Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Mit rund 1,1 Millionen Fluggästen im Jahr 2021 konnte der Airport Nürnberg sein Passagieraufkommen im Vorjahresvergleich um 16 Prozent steigern. Insgesamt wurde damit in einem zweiten pandemiegeprägten Jahr etwa ein Viertel des Vorkrisenaufkommens von 2019 erreicht. „Die Wunsch zum Reisen wächst wieder. Für 2022 rechnen wir, je nach Corona-Lage, mit einer deutlichen Erholung der Fluggastzahlen“, so Flughafengeschäftsführer Dr. Michael Hupe.

Der Albrecht Dürer Airport Nürnberg liegt damit im zweiten Jahr bei einem mit den meisten deutschen Flughäfen vergleichbaren niedrigen Passagierergebnis. Die passagierstärksten Fluggesellschaften waren Corendon Airlines an erster sowie Ryanair und Turkish Airlines an zweiter und dritter Stelle. KLM bot die meisten Frequenzen im Umsteigeverkehr an und flog ohne pandemiebedingte Unterbrechung.

Nach einem schwierigen Jahresauftakt im Winter-Lockdown 2020/21 erholten sich Verkehr und Nachfrage während der Sommermonate spürbar. Bis zu 40 Ziele waren in der Hochsaison wieder nonstop zu erreichen, darunter die wichtigsten Drehkreuze, Urlaubs- und Städteziele. Mit dem Aufkommen neuer COVID-19-Virusvarianten nahm die Flugnachfrage zuletzt wieder ab und die meisten Airlines reduzierten erneut ihr Angebot, so dass die Verkehrsentwicklung im Winter 2021/22 hinter die Erwartungen zurückfiel.

Die Hoffnungen richten sich jetzt auf den Sommer 2022: Der Airport Nürnberg geht davon aus, dass das Streckenangebot über 60 Ziele umfassen wird, die meisten sind bereits buchbar. Allein Ryanair wird mit zwei stationierten Flugzeugen ab Ende März 27 Ziele anfliegen. Corendon Airlines folgt ebenfalls mit zwei stationierten Flugzeugen und 23 Zielen. Insgesamt fliegen mehr als 20 Airlines den Airport Nürnberg regelmäßig an.

Als deutlich dynamischer erwies sich das Luftfrachtgeschäft, u.a. für dringend benötigtes medizinisches Material und Ausrüstung. Mit 7.935 geflogenen Tonnen lag der Wert um 15 Prozent über dem Vorjahr und sogar über dem Vor-Corona-Wert von 2019.

Wie bereits in den Vorjahren werden die wirtschaftlichen Ergebnisse erst im Rahmen der Jahrespressekonferenz voraussichtlich Ende April / Anfang Mai bekanntgegeben.

Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya (KRV) Eyaleti’nde faaliyet gösteren Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı cami dernekleri başlattıkları “Katarakt Ameliyatı Kampanyası” ile Afrika’da 400 kişiye ışık oldu.
Essen DİTİB Eyalet Bölge Birliği ve Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) iş birliğinde, Balve Mimar Sinan, Hamm-Hövel Selimiye, Hattingen Fatih, Hemer Merkez, Iserlohn Merkez, Lüdenscheid Sultan Ahmet, Wickede Anadolu ve Witten Sultan Ahmet cami derneklerinin desteğiyle yapılan ameliyatlar sonucunda 400 kişi yeniden hayata tutundu.
 
 
 
Essen DİTİB Eyalet Bölge Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Balve Mimar Sinan Camii dernek başkanı Özkan Güler, Hemer Merkez Camii dernek başkanı Tacettin Önal, Iserlohn Merkez dernek başkanı Doğan Üstün ve Lüdenscheid Sultan Ahmet Camii dernek başkanı Göksal Üçüncü başta katarak ameliyatlarını takip etmek ve ihtiyaç sahiplerine yardım paketi dağıtmak üzere Afrika’nın Senegal ülkesine gitti.
 
 
 
 
 
 
 
 
DİTİB heyeti Senegal ve Dakar bölgesinde 4 yetimhaneyi ziyaret etti. Heyet, yetimhanede eğitim gören çocuklara hediye ve yetimhanenin yatak ihtiyaçını karşıladı. Ayrıca bölgedeki ihtiyaç sahibi 400 aileye yardım paketi dağıttı.
Görme problemi yaşayan ihtiyaç sahiplerine katarakt ameliyatı yaptırmak üzere Senegal’de bulunduklarını belirten Essen DİTİB Eyalet Bölge Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Balve Mimar Sinan Camii dernek başkanı Özkan Güler, hayırseverlerin desteğiyle 2 gün süren ameliyat sonrası 400 kişiye ışık olduklarını ifade etti.
 
 
 
DİTİB heyeti olarak ihtiyaç sahiplerine yardım paketi dağıttıklarını ve katarakt ameliyatlarını  yerinde gördüklerini aktaran Güler, “Yokluk içerisinde insanlara umut olmak çok güzel bir duygu. Bu iyilik hareketini destekleyen hayırseverlere, DİTİB ailesine ve Türkiye Diyanet Vakfı’na teşekkür ediyor, hayırlarının kabulünü Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyoruz” dedi.
 
 
Hayırseverlerin iyilik eli pek çok ülke insanının yüzünü güldürdü
Güler, şunları kaydetti: “Yapılan hizmeti anlatmak kelimelerle kifayetsiz. Görmek ve yaşamak lazım. Yokluk içerisinde insanlara umut olmak çok güzel bir duygu. Böyle güzel ve anlamlı hayri hizmetlere derneklerimiz ve hayırseverlerimiz her zaman destek oluyor. Daha önce ziyaretlerimizde bu sıkıntıyı gördük. Avrupa ve ülkemizde orta yaş üstü insanlarda bu rahatsızlık görülürken bu coğrafyalarda çocuk, genç hatta bebeklerde de bu rahatsızlığın görüldüğüne şahit olduk. Afrika’da güneşin dik vuruşu, kum ve fırtına sebebiyle bu hastalıktan muzdarip milyonlarca insan tedavi bekliyor. Maddi imkansızlık, su ihtiyacının yanında katarakt hastalığından evinden çıkamayan, çalışamayan ve iş bulamayan insanlar var. DİTİB ailesi olarak mağdur ve mazlum kardeşlerimize sahip çıkarak, Dakar’da özel bir hastanede 6 hekim tarafından ameliyatların gerçekleştirilmesini sağladık. Sadece Senegal ve Dakar çevresinden değil komşu ülke Moritanya, Mali ve Gambiya’dan da katarakt ameliyatı için gelenler oldu. Sabahın erken saatlerinde sırada umut ışığı için bekleyenlere ikramda bulunduk. Hayırseverlerimizin iyilik eli pek çok ülke insanının yüzünü güldürdü. Katarakt ameliyatı olan insanların yüzlerinde oluşan sevincini görmenin mutluluğunu yaşıyoruz.”
 
 
 
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nca yayımlanan Memleketim Dergisi’nin 60. Yıl Özel Sayısı okurlarıyla buluştu. Türkiye ile Federal Almanya arasında 1961’de imzalanan İş Gücü Anlaşması’nın 60. yılı kapsamında hazırlanan dergide; Almanya’daki Türk diasporasının zaman içinde geçirdiği ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal dönüşümün yanı sıra Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkilerin Türk diasporası ekseninde dünü ve bugününü inceleyen çalışmalar yer alıyor.
 
Bülent Güven, “60 Yılın Muhasebesi” başlıklı yazısında Almanya’daki Türk toplumunun altmış yıllık serüvenini çeşitli boyutlarıyla ve genel hatlarıyla değerlendiriyor. Dr. Şuay Nilhan Açıkalın, “Euro-Türkler ve Türk-Alman İlişkilerinde Değişen Rolleri” isimli yazısıyla Almanya’daki Türk diasporasını göç, uyum, katılım, kimlik ve kültür bağlamında ele alıyor.
Enes Seydanlıoğlu, “Almanya’da 60 Yıllık Göç Tecrübesinin Öznesi: Türk Diasporası” başlıklı yazısında NSU cinayetleri, Solingen Katliamı, Mölln Katliamı ve Hanau Saldırısı bağlamında Almanya’daki Türklerin uğradığı ırkçılık, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı ve terör saldırılarını inceleyerek altmış yılın genel bir değerlendirmesini yapıyor.
 
Dr. Tuğba İsmailoğlu Kacır, “Avrupa’nın Türk Algısının Tarihsel Dönüşümü” isimli yazısında Avrupa’da tarih içinde değişen Türk imgesini birbirinden farklı boyutlarıyla ele alarak Türk algısının kültürel ve siyasal boyutlarına değiniyor.
Doç. Dr. Meryem Nakiboğlu, “60. Yılında Almanya’da Göçmen Edebiyatı” başlıklı yazısında Almanya’daki Türk Edebiyatını sosyokültürel ve sosyopsikolojik olarak inceliyor ve bu edebiyatın zaman içinde geçirdiği dönüşümü ele alıyor.
Dr. Mustafa Arslan, “Almanya’da Siyasal Yapı ve Katılım” isimli yazısında Almanya’daki siyasal yapı ve seçim süreçleri ile Almanya’nın siyasal partilerini ele alarak Türklerin Almanya’daki siyasal katılımlarını inceliyor.
Dr. Mehmet Gürcan Daimagüler, “NSU Cinayetlerinden Ders Çıkarabildik mi?” başlıklı yazısında terör örgütü NSU’nun Almanya’da işlediği cinayetleri, bu cinayetlere ilişkin soruşturma ve yargılama süreçleri ile Alman medya ve bürokrasisindeki NSU Cinayetleri algısını inceliyor.
 
Erkan Şimşek, “Gurbetçilerle Dolu Hayatın İçinden Konuşmak ve Mustafa Dayım” isimli yazısında kişisel bir göç serüveninden yola çıkarak Almanya’daki Türk toplumunun tarih, kültür ve sosyolojisine ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor.
Güven Çolak, “Kreuzberg’in Nefesleri” isimli yazısıyla okurları farklı kimlik ve kültür dokusuyla göze çarpan Kreuzberg özelinde bir göç yolculuğuna çıkararak Almanya’daki Türklerin zaman içindeki serüvenini farklı yönleriyle ve özgün bir dille ele alıyor.
Ömer Faruk Altıntaş, “Müslüman Kalarak Almanyalı Olmak” başlıklı yazısıyla Almanya’daki Müslüman varlığı, Müslüman toplulukların yapısal özellikleri ve Müslümanlar etrafında gelişen temel meseleleri irdeleyerek Almanya’da İslam ve Müslümanlığa ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunuyor.
 
 
 
 
Dr. Latif Çelik, “60. Yılında Asimilasyon ve Entegrasyon Arasında Almanya Türkleri” isimli yazısıyla Almanya’ya Türk göçü, Almanya’daki asimilasyon ve entegrasyon tartışmaları, entegrasyon kavramının Alman kamuoyunda algılanış biçimi ve bu tartışmaların Türk toplumuna yansımalarını ele alıyor.
Doç. Dr. Seyithan Ahmet Ateş, “İşçiden Girişimciye Almanya’daki Türklerin Ekonomik Varlığı” başlıklı yazısında, Almanya Türk toplumunun ekonomik ve ticari olarak Almanya ve Türkiye’ye yaptığı katkılardan hareketle Almanya’daki Türklerin, BionTech gibi, dünya çapında ses getiren başarılarını ele alıyor.
 
Dr. Yılmaz Bulut, “Almanya’da Türkçe 60 Yıldır Öğrenilmiyor, Unutuluyor” isimli yazısıyla Türkçenin Almanya’daki durumunu ele alarak okullardaki Türkçe derslerini, yeni kuşakların Türkçeye bakışını, veli sorumluluğunu ve Türkçenin yaşatılmasında sivil toplumun rolünü inceliyor.
Sahra Şahin, “Avrupa Türk Sosyolojisinin Ontolojik İnşası: Göçün Sosyofenomenolojisi” başlıklı yazısıyla Avrupa Türk Toplumunun ontolojik varlığı, kurumsal yapılanması ve nitelikli bir topluma yöneliş sürecine ilişkin önemli meseleleri ele alıyor.
Prof. Dr. Erol Yıldız, “Türkiye’den Gelen 60 Yıllık Göç: Kentlerin Canlanması mı Yoksa Paralel Toplum mu?” isimli yazısında Türkiye’den Almanya’ya göçün Almanya’daki kentsel gelişime yaptığı önemli katkılar ve bu katkıların farklı boyutlarına yoğunlaşıyor.
Yüksel Aslan, “Almanya ve Türkiye’nin 5. Kuvveti: Göçün 60. Yılında Almanya’daki Türk Sermayesi” başlıklı yazısında “insan sermayesi” olarak Almanya’daki Türkler, Almanya’daki Türk sermayesi, işçi tasarruf ve dövizlerinin zaman içinde geçirdiği yatırım evrelerini inceliyor.
 
Feyzullah Bahçi, “Almanya’da 60 Yıllık Türk Kültürü ve Türk-Alman Kültürleşmesi” isimli yazısıyla Almanya’daki Türklerin tarihsel süreç içinde değişim ve dönüşüme uğrayan kültür evreni ile eğitim ve kültür arasındaki bağı irdeliyor.
 
Memleketim Dergisinin 60. Yıl Özel sayısına çevrim içi olarak Memleketim Dergisi 5.Sayı linkinden erişebilirsiniz.
 

Tazuna-Konzept rückt Fahrer in den Mittelpunkt

Köln, 23. Dezember 2021. In einer perfekten Beziehung zwischen Reiter und Pferd genügen kleine, präzise Zügelbewegungen, um Befehle zu übermitteln. Genau diese Art direkter Verbindung hat Lexus bei der Gestaltung des Fahrer-Cockpits im neuen Lexus NX angestrebt.

Das Konzept wurde auf den Namen Tazuna getauft – das japanische Wort für die Zügel eines Pferdes – und kommt zum ersten Mal in einem Serienfahrzeug von Lexus zum Einsatz. Es verleiht dem Fahrer eine direkte und intuitive Kontrolle über das Fahrzeug und sorgt gleichzeitig für möglichst wenig Ablenkung und maximalen Fahrspaß. Um dieses scheinbar einfache Prinzip zu erfüllen, müssen viele verschiedene Elemente harmonisch zusammengefügt werden. Von der Position des Fahrers hinter dem Steuer über die Form und Platzierung der Bedienelemente bis hin zur Art und Weise, wie wichtige Fahrzeug- und Fahrdaten übermittelt werden.

„Wir haben das Cockpit als Verbindungspunkt zwischen Fahrer und Fahrzeug neu definiert“, erläutert Chefentwickler Takeaki Kato. „Wir wollten ein Cockpit schaffen, das eine tiefere und intuitivere Verbindung ermöglicht und die Kontrolle über das Fahrzeug verbessert.“

Das Cockpit sortiert sich von der Fahrertür bis zur Mittelkonsole um den Fahrer herum und macht ihn somit zum Mittelpunkt aller Systeme. Alle Informationsquellen wie Multi-Informations-Display, Kombiinstrument, zentrale Anzeigen sowie optionales Head-up-Display bieten hochauflösende Grafiken und sind so angeordnet, dass sie mit so wenig Augen- und Kopfbewegungen wie möglich abgelesen werden können. Die Anzahl der physischen Bedienelemente wurde reduziert und entsprechend ihrer Funktion gruppiert, sodass die fahrrelevanten Steuerungselemente in unmittelbarer Nähe sind.

Die neuen Sensortasten am Lenkrad können mit den vom Fahrer bevorzugten Funktionen belegt werden. Bei der Bedienung ist kein Blick aufs Lenkrad mehr nötig: Bei Berührung einer jeweiligen Taste wird seine Funktion im Head-up- oder Multi-Informations-Display angezeigt.

Auch die Form und Anordnung von Fahrersitz, Lenkrad, Schalthebel und Pedalen intensivieren die Verbundenheit zwischen Fahrer und Fahrzeug. Die Seitenwangen der Vordersitze verfügen über Aussparungen, damit der Bewegungsradius der Ellenbogen beim Betätigen der Bedienelemente nicht eingeengt wird. Während der Lenkradumfang auf bestmögliche Griffigkeit und Bedienbarkeit ausgelegt wurde, ist der Schalthebel so kompakt wie möglich, liegt gut in der Hand und ist im idealen Winkel platziert.

Das Tazuna-Cockpit lässt sich zudem an die unterschiedlichen Größen und Staturen der Fahrer anpassen und bietet mit einer Vielzahl von Einstellmöglichkeiten für Fahrersitz und Lenkrad Komfort und einfache Bedienung für alle. Dabei hat Lexus auch den Abstand zwischen Schulter und Fingerspitze berücksichtigt. Eines der Ergebnisse bei der Suche nach den idealen Abständen aller Elemente zueinander ist die verlängerte Mittelkonsole im Lexus NX.

Das Tazuna-Konzept wird in Zukunft auch in weiteren Modellen der Marke eingeführt und die intuitive Bedienung zu einem wichtigen Bestandteil des Lexus Fahrerlebnisses machen.

BERLİN (AA) - Almanya'da 1969-1974 yıllarındaki başbakanlık görevinden önce Willy Brandt'ın, ABD askeri istihbaratı Counter Intelligence Corps (CIC) için 4 yıl boyunca muhbirlik yaptığı öne sürüldü.
 
Der Spiegel dergisinde yer alan haberde Sosyal Demokrat Parti'den (SPD) başbakanlık yapan Brandt'ın, bu görevinden önce ABD askeri karşı casusluk teşkilatı CIC'e 1948'den 17 Mart 1952'ye kadar istihbarat sağladığı öne sürüldü.
CIC'nin gizliliği kaldırılan 1 Haziran 1952 tarihli listesine ulaşan derginin Alman ve Avusturyalı muhbirlerin isimlerinin yer aldığı listeyi ABD Askeri Tarih Merkezi'ndeki tarihçi Thomas Boghardt'a incelettiği ifade edildi. Tarihçi Boghardt'a göre Brandt, Amerikan hizmetleri için bir "altın madeni" değerindeydi.
Dergi, Brandt'ın CIC'ye Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DDR) ile iktidardaki Sosyalist Birlik Partisi'nin (SED) gençlik kolları FDJ hakkında bilgi verdiğini yazdı.
 
Brandt'ın ayrıca tersaneler, fabrikalar, demir yolu sistemi ve Sovyet ordusunun telefon şebekesiyle ilgili bilgi verdiği öne sürüldü.
Söz konusu kaynaklara göre Brandt, kendisini "güvenilir" olarak sınıflandıran CIC irtibat görevlileriyle 4 yıl boyunca 200'den fazla kez bir araya geldi.
 
4 yıl boyunca muhbirlik yapan Brandt'ın "O-35-VIII" koduyla kayıt altına alındığı belirtildi.
1971 yılında Nobel Barış Ödülü'nü alan Willy Brandt, danışmanı ve Başbakanlıktaki sağ kolu Günter Guillaume'nin DDR casusu olduğunun ortaya çıkmasının ardından istifa etmişti.
Willy Brandt, 8 Ekim 1992'de Almanya'nın eski başkenti Bonn yakınlarındaki Unkel kasabasında vefat etti.

Rund 1000 neue Fahrzeuge erhalten die Ortsverbände des Technischen Hilfswerks (THW) im Jahr 2021 vom Bund. Hintergrund ist das Fahrzeugbeschaffungsprogramm des Deutschen Bundestages, das die SPD-Fraktion in der vergangenen Legislaturperiode auf den Weg gebracht hatte, um den in die Jahre gekommenen Fahrzeugbestand des THW zu modernisieren. Auch die THW-Ortsverbände in Schweinfurt, Kitzingen und Würzburg haben neue Fahrzeuge erhalten, freuen sich der Schweinfurter SPD-Bundestagsabgeordnete Markus Hümpfer sowie der zuständige Abgeordnete im Haushaltsausschuss Martin Gerster.

 

„Ich finde es großartig, dass auch die haupt- und ehrenamtlichen Helferinnen und Helfer des THW in unserer Region von der Unterstützung profitiert haben. Schweinfurt und Kitzingen haben jeweils einen neuen Mehrzweckgerätewagen im Wert von 160.000 Euro erhalten. Der Ortsverband Würzburg konnte sich über einen neuen Mannschaftstransportwagen im Wert von 70.000 Euro freuen. Damit kann das THW seine umfangreichen und wichtigen Aufgaben künftig noch besser wahrnehmen“, so Hümpfer.

 

Das THW leistet mit seinen über 80.000 ehrenamtlich Engagierten seit über 70 Jahren einen ganz entscheidenden Beitrag zum Zivil- und Katastrophenschutz in unserem Land. Sei es bei Waldbränden oder bei Bergungs- oder Rettungseinsätzen, beim Aufbau von Impfzentren oder der Bewältigung von Hochwasserereignissen, wie wir sie in diesem Jahr erlebt haben. „Auch die Helferinnern und Helfer der unterfränkischen Ortsverbände sind in die betroffenen Regionen gefahren, um Flutopfer zu retten, Trümmer und Schäden zu beseitigen und zerstörte Infrastruktur wie Straßen, Strom und Wasser wiederherzustellen. Den Einsatz und das Engagement des THW können wir gar nicht genug würdigen“, so Hümpfer weiter.

 

Münster bölgesinde üniversite öğrencileri ile bir araya gelen Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Başkanı Kazım Türkmen, geleceğin emanet edileceği gençliğin en önemli varlık olduğunu söyledi.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Başkanı Kazım Türkmen, Münster bölgesi DİTİB Erdemli Öğrenci Evleri’nde kalan öğrencilerle bir araya geldi.
 
 
“Münster Erdemli Öğrenci Evleri Buluşması” adı altında düzenlenen programa, DİTİB Genel Başkanı Kazım Türkmen, Münster DİTİB Dini Danışma Kurulu Başkanı Fatih Keskin, Münster DİTİB Bölge Birliği Başkanı Durmuş Aksoy, DİTİB Erdemli Öğrenci Evleri Genel Koordinatörü Murat Demirel, Münster DİTİB Erdemli Öğrenci Evleri Koordinatörü Merve Mert, erdemli öğrenci evlerinin bulunduğu derneklerin başkan ve din görevlileri ile öğrenciler katıldı.
 
 
Münster, Lengerich, Greven, Bielefeld-Brackwede ve Bielefeld-Merkez şehirlerindeki 6 DİTİB Erdemli Öğrenci Evleri’nde kalan öğrencilerin iştirakiyle 2021/2022 eğitim dönemi açılış buluşması Münster DİTİB Merkez Camii’nde yapıldı.
 
 
 
Program, Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından Münster DİTİB Bölge Birliği Başkanı Durmuş Aksoy ve DİTİB Erdemli Öğrenci Evleri Genel Koordinatörü Murat Demirel’in selamlama konuşmalarıyla başladı. Daha sonra Münster DİTİB Erdemli Öğrenci Evleri Koordinatörü Merve Mert’te öğrenci evlerinde yapılan faaliyetlerle ilgili bilgi verdi.
 
 
İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olanıdır
“İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olanıdır” hadisi şerifi ile konuşmasına başlayan Münster DİTİB Dini Danışma Kurulu Başkanı Fatih Keskin, “Siz gençler bizim geleceğimiz ve ümidimizsiniz. Önümüzdeki süreç içerisinde DİTİB teşkilatımıza, insanlarımıza, yaşadığımız topluma ve her şeyden önce sizleri takip eden genç kardeşlerimize örnek olacak, rehberlik edecek ve yol açacağınıza inanıyorum. Bölgedeki öğrenci evlerimizi artırmanın ve gençlere ikamet etme imkanı sağlamanın gayreti içerisindeyiz“ ifadelerini kullandı.
 
 
Eğitime ve insana yapılan yatırım geleceğe yapılan yatırımdır
Öğrenci evlerinin önemine değinen DİTİB Genel Başkanı Kazım Türkmen, “Öğrenci evleri önem verdiğimiz hizmetlerimizden bir tanesidir. Eğitime ve insana yapılan yatırım geleceğe yapılan yatırımdır. Kendilerini evlerinde hissetmeleri, güvenli ve rahat bir çalışma ortamı hazırlamak için yola çıktık” dedi.
 
 
Almanya genelinde 500’e yakın üniversite öğrencisinin öğrenci evlerinden istifade ettiğini söyleyen Türkmen, “Öğrenci evlerine Tübingen’den bir tohum atarak başladık. Şimdi geldiğimiz noktada derneklerimizi teşvik ederek, imkan sağlayarak, bu fikri onlara anlatarak bugün öğrenci evlerimizde 500’e yakın öğrenciye hizmet sunuyoruz. Öncelikle öğrenci evlerimizde bizi destekleyen başkanlarımıza teşekkür ediyorum. Bu hizmetler büyüyecek, gelecekte camilere sahip çıkacaksınız. Sizlerden camide eğitim gören kardeşlerinize örnek ve rehber olmanızı istiyoruz. Yani onlara ‘ben hukuk, öğretmenlik, mühendislik fakültesinde okuyorum’ demeniz dahi onlara örnek teşkil eder” ifadelerini kullandı.
 
 
DİTİB Genel Başkan Türkmen, “Münster Erdemli Öğrenci Evleri Buluşması”nda hukuk, öğretmenlik, ilahiyat, mühendislik ve tıp gibi çeşitli fakültelerde eğitim gören, yüksek lisans ve doktora yapan, Erasmus Programı çerçevesinde gelen öğrencilerle tanıştı ve uzun süre sohbet etti.
Program sonunda katılımcılara çeşitli hediyeler takdim edildi.
 

 

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından ülkemizde öğrenim gören uluslararası öğrencilerin akademik donanımlarını artırmak ve entelektüel birikimlerine katkı sağlamak amacıyla hazırlanan 6. Uluslararası Öğrenci Bilimler Kongresi açılış programı ile başladı. Kongre kapsamında 3 gün boyunca Türkiye'deki 49 üniversitede eğitim gören 36 ülkeden uluslararası öğrenciler, 107 akademik bildiri sunacak.
 
Kültür ve Turizm Bakanlığı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından uluslararası öğrencilere yönelik düzenlenen 6. Uluslararası Öğrenci Bilimler Kongresi açılış programı Ankara’da gerçekleştirildi. Programa Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, YTB Başkanı Abdullah Eren, çeşitli üniversitelerin rektörleri ve uluslararası öğrenciler katıldı.
 
Programda konuşan YTB Başkanı Abdullah Eren, YTB’nin dünyanın farklı ülkelerinden uluslararası öğrencileri Türkiye’ye getirerek burslu olarak eğitim almalarını sağladığını vurguladı. Eren bu anlamda Türkiye’deki uluslararası öğrencilerin sayısında ve niteliğinde YTB’nin önemli katkısı olduğunu söyledi. Eren bu yıl altıncısını düzenledikleri Uluslararası Öğrenci Bilimler Kongresi ile çok farklı alanlarda değerli bildirilerin sunulacağını kaydetti. Türkiye’nin son yıllarda ‘dünya 5’ten büyüktür’ ve ‘Türkiye, Türkiye’den büyüktür’ gibi iddialarının olduğunu belirten Eren, uluslararası öğrencilere öğrenim müfredatının yanında ayrıca sunulan; kültür-sanat, spor, mühendislik ve daha birçok alanda yapılan çalışmalarla bu iddiaları desteklemeye gayret ettiklerini ifade etti.
 
Ayrıca potansiyel mezun buluşmaları da düzenlediklerini dile getiren Abdullah Eren, bu çalışmayla da mezun olan öğrencilerin kariyer planlamalarına yardım ettiklerini aktardı. YTB Başkanı Eren, hem uluslararası öğrencilerin hem de Türk diasporasındaki gençlerin Türkiye’nin geleceğine önemli katkılar sunacağını sözlerine ekledi.
 
 
ÜNİVERSİTELERİMİZ ULUSLARARASILAŞMAYI STRATEJİ OLARAK BENİMSEDİ
Programda konuşan Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, Türkiye’deki üniversitelerin uluslararasılaşmaya önem verdiğinin altını çizerek, Türkiye’deki 204 üniversitenin sadece Türk vatandaşlarına değil, aynı zamanda tüm dünyaya hizmet verdiğini aktardı. Özvar, üniversitelerin uluslararasılaşmayı strateji olarak benimsediğini ifade etti. Bu uluslararasılaşmaya en fazla destek veren kurumun YTB olduğunu bildiren Özvar, Türkiye’de alının eğitimin dünyanın herhangi bir bölgesinde alınan eğitime ve gelişmiş ülkelerden alınan eğitime denk olduğunun altını çizdi.  Özvar, Türkiye’de eğitim almanın tarihi bir fırsat olduğunu dile getirerek aldıkları eğitim ile uluslararası öğrencilerin dünyadaki eğitime, sanata ve kültüre katkı sağladığına vurgu yaptı.
 
 
Üniversitelerin yaptığı en önemli faaliyetlerden birinin bilimsel üretkenlik olduğunu belirten Özvar, “Bir akademisyen ne kadar çok güzel çıktılar üretiyorsa o ölçüde bilim insanı olabilir” dedi. Özvar, üniversitelerin görevinin bilimsel üretkenliği artırmak olduğunu söyledi. Özvar bu çerçevede “15-19 yüzyıllar arasında Anadolu ve Rumeli Coğrafyasında Bilimsel Üretkenlik Nasıl Değişti” başlıklı sunumunu paylaştı.
İstanbul Bilimler Akademisi (İBA) Başkanı Gülfettin Çelik de konuşmasında yüksek öğrenimin evrenselleşmesi konusuna dikkat çekti. Son yirmi yılda yer yüzünde yüksek öğrenimin evrenselleşmesi konusunun öne çıktığını anlatan Çelik, “Bugün itibariyle 200 milyon kişinin yüksek öğrenim ağı içinde olduğu düşünülüyor. 12 milyon kişinin ise uluslararası eğitim hareketliğininde olduğu varsayılıyor. Türkiye’de bundan nasibini alıyor. Böylesine kaynaşmanın getirmiş olduğu fırsat aynı zamanda bir mükellefiyet ortaya çıkarıyor” dedi.
 
 
KENDİMİ TÜRKİYE BURSLUSU OLARAK ŞANSLI HİSSEDİYORUM
Uluslararası öğrenciler adına konuşan Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nden Aizhannat Abdimalikova ise “Kendimi Türkiye Burslusu olarak şanslı hissediyorum. YTB yaptığı programlarla bizleri geleceğe hazırlıyor ve ufkumuzu açıyor” diye konuştu. 
Kongreyle birlikte uluslararası öğrencilerin küresel dünyanın gündem ve ihtiyaçlarına ilişkin yaklaşım, görüş ve önerilerini akademik esasta çıktıya dönüşecek. Program kapsamında 3 gün boyunca Türkiye'deki 49 üniversitede eğitim gören 36 ülkeden uluslararası öğrenciler, 107 akademik bildiri sunacak.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Abdullah Eren, Türkiye’den Almanya’ya iş gücü göçünün 60. yılında göçün tarihi, diasporanın durumu ve yurt dışındaki Türklere yönelik çalışmaları AA Analiz Masası'na değerlendirdi.
 
İstanbul
“Sirkeci’den tren gider,
Erzurumlu Duran,
Ankaralı Burhan gider…”
Böyle demişti şair Türkiye’den Almanya’ya göç eden insanlarımız için.
Türklerin Almanya’ya göçü, yalnızca Türkiye ve Almanya’nın değil Avrupa’nın yakın tarihinde de iz bırakmış önemli bir hadisedir. Anadolu’da hemen her aileden örneklerine rastlanan bu hadise hakkında kitaplar yayımlanmış, filmler çekilmiş, türküler söylenmiş ve şiirler yazılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden itibaren devamlı göç alan Anadolu, insanlarını ilk defa gönüllü olarak yurt dışına uğurlamıştır. Almanya’nın davetiyle, 1961’de imzalanan iş göçü anlaşması çerçevesinde bu ülkeye giden Türkler, aslında İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki Avrupa’nın yeniden imarı ve kalkınmasında önemli bir rol üstlenmiştir.
analiz.png
Türklerin Almanya’ya göçü, yalnızca Türkiye ve Almanya’nın değil Avrupa’nın yakın tarihinde de iz bırakmış önemli bir hadisedir.
Diasporanın öncüleri
Başlarda Almanya’da kısa süreli misafir işçi (gastarbeiter) olarak görülen vatandaşlarımız, Alman ekonomisine önemli katkılar sağlamış, 60 yıllık azim ve çalışkanlıkları sayesinde bugünkü Avrupalı Türklerin öncüsü olmuşlardır. Zamanla farklı meslek dallarında istihdam edilebilecek beceriler kazanarak hayatın her alanında boy göstermişlerdir. Bugün sayıları 3,5 milyona ulaşan Almanya’daki Türk diasporası, yaklaşık yarım milyon kişiye istihdam sağlayan ekonomik faaliyetlerin yürütücüsü konumundadır. Almanya’da her alanda etkili kurum ve kuruluşlarda aktif roller üstlenmeye gayret ederek; hak ve hürriyetleri için topluma örnek mücadeleler sergileyen üyeler olarak yer edinmişlerdir.
 
Diline, dinine, kültürüne yabancı oldukları bir toplumda öz benliklerini yitirmeden tutunarak sayısız başarı hikayesi yazan ilk nesil vatandaşlarımızın çocukları ve torunları, bu süreçte ve gelinen noktada artık bilimden ekonomiye, sanattan spora, sivil toplumdan politika ve bürokrasiye her alanda Almanya’ya katkı sunarken, çalışmaları ile tüm dünyada yankı uyandırmaktadır.
 
analiz.png
Almanya’da kısa süreli misafir işçi olarak görülen vatandaşlarımız Alman ekonomisine önemli katkılarda bulunmuş, 60 yıllık azim ve çalışkanlıkları sayesinde Avrupalı Türklerin öncüsü olmuşlardır.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı ürettikleri aşı ile insanlığa büyük hizmette bulunan Dr. Özlem Türeci ve Dr. Uğur Şahin bu minvaldeki son gurur verici örneği oluşturmuşlardır. 60 yıl boyunca Türk-Alman birlikte yaşam kültürünün oluşmasını sağlamaları ve içinde yaşadıkları topluma sundukları diğer katkıların ve başarıların yanında maalesef vatandaşlarımız artık vatan bildikleri Almanya’da zaman zaman cami, sivil toplum kuruluşu ve iş yerlerinin hedef alınması gibi Mölln, Solingen, NSU ve Hanau’da görüldüğü üzere vahşete ulaşan ırkçı saldırılarla karşı karşıya kalmış ve nice acı dolu olaylar yaşamışlardır. Irkçı, ayrımcı ve benzeri tehditlere, saldırılara rağmen yarım asrı deviren varlığıyla Türk vatandaşları örnek göçmen topluluklarından olmuşlardır.
 
5 milyon Avrupalı Türk
Almanya’daki ve Avrupa’nın diğer ülkelerindeki Türklerin ana vatanları ile ilişkileri, geçmişte kimi dönemlerde mali açıdan zor zamanlar geçiren Türkiye için önemli bir maddi kaynak teşkil ederken; diğer yandan vatandaşlarımız yurt dışındaki varlıklarıyla Türkiye’nin dışa açılan penceresi de olmuşlardır.
 
analiz.png
Türkiye, 3,5 milyonu Almanya’da olmak üzere Avrupa’daki 5 milyon; toplamda ise yurt dışındaki 6,5 milyon nüfuslu diasporasına geçmişe nispetle çok daha fazla imkan sunabilmektedir.
Bugünse Türkiye, 3,5 milyonu Almanya’da olmak üzere Avrupa’daki 5 milyon; toplamda ise yurt dışındaki 6,5 milyon nüfuslu diasporasına geçmişe nispetle çok daha fazla imkan sunabilmektedir. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) başta olmak üzere pek çok kurum ve kuruluşumuz bu yönde çalışmakta, diasporamızın hak ve menfaatlerini savunmak için çaba göstermektedir. Örneğin YTB, Türkiye seçimlerinde oy kullanmalarını kolaylaştırarak, yurt dışındaki vatandaşlarımızın ana vatanlarının kaderinde daha çok söz sahibi olmalarına zemin hazırlamıştır. Yine onların bürokratik süreçlerinin geliştirilmesine ve kolaylaştırılmasına önayak olmuş, yurt dışındaki genç vatandaşlarımızın özgüvenlerinin ve kültürel kimliklerinin korunmasına destek sağlamıştır. Böylelikle Almanya ve Avrupa’nın diğer ülkelerindeki vatandaşlarımızın gelecekte çok daha büyük başarılara imza atacakları kanaati paylaşılmaktadır.
 
Yasal ve idari hizmetler
YTB’nin yurt dışındaki Türk vatandaşlarına yönelik 11 yıldır süren faaliyetleri; “kamusal”, “kültürel” ve “eğitim” faaliyetleri şeklinde üçe ayrılabilir. YTB, vatandaşlarımızın Türkiye ile iletişimlerini devam ettirmelerinin bir gereği olarak, onların ülkemiz kaynaklı bir takım kamusal iş ve işlemlerini kolaylaştırmanın gayretinde olmuştur. Bu doğrultuda ilgili kamu kurumlarıyla da iş birliği ve koordinasyon halinde Mavi Kart, yargı, seçimler gibi hayatın her dalında vatandaşlarımızın muhatap oldukları bürokratik süreçler rasyonelleştirilip kolaylaştırılırken, bu alanlarda kendilerine daha fazla hak ve imkan da tanınmıştır. 
 
analiz.png
YTB yurt dışındaki vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde özgüvenli, saygın, refah dolu koşullar altında yaşamaları için "Güçlü Diaspora, Güçlü Türkiye" diyerek çalışmalarını sürdürmeye devam edecek.
Diasporamızın geleceği: Gençler
Diğer taraftan YTB, yurt dışındaki Türk vatandaşlarının belirli mesleklerle özdeşleştirilmelerinden ziyade özellikle nitelikli tüm iş kollarında istihdam edilmelerine katkıda bulunmak üzere diasporamızın göz bebeği ve geleceği olan gençlerimizin, bulundukları ülkelerdeki eğitim seviyelerinin yükselmesine destek olmaktadır.
 
Bu amaç doğrultusunda gençlerimize yönelik “Tez Araştırma Bursu”, “Fuat Sezgin Üstün Başarı Ödülleri”, “Lise Bitirme Sınavı Ödülleri”, “Medya Ödülleri”, ‘‘Aile ve Sosyal Hizmetler Alanında Uzmanlık Bursu’’, ‘‘Hukuk Bursu’’ ve “YTB Türkiye Stajları” gibi çalışmalar yürütülmektedir.
 
Diasporamızın genç bireylerinden rol modelleri yetiştirmek üzere icra edilen girişimler ise “Genç Liderler Programı”, “Diaspora Gençlik Akademisi” ve “İnsan Hakları Eğitimi” gibi faaliyetlerdir. Bu tür etkinliklerin, yurt dışındaki genç vatandaşlarımızın sahip oldukları çoklu kimliği bir avantaja çevirmeleri noktasında büyük yarar sağladığı dikkatle gözlemlenen bir çıktı olmuştur.
 
Ana dil ve ana vatan hassasiyeti
Toplumsal hak ve kabiliyetlerini genişletmeleri için, diasporamızın birlik ruhu ile hareket etmesi büyük önem taşımaktadır. YTB, vatandaşlarımızın her anlamda faydasına olan bu ruhu diri tutabilmek amacıyla, onların sağlıklı bir kültürel kimlik edinim süreci geçirmelerini teminen farklı destek faaliyetleri yürütmektedir.
 
Kültürel değerlerin bir sonraki nesle aktarımı için üzerinde hassasiyetle durduğumuz ana dil hakimiyeti, “Okul Öncesi Çift Dilli Eğitim”, “Anadolu Okuma Evleri” ve “Türkçe Eğitici Yetiştirme” gibi programlar ile tesis edilmeye çalışılmaktadır. Bununla ilişkili olarak, gençlerimizin bir parçası oldukları Türk kültürü ve medeniyetini daha iyi tanımalarının, birtakım özel yapıları yerinde görmeleriyle mümkün olduğu da bir gerçektir. Bu doğrultuda “Evliya Çelebi Kültür Gezileri” ve “Gençlik Kampları” gibi faaliyetler sayesinde genç vatandaşlarımızın ana vatanları Türkiye’nin şehirlerine yaptıkları ziyaretler, onlarda bir aidiyet bilinci oluşmasına yardımcı olmaktadır.
 
YTB’nin yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları için diğer kamu kurumlarımız ve sivil toplum kuruluşlarımızın yanı sıra ilgili diğer ülke kurum ve kuruluşlarıyla da iş birliği halinde yaptığı çalışmalar günden güne geliştirilmektedir. Nitekim bu durumun somut bir örneği olarak her yıl ana vatan Türkiye’de memleketlerini ziyarete gelen vatandaşlarımız Sırbistan sınırlarında ve Kapıkule’de Türk polisi ve YTB personeli tarafından karşılanarak her türlü ihtiyaçları temin edilmektedir.
 
Güçlü Diaspora, Güçlü Türkiye
Sirkeci’den kalkan ve nihai istikameti Almanya olan o ilk tren seferinin üzerinden geçen sürecin bu özel ve anlamlı yıl dönümünde, 60 yılın tüm emektarları büyüklerimizi saygıyla yad ediyorum.
Türkiye’nin diaspora kurumu olan YTB, yurt dışındaki vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde özgüvenli, saygın, refah dolu koşullar altında yaşamaları ve daha demokratik bir toplumsal çevre için dayanışma içinde olmaları gayesi ile “Güçlü Diaspora, Güçlü Türkiye” diyerek çalışmalarını sürdürmeye devam edecek.
 
Nice 60 yıllara…
Auf weitere 60 Jahre…
 
 
* Abdullah Eren, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanıdır.

KÖLN (AA) - Almanya'nın Bavyera eyaletinde yer alan Landshut beldesinde, Yunus Emre'nin vefatının 700. yılı münasebetiyle anma etkinliği düzenlendi.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliğine (DİTİB) bağlı Landshut Yunus Emre Camisi'ndeki etkinlikte, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Organizasyonunca (UNESCO) 2021 yılının "Yunus Emre Yılı" olarak kabul edildiği vurgulandı.

Etkinlikte, Yunus Emre şiirleri okundu, tiyatro gösterisi sunuldu, ney ve ud eşliğinde ilahi ve kasideler seslendirildi.

 

 

Münih Başkonsolosu Mehmet Günay, burada yaptığı konuşmada, Yunus Emre’nin şiirlerindeki birlik olma duygusuna dikkati çekti.

Günay, "Gönül insanı, tasavvuf şairi Yunus Emre, hoşgörüsü, sevgi, saygı gibi değerleriyle, duru Türkçesiyle yüzyıllarca insanlığa yol gösterici olmuş, sevilen bir halk adamı kimliğini kazanmıştır." dedi.

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri çerçevesinde gerçekleştirilen etkinlik, Yunus Emre'nin hayatı ve eserlerinin tanıtıldığı sinevizyon gösterimiyle sona erdi.