Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Avrupa Merkez Bankası beklenti anketine göre, 2021 yılı için, enflasyon ve büyüme tahminleri yukarı yönlü revize edildi
 
BERLİN (AA) - Avrupa Merkez Bankası (ECB) Profesyonel Tahminciler Anketi katılımcılarının, 2021 yılının üçüncü çeyrek verilerine dayanarak yaptıkları tahminlere göre, yıllık harmonize enflasyon yüzde 1,9’dan yüzde 2,3’e yükseltildi.
Bu yılın son çeyreği için ECB Profesyonel Tahminciler Anketi sonuçları açıklandı.
 
Buna göre, bu yıl için yıllık harmonize enflasyon tahmini yüzde 1,9’dan yüzde 2,3’e revize edildi. 2021 yılı için yüzde 1,5’ten 1,9’a ve 2023 için 1,5’ten 1,7’ye yükseltildi.
Söz konusu enflasyon tahminlerinin, ECB’nin tüm Avro Bölgesi için yüzde 2'ye yakın enflasyon hedefinin üzerinde olması dikkati çekti
Ankette ortalama uzun vadeli enflasyon tahminleri ise 0,1 puanlık artarak yüzde 1,9 oldu.
 
ECB açıklamasında, "Anket katılımcıları, enflasyon oranlarında yukarı yönlü revizeleri esas olarak daha yüksek enerji fiyatlarına ve tedarik zinciri sıkıntılarının etkisine bağladılar. Bu faktörlerin her ikisi de üçüncü çeyrek anketinde belirtilmiş olsa da enflasyonda son gelişmelerin daha yoğun olduğu ve daha önceki tahmin edilenden daha kalıcı olması bekleniyor." ifadesini kullanıldı.
Ankete katılanların, Avro Bölgesi için gayri safi yurt içi hasıla büyüme tahminleri 2021, 2022 ve 2023 için sırasıyla yüzde 5,1 yüzde 4,5 ve yüzde 2,2 oldu.
 
Bu çeyrekte, geçen çeyreğe göre 2021 büyüme tahmininde 0,4 puan yukarı yönlü revize görüldü. Ortalama uzun vadeli gayri safi yurt içi hasıla büyüme tahmini ise yüzde 1,4’ten yüzde 1,5’e çıkarıldı.
Ortalama işsizlik oranı tahminleri ise 2021, 2022 ve 2023 yılları için aşağı yönlü revize edilerek, sırasıyla 7,8, 7,4 ve 7,2 oldu. Uzun vadeli işsizlik tahmini ise 0,2 puan aşağı yönlü revize edilerek yüzde 7 olarak açıklandı.
ECB'nin Profesyonel Tahminciler Anketi 1-11 Ekim'de yapıldı ve 58 profesyonel katıldı.
 
Ekonomistlerin tahminleri, para politika yapıcıları tarafından yakından takip edilirken, para politikasının oluşturulmasında önemli bir faktör olarak görülüyor.
Öte yandan, Avro Bölgesi'nde, ekim ayında yıllık enflasyon yüzde 4,1'lik oranla son 13 yılın en yüksek seviyesinde ulaştı.
 
Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde, dün, enflasyonun; enerji fiyatlarındaki artış, ekonomik toparlanma ile birlikte talebin artması ve tedarik sıkıntılarından kaynaklandığını belirterek, "Enflasyonun yakın vadede daha da yükseleceğini ancak önümüzdeki yıl içinde düşüşe geçeceğini öngörüyoruz." açıklamasında bulunmuştu.
Son dönemde enflasyondaki yükseliş Avrupa vatandaşlarını da rahatsız ediyor.
Avrupa'da enerji ve gıda ürünleri başta olmak üzere genel fiyat artışı dikkati çekiyor.

İş insanı Ahmet Can tarafından 26 ilk kuşak vatandaşımız ve yakınları eski günlerini andı. Katılımcılara birer gül ve plaket verildi.

 

 

 

Nürnberg’in tanınmış işadamlarından, Mevlana Lokantası sahibi Ahmet Can ve eşi Nesrin Can tarafından ilk kuşak temsilcilerine bir ziyafet verildi.  Toplantıda bir konuşma yapan İş insanı Ahmet Can,” Ben 1980’de Almanya’ya geldiğimde ticaret yapmağa başladım ilk kuşak benden çok alışveriş yaptı .Ben, onlardan gelir sağladım ve bugünlere geldim. Onlara minnet duygusuyla, eşim Nesrin Can ile ilk kuşak vatandaşlarımıza bir vefa örneği olarak ,onlarla bir araya geldik” dedi.

 

 

26’SI İLK KUŞAK VE YAKINLARI YEMEKTE BULUŞTU

 Nürnberg Türk İşadamları derneği yönetim kurulundan Emre Hızlı, Ersin Uğurlu, Nürnberg Belediyesi Uyum Meclisi Başkanı İlhan Postaloğlu, Milli Görüş Teşkilatından Musa Tamer ve  26’sı ilk kuşak olan vatandaşlarımız ile, yakınlarının katıldığı ziyafette bir konuşan Nürnberg Metropol Bölgesi Türk Toplu Başkanı Bülent Bayraktar ise şunları söyledi.

 

 

ATALARIMIZ DÜNYADA DESTAN YAZDI

“ İlk kuşak atalarımız Dünya’da  destan yazdılar, hepsinin bir başarı öyküsü var .Artık Almanya’da doktorlarımız , avukatlarımız, sporcularımız, mimarlarımız var. Ahmet Can ve  eşi Nesrin Can, bu organizeyi yaparken, ilk kuşağı bir araya getirerek  onların hikayelerini yeniden yaşatmak istediler. Bu tahini günü hep beraber kutlayacağız”

 

 

İŞ ANLAŞMASINDAN ÖNCE ALMANYAYA GELDİLER

İlk kuşaktan olan ve işgücü anlaşmasından önce  1959 yılında Almanya’ya gelen 1934 doğumlu Mazhar Ataman hayat hikayesini anlatırken ,duygulu anlar yaşandı.1933 doğumlu emekli Mimar Vural Çokbudak ise, 1960 yılında  Almanya’ya ayak bastığını bir mimar olarak bir çok cami ve Türk hamamını imza attığını belirtti.

 

 

DUALAR EDİLDİ

Toplantıda, hazır bulunan ilk kuşak Türklerinden olan ve ilk Din Hizmetleri ataşesi olan Şaban Kandemir, ahirete göcen vatandaşlarımız için dua etti ve onlara rahmet diledi..

 

ÇİÇEK VE PLAKET VERİLDİ

Yemek sonrası katılımcılara  Ahmet Can ve eşi Nesrin Can tarafından birer gül verildi ve  Türk toplumu başkanı Bülent Bayrak ’tar imzalı  birer onur plaketi verildi.

 

 

Toplantıya katılan ilk kuşak vatandaşlarımızın adı ve Almanya’ya geliş tarihleri:

Mazhar Ataman (1959)

Taner Tüzün (1966)

Vural Çakbudak (1964 )

Tün Güney ve Semra Güney (1982

 Ali  ve Hasibe Ertürk ( 1976)

Raziye Gökdeniz  (1977 )

Ayşe Özgan ve İsmet Özgan ( 1968 )

Mevlüt Uce ( 1970 )

Necmi İlhan (1964)

Tayyip Kasa (1972)

Halit Postaloğlu (1973 )

Mehmet Duran (1973)

Saniye Nişli  ve Ahmet Nişli(1973 )

Tunay Duman ( 1978 )

Lütfi Tataş (1971 )

Şaban Kandemir ve Emine Kandemir (1977 )

Şemsi Göğebakan ( 1973 )

Şinasi Ağırbaş ( 1968)

Ahmet Gül (1970 )

Celalettin Doğan  (1969 )

Ahmet Gül ( 1970)

 

Haber: Taner TÜZÜN / NÜRNBERG

Bakanlıktan yapılan açıklamada, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin (Türk Konseyi) kuruluşu amacıyla Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan arasında 3 Ekim 2009'da imzalanan Nahçıvan Anlaşması'nın yıl dönümünün üye ülkelerde Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Günü olarak kutlandığı hatırlatıldı.
 
Dışişleri Bakanlığı, Türk dili konuşan bütün millet ve toplulukların 3 Ekim Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Günü’nü kutlayarak bu günün, ortak geçmişi olan halkların ortak geleceğe de inançla bakarak, birliktelik ve dayanışma ruhunu güçlendirmelerine vesile olması temennisinde bulundu.
Türk dili konuşan bütün millet ve toplulukların bu anlamlı gününün kutlandığı açıklamada, „Bu günün, ortak geçmişi olan halklarımızın ortak geleceğimize de inançla bakarak, birliktelik ve dayanışma ruhunu güçlendirmelerine vesile olmasını temenni ediyoruz. Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını yeniden tesis etmelerinin 30. yıl dönümünü idrak ettikleri bu yıl, Nahçıvan Anlaşması’nın 12. yıl dönümünü de ayrı bir coşku ve gururla kutluyor, Türk Konseyi’nin yeni üye ve gözlemcilerin katılımıyla genişlemesinden ve Türk cumhuriyetleri arasındaki iş birliğinin derinleşmesine katkı sağlamasından memnuniyet duyuyoruz.“ ifadeleri kullanıldı.
Geniş Avrasya coğrafyasına yayılmış bulunan Türk dünyasının, ortak dil, tarih ve kültürel değerlerine dayalı iş birliği iradesini temsil eden Türk Konseyinin, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da bölgesinde ve ötesinde barış, refah ve istikrara hizmet etmeyi sürdüreceği vurgulanan açıklamada, bu çerçevede, 27 Eylül’de İstanbul’da düzenlenen Afganistan konulu dışişleri bakanları toplantısının, Türk Konseyi’nin barış ve güvenliğe katkı konusundaki ortak iradesini ortaya koyduğu hatırlatıldı.
 
Açıklamada, şunlar kaydedildi:
„Bu yıl 12 Kasım’da düzenlenecek Türk Konseyi 8. Zirvesi’ne İstanbul’da ev sahipliği yapacağız. Türkmenistan’ın da gözlemci olarak katılacağı zirvede aile resmimiz tamamlanmış olacak. Türk Konseyi’nin önümüzdeki yıllarda gelişimine ilişkin önemli kararların da alınacağı İstanbul Zirvesi’nin Türk dünyasının birlik ve dayanışmasının daha da pekiştirilmesinde tarihi bir dönüm noktası olacağına inanıyoruz.“
 
Haber: AA
Resim Adnan Öztürk
Ziyaret ile ilgili açıklamalarda bulunan Başkan Haluk Dokur,  “Müsiad için çok güzel bir atılım olarak değerlendirdiğimiz bu ziyaretin gelecege yonelik işbirliğimiz faydalı olacağını düşünüyorum. Alman toplumu ile ilişkilerimizin geliştirilmesi, gençlerimizin gelecekteki durumları ve Almanya da bulunan Türklerin Alman ekonomisine katkıları hususunda fikir alışverişi yaptık. Samimi bir ortamda geçen toplantıya yönetim kurulumuzdan Aydın Özcan, Mühibe Gürdoğan, Halil Cesur ve Sekreterimiz Didem Tunalı katıldılar” şeklinde bilgi verdi.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Türklerin Almanya’ya gelişinin 60. yılında sürekli olarak dile getirilen asimilasyon - entegrasyon tartışmalarının Türk Toplumunu yorduğunu dile getiren KONAD Başkanı Sait Özcan, “Bu tartışmalar Türk topumunda sadece yorgunluk değil, ciddi bir sinir yorulmasına da yol açıyor” dedi.
 
Sürekli olarak Türklerin uyumsuzlugunun dile getirilmesinin Almanya’ya birşey kazandırmayacağını dile getiren KONAD başkanı Özcan, “Bu ülkeye 4 neslin ömrünü veren, hatta yarıdan fazlası artık Alman vatandaşı olan bir topluluğunun uyumsuzluğundan bahsetmek son derece saçmadır. Kurumsal anlamda yapılmasa da Almanya’da özellikle sağ popülist siyaset tarafından dile getirilmeye çalışılan Türk karşıtı söylemler önce Türklerin bu ülke için 60 yılda ne yaptıklarını farketsinler. Benim babam bu ülkeye geldiğinde Türkleri eleştirenlerin bir çoğu daha doğmamıştı. Yıllarca bu ülkede Türkleri Asimilasyon  - Entegrasyon tahterevallisinden çekip alacak politikalar üretilmedi. Çok kültürlü bir toplum olduğunu kabul eden Almanya artık Türklerin kültürel kimlik ve değerlerine saygılı olmayı da öğrenmelidir. Bunun yolu da Türk-Alman Dostluğu ve ortak tarihini iyi öğrenmekten geçer. Ortada ciddi anlamda bir bilgi eksikliği mevcuttur” şeklinde konuştu.
 
Bilindiği gibi KONAD Başkanı Sait Özcan sosyo kültürel anlamda yaptığı açıklamalar ve Türk-Alman entellektüellerine yaptığı uyarılar ile tanınıyor.

Sırbistan Türklerinin kurduğu, Türk dernegi Sırbistanda yasayan Türklerin hak ve hukukunun korunması birlik ve bariş içerisinde yaşamalari için faaliyet yürüttüğü, kendi imkanlarıyla milli,islâmî,insanı hizmetlerine aralıksız devam ediyor.

Sırbistan Türkleri Derneği yönetimi ve onun mücahit Başkanı Alija Şahovic @RecepTayyipErdoğanGrubu1453  üyemiz olarak bizlerle tanışmak üzere Sırbistan"dan Türkiye'ye gelmiştir.

 

 

Sırbistan Türkleri Derneği Başkanı Alija Şahovic, "Türkiye bizim 2. vatanımız" diyerek konuşmasını şöyle sürdürdü; "Şanlı Türk bayrağı onurum, gururum, şerefimdir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan önderliğinde ve güçlü siyasi iradesi sayesinde Türkiye

dışında yaşayan Balkan Türk'ü olarak , ülkem Sırbistan Türkleri geçmişimiz olan Osmanlı dan günümüze dek İslami inançlarımız doğrultusunda yaşamaktayız" dedi.

Sahoviç  şöyle devam etti. "Recep Tayyip Erdoğan başkanımız'dan  Allah razı olsun. Rabbim gücüne güç katsın." diyerek  Cumhurbaşkanımızın her daim Avrupa'da destekcileri olduklarını söyledi.

 

 

Muhammet Fatih Vanlıoğlu'da yaptığı konuşmada,"Türkiyemize gelen Alija başkanımıza Sırbistan da yaşayan Türk kardeşlerimiz için Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın "Daha Adil Bir Dünya Mümkün" kitabını hediye ettik.

Bu vesileyle Sırbistan’daki Sancak’lı kardeşlerimiz ve ülkemizdeki Sancak kökenli vatandaşlarımız ile @RecepTayyipErdoğanGrubu1453 olarak arasında bir gönül bağı kurduk. Nazik ziyareti ve grubumuz adına şahsıma takdim ettiği plaket için sayın

Başkan Alija Sahovic ‘e  çok teşekkür ederim" dedi.

 

Haber: Tufan Dogan

Almanya'da 26 Eylül'de yapılan genel seçimlerin ardından Sosyal Demokrat Parti (SPD) Yeşiller Partisi ve Hür Demokrat Parti (FDP) koalisyon hükümeti kurmak için görüşmelerini sürdürüyor. FDP Genel Başkanı Christian Lindner, düzenlenen basın toplantısında sürece ilişkin bilgi verdi. Lindner, toplantıda parti kurullarının, müzakerelere başlamaya onay verdiğini söyledi.

Kovid-19 nedeniyle neredeyse bütün Avrupa ülkelerinde konut fiyatları ve kiralar hızla artarken, salgın, toplumsal eşitlik ve finansal istikrara ilişkin endişeleri de beraberinde getirdi
Avrupa'nın birçok kentinde aileler, yüksek fiyatlar nedeniyle ev sahibi olmayı "imkansız" buluyor
Paris'te metrekare fiyatları 10 bin avronun üzerinde seyrediyor
Emlak24.com kurucusu Doğan Gündoğdu:
"Alman halkının geliri yıllık yüzde 1 veya 2 artarken konut fiyatları yüzde 10'dan fazla yükseliyor"
"Enflasyon oranlarının yükselmesinden sonra insanlar sermayelerini kaybetmemek için ham madde piyasasına, enerjiye, gayrimenkule, hatta eski arabalara yatırım yapıyorlar"
 
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle konut fiyatları ve kiraların rekor artış kaydettiği Avrupa'da insanların "ev sahibi" olma umudu giderek azalırken, yükselen fiyatlara karşın devam eden protestolar siyasileri çözüm arayışına yöneltiyor.
Kovid-19 nedeniyle neredeyse bütün Avrupa ülkelerinde konut fiyatları ve kiralar hızla artarken, salgın, toplumsal eşitlik ve finansal istikrara ilişkin endişeleri de beraberinde getiriyor. Berlin'den Londra'ya Avrupa'nın birçok kentinde aileler, yüksek fiyatlar nedeniyle ev sahibi olmayı "imkansız" buluyor.
Avrupa'da daha fazla insanın yüksek kirada sıkışıp kalmasının siyasi kutuplaşmalar ve daha büyük eşitsizliklere yol açması endişesi bulunuyor.
Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerine göre, AB ülkelerinde Konut Fiyat Endeksi ile ölçülen konut fiyatları 2010'dan 2021'e kadar olan dönemde yüzde 30,9 arttı.
Salgın ve beraberindeki fiyat artışı nedeniyle ekonomik olarak zor günler geçiren AB ülkelerinde konut fiyatlarında yılın ilk çeyreğinde de ciddi artış yaşandı. Artış; Lüksemburg'da yüzde 17, Danimarka'da yüzde 15,3, Çekya'da yüzde 11,9, Hollanda'da yüzde 11,3, Almanya'da yüzde 9,4, Fransa'da yüzde 5,5 ve Belçika'da yüzde 6,7 oldu.
İlk çeyrekteki artış, 2007 ortasından bu yana en yüksek artış olarak kayıtlara geçerken, Avrupa Merkez Bankası (ECB) Almanya, Fransa ve Hollanda'nın, geçen yıl bölgedeki toplam konut fiyatı artışının neredeyse dörtte üçünü oluşturduğunu belirtti.
 
Siyasiler, çok fazla şey yapmaktan çekiniyor
 
Analistler, konut arzının düşük kalması, göçmen akını, tarihin en düşük faiz oranları, salgın dönemindeki kısıtlamalar nedeniyle biriken tasarruflar ve evden çalışmayla daha fazla alanda bulunma isteğinin artmasının konut fiyatlarındaki yukarı yönlü trendi ivmelediğini söyledi.
Rusya, Asya ve Körfez bölgesindeki zengin kurumsal ve özel yatırımcılar da "yüksek fiyat" teklifleri ile konut fiyatlarında artışa neden oluyor. Kıtada İrlanda gibi bazı ülkeler de bu yatırımcıların çok sayıda mülk satın almasını engellemek için damga vergisi gibi vergileri artırma yoluna gitti.
Birçok siyasi, mevcut ev sahiplerine zarar verme korkusuyla fiyatları kontrol etmek için çok fazla şey yapmaktan çekiniyor.
Yüksek fiyatlara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Berlin Belediye Başkanı Michael Mueller, "Toplumun bazı kesimlerinin artık daire alacak parası olmadığı için şehrimizin bazı bölümlerinden dışlandığına tanık oluyoruz. Londra'da, Paris'te, Roma'da ve şimdi ne yazık ki Berlin'de de durum böyle..." ifadelerini kullandı.
 
Avrupa emlak piyasasında aşırı ısınma belirtileri
 
Bu arada, Çin'deki Evergrande Group haberleri, "piyasayı evcilleştirmeye" çalışmanın ne kadar zor olabileceğini hatırlatıyor. Artan konut maliyetlerinin huzursuzluğu tetikleyebileceği ve finansal sisteme risk ekleyebileceği endişesi taşıyan Çinli liderler, fiyat artışlarını kısmak ve borçlanmayı dizginlemek için harekete geçmişti.
Almanya merkezli Empirica Araştırma Enstitüsü Üst Yetkilisi (CEO) Reiner Braun da "Elbette bir gayrimenkul balonumuz var." uyarısında bulundu.
 
Avusturya Ulusal Bankası'ndan uyarı
 
10 yıl önce 127 puan olan Avusturya Ulusal Bankası'nın (OeNB) Konut Fiyat Endeksi, neredeyse 2 kat artarak 245 puana yükseldi.
OeNV, "emlak piyasasında artan aşırı ısınma" konusunda uyarılarda bulunurken, başkent Viyana'da dairelerin ortalama metrekare fiyatı 5 bin 248 avronun üzerinde bulunuyor.
 
Almanya'da satılık konut fiyatı yaklaşık 500 bin avroyu buluyor
 
Almanya, 174,6 puan Konut Fiyat Endeksi ile Avro Bölgesi'nde en üst grupta yer alıyor.
Ülkenin finans merkezi Frankfurt'ta konut fiyatları son 10 yılda ikiye katlandı. Başkent Berlin'de konut fiyatları yüzde 148 ve Münih'te yüzde 110 arttı.
Almanya'da yan maliyetler dahil mülk başına ortalama fiyat yaklaşık 500 bin avroyu buluyor.
 
İsveç'te son 12 ayda konut fiyatları ortalama yüzde 14 arttı
 
Rekor düşük faiz oranları ve Kovid-19 salgınıyla tetiklenen kendi evine sahip olma arzusu, İsveç'teki müstakil ev ve apartman dairesi fiyatlarında da büyük artışa neden oldu.
Son 12 ayda konut fiyatları ortalama yüzde 14 arttı. Ülkenin Konut Fiyat Endeksi 174,26 puana yükseldi.
Stockholm'de müstakil bir evin ortalama fiyatı 8,5 milyon kron (830 bin avro) olurken, bir daire için ortalama 4,7 milyon kron (470 bin avro) ödenmesi gerekiyor.
 
 İsviçre'de durum
 
İnşaatların azalması ve hızla artan talep, İsviçre'de de konut fiyatlarının hızlı yükselmesine neden oldu.
2021'in ilk çeyreğinde konutların ortalama fiyatı bir önceki yıla göre yüzde 8 arttı. Konut Fiyat Endeksi'nin 144,69 puana yükseldiği ülkede, bazı seçkin bölgelerde metrekare fiyatları 36 bin İsviçre frangının (33 bin 350 avro) üzerinde seyrediyor.
 
Londra'da fiyatlar, son 10 yılda yüzde 80'e varan artış kaydetti
 
İngiltere'de ortalama konut fiyatı 2010'dan bu yana yüzde 60 artarak 266 bin sterlinin üzerine çıktı. Ülke ortalamasından yüksek olan başkent Londra'da ise fiyatlar, son 10 yılda yüzde 80'e varan artış kaydetti.
Kovid-19'dan bu yana evden çalışmanın ve evdeki alan ihtiyacının artması nedeniyle birçok İngiliz'in, daha geniş daireler araması dikkati çekiyor.
İngiltere Merkez Bankası'nın artan enflasyon nedeniyle faiz oranlarını daha önce beklenenden hızlı ve daha yüksek bir şekilde artırması halinde bunun emlak piyasası üzerinde bir etkisi olması bekleniyor.
 
Paris'te fiyatlar yüzde 56'dan fazla arttı
 
Fransa'da emlak fiyatları son 10 yılda ortalama yüzde 22 artmasına karşın büyük bölgesel farklılıklar dikkati çekiyor.
Başkent Paris'te fiyatlar yüzde 56'dan fazla artarken, artışlar Strazburg'da yüzde 40, Lyon'da yüzde 67 ve Bordeaux'ta yüzde 73 oldu. Paris'te metrekare fiyatları 10 bin avronun üzerinde bulunuyor.
 
Berlin'de kira krizine kamulaştırma çözümü
 
Almanya'nın başkenti Berlin'de ortalama kiralar 2010 yılından bu yana yüzde 86 artış gösterdi. Konut fiyatlarının 2020'de yüzde 11 artış kaydettiği Berlin'de, kiralar ise son 5 yılda yüzde 43 yükseldi.
Artan kiralar, nüfusun sadece yüzde 17,4'ünün ev sahibi olduğu kent için büyük bir sorun olmaya devam ediyor.
Artan konut fiyatları ve yükselen kiralar birçok Avrupa ülkesinde büyük emlak şirketlerine tepki gösterilmesine de neden oluyor.
Kira artışlarına karşı vatandaşlardan gelen tepkiler üzerine 2019'da Berlin eyalet hükümetinin 2020'den itibaren 5 yıl boyunca kiraları dondurma yönünde aldığı karar (Mietendeckel Kanunu) daha sonra Anayasa Mahkemesi tarafından anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmişti. Karardan bu yana kentte kira artışlarına yönelik protestolar devam ediyor.
Protestolarla birlikte Berlin'de, binlerce konutun büyük emlak şirketlerinden alınıp kamulaştırılması için genel seçimlerle birlikte referandum kararı alındı.
26 Eylül'de yapılan ve konut sorununa kamu odaklı bir çözüm getirmeye yönelik bağlayıcı olmayan referandumda 240 binden fazla apartman dairesinin emlak şirketlerinin elinden alınarak kamulaştırılması için seçmenlerin yaklaşık yüzde 56,4'ü "evet", yüzde 39'u se "hayır" oyu kullandı.
Yapılan referandum eyalet hükümetine tavsiye niteliği taşırken, sonuçların siyasiler ve emlak şirketleri üzerinde baskı oluşturması bekleniyor.
Berlin'de 2004 özelleştirme döneminde yaklaşık 100 bin konut Vonovia ve Deutsche Wohnen gibi emlak şirketlerine metrekare başına 1.100 avrodan satılmıştı. Bugün söz konusu konutların metrekare fiyatı 3 bin avronun üzerinde bulunuyor.
Şirketler, çoğunluğu Almanya'da değeri 80 milyar avroyu aşan 550 bin konutun sahibi konumunda bulunuyor.
Almanya genelinde nüfusun yaklaşık 50'si ev kiralıyor. Ev fiyatlarında ve kiralardaki artışlarla daha fazla harcanabilir gelir kiralara gidiyor.
 
"Gelirinde fazla değişlik olmayan Alman halkı bu durumdan çok olumsuz etkileniyor"
 
Gayrimenkul yatırımı danışmanlığı hizmeti sunan Emlak24.com'un kurucusu Doğan Gündoğdu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son 10 yılda Almanya'da emlak satış fiyatları ve kiraların yıllık yüzde 10'un üzerinde arttığını söyledi.
Gündoğdu, "Almanya'da konut alanı için arz eksikliği var. Göçmenlerin gelmesi ve ana şehirlere nüfus akımı konutlara olan talebi yükseltti. Yeni yapılaşma; bürokrasi ve arazilerin yapılaşmaya açılmamasından dolayı gerçekleşmiyor. Böylece yükselen talep karşılanmıyor." ifadelerini kullandı.
Kovid-19 nedeniyle pay piyasalarındaki yüksek belirsizlik ile oynaklık nedeniyle yatırımcıların nispeten daha güvenli olan emlak yatırımına yöneldiğini ifade eden Gündoğdu, ayrıca, Körfez ve Doğu Avrupa'dan kurumsal ve bireysel zengin yatırımcıların piyasada boy göstermesinin de fiyatları yukarı çektiğini söyledi.
Gelirinde fazla değişlik olmayan Alman halkının bu durumdan çok olumsuz etkilendiğini aktaran Gündoğdu, "Gelirleri yıllık yüzde 1 veya 2 artarken konut fiyatları yüzde 10'dan fazla artıyor.” dedi.
 
"Fiyatlarda çok büyük değişiklik beklemiyoruz"
 
Doğan Gündoğdu, söz konusu gelişmeler nedeniyle siyasiler üzerinde baskı oluşmaya başladığını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Siyasi partiler de sorunun çözümü için inşaat sektörüne teşvikler, sosyal konut yapılması veya fiyatların aşırı şişmemesi için düzenlemeler yapılması sözü veriyor. Fakat partiler arasında piyasaya müdahale konusunda tartışmalar bitmek bilmiyor. Sosyal demokrat ve Yeşiller sosyal konut projelerinin artırılmasını ve fiyatlara üst sınır konulmasını desteklerken, sağ ve liberal partiler inşaatçılığın teşvik edilerek daha cazip hale getirilmesini savunuyor."
Halk baskısının artmasıyla inşaat sektörüne desteklerin ivme kazanacağını belirten Gündoğdu, bürokrasinin bu konuda daha pragmatik hale getirileceğini, diğer taraftan sosyal konut sayısının artacağını söyledi.
Gündoğdu, "Fiyatlarda çok büyük değişiklik beklemiyoruz. Sadece fiyat artışında bir ivme kaybı yaşanabilir. Daha önce yüzde 10'un üzerinde olan artış yüzde 7-8'lere düşebilir. (Vatandaşlar) Hala faiz oranlarının çok düşük seviyelerde olmasını avantaja çevirebilirler." şeklinde konuştu.
 
 Kiralarda artış konut fiyatlarındaki artışın altında kalıyor
 
Almanya, Avusturya ve İsviçre'de borsada işlem gören emlak firmalarına yönelik analizler yapan SRC Research'ün yönetici ortağı Stefan Scharff ise Almanya'da konut talebinin arzdan çok fazla olduğunu söyledi.
Yeni konut inşaatlarında faaliyetlerin çok yavaş arttığını belirten Scharff, konut alanı sağlanması ve inşaat için izinlerin uzun zaman aldığını kaydetti. Scharff, kiraların yüksek olmasına karşın bunun konut satış fiyatlarındaki artışın altında kaldığını belirtti.
Scharff, Rusya ve Asya'dan yatırımcıların Almanya'yı ekonomisinin istikrarlı olmasından dolayı "sığınacak liman" olarak gördüğünü ifade ederek, bu yatırımcıların talebinin de ülkede konut fiyatlarını yukarı doğru baskıladığını söyledi.
Avrupa ve ABD'de enflasyon oranlarının yükselmesinden dolayı sermayelerini korumak için insanların "güvenli yatırım" aradığını belirten Scharff, "Enflasyon oranlarının yükselmesinden sonra insanlar sermayelerini kaybetmemek için ham madde piyasasına, enerjiye, gayrimenkule, hatta eski arabalara yatırım yapıyorlar." dedi.
Scharff, Almanya'da konut arzını artırmak için hükümetin konut alanı sağlaması ve inşaat izin sürecinde bürokrasiyi azaltması gerektiğini de sözlerine ekledi.
(AA)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) ve Afrika Birliği
(AfB) arasında iş birliği protokolü imzalandı. İmzalanan protokol ile;
diaspora, yükseköğrenim bursları, bilimsel ve akademik araştırma
programları, dil öğrenimi ve kısa dönem eğitim programları konularındaki
ortak çalışmaların arttırılması planlanıyor. 
 
 
Afrika Birliği (AfB) Komisyonu Başkanı Moussa Faki Mahamat ve beraberindeki
heyet Türkiye programı çerçevesinde Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı'na (YTB) bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret kapsamında YTB ve
AfB arasında geniş kapsamlı bir iş birliği protokolü de imzalandı. İmzalanan
iş birliği protokolüyle beraber Afrika ülkelerine yönelik; diaspora,
yükseköğrenim bursları, bilimsel ve akademik araştırma programları, dil
öğrenimi ve kısa dönem eğitim programları konularındaki ortak çalışmaların
arttırılması hedefleniyor. 
 
 
 
PROTOKOL İLE AFRİKA İLE OLAN İLİŞKİLERİMİZİ DAHA DA İLERLETECEĞİZ
 
YTB Başkanı Abdullah Eren yaptığı konuşmasında, AfB Komisyonu Başkanı
Mahamat'a, yaptığı ziyaretten dolayı teşekkürlerini ileterek, YTB'nin Afrika
kıtasına yönelik yürüttüğü faaliyetleri anlattı. Eren, Afrika Medya
Temsilcileri Eğitim Programı (AFMED), Afrika-Türkiye Düşünce Kuruluşları
Buluşmaları ve Kamu Görevlisi ve Akademisyenlere Yönelik Türkçe İletişim
Programı (KATİP) benzeri kıtaya yönelik gerçekleştirilen pek çok faaliyete
değindi. Başkan Eren, Türkiye ile Afrika arasındaki eğitim ve kültürel iş
birliklerini geliştirmeyi amaçlayan faaliyetlere çok önem verdiklerini
aktararak, "YTB'nin Türkiye Bursları programı kapsamında gerçekleştirdiği
burslandırmalarda ve sosyal-kültürel faaliyetlerinde, Afrikalı öğrenciler
ile bölgeden katılımcılar önemli ölçüde yer almaktadır. İnşallah bu protokol
vesilesiyle Afrika ile olan ilişkilerimizi daha da ilerleteceğiz" dedi.
 
 
 
 
YTB VE AfB ARASINDAKİ STRATEJİK ORTAKLIK, GELECEK ADINA ÜMİT VERİCİ
 
AfB Komisyonu Başkanı Mahamat ise Afrika kıtasının bir bölümünün daha
önceden Osmanlı İmparatorluğu tarafından yönetildiğine dikkat çekerek,
"YTB'nin çalışmaları bize gösterdi ki aslında yakın tarihimizde de Türkiye
ile Afrika arasında pek çok ortak yön mevcut" diye konuştu.
 
YTB'nin Afrikalı gençlere yönelik gerçekleştirdiği eğitim ve kültürel
faaliyetlerin altını çizen Mahamat, "Afrika toplumunun yüzde 65'i gençlerden
oluşmaktadır. Gençlik için yapılan yatırımlar gelecek için yapılan
yatırımlardır. Bu görüşmede imzalanacak iş birliği protokolü vesilesiyle YTB
ve AfB arasında kurulacak stratejik ortaklık, gelecek adına ümit vericidir.
Zira gençlere yönelik eğitim ve kültürel alandaki çalışmalar AfB'nin
çalışmaları için de önemli bir yere sahiptir" şeklinde konuştu.
Zum Ausgang der Bundestagswahl erklärt Hans Peter Wollseifer, Präsident des Zentralverbandes des Deutschen Handwerks (ZDH):
"Die Wählerinnen und Wähler haben den künftig Regierenden gleich mehrere Botschaften mit auf den Weg gegeben: Sie wollen keine extremen Positionen am linken wie rechten Rand - weder für die Wirtschafts-, noch die Innen- und Außenpolitik. Sie haben weder einer vor allem auf sozialpolitisches Verteilen ausgerichteten Politik wie auch einer eher am Weiter-So-orientierten Politik eine klare Mehrheit verschafft. Dass vor allem die Erstwählenden Grünen und FDP zu einer starken Stellung für die anstehenden Koalitionsverhandlungen verholfen haben, zeigt den Wunsch nach einer Politik der Veränderung in so wichtigen Zukunftsfeldern wie dem Klimaschutz und der Digitalisierung und Bildung.
 
Die Bundestagswahl hat als Ergebnis gebracht, dass jetzt mehrere Koalitionsoptionen bestehen und eine schwierige Regierungsbildung bevorsteht. Das lässt leider befürchten, dass es Wochen dauern kann, bis Koalitionsverhandlungen zu einem Ergebnis führen. Genau das aber muss vermieden werden, soll eine Erholung der Wirtschaft nicht abgebremst werden. Jetzt stehen die Parteien, die die Wählerinnen und Wähler in die Position für eine Regierungsbildung gebracht haben, in der Verantwortung, rasch Sondierungsgespräche und dann Koalitionsberatungen aufzunehmen. Eine Hängepartie und eine ähnlich lange Verhandlungsphase wie 2017 ist in diesen ungewissen Zeiten das Letzte, was unsere Betriebe und Unternehmen gebrauchen können.
 
Alle Parteien einer künftigen Regierung sind aufgefordert, sich auf ein Zukunftsprogramm zu verständigen, das dem Anspruch und der Notwendigkeit einer Zukunfts-Gestaltung auch gerecht wird. Es muss ein Programm sein, dass schnell - ausgestattet mit Zukunftsinvestitionen und begleitet von einer Entbürokratisierung - richtungsweisende Entscheidungen zum Klimaschutz, zur Digitalisierung, zur Reform der sozialen Sicherungssysteme enthält und dabei deutlich im Blick behält, dass es der Mittelstand und seine Betriebe und Beschäftigten sind, die das Geld für Steuern und Sozialabgaben erwirtschaften. Die Verhandelnden sollten auch im Hinterkopf behalten, dass es die Betriebe und Beschäftigten gerade auch des Handwerks sind, die zwingend gebraucht werden, um die Zukunftsaufgaben beim Klimaschutz, bei der Energie- und Mobilitätswende, bei der Digitalisierung, bei demografieangepasstem Wohnungsbau, bei der Gesundheitsversorgung umzusetzen.
 
Wer will, dass das Handwerk mit Tempo an die Arbeit geht, der muss alles vermeiden, was die Substanz der Betriebe schwächt. Es geht darum, keinen Substanzabbau, sondern einen Leistungsaufbau zu betreiben, zu vereinfachen, statt zu komplizieren oder den Betrieben neue bürokratische Auflagen aufzubürden, bei Steuern und Sozialabgaben zu entlasten, statt immer noch mehr oben drauf zu packen und zu belasten. Eine künftige Regierung sollte immer bedenken: Damit unsere Betriebe wirtschaftlich hochdrehen und ihre ganze betriebliche Kraft entfalten können, sind Turbo und Tempo gefragt und nicht Limits und Begrenzungen."
 
Titelbild: pixabay/kschneider2991