Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Birleşmiş Miletler (BM), Kıbrıs'ta 60 yıldır her sorun yaşandığında gösterdiği Rum yanlısı çirkin yüzünü, Taksim sahasının Türk gençleri tarafından kullanılabilmesi konusunda dün bir kez daha gösterdi.
BM’nin taraflı olduğu, ikiyüzlülüğü, daha ilk baştan BM Barış Gücünü ilk oluşturan Kanada Birliğinin yetkililerinin adımını Kıbrıs adasına attıkları 15 Mart 1964 gününde belli olmuştu.
21 Aralık 1963 tarihinde, Makarios yönetimindeki adanın Rum hükümetinin enosisi gerçekleştirmek ve Kıbrıs adasını Yunanistan’a bağlamak için Kıbrıslı Türklere yok etmek amaçlı başlattığı insanlık dışı saldırılar ve soykırım kanlı bir şekilde devam ederken adaya ayak basan BM Barış Gücü, Rumların kalleş saldırıları durdurmak ve araya girmek yerine mayolarını giyip plaja gitmeyi tercih etmişlerdi.
Rumların 21 Aralık 1963 tarihinde Kıbrıslı Türklere karşı başlattıkları insanlık dışı saldırılar sürerken, Lefkoşa’da Türk mahallelerini yoğun ateş altına alan Rum mevzilerinin konuşlandırıldığı Ledra Palas oteli ile Türklerin kontrolü altındaki Lefkoşa surları arasında kalan Taksim stadyumunun içinde yer aldığı “Hendek”, devlet arazisi üzerinde olması nedeni ile “Ara Bölge” olarak ilan edilmişti. Çatışmalar sürerken kullanımı insan yaşamı için tehlikeli olabileceği için de Kıbrıslı Türkler ve Rumlar tarafından hiç kullanılmadı.
Esasen Taksim futbol sahası, İngiliz Sömürge Yönetimi ve 1960-1963 yılları arasındaki Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde, defalarca, Kıbrıs Türk ve Rum futbol takımlarından oluşmuş “Kıbrıs Futbol Ligi şampiyonu” olmuş Çetinkaya Türk Spor kulübünün 1930 yıllarının başından itibaren kullandığı resmi futbol sahasıydı.
Ben, Taksim sahasında Galatasaray ile Kıbrıs Türk Milli Takımının maç yaptığını hatırlıyorum. Maçı, Galatasaray’ın kalesini dönemin en ünlü kalecisi Turgay Şener’in koruduğu Galatasaray 2-1 kazanmıştı ve tek gölümüzü de Küçük Ayhan (Ayhan Varer) atmıştı.
Aradan çok zaman geçti, saha yıllarca kullanılmadı. Çetinkaya Türk Spor Kulübü’nün son 60 yıldır kullanamadığı futbol sahasını tekrardan gençlerimizin kullanımına açabilmek için KKTC yetkililerine yaptığı başvuru, KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu tarafından misyon şefi Colin Stewart’a aktarıldı. BM’nin Kıbrıs ile ilgili heyeti ile görüşüldü ve bir mutabakata varıldıktan sonra da sahanın tekrardan gençlerin kullanımına kazandırılabilmesi için çalışmalar başlatıldı.
Çalışmalar bitirildikten, saha yemyeşil edildikten ve uluslararası standartlara uygun hale getirildikten sonra Rumlar ellerinden geleni arkalarına koymadılar. Geldiği günden bu yana Rumların kuklası gibi hareket eden BM de, yaygaralara kayıtsız kalmadı ve kendine hiç yakışmayan bir tavırla gençlerimizin sahaya inişini ve girişini engelleyecek önlemler aldı.
Tüm mesailerini, Türklerin Kıbrıs adasındaki mevcudiyetlerini yok etmeye, hayatını zorlaştırmaya ve tüm haklarını gasp etmeye adayan Rumların BM üzerindeki etkilerini biliyoruz lakin KKTC hükümetinin karşı adım atacağı da kesin.
Özetle şunu söyleyelim; Birleşmiş Milletler Barış Gücü bu adaya, kalleş Rum saldırılarından sonra akan kanı durdurmak, mevcut sorunları çözmek ve BARIŞ GETİRMEK için gönderilmiştir. Misyonunun sorun yaratmak değil, sorun çözmek olmasına rağmen, BM Barış Gücü (UNFICYP) ABD’nin kuklası olmuş, ABD de kuklasının iplerinin bazılarını Yunan Lobisinin eline vermiş maalesef.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’ın “Dünya BEŞ’ten büyüktür” sözü boşuna söylenmedi. BM’nin insani uygulamalarda bile Anglo-Sakson birliğinin kuklası ve hizmetkarı haline getirildiğini artık kundaktaki bebek bile biliyor. O zaman bize tek bir şey kalıyor: BM Barış Gücünün varlığına onay vermemek…
Cumhurbaşkanlığı himayelerinde Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından organize edilen “Türkiye Mezunları Forumu” programı İstanbul’da gerçekleştirildi.
Cumhurbaşkanlığı himayelerinde YTB tarafından gerçekleştirilen “Türkiye Mezunları Forumu” programı ile Türkiye’de farklı düzey ve alanlarda eğitim alarak dünyanın çeşitli ülkelerinde kariyerlerine devam eden ve üstün nitelikli çalışmalarıyla kendilerinden söz ettiren Türkiye Mezunları İstanbul’da buluştu. Programa 60 ülkeden 200 mezun katıldı.
Forum kapsamında; Türkiye Mezunları, akademisyenler, siyasetçiler, özel sektör temsilcileri ve STK yöneticilerinin katılacağı paneller organize edildi. Bunun yanında başarılı mezunlara yönelik Mezun Ödülleri programı da forumun ikinci gününde gerçekleştirilecek.
184 ÜLKEDE 150 BİNDEN FAZLA ÜYE İLE BÜYÜK BİR AİLEYİZ
Programa katılan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy konuşmasına Türkiye Mezunlarına “ikinci evinize tekrar hoş geldiniz” diyerek başladı. Türkiye Mezunlarını Türkiye’de ağırlamanın gurur verici olduğunu söyleyen Ersoy, “Sizler dünyanın 184 ülkesine yayılmış 150 bini aşkın üyesi olan büyük bir ailenin bireylerisiniz. Bu aile 30 ülkede 34 Türkiye Mezunları Derneği ile ortak kimliğini ortaya koymuş; 2013 yılından bugüne kadar 60 ülkede düzenlediğimiz 122 mezun buluşmasıyla, gönül bağlarının zamana yenilmediğini göstermiştir” dedi.
MEZUNLARIMIZIN HER ZAMAN YANLARINDA OLDUK
Türkiye Mezunlarının mezuniyetleri sonrasında da her zaman yanlarında olduklarını ifade eden Ersoy, “Türkiye Mezunları Forumu ve Türkiye Mezun Ödülleri’nden tutunuzda Akademik Teşvik Programı, Potansiyel Mezun Çalışmaları ve Türkiye Mezunları Proje Destek Programına kadar hedeflerinize ulaşmanız, yolunuzu çizmeniz ve belirlediğiniz yönde yürüyebilmeniz için imkânlar sunduk. Kurduğumuz bağları, güven ve birliktelik duygularını devamlı kılmak adına daima takipte ve irtibatta olduk” diye konuştu.
SİZLER BİRER BAŞARI SİMGESİSİNİZ
Türkiye mezunlarının birer başarı simgesi olduğunu aktaran Ersoy, şunları kaydetti: “Bütün mezunlarımızdan ve mezun olacak gençlerimizden dileğimiz odur ki kendi hayatınızdan ve buradaki tecrübelerinizden edindiğiniz birikimleri, insanın farklılıklarıyla güzel olduğunu, yarınların ben değil biz diyenlerin dünyası olacağını savunmaya sizler de devam edin. Eğitimin değerini en iyi bilenlerdensiniz. Başkalarının eğitimine küçük ya da büyük demeden elinizden geldiğinizce destek olun. Kendi ülkelerinizde veya çalışma hayatınıza devam ettiğiniz farklı ülkelerde bir insan bile olsa fikirlerinde ve hayatında olumlu değişimlere vesile olmaya çalışın.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dünya Beşten Büyüktür” anlayışıyla vicdanın ve âdil bir dünyanın sesi olduğunu hatırlanan Ersoy “İnsanı, çocukları ve gençleri her şeyin üstünde tuttu; mücadele hayatını her şeyden önce onlara adadı, onlar için vakfetti. Bugün de zât-ı âlilerinin himayelerinde bu çok güzel organizasyonu gerçekleştirmiş olduk. Kendilerine şahsım ve bütün Türkiye mezunlarımız adına şükranlarımı arz ediyorum” ifadelerini kullandı.
Dünyanın dört bir tarafındaki kıtalarda yüreği Türkiye ile atan bir insan kaynağına sahip olduklarına dikkat çeken YTB Başkan Abdullah Eren ise konuşmasında gönül coğrafyası içerisinde en büyük kazanımlarından bir tanesinin Türkiye’de eğitim almış Türkiye Mezunları olduğunun altını çizdi.
20 ülkeden 200 başarılı mezunun Türkiye Mezunları Formunda bulunduğunu belirten Eren, “Bugün burada; geçen sene de mezun olmuş, bundan 30 sene önce de mezun olmuş, hayatın en güzel zamanlarını, üniversite zamanlarını Türkiye’de geçirmiş çok kıymetli Türkiye mezunlarımız ile beraberiz. 60 ülkeden 200 mezunumuz şu anda aramızda. Bugün burada teknolojik dönüşümden küresel ekonomiye; sağlıkta fırsat eşitliğinden Pandemi, su ve gıda krizlerine; kültürel mirasın korunmasından adalet ve güvenilir bilgiye, yeni medyaya kadar birçok konuyu ele alacağız” dedi.
61 ÜLKEDE 122 MEZUN BULUŞMASI YAPTIK
61 ülkede 122 mezun buluşması yaptıklarını, Türkiye mezun dernekleri sayısının ise 34’e çıkardıklarını dile getiren Eren, 20 ülkede de mezun platformları bulunduğunu vurguladı.
Türkiye mezun derneklerine son 3 yıl içerisinde yüzden fazla proje desteği sağladıklarını anlatan Eren “En önem verdiğimiz konulardan bir tanesi Türkiye Mezunlarının Türkiye ile ilişkilerini koparmamaları. Gönül bağımız çok önemli fakat bizim somut olarak teknik işbirliğine ihtiyacımız var. Burada mezun verilerimiz çok önemli. Bu kapsamda Türkiye Mezun Portalını oluşturduk” dedi.
171 ÜLKEDEN YAKLAŞIK 170 BİN BAŞVURU ALDIK
2022 yılında Türkiye Burslarına 171 ülkeden yaklaşık 170 bin başvuru aldıklarını söyleyen Eren, 2023 için ise başvuruların devam ettiğini bildirdi. Her yıl 4 bin civarında uluslararası öğrenciye burs sağladıklarını ifade eden Eren, şuan itibariyle 15 bin fazla öğrencinin Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde eğitim aldığını dile getirdi.
Programın ardından ise ülkelerinde önemli makamlarda bulanan mezunlar iki gün boyunca; Teknolojik Dönüşüm ve Kalıcı Değerler, Küresel Ekonomi ve Yeni Trendler, Sağlıkta Fırsat Eşitliği, Küresel Belirsizliklerin Eşiğinde Dünyamızın Geleceği, Kültürel Mirasın İzinde, Ortak Adalet Vizyonunda Buluşmak ve Yeni Medya ve Güvenilir Bilgi başlıklarında organize edilen panellere konuşmacı olarak katılacak.
Baden-Württemberg eyaleti Oberstenfeld beldesinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı Selimiye Camii’nde‘ Kendi Seccadeni Kendin Yap’ etkinliği düzenlendi.
Oberstenfeld DİTİB Selimiye Camii genç kızlar kolunun öncülüğünde gerçekleştirilen ‘Kendi Seccadeni Kendin Yap’ etkinliğinde birbirinden güzel seccadeler ortaya çıktı.
Çocukların hem namaza olan heveslerini artırmak, hem de camiye olan muhabbetlerini pekiştirmek amacıyla düzenlenen etkinlikte, minik eller becerilerini sergiledi.
‘Kendi Seccadeni Kendin Yap’ etkinliğiyle ilgili bilgi veren Oberstenfeld DİTİB Selimiye Camii genç kızlar kolu başkanı Talia Selin Sankal, camiye hafta sonu gelen öğrencilerle hem anlamlı hem de neşeli bir etkinlik düzenlediklerini söyledi.
Çocukların mutlu olduğunu ifade eden Sankal, “Çocukların hem namaza olan heveslerini artırmak, hem de camiye olan muhabbetlerini pekiştirmek amacıyla etkinlik düzenledik. Çocukların ve velilerinin zihin dünyalarında unutulmaz bir hatıra olarak kalacak bir etkinlik oldu. Veliler çocuklarıyla birlikte hem vakit geçirdi, hem de birlikte kendi seccadelerini yaptı. Çocukların camiye seccadelerini getirip üzerinde namaz kıldıklarına şahit olduk. Genç kızlar kolumuza destek veren cami yönetimimize, velilerimize ve camaatimize teşekkür ediyoruz” dedi.
Pırıl pırıl gençliğin yetiştiğini görmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Oberstenfeld DİTİB Selimiye Camii başkanı Selaattin Araz da, güzel çalışmanın öncüleri genç kızlar kolu yönetim kurulu üyeleri Talia Selin Sankal, Sena Araz, Emine Yıldız, Meltem Binay, Dilara Binay, Beyza Kaya, Sümeyye Saraç ve İlayda Çoban’a ve destek veren velilere ayrı ayrı teşekkür etti.
Peygamber Efendimizin çocuk ve gençlere verdiği sevgi ve değerden bahseden başkan Araz, miniklerin el becerilerinin geliştirilmesi amacıyla düzenlenen etkinlikte yapılan seccadeleri camide sergileyeceklerini ifade etti.
Camiyi şenlendiren minik öğrenciler kendi yaptıkları seccadeler üzerinde saf tuttu.
Zum Jahresbeginn sind die Vorsätze zum Thema Gesundheit oft groß: sich mehr bewegen, gesünder essen oder auch abnehmen. „Menschen mit starkem Übergewicht und diejenigen, bei denen das Körperfett ungünstig verteilt ist, profitieren am meisten von einer Gewichtsreduktion“, sagt Ulrike Jaques, Ernährungsexpertin bei der AOK in Würzburg. Übergewicht wird in der Regel über den Body Mass Index (BMI) definiert, der das Verhältnis vom Körpergewicht zur Körpergröße angibt.
Körpergewicht [kg]
BMI = -------------------------------------------------
Körpergröße [m] x Körpergröße [m]
Beispielsweise hat eine Person mit 90 kg Gewicht und einer Körpergröße von 1,75 m einen BMI von 29:
90 kg
BMI = ------------------------- = 29.
1,75 m x 1,75 m
Ab einem BMI von 25 ist die Grenze vom Normal- zum Übergewicht überschritten. Ab einem BMI von 30 spricht man von starkem Übergewicht, auch Adipositas genannt. „Doch der BMI hat einige Schwächen, unter anderem berücksichtigt er nicht die Verteilung des Körperfetts“, so Ulrike Jaques.
Apfel- oder Birnentyp?
Es spielt eine wesentliche Rolle, wie sich die Fettdepots am Körper verteilen. Das Bauchfett beim sogenannten Apfeltyp ist problematischer als das Fett um die Hüften beim Birnentyp. „Menschen mit einer apfelförmigen Figur haben ein größeres Risiko für Stoffwechsel- und Herz-Kreislauf-Erkrankungen als Menschen mit einer birnenförmigen Figur“, erläutert Ulrike Jaques. Das Bauchfett beim Apfeltyp – medizinisch Viszeralfett genannt – hat etwas andere Eigenschaften als Hüftfett, auch subkutanes Fett genannt. „Das Bauchfett ist deshalb gefährlicher, da es an den inneren Organen sitzt und auch in die tiefen Schichten hineinreicht. Es ist besonders stoffwechselaktiv. Die Botenstoffe, die es produziert, können Entzündungen in Gang setzen, Stoffwechselprozesse stören und die Blutgefäße belasten“, so Ulrike Jaques. Dadurch steigt das Risiko für Herz-Kreislauf-Erkrankungen wie Arteriosklerose, Herzinfarkt, Schlaganfall, aber auch für Störungen des Stoffwechsels wie Diabetes mellitus. Wo sich die Fettpölsterchen ansammeln, lässt sich nicht beeinflussen. Das ist genetisch bedingt, aber auch abhängig vom Geschlecht. Von den kritischen Fettansammlungen im Bauchraum sind mehr Männer als Frauen betroffen. Doch auch bei Frauen kann sich Bauchfett anlagern, vor allem mit der Hormonumstellung in den Wechseljahren.
Taillenumfang ist entscheidend
Um auch die Fettverteilung im Körper zu berücksichtigen, ist es deshalb günstig, den Taillenumfang zu messen. Dabei misst man vor dem Frühstück am freien Oberkörper, indem man das Maßband etwa auf Höhe des Bauchnabels ansetzt. Dabei legt man es eng an, entspannt den Bauch und atmet aus. Beträgt der Bauchumfang über 102 cm bei Männern und über 88 cm bei Frauen, deutet das auf kritisches Viszeralfett hin. Dann heißt es: Die individuellen Risiken in der hausärztlichen Praxis checken lassen und gegebenenfalls das Gewicht reduzieren. „Beim Abnehmen kommt es auf eine ausgewogene Mischung der Lebensmittel an, mit viel Gemüse, Salat, Obst und Vollkornprodukten“, sagt Ulrike Jaques. Dabei geht es um die langfristige Ernährungsumstellung, ohne zu hungern und ohne Verzicht. Besonders erfolgversprechend ist es, wenn man dabei eine gesunde Ernährung mit mehr Bewegung kombiniert.
Bild:
|
|
|
Bildunterschrift |
|
Bildunterschrift |
Apfel- und Birnentyp unterscheiden sich nicht nur beim Taillenumfang, sondern auch bei der Art des Bauchfetts.
|
|
|
Urhebervermerk |
Urhebervermerk |
© Panther Media / Denisfilm
|
|
Almanya’daki aşırı sağcılar, geçtiğimiz yıl yabancılara ve karşıt görüştekilere yönelik olarak 22 bin saldırı düzenlemiştir. 2023 yılbaşı gecesi Berlin, Hamburg, Köln, Düsseldorf ve Stuttgart gibi bazı büyük kentlerde, Alman ve göçmen gençlerden oluşan grupların polise, itfaiye ve yardım ekiplerine havai fişekli, taşlı ve şişeli saldırılarını, vitrinlerin camlarını kırmalarını gerekçe gösteren bazı partiler ve kurumlar toplumu kutuplaştırmaya yönelik açıklamalar yaparak gerilimi tırmandırmakta, iç barışı tehlikeye düşürmektedir.
Şiddet olaylarını; polise, itfaiye ve yardım ekiplerine yapılan saldırıları şiddetle kınıyoruz. Ancak olayların gerisinde yatan sosyal- kültürel, ekonomik nedenleri; ayrımcılığın ve dışlanmanın vardığı noktayı da görmek zorundayız. Siyasetçiler, yaşanan acı olayları siyaset malzemesi yapmak yerine bilim insanlarıyla, yerli ve göçmen kuruluşlarıyla işbirliği yaparak sorunlara çözüm aramalıdır.
IRKÇILIK TÜM AVRUPA’NIN SORUNUDUR
Irkçılık ve şiddet sadece Almanya’nın değil, tüm Avrupa’nın sorunudur. Kültürel uyum sorunlarının kökenini inceleyen sosyologlar “bu konudaki en büyük engelin Avrupalının doğasında var olan ırkçı yaklaşım olduğu”nu söylemektedir.
Fransa’da, Hollanda’da, Avusturya’da, İngiltere’de, İtalya’da ve diğer ülkelerde aşırı sağ giderek güçlenmektedir. Hedefte başta Türkler olmak üzere tüm Müslümanlar vardır. Almanya’da aşırı sağın güçlenmesine gerekçe olarak artan işsizlik ve ekonomik kriz gösterilmektedir. Ancak hiçbir gerekçe insan düşmanlığını haklı kılamaz.
ALMAN YETKİLİLERE ÖNERİLER
■ İşsizliği ve yoksulluğu önleyecek tedbirleri alınız. Almanya’nın olanaklarını yerli yabancı ayrımı yapmadan halka eşit olarak sununuz.
■ Çıraklık yeri ve iş arayan yabancılara kolaylık sağlayınız, onlara üçüncü sınıf insan muamelesi yapmayınız.
■ Göçmenleri seçimlerde günah keçisi olarak göstermeyiniz. Uzun emekler sonucu kurulan insani ilişkileri ve dostlukları bozmayınız.
■ İnsanların en demokratik hakkı olan seçme ve seçilme hakkını bir an önce biz göçmenlere de tanıyınız; işlevleri son derece sınırlı olan Yabancılar Meclisi ya da Uyum Meclisi adını verdiğiniz kuruluşlarla göçmenleri oyalamaktan vazgeçiniz.
■ Çifte vatandaşlığı bir an önce kabul ediniz. Alman vatandaşlığına geçmeyi kolaylaştırınız. Siyasi partilerde göçmenler için kota uygulaması getiriniz.
■ Alman halkında yabancılara karşı varolan önyargıları ortadan kaldırmaya yönelik toplumsal, kültürel ve sanatsal çalışmaları destekleyiniz. Kamuoyunu uyarıcı ve bilgilendirici malzemeler hazırlayınız.
■ Konut arayan göçmenlere ayrımcılık yapmayınız. Böylelikle göçmenler de Almanların oturduğu mahallelerde ev bulabilir, çocukları Alman çocukları ile oynayabilir ve daha kolay Almanca öğrenirler.
■ Göçmenlerin dillerine, dinlerine ve kültürlerine saygı gösteriniz. Anadili derslerini kaldırmaktan, okul bahçelerinde Türkçe konuşmayı yasaklamaktan vazgeçiniz. Çocuklarımızı asimile etmeye çalışmayınız.
■ Okullarda yerli ile göçmen öğrencilerin kaynaşması için gereken önlemleri alınız. Ders kitaplarında farklı ülkelerden gelen göçmenlerin ulusal kültürlerine ve dini inançlarına yer veriniz.
■ Anaokulundan başlayarak eğitimin bütün kademelerinde hoşgörüye dayanan, insan haklarına saygılı, şiddete, kine ve yabancı düşmanlığına karşı bir eğitim uygulanmasını sağlayınız.
■ Yabancı düşmanlığı yapanlara ve şiddet uygulayanlara karşı caydırıcı yasal önlemler alınız.
■ Irkçılığı ve yabancı düşmanlığını körükleyen NPD ve benzeri partileri, örgütleri kapatınız, onların toplumsal barışı bozmalarına izin vermeyiniz.
TÜRK GÖÇMENLERE DÜŞEN GÖREVLER
■ Çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitimine gereken önemi verelim. Okuyan, araştıran ve düşünen bir toplum olmak için, yaşadığımız ülkede önemli mevkilere gelmek için çalışalım.
■ Almanlarla iyi bir diyalog kurmanın ve onlara derdimizi anlatmanın yolu, dil öğrenmekten geçer. Yaşımız kaç olursa olsun Almanca öğrenmek için gereken çabayı gösterelim.
■ İşimizle, davranışımızla, çağdaş giyimimizle, komşuluğumuzla ve kültürümüzle kendimizi bu topluma kabul ettirmek için gayret edelim.
■ İçinde yaşadığımız ülkenin sosyal, kültürel ve dini değerlerine, yasalarına saygı gösterelim. Uyum için biz de elimizden geleni yapalım.
■ Yurtdışında, kendimizi ülkemizin bir elçisi olarak görelim. Türk-Alman dostluğunu geliştirmek için çaba gösterelim. Ülkemize turist göndererek onların bizi ve kültürümüzü daha yakından tanımalarını sağlayalım.
■ Kahvelere ve camilere kapanarak kendimizi toplumdan soyutlamayalım. Siyasi partilere, sendikalara ve diğer sivil toplum örgütlerine üye olalım. Buralarda sorunlarımızı dile getirelim, haklarımızı almak için mücadele edelim. Almanya çapında güçlü bir Türk toplumu oluşturalım.
■ Yabancı düşmanlığı ve ırkçılık bizi bu toplumda uzun yıllar uğraştıracak bir sorundur. Bunun için başta Türkler olmak üzere, bütünüyle aramızdaki görüş ayrılıklarını bir kenara bırakarak can ve mal güvenliği ve çocuklarımızın geleceği için bir araya gelmeli, ileride olabilecek her türlü olumsuz durumları hesaba katarak ona göre önlemimizi almalıyız.
Bu toplumda barış içinde bir arada yaşamak ve kendimizi ezdirmemek için sokak sokak, mahalle mahalle örgütlü ve tedbirli olmak gerekiyor. Yabancı düşmanlığına ve ırkçılığa karşı çıkan yerli, göçmen tüm kişi ve kuruluşlar kalıcı girişimler oluşturmalı, kent, eyalet ve federal düzeyde çeşitli etkinlikler düzenleyerek aşırı sağa ve şiddet eylemlerine fırsat vermemelidir.
TÜRKİYE’DEN BEKLENTİLERİMİZ
Almanya’da 3 milyon, Avrupa’da 5 milyona yakın Türk veya Türk kökenli insanımız yaşamaktadır. Bu güç, ülkemiz için her bakımdan büyük bir potansiyeldir. Hükümet yetkilileri daha önceleri olduğu gibi bizi “Döviz yumurtlayan tavuk” olarak görmekten vazgeçmeli, sorunlarımıza kulak vermelidir. Çocuklarımıza ve gençlerimize sahip çıkmalı, uygarlığı ile övünen Avrupa’da bizi ırkçı saldırılardan korumak için gerekli girişimleri ve çalışmaları yapmalıdır.
Siyasetçiler, üniversiteler, bilim insanları, yazarlar, gazeteciler, sanayiciler, dışalımcılar, dışsatımcılar, tüm yetkili, etkili kişi ve kurumlar; Avrupa ve dünyanın öteki ülkeleriyle olan ilişkilerinizde bizim sorunlarımızı dile getiriniz. Bizi yalnız bırakmayınız ve desteğinizi bizden esirgemeyiniz. Yurtdışında var olan güçlü bir Türk Toplumu da sizi unutmayacaktır.
Almanya’nın Bavyera Eyaleti Nürnberg kentinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı Eyüp Sultan Camii yönetimi, Kabil’de ihtiyaç sahibi ailelere kömür yardımı yaptı.
Nürnberg DİTİB Eyüp Sultan Camii yönetimi, soğuk kış aylarının gelmesiyle birlikte iyilik hareketi başlatarak, Kabil’de ihtiyaç sahibi ailelere kömür desteğinde bulundu.
Soğuk hava koşullarından ve yaşanan mağduriyetlerden en çok çocukların etkilendiğini ifade eden Nürnberg DİTİB Eyüp Sultan Camii dernek başkanı Hasan Alan, Afganistan'ın başkenti Kabil yakınlarında ihtiyaç sahibi ailelere destek olmak amacıyla kampanya başlattıklarını, elde edilen gelirlerle 50 ton kömür alarak dağıttıklarını söyledi.
İhtiyaç sahibi ailelere 50 ton kömür yardımı
İhtiyaç sahibi ailelere 50 ton kömür yardımı yapıldığını belirten Alan, “Bizler nasıl ki sıcak evlerimizde uyuyabiliyorsak yaşanan mağduriyetlerden dolayı mazlum coğrafyalardaki kardeşlerimizin de bu duyguyu yaşayabilsin istedik. Zaman zaman destek olmak adına oradaki kardeşlerimizle yakın ilişki içerisinde bulunarak elimizden geldiğince yardım ulaştırmaya çalışıyoruz. Nerede bir mazlum ve ihtiyaç sahibi varsa her zaman yanında olduk ve olmaya devam edeceğiz. Hayır sahiplerinin emanetlerini yerlerine ulaştırdık. Bu iyilik hareketine destek veren hamiyetperver cemaatimize, hayırseverlerimize ve yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaşmasına vesile olan gönüllülerimize teşekkür ediyorum. Allah razı olsun” şeklinde konuştu.
Temin edilen 50 ton kömür, gönüller tarafından ihtiyaç sahibi ailelere dağıtıldı. Kömür yardımı kapılarına kadar bırakılan aileler, yardımlardan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirerek DİTİB teşkilatına ve Almanya’daki hayırseverlere teşekkür ederek, selam ve dualarını iletti.
İsveç ve Finlandiya, Rusya-Ukrayna savaşı ve komşuları Rusya’nın olası bir saldırısı endişesiyle, yıllar süren tarafsızlık politikalarından vazgeçerek ABD koordinasyonundaki Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) katılmak isteklerini resmi olarak ortaya koydular.
İsveç ve Finlandiya’nın bu isteği, ABD’nin Avrupa’yı sömürgeleştirmek stratejisine bal sürerken, Türkiye’nin bu ülkelerde yaşamlarını sürdüren YPG/PKK ve FETÖ teröristlerinin Türkiye’ye iade edilmesi talebine takıldı.
Gerçekte Türkiye’nin talebi fırsatçılık değildi. İsveç’ten, sınırları içinde yaşamlarını sürdüren YPG/PKK ve FETÖ teröristlerinin Türkiye’ye iade edilmesi talebini 2019 ve 2020 yılı içinde yani İsveç'in NATO üyeliği talebinden çok önce yapmıştı. Haklı ısrarını sürdürmeyi tercih etti.
ABD’nin Türkiye’ye vetosunu kaldırması için, NATO’dan atmakla, geçmişte yaptığı gibi silah ambargosu uygulamakla veya benzeri yaptırımlarla tehdit etmesi söz konusu değil. Elinde kalan son kozu Türk Lirası üzerinde baskılarını arttırmak, mali manipülasyonlar yapmak ve Türkiye’yi ekonomik açıdan itibarsızlaştırarak iflasa sürüklemek. Türkiye de bu baskılardan kurtulmak için enerji yatırımlarına hız vermiş durumda. Enerji ithalatı için harcadığı para miktarı azaldıkça, uluslararası mali baskılardan kurtulma olasılığı artacak.
Bilindiği üzere Avrupa Birliği, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) olası silahlı veya ekonomik veya da sivil tehditlerine kaşı ABD ile işbirliği yapmak zorunda kalmış, ekonomisinin tüm iplerini ABD’nin eline vermişti. Diğer bir tanımlamayla da ABD’nin sömürgesi olmayı kabul etmişti. Her ne kadar SSCB 1982 yılında dağılmış olsa da SSCB’nin çekirdeği olan Rusya tekrar toparlanmış ve günümüzde Çin ile birlikte yeniden hatırı sayılır bir güç olmayı başarmış durumda.
ABD’nin AB’yi kendine daha da bağımlı hale getirme, Rusya ve Çin’e karşı işbirliğini arttırma amaçlı başlattığı işbirliği anlaşmasının resmi kılıfı, birincisi 2016’da ikincisi de 2018’de imzalanan “NATO-AB İşbirliği Anlaşması.”
Bu işbirliğinin üçüncü adımı da geçen hafta atıldı ve üçüncü ortak bildiri NATO ile AB arasında karşılıklı imzalandı. Çin ilk kez, olası tehdit olarak bu ortak bildiri içinde yerini aldı. Aynı şekilde İsveç ve Finlandiya’nın da NATO’da yer almasına da nazikçe değinildi.
ABD, son 77 senedir tarafsız olan İsveç ve Finlandiya topraklarına adım atışının zeminini, Türkiye’nin vetosunu bahane ederek kazanıma dönüştürdü ve İsveç’in ABD ile güvenlik amaçlı savunma işbirliği anlaşması yapmak isteğini memnuniyetle kabul etti.
ABD, Yunanistan’a yerleştiği ve ordusunu konuşlandırdığı yöntemin aynısını İsveç ve Finlandiya’da uygulayacak. Askerini bu iki ülkenin toprakları içine elini kolunu sallayarak yerleştirecek. Bu yöntemle 1949 yılında NATO’ya kabul edilen Norveç ve Danimarka’ya ilaveten İsveç ve Finlandiya da yan kapıdan NATO şemsiyesi altına girecek. Böylece Avrupa kıtası ile Baltık ülkelerinin tümü ABD’nin kontrolü ve yönetimi altına girmiş olacak.
Yani Avrupa Birliği’nin, özgür, demokratik ve bağımsız olduğu iddiası tartışma kaldırır zira bağımsızlıklarının sınırları ABD’nin çıkarlarının sınırları.
Yaşayıp göreceğiz…
Türkiye’de farklı düzey ve alanlarda eğitim alarak dünyanın çeşitli ülkelerinde kariyerlerine devam eden Türkiye Mezunları Cumhurbaşkanlığı himayelerinde gerçekleştirilecek olan Türkiye Mezunları Forumu’nda İstanbul’da buluşuyor.
Cumhurbaşkanlığı himayelerinde Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından düzenlenecek olan Türkiye Mezunları Forumu’nda 184 farklı ülkeden 200 bine yakın üyesi olan Türkiye Mezunları Ailesi, 19-20 Ocak 2023 tarihlerinde İstanbul’da Grand Cevahir Hotel’de bir araya geliyor. Programa dünyanın dört bir yanında ülkelerinde başarılı faaliyetlere imza atarak önemli görevlerde çalışmalarını sürdüren yüzlerce mezun katılacak.
Türkiye’de farklı düzey ve alanlarda eğitim alarak dünyanın çeşitli ülkelerinde kariyerlerine devam eden ve üstün nitelikli çalışmalarıyla kendilerinden söz ettiren Türkiye Mezunları bu forumun ana gündemini oluşturacak. Forum kapsamında; Türkiye Mezunları, akademisyenler, siyasetçiler, özel sektör temsilcileri ve STK yöneticilerinin katılacağı paneller organize edilecek. Programlar kapsamında başarılı mezunlara yönelik Mezun Ödülleri Programı da yapılacak.
Ülkemiz yükseköğretim kurumlarında aldıkları eğitimi gerek burslu olarak gerekse kendi imkânlarıyla başarılı şekilde tamamlayan uluslararası öğrenciler Türkiye Mezunları olarak anılıyor.
Türkiye’nin gönül elçileri olarak kabul edilen mezunlar, Türkiye ile kendi ülkeleri arasındaki ikili ilişkilere birçok alanda katkı sağlıyor. Siyasetten akademiye, sanattan ekonomiye farklı alanlarda faaliyet gösteren Türkiye Mezunları, ülkemiz kamu diplomasisi hedeflerinin gerçekleştirilmesinde de önemli rol oynuyor. YTB yaptığı çalışmalarla Türkiye Mezunlarının Türkiye’deki eğitim hayatlarını tamamlamaları ile başlayan ikinci hayatlarının da parçası olmayı hedefliyor. Bu çerçevede dünyanın 184 ülkesindeki 200 bine yakın Türkiye Mezununa yönelik; eğitim, iletişim, iş dünyası, kapasite geliştirme, Türkçe, buluşma toplantıları ve kurumsal görünürlük çalışmaları başta olmak üzere uzun soluklu projeler hayata geçiriliyor.
Türkiye Mezunları Ailesi
Türkiye Mezunları ile her fırsatta bir araya gelerek önemli çalışmalara imza atan YTB, 2013 yılından bu yana 60 ülkede 122 mezun buluşması gerçekleştirdi. Dünyanın 30 ülkesinde bulunan 34 Türkiye Mezunları Derneğinin yapmış olduğunu çalışmaları ise destekliyor. Bu dernekler de Türkiye’nin dış politikasında önemli bir yer tutan kamu diplomasisinin son yıllardaki etkili araçlarından birini oluşturuyor. Mezun derneği olmayan ülkelerde ise dernek kurulumu için çalışmalar devam ediyor. Birçok ülkede de platformlar oluşturularak mezunların ülkemizle irtibatı sağlanıyor.
Bayerns Gesundheitsminister Klaus Holetschek setzt sich gemeinsam mit der Integrationsbeauftragen der Bayerischen Staatsregierung Gudrun Brendel-Fischer dafür ein, dass ausländische Berufsabschlüsse in der Pflege und Medizin schneller als bisher anerkannt werden können, um dem Fachkräftemangel entgegenzuwirken. Holetschek betonte am Montag in München: „Pflege und Medizin stehen vor großen personellen Herausforderungen. Gutes und qualifiziertes Personal wird überall händeringend gesucht – Deshalb wollen wir Menschen aus dem Ausland mit entsprechenden Abschlüssen ermöglichen, rasch in ihrem Beruf im Freistaat arbeiten zu können. Um das zu erreichen, wird beispielsweise dieses Jahr die Anerkennung der Abschlüsse von Pflegefachkräften schrittweise für ganz Bayern beim Landesamt für Pflege gebündelt.“
Das Thema wurde am Montag auch bei einem Runden Tisch besprochen, den Bayerns Integrationsbeauftragte Gudrun Brendel-Fischer initiiert hatte. Daran nahmen Vertreter von Kliniken und Pflegeeinrichtungen sowie den zuständigen Landes- und Kommunalbehörden teil.
Bayerns Integrationsbeauftragte Gudrun Brendel-Fischer sagte: „Wir müssen hier Kapazitäten bündeln und gemeinsam arbeitnehmerfreundliche Lösungen entwickeln. Helfen können dabei Qualifizierungsmodule, in denen fehlende Kenntnisse berufsbegleitend erworben werden können. Die persönliche Teilnahme des Gesundheitsministers am Runden Tisch zeigt, dass die Thematik der Berufsanerkennung für ihn Chefsache ist. Ich danke ihm und allen Beteiligten für das konstruktive und gute Gespräch.“
Bayerns Gesundheitsminister Klaus Holetschek unterstrich: „Die Beschleunigung der Anerkennung von ausländischen Berufsabschlüssen darf nicht zulasten der Qualitätsstandards gehen. Ich setze mich daher beim Bundesgesundheitsministerium für eine standardisierte Kompetenzprüfung bei Pflegefachkräften ein. Zudem plädiere ich bei allen Gesundheitsberufen dafür, die Bedeutung der Kenntnisprüfungen zu stärken: Der Bund soll in den Berufsgesetzen ein Wahlrecht verankern, dass auf die dokumentenbasierte Gleichwertigkeitsprüfung verzichtet werden kann, damit die ausländischen Fachkräfte sofort die Kenntnisprüfung absolvieren können.“
Der Minister erläuterte: „Anstatt der vielen Einzelfallprüfungen der jeweiligen Unterlagen der Antragstellenden sollen die ausländischen Fachkräfte gleich eine Prüfung ablegen können, um ihre Kenntnisse zu verifizieren. So kann auch künftig eine hohe Qualität der medizinischen und pflegerischen Versorgung im Freistaat Bayern gewährleistet werden. Noch im Januar wollen wir bei Bund-Länder-Gesprächen erneut unser Konzept beim Bund vorstellen.“
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Sosyal Dayanışma Merkezi yönetim kurulu üyesi Mehmet Soyhun’un babası Dortmund-Mengede DİTİB Camii kurucularından Muharrem Soyhun (75), son yolculuğuna uğurlandı.
Muharrem Soyhun’un cenazesi, kurucusu olduğu ve yıllarca yönetici olarak görev yaptığı Dortmund-Mengede DİTİB Mevlana Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından dualarla son yolculuğuna uğurlandı.
Cenaze namazına, Mehmet Soyhun’un Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) ve Sosyal Dayanışma Merkezi’nden (ZSU) mesai arkadaşlarının yanı sıra merhum Muharrem Soyhun ailesi, yakınları ve sevenleri katıldı.
Dortmund-Mengede DİTİB Mevlana Camii’nin kurucularından merhum Muharrem Soyhun’un cenaze namazını ilahiyatçı oğlu Mehmet Soyhun kıldırdı. Soyhun, babası için tanıyanlardan ve arkadaşlarından helallik istedi.
Cenaze namazının ardından Sosyal Dayanışma Merkezi yönetim kurulu üyesi Mehmet Soyhun ve kardeşleri cami avlusunda taziyeleri kabul etti.
Merhumun cenazesi hava yoluyla memleketi Karabük ilinin Safranbolu ilçesindeki aile kabristanlığında defnedilmek üzere gönderilecek.