Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

AMERİKA Birleşik Devletleri (ABD) Hükümeti, 2023 yılında Rusya-Ukrayna çatışmasını gerekçe göstererek Rusya Federasyonuna ambargo uygulamak amacı ile Rusya Federasyonu Merkez Bankasının ABD’deki varlıklarını ve fonlarını dondurma kararı almış, uygulamaya koymuştu.

 

ABD Hükümeti şimdi Rusya-Ukrayna çatışmasının 2024 yılında da devam edeceğini öngörerek, 2023 yılında dondurduğu Rusya Federasyonu Merkez Bankasının ABD’deki tüm mal varlığına el koymayı planlıyor.

 

ABD hükümeti bu doğrultuda Kongreyi devreye soktu ve yasa hazırlığına başlandı. Yasa taslağına göre Rusya Federasyonu Merkez Bankasına ait varlıklar ve fonlar, ABD’de faaliyet gösteren şirketlere ve kişilere dağıtılacak.

 

Bu düşünce ve uygulama, uluslararası hukuka tamamen aykırı.

Böylesi bir uygulama yürürlüğe konur ve Rusya Federasyonu Merkez Bankasının ABD’deki tüm mal varlığına el konarak şirketlere/kişilere dağıtılırsa bunun bedelini ABD Dolarının ve 1944 tarihinde dünya ticaretine yeni bir sistem getiren, 1971 yılında değişikliğe uğramasına rağmen halen geçerliliğini koruyan Bretton Woods anlaşmasının ödeyeceği kesin.

 

Finans dünyasında ABD Dolarına olan güven azalıp, değer kaybı başlarken, Bretton Woods anlaşması içeriğince dünya ticaretinde dolar kullanımından kaçışın başlayacak olması bir tahminden çok öte.

 

Dünya siyaseti içinde de ise bu yasanın ve hukuk dışı uygulamanın algılanması farklı olacak gibi. ABD ile çıkar çatışması olan ülkeler, ABD ile olan finansal ve ekonomik bağlarını asgariye indirip, sıfırlama çabası içine girerken, ABD ile sorun yaşamayan ülkeler, ABD’nin bu kararını, ABD’nin içine düştüğü egemenlik kaybı nedeni ile çaresizce atılmış bir adım olarak değerlendirecekler.

 

1945 yılında sona eren İkinci Dünya Savaşından sonra ABD sermayesinin ayağa kaldırdığı ve ABD’nin, sömürgesine dönüştürdüğü Avrupa Birliği bu konuda biraz daha temkinli. ABD’nin bu uygulamasına paralel bir adımın atılarak Rus varlıklarını gasp etmenin, AB’nin kuruluş ilkelerine ve uluslararası hukuka aykırı olduğunun bilincinde AB. Buna paralel olarak da neredeyse karasal sınırdaş olduğu Rusya Federasyonu ile tehlikeli ve can yakıcı bir ilişkinin başlayacağını da öngörebiliyor.

 

Tüm bu olası tatsız sonuçlara rağmen Rusya Federasyonun ABD ve AB Merkez Bankaları ve kuruluşlarındaki varlığı 300 Milyar Dolar’dan biraz fazla. Bu meblağın büyük bir kısmı Belçika’da. Bu nedenle de ABD’nin bu uluslararası hukuka aykırı girişiminin ve uygulamasının etkili olabilmesi için, AB’nin de aynı paralelde adım atması gerekiyor.

 

Gerçekte bu uygulamanın ana hedefi, ABD’nin iç hukuku içeriğince yapılacak bu el koyma yasası sonrasında, el konulacak olan Rusya Federasyonu Merkez Bankasına ait varlıklar ve fonlar, bir şekilde, yasal veya yasal olmayan, uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Ukrayna Merkez Bankası hesaplarına aktarmak ve Rusya-Ukrayna çatışmasını Ukrayna lehine dönüştürmek. 

 

Tabi iş burada bitmeyecek. AB, ABD’nin yanında yer alırken, Çin de, Rusya’nın akıbetine uğramamak için ABD’de ve AB’deki varlıklarını ve fonlarını tarafsız banka işlemleri yapan ülke ve merkezlere aktarmak çabası içine girecek. Bu da, ABD Dolarının ve ABD hükümetinin küresel gücünün azalmasını tetikleyecek. 

Küresel finansal ve siyasi dengeler gerçekten de çok hassas ve karmaşık. En ufak farklı bir davranış, tüm dengeleri değiştirebiliyor.

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

 

 

BERLİN (AA) - Alman otomotiv üreticileri ve tedarikçilerinin yeni yıla çok az iyimserlikle baktığı bildirildi.

Merkezi Münih'te bulunan Ekonomi Araştırma Enstitüsünün (Ifo) İş Ortamı Anketi sonuçlarına göre, kasım 2023’de 15,4 puan olan Alman otomotiv sektörünün mevcut durum endeksi, aralık 2023’de 5,9 puan azalarak 9,5 puana geriledi.

Sektörün gelecek aylara ilişkin iş beklentisi ise eksi 1,3 puandan eksi 10 puana geriledi.

 

Ankete ilişkin açıklamada, Alman otomotiv endüstrisi için Ifo İş Ortamı Endeksi’nin aralık 2023'te neredeyse hiç değişmeyerek düşük bir seviyede kaldığı vurgulandı.

Ifo Endüstriyel Organizasyon ve Yeni Teknolojiler Merkezi Uzmanı Anita Wölfl ise konuya ilişkin değerlendirmesinde, endeksin neredeyse aynı kalmasına karşın sektördeki şirketlerin 2024 yılı için kasım ayına kıyasla genel olarak biraz daha iyimser olduklarını kaydetti. Wölfl, "Bunun yanında, Alman otomotiv şirketleri geçen yılı tatmin edici bir üretim seviyesiyle kapattı. Bu durum yılın resmi rakamlarıyla da teyit ediliyor." ifadelerini kullandı.

 

Alman otomobil üreticileri, enflasyonist baskılar, yüksek enerji maliyetleri, Avrupa'daki yavaş ekonomik büyüme ve Çinli otomobil üreticilerinin yanı sıra Tesla’nın rekabetiyle karşı karşıya bulunuyor.

Bu arada, Ifo’nun açıklamasında, Federal Motorlu Taşıtlar Dairesi KBA) verilerine göre, 2023’de Almanya'da trafiğe kaydedilen araç sayısının bir önceki yıla göre yüzde 7 artarak 2,8 milyona ulaştığı belirtildi.

 

Alman Otomobilciler Birliği (VDA) verilerine göre de ülkenin otomobil üretimi geçen yıl bir önceki seneye göre yüzde 18 artarak 4,1 milyona yükseldi. Bunların 3,1 milyonu yurt dışına gönderildi.

 

BERLİN (AA) – Almanya’nın başkenti Berlin’de Filistin’e destek verenler, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının Soykırım Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle Uluslararası Adalet Divanı'na dava açtığı için Güney Afrika’ya teşekkür etti.

Güney Afrika’nın Berlin Büyükelçiliği önünde toplanan Filistinliler ve Filistin’e destek verenler, üzerinde “Cesaretin için teşekkürler Güney Afrika”, “ABD ve İsrail Uluslararası Adalet Divanına” ve “Teşekkürler” yazan dövizler ile Filistin ve Güney Afrika bayrakları taşıdı.

 

Elçilik önünde “Güney Afrika, Gazze’nin çocukları teşekkür ediyor”, “Mandela’nın çocuklarına teşekkürler”, “Gazze’ye özgürlük”, “Filistin için adalet” ve “Soykırımı durdurun” şeklinde slogan atıldı.

Etkinliği düzenleyenlerin temsilcileri daha sonra Güney Afrika Büyükelçiliği yetkililerine çiçek ve Berlin’deki Filistinli derneklerin hazırladığı teşekkür mektubunu ve üzerinde Güney Afrika'nın eski lideri Nelson Mandela ile Filistin’in eski lideri Yasir Arafat’ı gösteren bir fotoğraf verdi.

Etkinliğe katılan Hanan Sahmimi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Filistin ile dayanışma göstermek için buraya geldiğini belirterek, “Bu soykırımı dava etme cesaretini gösterdiği için Güney Afrika'ya teşekkür ediyorum. Tüm insanların var olma hakkına sahip olduğunu ve hiç kimsenin insanların ülkelerinde özgürlük ve güven içinde yaşamasından mahrum etme hakkına sahip olmadığını savunuyorum.” dedi.

 

Sahmimi, başka ülkeleri ve etnik kökeni fark etmeksizin herkesi bu davaya destek vermeye çağırarak, “Çünkü Holokost'tan beri etnik temizliğe karşı her zaman dikkatli olmalıyız.” diye konuştu.

Alman vatandaşı Barbara Fuchs da Gazze’deki durumun kendisini çok etkilediğini ve gece uyuyamadığını vurgulayarak, “Bence orada olup bitenler korkunç ve tüm dünya bunu izliyor. Karşı olanlar da var. Güney Afrikalıların Uluslararası Adalet Divanı'na gitmiş olması olağanüstü. Bunu (dava duruşmasını) nerede izleyeceğime ilişkin demin internet adresi aldım. Karar vermem gerekiyordu ancak burada olmak, Güney Afrika Büyükelçiliği önünde teşekkür etmek benim için daha önemliydi.” şeklinde konuştu.

Fuchs, Uluslararası Adalet Divanı'nın Filistin halkı lehine karar vermesini ümit ettiğini söyledi.

 

Gazze'deki insanların öldürüldüğüne, evlerin yıkıldığına, ilaç, gıda ve suyun eksik olduğuna işaret eden Fuchs, "Bu korkunç bir durum ve tüm Berlin'in burada elçiliğin önünde olmamasına şaşırdım ancak medya da çok tek taraflı haber yapıyor ve bence bunun da etkisi var." ifadelerini kullandı.

 

 

 

BERLİN (AA) - Alman hükümetinin ABD ve İngiltere'nin Yemen’e yönelik hava saldırılarını desteklediği bildirildi.

Alman Haber Ajansı DPA’nın haberine göre, Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da yaptığı açıklamada, ABD ve ortaklarının, Husilerin Kızıldeniz’deki gemilere yönelik saldırılarda kullandığı altyapıya doğrudan ve sınırlı askeri eylemde bulunduğunu belirtti.

 

Baerbock, bunun Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin bireysel ve kolektif meşru savunma hakkına uygun olduğunu kaydederek, "Verilen tepki siyasi desteğimize sahiptir." ifadesini kullandı.

Husi saldırılarının uluslararası gemi taşımacılığını tehlikeye attığını ve dünya ticaretini tehdit ettiğini yineleyen Baerbock, “Bununla zaten gergin olan bölgedeki durumun istikrarsızlaşmasına katkıda bulunuyorlar.” görüşünü paylaştı.

 

Baerbock, Almanya’nın Kızıldeniz’deki gemi taşımacılığının güvenliğini sağlama konusundaki faaliyetlere katılıp katılmayacağına ilişkin, Avrupa Birliği’nin (AB) Kızıldeniz’deki istikrarı nasıl güçlendirebileceğini ve buna nasıl katkı sağlanabileceğini incelediğini, bu konuda AB çerçevesinde ortak karar alınması gerektiğini kaydetti.

"Ne yazık ki vize kısıtlamaları iş insanları için halen büyük bir engel teşkil ediyor. AB ile vize serbesti sürecimizde en kısa zamanda sonuç almak istiyoruz"
 

BERLİN (AA) - Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Başar Şen, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile vize serbesti sürecinde en kısa zamanda sonuç almayı arzu ettiklerini belirterek, iş insanlarının Almanya’ya gelişlerinde vize sorunuyla karşılaşmalarını istemediklerini söyledi.

 

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Avrupa'daki MÜSİAD şubelerinin yönetim kurullarının bir araya gelerek deneyimlerini paylaştığı ve yeni stratejik hedefler belirlenmesine yönelik yıllık toplantılar serisi kapsamında Berlin'de "MÜSİAD Avrupa Genel İdare Kurulu Gala Yemeği" düzenledi.

Şen, programda, Türkiye ile Almanya'nın iyi ekonomik ilişkilere sahip olduğunu ifade ederek, "Almanya ülkemizin önde gelen ticaret ve yatırım ortaklarından biri olmayı sürdürmektedir." dedi.

Konuşmasına Irak'ın kuzeyinde Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde şehit olanları anarak başlayan Şen, "Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralı kahramanlarımıza acil şifalar diliyoruz. Allah bir daha böyle musibetler vermesin diyoruz. Allah teröristlerin üzerine lanet yağdırsın diliyoruz. İnşallah bu terör belasıyla en kısa zamanda kökünü kurutup başa çıkmış olacağız, son vermiş olacağız. Şehitler ölmez, vatan bölünmez." ifadelerini kullandı.

 

Türkiye ile Almanya arasında her alandaki yakın ilişkilerin 2023 yılında daha da pekiştiğini vurgulayan Şen, kasım 2023’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyaretleri vesilesiyle iki ülke arasında işbirliği imkanlarının en üst düzeyde ele alındığını, geleceğe yönelik projeksiyonlar yapıldığını ve perspektifler üzerinde kararlar alındığını anlattı.

Şen, "Almanya'da yaşayan 3,5 milyon insanımız, her yıl olduğu gibi 2023'te de Almanya'ya her alanda değer kattı ve Almanya ile ilişkilerimizin temeli olan beşeri bağlarımızı daha da güçlendirdi.” ifadesini kullandı.

Türkiye’nin İhracatta birinci, ithalatta ise üçüncü sırada yer alan Almanya ile dış ticaret hacminin 2022 yılında 50 milyar avronun üzerinde olduğunu belirten Şen, "2023 yılında üzerine 1-2 milyar avro daha koydu. Hem devlet temsilcileri ve hem de özel sektör temsilcileri olarak karşılıklı ticaret ve yatırım hacmimizi artırmak için el ele birlikte çalışıyoruz. Çünkü hala kullanılmamış çok büyük potansiyel mevcut." değerlendirmesinde bulundu.

 

Şen, Almanya'da Türk toplumunca kurulmuş ve faaliyet gösteren irili ufaklı 100 bin civarında işletme bulunduğunu anlatarak, bunların 500 binden fazla kişiye istihdam sağladığını ve 50 milyar avronun üzerinde ciro yaptıklarını kaydetti.

Büyükelçi Şen, "Alman istihdam ve ekonomisine Türk insanının yaptığı katkılar artarak devam ediyor." dedi.

Kovid-19 pandemisi nedeniyle önce tedarik zincirlerinin kesintiye uğradığını ve "pandeminin etkileri ortadan kalkıyor" derken Avrupa'nın ortasında çıkan savaş sebebiyle arzda talepte dalgalanmalar, üretimde sıkıntılar meydana geldiğini anlatan Şen, "İşte tam da bu noktada Türkiye, tedarik zincirinde önemli roller üstlendiği gibi ileride küresel bir potansiyel olarak ortaya çıkıyor. Daha da fazla çıkmaya devam edecek." diye konuştu.

 

Son zamanlarda şirketlerin "friendshoring (ticareti ve yatırımı dost ile yap)" ve "nearshoring (tedarikini ve yatırımını yakın coğrafyadan yap)" seçeneklerini giderek daha fazla değerlendirmeye başladığını ifade eden Şen, Türkiye'nin küresel ekonomideki değişikliklere hızlı tepki verme kabiliyetine sahip olması ve ülkenin daha kısa teslimat süreleri sunması nedeniyle başta Almanya olmak üzere Avrupa ile yeni iş birliği fırsatlarının ortaya çıktığını kaydetti.

Şen, uluslararası planda büyük miktarda daha kısa teslimat süreleri ile üretim yapan Türk ekonomisinin Avrupa için tedarikte bir numaralı ülke potansiyelini taşıdığını belirterek, şunları söyledi:

"Günümüzde enerji güvenliği, kaynakların ve tedarik yollarının çeşitlendirilmesi, yenilenebilir enerji, sürdürülebilir ve iklim dostu ekonomi her zamankinden daha önemli hale geldi. Enerji hatlarının merkezi ve transit ülkesi konumundaki Türkiye jeostratejik konumu ile Avrupa'nın ve dünyanın enerji güvenliğinde de hayati bir rol oynamaya başladı. Bu gerekçeler Almanya ile işbirliği için yeni fırsatları da beraberinde getirmektedir. MÜSİAD'ın Türkiye'de ve Almanya'daki değerli üyeleri olarak sizler, bu fırsatların hayata geçirilmesi ile ikili ticareti ve karşılıklı yatırımları daha da artırmak için çok önemli katkılarda bulunmaktasınız, eminiz ki daha da bulunacaksınız."

 

- Gümrük Birliği'nin güncellenmesi

AB ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilerin daha da güçlendirilmesi için Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği'nin güncellenmesinin şart olduğunu vurgulayan Şen, şöyle konuştu:

"Avrupa'nın ayrılmaz bir parçası ve AB'nin de aday ülkesi ve en önemli ortaklarından biri Türkiye. 1995'ten beri geçerli olan Gümrük Birliği, Türkiye-AB ilişkilerinin en önemli zemini ve Türk ve Alman işadamlarının ekonomik faaliyetlerine temel oluşturan katkı sağlayan bir unsur. Ancak ekonomik ilişkilerimizi daha da güçlendirmek için Gümrük Birliği'nin modernizasyonu artık bir şart haline gelmiştir. Bu konuda Almanya’nın desteğiyle önümüzdeki aylarda bazı adımların atılmasını ve bazı gelişmelerin sağlanmasını bekliyoruz."

- "Vize kısıtlamaları ticari ve yatırım ilişkilerine engel oluyor"

Ahmet Başar Şen, Türk iş insanlarına yönelik vize kısıtlamalarının Almanya ile Türkiye arasındaki ticari ve yatırım ilişkilerine engel olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Ne yazık ki vize kısıtlamaları iş insanları için halen büyük bir engel teşkil ediyor. AB ile vize serbesti sürecimizde en kısa zamanda sonuç almak istiyoruz. Almanya'da yatırım yapan firmalarımızın daha ülkeye gelişlerinde, iş insanlarımızın bu ülkeye girişlerinde bu tür sorunlarla karşı karşıya kalmalarını artık istemiyoruz.

Vize kısıtlamalarının yanı sıra, ulaştırma/lojistik sektörünün sorunları, ihracat lisansları meseleleri, Almanya'da banka hesabı açtırmak ve firma ihtilafları bağlantılı meseleler dahi başlıca sorunlar olarak önümüze çıkıyor. Neticede iş insanlarımız ve Türkiye’nin ekonomisi bakımından hakkaniyetli olmayan durumlar ortaya çıkabiliyor. Bazıları ikili düzeyde, bazılarınız AB düzeyinde ele aldığımız söz konusu sorunların çözümüne yönelik olarak da biz Almanya’da Alman muhataplarımızla farklı vesilelerle görüşmelerimizde görüşlerimizi, argümanlarımızı aktarıyoruz. Bu konularda da yakın zaman gelişme olmasını bekliyoruz."

 

- "Ticari diplomasiyi en üst seviyelere çıkarma yönünde çabalarımız sürecek"

MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı ise yeni yılın ilk genel idare kuruluna, Türkiye’nin en büyük ekonomik ve ticari ortağı olan Almanya’da başladıklarını belirtti.

MÜSİAD’ın Almanya da 10 farklı şehirde şubeleriyle temsil edildiğini aktaran Asmalı, yakın zamanda ülkede 11'inci şubenin Hamburg’da açılacağını söyledi.

Avrupa ülkeleri içinde nüfus gücü bakımından Almanya’nın ilk sırada olduğunu belirten Asmalı, şunları kaydetti:

"Özellikle Avrupa Birliği içindeki liderlik konumu, sanayi altyapısı, güçlü̈ ekonomisi, ticari ve teknolojik yapısıyla dünya ekonomisi ve siyasetinde kilit bir noktadadır. Alman ekonomisinin kalbini, bilhassa imalat sanayi ve bununla ilgili hizmet sektörleri oluşturmaktadır. En önemli imalat sektörleri; sanayi makineleri, otomotiv ve kimya sanayisidir; ancak özellikle son yıllarda telekomünikasyon sektörü de önde gelen faaliyet alanlarından biri haline gelmiştir.

 

Almanya, bugün yenilenebilir enerji konusunda tüm dünyada lider ülke konumda. Bu anlamıyla, dünyanın gelişmiş ekonomileri arasında ilk büyük yenilenebilir enerji ekonomisi durumunda. Bu konuya özellikle dikkati çekmek istiyorum, çünkü sürdürülebilirlik ve enerji teknolojileri gitgide önem kazanan başlıklar olarak önümüzde duruyor. Son yıllarda MÜSİAD olarak yeşil enerji, sürdürülebilirlik ve enerji de verimlilik konularına özellikle odaklanıyoruz. Çünkü biliyoruz ki çok yakın gelecekte tüm işler yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği üzerinden yol alacak."

Asmalı, Almanya’ya birçok kez geldiğini, fakat son gelişinde Alman iş insanlarının Türk iş insanlarıyla işbirliğine daha çok istekli gördüğünü anlatarak, Almanya ile Türkiye arasında iş birliği faaliyetlerini artırdıkça, her iki ülke için de büyük ekonomik kazanımlar ortaya çıkacağına işaret etti.

Almanya ile olan stratejik ortaklığın hız kesmeden süreceğine, ticari temasların ilerleyen dönemlerde çok daha fazla artacağına, daha iyi seviyelere geleceğine inandıklarını dile getiren Asmalı, "Bu hususta, Almanya’da bulunan MÜSİAD şubelerimiz ve temsilciliklerimiz vasıtasıyla da ticari diplomasiyi en üst seviyelere çıkarma yönünde çabalarımızın süreceğini ifade etmek istiyorum. Bu ülkede medeniyetimizin değerlerini temsil etmek, bir arada barış içinde yaşama kültürümüzü geliştirmek gelecek nesillerimiz için çok büyük önem taşıyor." dedi.

 

- "Almanya’daki Türk kökenli girişimciler zor zamanlarda refahımıza katkıda bulunuyor"

Almanya Dış Ticaret ve Ekonomik Kalkınma Birliği (BWA) Yönetim Kurulu Başkanı Michael Schumann ise Türkiye ve Almanya arasında "derin dostane ve çok yönlü ilişkiler" bulunduğuna dikkati çekerek, Kovid-19 pandemisi ve siyasi farklılıklarına rağmen iki ülke arasındaki ilişkilerin son yıllarda faydalı bir gelişim gösterdiğini belirtti.

Schumann, Almanya Dış Ticaret ve Ekonomik Kalkınma Birliği 20 yıla yakın bir süredir iyi iş için köprüler kurmaya kendilerini adadıklarını anlatarak, Almanya’da ekonomi diplomasi alanında önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olarak uzun yıllardır Türk-Alman ekonomik ve ticari ilişkilerini desteklediklerini vurguladı.

İkili ekonomik ilişkilerin genişletilmesinin yanında, Türkiye ve Almanya’nın üçüncü pazarlarda ortak işbirliğinin genişletilmesi konusunda mükemmel başlangıç koşullarına sahip olduğuna işaret eden Schumann, "Özellikle Asya ve Afrika ülkelerinin yanı sıra Hazar Bölgesi ve Orta Asya’yı düşünüyorum. Bu bağlamda BWA olarak MÜSİAD üyeleriyle gelecekte işbirliğimizi yoğunlaştırmayı dört gözle bekliyoruz." diye konuştu.

 

Schumann 2024 yılına zor bir dönemde girildiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"İçinde bulunduğumuz çok kutuplu dünyanın yeni gerçekleri sadece riskleri değil, aynı zamanda değerlendirilmesi gereken çok sayıda fırsat da barındırıyor. Siyasi uçurumların açıldığı yerlerde ekonomik diplomasi ve girişimciler anlayış köprüleri kurabilirler. Cehalet ve önyargıların hüküm sürdüğü yerlerde kişisel diyalog gözleri açabilir. Ayrıca özellikle bugünlerde Alman medyasında bazılarının yabancı vatandaşları ülkelerine geri gönderme planlarını okuduğumuza göre bir şeyi açıklığa kavuşturmama izin verin. Almanya’daki Türk vatandaşlarımız ülkemizin kalkınmasına önemli katkılarda bulunmuşlardır."

 

"Almanya’daki Türk kökenli girişimciler zor zamanlarda refahımızı sürdürmek, istihdam oluşturmak ve istihdamı korumak için halen önemli katkılarda bulunmaktadır. Almanya’daki tanıdığım birçok Türk kökenli girişimci Alman tarihi hakkında daha fazla bilgileri var." diyen Schumann, şöyle devam etti:

"Bu ülkeye ve ülkeyi büyük yapan değerlerine konuştuğum bazı Alman vatandaşlarından daha yakından bağlılar. Siz Alman kültürünü zenginleştirdiniz. Ülkemizin, toplumumuzun ve daha da ötesi bu güzel Berlin şehrinin bir parçasınız. Türk ve Türkiye doğumlu sakinleri olmasaydı ne olurdu. Aynı zamanda köklerinize uzanan bir köprüsünüz. Bizi Türkiye’ye bağlıyor ve iki ülke arasındaki dostluğu güçlendiriyorsunuz. BWA olarak bu doğrultuda çalışmaya devam edeceğiz ve desteğinizi bekliyoruz.”

 

- "Almanya-Türkiye arasında köprüyüz"

MÜSİAD Berlin Başkanı Fikret Doğan da üyelerinin Almanya’da istihdam oluşturduğunu ve vergilerle devletin çalışmasına katkıda bulunduklarını vurgulayarak, "Biz diyoruz ki, biz bu topraklarda çalışıyorsak ve kazanıyorsak, bu topraklarda da hakkını vermemiz gerekiyor." dedi.

Almanya’nın iş dünyası için demografik sorunları çözmeye talip olduklarını belirten Doğan, "Biz Almanya-Türkiye, Almanya dünya arasında bir köprüyüz." ifadesini kullandı.

MÜSİAD Avrupa Genel İdare Kurulu Gala Yemeği
 
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Avrupa'daki MÜSİAD şubelerinin yönetim kurullarının bir araya gelerek deneyimlerini paylaştığı ve yeni stratejik hedefler belirlenmesine yönelik yıllık toplantılar serisi kapsamında Berlin'de "MÜSİAD Avrupa Genel İdare Kurulu Gala Yemeği" düzenledi. MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı (solda), ve MÜSİAD Berlin Başkanı Fikret Doğan (sağda), Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Başar Şen'e (ortada), katılımlarından dolayı plaket verdi.
 
 
 
 

KÖLN (AA) - Almanya'da Hessen eyalet hükümeti ile Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) arasında okullarda "İslam din dersi eğitimi" konusundaki işbirliğinin devam edeceği bildirildi.

 

Hessen Eyaleti Kültür ve Eğitim Bakanı Alexander Lorz, okullarda İslam din derslerinin DİTİB işbirliğiyle verilmesi konusundaki anlaşmanın uzatıldığını ve bu kararın 3 bağımsız bilim insanının hazırladığı bilirkişi raporunun sonuçlarına dayandığını açıkladı.

Hessen DİTİB Eyalet Birliğinden yapılan yazılı açıklamada, 2013-2014 eğitim öğretim yılından bu yana eyaletteki devlet okullarında İslam din dersi eğitimi veren birliğin, 10. sene sonunda bu işbirliğinin sürdürülmesini memnuniyetle karşıladığı belirtildi.

 

İslam din dersine ek olarak, öğrenci, öğretmen ve velilerin istekleri doğrultusunda Hessen Kültür Bakanlığı ile yapıcı ve güvenilir ortaklığın kararlı şekilde sürdürüleceği kaydedilen açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:

"İslam dini eğitimi, Hessen üniversitelerinde eğitim almış din dersi öğretmenleri ve devlet tarafından onaylanmış müfredatlar doğrultusunda verilmekte olup, devlet denetimine tabidir. Din eğitimi, bağımsız uzmanlarca okul pedagojisi, yöntemsel ve mesleki boyutlarda genel olarak olumlu bir değerlendirme almaktadır."

BERLİN (AA) - Almanya’nın başkenti Berlin’de “Savaşı ve saldırganlığı durdurun” sloganıyla Filistin’e destek gösterisi düzenlendi.

Alexander Meydanı’nda Filistin ile dayanışma göstermek ve Gazze’deki savaşın durması için bir araya gelen binlerce kişi, Almanya Dışişleri Bakanlığı önünden Potsdamer Platz Meydanı’na kadar yürüdü.

 

“Savaşı ve saldırganlığı durdurun” sloganıyla düzenlenen gösteride “Gazze’deki çocukları kurtarın”, “Teşekkürler Güney Afrika”, “Ateşkes şimdi” ve Filistinlilerin hakkı da insan hakkıdır” yazılı dövizler ile Filistin ve Güney Afrika bayrakları taşındı.

“Filistin’e özgürlük”, “Bombalamayı durdurun” ve "Almaya finanse ediyor, İsrail bombalıyor” sloganları atan göstericiler, Friedrich Caddesi’ndeki Starbucks şubesinin önünden geçerken mağazadakilere “Utanın!” diye bağırdı. Polisin mağaza önünde önlem almış olması dikkati çekti.

Gösteriye katılan Hans-Henrick Brauer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail’in tepkisini tamamen abartılı bulduğunu belirterek, “Bu, soykırıma doğru gidiyor ve ölçülü değil. Bu, artık kendini savunma değil. Bu, gerçekten soykırım sınırında.” dedi.

 

Güney Afrika’ya Uluslararası Adalet Divanına (UAD) soykırım davası için başvurmasından dolayı müteşekkir olduğunu ifade eden Brauer, “Orada dünyadaki barışçıl insanlar için bir uyanış çağrısı bekliyorum. Bu savaşı durdurmamız lazım. Müzakerelere ihtiyacımız var. İkisi (İsrail ve Filistin) için vatana ihtiyacımız var. İki devletli politikadan yanayım.” şeklinde konuştu.

Brauer, Almanya’nın UAD'de İsrail’in yanında yer almasını nasıl değerlendirdiğine ilişkin soru üzerine, “Almanya'nın şu anda uluslararası politikada aldığı rolün gerçek bir felaket olduğunu düşünüyorum. Daha güçlü olacağımıza ve hükümetimize sınırları göstereceğimize inanıyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

 

Öte yandan, gösteri sırasında yoğun güvenlik önlemleri alındı.​​​​​​​

 

 

BERLİN (AA) - Almanya’nın "tek Çin" politikası bağlamında Tayvan ile ilişkilerini geliştirmek istediği bildirildi.

Almanya Dışişleri Bakanlığından, Tayvan’daki başkanlık seçimlerine ilişkin yapılan yazılı açıklamada, gerçekleştirilen özgür ve barışçıl seçimlerin bu ülkede demokrasinin ne kadar köklü, seçmenlerin de demokratik değerlere ne kadar bağlı olduğunu bir kez daha gösterdiği belirtildi.

 

Tüm seçmenlerin, seçimlere katılan adayların ve seçilenlerin kutlandığı açıklamada, "Almanya, Tayvan ile birçok alanda yakın ve iyi ilişkiler sürdürüyor ve bunları tek Çin politikası bağlamında daha da geliştirmek istiyor." ifadesi kullanıldı.

Açıklamada, Tayvan Boğazı'nda barış ve istikrarın bölge ve ötesi için büyük önem taşıdığı vurgulanarak, "Almanya, statükonun korunmasından ve güven tesis edilmesinden yana. Statükonun değiştirilmesi ancak barışçıl yollarla ve karşılıklı mutabakatla olabilir. Her iki tarafın da diyaloğun yeniden başlatılması yönündeki çabalarını sürdüreceğini ümit ediyoruz." değerlendirmesinde bulunuldu.

 

Çin ile egemenlik ihtilafı içindeki Tayvan'daki başkanlık seçimleri, iktidardaki Demokratik İlerici Partinin (DPP) adayı, görevdeki Başkan Yardımcısı Lai Ching-te'nin zaferiyle sonuçlanmıştı.

Trier Üniversitesinin yemekhanesinin duvarına çizilen grafitinin üzeri saatler içinde kapatıldı.
 

BERLİN (AA) - Filistin yanlısı birçok gösterinin, "nehirden denize" sloganının ve öğrencilerin Filistin şalı ve Filistin bayraklarının yer aldığı çıkartmalar taşımasının antisemitizmle mücadele gerekçesiyle yasaklandığı Almanya'da son olarak "Gazze'de soykırımı durdurun" grafitisinin de üzeri "antisemitik" bulunduğu gerekçesiyle kapatıldı.

Trier Üniversitesi Disiplinlerarası Antisemitizm Araştırma İnisiyatifince yapılan açıklamada, üniversitede yemekhanenin duvarına 10 Ocak gecesi "Gazze'deki soykırımı durdurun" ifadesinin yer aldığı grafitinin çizildiği bildirildi.

Burada kullanılan ve İsrail’e karşı bir suçlama olarak ileri sürülen "soykırım" teriminin Birleşmiş Milletler (BM) tarafından "ulusal, etnik, ırksal veya dini bir grubu tamamen veya kısmen yok etme niyeti" olarak tanımlandığı belirtilen açıklamada, "İsrail'in Gazze Şeridi'nde kendisini savunma amacıyla yaptığı eylemlerin soykırım olarak tanımlanmasının, İsrail'i şeytanlaştırma girişimi ve böylelikle İsrail bağlantılı antisemitizm olarak yorumlanmaktan başka şekilde açıklanamayacağı" savunuldu.

Açıklamada, grafitideki yazı formundan bunun solcu antisemitik gruplarca yapıldığının anlaşıldığı iddia edilerek "Birkaç hafta önce aldığı kararla kendisini her türlü antisemitizme karşı konumlandırmakla ve İsrail ile dayanışma göstermekle kalmayıp birkaç saat içinde grafitinin üzerini kapatan üniversite yönetiminin hızlı müdahalesini memnuniyetle karşılıyoruz.” ifadesi kullanıldı.

 

- Almanya'nın Holokost sorumluluğu

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, 7 Ekim sonrasında İsrail'e kayıtsız şartsız destek vermelerini, ülkesinin Holokost'tan kaynaklanan tarihi sorumluluğuna bağlamıştı.

Alman hükümeti, ülkede Filistin'e destek gösterilerini antisemitizmle mücadele gerekçesiyle engellerken de aynı nedeni öne sürmüştü.

Ülkede bu süreçte Filistin yanlısı 100'den fazla gösterinin düzenlenmesine izin verilmezken başkent Berlin'de öğrencilerin Filistin şalı ve Filistin bayraklarının bulunduğu çıkartmalar taşıması yasaklanmıştı.

 

Bavyera eyaletinde ise Filistin yanlısı gösterilerde kullanılan "Nehirden denize kadar Filistin özgür olacak" sloganı, "antisemitik" olduğu gerekçesiyle yasaklanmıştı.

Almanya'nın Saksonya-Anhalt eyaletinde ise vatandaşlık başvurusunda bulunanlara "İsrail'in var olma hakkı"nı desteklediklerini beyan etmeleri şartı getirilmişti.

İsrail'i 7 Ekim sonrasında ziyaret eden ilk yabancı hükümet başkanı, Almanya Başbakanı Scholz olmuştu.

İsrail'in Berlin Büyükelçisi Ron Prosor, 7 Ekim'den bu yana verdiği koşulsuz ve sınırsız desteğin ardından Almanya'nın, ülkesinin "Avrupa'daki en iyi müttefiki haline geldiğini" açıklamıştı.

 

- Adalet Divanında soykırımla suçlanan İsrail'e ilk destek açıklaması Almanya'dan gelmişti

Güney Afrika Cumhuriyeti'nin başvurusuyla, Gazze'de Filistinlilere soykırım uyguladığı suçlamasıyla Uluslararası Adalet Divanında (UAD) yargılanmaya başlanan İsrail'e ilk destek açıklaması da Almanya'dan gelmişti.

Alman hükümet sözcüsü Steffen Hebestreit tarafından 12 Ocak'ta yapılan yazılı açıklamada, UAD'de Güney Afrika tarafından İsrail'e yöneltilen "soykırım" suçlamasının hiçbir dayanağının olmadığı iddia edilmişti.

 

Almanya'nın geçmişindeki Holokost suçu nedeniyle 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi Sözleşmesi'ne bağlı olduğu ileri sürülen açıklamada, bu sözleşmenin "uluslararası hukukun temel bir aracı" olduğu ve "siyasi bir araç haline getirilmesine karşı çıkıldığı" kaydedilmişti.

Açıklamada, Almanya'nın UAD'nin çalışmalarını desteklediği ve ana davada üçüncü taraf olarak İsrail lehine müdahillik niyeti taşıdığı belirtilmişti.

 

- Almanya'nın soykırımına uğrayan Namibya, İsrail'e destek açıklamasına sert tepki göstermişti

Almanların soykırımına uğrayan Güney Afrika ülkelerinden Namibya, Berlin hükümetinin Uluslararası Adalet Divanında İsrail'i savunmasını eleştirerek, "Almanya'nın, ahlaki olarak Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi'ne bağlılığını ifade edemeyeceğini" açıklamıştı.

Namibya Cumhurbaşkanlığından dün yapılan açıklamada, Almanya'nın 20. yüzyılın ilk soykırımını Namibya toraklarında gerçekleştirdiği, halen bu suçun sorumluluğunu tam olarak üstlenmediği hatırlatılmıştı.

"Namibya, Almanya'nın ırkçı İsrail devletinin Gazze'deki masum sivillere yönelik soykırım niyetini desteklemesini reddediyor." ifadesine yer verilen açıklamada, Cumhurbaşkanı Hage Geingob'un Almanya'nın İsrail'e karşı açılan soykırım davasını reddetmesinden ötürü derin bir endişe duyduğu, Alman hükümetinin İsrail'in Gazze'de işlediği soykırımcı eylemlerini savunduğu kaydedilmişti.

"Almanya, ahlaki olarak Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi'ne bağlılığını ifade edemez." değerlendirmesinde bulunulan açıklamada, İsrail'in Gazze'de işlediği suçların soykırıma eş olduğu ve savaş suçlarının uluslararası insan hakları örgütleri tarafından da ortaya konulduğu vurgulanmıştı.

Açıklamada, Geingob'un 31 Aralık 2023'te yaptığı çağrı yinelenerek şunlar kaydedilmişti:

"Barışsever hiçbir insan, Gazze'de Filistinlilere karşı yürütülen katliamı görmezden gelemez. Bu bağlamda Geingob, Alman hükümetine, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'in soykırım eylemlerini savunmak ve desteklemek üzere üçüncü taraf olarak müdahil olma yönündeki zamansız kararını yeniden gözden geçirme çağrısında bulunuyor."

 

- Namibya soykırımı

Namibya soykırımı, sömürgeci Alman güçleri tarafından 1904-1908 yıllarında yerli Herero ve Nama halklarına karşı gerçekleştirildi.

Sömürgecilere karşı direnen halkların hedef alındığı soykırımda en az 65 bin Heroro ve 10 bin Nama hayatını kaybetti.

Soykırım neticesinde Herorolar nüfuslarının en az yüzde 70'ini, Namalar ise en az yüzde 50'sini yitirdi.

Almanya, Namibya’da işlenen suçların soykırım olduğunu 2021'de kabul etse de tazminat ödemekten kaçınmıştı.

Son GELİŞMELER

FOTO GALERİ

Yurtdışındaki Türklerin Potansiyelini Harekete Geçirmek İçin Yeni Adımlar Atılmalı

Zertifikatsübergabe an die Schüler:innen des “Aktiven Schuljahres” durch Bürgermeisterin Judith Roth-Jörg

Ein Abend voller Erkenntnisse und Emotionen: Knapp 200 Besucherinnen beim Demenz-Kinoabend

Theater, Theaterstraße, jetzt auch Theaterplatz

92. Türk Dil Bayramı ve Türkçe Dilimize Sahip Çıkıyoruz

Ulaşım teknolojisi fuarı InnoTrans, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik odağıyla Berlin'de kapılarını açıyor

Kardeş Şehirler: Üsküp ve Bursa

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu: "Ülkemizin her tarafına hızlı treni yaymak istiyoruz"

Mercedes-Benz, saatte 95 kilometre hıza kadar otomatik sürüş sunacak