk sorunu yaşamamışlardır. Devletler arası göç anlaşmaları ile gelen insanlara göçmen denilmiştir.
 
Düzensiz Göç Hareketleri
Soğuk savaş sonrası tek kutuplu hale gelen dünyada zengin ve fakir ülkeler arasındaki uçurum daha da derinleşmiştir. Demokrasi deneyimleri olmayan ve dış müdahalelere açık ülkelerde ortaya çıkan daha daha iyi hayat standardı arayışları fakir ülkelerin insanlarının Avrupa’ya yönelmelerine sebeb olmuştur. Fakir ülkelerde çöken idari sistemler sonrası ortaya çıkan kargaşa kısa süre sonra iç savaşa evrilince insanların sığınacak ülke arayışına yönelmişlerdir. Ortaya çıkan insani hareketliliğin kısa Avrupa sınırlarını zorlayarak devam etmesi, kısa zamanda insani drama dönüşmesi sonrası önce geçiş yolundaki Avrupa ülkelerini, sonrasında ise varış güzergahı olarak hedeflenen batı ülkeleri nin halklarında ve yönetimlerinde endişeler baş göstermiştir. Göçün boyutunu, ortaya çıkacak sorunları ve olası insani dramları hesaplayamayan ileri batı ülkeleri düzensiz insani hareketliliğin hızını kesebilmek için AB ülkeleri içinde ve yakınında göçleri en azından kamplara yerleştirerek durdurmayı şimdilik başarabilmişlerdir. Avrupa ülkelerine insani gerekçeler ile sığınmak isteyip sınırları zorlayarak girmeyi başaran/ başaramayan insanlara Sığınmacı olarak adlandırılmışlardır.
 
Bu alanda ne yapilabilir?
Hiç bir ülke sosyal sistemine daha fazla yük gelerek toplumsal iç barışın zorlanmasını ve göçler ile demografik yapısının değişmesini istemez. Avrupa bağlamında bakıldığında aynı kriterler topluluğun geneli için de geçerlidir. Önümüzde iki önemli kriter arasında düzenli ve düzensiz göçlerin karşılaştırmasını yaptığımızda birinde ciddi anlamda kazanımlar, diğerinde ise kaybın boyutunun hesaplanması imkansız bir konumdadır. Düzensiz göçlere belli alanlarda kısmen düzene sokulması, yeni kriterler getirilmesi, sorunun kaynagina inilmesi, ve yeni yasal yönlendirmeler getirilmesi ile Avrupa ciddi anlamda kazanımlar yaşayabileceği gibi göç güzergahındaki sığınmacılar için de öncelikle insani bir çözüm olacaktır. İllegal güçü zamanla düzenli ve kalıcı halegetirmek isteyen Avrupa ülkelerinin bir defa kriz bölgelerine silah satmayı durudurması gerekmektedir. Özellikle yasal ülke yönetimleri dışındaki gruplara iletilen silahlar ile insanların öldürüleceği kesindir. Buradan hareketle korku nun getirdigi olumsuz şartların göç dalgalarını Avrupa’ya yöneleceği de bir başka gerçektir. Bu alanda Avrupa sorundan çözüme yönlendirebileceği düzensiz göçten oldukça pratik faydalar sağlayacaktır. Avrupa’nın ilk ilk akla gelen kazanımlarını kısaca sıraladığımızda;
• Avrupa, sığınmacıların mesleki deneyimlerinden faydalanabilecektir.
• Özellikle genç sığınmacıların iş pazarındaki varlığı öncelikle Avrupa ülkelerindeki sosyal sigorta sistemlerine önemli katkı sağlayacaktır.
• Avrupa toplumlarında kültürel çeşitlilik ile yeni anlayışlar ortaya çıkacaktır.
• İnsani yardım olarak düşünülse de toplumsal gelişim yeni bir entegrasyon anlayışı olarak ortaya çıkacaktır.
• Sığınmacılar yerleştiği ülke ile kendi ülkesi arasında kültürel yaklaşım geliştirecektir.
• Avrupa’nın sığınmacıların geldiği ülkelere karsı insani ve ahlaki sorumluluğu da yerine geritirilmis olacaktır.
 
Düzensiz göçten ders çıkarma görevi öncelikle Avrupa’ya aittir, biz sadece düzensiz göç için Brüksel beylerine tavsiyelerimizi sıraladık.