Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 
Açılışına BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in de katıldığı merkezde, BM'ye bağlı çeşitli kuruluşların ofisleri yer alıyor
 

DOHA (AA) - Katar'ın başkenti Doha'da Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı kurumların ofislerini barındıran "BM Evi"nin açılışı yapıldı.

BM'ye bağlı kurumların ofislerini bir arada barındıran merkezin açılışında, Katar'da yarın başlayacak 5'inci BM En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı'na katılmak üzere başkent Doha'da olan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani de bulundu.

 

Dışişleri Bakanı Al Sani, açılışta yaptığı konuşmada, Doha'da "BM Evi"nin açılmasının Katar ve BM arasındaki işbirliği için olumlu bir adım olduğunu belirterek, bu adımın ülkesinin başkentini bir diyalog platformuna dönüştürdüğünü ifade etti.

Al Sani, "BM Evi'nin, diyalog ve eylem temellerinin yerleşmesi için başarılı bir model olmasını temenni ediyoruz. Doha'nın çeşitli kesimlerce diyalog platformu ve eylem merkezi olmasını hedefliyoruz." diye konuştu.

 

Doha'nın Lusail bölgesinde kurulan merkez, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), Uluslararası Göç Örgütü, Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) gibi kurumların ofisini barındırıyor.

 

Katar, yarın başlayıp 9 Mart'a kadar sürecek 5'inci BM En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı'na ev sahipliği yapacak.

 

 

 

 
Tansu Çiller'in başbakanlığı döneminde yaşanan önemli gelişmelerden biri olan Türkiye-Avrupa Birliği Gümrük Birliği Antlaşması, 1995 yılının Mart ayında imzalanıp, 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girdi. Gümrük Birliği Kararının kabul edilmesiyle Türkiye, AB sanayi mallarına uygulanan gümrük vergilerini kaldırdı. AB ile Gümrük Birliği Anlaşması 06 Mart 1995 tarihinde Türkiye adına Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Karayalçın (sol2), AB adına Dönem Başkanı ve Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe (sol3) katılımıyla Brüksel'de imzalandı. (Arşiv)
 
 
 
 
 
 

BRÜKSEL (AA) - Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından birçok Avrupa ülkesi, Türkiye için milyonlarca avro tutarında nakdi yardım topladı.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonundan 1 Mart'ta yapılan açıklamada, AB'nin şimdiye dek Türkiye'de deprem bölgesine 8 milyon avroyu aşan tutarda insani yardım gönderdiği ve ek finansman ayırmak için çalışmaların sürdüğü bildirildi.

Birçok AB ülkesi de nakdi yardım toplamak için çeşitli kampanyalar düzenledi.

Alman hükümeti, 21 Şubat'a kadar Türkiye ve Suriye'de depremlerden etkilenenlere yönelik 108 milyon avro değerinde afet yardımı ve insani yardım gönderdi. Bu rakamın 41 milyon avroluk bölümü Türkiye'ye yollandı, yaklaşık 8 milyon avroluk kısmı ise sadece ayni yardımlara ayrıldı.

İngiltere'de 15 sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu Afetler Acil Durum Komitesinin (DEC) başlattığı yardım kampanyasına 5 milyon 650 bin avroluk destek veren İngiliz hükümetinin kurtarma faaliyetleri süresince yaptığı yardımlar, toplamda 48 milyon 591 bin avroya ulaştı. DEC'in ülke genelinde yürüttüğü kampanyaların da eklenmesiyle İngiltere'den Türkiye ve Suriye'ye yapılan yardımların miktarı 141 milyon 253 bin avro oldu. Komitenin İskoçya'da başlattığı yardım kampanyasına da İskoçya bölgesel hükümeti 565 bin avro destek sağlayacağını açıkladı. İrlanda Cumhuriyeti ise Kızılhaç aracılığıyla depremzedelere 2 milyon 260 bin avroluk destek sözü verdi.

İspanya'da 8 binden fazla belediyenin büyük bir kısmı meclislerinde aldıkları kararlarla 1000 avrodan 80 bin avroya kadar farklı miktarlarda para yardımı yaparken bazı özerk yönetimler de nakdi yardım kararı aldı. Türkiye'de Garanti BBVA bankasının hakim ortağı İspanyol BBVA bankası 32 milyon avro ile en büyük yardımı yapan kurum oldu. Ayrıca dev tekstil firmaları ve süpermarket zincirleri toplamda 3 milyon 450 bin avro kadar yardımda bulundu. Yardımların, Kızılay ve AFAD ile İspanya'daki Kızılhaç, Caritas veya diğer STK'ler aracılığıyla yapıldığı açıklandı. Diğer yandan Barcelona ve Real Madrid'in de aralarında olduğu çok sayıda futbol kulübü ve La Liga kurumu da depremzedelere yardım için kampanyalar başlattı.

İtalya da Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonuna (IFRC) Türk Kızılayın acil durum faaliyetlerini desteklemek için mali yardım yaptı. Toplam 1 milyon 750 bin avroluk yardımın 1 milyon avrosunun Türk Kızılaya tahsis edildiği, 750 bin avrosunun ise Suriye Kızılayının olduğu açıklandı.

- Hollanda'da yardım kampanyaları sürüyor

Hollanda'da yardım kampanyaları halen devam ediyor. Bu kampanyalarda şimdiye kadar 152 milyon avrodan fazla yardım toplandığı öğrenildi. Hollanda Kızılhaçı ve UNICEF’in de içinde bulunduğu 11 yardım kuruluşunun ortaklaşa düzenlediği "Giro555" isimli yardım organizasyonuna şimdiye kadar 108 milyon 501 bin 189 avro yardım yapıldı. Ülkede Türk STK’leri ve yardım kuruluşlarının başlattığı kampanyalarda ise 13 milyon avrodan fazla yardım toplandı. Hollanda hükümeti 20 milyon avro yardımda bulunurken yerel yönetimlerin yaptığı bağış ise 11 milyon avroyu geçti. Yerel yönetimlerin gerçekleştirdiği bağışın tamamı ve hükümetin yaptığı yardımın 10 milyon avrosu "Giro555" aracılığı ile gönderildi.

Romanya'daki STK'lerin ve iş insanlarının yaptığı, tespit edilebilen toplam yardımın miktarı ise 1 milyon 213 bin milyon avro civarında.

Bulgaristan'da AFAD'a nakdi yardım için açılan hesaba vatandaşlar ve iş insanlarından yapılan bağışların miktarı 1 milyon avroya yaklaştı.

Polonya'daki kampanyalar da sürüyor. Türkiye'nin Varşova Büyükelçiliği koordinasyonunda 27 Şubat itibarıyla 149 bin 446 avro toplandı. Polonyalı PAH isimli STK, 640 bin 485 avro topladı.

Estonya, toplamda 400 bin avroluk ayni ve nakdi yardım yaparken Letonya 70 bin avro nakdi yardım gönderdi.

Litvanya Sağlık Bakanlığı tarafından 328 bin avro değerinde sağlık ürünü ulaştırıldı. Hükümet tarafından 200 bin avro nakit destek sözü verildi.

Finlandiya, Türkiye ve Suriye için toplamda 1 milyon avro nakdi yardım taahhüt etti.

Macaristan'da Türkiye'nin Budapeşte Büyükelçiliğinin açtığı hesapta 293 bin 870 avro toplandı. Bu miktar peyderpey AFAD'ın hesabına aktarılıyor. Bu tutarın içinde Macaristan Ulusal Meclisinin 13 bin 180 avroluk bağışı da bulunuyor.

Avusturya, depremlerin akabinde Türkiye'ye 3 milyon avroluk yardımda bulunacağını duyurdu. Ülkedeki 9 eyalet de 2 milyon avroluk yardımda bulunacaklarını açıkladı. Aralarında Avusturya Kızılhaçı, Caritas yardım kuruluşu ve çok sayıda Türk sivil toplum kuruluşunun yanı sıra bireysel olarak toplananlarla birlikte yardımların toplam miktarı 9,5 milyon avroyu aştı.

İsveç'te Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliğinin koordinasyonunda 657 bin avro, yardım kuruluşu Hasene aracılığıyla 234 bin avro toplandı. İsveç hükümetinin Türkiye ve Suriye'ye toplam 14 milyon avroluk insani yardım yaptığı bildirildi.

Evladı Fatihanların torunları Sırbistan ve Bosna Hersek,Makedonya yeni yardım tırları yolda, kardeşlerini, akrabalarını unutmadılar. Türkiye için yardım seferberliğine girdiler.


Sırbistan, Makedonya, Kosova, Karadağ ve Bosna Hersek'ten, merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan ve toplam 11 ili etkileyen depremler nedeniyle Türkiye'ye yardım tırları gönderildi.
Sırbistan'ın başkenti Belgrad'dan ve Sancak bölgesi Novi Pazar belediyesi işbirliği ile Alija Şahoviç’ in başkanı olduğu Türk derneği, Türkiye'deki depremzedeler için hazırlanan gıda ürünlerinin bulunduğu tırlar, Türkiye'ye hareket etti.
Yardım tırlarını Türkiye'ye uğurlayan Belgrad Büyükelçisi Hami Aksoy, Sırbistan'daki kurum ve vatandaşların depremlerin ardından Türkiye'ye destek verdiğini söyledi.
Aksoy, "İlk olarak o bölgedeki depremzedelerin ihtiyaç duyduğu şeyleri topladık ve bunları Türkiye'ye yolladık. Dün de 2 bin 500 ısıtıcıyı Gaziantep'e yolladık." dedi.


Büyükelçi Aksoy, Sırbistan'dan Türkiye'ye giden arama kurtarma ekiplerine teşekkür ederek, ekibin 3 kişiyi enkazdan sağ çıkardığını kaydetti.
Öte yandan, Sırbistan'da Boşnak ve Türk nüfusun yoğun yaşadığı Sancak bölgesinden 15 tırdan oluşan yardım konvoyu da deprem bölgesine hareket ettiğinide vurguladı.
Novi Pazar Kent Yönetimi tarafından açılan bağış hesabından da 105 bin avro değerinde yardım toplandığı ifade edilirken, kentin bütçesinden ise 20 bin avro yardımın Türkiye'ye gönderildiği belirtildi.


Bosna Hersekli EMMAUS Uluslararası Dayanışma Forumundan yapılan açıklamaya göre, Türkiye ve Suriye'deki depremzedeler için toplanan gıda ürünleri, su, temizlik ürünleri, bebek bezleri, çadır, battaniye ve uyku tulumlarını içeren iki tır bugün yola çıktı.


Açıklamada, tırlardan birinin Türkiye'ye, diğerinin ise Suriye'ye hareket ettiğine yer verildi.
Bosna Hersek ve Karadağ'da yardımlar toplanmaya devam ediyor.  Bosna Hersek'te yardım kampanyalarına devam eden insani yardım kuruluşu Merhamet Derneğinin Tuzla Bölge Müdürü Mensura Husanovic, AA muhabirine, depremzedeler için yeterli miktarda kıyafet toplandığını ve nakdi yardımlar toplamaya yoğunlaştıklarını söyledi.


Husanovic, "Battaniye, uyku tulumu ve ısıtıcıları da toplamaya devam ediyoruz, şu an Türkiye ve Suriye'deki depremzedelerin bunlara ihtiyacı var." ifadesini kullandı.

Merhamet Derneği Bosna Hersek Meclis Başkanı Nedim Smajlovic de Tuzlalıların, Türkiye ve Suriye'deki depremzedelerin yaşadığı üzüntüyü yakından hissettiğini kaydetti.
Bosna Hersek'in orta kesimlerindeki Jajce kentindeki Berta Kucera İlköğretim Okulunda da öğrenci ve öğretmenler depremzedeler için yardım topladı.
Okulun resmi internet sayfasından yapılan paylaşımda, "Üç gün devam eden kampanyada 3 bin avrodan fazla yardım topladık. Söz konusu miktar deprem bölgesine yardım için faaliyet gösteren Türkiye'deki kardeş okulun hesabına yatırılacak." ifadeleri kullanıldı.


Karadağ Başbakan Yardımcısı ve Sermaye Yatırımları Bakanı Ervin Ibrahimovic, Türkiye'nin Podgorica Büyükelçisi Barış Kalkavan ile bir araya gelerek, Karadağ halkının Türkiye'nin yanında olduğunu söyledi.
Karadağ genelinde depremzedeler için birçok yardım kampanyalarının başlatıldığını aktaran Ibrahimovic, ve Novi Pazar'dan Alija Şahovic, Türkiye'nin her zaman Karadağ'a destek olduğunu hatırlattı. "Bizde anavatanımız Türkiyenin yanındayız" dediler.

"Devlet, millet, gönül coğrafyamızla beraber,  el eleyiz"
 
Makedonya Türkler’inin milli refleksi ve vicdanı olan Türk Milli Birlik Hareketi, genel başkanı Erdoğan Saraç, "asrın felaketiyle ilgili ikinci bir kampanya başlattığımızı, bütün üye, sempatizan , soydaş ve vatandaşlarımıza duyurmaktayız" dedi. Konuşmasını Erdoğan Saraç, "Daha önceden belirttiğimiz gibi şimdi yaraların sarma zamanıdır. Acımızı unutmak mümkün değildir. Devlet,millet, gönül coğrafyamızla beraber,  el ele verip, mümkün mertebe bu felaketin mağdurlarını bir an evvel kendi ayakları üzere durmalarını sağlamımız, boynumuzun borcu olarak görmekteyiz. Karınca, kararınca misali anavatanımız, gözümüzün nuru olan Türkiye Cumhuriyeti’nin yanında yer aldığımızı somut dayanışma ile ortaya koymalıyız.
Vefat edenleri geri getiremeyeceğimize göre, onların hatıralarını ve onlardan kalan hatıraları canlandırmalıyız, canlı tutmalıyız. Bu asrın felaketi esnasında Makedonyadaki vatandaşların adeta hepsi büyük bir dayanışma göstererek, Türkiye’mizin yanında oldular. Nekadar teşekkür etsek azdır, çünkü bütün yardımlar yanısıra manevi yardım çok önemliydi. Her  aile bütçelerini zoraldığının farkındayız. Hala içimizde dayanışma için yeterli güç ve arzu olduğunu inandığımız için bugünden itibaren ‘’Hatay’da Bizden De Bir Yuva Olsun’’ nakdi (parasal) kampanyamızı  bütün hayırseverlere duyurmaktayız. Bu sebeple Genel Merkezimiz her gün saat 09,oo-17,oo ve 20,oo-22,oo açık olacaktır. Bütün şubelerimiz bu konuda bilgilendirilmiştir ve bölgelere göre irtibat kurulacak yöneticilerimiz belirlenmiştir.
 
Kampanyamızın sonunda toplanan miktar, Türkiyedeki  ilgili makamlara teslim edilip, Hatay bölgesinde icraatın gerçekleşmesini talebimizi de belirteceğiz.Türkiyemizin Yanındayız Allah Yar ve Yardımcımız olsun"
Kosova, “Yüreğimiz TÜRKİYEM diye Sızladı”

Kosova devletindeki Müslüman kardeşlerimizle birlikde kadim Türk şehri olan Mamuşa belediyesi ve Camiler yardım kampanyası başlattılar.
Asrın felaketi olarak bilinen bu depreme Kosovalı Türkler ilk edapta 2 Tır  giyim ve ihtiyaç malzemelerini Türkiye’ye gönderdiler. Kosova ve Mamuşa’lı kardeşlerimiz üzüntülerini dile getirdiler ve şöyle konuştular,
Anavatanımız Türkiye'de yaşanan deprem hadisesiyleile birlikte bizlerde sarsıldık nasıl yardım edebiliriz diye;
Anavatanına bağlı Mamuşa’lı soydaşlarımız ile kadını erkeği, genci yaşlısı, öğrencisi öğretmeni tüm kalpler bir olup Canım TÜRKİYEM diye sızladı yüreklerimiz...” dediler.
Kendi aramızda organize olduk Para topladık Kıyafet, battaniye, yorgan Isıtıcı, çorap-patik, ayakkabı İlk etapta duyarlı halkımızın imkânlarıyla 2 Tır giyim eşyası ve battaniye doldurulup  Türktemsil Heyeti Sultan Murat Kışlasına tesim ettik” dediler.                                                                          
 
Haber ve resimler: Doğan Tufan   
 
 
 
 
       
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin eşi Olena Zelenska: "Savaşın ardından dünyanın dört bir yanında yaşayan Ukraynalılar yumuşak gücün elçileri oldular. Dilimiz, kendisi Ukrayna’nın elçisi oldu. Birçok ülkede Ukraynaca kullanılmaya başlandı. Şimdi dünyada birçok insan Ukraynalıların Rus olmadığının farkına vardı"
Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba: "Özellikle Meta'nın (Facebook, WhatsApp, Instagram) standartlar konusunda yapması gereken çok şey var. Ukraynalı kullanıcılar standartlar nedeniyle bazı paylaşımlarda engelleniyor"
 
 

LONDRA (AA) - Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin eşi Olena Zelenska, Rusya'ya karşı Ukrayna ve dünyanın yumuşak güç kullanarak karşılık verdiğini belirterek, "Savaşın ardından dünyanın dört bir yanında yaşayan Ukraynalılar yumuşak gücün elçileri oldular. Dilimiz, kendisi Ukrayna’nın elçisi oldu. Birçok ülkede Ukraynaca kullanılmaya başlandı. Şimdi dünyada birçok insan Ukraynalıların Rus olmadığının farkına vardı." dedi.

İngiltere'nin başkenti Londra'da düzenlenen Küresel Yumuşak Güç Zirvesi 2023'e Zelenska'nın yanı sıra Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba ve eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson da katıldı.

 

Zelenska, zirveye gönderdiği görüntülü mesajda, Rusya'nın Ukrayna'ya attığı roketlerin sadece Ukraynalıları değil tüm uluslararası kamuoyunu, insanlığı ve temel insan haklarını tehdit ettiğini belirterek, "Ancak bizi de buraya toplayan çok önemli bir şey yaşandı. Saldırganın bile beklemediği şekilde onlara karşılığı yumuşak güç verdi." dedi.

Dünya tarihinde ilk kez bir orduya karşı yumuşak gücün harekete geçtiğinin altını çizen Zelenska, "Ukrayna'daki milyonlarca insan ve dünya, silahlı işgale işbirliği, dayanışma ve insanlık ve destekle karşılık verdi. Küresel Yumuşak Güç Endeksine göre Ukrayna geçen sene 122 ülke arasında en fazla puan alan ülke oldu." diye konuştu.

 

- "Ukrayna halkı yumuşak gücün elçileri oldu"

Zelenska, dünyanın, Rusya-Ukrayna savaşının ardından Ukrayna tarihini, Sovyet Birliği ve Rus emperyalist tarihi olarak değil, dünya tarihinin bir parçası olarak ilk kez öğrenmeye başladığını söyledi.

Olena Zelenska, "Savaşın ardından dünyanın dört bir yanında yaşayan Ukraynalılar yumuşak gücün elçileri oldular. Dilimiz, kendisi Ukrayna’nın elçisi oldu. Birçok ülkede Ukraynaca kullanılmaya başlandı. Şimdi dünyada birçok insan Ukraynalıların Rus olmadığının farkına vardı." diye konuştu.

Savaşa ve ekonomik zorluklara rağmen, Birleşmiş Milletler (BM) ve çok sayıda farklı platformda düzenlenen uluslararası programa katıldığını belirten Zelenska, bu programlar sayesinde ülkelerindeki durumu dünyaya duyurduklarını anlattı.

Zelenska, "Bu nedenle, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin yıl dönümünü farklı bir şekilde tanımlıyoruz. Bu, direniş, birliktelik ve cesaretin yıl dönümü. Bu, sadece silahlı bir meşru müdafaa değil, aynı zamanda yumuşak güç." ifadelerini kullandı.

- "Hiçbirimizin askeri kıyafetlerinin asılı olduğu bir gardırobu yok"

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, görüntülü olarak katıldığı zirvede 2014'te Rusya Kırım'ı işgali ettiğinde yumuşak gücün kıymetini anladıklarını ve karşı argümanlarını bu şekilde dile getirebileceklerini fark ettiklerini anlattı.

 

Kuleba, Rusya-Ukrayna savaşının başlamasıyla, "Kötünün iyiye savaşı" gibi güçlü bir hikayenin ortaya çıktığını belirterek, "Tüm iletişim araçlarını kullanma becerisine sahibiz. İnsanlara hikayemizi, söylemimizi anlatmak açısından bu alanları nasıl kullanacağımızı biliyoruz." dedi.

"Gerçeği söylüyoruz ve gerçek satar." diyen Kuleba, Rusya-Ukrayna savaşının medya tarafından en çok konu edinilen savaş olduğunun da altını çizdi.

Kuleba, Devlet Başkanı Zelenskiy'nin savaşın başından bu yana üniformayla görüntülenmesinin planlanan bir halkla ilişkiler çalışması olmadığına da değinerek, "Kendinizi bir pozisyonun içinde bulduğunuzda hiçbir strateji çalışmaz. Bir şeyi yapmaya başlarsınız ve yaparsınız. Ne olursa olsun hayatta kalmanız gerek. Hiçbirimizin askeri kıyafetlerinin asılı olduğu bir gardırobu yok. Ben Dışişleri Bakanı'yım, bildiğim tek şey kravatlar, takım elbiseler ve kol düğmeleriydi. Savaş başladığında günlük kıyafet giymenin nasıl bir şey olduğunu bilmediğimi anladım." ifadelerini kullandı.

 

- "Özellikle Meta'nın standartlar konusunda yapması gereken çok şey var"

Bilgi ve söylem savaşında olduklarını belirten Kuleba, sosyal medyanın da bir savaş alanı olduğunu ifade ederek, "Savaşta ciddi bir mücadele vermek istiyorsanız sosyal medyada da savaşmalısınız. Bu alan ciddiye alınmalı." dedi.

Kuleba, sosyal medyada Ukrayna'ya karşı bir yanlış tutum bulunduğunu da belirterek, "Özellikle Meta'nın (Facebook, WhatsApp, Instagram) standartlar konusunda yapması gereken çok şey var. Ukraynalı kullanıcılar standartlar nedeniyle bazı paylaşımlarda engelleniyor. Çünkü protokolleri bir noktayı atlıyor. Bir saldırgan ve mağdurun olduğu savaşta eşit iki taraf yoktur. Burada bir iyi ve bir kötü taraf vardır. Eğer iyinin tarafındaysanız savaşta da iyinin tarafında olmalısınız ve tarafsızlık yapamazsınız." diye konuştu.

 

- Johnson: "Süper güç olmak istiyorsanız kapitalizm ve demokrasiye ihtiyacınız var"

Eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson da burada yaptığı konuşmada, yumuşak gücün ve demokrasinin önemine dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı:

"İngiltere gibi bir süper güç olmak istiyorsanız, o zaman ikisine de ihtiyacınız var. Kapitalizme ve demokrasiye ihtiyacınız var. Demokrasi önemlidir çünkü (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin, özgür bir medyaya sahip özgür bir toplumda yaşıyor olsaydı, Ukrayna'yı işgal etmek gibi feci bir hatayı asla yapmazdı. Ruslar özgür medyaya sahip özgür bir toplumda yaşasaydı, Putin, Ukrayna'nın gerçek doğası konusunda asla bu kadar yanılgıya düşmezdi. Putin, Ukraynalıların büyük bir vatansever halk olduğunu ve topraklarının her karışı için savaşacaklarını bilirdi."

 

Johnson, Ukrayna'nın savaşı kazanacağına inandığının altını çizerek, "Ancak, bu zor olacak. Maksimum desteğe ve buna şimdi ihtiyaçları var." değerlendirmesinde bulundu.

 

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından başlatılan “Türkiye Depremi Yardım Kampanyası” seferberliği kapsamında, deprem bölgesindeki yardım çalışmaları sürüyor.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) iş birliğinde Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde, Gaziantep’in Islahiye İlçesinde ve Adıyaman Merkez’de kısa süre içerisinde kurduğu mobil konteyner mutfak ile sıcak yemek dağıtıyor.

 

Mobil konteyner mutfakta sıcak yemek ikram ediliyor

DİTİB’in mobil konteyner mutfağında günlük hazırlanan sıcak yemekler depremzedelere ve sahadaki görevli ve gönüllülere ikram ediliyor.

Hatay, Gaziantep ve Adıyaman’daki çadır kentte oluşturulan mobil mutfakta günlük binlerce kişiye sıcak yemek verdiklerini dile getiren DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, “Deprem bölgesinde insani yardım çalışmalarına desteğimizi sürdürüyoruz. Bölgede depremzede kardeşlerimize ve gönüllü görevliler olmak üzere binlerce kişinin günlük sıcak yemek ihtiyacını karşılıyoruz. DİTİB olarak nerede bir gözyaşı ve ihtiyaç var ise oraya gitmeye çalışıyoruz. Ayrıca Ramazan ayında da 13 bölgede sıcak yemek ikramımızı devam ettireceğiz. Cenabı Hak böyle bir afeti bir daha göstermesin.” ifadesini kullandı.

Çalışmalar kapsamında DİTİB ailesi olarak depremden etkilenen bölgelere jeneratör, tuvalet kabini, portatif yatak, cenaze torbası, uyku tulumu, battaniye ve kampetten oluşan yardımları bölgeye ulaştırdıklarını söyleyen Kuzey, “3 mobil konteyner mutfak yaptırarak bölgede binlerce kişinin günlük sıcak yemek ihtiyacını karşılıyoruz. Yaraları bir nebze olsun sarabilmek için nakdi yardımın yanında şimdi de evleri yıkılan veya ağır hasarlı olması nedeniyle evlerine giremeyen ailelerin ve soğuk kış şartlarında özellikle çocukların konaklayabilmesi için konteyner konuttan oluşan yerleşim merkezi kurmak için kampanya başlattık. Hamd olsun kampanyamız da güzel devam ediyor. Binlerce aileye sıcak yuva olacağız. Bu manada Türkiye Diyanet Vakfı’na bu imkanı bize sağladıkları için çok teşekkür ederiz.” dedi.

DİTİB ailesi olarak depremden etkilenen ailelere yardım etmek için tek yürek olduklarını ifade eden Kuzey, “Depremin hemen ardından nakdi ve ayni yardımlarla teşkilatımıza destek veren hayırseverlere, iş insanlarına, cemaatimize, eyalet birliklerimize, dini danışma kurulu başkanlarımıza, cemiyetlerimizin olmak üzere kadın, gençlik ve veli birliklerimizin başkan ve yöneticilerine, canla başla çalışan kadın ve erkek gönüllülerimize, sevgili çocuklarımıza şükranlarımı sunuyorum. Kendilerinin emanetlerini ihtiyaç sahiplerine ulaştırdık ve ulaştırmaya devam ediyoruz” diye konuştu.

 

 

 

 

 

 

DİTİB gönüllü kadın birlikleri, depremden etkilenenlere destek için yola çıktı.

 

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Kahramanmaraş merkezli ve 10 ili etkileyen depremden zarar gören vatandaşların yaralarının sarılması için başlatılan yardım seferberliğini sürdürüyor.

DİTİB, federal kadın ve eyalet kadın birlik başkanlarından oluşan gönüllüler aracılığıyla depremzede ailelerin gönlünü fethediyor.

 

Kadın gönüllüler Kahramanmaraş ve Hatay’da ailelere destek verecek

Gönüllü ekipte yer alan DİTİB Federal Kadın Birliği Başkanı Safiye Kılıç, duygularını şöyle ifade etti: “Asrın felaketinin yaşandığı Türkiye’mizde bu büyük acıyı bizler de Almanya’da yüreğimizde yaşıyor ve paylaşıyoruz. Bir nebze olsun yaraları sarmak ve deprem bölgesindeki kardeşlerimize destek olmak için gönüllü kadın ekibi olarak yola çıkıyoruz. Almanya’nın her eyaletinden gönüllü kadın birliklerinin başkan ve yöneticileriyle ihtiyaç sahibi aileleri bir araya getirerek birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularının pekişmesine vesile olacağız. Gönüllülerimizin öncülüğünde ailelere, çocuklara yönelik çalışmalarımız olacak. Yine çocuklara yönelik boyama ve çeşitli etkinlikler planladık. DİTİB kadın birlikleri olarak deprem bölgesinde ailelere yönelik elimizden gelen desteği vereceğiz.”

 

12 kadın gönüllü deprem bölgesine uğurlandı

Federal Kadın Birliği başkanı Safiye Kılıç, başkan yardımcısı Şerife Sayım, sekreter Rabia Şahinarslan, Federal Kadın Çalışmaları Koordinatörü Nurten Afat, Essen Kadın Birliği Başkanı Sümeyye Öztürk Mutlu, Hamburg Kadın Birliği Başkanı Ayla Şener, Berlin Kadın Birliği Başkanı Sebile Uyanık, Rheinland-Pfalz Kadın Birliği Başkanı Lale Türk, Düsseldorf Kadın Birliği Başkanı Meryem Savun,  Kuzey Bavyera Kadın Birliği Başkanı Özlem Ödemiş, Hessen Kadın Birliği Başkanı Ayşegül Yıldırım ve Württemberg Kadın Birliği Başkanı Neslihan Aran’dan oluşan 12 kişilik gönüllü kadın heyeti, Köln havalimanından deprem bölgesi Kahramanmaraş ve Hatay’a uğurlandı.

Begehungen der 52 Landkreisgemeinden gemeinsam mit den jeweiligen Bürgermeisterinnen und Bürgermeistern gehören seit der Amtseinführung von Thomas Eberth zu den festen Terminen im Landratskalender. Die jüngste Tour führte den Würzburger Landrat gemeinsam mit einer Abordnung des Landratsamts nach Frickenhausen am Main.

 

Eberth will mit den regelmäßigen Besuchen den „unkomplizierten Austausch“ mit den Gemeinden und deren Verwaltungen pflegen, eröffnete der Landrat die Gesprächsrunde mit Bürgermeister Günther Hofmann sowie Vertretern von Verwaltung und Gemeinderat. Zudem bekomme man so die vielen „wunderschönen Rathäuser in der Region“ zu Gesicht, freute er sich beim Empfang inmitten des historischen Frickenhäuser Ortskerns. Passend, denn über den Umgang mit historischer Bausubstanz und Baudenkmälern tauschten sich die Anwesenden auch inhaltlich aus.

 

Unterstützung bei Umgang mit historischer Bausubstanz

 

Besonders beschäftige die Bürger derzeit die Einschränkung bei der Nutzung von Photovoltaik-Anlagen auf Gebäudedächern in den Altorten, berichtete Bürgermeister Hofmann. Zum Erhalt prägender Ortsbilder wurde die Installation von Solar und Photovoltaikpanelen auf historischer Bausubstanz bisher oft nicht genehmigt.

 

Der Geschäftsbereichsleiter des Bauamts am Landratsamt Dr. Benedikt Kaufmann kündigte hier allerdings einen Wandel an: Denkmalbehörden seien inzwischen deutlich kulanter, was Genehmigungen angehe. Gemeinden könnten über ihre Gestaltungssatzung selbst Einfluss darauf nehmen, inwiefern und an welchen Stellen Solar- oder Photovoltaikmodule auf den Dächern mit dem Ortsbild vereinbar seien.

 

Die „Hausaufgaben sind gemacht“: Eines der wichtigsten Projekte der Gemeinde in den vergangenen Jahren war die Erweiterung der Kindertagesstätte. Der historische Altbau (hinten, links) wurde im Zuge dessen um einen modernen zweistöckigen Bau mit drei zusätzlichen Gruppen erweitert. Foto: Christian Schuster

 

Bürgermeister Günther Hofmann nutzte die Gelegenheit, um ein Lob auszusprechen: In den letzten Jahren, vor allem seit der Besetzung neuer Stellen im Fachbereich Denkmalschutz, habe sich die Zusammenarbeit mit dem Landratsamt deutlich verbessert. „Das flutscht jetzt!“, richtete er sich an Bauamtsleiter Dr. Kaufmann.

 

Gemeinde trifft Vorbereitungen für Notfallszenarien

 

Hochwasser, Versorgungsengpässe oder der vielerorts befürchtete Blackout: Wie viele andere Kommunen trifft auch die Gemeinde Frickenhausen derzeit Vorkehrungen für Notfallszenarien. Stolz sei man in diesem Zusammenhang, so Bürgermeister Günther Hofmann, auf die gemeindeeigene Wasserversorgung. Mit Blick auf einen potenziell flächendeckenden Stromausfall bemühe man sich derzeit um ein Notstromaggregat, mit dem die Pumpen auch ohne Netzanbindung weiter Wasser fördern könnten.

 

Landrat Thomas Eberth lobte die Bereitschaft, sich vorbereiten zu wollen, und verwies auf eine aktuell zu beantragende Förderung für die Einrichtung von Wassernotversorgungen auf Bundesebene. Damit könnte etwa auch ein solches Notstromaggregat gefördert werden.

 

Der Umgang mit historischer Bausubstanz beschäftigt Bürger und Verwaltung regelmäßig. Bürgermeister Günther Hofmann (links) und Landrat Thomas Eberth (Mitte) begutachteten Frickenhausens historischen Ortskern bei einem Rundgang gemeinsam mit Vertretern von Landratsamt und Gemeindeverwaltung. Foto: Christian Schuster

 

Eberth warb allerdings auch dafür, derzeit nicht in Hysterie zu verfallen. „Angst ist nie ein guter Ratgeber“, gab Eberth zu bedenken. „Es ist gut, wenn Vorbereitungen getroffen werden. Für alle Eventualitäten werden wir uns aber nie vorbereiten können.“ Zur verbesserten Orientierung, welche Maßnahmen derzeit sinnvoll seien und welche nicht, gibt das Landratsamt den Kreisgemeinden aktuell Leitfäden und weitere Materialien zur Krisenprävention an die Hand.

 

Steigende Kosten belasten Gemeinde- und Kreishaushalt

 

Mit Sorge blicke Bürgermeister Günther Hofmann derzeit vor allem auf die Finanzen seiner Gemeinde und des Landkreises. Die vom Landkreis für den Haushalt 2023 angekündigte Erhöhung der Kreisumlage um ganze 4 Prozentpunkte lasse den Kommunen für das kommende Jahr kaum noch Spielräume für Investitionen.

 

Landrat Eberth konnte hier jedoch keine Erleichterungen versprechen. Auch der Landkreis habe den Gürtel gehörig enger geschnallt und Budgets in allen Fachbereichen rigoros kürzen müssen. Steigerungen der Kreisumlage seien vor allem mit gestiegenen Anforderungen bei Pflichtaufgaben wie der Jugendhilfe, der Arbeit des Jobcenters oder auch anstehenden Tarifsteigerungen für die Mitarbeitenden verbunden.

 

Förderung von Kleinprojekten soll in Kreisgemeinden ankommen

 

Für künftige kleinere Maßnahmen warb der Leiter der Stabsstelle Landrat, Michael Dröse, jedoch dafür, die beiden Förderbudgets des Landkreises zu nutzen. Über das Kleinprojekte-Budget der Ökomodellregion oder das Regionalbudget könne sich die Gemeinde um Gelder für zum Beispiel eine mögliche Teilsanierung des Gewölbekellers mit Festsaal unter dem Rathaus bewerben.

 

So hoch stand das Wasser des Mains schon an den Toren des Altorts: Frickenhausens Bürgermeister Günther Hofmann (Mitte) sowie Gemeindekämmerer und VG-Leiter Stefan Schmidt tauschten sich mit Landrat Thomas Eberth über Absicherungen für Notfallszenarien wie Hochwasser aus. Foto: Christian Schuster

 

Dankbar für den Hinweis betonte Bürgermeister Günther Hofmann allerdings auch, dass die Gemeinde trotz der aktuell angespannten Lage auf den Finanzmärkten ihre Hausaufgaben gemacht habe: Die Sanierung des Feuerwehrhauses und der moderne Erweiterungsbau des Kindergartens mit drei neuen Gruppen seien so gut wie abgeschlossen. Die Verschuldung liege dabei aktuell mit rund 600 Euro pro Einwohner im „akzeptablen Bereich“. „Insgesamt steht die Gemeinde Frickenhausen sehr gut da“, resümierte schließlich auch Landrat Thomas Eberth nach der Besichtigung des Ortskerns und des neuen Kindergartens.

 
Manche kommen, um hier zu studieren, manche der Liebe wegen und manche, weil sie in ihrem Heimatland verfolgt werden: Seit der letzten Einbürgerungsfeier 2019 wurden in Würzburg 818 Personen aus 83 Herkunftsländern eingebürgert. „Ich freue mich, so viele neue deutsche Staatsangehörige zu ihrer Einbürgerung zu beglückwünschen“, sagte Oberbürgermeister Christian Schuchardt beim Empfang, der aufgrund der großen Zahl der Eingebürgerten im Congress Centrum stattfand. 
 
„Ich freue mich, dass ich Sie hier willkommen heißen darf“, so der Oberbürgermeister. Schuchardt würdigte bei seiner Rede die bewusste Entscheidung für ein Land und eine neue Heimat mit all ihren Stärken und auch Fehlern. Er appellierte an die Eingebürgerten, an der Demokratie aktiv teilzunehmen und sich einzumischen, wenn Frieden, Freiheit oder Minderheiten bedroht würden. 
 
Kommunalreferent Wolfgang Kleiner ging auf die Voraussetzungen bis zur Einbürgerung ein. Alle haben bereits im Vorfeld ihrer Einbürgerung bewiesen, dass sie sich bestens in die deutsche Gesellschaft integriert haben. Dazu gehören Sprachkenntnisse, aber auch gesellschaftliche Regeln und fremde Gewohnheiten und Bräuche. Mit dem Erwerb des deutschen Passes setzen die Neubürgerinnen und Neubürger ein starkes Zeichen. Sie bekennen sich zum Rechtsstaat und zu unserer freiheitlichen demokratischen Grundordnung.
 
Schuchardt nutzte im Anschluss an die offizielle Feier die Gelegenheit, mit vielen der Eingebürgerten das Gespräch zu suchen. Und für viele der Anwesenden war der Abend wirklich der eine Moment im Leben, der ihren Traum wahr werden ließ. Diesen Moment illustrierte das Kammerorchester des Heeresmusikkorps Veitshöchheim unter anderem mit dem Hit „One Moment in Time“ von Whitney Houston musikalisch.
 
 
Almanya’nın Badenwürtemberg eyaletinin başkenti,Stuttgart şehrinde bulunan T.C. Stuttgart Başkonsolosluğu eğitim ateşelerimizden Zeki Önsöz hocam, sahibi olduğum Aktüel dergimize yazdığı makalesinde Almanya’dan kaçarak Türkiye’ye iltica eden,sığınan Almanları yazdı. Zeki Önsöz, "1960’lı yılların başında Ankara’da yüksek öğrenimimi yaparken hocalarım arasında iki Alman da vardı.  Karı koca ‘’Christunus’’ adlı bu profesörler Türkiye’de uzun yıllar kaldılar ve Almanca öğretmenlerinin yetiştirilmesinde çalıştılar. Aynı yüksek okulun öğretim üyelerinden Dr. Zuckmayer’de yetiştirdiği öğretmenlerle Türkiye’de müzik eğitimine damgasını vurdu" dedi. Önsöz hocam Makalesin de,
 "Bu Alman hocalar, 1930’larda ülkemize sığınmış bin civarında bilim ve kültür adamlarından üçü idi"  Türkiye'ye sürgün edilen Alman ilim adamları olduğu vurgusunu yazısında anlatan eğitimci Zeki Önsöz,
Alman bilim ve kültür adamları Türkiye’ye neden sığındılar? Türkiye’de nasıl yaşadılar?  Onlardan geriye ne kaldı? Dediği sorulara şu cevapları verdi;
 
Türkiye’de sürgündeki Almanlar
 
"1933 yılında Almanya’da Nazi rejiminin iktidara gelmesinden sonra uyguladığı politikalar yüzünden ülkelerinde hayatları tehdit altında olan, çalışma şansları kalmayan bâzı aydınlar gelerek veya kaçarak Türkiye’ye sığındılar. 
Hiçbir ülkenin almadığı bu insanları  Türkiye’ye Atatürk davet etti.
Alman bilim ve kültür adamlarından oluşan bu sığınmacılar Türkiye Cumhuriyeti’ne özellikle üniversite reformunda değerli hizmetler sundular. 1933 yılında Cumhuriyet’in kuruluşunun 10.yılını yaşayan Türkiye’nin önüne koyduğu çağdaşlaşma hedefini gerçekleştirmek için değişik alanlarda bilim adamlarına ihtiyacı vardı. Türkiye bu amaçla tıp, hukuk gibi alanlarda, kitaplıkların kurulmasında, arkeologların yetiştirilmesinde Alman bilim adamlarından yararlandı. Alman bilim adamları tıp, botanik, jeoloji, kimya, biokimya alanlarında çalıştılar. Bu yabancı hocaların üniversitede tercüman aracılığıyla ders vermesi uygun görülmekle birlikte,  3 yıl içinde bu dilde ders verir hale gelmeleri şart koşuldu.  
Alman profesörler Türk meslektaşlarından 4 kat daha fazla maaş aldı. Bu Alman hocaların daha sonra yazdıkları anılarından anlaşıldığına göre, Türkiye’ deki hayatları pek de kolay geçmedi. Türk profesörler kendilerinden 4 kat fazla maaş alan Almanlara iyi gözle bakmadı. Almanların Türklere ön yargıları ve Hitler’in bu hocaların geri gönderilmesi için Ankara’ya baskı yapması da onların hayatını güçleştirdi. 
Bu Alman bilim adamlarının Türk eğitim ve kültür hayatına önemli katkıları oldu. Bâzıları savaştan sonra ülkelerine döndü. Bâzıları onlarca yıl ülkemizde kaldı. Bâzıları ise vasiyetleri üzerine Türkiye’de gömüldü.
Türkiye’de çeşitli mimarî eserleri bulunan ünlü mimar Bruno Taut Edirnekapı Şehitliği’nde, arkaelog Clemens Bosch Feriköy Mezarlığı’nda, Prof.Erich Frank ve Kurt Kosswig Aşiyan Mezarlığı’nda son uykularını uyuyor.
Profesör Fritz Neumark  İktisat Fakültesi’ni kurdu, Türkiye’de 19 yıl kaldı. Sonra Almanya’ya dönerek, Frankfurt Üniversitesi’ne iki kere rektör seçildi. Ernst Reuter, Türkiye’de üniversitede verdiği derslerinden başka, İskân ve Şehircilik Enstitüsü’nü kurdu. Almanya’ya döndükten sonra Berlin’in savaş sonu ilk belediye başkanı oldu.
Profesör Ernst Hirsch, çok önemli bir hukukçu idi. Onun ‘’Pratik Hukukta Metot‘’adlı kitabı hâlâ hukukçuların başucu kitabıdır. Hirsch 1934 yılında Türk vatandaşlığına geçti.
Profesör Wilhelm Köpke ünlü bir iktisatçı, Paul Hindemith ünlü bir müzisyen, Profesör Clemens Holzmeister kent bilimci, Prof. Kurt Bittel arkeolog, Erich Auerbach edebiyat eleştirmeni idi.
 
Hitler’in Almanları Türkiye’den geri istemesi                                                    
Nazi Hükümeti Türkiye’ye sığınan Alman bilim ve kültür adamlarını denetlemek üzere  Dr.Herbert Scurla’yı Türkiye’ye gönderdi.
Alman hükümetinin üst düzey bir görevlisi olan Dr.Scurla İstanbul ve Ankara’ya görev ziyaretleri yaptı. Scurla ülkemize sığınmış Alman bilim adamlarını teftiş ve rapor etmekle kalmadı. Onların Almanya’ya geri gönderilmesi ve yerlerine daha güvenilir, yani Nazi Almanya’sının ölçütlerine uygun olanları getirmek ve maaşları Almanya tarafından karşılanmak üzere Türkiye’ye teklifte bulundu. Türkiye bu teklifi kabul etmedi.
 
Gözaltına alınan Almanlar                                                                         
Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkiler 2 Ağustos 1944’de kesildi. Daha sonra Türkiye Nazi Almanya’sına karşı savaş ilân etti. 5 Ağustos 1944’de Türk Hükümeti Türkiye’deki Alman vatandaşlarından bir hafta içinde Türkiye’yi terk etmesini istedi. Bu karar üzerine 672 Alman Türkiye’den ayrıldı. 
626 Alman vatandaşı ise geri dönmeyi kabul etmedi. Bunlar Alman vatandaşlık hakkını kaybederek vatansız(Haymatlos) durumuna düştüler. Türk hükümeti bu kişilere vatansız kimliği verdi. Bunlar 23 Ağustos 1944’de evlerinden toplanarak Çorum, Kırşehir, Yozgat şehirlerinde gözaltına alındılar. Bu Almanların şehirlerin dışına çıkmaları, çalışmaları ve siyasetle uğraşmaları yasaktı. Bu Almanlar 18 ay kadar adı geçen şehirlerde yaşadı ve Kızılay’ın deprem fonundan aldıkları bir maaşla geçindi.
 
Sonuç
 
 Türk devleti ve halkı Hitler rejiminden kaçan Almanlara hiçbir devletin sahip çıkmadığı dönemde kapılarını açtı ve ekmeğini onlarla paylaştı. Türkler daha önceki yüzyılda ülkelerine sığınan Macar ve Polonyalılar da olduğu gibi Almanlara da hoşgörüyle davrandı; önemli mevki ve görevler verdi.  Onlar da kendi ülkelerinde yaşıyor gibi, Türkiye’nin bilim ve kültür hayatına izlerini bıraktı. 
Türkiye, Nazi hükümetinin maddi teklif ve tehditlerine rağmen onları geri göndermedi. Ne tuhaftır ki;  Türklerin bu erdemli davranışı bile, günümüzde Alman ve Avrupa kamuoyunda Türk imgesine en ufak bir katkıda bulunmamaktadır."
 
Kaynakça ve bu konuda okunacak eserler:
Abdulkadir Ozulu, Çorum’da Enterne Edilen Almanlar, Çorum Hâkimiyet, 2010
Faruk Şen, Ayyıldız Altında Sürgün-Scurla Raporu, Günizi Yayınları, 2008
Kemal Yalçın, Haymatlos, İş Bankası Kültür Yayınları, 2011
Zülfü Livaneli, Seranad, Doğan Yayınları, 2011

Son GELİŞMELER

FOTO GALERİ

Saadet Avrupa Başkanı Samet Sami Temel'den ilginç entegrasyon tesbiti: “Yanlış tartan teraziler öncelikle sahibine zarar verir.”

Online-Workshops für berufstätige pflegende Angehörige

Makedonya’da Kominizim döneminde kapatılmayan cami bu gün kapatıldı

Almanya Savunma Bakanı Pistorius: "Ukrayna savaşı uluslararası bir boyut kazandı"

Almanya'daki Mölln faciasının 32. yıl dönümünde anma töreni düzenlendi

Trump'ın son tehditleri, küresel ticaret geriliminin tırmanacağına dair endişeleri artırdı

Almanya Savunma Bakanı Pistorius: "Ukrayna savaşı uluslararası bir boyut kazandı"

Vollversammlung mit Zeichen für die Zukunftsstrategie

Würzburg sagt „Nein“ zu Gewalt gegen Frauen