Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

- "Putin, çizilen karizmasını toparlamak için son çareyi Herson, Zaporijya, Luhansk ve Donetsk'i, askeri işgal altında yapılan sopalı referandumlar sonucunda ilhak etmekte buldu. Biz bu filmi daha önce Kırım'da da izledik"
- "(İran'da Mahsa Emini'nin ölümü) Dünyanın en eski uygarlıklarından biri nasıl olur da kadınlara bu denli şiddet uygulayabilir? Gerçekten utanç verici"
 

TBMM (AA) - İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Putin, çizilen karizmasını toparlamak için son çareyi Herson, Zaporijya, Luhansk ve Donetsk'i askeri işgal altında yapılan sopalı referandumlar sonucunda ilhak etmekte buldu. Biz bu filmi daha önce Kırım'da da izledik." dedi.

Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, AK Parti iktidarı yüzünden memleketin bereket ve güzelliklerinin solduğunu, en tepedeki şımarıklık ve acımasızlığın toplumun tamamına yayıldığını savundu.

Ülkeyi yöneten kişinin, her tavrıyla örnek olması gerektiğini vurgulayan Akşener, beğenmediği herkese saldıran, hakareti ve iftirayı kendine hak sayan, ülkeye nifak tohumları eken bir zihniyetin neden olduğu toplumsal gerilimin, artık tehlikeli seviyeye ulaştığını iddia etti. Akşener, Türkiye'nin bu gerilimi artık taşıyamadığını ifade etti.

Akşener, Ankara'da bir eğlence mekanındaki tartışma sonucu hayatını kaybeden müzisyen Onur Şener'e Allah'tan rahmet dileyerek "Sanata ve sanatçıya düşman bir iktidarın yönettiği ülkemizde, sırtını iktidara yaslayan herkes, kendini her şeyin sahibi zannediyor. Bize de katledilen bir sanatçının ardından üzülmek düşüyor. Kendisini dev aynasında görenlerin, şiddete sığınan acizliğine lanet olsun. İnsanlıktan nasibini alamayanların, evlere, ocaklara, yüreklere düşürdüğü yangınlara lanet olsun." yorumunu yaptı.

 

-"Putin'in artan cüretkarlığında önemli bir paya sahip"

Bugün değişime ayak uyduramayan yönetimlerin, insanlığa meydan okuyan uygulamalarına şahit olduklarını anlatan Akşener, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik "özel askeri operasyon" adı altında başlattığı işgalin ardından 7 ay geçtiğini belirtti.

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Güya başkent Kiev bir haftada alınacaktı değil mi? Peki ne oldu? Rus ordusu, Ukrayna topraklarında çamura saplandı. Putin, çizilen karizmasını toparlamak için son çareyi Herson, Zaporijya, Luhansk ve Donetsk'i, askeri işgal altında yapılan sopalı referandumlar sonucunda ilhak etmekte buldu. Biz bu filmi daha önce Kırım'da da izledik. Nasıl ki o gün Rusya'nın işgalini ve ilhakını tanımadıysak bugün de tanımıyoruz çünkü Putin'in çarlık rüyaları peşinde attığı adımlar, uluslararası hukuka da Rusya'nın taraf olduğu anlaşmalara da aykırıdır. Rusya'nın, uluslararası toplum tarafından kınanan bu saldırganlığını Rus halkı da desteklemiyor. Rusya, ilhak ettiği Ukrayna topraklarını ana vatan sayarak her türlü imkan ile koruyacağını söyledi. Yani gerekirse nükleer silah da kullanmakla tehdit etti. Bu tehdit sadece Ukrayna için değil, ülkemiz ve dünya için de kabul edilemez bir tehdittir. Uluslararası toplum bu çılgınlığa karşı artık daha somut ve net adımlar atmalıdır. Çünkü Kırım'ın ilhakına yeterince ses çıkarmayan dünya, Putin'in artan cüretkarlığında ve bugün gelinen noktada yaşananlarda önemli bir paya sahiptir."

Akşener, tahıl koridoru konusundaki adımları takdirle karşıladıklarını ancak Rusya-Ukrayna Savaşı'nda, bir komşu ülke olarak alınacak pozisyonda liderlerin ahbaplıklarının değil ülkenin menfaatlerinin esas alınması gerektiğini söyledi.

 

-"Rusya'nın sözde referandumunu tanımamak doğru politika"

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, Rusya'nın, Ukrayna topraklarındaki sözde referandumunu tanımamanın, doğru bir politika olduğunu dile getirerek şunları kaydetti:

"Ancak yeterli değildir. Arabuluculuk kisvesi altında Putin'in sırtını sıvazlayan bir diplomasi Cumhuriyet Türkiye'sine yakışmaz. Bu konuda çok daha net olmak, uluslararası hukuka ve egemenlik haklarına saygının bir gereğidir. Türk milleti tarihinin hiçbir döneminde olmadığı gibi bugün de Rus emperyalizminin yanına yedeklenecek bir algı malzemesi değildir, olamaz ve asla olmayacak çünkü biz bu filmi daha önce gördük, yaşadık. Aynı kibir dün bizim de toprağımıza asker çıkarmıştı. Aynı cüretkarlık dün bizim de canımıza, malımıza, namusumuza göz koymuştu. Aynı zihniyet, dün bizim de onurumuzu, gururumuzu ve haysiyetimizi ayaklar altına almaya çalışmıştı. Ve bugün Putin'in, çarlık rüyaları peşinde örnek aldıkları yani, 93 Harbi'nde, Mehmetçiğimizin kutsal kanını dökenler o kara günlerde İstanbul'umuzun göbeğine, Yeşilköy'ümüze Rus işgal kuvvetlerinin hatırasını yaşatmak için bir utanç anıtı dikmişti.

Sayın Erdoğan, biz bunların hiçbirini unutmadık. O yüzden şimdi beni çok iyi dinle. Bu millet, yıllarca o utanç anıtına bakmak zorunda kaldı. Ne zamana kadar biliyor musun? Ta ki inatçı ve asil bir ruh, Mahmut Şevket Paşa milli davamızı başarıya ulaştırmak için harekete geçen kadar. Ta ki koca yürekli Bahri Teğmen, karşısına çıkan tüm engellere rağmen o utanç anıtını aziz Türk milletinin huzurunda yerle bir edene kadar."

 

- "İran'daki bu zulüm de yok olmaya mahkumdur"

İran'da Mahsa Emini'nin ölümüyle başlayan ve ülke geneline yayılan protestolara ilişkin değerlendirmeler yapan Akşener, çağdaş değerlerden nasibini alamamış rejimlerin, kendi düzenlerinin devamı için nelere kalkışabileceklerinin bir diğer acı örneğinin şimdi İran'da yaşandığını dile getirdi.

Tarihin en köklü medeniyetlerinden biri olan İran'da çağ dışı baskı ve zulüm manzaraları görmenin kendilerini derinden üzdüğünü vurgulayan Akşener, 22 yaşındaki Mahsa Amini'nin, "baş örtüsünden saçı çıktı" diye ahlak polisi tarafından acımasızca öldürülmesinin ne dinde ne devlet yönetiminde ne de insan haklarında yeri olduğunu söyledi. "Geçmişte ilimin merkezlerinden olmuş bir medeniyet, nasıl olur da ilimden, bilimden bu kadar uzağa savrulabilir?" sorusunu yönelten Akşener, şu ifadeleri kullandı:

"Dünyanın en eski uygarlıklarından biri nasıl olur da kadınlara bu denli şiddet uygulayabilir? Gerçekten utanç verici. Bizim için bu konu, dini veya siyasi bir tartışma değildir. Bu konu, bir ülkenin iç işlerine karışmak da değildir. Bizim için bu konu, vahşetin karşısında mağdurun yanında durmaktır. Biz, komşumuz İran'ın, güçlü, mutlu, huzurlu, zengin, bağımsız bir ülke olarak görmek istiyoruz. Emperyalist rüyalar peşinde hırpalanan Orta Doğu'nun özgürleşmesi için İran'la iş birliği yapmak istiyoruz. Herkes şunu bilmelidir ki dualarımız, özgür ve mutlu bir İran içindir. Ancak bu idealimizi, baskıcı yöntemler kullanarak gerçekleştiremeyiz. Bu idealimizi, kadını bir eşya gibi gören ucube bir anlayışla gerçekleştiremeyiz. Bağımsızlığın yolu saçı görünen kadınları katletmek değildir. Bağımsızlığın yolu, baskıyla milletini sindirmek de değildir. Tek bir kadının bile sesini duyurmak için ayağa kalkması aslında tüm kadınlar için bir ayağa kalkıştır. Canları pahasına bu barbarlığı, bu hukuksuzluğu protesto eden İran'ın cesur evlatlarının yanındayız. Engizisyon vahşeti nasıl son bulduysa İran'daki bu zulüm de yok olmaya mahkumdur. Tarih bunun nice örnekleriyle doludur. Bu vesileyle İran'da özgürlükleri için sokaklara dökülen ve baskıya başkaldıran kadınları bir kez daha tüm kalbimle selamlıyorum."

 

- Ekonomiye ilişkin değerlendirmeler

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ekonomiye ilişkin açıklamalarını hatırlatan Akşener, "İktidarın fantastik ekonomi modelinin üzerinden 10 ay geçti. Yılın ilk 8 ayında ihracat, sadece yüzde 18 artarken ithalat yüzde 41, dış ticaret açığı ise yüzde 146 oranında rekor bir artış gösterdi. Eylül 2021 sonunda 8,8 lira olan dolar kuru bugün 18,5 lirayı geçti. Yani paramız 1 yılda yarı yarıya değer kaybetti. Enflasyon ise Eylül 2021'de yüzde 19,58 iken, bu eylülde TÜİK'in makyajlı rakamlarıyla bile yüzde 83,45'e ulaştı. Yani geçtiğimiz 1 yılda enflasyon 4 kattan fazla arttı." diye konuştu.

Akşener, Türkiye'nin, dünyada en yüksek enflasyona sahip 5. ülke olduğunu savunarak "Düşünün ki savaşın ortasındaki Ukrayna'nın enflasyonu yüzde 23,8 civarında. İşgalci Putin'in Rusya'sının ise yüzde 14,3." değerlendirmesinde bulundu.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin açıklamalarını aktaran Akşener, şöyle devam etti:

"Kılıf aramaya doyamadıkları sözde ekonomi modelini tarif etmek için adeta yeni öğrendiği tüm kelimeleri aynı cümle içinde kullanmaya çalışan çocuklar gibi 'Neo-liberal ekonomi düşüncesinden, epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım.' dedi. Sonuna da 'Günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro-ekonomi ile daha fazla önem kazanmakta.' cümlesini ekledi. Siyaset tarihimize geçecek bu ibretlik cümle ile aslında diyor ki 'Biz bilgiden ve bilimden koptuk. Dünyada uygulanan tüm ekonomi metotlarını da reddediyoruz. Bizi artık ekonomistler değil nörologlar ve davranış bilimciler değerlendirsin.' Saçma sapan açıklamalarınızla çilekeş milletimizi daha fazla yormayın, kendinizi de daha fazla rezil etmeyin."

 

- "Cambaza bak oyunu"

Kamuoyunda "dezenformasyonla mücadele düzenlemesi" olarak bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ne ilişkin görüşlerini paylaşan Akşener, en çok "yasanın nasıl işleyeceği ve yalanı kimin ayırt edeceği" konusunu merak ettiklerine dikkati çekti. Akşener, şunları kaydetti:

"Facebook gidecek yerine dezenformasyondan arındırılmış 'AKbook' mu gelecek? Twitter gidecek yerine 'saray kuşu' mu gelecek? YouTube gidecek, yerine 'şahsımTube' mu gelecek? İktidar her zaman olduğu gibi yine bir cambaza bak oyunu sergiliyor. Buradaki cambaz sosyal medya yasası. Oyun ise hak ve hürriyetlerimize pranga vurmak. Yani dezenformasyon bahane, istibdat düzeni şahane. Giydiğimiz kıyafete, ettiğimiz ibadete, dinlediğimiz müziğe, sevdiğimiz yemeğe bile karıştıkları yetmedi. Şimdi de doğruları öğrenmemizi istemiyorlar çünkü doğrulardan en çok onlar korkuyorlar çünkü eğip bükemedikleri gerçeklerden korkuyorlar çünkü fikri hür, vicdanı hür nesillerimizden korkuyorlar."

İYİ Parti Grup Toplantısı, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. Akşener, konuşması öncesi partisine katılanlara rozet taktı.

 

ROMA (AA) - UEFA Şampiyonlar Ligi'nde Inter'in Barcelona'yı 1-0 yendiği müsabakada galibiyeti getiren golü atan milli futbolcu Hakan Çalhanoğlu, performansıyla İtalyan basınından da en yüksek puanı aldı.

UEFA Şampiyonlar Ligi C Grubu'nda Inter'in dün akşam Barcelona'yı 45+2. dakikada Hakan Çalhanoğlu'nun attığı golle yenmesi, İtalyan basınında geniş yankı buldu.

La Gazzetta dello Sport'un "Çalha atıyor, acı çekiliyor ama Inzaghi direniyor ve Barcelona yeniliyor" başlığıyla verdiği maç haberinde, Inter'in bu galibiyetle Şampiyonlar Ligi C Grubu'nda yeniden üst tura çıkmak için yarışın içine girdiği belirtildi.

 

Gazete, Çalhanoğlu'nu Inter'de "maçın en iyisi" seçerken 7,5 puan verdi. Gazetedeki değerlendirmede, milli oyuncunun maçın başında çektiği şut ve Barcelona kalecisi Ter Stegen'in topu güçlükle çelmesinin takım arkadaşlarını canlandırdığı belirtilerek, Çalhanoğlu'nun özgür, lider ve bitirici kişiliğinin attığı golle doğal olarak sonuca yansıdığı yazıldı.

Corriere dello Sport gazetesi de Inter'in, Türk oyuncusunun kendisine has özelliği olan ceza sahası dışından çektiği şutla Barcelona'yı etkisiz hale getirdiğini kaydetti.

Gazete, Çalhanoğlu'na 8 puan vererek, maçın en iyisi seçti.

 

Milli oyuncunun, maçın başında Ter Stegen'i zorladığı ve ilk yarının sonunda da golünü attığı, Inter'in pasif olduğu anlarda savunma önünde de iyi performans gösterdiği ifade edildi.

Corriere della Sera gazetesinde de Inter'in Barcelona karşısında zor anlar yaşasa da Hakan Çalhanoğlu'nun golünün maçın skorunu belirlediği kaydedildi.

 

Maç değerlendirmesinde 7,5 puan verilen Çalhanoğlu için "Başı dik ve yüreğiyle oynuyor. Şutu, 3 puan getiren, yerden köşeyi bulan mücevher gibi bir şuttu." ifadeleri kullanıldı.

Milli futbolcu, karşılaşmanın ardından "Maçın En Değerli Oyuncusu" seçilmişti.

Dieses Schuljahr startet das Projekt „Freiwilliges aktives Schuljahr“
der Freiwilligenagentur Würzburg in eine neue Runde. Im Rahmen dieses
Projekts können sich Schüler und Schülerinnen außerhalb des Unterrichts
für ein Schuljahr ehrenamtlich engagieren, den niederschwelligen Zugang
zum Ehrenamt finden und neben der Schule aktiv werden. Die Schüler:innen
sammeln während des Schuljahres, im Zeitrahmen von insgesamt 50 Stunden,
umfangreiche Praxiserfahrungen außerhalb der Schule, lernen soziale
Berufsfelder kennen und erhalten zum Abschluss ein Zertifikat für ihre
Bewerbungsunterlagen.

Alle Schüler:innen ab der 8. Klasse, die in der Stadt Würzburg wohnen,
können sich für das „Freiwillige aktive Schuljahr“ anmelden.
Einsatzstelle kann jede gemeinnützige, soziale, kulturelle oder
ökologische Einrichtung, Organisation oder Verein sein, wobei die
Schüler:innen ihren Einsatzort selbst wählen können. Außerdem stellt
die Freiwilligenagentur Würzburg eine Auswahl an möglichen
Einsatzstellen zur Verfügung und bietet ein Beratungsgespräch an. Die
Einsatzstelle sollte aus Zeitgründen nach Möglichkeit in der Nähe des
Lebensumfelds der Schüler:innen liegen, entweder in der Nähe der Schule
oder im Stadtteil des Wohnorts.

Im Schuljahr 2021/2022 nahmen sieben Schüler:innen am Projekt teil.
Fünf davon leisteten beim Sportverein Heidingsfeld Würzburg 1919 e.
V. ihren freiwilligen Einsatz, ein Schüler im Offenen Ganztagsangebot
des Wirsberg-Gymnasiums und eine Schülerin bei der Wasserwacht Würzburg
des Bayerischen Roten Kreuz. Am 21. September nahmen vier der
Schüler:innen des Aktiven Schuljahres am „Aktivtag“ teil. Zusammen
reflektierten sie über das vergangene Ehrenamtsjahr und schauten dabei
gemeinsam in die Zukunft. Abschließend überreichte Bürgermeisterin
Judith Jörg den Schüler:innen ihr Zertifikat und eine kleine
Aufmerksamkeit.

Für die Teilnehmer:innen des Schuljahres 2022/2023 ist eine
Halbjahresveranstaltung geplant, bei welcher sich über die vergangene
Zeit reflektiert und ausgetauscht werden kann. Anmeldungen können über
die Homepage https://www.freiwilligenagentur-wuerzburg.de erfolgen.

 

Neubürgerempfang in Nürnberg: Bayerns Innen- und Integrationsminister Joachim Herrmann heißt 275 neue Staatsbürgerinnen und Staatsbürger willkommen - Zahl der Einbürgerungen steigt weiter - "Gemeinsam die bayerische Erfolgsgeschichte fortschreiben"

Bayerns Innen- und Integrationsminister Joachim Herrmann hat heute beim Neubürgerempfang auf der Kaiserburg in Nürnberg 275 neue Staatsbürgerinnen und Staatsbürger begrüßt: "Sie haben mit Ihrer Einbürgerung ein starkes Signal für Deutschland gesetzt. Mit Ihrem Entschluss zeigen Sie, dass Sie sich bei uns wohlfühlen, gern hier leben, heimisch geworden sind und kurzum Teil unserer deutschen Gesellschaft sein wollen!", hob der Integrationsminister hervor. Laut Herrmann treffen in Bayern immer mehr Menschen diese bewusste Entscheidung für Deutschland. So sind die Einbürgerungen in Bayern in 2021 im Vergleich zum Vorjahr wieder deutlich gestiegen – und zwar um 14,7 Prozent auf 23.158 Fälle. 

"Sie haben nun alle Möglichkeiten der Teilhabe am öffentlichen Leben, vor allem auch an der demokratischen Willensbildung", betonte Herrmann. Er rief die Neubürgerinnen und Neubürger auf: "Tragen Sie dazu bei, unser Land weiterzuentwickeln! Lassen Sie uns gemeinsam anpacken und die bayerische Erfolgsgeschichte fortschreiben!". Bayerns Stärke sei seine Vielfalt: "Wir sind stolz darauf, eine offene, freiheitliche und plurale Gesellschaft zu sein", bekräftigte der Integrationsminister. Die bayerische Balance aus Fördern und Fordern spreche für sich. Zuwanderer mit Bleibeperspektive und guter Qualifikation hätten alle Chancen erfolgreich tätig zu werden. Neben der Aktivierung des Fachkräftepotentials im Inland müssten auch Maßnahmen für eine qualifizierte Zuwanderung aus dem europäischen sowie aus dem außereuropäischen Ausland getroffen werden. "Unsere Wirtschaft braucht gut ausgebildete ausländische Fachkräfte!", betonte Herrmann.

 

Foto: Matthias Balk

KÖLN (AA) - Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Başkan Vekili Abdurrahman Atasoy, Köln'de cuma günleri hoparlörden ezan okunması konusundaki çalışmaların sonuna geldiklerini belirterek ilk ezanın 14 Ekim'de okunmasını öngördüklerini söyledi.
 
 ANKARA (AA) - Polonya Dışişleri Bakanlığı Siyasi Direktörü Witold Sobkow, Türkiye’nin bir şekilde Rusya ile çatışmaya girmeden Ukrayna'nın savaşı kaybetmemesine yardım edecek bir yol bulduğunu belirterek "Türkiye, NATO’da kilit öneme sahip bir partner ve müttefik. Türkiye’ye yaptığı her şey için teşekkür ediyorum." dedi.

Polonya'nın Ankara Büyükelçiliğinde Polonya ile Çekya'nın Ankara büyükelçiliklerinin birlikte organize ettiği "Ukrayna’ya Karşı Rus Savaşı Konferansı" düzenlendi.

Polonya Dışişleri Bakanlığı Siyasi Direktörü Sobkow, Ukrayna halkının savaşta büyük bir yükün altında olduğunu söyleyerek "Yapmamız gereken ilk şey (Ukrayna’ya), ağır silahlar, ekipman, mühimmat göndermeye devam etmeliyiz, Ukraynalı birlikleri eğitmeliyiz." ifadesini kullandı.

Rusya’ya yeni yaptırım paketlerinin devreye alınması gerektiğini vurgulayan Sobkow, bu kapsamda Rusya’nın bilgi teknolojilerine ve modern teknolojilere erişiminin engellenmesi, Rus enerji kaynaklarından kademeli şekilde uzaklaşılması gerektiğini söyledi.

Sobkow, "Rusya’ya silah sağlayan kişi ve şirketlere yaptırım üzerinde çalışmalıyız. Vize sınırlamalarını güçlendirmeliyiz." dedi.

 

- "Uzun süreli bir çatışmaya hazırlıklı olmalıyız"

Bazı kişilerin, Rusya’nın nükleer silaha başvuracağı gerekçesiyle Ukrayna’ya silah sevkiyatının azaltılması argümanını savunduğunu aktaran Sobkow, "Bunu yapamayız. Ukrayna’nın ihtiyacı olan silahları sevk etmeliyiz." diye konuştu.

Sobkow, Rusya’nın Ukrayna’da hedeflerine ulaşamadığını ancak tekrar toparlanarak kendi potansiyelini ortaya koymaya çalışacağına işaret ederek "Uzun süreli bir çatışmaya hazırlıklı olmalıyız." değerlendirmesinde bulundu.

 

- "Türkiye, NATO'da kilit önem sahip bir partner ve müttefik"

Sobkow, Türkiye’nin Rusya-Ukrayna arasındaki arabuluculuk rolüne değinerek, Türkiye’nin çabalarının tahıl koridoru, Ukraynalı mahkumların serbest bırakılması başta olmak üzere birçok somut adımla neticelendiğini belirtti.

"Türkiye’ye, Türk SİHA'larıyla hepimize yardım ettiği için çok teşekkür ederim. Bugünlerde çok meşhurlar, Ukrayna’da ve diğer ülkelerde ünlüler." diyen Sobkow, Türkiye’nin bir şekilde Rusya ile çatışmaya girmeden Ukrayna’nın savaşta mağlup olmamasına yardım edecek bir yol bulduğunu iade etti.

Türkiye’nin Polonya’nın uzun süredir stratejik ortağı olduğunu vurgulayan Sobkow, "Türkiye, NATO’da kilit öneme sahip bir partner ve müttefik. Türkiye’ye yaptığı her şey için teşekkür ediyorum." dedi.

Sobkow, Türkiye’nin bu bağlamda Polonya, AB ve Avrupalı kurumlarla iş birliği içinde sonuçlanan çabalarının devam etmesini beklediklerini kaydetti.

 

- "Ukrayna’nın güvenliğini garanti edecek tek yol, NATO üyesi olmasıdır"

Konferansa çevrim içi katılan Ukrayna Dışişleri Bakan Yardımcısı Yevhen Perebyinis de Moskova yönetiminin Zaporijya Nükleer Santrali ile ilgili nükleer tehditlerinin ve olası nükleer silah kullanımının kabul edilemez olduğunu belirterek bu tehditlerin tüm dünyanın risk altında olduğunu gösterdiğini söyledi.

Ukrayna’nın Rus işgali altındaki bölgeleri kurtarabilmek için uzun menzilli topçu roketlerine, mühimmata, savaş uçaklarına, zırhlı araçlara, sivillerin güvenliğini sağlamak ve kritik altyapıları Rus saldırılarından korumak için hava savunma sistemlerine ihtiyacı olduğunu söyleyen Perebyinis, "Ukrayna’nın güvenliğini garanti edecek tek yol, NATO üyesi olmasıdır. Ukrayna, NATO üyeliği için resmi başvurusunu halihazırda yaptı." ifadesini kullandı.

Perebyinis, Türkiye ile Ukrayna askeri ilişkilerine ilişkin Türkiye’nin Ukrayna için ürettiği MİLGEM sınıfı bir korvetin birkaç gün önce suya indirildiğini anımsatarak "Bu, Ukrayna’nın Türkiye ile askeri iş birliğinin güzel bir örneğidir." dedi.

 

- "Savaşın Ukrayna'ya maliyeti 750 milyar doları geçti"

Perebyinis, savaşın Ukrayna’ya maliyetine ilişkin "Ülkemizin Rusya’nın askeri saldırısından ötürü yaşadığı toplam ekonomik kayıp 750 milyar doları geçti." diyerek, ülkenin ekonomik gelirlerinin neredeyse yarısının kaybedildiğini söyledi.

Ukrayna’nın altyapı başta olmak üzere yeniden inşası için ilk aşamada 2023-2025 döneminde devreye alınmak üzere 350 milyar dolar, ikinci aşamada 2032'ye kadar 400 milyar dolarlık yardıma ihtiyacı olduğunu aktaran Perebyinis, bu tutarın Rus devlet varlıklarından ve oligarklardan karşılanması gerektiğinin altını çizdi.

Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasyl Bobnar da Türkiye'nin Ukrayna'ya sağladığı yardımlar dolayısıyla teşekkür ederek "Yardımlarınız sayenizde kazanacağız. Buna inanıyorum." dedi.

LAHEY (AA) - Hollanda Türk İş Adamları Derneği (HOTİAD), "İnovasyon ve sürdürülebilirlik" temasıyla iş forumu düzenledi.

Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki World Center'da yapılan foruma, Hollanda Dış Ticaret ve Kalkınma Bakanı Liesje Schreinemacher ve Türkiye'nin Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli'nin yanı sıra Hollanda'da faaliyet gösteren çok sayıda iş insanı ve Türk toplumunun önde gelen kurumlarından temsilciler katıldı.

 

HOTIAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu, yaptığı açılış konuşmasında, ticaret savaşları ve Kovid-19 salgınının ardından gelen Ukrayna-Rusya Savaşı'nın, iş insanları için çok ciddi problemler oluşturduğunu söyledi.

Sırada ekonomik resesyonun olduğunu belirten Gürcüoğlu, "Çok sayıda firmanın artan maliyetler sebebiyle kapanması gündemde. İşletmeciler için hayatta kalmanın en zor olduğu dönemdeyiz." dedi.

Gürcüoğlu teknoloji, yenilik ve sürdürebilirliğe yatırım yapmayan işletmelerin bu yarışı kaybedeceğini vurgulayarak bu sebeple forumun temasını "İnovasyon ve sürdürülebilirlik" şeklinde belirlediklerini dile getirdi.

 

- Hollanda, Türkiye'ye yatırım yapan ülkelerin başında

Bakan Schreinemacher, Türkiye-Hollanda arasındaki ticaret hacminin 2021'de 11 milyar avroyu aştığını aktararak iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştiğine işaret etti.

Hollanda'da çok sayıda Türk iş insanının faaliyet gösterdiğini kaydeden Schreinemacher, Hollanda'nın Türkiye'ye yatırım yapan ülkelerin başında geldiğine dikkati çekti.

İş dünyasında yenilikçi projelere verdikleri önemi anlatan Schreinemacher, Türk iş insanlarını Bakanlığın sürdürülebilirlik ve yenilikçi projeler için sağlanan fonlardan yararlanmaya davet etti.

Schreinemacher, Şubat 2023'te Ticaret Bakanı Mehmet Muş'un Hollanda'yı ziyaret edeceğini söyledi.

Foruma katılan Hollanda Ulusal Posta Firması PostNL Lojistik Direktörü Liesbeth Kaashoek, Kovid-19 salgınıyla mektupların yerini paketlerin aldığını belirtti.

Dönemsel oluşan yoğunluklara alışık olduklarını dile getiren Kaashoek, Kovid-19 salgınında oluşan yoğunluğun kalıcı olması sebebiyle oldukça zorlandıklarını ifade etti.

Kaashoek, yoğunluklarının 8 kat arttığına işaret ederek otomasyon, dijitalleşme ve yapay zekayla iş yüklerinin ciddi oranda azaldığını ve inovasyona ek olarak faaliyet alanlarının genişlemesiyle lojistikte daha rekabetçi hale geldiklerini kaydetti.

 

- İlişkileri derinleştirme vakti

Forumun kapanış konuşmasını yapan Dişli de Ukrayna-Rusya Savaşı'nın etkisiyle artan enerji fiyatlarının maliyetleri ciddi anlamda yükselttiğini belirterek gelecek dönemde iş insanlarının birbirleriyle daha fazla dayanışması gerektiğini söyledi.

E-ticaretin önemine işaret eden Dişli, Hollanda'nın bu alanda dünyada 7. sırada olduğuna dikkati çekti.

Dişli, "İki ülke arasındaki gergin ilişkilerin yumuşamasının ardından Hollanda Başbakanı Rutte'nin Türkiye ziyaretiyle ilişkiler ilerlemeye başladı. Şimdi ilişkileri derinleştirmeye başlıyoruz." dedi.

İki ülke arasında üst düzey temasların başladığını vurgulayan Dişli, gelecek ay İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in de Hollanda'yı ziyaret edeceği bilgisini paylaştı.

Forumda, ülkede başarılı şekilde ticaretini sürdüren iş insanlarının hayat hikayeleri paylaşıldı.

 

 

 

 

 

BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid Al Nahyan ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un da katıldığı törende iki ülkenin ilgili yetkilileri ve şirketleri arasında enerji alanında bir dizi anlaşma yapıldı
 

ABU DABİ (AA) - Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ulusal petrol şirketi ADNOC ile Alman Wilhelm Hoyer GmbH & Co. KG (Hoyer) şirketinin 2023 süresince aylık 250 bin tonluk dizel yakıt tedariki konusunda anlaştığı belirtildi.

BAE haber ajansı WAM'ın haberine göre, BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid Al Nahyan, Körfez turu kapsamında ülkesini ziyaret eden Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile bir araya geldi.

Görüşmede, BAE ve Almanya arasında kapsamlı stratejik ortaklığı geliştirmek için iş birliği yolları, bölgesel ve uluslararası gelişmeler ele alındı.

 

BAE Devlet Başkanı Al Nahyan ve Almanya Başbakanı Scholz'un da katıldığı törende iki ülkenin ilgili yetkilileri ve şirketleri arasında enerji alanında bir dizi anlaşmaya imza atıldı.

BAE ulusal petrol şirketi ADNOC ile Alman enerji şirketi Hoyer arasında 2023 yılında aylık 250 bin tona kadar dizel yakıt temin edilmesi konusunda anlaşmaya varıldı.

 

ADNOC ile Alman enerji şirketi RWM arasında imzalanan anlaşmaya göre de, BAE ulusal petrol şirketinin Alman şirkete sıvılaştırılmış doğal gaz tedarik edeceği, ilk sevkiyatın 2022 sonunda yapılacağı aktarıldı.

Körfez turu çerçevesinde dün Suudi Arabistan'a giden Almanya Başbakanı Scholz, bugün de BAE'deki temaslarının ardından Katar'a geçti.

Alman medyasında Scholz'un enerji alanında görüşmeler ve anlaşmalar yapmak üzere Körfez turuna çıktığı haberleri yer almıştı.

 

MOSKOVA (AA) - Rusya Tarım Bakanı Dmitriy Patruşev, Ukrayna’daki Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerinin tarım potansiyeline ilişkin konuşarak, “Ekilebilir arazileri hesaba katarsak, Rusya’nın hasat kumbarasına yaklaşık 5 milyon ton tahıl ekleneceğini düşünüyorum.” dedi.

Patruşev, başkent Moskova’da gazetecilere yaptığı açıklamada, Rusya’nın ilhak kararı aldığı Ukrayna’daki Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerinde geniş tarım arazilerinin bulunduğunu söyledi.

Rusya’nın bu arazilerle ilgili çalışma yapacağını anlatan Patruşev, halihazırda bazı tarım ürünlerinin bölgeden Rusya’ya sevk edildiğini belirtti.

Bölgedeki tahıl potansiyelinin önemine işaret eden Patruşev, “Ekilebilir arazileri hesaba katarsak, Rusya’nın hasat kumbarasına yaklaşık 5 milyon ton tahıl ekleneceğini düşünüyorum. Ayrıca diğer mahsullerin de olacağını düşünüyorum.” dedi.

Patruşev, söz konusu bölgelerdeki tarım sanayisinin gelişmiş bir durumda olduğuna işaret ederek, “Vatandaşlarımızın o topraklarda üretilen ürünleri tatma fırsatı var. İşlenmek üzere yetiştirdiğimiz ürünlerin bir kısmı da oraya gönderiliyor. Bu nedenle yeni alanlarda etkileşim yollarını geliştireceğiz. Zorlukların üstesinden geleceğiz ve tarım sektörünü geliştireceğiz.” diye konuştu.

Bedeutsame Erfindungen, Entdeckungen und Ereignisse waren mit der Frühen Neuzeit zwischen 1450 und 1650 verbunden: die Entdeckung Amerikas, die Erfindung des Buchdrucks, der Beginn der Reformation. Diese Zeit, die von der Erweiterung der bekannten Welt und des Umbruchs geprägt war, war aber auch die Zeit, in der Tausende von Menschen als Hexer und Hexen verfolgt und hingerichtet wurden unter den Rufen der Bevölkerung: „Lasst sie brennen!“

 

Würzburg möchte den Opfern der Hexenverfolgung in ihrer Stadt ein Denkmal errichten. Der Stadtrat hat in der September-Sitzung beschlossen, dieses, gemäß der Empfehlung des Kulturreferates und vorbehaltlich der Finanzierung im Haushalt 2023, am Standort Schottenanger zu schaffen.

Die Stadtverwaltung hatte mehrere Orte für das Erinnern als geeignet heraus gesucht, die Prozess- und Hinrichtungsstätten waren, wie das Brückengericht an der Alten Mainbrücke auf der linken Flussseite, das „Hexengefängnis“, das 1618 im alten Landgericht zwischen Dom und Kürschnerhof eingerichtet wurde, das Areal Hexenturm am Geschwister-Scholl-Platz, die Hinrichtungsstätten auf dem Galgenberg, am Sanderrasen und am Schottenanger. Geprüft wurden auch Orte ohne historischen Bezug aber mit möglicher örtlicher Eignung. Der Hexenturm ist kein authentischer Ort mehr und der Standort erinnert durch seine Namensgebung explizit an Hans und Sophie Scholl, Mitglieder der Studentenbewegung „Weiße Rose“ und damit im Widerstand gegen den Nationalsozialismus. Somit schied dieser Platz aus. Die Empfehlung, der die Stadträtinnen und Stadträte folgten, priorisiert den Platz am Schottenanger, an dem beispielsweise der Pfeiffer von Niklashausen hingerichtet wurde. Der Platz soll neugestaltet werden und eine neue Aufenthaltsqualität erhalten durch Bäume und den Wegfall einiger Parkplätze. Der Beschluss sieht nun vor, dass der Erinnerungsort auf einem Teil der Fläche errichtet werden soll. Ein Künstlerwettbewerb soll dafür gestartet und die Realisierung wie auch die Finanzierung von Stadt, Bistum und Bezirk übernommen werden – aufgrund der gemeinsamen historischen Verantwortung. Auch die Form des Gedenkens wurde von dem Fachgremium aus Vertretern der Stadt, der katholischen Kirche, sowie der Universität sehr ausführlich und umfassend beraten. „Wir wünschen uns“, so Kulturreferent Achim Könneke, „nicht nur eine künstlerische Interpretation, sondern auch eine Ergänzung durch vermittelnde Informationstafeln und/oder ein zusätzliches digitales Angebot zur Umsetzung der hochkomplexen Thematik.“

 

Neuesten Forschungen zufolge wurden in Europa bis 1750 zwischen 40.000 und 60.000 Menschen Opfer der Hexenverfolgung. Seinen Höhepunkt erreichte der Hexenwahn zurzeit des 30-jähigen Krieges. In Süddeutschland starben etwa 9.000 Menschen, in Würzburg über 350. Auffallend ist in Würzburg die hohe Anzahl von Kindern und Klerikern unter den Opfern. Als letztes Opfer der Hexenverfolgung in Franken wurde die Nonne und Subpriorin des Klosters Unterzell bei Würzburg am 21. Juni 1749 hingerichtet. Die Hexenverfolgung erfasste Menschen aller Stände – und wurde nicht selten von der Bevölkerung und Autoritäten vor Ort initiiert. Es war nicht allein die Kirche, sondern auch die weltliche Obrigkeit und die Universität, die Verantwortung hatten. Weltliche Gerichte verurteilten die Menschen und vollzogen die Hinrichtungen, Gutachten kamen von der Universität. Darüber hinaus gibt es auch für den Raum Würzburg eindeutige Hinweise, so in Quellen der Staatsarchive Würzburg und Wertheim, dass auch von den Untertanen tatsächlich ein erheblicher Druck auf die Fürstbischöfe und ihre Verwaltung ausgeübt wurde, der Hexerei Verdächtigte zu verfolgen. Es war eine alle Schichten ergreifende Jagd auf Menschen. Neben einfachen Leuten, überwiegend Frauen, wurden Adlige, Ratsherren und Bürgermeister verbrannt