Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Diyanet İşleri Türk İslam Birliğine (DİTİB) bağlı Duisburg DİTİB Merkez Camisi Dernek Başkanı Yusuf Aydın, Yaşlılar Heyeti Başkanı Osman Çalık, cami yönetiminden Eren Turgut, din görevlisi Niyazi Tok, kadın ve gençlik kolları üyeleri, Ukrayna'daki savaştan kaçarak Almanya’nın Dinslaken şehrine gelenlerin kaldığı kampı ziyaret etti.
Duisburg Merkez Camisi gönüllüleri, çoğunluğu çocuk 180 kişinin kaldığı kamptakilere sıcak yemek, su ve gıda yardımında bulundu.
DİTİB Merkez Camisi Dernek Başkanı Aydın, ramazanda kampta sıcak yemek ihtiyacını karşılamak için mobil aş aracı tahsis edeceklerini ve sıcak yemek ihtiyacını karşılayacaklarını söyledi.
Aydın, Ukrayna'daki savaştan kaçıp gelenler için Dinslaken DİTİB Selimiye Camisi iş birliğiyle temel gıdalar, hijyen malzemesi, yorgan, yastık ve havlu, soğuktan etkilenen çocuklara kıyafet, ayakkabı, terlik ile maddi yardım kampanyası başlattıklarını duyurdu.
Caminin din görevlisi Niyazi Tok, yaptıkları yardımın dünyanın her bir köşesinde bütün insanlığın hizmetinde çalışan bir iyilik hareketi olduğunu kaydetti.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeleri, Berlin Başkonsolosluğu'nda sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle "Almanya’da Irkçılık ve İslamofobi" konulu toplantıda bir araya geldi.
Hakan Çavuşoğlu, Berlin'de, Avrupa'da Yükselen Irkçılık Ve İslamofobi İnceleme Ve Araştırma Alt Komisyonu olarak bulunduklarını kaydetti.
Son dönemde Avrupa'da artan ırkçılığa dikkati çeken Çavuşoğlu, bunun en çok yansıdığı ülkelerin başında ise Almanya'nın geldiğini söyledi.
Türk vatandaşlarının ve Müslümanların, toplumun her alanında maruz kaldıkları saldırıları çeşitli gerekçelerle yetkililere bildirmediklerine işaret eden Çavuşoğlu, "Burada öne çıkan iki neden var. Birincisi nasıl olsa bir sonuç çıkmayacak düşüncesi. İkincisi de acaba başıma bir şey gelir mi endişesi nedeniyle tam olarak ilgili makamlara bildirilmiyor." dedi.
Çavuşoğlu, Almanya'da 2020 yılında 901 ırkçılık vakası yaşandığını ancak bir tane bile tutuklama olmadığını vurguladı.
Araştırmalarda, Alman toplumunun yüzde 54,5'inin İslam'ı "tehdit" olarak gördüğünün tespit edildiğini aktaran Çavuşoğlu, ülkedeki aşırı sağ partilerin söylemlerinin, merkez sağ partilerinin konuşmalarına da yansıdığı belirtti.
Hakan Çavuşoğlu, ırkçılık ve İslam karşıtlığı ile mücadelede yeterli çaba ve sonuç alınamadığına dikkati çekerek, Hanau saldırısı ve Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) davalarını buna örnek gösterdi.
Toplantıda komisyon üyeleri AK Parti Balıkesir Milletvekili Pakize Mutlu Aydemir, AK Parti Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dal, CHP Ankara Milletvekili Servet Ünsal, MHP Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazak da hazır bulundu.
Almanya’nın başkenti Berlin’de faaliyetlerini sürdüren İslam Federasyonu tarafından düzenlenen panelde İslamofobi ele alındı.
Kreuzberg semtindeki Mevlana Camisinde "Sevgi nefretten daha güçlüdür" başlığıyla düzenlenen panele Almanya İslam Konseyi Başkanı Burhan Kesici, Berlin Eyalet Meclisi milletvekilleri Susanna Khalefeld ve Orkan Özdemir, öğretmen Fereshta Ludin, papaz Andreas Gotze, haham Nils Jacob Ederberg ve imam Ali Özgür Özdil katıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan Berlin İslam Federasyonu Başkanı Murat Gül, toplumda Müslüman düşmanlığı, İslam düşmanlığı veya İslomofobi kavramlarıyla İslam inancına sahip insanlara yönelik ayrımcılığın ve ırkçılığın ifade edilmeye çalışıldığını söyledi.
Gül, Müslüman karşıtı ırkçılığın çeşitli şekillerde ortaya çıktığına işaret ederek, "Maalesef Almanya’daki Müslümanların İslam düşmanlığının sonuçlarını hissettiklerini söylemek durumdayım. Bunlar, internet üzerinden kışkırtıcılık, tehdit mektupları, sokakta yapılan saldırılar veya camilere yönelik saldılar şeklinde kendisini gösteriyor." dedi.
Bu saldırıların sayılarının sürekli arttığını vurgulayan Gül, "Bizim korkularımız ciddiye alınmalı." ifadesini kullandı.
Müslümanların sadece şikayetçi değil, durumu değiştiren tarafta yer alması gerektiğini vurgulayan Gül, Müslümanların toplumda yaptıklarıyla ve yaşantılarıyla kendilerini göstermeleri gerektiğini kaydetti.
İmam Ali Özgür Özdil de Almanya’da insanların isminden, kökeninden, ten renginden veya dininden dolayı günlük hayatta, kurumsal olarak çeşitli devlet dairlerinde, sağlık alanında ve iş hayatında ayrımcılığa uğradığını belirtti.
Bazı insanların ırkçılığı her gün hissettiğini, bazılarının ise hiç hissetmediğini dile getiren Özdil, oğlunun bir öğretmeninin sınıfta "Ben Müslümanları sevmiyorum." şeklinde bir ifade kullandığını aktardı.
Özdil, bunu öğretmenlerle yaptığı toplantıda, meslektaşlarının böyle bir ifade kullanmasının hangi hukuki sonuçlar doğuracağını sorarak gündeme taşıdığını belirterek, şöyle devam etti:
"Hepsi hiçbir sonuç getirmeyeceği konusunda hemfikirdi. 'Meslektaşınız Yahudileri sevmiyorum şeklinde bir ifade kullansaydı bunun hukuki sonuçları olur muydu?' sorusuna ise öğretmenlerin hepsi 'evet' diyerek mutabık kaldı. Şimdi bana bunun farkını anlatın. Bu, bir gruba yönelik bir ayrımcılık değil mi? 'Yahudileri sevmiyorum' dediğimizde bu antisemitizm oluyor. 'Siyahileri sevmiyoruz' dediğimizde ırkçılık oluyor. Müslümanları sevmediğimizi söylediğimizde ise ifade özgürlüğü oluyor. Sorun burada. Hepsi insan düşmanlığının farklı çeşitleri olmasına rağmen çifte standart uygulanıyor."
Sosyal Demokrat Parti Milletvekili Orkun Özdemir de siyasi faaliyetlerde göçmenlerin lehinde yasalar çıkartırken sadece aşırı sağcı partilerin değil ilgili yasaya karşı olmayacağını düşündüğü partilerin de çekincelerini ortaya koyarak karşı çıktığını anlattı.
Yeşiller Milletvekili Susanna Khalefeld ise siyasi açıdan baktığında dini cemaatlerin ırkçılıkla mücadelede her zaman müttefik olmadığını belirterek, "Bu siyasi çalışmayı zorlaştırıyor. Ben daha fazla net olmalarını beklerdim. Herkes kendi evinin önünü süpürmesi gerektiği için şimdi Hristiyan kiliseleri için söylüyorum, ırkçılık konusunda daha sesli ve net kendilerini ifade etmeleri gerekiyor." dedi.
Khalefeld, ayrımcılık ve ırkçılıkla mücadele edilmesi için toplumda çeşitli yapılar oluşturulmasını istedi.
Çoğu genç yaklaşık 200 kişinin izlediği panelde Fereshta Ludin de başörtülü öğretmen olarak meslek hayatında yaşadığı zorlukları anlattı.
Koblenz Fenerbahçe'de de yeni başkan Koç
Almanya'da kurulan en eski taraftar derneklerinden birisi olan Koblenz Fenerbahçeliler Derneği 20. kuruluş yılında 10. genel kurulunu yaptı ve başkanlığa Mehmet Koç seçildi.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasından sonra Fenerbahçeliler Derneği Yönetim Kurulu faaliyet raporunu eski başkan Enis Güler okudu. Faaliyet ve Denetim raporları dernek üyeleri tarafından oy birliği ile ibra edildikten sonra seçime geçildi. Yapılan oylama sonucu; Mehmet Koç başkanlığa, Eray Tekin başkan yardımcılığına, Bahri Aras ve Aziz Külahçıoğlu as başkanlıklarına seçilirken, yönetim kurulu üyeliklerine; Seda Koç ,İnci Söylemez,Teslime Tekin, İrfan Şener , Ercan Altun, Serkan Güneşdoğan, Selçuk Baysal, Kenan Erdem, Uğur Çoban, Cihan Ünal, Servet Çıtak, Hakan Söylemez, Mehmetcan Gürbüz, Fevzi Kaplan, Av. Ahmet Güneş, Hakan Çetinkaya, Halil Özdemir getirildiler.
Başkan Mehmet Koç: “Yeni Yönetimimizle biz bir aileyiz. 2 yıllık görev süresince Koblenz Fenerbahçeliler Derneğine, dolayısıyla Fenerbahçe Spor Kulübüne en iyi şekilde hizmet vereceğiz. Hedefimiz Fenerbahçemize gençlerimizin de üye olmasını sağlamak. Bölgemizde bulunan Türk ve Alman dernekleri ile kurduğumuz diyalog köprüleri sağlamlaştırmak. Bir de derneğimizin bu seneki 20. yılını en görkemli bir şekilde Fenerbahçe Ailesiyle birlikte beraber kutlamak“ dedi.
(Tevfik KARA / KOBLENZ)
Baerbock, Federal Mecliste (Bundestag) yaptığı konuşmada, savaşta yalnız kalan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in birlik içinde olan Avrupa ve uluslararası toplumla karşı karşıya kaldığını belirtti.
Bu korkunç savaşı bitirmenin sadece Putin’in elinde olduğunu ifade eden Baerbock, "Bu bizi kızdırmış ve sarsmış olabilir ancak bizi çaresiz kılmıyor." dedi.
Baerbock, bu yüzden “Putin’in güç sistemini vurmak için” yapabilecek her şeyi yapmaya odaklandıklarını vurguladı.
Alman hükümetinin Ukrayna’ya yeterince yardım etmediği yönünde muhalefetin eleştirilerine cevap veren Baerbock, Almanya’nın Ukrayna'ya bazı silahlar verdiğini anımsattı.
Baerbock, "Şimdi siz daha fazla verin diye söylerseniz; Savunma Bakanı neler sağlayabileceğimize baktı. Dürüst olmaya bu da dahildir. Bizde yeterince yok. Bu yüzden bunu farklı bir şekilde nasıl yaparız diye kafa yorduk." diye konuştu.
Ukrayna’nın doğrudan silah şirketlerinden alışverişte bulunması için özellikle Dışişleri Bakanlığı üzerinden para verdiklerini anlatan Baerbock, "Bu alımların bürokratik engellere takılmadan çok hızlı yapılabilmesi için her şeyi yapıyoruz. İnanın, her şeyi yapıyoruz. Sihir yapabilseydik, daha fazla silah tedarik edebilseydik, bunu yapardık." dedi.
Baerbock, Rusya'ya karşı dün de dördüncü yaptırım paketini uygulamaya koyduklarını, yaptırımlarla etkili ve kesin olarak Rus yönetim sisteminin etkilenmesinin önemli olduğunu dile getirdi.
Gelecek dönemde insani yardım için daha da fazla paraya ihtiyaç duyulacağını aktaran Baerbock, sınırlarda bulunan mülteciler için "Avrupa’da ve transatlantik üzerinde bir dayanışma köprüsü oluşturulması" çağrısında bulundu.
Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Mehmet Nuri Ersoy, “18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi” dolayısıyla bir mesaj yayımladı.
Bakan Ersoy’un mesajı şöyledir:
“Tarihimize, inancımıza, kimlik ve karakterimize velhasıl bütünüyle Türk milletine; hırs ve kibirlerinin, plan ve projelerinin önünde daima dik durmamız ve onları boşa çıkarıp başarısızlığa uğratmamız sebebiyle tahammül edemeyenlerin varlığımıza son darbeyi vurma rüyasıydı Çanakkale. O rüya, her bir ferdiyle birbirine kenetlenmiş aziz milletimizin kahraman evlatlarının sinesindeki tertemiz iman ve boyun eğmez irade karşısında solup gitmiştir.
Çanakkale Deniz Savaşı İsmail Hakkı Bey, Hafız Nazmi Bey, Ali Yaşar Efendi gibi kahramanları güvertesinde taşıyan Nusrat mayın gemisinin 100 gemilik düşman donanmasının gücüne meydan okuyan cesaretidir. 215 kiloluk mermiyi omuzlayan Seyit Onbaşı’nın binlerce tonluk Ocean zırhlısında patlayan sabır ve sebatıdır. Kanları dalga olup denize set çeken şehitlerimizin inanmışlığı ve fedakârlığıdır. Türk milletinin vatanına, bayrağına ve mukaddesatına tavizsiz bağlılığı Çanakkale Deniz Savaşı’nı zafere taşırken düşmanı tarihin eşini hiç görmediği bir kara savaşına mecbur bırakmış ve onu da zaferle taçlandırmıştır. Çanakkale Zaferi’nin ruhu Kurtuluş Savaşı’nda sancaklaşmış, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran milli iradenin özü olup ölümsüzleşmiştir. Bugün yürüdüğümüz yol ve adım adım kararlılıkla ilerlediğimiz gelecektir Çanakkale. Geçmişte kalmayacak, asla unutulmayacak, asla sıradanlaşmayacaktır.
18 Mart Şehitleri Anma Günü’nde ecdadımızın mirasını bir kez daha bütün yönleriyle güçlü bir şekilde idrak etmenin ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yıl dönümünü kutlamanın gururu içinde, tarih boyunca Türk milletinin varlığı ve bağımsızlığı için kanını döken, can veren ve ömrünü bu yola vakfeden bütün geçmişlerimizi, şehit ve gazilerimizi, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle, minnetle ve saygıyla anıyorum.”