Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

BERLİN (AA) - Alman ordusunda 2021'de, bir önceki yıla göre aşırı sağ vakalarının arttığı bildirildi.

Alman Parlamentosunun Federal Ordu Sorumlusu Eva Högl tarafından meclise sunulan 2021 yılı değerlendirme raporuna göre, orduda aşırı sağ vaka sayıları geçen yıl, bir önceki yıla göre 112 artarak 589'a yükseldi.

Kendini imparatorluk vatandaşı gören radikal personel sayısının 31'den 38'e, aşırı sol vakaların da 8'den 13'e yükseldiği kaydedilen raporda, "Demokrasimize karşı çıkan birinin birliklerde yeri yoktur ve orayı bir an önce terk etmelidir." değerlendirmesinde bulunuldu.

Raporda ayrıca ordunun yurt dışı operasyonlarındaki eksiklikler ve maddi açıklar "endişe verici" olarak nitelendirilerek, "Bazı durumlarda, büyük ölçekli ekipmanın operasyonel hazırlığı yüzde 50'nin biraz altında. Koruyucu yelekler veya kışlık ceketler gibi günlük ekipmanlar bazen sadece operasyon alanına gönderiliyor." ifadelerine yer verildi.

2020 yılı raporunda orduda aşırı sağ vakaları 477, 2019'da da ise 363 olarak tespit edilmişti.

 

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Almanya'nın dört bir yanında uzun yıllar öncü çalışmalara imza atmış ve Almanya'daki Müslüman yaşama önemli katkılar yapmış Müslümanlarla, fikir alış verişinde bulunmak ve onların hizmetlerini takdir etmek amacıyla Köln Merkez Camii’nde özel bir program düzenledi.
 
DİTİB Toplum ve Kurumsal İşbirliği Müdürlüğü’nden Rafet Öztürk’ün organizesinde gerçekleşen programa 17 davetli katıldı. Birlikte eda edilen Cuma namazı sonrası misafirlere Merkez Camii gezdirildi.
Köln DİTİB Merkez Camii din görevlisi Mustafa Kader’in Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda Genel Başkan Kazım Türkmen ve yönetim kurulu üyeleri misafirleri selamladı.
Almanya'da İslam göçmen bir din olmadığını söyleyen Türkmen, “İslam Almanya'ya aittir. Almanya'da bugünkünden daha az Müslüman yaşamış olsa da, İslam eskiden de Almanya'ya aitti. Almanya'da farklı bir inançla büyüyen ve daha sonra İslam inancını benimseyen birçok mühtedi, Almanya'daki Müslüman yaşamını şekillendirmiştir” dedi.
 
Türkmen konuşmasında, “Sizler öncü olmanız hasebiyle entelektüel, sosyal ve sosyo-politik tartışmalara ön ayak oldunuz. Sizler İslam'ın ve toplumun kurumsal ve sosyal uyumu için büyük çaba ve gayret sarf ettiniz. Ve sizlere bu bazen hiç de kolay olmayan ve zaman zaman sizleri yoran gayretleriniz için teşekkür etmek istiyorum“ ifadelerini kullandı.
Almanya Müslümanları Merkez Konseyi eski başkanı ve Almanya Müslümanlar Koordinasyon Konseyi’nin ilk sözcüsü Dr. Ayyub Axel Köhler ise, Müslümanlar ve özellikle mühtediler ile sürdürülen işbirliğinin önemine değindi. Köhler, tertiplenen toplantının hem Müslümanların hem de Almanya'da yaşayan Müslümanların çeşitliliğini gösterdiğini vurguladı. Ukrayna'daki mevcut duruma da değinen Köhler, "Barış için dua ediyor ve rahmeti bol Allah'tan Ukrayna'da barışın en kısa sürede yeniden tesis edilmesini diliyoruz" dedi.
 
Ahmad von Denffer böyle bir toplantının düzenlenip fikir alış verişinin sağlanmasına vesile olunduğu için teşekkür ederek, “Almanya'da dini cemaatlerin rolü azalıyor. Özellikle kiliselerin. Bu nedenle aklıma şu sorular geliyor: Din nereye gidiyor? Gençler bu olup bitenleri nasıl değerlendiriyor? Önümüzdeki yıllarda İslami cemaatlerin çalışmaları için öncelikler neler olacaktır? Yaşlı insanları nasıl destekleyebiliriz?" sözlerine ekledi.
Köln'deki Müslüman Kadınlar Eğitim Merkezi kurucusu ve genel müdürü Amina Erika Theißen da, Merkez Camii’nin inşası öncesinde yaşananları, şekil ve büyüklük tartışmalarına değindi. Theißen, ”Tüm tartışmalar ele alındığında, sonuç olarak, Merkez Camii modern mimari ile klasik unsurların bir sentezi olmayı başarmıştır” ifadelerini kullandı.
 
Diğer konuklarda, kendi faaliyet alanlarını, ortaya çıkan zorluklar ve başarıların yanı sıra mühtediler olarak hayat tecrübelerini aktardı.
Toplantının önemine değinen DİTİB Toplum ve Kurumsal İşbirliği Müdürlü Dr. Zekeriya Altuğ’da, “Genç kuşağımız, sizler gibi öncü kuşakların tecrübelerini ve yaşadığı zorlukları birinci elden öğrenmelerini çok önemsiyoruz. Bu münasebetle bugün buraya gelerek ve bizlere zaman ayırdığınız için teşekkür ediyorum. Bu toplantıyı bir başlangıç karşılaşması olarak görüyoruz” diye konuştu.
DİTİB’in Almanca yayınlarının tanıtıldığı ve birimlerde görev yapan sorumlularının hazır bulunduğu toplantıda, karşılıklı tanışma ve görüş alışverişi ile devam etti. Toplantı günün anısına özel olarak hazırlanan hediyelerin takdimi ve tekrar buluşma dileğiyle sona erdi.
BREMEN (AA) - Almanya'nın Bremen kentinde İslam Toplumu Milli Görüş'e (IGMG) bağlı Kuba Camisi'nin temeli törenle atıldı.
 
Çift minareli ve 7 kubbeli inşa edilecek caminin temel atma törenine Bremen Eyalet Başbakanı ve Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Andreas Bovenschulte, Türkiye'nin Hannover Başkonsolosu Gül Özge Kaya ile Yahudi ve Hristiyan cemaatlerinden temsilciler katıldı.
Bovenschulte caminin kente değer katacağını belirterek "Hemelingen merkezinde yapılacak yeni Kuba Camisi, görkemli mimarisiyle şehrimize zenginlik katacağı gibi Müslümanların katettiği aşama ve onlara verdiğimiz değerin de bir göstergesi olacak." dedi.
Camilerin bir araya gelme mekanları olduğunu belirten Bovenschulte, "Camilere sadece açık kapı gününde değil, daha sık gelinmeli." diye konuştu.
 
 
 
 
- Hannover Başkonsolosu Kaya
Başkonsolos Gül Özge Kaya da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde cami temel atma töreninde olmaktan mutluluk ve onur duyduğunu söyledi.
Bremen'i farklı din ve kültürlerin bir arada barış içinde yaşadığı bir eyalet olarak bildiğini dile getiren Kaya, "Camiler kültürler arasında bir köprü vazifesi görüyor. Cami Bremen'deki birlikte yaşama katkı sağlayacak." diye konuştu.
Almanya'da artan yabancı düşmanlığı ve İslamofobi'ye de değinen Kaya, "Barışçıl yaşam karşıtlarına fırsat vermeyelim." ifadesini kullandı.
 
IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün de "Camide bizim için kubbe, minare ne kadar önemli olsa bile bizim için en önemlisi bu caminin fonksiyondur. Yani huzura, barışa katkı sağlamasıdır. Bu topraklarda ve bu toplumda, vatan edindiğimiz şehirde bu toplumun sorularına, meselelerine çözüm üretecek vasıflı insanlar yetiştiriyorsa cami fonksiyonunu yerine getiriyor demektir." şeklinde konuştu.
2025'te tamamlanması planlanan caminin maliyetinin yaklaşık 2 milyon avroyu bulacağı kaydediliyor.
 
 

 

Die Fischspezialisten des Hauses Meeß sind nicht nur seit inzwischen sieben Generationen als Schaustellerfamilie bekannt - auch im Bereich der Gastronomie können sie auf eine stolze und kulinarische Erfahrung und Vergangenheit von mehreren Jahrzehnten zurückblicken. Und gerade hat mit der Übernahme des alteingesessenen Stockfisch-Traditionshauses Antoni eine bekannte Institution neuen Wind in die Segeln bekommen.
 
 
 
 
Nach 30 Jahren unter der Führung von Herrn Antoni wird diese weit über die Würzburger Stadtgrenzen hinaus bekannte Genusstradition nun von der Fischbraterei Meeß serviert - natürlich im gewohnten und seit Jahren geschätzten Rezeptur. Und Herr Antoni wird auf dem anstehenden Würzburger Frühjahrsvolksfest zwischen dem 26. März und 10. April 2022 auf dem Talavera-Platz selbst persönlich die Stammkunden begrüßen und willkommen heißen. Denn eines ist ebenso sicher wie die Vorzüge und wichtigen Gesundheits- und Nährstoffe von Fisch für den Körper: nach einem Jahr 2020 voller Einschränkungen und Entbehrungen haben die Menschen aus dem Würzburger Stadt- und Landgebiet den Genuss von Bratfisch vom Stock mehr als verdient.
 
 
 
 
Seien auch Sie daher dabei, wenn der Frühling in den nächstem Tagen Einzug hält und die Sonnenstrahlen uns und unsere Herzen erwärmen, während die Menschen mit ihren Liebsten bei einem delikaten Bratfisch die ganze Frische einer endlich wieder gewonnenen Normalität draußen genießen...
 
 

Kuzey Bavyera’daki en önemli tekstil mağazası Murk Bekleidungshaus, göçmen kökenli müşterilerin en çok uğradığı alışveriş mağazalarından biri olarak tanınıyor. Birbirinden önemli aksiyonlar ile kadın, erkek ve çocuklara hitap eden dev giyim mağazası, genç nesil insanlar için de bahar sezonunda yine müşterilerini bekliyor.

 

Birlik Gazetesine açıklamalarda bulunan mağaza sahibi Johannes Murk, “Uzun yıllardan buyana Türk Toplumunu yakından tanıyor ve onların alışveriş kültürlerini yakından takip ediyoruz. Uzun ve zorlu Corona günleri sonrasında onlarla birlikte olmanın mutluluğu içerisindeyiz. Müşterilerimiz ile birarada olmaktan da ayrıca çok büyük mutluluk duyuyoruz” şeklinde konuştu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  

 

 

 

 

BLKA erteilt Zuschlag für neues Analysesystem - Bayerns Innenminister Joachim Herrmann legt höchste Ansprüche an Datensicherheit und Datenschutz: Wird erst nach eingehender Überprüfung eingeführt

 
Die Bayerische Polizei bekommt ein neues 'Verfahrensübergreifendes Recherche- und Analysesystem' (VeRA). Nach einer europaweiten Ausschreibung des Bayerischen Landeskriminalamts (BLKA) erfüllt einzig die Firma Palantir Technologies GmbH die strengen Ausschreibungskriterien. Daher hat das BLKA den Zuschlag erteilt. Bayerns Innenminister Joachim Herrmann begrüßt die Entscheidung, eine neue Analysesoftware anzuschaffen: "Damit wird die Bayerische Polizei vor allem Terrorismus und Schwerstkriminalität noch konsequenter bekämpfen können."
 
Da höchstmögliche Datensicherheit und bestmöglicher Datenschutz sehr wichtig sind, kündigte der Innenminister vor der Einführung eine vollständige Überprüfung der Software und des Quellcodes durch ein unabhängiges deutsches Forschungsinstitut wie beispielsweise der Fraunhofer-Gesellschaft an. "Grundvoraussetzung für die Einführung der Software bei der Bayerischen Polizei ist, dass uns die Einhaltung der hohen Sicherheitsstandards zu 100 Prozent bestätigt wird." Andernfalls werde das BLKA vom Vertrag zurücktreten. Außerdem werde sich die Bayerische Polizei auch weiterhin eng mit dem Landesbeauftragten für den Datenschutz abstimmen. Zusätzlich kündigte der Innenminister an, VeRA erst dann einzuführen, wenn der Bayerische Landtag unter Federführung seines Ausschusses für Kommunale Fragen, Innere Sicherheit und Sport der Einführung ausdrücklich zugestimmt hat.
Herrmann hob hervor, dass die neue Analysesoftware nur innerhalb des Polizeinetzes und ohne Verbindung zum Internet eingesetzt werden wird. Ein Zugriff auf die Daten von außen oder ein Datenabfluss auf externe Server ist damit ausgeschlossen. Außerdem wird sichergestellt, dass die Analysesoftware nur unter gewissen Voraussetzungen eingesetzt werden kann. Nur besonders ausgewählte und speziell geschulte Polizeiexperten werden eine Zugriffsberechtigung bekommen.
Menschen vor Ort aber auch in Bayern nach besten Kräften unterstützen / Humanitärer Verantwortung in Bayern gerecht werden / Gemeinsam für Solidarität, Humanität und Frieden einsetzen
 
 
Die Integrationsbeauftragte der Bayerischen Staatsregierung Gudrun Brendel-Fischer, MdL, hat heute in der ANKER-Einrichtung in Bamberg die ersten ukrainischen Kriegsflüchtlinge empfangen und ihnen bestmögliche Unterstützung zugesichert.
 
Brendel-Fischer ist besorgt über den Angriffskrieg der Russen auf den ehemaligen Bruderstaat Ukraine und sichert den Geflüchteten sowie auch  der ukrainischen Zivilbevölkerung Unterstützung zu: „In den Gesprächen mit den geflüchteten Familien wurde eines ganz deutlich: Dem Konflikt und dem damit verbundenen Leid muss Einhalt geboten werden. Die jüngere europäische Geschichte ist geprägt von gemeinsamer Wirtschaftspolitik, kultureller Annäherung und diplomatischen Beziehungen – kurzum durch ein oftmals forderndes aber friedliches Miteinander ohne militärische Invasionen und Muskelspiele. Auch in der russischen Bevölkerung gibt es eine überwältigende Mehrheit, die sich Pressefreiheit und Frieden wünscht. Aktuell werden dort leider Menschenrechte mit Füßen getreten und Oppositionelle inhaftiert.“
 
„Wir unterstützen die Menschen in der Ukraine oder auch die bei uns anlandenden Geflüchteten nach besten Kräften mit Sach- und Geldspenden. Wir werden wie auch in der Flüchtlingskrise zuvor unserer humanitären Verantwortung in Bayern gerecht“, so die Beauftragte.  
 
Die Kriegsflüchtlinge aus der Ukraine erhalten nach aktuellem Stand schnell und unbürokratisch nach der Registrierung in einem der Bayerischen ANKER-Zentren einen einjährigen Aufenthaltsstatus mit Verlängerungsoption. Die Integrationsbeauftragte begrüßt das vereinfachte Verfahren: „Hier schnell und unbürokratisch vom Krieg gezeichneten Menschen Schutz zu bieten, ist der richtige Weg!“, resümiert Brendel-Fischer. 

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Saadet Partisi Avrupa Teşkilatı'nın Duisburg kentinde düzenlediği programda partililerle bir araya geldi. Karamollaoğlu toplantıya katılan çok sayıda taraftar ve konuklara önemli mesajlar verdi.

 

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Saadet Partisi Avrupa Teşkilatı'nın Duisburg kentinde düzenlediği programda partililerle bir araya geldi.

 

MÜDAHALEYİ TASVİP ETMİYORUZ

Karamollaoğlu, Rudolf-Schock Salonu'ndaki "Avrupa Buluşması"nda, Rusya'nın Ukrayna'ya girmesini tasvip etmediklerini söyledi. Ukrayna meselesinin birçok yönüyle ciddi problemler barındırdığını dile getiren Karamollaoğlu, şöyle devam etti: "Bir tarafta Rusların aniden Ukrayna'ya girmesi elbette tasvip etmediğimiz, bağımsız bir ülkenin başka bir ülke tarafından işgal edildiğinin işareti de olduğu için hiçbir zaman böyle bir yaklaşımı tasvip etmeyiz. Ancak bu yaklaşımla mücadele edilirken hatalara düşülmemesi gerektiğini de vurgulamadan edemeyeceğiz.

 

BİR AN ÖNCE BARIŞ TESİS EDİLMELİ

Elbette ki, bütün dünya böyle bir davranışın yanlışlığını ortaya koymak için gayret edecektir. Barışın bir an önce tesisi için de hepimiz üzerimize düşeni yerine getirme gayretinde olacağız. Ama nasıl çalışacağımız, nasıl mücadele vereceğimiz çok çok önemli.

 

BİZİ YANLIŞ BİLENLERE DOĞRUYU ANLATACAĞIZ

"Temel Karamollaoğlu, "Zaman hızla geçiyor, seçime en fazla 15 ay kaldı. 15 ay sonra bu sistem değişecek, bu sistemin yerine adil bir sistem gelecek. O zaman herhangi bir parti tek başına iktidara gelemezse bir araya geleceğiz, problemleri birlikte çözmenin yollarını arayacağız. İnşallah ülkemiz değişecek, dünya değişecek." ifadelerini kullandı. Seçimlere kadar tüm teşkilatların çok çalışmasının ve herkesle temasa geçilmesinin önemli olduğunu söyleyen Karamollaoğlu, şunları kaydetti: "Biz bu fikir ve düşünceleri topluma anlatmaya, onların desteğini almaya mecburuz. Ülkemizde de bunu söylüyoruz, burada da bunu söylüyoruz. Herkesle temas kuracağız, herkesle tokalaşacağız, herkesin halini hatırını soracağız, bizi yanlış bilenlere doğruyu anlatacağız, aslında beraber olacağımızı onlara hissettireceğiz, bu çok ciddi bir çalışma gerektiriyor. Hem hanım kardeşlerimiz hem gençlerimiz hem de ana teşkilatımız bu sorumluluğu yüklenmiş durumda."

Duisburg – Birlik

 

 

Bereits seit dem Mittelalter bewirtschaften Landwirte im Nürnberger Stadtgebiet Wiesen in einer traditionellen Bewässerungsweise.

Durch die Bewässerung haben diese Wiesen einen positiven Einfluss auf die Umwelt und auf das Klima. Tatsächlich kühlen die Wiesen die im Sommer zunehmend überhitzte Stadt. Die fränkischen Wässerwiesen gehören zu den besterhaltenen in ganz Europa und wurden daher 2021 in das Bundesweite Verzeichnis des Immateriellen Kulturerbes der UNESCO aufgenommen. Jetzt schlägt die Bundesrepublik zusammen mit sechs weiteren Nationen unter anderem die Wässerwiesen in Franken der UNESCO für die Aufnahme in die Repräsentative Liste des immateriellen Kulturerbes der Menschheit vor.

Nürnbergs Oberbürgermeister Marcus König erläutert: „Die Wässerwiesen in Nürnberg sind Bestandteil einer Landschaft mit insgesamt etwa 2 000 Hektar aktiv bewässerten Gebieten. Diese erstrecken sich weit über die Fläche von Nürnberg hinaus zwischen Schwabach im Süden und Forchheim im Norden und folgen den Flusssystemen von Rednitz und Regnitz.“ Ein großer Teil der Grünlandflächen im Rednitztal wird mit Hilfe der historischen Form der Wiesenbewässerung bewirtschaftet. Über ein weit verzweigtes Netz werden die Wiesen in der Zeit von Mai bis September je nach Trockenheit etwa zwei- bis viermal durch Überstauung überschwemmt. Die jeweiligen Wässergebiete, die zum Teil auch ins Stadtgebiet von Schwabach reichen, umfassen insgesamt rund 200 Hektar.

„Durch die Bewässerung“, so Nürnbergs Umweltreferentin Britta Walthelm, „haben diese Wiesen einen positiven Einfluss auf die Umwelt und auf das Klima. Tatsächlich kühlen die Wiesen die im Sommer zunehmend überhitzte Stadt.“ Gerhard Zimmermann vom Wässerverband „Hopfengarten“ ergänzt: „Für uns Landwirte ist die Wässerwiesennutzung gerade in Zeiten des Klimawandels von sehr großer Bedeutung“.

Die Wässerung und die Unterhaltung der Wehre und Hauptgräben unterlagen beziehungsweise unterliegen heute noch genossenschaftlich organisierten Wässerverbänden. Im Nürnberger Rednitztal sind es heute noch sechs aktive Wässergenossenschaften, die zwischen fünf bis
18 Mitglieder haben. Vor Ort leisten die Verbandsmitglieder, in der Regel Landwirte, die Arbeit und erhalten damit diese alte Kulturtechnik. Noch immer wird hier altes Wasserrecht angewendet. So ist in den alten Wässerordnungen genau geregelt wer, wann, wie lange seine Wiesen wässern darf und wer für den Unterhalt von Gräben und Wehren zuständig ist.

Die Bewirtschaftung von Wässerwiesen dient der natürlichen Düngung und besseren Wasserversorgung der Wiesen. Die Wässerung erfolgt energieunabhängig nach dem Prinzip der Staubewässerung. In den meisten Fällen wird das Wasser in die Gräben mit Hilfe entsprechender Wehrsysteme ausgeleitet. Da die Flüsse Regnitz, Rednitz und Pegnitz in flachen Tälern liegen, wurde früher auch mit Wasserschöpfrädern bewässert. Erhalten blieben diese technischen Zeitzeugen unter anderem in Möhrendorf und an der Satzinger Mühle. Eine mehr als 100 Jahre alte Pumptechnik steht bei Reichelsdorf. Die Wasserschöpfräder in Möhrendorf werden von der dortigen Wasserradgemeinschaft unterhalten und gepflegt, die Anlage an der Satzinger Mühle vom Wasserwirtschaftsamt und die Pumptechnik in Reichelsdorf vom dortigen Wässerverband.

Um die traditionelle Bewirtschaftung auch weiterhin zu erhalten und die positiven Auswirkungen auf Natur und Klima weiterhin zu gewährleisten, förderte das Umweltamt der Stadt Nürnberg im Rahmen eines Ausgleichsprojekts die Wässerverbände finanziell bei der Instandhaltung der technischen Anlagen. Der Landschaftspflegeverband der Stadt Nürnberg e.V. unterstützt die Landwirte bei der Pflege der Gräben. let

BERLİN (AA) - Almanya'nın önde gelen ekonomi enstitülerinden Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü (IfW), 2022 Almanya ekonomisi büyüme tahminini Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşı nedeniyle yüzde 4’den yüzde 2,1’e indirdi.
 

IfW'den yapılan açıklamada, Alman ekonomisine ilişkin kış döneminde paylaşılan ve 2022, ve 2023'ü kapsayan büyüme tahminlerinde ilkbahar döneminde güncelleme yapıldığı belirtildi.

Enstitü, 2022 için Almanya ekonomisi büyüme tahminini Rusya'nın Ukrayna'yı işgali nedeniyle yüzde 4’den yüzde 2,1’e indirirken, gelecek yıl için ise yüzde 3,3'ten yüzde 3,5’e yükseltti.

Ukrayna'daki savaşın Alman ekonomisi üzerinde gözle görülür bir baskı oluşturduğu ve zaten güçlü olan enflasyonist baskıyı artırdığı vurgulanan açıklamada, “Ancak, Alman ekonomisinde toparlanma devam ediyor.” denildi.

 

Açıklamada, Ukrayna savaşının yılın ikinci yarısında Alman ekonomisinin Kovid-19 salgını öncesi seviyelere dönüşünü geciktirdiğine işaret edilerek, “Üretim kapasitesi yıl sonuna kadar yetersiz kalacak ve bu nedenle ekonomik üretim potansiyelin altında kalacaktır.” değerlendirmesinde bulunuldu.

IfW’in açıklamasında, “Ukrayna'daki savaş, daha fazla belirsizlik oluşturuyor. Tedarik zincirlerinde yeni baskı uyguluyor, özellikle başta petrol ve doğal gaz olmak üzere ham madde fiyatlarındaki ek artışlar yoluyla ekonomiyi etkiliyor. Genel olarak, Almanya'nın 2022'deki enerji ithalatı faturasının, aralık tahminimizden yaklaşık 40 milyar avro daha yüksek olması muhtemel.” denildi.

Ham madde ve üretim maliyetlerindeki keskin artışın henüz tüketicilere tam olarak yansıtılmadığı vurgulanan açıklamada, ek maliyetlerin tüketici fiyatlarına tam olarak yansıtılmasıyla yıl boyunca yüksek enflasyon oranları görüleceğine işaret edildi.

IfW ekonomistleri, Almanya’da enflasyonun bu yıl ortalama yüzde 5,8’e yükselmesini bekleniyor. Bu da ülkede Doğu ve Batı Almanya’nın 1990'da birleşmesinin ardından en yüksek enflasyon oranı olacak.

 

- Deutsche Bank da büyüme tahmininde aşağı yönlü revizyon yapmıştı

Ukrayna savaşının Alman iş piyasasında olumsuz bir iz bırakmayacağını öngören IfW ekonomistleri, kamu harcamalarının savaşın etkileriyle artacağını bu nedenle Alman hükümetinin bütçe açıklarının da bir süre daha yüksek seviyelerde kalacağını tahmin ediyor.

Öte yandan, 9 Mart’ta da Almanya'nın en büyük bankalarından Deutsche Bank, 2022 için Almanya ekonomisine ilişkin büyüme tahminini Rusya'nın Ukrayna'yı işgali nedeniyle yüzde 4’den yüzde 2,5’e indirmiş, enerji fiyatlarındaki yüksek artışı göz önüne alarak enflasyon tahminini yeniden artırarak yüzde 5,5'e çıkarmıştı.

 

Bu arada, Almanya'da ocak ayında yüzde 4,9 olan yıllık enflasyon, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısıyla artan petrol ve gaz fiyatlarındaki son yükselişten önce şubatta yüzde 5,1'e ulaşmıştı.

Almanya'da, tüketiciler için alışılmadık derecede yüksek seyreden enflasyonun olumsuz etkileri iyice hissedilirken bu nedenle Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) gevşek para politikasına yönelik hoşnutsuzluk da artıyor.

Bir asır önce Weimar Cumhuriyeti'nde (1918-1933 dönemi) görülen ve tüketicilerin satın alma gücünü çökerten hiper enflasyondan dolayı "enflasyon" Almanya'da her zaman hassas bir konu olarak görülüyor.