Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 
Alman hükümeti, 2023 yılı için daha önce yüzde 0,2 olarak açıklanan resmi büyüme beklentisini, kışın enerji krizinin atlatılmasının ardından ekonomide resesyon ihtimalinin azalmasıyla revize ederek yüzde 0,4’e yükseltti. Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck, Berlin'de düzenlediği basın toplantısında, ekonomik büyümeye ilişkin ilkbahar dönemi tahminlerini açıkladı.
 
 
 
ANKARA (AA) - Hindistan'da siyasiler ve halk, Alman haftalık haber dergisi Der Spiegel'de Hindistan'ı harap bir trene benzeten karikatüre tepki gösterdi.

BBC'de yayınlanan habere göre, tepkiler, vagonların içinde ve üstünde yolcularla dolup taşan harap haldeki Hint treninin, paralel bir hattaki gösterişli Çin trenini solladığı görülen karikatüre geldi.

 

Hindistan'ın, "dünyanın en kalabalık ülkesi olmak için" Çin'i geride bırakmaya çalışmasının karikatürize edilerek alay konusu yapılması pek çok Hintlinin tepkisine yol açtı.

Birçok kişi sosyal medyada, derginin ülkeleri hakkında "modası geçmiş" bir fikre saplanıp kaldığını ve ülkenin son yıllardaki ilerlemesini fark etmediğini savundu.

 

Devlet Bakanı Rajeev Chandrasekhar, sosyal medyada yaptığı paylaşımda "Hindistan'la alay etme girişiminize rağmen, Başbakan Narendra Modi yönetimi altında Hindistan'a karşı bahse girmek akıllıca değil. Hindistan ekonomisi birkaç yıl içerisinde Almanya'nınkinden daha büyük olacak." ifadesini kullandı.

Enformasyon ve Yayın Bakanlığının kıdemli danışmanı Kanchan Gupta da Twitter'dan yaptığı açıklamada, karikatürün "aşırı derecede ırkçı" olduğunu kaydetti.

Diğer bir Twitter kullanıcısı ise karikatürün, derginin "seçkin zihniyetini" sembolize ettiğini savundu.

Dergiden ise eleştirilere yanıt verilmedi.

 

- New York Times özür dilemişti

Batı medyasının yayımladığı karikatürler daha önce de ülkede infiale neden olmuştu.

New York Times gazetesi, ülke ile alay ettiği yönündeki şikayetlerin ardından, 2014'te Hindistan'ın Mars Misyonu ile ilgili yayımladığı karikatür nedeniyle özür dilemişti.

Karikatürde yanında ineğiyle bir çiftçinin, iki kişinin oturup gazete okuduğu "Elit Uzay Kulübü" yazan bir odanın kapısını çaldığı görülüyordu.

Söz konusu karikatür, Hindistan'ın Mangalyaan robotik uzay roketini Mars çevresinde yörüngeye başarıyla yerleştirdikten sonra yayımlanmıştı.

"Bugün Almanya'nın aldığı bir karar var, saçma bir karar. Biz sandığı milletimizin ayağına götürelim istedik, son güne kadar beklettiler. 'Misyonlarımızın olmadığı yerlerde de sandık açabileceğimizi, sandık kurullarını oluşturabileceğimizi' yazıyla YSK'ye gönderdik"
"(Bulgaristan sınırı) Yeni 3 hat açtılar, artık burada bekleme olmayacak. Yurt dışından gelen gurbetçi vatandaşlarımız için de çok iyi olacak. Önümüzdeki günlerde, seçimden önce açılışını yapacağız. Bu çok önemli bir gelişme oldu"
 

ANTALYA (AA) - Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, sandığı milletin ayağına götürmek istediklerini, misyonların olmadığı yerlerde de sandık açabileceklerini yazıyla Yüksek Seçim Kuruluna (YSK) gönderdiklerini belirterek, "Almanya, bugün 'misyonların olmadığı yerlerde izin vermeyeceğiz' diye siyasi bir karar aldı, vizede olduğu gibi." dedi.

AK Parti'den Antalya milletvekili adayı olan Çavuşoğlu, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası'nın (ATSO) meclis toplantısında, dünyada yeni bir sistemin kurulduğunu söyledi.

 

Dünyada görüş mesafelerinin kısaldığını, sorunların giderek derinleştiğini dile getiren Çavuşoğlu, istikrarsızlığın arttığını, iklim değişikliği gibi sorunların yanına enerji ve göç meselesi gibi krizlerin eklendiğini kaydetti.

Sudan'da çatışmaların sürdüğünü hatırlatan Çavuşoğlu, "Oradan da vatandaşlarımızı tahliye ediyoruz. Kara yoluyla Etiyopya'ya getirdiğimiz vatandaşlarımızın hepsi sınırı geçti. Orada hemen yakında bir havalimanı var ama büyük uçaklar inemiyor. Etiyopya Havayolları ile transfer edip Türk Hava Yolları ile ülkemize getiriyoruz. Farklı ülkelerin vatandaşlarına da yardımcı oluyoruz. Bir grup vatandaşımızı önce otobüsle götürüyoruz, ardından gemiyle Cidde'ye geçireceğiz. 40'a yakın ülkeden bize talep geldi, onların vatandaşlarını tahliye ediyoruz." diye konuştu.

 

ABD ile Avrupa'nın yavaş yavaş merkezdeki gücünün azaldığını gördüklerini anlatan Çavuşoğlu, "Batı merkezli dünyanın sonunun geldiğini söyleyenler var. Biz kimsenin ekonomisinin kötü olmasını istemeyiz. AB, enerji konusunda Rusya'ya bağımlıydı, şimdi farklı bölgelere bağımlı. Yıllardır yaptığımız stratejik hamleler sayesinde enerjide merkez haline geldik." ifadesini kullandı.

Çavuşoğlu, arabuluculuk konusunda Türkiye'nin dünyada bir marka olduğuna değinerek, Filipinler'den Somali'ye kadar herkesin kendilerine güvendiğini vurguladı.

Ukrayna konusunda yaptıklarının tüm dünyanın takdirini topladığını aktaran Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

"Bir dönem kopukluk yaşadığımız ülkelerle ilişkilerimizi normalleştirdik. Mısır ve İsrail, bu ülkeler arasında yer alıyor. Ramazan ayının son 10 gününde Müslüman olmayanları Mescid-i Aksa'ya sokmama kararı da bu diyaloğun sonucudur. Bu, İsrail'in yaptığı zulmü kabul etmek değil. Filistin, Kudüs davası konusunda da hiçbir zaman taviz vermeyeceğimizi her zaman vurguluyoruz. Ermenistan ile de fırsat yakaladık. Azerbaycan ile onların arasındaki diyaloğun, her adımın ilişkilerimize olumlu etkisi olacaktır."

- "Antalya Diplomasi Forumu, Davos kadar bilinen bir forum haline geldi"

Dünyadaki siyasetin sadece Davos'ta, Münih Güvenlik Konferansı'nda konuşulmaması için Antalya Diplomasi Forumu'nu başlattıklarını kaydeden Çavuşoğlu, "Antalya Diplomasi Forumu, Davos kadar bilinen bir forum haline geldi. Şimdi bu forumun vakfını da kurduk. Herkes Antalya'ya gelecek, burada dünyayı konuşacak ve tüm dünyada Antalya'yı konuşmaya devam edecek." dedi.

Dünyanın ekonomik sıkıntılar yaşadığını ancak Türkiye'nin ekonomisinin 20 yılda yüzde 6'ya yakın büyüdüğünü aktaran Çavuşoğlu, "Bu ivmeyi devam ettirmemiz lazım. Merkez Bankası'nın rezervleri 122 milyarın üzerinde. Kişi başına düşen gelirimiz 10 bin doların üzerine çıktı." diye konuştu.

İhracatın 36 milyar dolarlardan 254 milyar dolara çıktığına dikkati çeken Çavuşoğlu, şöyle konuştu:

"İhracatta bu sene rekorlar devam ediyor. Hedefimiz önce 500 milyar dolar, ardından 1 trilyon dolara çıkmak. Bu mümkün. ABD ile 100 milyar dolar hedef koyduk. İki senede 17 milyardan 34,2 milyar dolara çıktı. Bazı kısıtlamalar vardı, şimdi kaldırıyorlar demir çelik gibi. Daha da artacak. 100 milyar dolar artık bir ülkeyle hayal değil. Güvenilir bir tedarik zinciri olmanın faydasını görüyoruz. Dünya ticaretinin eskiden yüzde 1'inin altında bir payımız vardı, şimdi 1,13'e çıktı. Bu daha da artacaktır."

 

- "Amacımız ülkemizin refahını arttırmak"

Temsilcilik açtıkları ülkelerde iki, üç yıl içerisinde ihracatın yüzde 27 arttığı bilgisini veren Çavuşoğlu, "Ekonomi diplomasisini devam ettirirken Afrika'nın uyanışını gördükten sonra 'Afrika açılımı' dedik. Ticaretimiz 4 milyar dolardan 40 milyar dolara çıktı. 'Latin Amerika' dedik, 800 bin dolardan şimdi 20 milyar dolar kapısına yaklaştık. İkisiyle de artacak. 'Yeniden Asya' dedik. 'Bütüncül bir yaklaşımla' dedik. Tam 1030 somut projeyle Afrika ülkeleriyle örgütlerle işbirliği yaptık. Yeniden Asya girişimimiz 4 sene önce başladı, ticaretimiz yüzde 40 arttı. Amacımız ülkemizin refahını arttırmak." değerlendirmesinde bulundu.

Küresel sermayenin Türkiye'ye gelmesinin önemli olduğunun altını çizen Çavuşoğlu, güven arttıkça sermayenin geldiğini, 2003-2022 yıllarında Türkiye'ye 251,4 milyar dolar dışarıdan doğrudan yatırım geldiğini söyledi.

Ticaretin önündeki engellerin serbest ticaret anlaşmalarıyla aşılabileceğini kaydeden Çavuşoğlu, Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesi gerektiğini, tercihli ticaret anlaşmalarının kapsamının genişletilmesi ve serbest ticaretin genişlemesi için müzakereler yaptıklarını belirtti.

Bakan Çavuşoğlu, yatırımcı ve ticaret yapan insanları garanti altına almak, turizm dahil teşvikleri devam ettirmek gerektiğini vurgulayarak, milli paralarla ticaret yapmanın öncelikleri arasında yer aldığını kaydetti.

 

- "Yeni 3 hat açtılar, artık burada bekleme olmayacak"

İhracatçıların Bulgaristan sınırıyla ilgili şikayetlerini bildiklerine değinen Çavuşoğlu, şöyle devam etti:

"Bulgaristan tarafında hat sayısı azdı. Özellikle tırların geçmesi için bizim de desteğimizle Bulgaristan tarafı oradaki faklı yapılanmalar vardı, temizlediler. Komşumuz Bulgaristan'a teşekkür ediyoruz. Yeni 3 hat açtılar, artık burada bekleme olmayacak. Yurt dışından gelen gurbetçi vatandaşlarımız için de çok iyi olacak. Önümüzdeki günlerde, seçimden önce açılışını yapacağız. Bu çok önemli bir gelişme oldu. Laboratuvar da kuruluyor, önümüzdeki aylarda açılacak. Oradaki laboratuvar açılıncaya kadar sizlerden gelen talepler neticesinde biz artık oradan alınan numuneleri iki saatte bir Başkent'e gönderiyoruz. Eskiden günde bir giderdi."

Antalya'da ev kiralarının arttığına dikkati çeken Çavuşoğlu, "Polis, öğretmen arkadaşlarımız Alanya'ya, Antalya'ya gelmek istemiyor. Turizmciler artık üst düzey yönetici bulamıyor, ev bulması lazım. Bu 1934'te çıkan yabancıların mülk edinmesiyle ilgili yasayı biz belirli yıllarda düzenledik. Kısıtlamalar da getirdik. Bu her zaman düzenlenebilir. Bu talebinizi ilgili arkadaşlara ileteceğiz." ifadesini kullandı.

 

- "Bunlara boyun eğecek değiliz"

Çavuşoğlu, vize konusunda AB'nin keyfi ve siyasi uygulamaları olduğuna işaret ederek şunları kaydetti:

"Seçim öncesi son 6 aydır AK Parti'yi ve bizi zora düşürmek için vize başvuru tarihlerini çok uzattılar. Kongreye gidecek bilim insanımıza kongreden iki hafta sonra tarih veriyorlar. İş insanları ve öğrencilere de aynı şekilde yapıyorlar. Diğer ülkelere de bazı ülkeler baskı yapıyor. Bugün Almanya'nın aldığı bir karar var, saçma bir karar. Biz sandığı milletimizin ayağına götürelim istedik, son güne kadar beklettiler. Misyonlarımızın olmadığı yerlerde de sandık açabileceğimizi, sandık kurullarını oluşturabileceğimizi yazıyla YSK'ye gönderdik. Sonuçta herkes izin verdi, Avusturya dahil. Almanya, bugün 'misyonların olmadığı yerlerde izin vermeyeceğiz' diye siyasi bir karar aldı, vizede olduğu gibi. Seçimden sonra vize konusunda bazı tedbirlerimiz var. Tedbirler, bunu keyfi uygulayan ülkelere yönelik. Onlar bizi kısıtlarsa biz de onları kısıtlarız. Büyükelçilikler keyfi uygulama yapacak, ben onu Ankara'da ona serbestçe her şeyi yaptıracağım. Böyle bir şey olmaz. Vereceğiniz bir vize kardeşim. Amaç ne, siyaseten bizi sıkıştırmak. Bunlara boyun eğecek değiliz."

Toplantıya, Antalya Valisi Ersin Yazıcı ve ATSO Başkanı Ali Bahar da katıldı.

Almanya’nın başkenti Berlin’in önemli sembollerinden biri olan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı Şehitlik Camii'nde, cami rehberi eğitmenleri törenle sertifikalarını aldı.

Berlin DİTİB Eyalet Birliği ile Eyalet Gençlik Birliği'nin himayesinde turistlere rehberlik edip camiyi ve İslam dinini tanıtmak amacıyla düzenlenen sekiz haftalık cami rehberi eğitimi programını başarıyla tamamlayan eğitmenler sertifikalarını aldı.

 

Sertifika törenininde konuşma yapan Berlin DİTİB Dini Danışma Kurulu Başkanı Dr. Emre Şimşek, verilen cami rehberliği eğitiminin gerek Avrupa’daki Müslüman toplumuna gerekse yaşadıkları topluma faydalı olmasını diledi.

Cami rehberliğinde dil ve üslubun önemine dikkat çeken Şimşek, “Cami rehberliği aslında bizim sadece cami müştemilatının tanıtımından ziyade aynı zamanda İslam’ın hoşgörü ve güleryüzünü temsil eden bir görev olarak addedilmesi gerekiyor, cami rehberliği her ne kadar fahri yapılsa da bizim için önem arz ediyor” dedi.

 

Berlin DİTİB Eyalet Birliği Başkanı Yakup Ayar da, tarihi ve mimarisiyle Almanya'nın gözde camilerinden birisi olan Şehitlik Camii’nde sekiz haftalık eğitim programının başarıyla tamamlandığını söyledi. Köln DİTİB Genel Merkezi tarafından eğitime destek verildiğini ifade eden Ayar, eğitim programında İslam’ın inanç ve ibadet esasları, siyer ve İslam tarihi, dil, üslup ve iletişimde dikkat edilecek hususlar gibi bir çok konunun ele alındığını dile getirdi.

Konuşmaların ardından sekiz haftalık cami rehberi eğitimi programını başarıyla tamamlayan eğitmenlere sertifikaları takdim edildi.

 

 

 

 

 

Mannschaft des Gymnasiums sicherte sich Silbermedaille beim Bundesfinale „Jugend trainiert für Olympia“

 

Es gibt viele Gründe, um auf die Schülerinnen und Schüler des Deutschhaus-Gymnasiums (DHG) stolz zu sein – die Schule befindet sich in der Trägerschaft des Landkreises Würzburg. Denn regelmäßig gewinnen die engagierten „Deutschhäusler“ regionale, aber auch bundesweite Auszeichnungen für ihre Leistungen.

 

Sportlich zeigten sie sich zuletzt in Berlin: Dort gelang es dem Deutschhaus-Gymnasium Würzburg zum ersten Mal, die Vizemeisterschaft in der Wettkampfklasse Jungen II (Jahrgang 2006-2008) zu holen. Als Repräsentanten des Bundeslandes Bayern sicherten sich die Schüler beim Bundesfinale „Jugend trainiert für Olympia“ die Silbermedaille.

 

„Ihr habt den Ehrgeiz und die Disziplin gezeigt, auch auf den letzten Metern alles zu geben. Auch wenn es nicht zum Sieg gereicht hat, ist der zweite Platz bei so einem bundesweit herausfordernden Wettbewerb eine beachtliche Leistung“, gratulierte Landrat Thomas Eberth beim kürzlich stattgefundenen Empfang im Landratsamt.

 

Sportlehrerin Simone Heubeck und Sportlehrer Anton Kramer erzählten dabei, wie gut das Team bei dem anstrengenden, dreitätigen Wettbewerb zusammengehalten hat. „Bereits im Viertelfinale sind fast alle Favoriten ausgeschieden, am Ende haben wir 49 sehr, sehr gute Schulmannschaften hinter uns gelassen. Das ist einfach eine tolle Leistung“, betonte Kramer und lobte zudem die gute Unterstützung der Sportförderung durch den Landkreis Würzburg. Trainiert wurden die Schüler von André Laforet vom Kooperationspartner FC Würzburger Kickers.

 

„Unsere Schüler haben auf und neben dem Platz unser Deutschhaus-Gymnasium hervorragend repräsentiert. Das ist ein großer Erfolg unserer Sportförderung“, lobt auch Schulleiter Michael Schmitt.

 

Schon die Teilnahme am Bundesfinale war für das DHG ein großer Erfolg, da im bayerischen Landesfinale die favorisierten Teams aus Augsburg und München, besetzt mit vielen Spielern des FC Augsburg, des FC Bayern München und des TSV 1860 München, geschlagen werden konnten. Schließlich im Finale angekommen, musste sich das Deutschhaus-Gymnasium dem Sportgymnasium Jena mit 0:3 geschlagen geben. Jena war mit der U-17-Bundesliga-Mannschaft des FC Carl-Zeiss Jena angetreten.

Violett, purpur, weiß und rosa erblühen die Blumenbeete im gesamten Stadtgebiet, nachdem die Mitarbeitenden des Würzburger Gartenamts sie frisch bepflanzt haben. In verschiedenen Arealen stechen Dreiergruppen aus Hornveilchen und Ranunkeln besonders hervor, Gräser und Silberkörbchen runden die Ensembles ab. Während die städtische Gärtnerei bei der Auswahl der Pflanzen vor allem wieder auf die beliebten Stiefmütterchen setzt, gesellen sich in den Beeten häufig auch Eigenaufzuchten aus Hornveilchen, Stielprimeln oder Vergissmeinnicht hinzu. Für besondere Reize sorgen Duftschöteriche und Nelken mit ihrem betörenden Duft.
Bürgermeister Martin Heilig freut sich: „Erst mit der Auspflanzung der über 55.000 Topfpflanzen wird das besondere Engagement unseres Gartenamtes und seiner eigenen Gärtnerei sichtbar. In liebevoller Handarbeit wurden die Pflanzen in den Vormonaten mit viel gärtnerischem Know How und Liebe zum Detail, häufig vom Samen an, auf- oder im Gewächshaus vorgezogen.“
 
Längsbeet am Eingang des Klein-Nizzas. Foto: Fabian Stachel / Gartenamt
 
Drei Besonderheiten gibt es heuer in der Nähe des Berliner Rings, in der Ludwigsstraße, am Kranenkai und am Kardinal-Faulhaber-Platz: Hier wurden im Herbst des vergangenen Jahres etwa 15.000 Blumenzwiebeln gesteckt und mit Hornveilchen ergänzt. In den kommenden Wochen werden dort zahlreiche Narzissen, Tulpen und weitere Zwiebelgewächse erblühen, die die Augen der Öffentlichkeit erfreuen und damit das Frühjahr offiziell einläuten.
 
 

Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaleti Duisburg şehrinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı Merkez Camii’nde çifte bayram sevinci yaşandı.

Duisburg DİTİB Merkez Camii’nde düzenlenen etkinlikle çocuklar, Ramazan Bayramı ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı coşkusunu yaşarken, depremzede kardeşlerini de unutmadı.

 

Bayram kapsamında çocuklara yönelik birbirinden eğlenceli etkinlikler düzenlendi.

Cami bahçesinde kurulan oyun gruplarında binin üzerinde çocuk gönüllerince eğlendi. Etkinlik kapsamında şiirler okundu, Hacivat – Karagöz ortaoyunu ve palyaço gösterisi yapıldı. Düzenlenen yarışmalarla hünerlerini sergileyen çocuklar, hem eğlendi hem bayramın tadını çıkardı.

Yoğun ilginin olduğu etkinlikte, duygulu anlar yaşandı. Duisburg DİTİB Merkez Camii Kur’an kursu öğrencileri kumbaralarında biriktirdiği bayram harçlıklarını depremden etkilenen kardeşlerine bağışladı. Minik yürekler kumbaralarında biriktirdiği harçlıklarını dernek yönetimine teslim etti.

 

Çifte bayramı bir arada yaşadıklarını belirten Duisburg DİTİB Merkez Camii dernek başkanı Yusuf Aydın, etkinlikle ilgili yaptığı açıklamada, “Çocuklarımızın akıllarına kalacak bir etkinlik düzenlemek istedik. Bayramlar sadece mutluluklarımızın yanında acı günlerimiz de de birlikte olduğumuz günlerdir. Acılar paylaştıkça azalır. Bugüne anlam katan, duygu katan da minik yavrularımızı biriktirdikleri bayram harçlıklarını depremzede kardeşlerine bağışlamasıydı. Miniklerimizin akıllarında kalan depremden etkilenen kardeşleri olmuş. İki yüz öğrencimiz kumbarasındaki harçlıklarını yönetimimize teslim ettiler. Bizler de aileleri de miniklerimizin duyarlı davranışından etkilendik. Çocuklarımızın kalbi binlerce kilometre uzaktaki kardeşleriyle buluştu. Her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. İnanıyorum ki, depremin yaralarını en kısa zamanda saracağız” diye konuştu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gazeteci-yazar, fikir adamı, sözlükçü, STK yöneticisi, Türkiye Yazarlar Birliğinin kurucusu, Türkiye Yazarlar Vakfı Başkanı. 4 Eylül 1947, Kalecik / Ankara doğumlu. Asıl adı Mehmet Doğan olup, benzer isimlerle karışıklığa neden olmamak için eserlerinde D. Mehmet Doğan imzasını kullanmakta olan düşünür ülkücü yazarımız Mehmet Doğan günümüze ışık tutan  bu makalesini  okuyucularıma sunuyorum.
 
 
Ülkücüler: Nereden Nereye?
Bu konuyu yazmayı epeydir düşünüyordum. Fakat bilgiye dayanmayan, insafla bağdaşmayan ölçüsüz ve mesnedsiz tepkilerle karşılaşma ihtimali yüzünden erteliyordum.
 
Nitekim, hem de bu hareketin içinden gelen, fikriyle, yayınlarıyla belli bir konumda bulunan değerli bir isme gösterilen ölçüsüz tepkiler üzerine yazmakta geç kalmamaya karar verdim.
*
"Ülkücü tipi"nin 1960 sonlarında paramiliter bir muhtevada "komando" namıyla ortaya çıktığını, 1970'lerin sıcak çatışma ortamında maneviyatçı bir tahavvüle uğradığını, 12 Eylül öncesinde "nizam-ı âlemci" bir muhtevaya büründüğünü ve "kanımız aksa da zafer İslâmın" sloganını ön plana çıkardığını hatırlayanlardanız.
 
Türkiye'nin dini dışlayan laik milliyetçi damarı, her şeye rağmen, 1970'lerde kurumaya yüz tuttu. Din dışı pozitivist milliyetçilik tesirini tamamen kaybetti. Milliyetçilik söylemleriyle ortaya çıkan ülkücü hareket, dinî bir muhteva kazandı. Kanaatimizce 12 Eylül'ün arka plan sebeplerinden en önemlisi budur! Yoksa rejim ve dış güçler Türkiye'de gençlerin oluk oluk kanının akmasından fazla rahatsız değillerdi. Fakat akıncı gençlikle ülkücü gençliğin gittikçe daha fazla birbirine yaklaşması, işin rengini değiştirdi. Bunun üzerine düğmeye basıldı,12 Eylül darbesi yapıldı.
 
Komünizme karşı ölümüne mücadele eden ülkücüler, antikomünist generallerin 12 Eylül zindanlarında işkence görmelerini bir türlü anlamlandıramadılar. Eğer, pozitivist milliyetçi (yani Atatürk milliyetçisi) olarak antikomünist bir mücadele yürütselerdi, hiç mesele yoktu. Onları kimse zindana atamazdı, işkenceye tabi tutamazdı. Fakat sıcak çatışma ortamında antikomünist mücadele din unsuru olmadan, şehitlik kavramına yaslanmadan yürütülemezdi.
 
12 Eylül darbecileri bir taraftan Anayasa’ya "Atatürk milliyetçiliği" ilkesini koyarak, diğer taraftan gençlerin siyasetsizleştirerek (depolitzasyon) ve rejimin arzu ettiği muhtevada vatandaşlık bilgisi şeklinde din ve ahlâk derslerini müfredata sokarak alanı tanzim etti.
 
Ülkücülerin o tarihten sonra bir taraftan var olmaya, ayakta durmaya çalıştıklarını, diğer taraftan bazılarının ekonomik sistemin ve rejimin kirli işlerine bulaştırıldıkları biliniyor. Bu oluşum 12 Eylül öncesi havayı dağıttı. 1990 sonrasında iki bloklu dünya çözüldükten sonra antikomünist mücadelenin zemini kalmadı. NATO yeni düşmanının rengini yeşil (İslâm) olarak ilan etti, “ılımlı İslâm” kavramıyla kendi yandaşlarını oluşturmaya başladı. O tarihlerden beri, ülkücülerin anti-islâm bir muhteva kazanması için çok yönlü çalışmalar yürütüldü.
 
28 Şubat'a kadar bu konuda çok fazla ilerleme sağlanamadı. 28 Şubat sonrası koalisyon ortağı olan MHP, sistem içinde ülkücüleri pasifize etti. Devlet kaynaklarından istifade yollarını gösterdi. Siyasî iktidar ortaklığının sonlanmasının ardından "ülkücü" sıfatını benimseyen kesimin nasıl bir noktada duracağı önem kazanmaya başladı.
 
28 Şubat döneminde İsrail/ABD'nin yeni düşmanı İslâmla mücadele edecek iç güçler sivil kesimde etkili olamadılar. A.Düşünce dernekleri, Çağdaş yaşamcı kuruluşlar vb. devlet bütçesinden desteklenmelerine rağmen sonuç alamadılar.
 
İkibinli yılların başında Türkiye’deki iktidar değişikliğinden, daha doğrusu yeni iktidarın dinî muhtevasından rahatsız olan merkezler, bu kesimi yönlendirmek için bir hayli çaba sarf etti. Bu sırada yükseltilen ulusalcılık akımı, dini muhtevası zayıflayan eski ülkücüleri etkilemeye başladı. Bir süre sonra 1970’lerdeki dinî değerler üzerinden kendini ifade eden ülkücülük, Cumhuriyet ideolojisinin din karşıtı/düşmanı muhtevasına yaklaşmaya başladı. CHP’nin bu klasik zeminine kayan ülkücülerin tarihle ilgili yaklaşımları da dönüşüme uğradı.
 
CHP’nin siyaseten uzak durduğu din karşıtlığı alanına kayan ülkücüler görülmeye başladı. Bu karşıtlık siyaset zemininden kültürel zemine doğru kaydı. 1970’lerde milliyetçi fikirleri güçlü şekilde ve kültürel bir zeminde ifade eden Erol Güngör, Nevzat Köseoğlu ve Seyyid Ahmed Arvasî gibi fikir adamları okunmaz oldu, hatta unutuldu.
 
Meselelere tarihî bütünlüğü içinde bakmak yerine, tek parti inkılapçılığının Osmanlı/İslâm düşmanlığı çizgisinde yaklaşılmaya başlandı. Bu kırılma, bazı ülkücü kesimleri CHP’den fazla tek parti ideolojisine yaklaştırdı. Neticede, “Atatürk kültçülüğü” bu kesimlerin baştacı haline geldi. Bu noktada durmak için bir fikir arkaplanı inşa etmeye bile ihtiyaç yoktu. Hazır ve fakat köhnemiş ilk mektep/orta mektep bilgileri ile idare edilebilirdi.
 
Bu düşünce-iman zemini kaybında Muhsin Yazıcıoğlu’nun şaibeli şekilde vefatı dönüm noktası oldu. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu düşünce ve iman salabeti ile geniş bir ülkücü kitleyi sağlam bir zeminde tutabiliyordu. Onun şehadetinden sonra bazı ülkücü kesimlerin tarih, dil, kültür konularındaki çözülmeleri hız kazandı. Eski söylediklerinin zıddını söylemeye, eski inandıklarının tersine inanmaya başladılar.
 
Birikimsiz ve hafıza kaybına maruz kalmış bir kitlenin içi boşaltılmış “ülkücülük” kavramını, arkaplanını hiçe sayarak ısrarla kullanmaları, bugün sadece anakronik bir görünüş ortaya koymaktadır.

Seyit Ahmet Arvasi Hoca, ülkücüye yolunu şöyle anlatıyor,

“Kendini Allah ve Resulü’nün davasına adamış, sırf Allah rızası için canını, malını ve mevkiini, din ve devleti, mülk ve milleti için fedaya hazır, şanlı, mukaddes, ay yıldızlı bayrağın gölgesinde dövüşen, nefsini düşünmeyen ve ülküsüne fâni olmuş yiğitlerdir. Onlar büyük ve şanlı tarihimizin doğurduğu, Allah ve Resulü’nün hizmetine sunulmuş ve küfrün bütün oyunlarını bozan, cesaretini kıran, yolunu kesen ladrolardır. Bunlar Müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve zorlu, Allah yolunda savaşanları kınayanların kınamasına aldırmayan yiğitlerdir. Bu nesil Allah’ın İslam alemine ihsanıdır.

Würzburg mezarlığına bayram ziyareti yapan Müslüman toplum, ahirete intikal edenlerin ruhlarına Kur-anı Kerim okumak ve mezarlığın bakımı konularında ortak fikir oluşturmak amacıyla bayramın son günü mezarlıkta biraraya geldiler.

 

Würzburg Camiler arası diyalog temsilcisi Ahmet Baştürk tarafından yapılan kısa konuşmadan sonra Türk ve Boşnak asıllı din görevlileri Fazlı Şahin ile Zahir Delagiç tarafından Kur-anı Kerim okunarak dualar edildi. Türkiye, Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova ve diğer Müslüman milletlere ait çok sayıda mezarın bakımı için de kısa bir diyalog kurularak din görevlisi Fazlı Şahin‘e sorular soruldu.

 

Mezartaşları ve mezarların durumu ile ilgili soruları cevaplandıran Würzburg Diyanet Camii Din görevlisi Fazlı Şahin ise, “Mezarların durumu ve görünümü için İslam tarihinden örnekler vererek soruları cevaplandırdı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Über die Osterfeiertage veranstaltete die Stadt Würzburg eine
Bürgerreise in die Stadt Syrakus auf Sizilien. Insgesamt reisten 35
Personen aus Würzburg in die Freundschaftsstadt, darunter auch
Oberbürgermeister Christian Schuchardt und sechs Vertreter:innen des
Stadtrats.

Während der einwöchigen Reise boten sich zahlreiche Möglichkeiten zur
Begegnung mit der dortigen Stadtverwaltung und dem Verein „Associazione
Culturale Italo-Tedesca di Siracusa“ (ACIT), der sich für die
deutsch-italienische Freundschaft und den Austausch einsetzt. So
begrüßte am Karfreitag Referent Dario Tota im Namen des
Bürgermeisters die Gruppe aus Würzburg und hieß sie herzlich in
Syrakus willkommen. Er lobte die guten Beziehungen, die sich seit der
offiziellen Begründung der Städtefreundschaft vor fünf Jahren entwickelt
haben und betonte, dass die Stadt Syrakus sich für eine weitere
Vertiefung der Städtefreundschaft einsetzen werde. Oberbürgermeister
Schuchardt stimmte dem zu und überreichte einen Gruß aus Würzburg in
Form eines Bocksbeutels und zweier gravierter Weingläser. Bei einem
anschließenden Kaffee gab es die Möglichkeit, weiter in Austausch zu
treten und die kommenden Aktivitäten zu planen. Mit dem Verein ACIT
trafen sich die Würzburger Reisenden gleich mehrfach zum Essen. Neben
Pizza und Pasta kamen sie so auch in den Genuss diverser kulinarischer
Besonderheiten aus Sizilien und insbesondere aus Syrakus und konnten im
Gespräch mit den Mitgliedern des Vereins die eigenen
Italienischkenntnisse ausbauen. Beim gemeinsamen feierlichen Abendessen
am Ostersamstag wurden schließlich sogar einige traditionelle
italienische Lieder, aber auch das Frankenlied, gemeinsam gesungen.

Neben diesen Begegnungen blieb aber natürlich auch Zeit, um Landschaft
und Kultur in und um Syrakus zu erkunden. Bei frühlingshaftem
Sonnenschein führten verschiedene Tagesausflüge die Würzburger
Reisegruppe u.a. nach Modica, Ragusa und Noto, wo nicht nur die
historischen Altstädte bewundert, sondern auch sizilianische
Spezialitäten, wie z.B. die Schokolade aus Modica, verköstigt werden
konnten. Des Weiteren erkundete die Gruppe gemeinsam mit dem Reiseleiter
die Städte Catania und Taormina mit dem berühmten griechischen Theater
und die Zyklopenriviera rund um Aci Reale. Der letzte Programmpunkt der
Reise führte die Gruppe auf den Ätna, einen der aktivsten Vulkane der
Welt und mit rund 3357 m der höchste Berg Siziliens. Bei klarer Sicht
aber eisigen Temperaturen konnte die Gruppe von einer Höhe von 2750m den
Blick vom Krater des Vulkans bis hinab zu den Sandstränden schweifen
lassen.

Ein weiteres Highlight bildete die Teilnahme an diversen
Feierlichkeiten anlässlich des Osterfests. So bot sich für den
Würzburger:innen die Möglichkeit einer Karfreitagsprozession in der
Altstadt von Syrakus auf der Insel Ortigia beizuwohnen. In
jahrhundertealter Tradition werden hierbei Christusstatuen, Madonnen und
weitere Heiligenfiguren begleitet von Musik und Gebeten durch die engen
Gassen getragen – ein faszinierender Einblick in die sizilianische
Geschichte und Kultur.

Syrakus – oder Siracusa – ist seit fünf Jahren offiziell durch eine
Städtefreundschaft mit der Stadt Würzburg verbunden. Neben der etwa
gleich großen Zahl an Einwohnern verbinden auch verschiedene Kontakte
auf kultureller und sportlicher Ebene die beiden Städte.

Die Stadt Würzburg veranstaltet in der Regel jedes Jahr eine
Bürgerreise in eine ihrer 15 Partner- oder Freundschaftsstädte, um
den Austausch zwischen den Bürger:innen der Städte zu fördern und zu
vertiefen.

 



Anhang:

Foto 1: Die Teilnehmer der Bürgerreise der Stadt Würzburg vor dem Dom
von Syrakus, © Helmut Reuß