Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

KÖLN (AA) - Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya (KRV) eyaletinde bulunan Bochum, Castrop-Rauxel ve Recklinghausen şehirlerindeki 3 camiye ırkçı tehditler içeren paketler yollandı.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliğine (DİTİB) bağlı camilere gönderilen paketlerde, Türkçe ve Almanca ırkçı tehdit ve hakaretlerin yanı sıra yakılmış Kur'an-ı Kerim sayfaları, domuz eti ve dışkısı yer aldı.

 

Söz konusu paketler, 27 Ekim Cuma günü Castrop-Rauxel Mevlana Camisi'ne, 28 Ekim Cumartesi günü Recklinghausen Merkez Camisi'ne, 30 Ekim Pazartesi günü Bochum Merkez Camisi'ne posta yoluyla gönderildi.

Paketleri gönderenler hakkında suç duyurusunda bulunuldu.

DİTİB Bochum Merkez Camisi Başkanı Adnan Akçay, DİTİB Recklinghausen Merkez Camisi Başkanı Hayri Yılmaz ve DİTİB Castrop-Rauxel Mevlana Camisi Başkanı Kubilay Çorbacı, yaptıkları ortak açıklamada, yaşanan olaydan büyük üzüntü duyduklarını belirtti.

 

Camilere yönelik saldırıların en sert şekilde kınandığı açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Provokasyonlara karşı her zaman olduğu gibi vakur ve aklıselim duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz. Bu iğrenç saldırı, bizleri ve komşularımızı derinden üzmüştür. Hem biz hem de cemaatimiz endişe içerisindeyiz. Benzer saldırıların devam etmesi toplumda ciddi kaygılara yol açacaktır. Fail ya da faillerin bir an önce yakalanarak adaletin önüne çıkarılmasını talep ediyoruz."

Bununla ilgili polis soruşturma başlattı.

 

BERLİN (AA) - Alman otomobil üreticisi Volkswagen’in piyasa koşulları nedeniyle Çekya’da elektrikli araçlar için bir batarya fabrikası kurulması konusunda karar veremediği bildirildi.

Alman Haber Ajansı DPA’nın haberine göre, Çek hükümetinden gelen teşviklere ve baskılara rağmen, Volkswagen yönetimi, Orta Doğu Avrupa'da olası batarya fabrikasının yeri konusunda halen bir karar veremedi.

 

Volkswagen Üst Yöneticisi (CEO) Oliver Blume, konuya ilişkin açıklamasında, Avrupa'da elektrikli hareketliliğin (elektromobilite) daha yavaş ilerlemesi dahil olmak üzere piyasa koşulları nedeniyle, şu anda Avrupa'da ek lokasyonlara karar vermek için herhangi bir ticari neden bulunmadığını belirtti.

Blume, daha önce Prag'da Çekya Başbakanı Petr Fiala ile bir araya gelmişti.

Fiala ise Volkswagen’in batarya konusunda kararını verememesinin hayal kırıklığı oluşturduğunu belirterek, "Daha fazla bekleyemeyiz." dedi.

 

Volkswagen’in büyük batarya fabrikası yatırım yarışında Çekya hükümeti yer olarak eski Pilsen-Line askeri havaalanını önermişti. 1,550 metre uzunluğunda bir piste sahip olan havaalanı daha önce Çekya ordusu için stratejik bir rezerv olarak tutuluyordu.

Şirketin Orta Doğu Avrupa'daki olası batarya fabrikasının lokasyonu için Çekya’nın yanı sıra son zamanlarda​​​​​​​ Polonya ve Macaristan'ın adı da olası adaylar arasında geçiyordu.

 

Alman otomobil üreticisinin söz konusu fabrikasının yaklaşık 4 bin 500 kişiye istihdam oluşturması bekleniyordu. Otomotiv endüstrisi Çekya’nın gayri safi yurt içi hasılasına yaklaşık yüzde 10 oranında katkıda bulunuyor.

Volkswagen Grubu ve pil şirketi PowerCo, bugüne kadar batarya üretimi için Almanya'da Salzgitter, İspanya'da Valencia ve Kanada'da St. Kombine’ni seçmişti.

 

BERLİN (AA) - Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sebastian Fischer, İsrail'in Hamas'a karşı mücadelesinde "orantılı" olması gerektiğini söyledi.

Fischer, Berlin'de düzenlenen basın toplantısında, "İsrail dün Cibaliya Mülteci Kampı'nı bombaladı ve yüzlerce ölü ve yaralı var. Alman hükümeti bunu kınıyor mu ve bu eylemi orantılı görüyor mu?" sorusu üzerine, bu saldırıyı medyadan takip ettiğini ve ölü sayısı gibi bilgilerin henüz belirsiz olduğunu söyledi.

 

İsrail'in Hamas'a karşı uluslararası hukuk çerçevesindeki meşru savunma hakkını uygularken sivil halkın korunmasının ön planda olması gerektiğine işaret eden Fischer, "Hamas'a karşı mücadelenin orantılı şekilde yürütülmesi elzemdir." dedi.

İsrail kaynaklarına göre saldırının hedefinin mülteci kampında ya da onun altındaki tünel sisteminde bulunan üst düzey bir Hamas lideri olduğunu belirten Fischer, Gazze'deki durumu da yakından takip ettiklerini ve oradaki sivil halkın içinde bulunduğu zor durumdan büyük endişe duyduklarını vurguladı.

 

Sözcü Fischer, "Hamas'ın sivil halkı kalkan olarak kullandığını" ileri sürdü.

 

BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile İsrail-Filistin çatışmasına ilişkin telefon görüşmesi gerçekleştirdiği bildirildi.

​​​​​​​Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit'in yaptığı yazılı açıklamaya göre, Scholz ile Netanyahu telefonda görüştü.

 

Netanyahu, Başbakan Scholz'a, İsrail'deki durum ve İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nde Hamas'a karşı yürüttüğü harekat hakkında bilgi verdi.

Scholz, görüşmede, Almanya'nın İsrail'e yönelik "sarsılmaz dayanışması"nı yineleyerek, sivillerin korunmasının ve Gazze Şeridi'ndeki halka insani yardım sağlanmasının önemini vurguladı.

 

Olaf Scholz, ilk kez yaralıların tedavi için Refah Sınır Kapısı'ndan Mısır'a götürülmesini memnuniyetle karşıladığını ve hükümetinin Gazze ile bölge halkına insani yardım sağladığını belirtti.

Scholz ve Netanyahu, çatışmanın yayılmasını önlemek için birlikte çalışma konusunda mutabık kaldı.

 

BERLİN (AA) - Almanya İçişleri Bakanlığının sığınmacıların ülkede çalışmalarını kolaylaştırmak amacıyla hazırladığı yasa tasarısı, Bakanlar Kurulu'nda kabul edildi.

Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, Berlin’de yaptığı açıklamada, Bakanlar Kurulu'nda önemli bir yasa tasarısının kabul edildiğini belirtti.

 

Faeser, düzenlemeyle iltica talebinde bulunanların ve müsamaha belgesiyle (Duldung) ülkede yaşayanların iş piyasasına daha erken ve kolay erişmelerini sağlamak istediklerini ifade etti.

Bakan Faeser, “Biz, Almanya’da yaşayanların potansiyellerini ve niteliklerini en iyi şekilde kullanmak istiyoruz. Bunun için bu insanların mümkün olduğunca hızlı bir şekildeki çalışmalarını sağlamalıyız.” dedi.

Düzenlemenin Almanya’da kalma perspektifi bulunanlar için geçerli olacağını ifade eden Faeser, kimliklerini açıklamayı reddeden sığınmacıların ise bu düzenlemeye dahil olmayacağı bilgisini paylaştı.

 

Faeser, tasarıda, insan kaçakçılığı suçları için en az bir yıl hapis cezası verilmesinin öngörüldüğünü, ölümle sonuçlanan insan kaçakçılığı olaylarında ise müebbet hapis cezası verilmesinin mümkün olabileceğini belirtti.

Tasarıya göre, ilk kabul merkezlerinde bulunan sığınmacılara en geç 6 ay sonra, müsamaha belgesi (Duldung) ile ülkede bulunanlara ise genel olarak çalışma izni verilecek. Kısa süre içinde sınır dışı edilecek kişiler bu düzenlemenin dışında tutulacak.

Mümkün olduğunca çok sayıda kişinin çalışmasını sağlamak için asgari haftalık çalışma süresi 36 saatten 20 saate düşürülecek.

Bu düzenlemeden yararlanmak isteyenlerin Almanca konuşması, aşırı örgütlerle bağlantılarının bulunmaması ve suç işlememiş olması gerekiyor.

 

İnsan kaçakçılığı suçlarına yönelik cezalar da sertleştirilecek.

Buna göre, insanların hayatını tehlikeye atan kaçakçıların gelecekte müebbet ya da 10 ila 15 yıl, polis kontrol noktalarından kaçma gibi suçlara ise 1 ila 15 yıl arasında hapis cezası verilmesi öngörülüyor.

Ayrıca, polis ve savcılara kaçakçılık suçlarını aydınlatmak için telekomünikasyon yoluyla iletişimi dinleme yetkisi verilecek.

Yasa tasarısı, Federal Meclis’e (Bundestag) gönderilecek.

 Kripto para biriminin son 24 saatteki değer kazancı yüzde 2'yi geçti
 

BERLİN (AA) - Kripto para birimi Bitcoin'in fiyatı, Fed'in faiz artırımlarına son vereceği umudu ve ABD'de ilk Bitcoin spot ETF'sinin onaylanacağı beklentisiyle yüzde 2'den fazla değer kazanarak son 17 ayın en yüksek seviyesine çıktı.

Analiz şirketi Coinmarketcap'in verilerine göre, Bitcoin dahil küresel kripto para piyasasının değeri 24 saat içinde yaklaşık yüzde 2,19 artarak 1,3 trilyon doları aştı.

En büyük kripto para birimi olan Bitcoin'in fiyatı, son 24 saatte ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu'nun (SEC) Bitcoin spot ETF'sini (borsa yatırım fonu) onaylayacağına ilişkin beklenti ve Fed'in faiz artırımlarına son vereceği umuduyla kripto sektörüne yönelik talebi artırmasıyla yüzde 4 yükseliş kaydetti.

Böylece 36 bin dolara yaklaşan Bitcoin, TSİ 11.30 itibarıyla 35 bin 230 dolardan işlem görüyor.

Bitcoin'in son 7 gündeki değer artışı yüzde 2'ye yaklaşırken piyasa değeri 687 milyar doların üzerine çıktı.

Kasım 2021'de tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 68 bin 990 dolarda bulunan Bitcoin, söz konusu tarihten bu yana yaklaşık yüzde 49 değer kaybetti.

Piyasa değeri bakımından ikinci sırada yer alan Ethereum da son 24 saatte yüzde 1,40'tan fazla değer kazanarak 1830 dolar seviyesine ulaştı.

 
 
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın düzenlediği “AB Genişlemesi ve Reformu Konulu Dışişleri Bakanları Konferansı”na katılmak üzere Almanya Dışişleri Bakanlığı'na geldi.

Pflegeeltern in schwierigen Situationen stärken

 

Die Begleitung von Pflegekindern stellt Pflegefamilien oftmals vor besondere Herausforderungen und gestaltet sich im Alltag häufig als sehr bereichernde, aber zugleich umfassende und komplexe Aufgabe. Derzeit werden im Landkreis Würzburg 107 Pflegeverhältnisse und im Stadtgebiet 71 Pflegeverhältnisse bei der Erziehung, Begleitung und Versorgung eines Kindes betreut. 

 

„Uns ist es sehr wichtig, den Pflegeeltern zur Seite zu stehen, sie fachlich zu unterstützen und bei Herausforderungen und Krisen gemeinsam zu prüfen, welche Hilfen für die Pflegeeltern und -kinder notwendig sind“, so Stephanie Becker vom Pflegekinderdienst des Landkreises. Damit die Pflegeeltern in ihrem Handeln gestärkt werden, bietet das Amt für Jugend und Familie des Landkreises Würzburg ein vielfältiges Jahresprogramm für die Pflegefamilien an. Neben gemeinschaftlichen Aktionen, wie etwa dem großen Sommerfest im Tierpark Sommerhausen, beinhaltet das Jahresprogramm auch Möglichkeiten zur Gruppensupervision und abwechslungsreiche Fortbildungsangebote. Hierdurch sollen die Pflegeeltern einen Raum bekommen, um sich mit verschiedenen Themen und Bedürfnissen der Kinder, die nicht in ihrer Herkunftsfamilie aufwachsen können, auseinanderzusetzen. Den Pflegeeltern können sich weiter qualifizieren, das eigene Erziehungsverhalten reflektieren und in der Gemeinschaft Erfahrungen aus dem Familienalltag teilen. 

 

In diesem Rahmen organisierten die Mitarbeiterinnen der Pflegekinderdienste von Stadt und Landkreis Würzburg eine gemeinsame Fortbildung zum Thema „Deeskalation in Pflegefamilien“. Hierzu reiste die renommierte Referentin Irmela Wiemann (Diplom-Psychologin, Psychologische Psychotherapeutin, Familientherapeutin und Autorin) nach Würzburg. Durch die Begleitung eines eigenen Pflegekindes und die langjährige berufliche Tätigkeit in diesem Bereich konnte Irmela Wiemann den knapp 60 Teilnehmenden wertvolle Erkenntnisse vermitteln. Neben der besonderen Lebenssituation der Pflegekinder sowie der Rolle der Pflegeeltern bei der Entwicklung einer positiv besetzten kindlichen Identität, zeigte Irmela Wiemann auch deeskalierende Erziehungshandlungen und –haltungen auf. Schon während der Fortbildung bedankte sich eine Pflegemutter für die anschauliche Darstellung und die Worte der Referentin, die sie „mitten im Herz berührten“.

 

 

 

BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 günü yayılmacı (Emperyalist) Atlantik İttifakı’nın Haçlı çıkarları doğrultusunda aldığı 186 no’lu kararla Kıbrıs adasındaki tanınmış devleti statüsünün bahşedildiği ve adanın yaklaşık üçte ikisini ellerinde tutan Rumlarda son zamanlarda bir paranoya görülmeye başladı.

 

Bu paranoya, Rumların adanın mutlak hakimi olmaktan çıkarılacağı düşüncesinden veya gerçeğinden kaynaklanıyor. Neredeyse tüm Rumca gazetelerde bu konuya uzaktan yakından değinilen yazılar çıkıyor.

 

Bu paranoyada gerçeklik payı da yok değil. Rumlar adanın kuzeyinde yer alan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) topraklarına ellerini, kollarını sallayıp giremiyor, KKTC muhaceret Polisleri ve de Dairesi izin verirse girebiliyorlar. Yanı adanın kuzeyi ile ilgili en ufak bir egemenlik hakları yok.

 

Rum sivillerin KKTC topraklarına istedikleri zaman giremedikleri gibi, Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO) askerleri ve Rum Polisi hiç giremiyor, sınırın yanına bile yaklaşamıyor. 1974 öncesi kendilerini Kıbrıs adasının sahibi zanneden RMMO askerleri, kendilerini eze eze gelen Mehmetçiğin önünden sıçanlar gibi kaçıp, saklanacak delik bulabildikten sonra, bir daha başlarını o delikten çıkarma cesaretini gösteremediler. Şimdi, bırakın KKTC topraklarına geçmeyi, dönüp sınıra bakmaya bile cesaret edemezken, Kıbrıs adasının egemeni biziz diye afra tafra atıyorlar.

 

Paranoyaları kendilerine özgü.

 

Sanki de Kıbrıs Türkleri “Federal Cumhuriyet”in kurulması için masaya oturacak, uzun müzakerelerden sonra bir anlaşmaya varılacak, Kıbrıs Türklerinin fiilen ortak oldukları bir Federal Cumhuriyet kurulacak ve bunu takiben de Kıbrıslı Rumlar 1963'ten bu yana sahip oldukları Kıbrıs Cumhuriyeti adlı sözde devlet üzerindeki mutlak kontrollerini kaybedecekler ve de anlaşma içindeki “siyasi eşitlik” adına iktidarı Kıbrıslı Türklerle paylaşmak zorunda kalacaklar.

 

İşte günümüzde Rumları zihinlerini bulandıran, geceleri kabus görmelerine neden olan ve de gündüzleri de paranoyaya kapılmalarına yol açan korkunun kaynağı bu. 

 

Rumların şimdiki liderleri Hristodulis’ten evvel görev yapmış, (kisi E.O.K.A. terör örgütü kökenli, diğeri aşırı solcu) N. Anastasiadis, D. Hristofias ve T. Papadopullos, sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devlet gücünü kendi uhdelerinde tutmayı tercih ettiklerinden, hedef ve söylem değiştirdi. Siyasi jargona yüklenerek Kıbrıs Cumhuriyeti statüsünün korunmasının en doğru siyasi yol ve çözüm olduğunu Rum halkına duyurdular ve büyük bir kamuoyu desteği almayı becerdiler. Her ortam ve yerde bu statülerini korumak için Kıbrıs Türklerine ve Türkiye’ye siyasi olarak saldırmayı, doğru da olsa, yanlış da olsa, insanlık dışı kararlar alsalar da, bunu doğru saydırmak için hep Hristiyan bir topluluk olan Atlantik İttifakı’nın arkasına saklanarak destek aldılar.

 

Türkleri azınlık gören Rum siyasi partilerinin sözde Kıbrıs Cumhuriyeti'nin korunmasını milli dava haline getirmeleri ve bunu enosis yolunda her ne pahasına olursa olsun korunması gereken en değerli icraat olarak Rum halkının kafasına sokmalarının nedeni de Türklerle ortak bir devlet kurup egemenliği paylaşmak istememeleri.

 

Aralık ayında gerçekleşecek Avrupa Konseyi toplantısında AB-Türkiye ilişkileri ele alınırken, gündeme Kıbrıs konusu da girdiğinde, Rum lider Hristodulidis, “mevcut statüko sürdürülemez” sözlerini samimiyetle söylüyorsa, Rumların yıllardır Türklerle ortaklık yapmamak için çeşitli bahanelerle reddettikleri “Federal Çözüm” önemini kaybedecek ve tarihin tozlu sayfaları arasında yerini alacak.

 

Bundan sonrasında da BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs adasına, toplumlararası çatışmaların yaşanmayacağı bir barışın getirilmesini sağlayacak yeni bir çözüm modelini taraflara sunması gerekecek.

Bizim modelimiz ve kararımız belli…

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

Der Landkreis Kelheim sowie Stadt und Landkreis Regensburg haben sich zur „Wasserstoffallianz Donauregion Kelheim-Regensburg“ zusammengeschlossen. Dem Verbund gehören zudem die bayernets GmbH als Netzerrichter und Betreiber sowie die Bayernoil Raffineriegesellschaft als Wasserstoffproduzent an.

 

Ziel ist es, die Energietransformation unter anderem mit dem Energieträger Wasserstoff zu vollziehen und die Region an das Wasserstoffkernnetz anzubinden. Auf regionaler Ebene soll dies zunächst durch die Errichtung der Teilachse zwischen Neustadt an der Donau, dem Hafen Kelheim sowie Regensburg erfolgen.

 

„Wasserstoff bedeutet Zukunft. Die Unternehmen in unserer Region benötigen den Anschluss an das Kernnetz zwingend, um wirtschaftlich wettbewerbsfähig zu bleiben und somit auch, um Arbeitsplätze für unsere Bürgerinnen und Bürger zu sichern.“

Martin Neumeyer, Landrat Landkreis Kelheim,

Vorsitzender der Wasserstoffallianz

 

„Mit der Wasserstoffallianz stellen wir die Weichen für unseren Wirtschaftsstandort auf Zukunft! Gemeinsam setzen wir uns dafür ein, dass der technische Fortschritt auch künftig in unserer Region ankommt und unsere Unternehmen davon profitieren können.“

Gertrud Maltz-Schwarzfischer, Oberbürgermeisterin Stadt Regensburg

 

„Die Wasserstoffallianz schafft die Grundlage für ein Netzwerk der Zukunft. Es heißt jetzt anpacken und die Weichen für die Zukunft stellen.“

Tanja Schweiger, Landrätin Landkreis Regensburg

 

Den Verbund unterstützen die Energieagentur Regensburg sowie folgende Unternehmen: Kelheim Fibres GmbH, BMW Group – Werk Regensburg, Siemens AG, Continental AG, Vitesco Technologies GmbH, Krones AG, F.A. Niedermayr GmbH & Co. KG, Infineon Technologies AG.

 

Die Beteiligten haben bereits eine Absichtserklärung an die Bayerische Staatsregierung versandt und potenzielle Wasserstoffbedarfe angegeben.

 

„Um die Energieversorgung von morgen zu sichern, müssen wir heute die richtigen Entscheidungen treffen.“

Ludwig Friedl, Geschäftsführer Energieagentur Regensburg

 

„Um die Wettbewerbsfähigkeit unserer Wirtschaft in der Region sicherzustellen, brauchen wir erneuerbare Energien. Dabei spielt Wasserstoff als Energiespeicher eine entscheidende Rolle. Da wir uns allein schon flächenmäßig nicht zu 100% selbst versorgen werden können, ist ein Anschluss an das Wasserstoffkernnetz ein logischer und notwendiger Schritt.“

Prof. Dr. Georg Stephan Barfuß,

Wirtschafts-, Wissenschafts- und Finanzreferent Stadt Regensburg

 

„Für eine effiziente Verbindung von Wasserstofferzeugung und internationalen Wasserstoff-Importrouten mit innovativen H2-Anwendungstechnologien schaffen wir bis 2032 ein bundesweites Kernnetz. An dieses Kernnetz muss die Donauregion Kelheim-Regensburg aufgrund ihrer großen Bedeutung für den Industriestandort Bayern möglichst zeitnah angebunden werden.“

Dr. Matthias Jenn, Geschäftsführer bayernets GmbH

 

„Als größte Raffinerie in Bayern will die Bayernoil die Energiewende aktiv mitgestalten und plant derzeit den Bau einer großen Elektrolyse-Anlage (125 MW) zur Herstellung von grünem Wasserstoff. Deshalb unterstützen wir auch nach vollen Kräften die Wasserstoffallianz mit dem Aufbau eines Netzes als Grundlage für eine regionale Wasserstoffwirtschaft.“

Dr. Alexander Struck, Geschäftsführer Bayernoil Raffineriegesellschaft mbH

 

Die Wasserstoffallianz ist zudem eng an die Wissenschaft angebunden, vertreten durch die Ostbayerische Technische Hochschule Regensburg, die Technische Hochschule Deggendorf sowie die in den Landkreisen Kelheim und Regensburg agierenden Technologietransferzentren.

 

Für die Wasserstoffallianz gilt nun, unterschiedliche Themenfelder in Bezug auf die Wasserstoffinfrastruktur und die Wasserstoffversorgung zu prüfen. Die Beteiligten sind sich einig, dass die infrastrukturellen Voraussetzungen erfüllt sein müssen, um den Energieträger nutzbar machen zu können.